Ebû Râfi Abdullah İbnu Ebıl-hukaykın Öldürülmesi Bâbı ile İlgili Hadisler
4088-)
el-Berâ ibnu Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) küçük bir topluluğu Ebû Râfi'e gönderdi. Abdullah ibnu Atık, geceleyin Ebû Râfi' uyumakta iken onun evine girip yanına sokuldu ve onu öldürdü.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Râfi Abdullah İbnu Ebıl-hukaykın Öldürülmesi Bâbı
4089-)
el-Berâ ibnu Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Ensâr'dan birtakım kimseleri Yahûdî Ebû Râfi'e (onu öldürmeleri için) gönderdi. Bunlar üzerine Abdullah ibnu Atîk'i bey yaptı. Ebû Râfi',Rasûlüllah'a ezâ eder ve O'nun aleyhinde (ki hareketlere malca) yardım ederdi. Bu (zengin Yahûdî) Hicaz toprağında kendisine âid (kuvvetlendirilmiş) bir kalede otururdu. Abdullah ibnu Atîk ile arkadaşları kaleye yaklaştıklarında güneş batmıştı. Oranın insanları (deve, sığır, koyun gibi) yaylım hayyanlarıyle mer'adan dönmüşlerdi. Bu durum üzerine Abdullah ibnu Atîk arkadaşlarına: Siz yerinizde oturunuz da ben (Ebû Râfi'in kalesine) gideyim. Ve kale kapıcılarına nezaketli bulunayım. Bu suretle kaleye girebileceğimi sanırım, dedi. kapısına doğru yürüdü. Nihayet kapıya yaklaştı. Sonra (kendisini saklamak üzere) maşlahına büründü. Sanki bir ihtiyâcım gideriyordu. Artık insanlar tamâmiyle kaleye girmişti. Bu sırada kale kapıcısı: Ey Allah'ın kulu, kaleye girmek istersen hemen gir! Zîrâ ben kapıyı kapamak istiyorum, dedi. de hemen girdim. Ve (merkeb ahırına) gizlendim. İnsanların kaleye girmesi üzerine kapıcı kapıyı kilitledi ve anahtarları bir direğe astı. Atîk dedi ki: Ben hemen anahtarlara doğru kalktım, onları alıp kapıyı açtım. Ebû Râfi'in yanında akşamdan sonra gece sohbeti yapılırdı ve bu sohbet kalenin üst katlarında yapılırdı. Bu gece sohbeti sona erip, dostları Ebû Râfi'in yanından dağılınca, ben hemen yanına çıktım. Ve her kapıyı açtıkça iç tarafından sürmeliyordum. Düşündüm ki, eğer Ebû Râfi'in adamları beni anlarlarsa onu öldürünceye kadar bu iyi fırsatı bana bırakmazlar. Bu suretle Ebû Râfi'in yattığı odaya kadar vardım. O, karanlık bir oda içinde, ailesinin arasında(yatmış) idi. Odanın neresinde olduğunu kestiremedim. Anlamak için: Yâ Ebâ Râfi'! diye seslendim. Kim o? diye cevâb verdi. hemen sesin tarafına yaklaştım ve kılıcımla ilk darbeyi vurdum. Fakat dehşet içinde idim, bir iş göremedim. Ebû Râfi' haykırdı. Ben hemen odadan dışarı çıktım ve kısa bir zaman eğlenip sonra odaya (tekrar) daldım da(sesimi değiştirerek): Bu feryâd nedir yâ Ebâ Râfi'? dedim. Anan cehenneme! Sen seslenmeden önce birisi beni oda içinde kılıçla vurdu, dedi. ibnu Atîk dedi ki: Ben ona bir darbe daha vurdum, iyice yaraladım. Fakat yine öldüremedim. Sonra kılıcın keskin ucunu onun karnına bastım. Nihayet Ebû Râfi' arkasına devrildi. Bu defa onu öldürdüğümü anladım ve hemen kapıları birer birer açmağa başladım. (Bu suretle savuşup) kale merdiveninin tâ son basamağına varmıştım. Burada yere ulaştığımı sanarak ayağımı yere attım. (Meğer daha sona gelmemiş olduğumdan) mehtâblı bir gecede merdivenden aşağıya düştüm. Baldırım kırıldı. Hemen bir sargı ile bu kırığı sardım, sonra kapının önüne oturdum. Ve kendi kendime: Onu öldürüp öldürmediğimi iyice öğreninceye kadar bu gece kaleden çıkmam, dedim. Ötmeye başlayınca ölü i'lâncısı kale sûrunun üstünde dikeldi ve: Hicaz ahâlîsinin taciri Ebû Râfi'nin ölümünü bildiririm! diye i'lân etti. üzerine ben artık arkadaşlarımın yanına gittim. Onlara: Artık kurtuluş, Allah Ebü Râfi'i öldürdü, dedim. Nihayet Peygamber'in huzuruna vardım, işi O'na anlattım. (Ayağımın kırıldığını duyunca) bana: "Ayağını uzat" buyurdu. de ayağımı uzattım. Rasûlüllah ayağımı eliyle sıvazladı. Sanki ayağımdan hiç ağrı duymamışa döndüm.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Râfi Abdullah İbnu Ebıl-hukaykın Öldürülmesi Bâbı
4090-)
Ebû Ishâk şöyle demiştir: Ben el-Berâ ibnu Azib (radıyallahü anh) den işittim, o şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Abdullah ibnu Atîk'i ve Abdullah ibnu Utbe'yi, beraberindeki birtakım insanlar içinde Yahûdî Ebû Râfi'e(yani onu öldürmeye) gönderdi. Bu topluluk gittiler, nihayet kaleye yaklaştıklarında, başkanları Abdullah ibnu Atîk, arkadaşlarına: Sizler yerinizde durunuz da ben kaleye gidip duruma bakayım, dedi. ibn Atîk şöyle dedi: Ben gittim ve kaleye girmek için nâzik hareket ettim. Kale halkı kendilerine âid bir eşek kaybetmişler. ibn Atîk dedi ki: Kaledekiler alaca karanlıkta dışarı çıktılar da o eşeği arıyorlardı. dedi ki: Ben tanınmaktan endîşe ettim. Abdullah dedi ki: Ben (kendimi saklamak üzere) maşlahımla başımı ve ayaklarımı örttüm. Sanki ben bir hacetimi yerine getiriyordum. Sonra kapının sahibi: Ben kapıyı kapamadan önce içeri girmek isteyen girsin! diye nida etti. de hemen içeriye girdim ve kale kapısının yanındaki eşek ahırının içinde saklandım. Adamları Ebû Râfi'in yanında akşam yemeği yediler ve yanında oturup konuştular. Nihayet geceden bir müddet geçti. Sonra adamları kale içindeki kendi evlerine döndüler. Sesler kesilip de hiçbir hareket işitmez olunca, ben(gizlendiğim yerden) dışarı çıktım. dedi ki: Ben kapının sahibinin kalenin anahtarını bir oyuk içine koyduğu yeri görmüştüm. Anahtarı oradan aldım ve kalenin kapısını açtım. dedi ki: Kendi kendime; Kale halkı beni bilirlerse, diye düşündüm de yavaşça yürüdüm. Sonra kale içindeki evlerinin kapılarına varıp onları, içlerindekilerin üzerlerine dıştan kilitledim. Sonra bir merdiven içinde üst kata, Ebû Râfi'in yanına çıktım. Bir de gördüm ki, ev karanlıktır, evin kandili sönmüştür. Adamın nerede olduğunu bilemedim. Bu durumda; Ebâ-Râfi’! dedim. Kimdir o? dedi. dedi ki: Ben hemen ses tarafına gittim ve ona vuruyordum. O bağırdı. Fakat vurmam bir iş görmedi. dedi ki: Sonra sanki ona yardım ediyorum gibi geldim de sesimi değiştirerek: Neyin var yâ Ebâ Râfi'? Dedim. Ebû Râfi': Dikkat et, sana hayret ediyorum, anana veyl olsun! Yanıma bir adam girip beni kılıçla vurdu, dedi. dedi ki: Ben yine ona gidip diğer bir kerre daha vurdum, fakat vuruşum yine bir iş görmedi. Ebû Râfi' bağırdı ve ev halkı ayağa kalktı. dedi ki: Sonra ben sesimi değiştirerek yardım isteyici şeklinde geldim. Onu sırtı üzerine yatmış gördüm. Hemen kılıcı karnının içine soktum, sonra üzerinde tersine çevirdim, nihayet kemiğin sesini işittim. Sonra dehşetle dışarı çıktım, nihayet merdivene geldim. inmek istiyordum ki, merdivenden düştüm, ayağım eklem yerinden çıktı. Hemen ayağımı bir sargı ile sardım. Sonra ben bir ayak üzerinde sekerek arkadaşlarıma geldim ve onlara: Sizler gidiniz ve Rasûlüllah'a sevinçli haberi bildiriniz. Ben (onun ölümünü haber veren) ölüm i'lâncısını işitinceye kadar buradan ayrılmayacağım, dedim. cihetinde aydınlık olunca ölü i'lâncısı yukarıya çıktı da: Ebû Râfi'in ölümünü bildiririm! diye i'lân etti. ibn Atîk dedi ki: Müteakiben ben, bende ayak cihetinden hiçbir iztırab olmaksızın kalkıp yürüdüm. Arkadaşlarımın Peygamber'e gelmelerinden önce onlara yetiştim, ve Peygamber'e o sevinçli haberi (yani Ebû Râfi'in öldürüldüğü haberini) verdim ".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Râfi Abdullah İbnu Ebıl-hukaykın Öldürülmesi Bâbı