Sünen-i Dârimî Hadis Kitabı

1-) Bize Muhammed b. Yûsuf, Süfyân'dan, (o) el - A'meş'den, (o) Ebû Vâ'il'den, (o da) Abdullah'dan (naklen) rivâyet etti (ki Abdullah) şöyle dedi: adam Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip "Ya Resûlüllah, dedi, kişi cahiliye (kâfirlik) döneminde yaptıklarından dolayı hesaba çekilir, (cezalandırılır) mı?" buyurdu: "Kim müslümanlıkda güzel hareket ederse, cahiliye döneminde yaptıklarından dolayı hesaba çekilmez. Kim de müslümanlıkda kötü hareket ederse, önceki (yani cahiliye dönemindeki) ve sonraki (yani müslümanlıkdaki)lerden dolayı hesaba çekilip (cezalandırılır)."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce İnsanların İçinde Bulundukları Cahillik Ve Sapıklıklar
2-) Bize el -Velid ibnu'n -Nadr er-Remli, Lahm kabilesinin el -Hâris b. Ebi'l -Harâmoğulları (kolundan olan) Sebre b. Mabed'den, (o da) el -Vadîn'den (naklen) haber verdi ki bir adam Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip şöyle dedi: Resûlüllah! Bizler, cahiliye insanları ve putlara tapan kişiler idik. Bu sebeple çocukları öldürüyorduk. Yanımda bir kızım vardı. Büyüyüp, kendisini çağırdığımda, çağırmamdan dolayı sevinecek (bir yaşa geldiği) zaman bir gün onu çağırdım, o da peşimden geldi. Ben de, ailemin uzak olmayan bir kuyusuna kadar gittim. (Kuyunun yanına varınca) elini tutup onu kuyunun içine attım. Ondan hatırımda kalan son şey; Babacağım! Babacağım! demesidir." Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) göz yaşları boşalıncaya kadar ağladı. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında oturanlardan bunu gören bir adam, olayı anlatana; "Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) hüzünlendirdin!" dedi. (Resûlüllah) bu adama; "Bırak onu, buyurdu, çünkü o, kendisini ilgilendiren, endişeye sevkeden bir şeyi sormaktadır." Sonra olayı anlatan zata; "Haberini bana tekrar anlat!" buyurdu. O da tekrar anlattı. (Resûlüllah da) göz yaşları sakalına ininceye kadar ağladı. Müteakiben şöyle buyurdu: "Allah cahiliye (dönemi insanların)dan, yapmış oldukları şeyleri kaldırmıştır. Binaenaleyh ameline yeniden başla."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce İnsanların İçinde Bulundukları Cahillik Ve Sapıklıklar
3-) Bize Hârûn b. Muâviye, İbrahim b. Süleyman el -Mueddib'den, (o) el -A'meş'den, (o da) Mücâhid'den (naklen) haber verdi. (Mücâhid dedi ki) mevlâm (yani beni âzâd eden efendim) bana şöyle haber verdi: Ailesi onu, içinde kaymak ve süt bulunan bir tasla tanrılarına gönderdiler ve, onlardan korktukları için, kaymağı yemememi bana tenbih ettiler. (Ben de tası götürüp putların önüne koydum). Sonra bir köpek geldi, kaymağı yedi, sütü içti, ardından da putun -ki bu İsaf ve Nâ'ile putuydu- üzerine bevletti. Harûn dedi ki; cahiliye döneminde adam yolculuğa çıktığı zaman beraberinde, üçünü tenceresi için (sac ayağı gibi kullanacağı), birine de tapacağı dört taş alırdı” (Cahiliye insanı) köpeğini besler -büyütürdü ama çocuğunu öldürürdü.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce İnsanların İçinde Bulundukları Cahillik Ve Sapıklıklar
4-) Bize Mücahid b. Mûsa rivâyet edip (dedi ki) bize Reyhan -ki o İbn Sa'îd es -Sâmi'dir. - rivâyet edip (dedi ki) bize Abbâd -ki o ibn Mansûr'dur. -, Ebu'r -Recâ'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Bizler, câhiliye döneminde güzel bir taş ele geçirdiğimizde ona tapardık. Bir taş bulamadığımızda biraz kum toplar, sonra bol sütlü deveyi getirir, o da bunun üzerinde, (sağılacak şekilde) ayaklarını açar, biz de, bu kum yığınını tamamen ıslatıncaya kadar, onu sağardık. Müteakiben de o yerde kaldığımız sürece bu kum yığınına tapardık.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce İnsanların İçinde Bulundukları Cahillik Ve Sapıklıklar
5-) Bize el -Hasan ibnu'r -Rebî' haber verip (dedi ki) bize Ebu'l -Ahvas, el -A'meşden, (o da) Ebû Sâlih'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti. Ka'b dedi ki; Onu (yani Hazret-i Peygamberi Tevrat ve İncil'de) şöyle yazılı bulmaktayız: Allah'ın peygamberidir (sallallahü aleyhi ve sellem). O ne kabadır, ne katı, ne de çarşı-pazarlarda bağırıp çağıran biri! (Bu kötü vasıfların hiçbiri onda yoktur). O, kötülüğe karşı kötülükle karşılık vermez. Fakat (aksine) affeder ve bağışlar. Onun ümmeti, çok hamdedicilerden ibarettir. Onlar her yüksek yerde Allah'ı -azze ve celle- büyükler ("Allahu Ekber" der), her mevkide ona şükrederler. Belleri üzerine izar kuşanır, kenar organlarını (el -kol ve ayaklarını) temizlerler. Çağırıcılan göğün boşluğunda çağrı yapar. Savaştaki safları ile namazdaki safları birdir (aynıdır, eşittir). Onların, geceleyin, an uğul tuşu gibi uğultuları vardır. Onun doğumu Mekke'de, hicret yeri Taybe (Medine'de), mülkü Şam'dadır

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce Mukaddes Kitaplarda Tanıtılması
6-) Bize Abdullah b. Salih rivâyet edip (dedi ki) bana el -Leys rivâyet edip (dedi ki,) bana Hâlid -ki o İbn Yezid'dir - Saîd'den -ki o İbn Ebî Hilâl'dir -, (o) Hilâl b. Üsâme'den, (o) Atâ’ b. Yesâr'dan, (o da) İbn Selâm'dan (naklen) rivâyet etti ki o (yani İbn Selâm) şöyle diyordu: Biz muhakkak ki (mukaddes kitaplarda) Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) tanıtımını şöyle bulmaktayız: biz seni tanık, müjdeleyici, korkutucu ve ümmîlere sığınak olarak gönderdik. Sen kulumsun ve elçimsin. (Bundan sonra anlatım, 3. şahsa geçer). Ona "mütevekkil" ismini verdim. O ne kabadır, ne katı, ne de çarşı-pazarlarda bağırıp çağıran biri! Kötülüğe benzeriyle karşılık vermez, fakat (aksine) affeder, göz yumar. Onu, eğilmiş (sapmış) milleti; kendisiyle kör gözleri, sağır kulakları ve perdeli kalpleri açacağı, "Allah'dan başka hiçbir tanrının olmadığına şehâdet etmesi" suretiyle dosdoğru yapmadıkça öldürmeyeceğim. Ata b. Yesâr dedi ki; "Ebû Vâkıd el -Leysi de bana, kendisinin Ka'b'ı, İbn Selâmın dediğinin aynısını derken işittiğini haber verdi".

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce Mukaddes Kitaplarda Tanıtılması
7-) Bize Zeyd b. Avf haber verip (dedi ki) bize Ebû Avâne, Abdulmelik b. Umeyr'den, (o) Zekvân b. Ebi Sâlih'den, (o da) Ka'b'dan (naklen) şöyle rivâyet etti: Birinci satırda (şöyle yazılıdır): Muhammed bir elçi, benim seçilmiş kulumdur. Ne kabadır, ne katı, ne de çarşı - pazarlarda bağırıp çağıran biri ! O kötülüğe kötülükle karşılık vermez. Fakat (aksine) affeder, bağışlar, Doğumu Mekke'de, hicreti Taybe (Medine)'ye, mülkü Şam'dadır. İkinci satırda ise (şöyle yazılıdır): Muhammed Allah'ın peygamberidir. ümmeti çok hamdedicilerden ibarettir. Onlar Allah'a bollukta da darlıkta da hamdeder, Allah'a her mevkide şükrederler. Her yüksek yerde tekbir getirirler. Onlar güneşi gö zetleyicidirler. Vakti gelince, bir çöplüğün başında da olsalar, namazı kılarlar. Ortalarına (bellerine) îzâr kuşanır, kenar organlarını (el -kol ve ayakları -nı) temizlerler. Geceleyin göğün boşluğunda sesleri arı sesi gibidir.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce Mukaddes Kitaplarda Tanıtılması
8-) Bize Mucâhîd b. Mûsa haber verip (dedi ki) bize Ma'n b. İsa rivâyet edip (dedi ki) bize Muâviye b. Salih, Ebû Ferve'den, (o da) İbn Abbâs’dan (naklen) rivâyet etti ki o (yani İbn Abbâs) Kâbu’l-Ahbâr'a; Tevrat'ta "Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) tavsifini nasıl bulmaktasın?" diye sormuş, o da şöyle demiş: şöyle bulmaktayız: Abdullah'ın oğlu Muhammed. Mekke'de doğacak, Tâbe (Medine)'ye hicret edecek, mülkü Şam'da olacak. O ne çirkin söz söyleyen -çirkin iş yapan biridir, ne de çarşı- pazarlarda bağırıp çağıran biri. O kötülüğe kötülükle karşılık vermez. Fakat (aksine) affeder, bağışlar. Onun ümmeti çok hamdederilerden ibarettir. Onlar her bolluk ve darlıkda Allah'a hamdeder, her yüksek yerde Allah'ı büyükler ("Allahu Ekber" derler). Kenar organlarını (el -kol ve ayaklarını) temizlerler. Ortalarında (bellerine) izâr kuşanırlar. Namazlarında, savaşlarında saf tuttukları gibi saf tutarlar. Mescidlerindeki uğultuları, arı uğultusu gibidir. Gök boşluğunda çağırıcıları dinlenir .

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce Mukaddes Kitaplarda Tanıtılması
9-) Bize Hayve b. Şureyh haber verip (dedi ki) bize Bakıyye ibnul -velid el -Meytemi rivâyet edip (dedi ki) bize Bahîr b. Sa'd, Hâlid b. Ma'dân'dan, ( o da) Cubeyr b. Nüfeyr el -Hadramî'den (naklen) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ki, size gönderilmiş olan ve ne gevşek ne de tembel olmayan bir elçi; perdeli kalblerin (perdelerini, bir çocuğun sünnet edilmesi gibi) kesip (kalbleri diriltmek), kör gözleri açmak, eğri dilleri doğrultmak ve nihayet, "Tek Allah'dan başka hiçbir tanrı yoktur!" denilmesi için size gelmiştir!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce Mukaddes Kitaplarda Tanıtılması
10-) Bize Muhammed b. Yezîd el -Hızâmî haber verip (dedi ki) bize İshak b. Süleyman, Amr b. Ebi Kays'den, (o) Atadan, (o da) Âmir'den (naklen) rivâyet etti (ki Âmir) şöyle dedi: Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından bir adamın ona ihtiyacı vardı. Bu sebeple içeri girinceye kadar onunla beraber yürüdü. (Amir) dedi ki; (Hazret-i Peygamber'in) ayaklarından biri evin içinde diğeri dışardaydı. Sanki o (biriyle) fısıldaşıyordu. Sonra yüzünü çevirdi ve; "Biliyor musun, dedi, kiminle konuşuyordum?". Bu, bugüne kadar hiç görmediğim bir melekdi. Bana selâm vermek için Rabbinden izin istemiş... (Allah) buyurdu ki; "Biz sana Kur'an'ı ayırdetmek; sekîne'yi, sebat etmek: Furkân'ı da birleştirip vâsıl olmak için verdik -veya indirdik."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce Mukaddes Kitaplarda Tanıtılması
11-) Bize Mücahid b. Mûsa haber verip (dedi ki) bize Reyhan -ki o İbn Sa'îd'dir - rivâyet edip (dedi ki) bize Abbâd -ki o İbn Mansûr'dur! - Eyyûb'den, (o) Ebû Selâme'den, (o) Ebû Kılâbe'den, (o da) Atıyye'den (naklen) rivâyet etti ki o (yani Atıyye) Rebî'a el -Cureşî'yi şöyle derken işitti: Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) (Allah tarafından) gelindi ve ona dendi ki: "Gözün uyusun, kulağın işitsin, kalbin iyi anlasın". (Hazret-i Peygamber) buyurdu ki, "Bunun üzerine gözlerim uyudu, kulaklarım işitti, kalbim iyi anladı." (Devamla) buyurdu ki: "Sonra bana şöyle dendi: "Bir bey bir ev inşa etmiş! Bunun için bir ziyafet yemeği yapmış ve bir dâvetci göndermiş! Artık kim dâvetciye icabet ederse eve girer, ziyafet yemeğinden yer, Bey de ondan hoşnut olur. Kim de dâvetciye icabet etmezse, eve girmez ve ziyafet yemeğinden yemez. Bey de ona kızar." (Hazret-i Peygamber devamla) buyurdu ki: "İşte Allah o beydir, muhammed o dâvetçidir, İslâm o evdir, Cennet o ziyafettir."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce Mukaddes Kitaplarda Tanıtılması
12-) Bize el -Hasan b. Ali haber verip (dedi ki) bize Ebû Usâme, Ca'fer b. Meymûn et - Temimi'den, (o da) Ebû Osman en - Nehdi'den (naklen) rivâyet etti ki, (Bir gün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), beraberinde ibn Mesûd olduğu halde vadiye çıktı. Derken onu (bir yere) oturtup etrafına bir çizgi çizdi. Sonra da; "Sakın (buradan) ayrılma", buyurdu. "Durum şu ki sana bazı adamlar ulaşacak. Onlarla konuşma! Zira onlar seninle konuşmayacaklardır". Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) istediği yere gitti. Sonra (bazı adamlar), ötesine geçmeyerek çizgiye varmaya, peşinden de Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına dönmeye başladı. Nihayet gecenin sonu olunca (Hazret-i Peygamber) yanıma geldi ve dizimi yastık edinip (uyudu). O uyduğu zaman uykuda bir tür solunurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dizimi yastık yapmış uyurken: (boyda) sanki develer gibi olan, üzerlerinde beyaz elbiseler bulunan onlardaki güzelliği ancak Alah bilir! - bir kısım adamlar yanıma çıkageldi ve onlardan bir grup onun başucuna bir grubu da ayakucuna oturdu. Sonra aralarında şöyle konuştular: peygambere (sallallahü aleyhi ve sellem) verilenlerin benzeri kendisine verilmiş olan hiç bir kul görmedik. Gözleri kesinlikle uyuyor. Halbuki kalbi, şüphe yok ki, uyanıkdır. Onun için bir benzetme yapın (bir darb-ı mesel verin!) : Bir bey bir köşk yapmış. Sonra bir ziyafet vermiş ve insanları yemeğine, içeceğine davet etmiş! Müteakiben (o adamlar) kalkıp (gittiler). Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de bu esnada uyandı ve şöyle buyurdu: "Biliyor musun, kimdi onlar?". "Ancak Allah ve Resulü bilir!" dedim. Buyurdu ki, "Onlar meleklerdir". (Devamla) buyurdu ki: "Yaptıkları benzetmenin (verdikleri darb-ı meselin) ne olduğunu biliyor musun?". "Ancak Allah ve Resulü bilir!" dedim. Buyurdu ki; "Rahman (olan Allah) cenneti yaptı, sonra kullarını oraya davet etti. Binaenaleyh kim ona icabet ederse cennetine girer. Kim de icabet etmezse, o onu cezalandırır ve ona azab eder."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce Mukaddes Kitaplarda Tanıtılması
13-) Bize Nuaym b. Hammâd haber verip (dedi ki) bize Bakıyye, Bahîr'den, (o da) Hâlid b. Madân'dan (naklen) rivâyet etti (ki o, şöyle dedi) Bize Abdurrahman b. Amr es -Sülemî, Utbe b. Abd es -Sülemî'den rivâyet etti ki, o (yani Utbe) -ki o, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından idi -, kendilerine şöyle rivâyet etti: adam Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem); "Senin (Peygamberlik) işinin başlangıcı nasıl oldu? ya Resûlüllah!" dedi. (Bunun üzerine Hazret-i Peygamber) şöyle buyurdu: "Süt annem Sa'd b. Bekroğullarındandı. (Bir gün) ben ve onun bir oğlu, kuzu ve oğlaklarımızı (otarmağa) gittik. Yanımıza azık almamıştık. Ben; "Kardeşim, git de bize annemizden azık getir" dedim. Kardeşim de gitti. Ben kuzu ve oğlakların yanında kaldım. Derken beyaz iki kuş geldi. Sanki onlar kerkenez kuşuydular. Onlardan biri arkadaşına dedi ki; "Bu mu o?" Diğeri, "evet!" dedi. Dönüp bana koştular ve, beni tutup sırt üstü yatırdılar. Sonra karnımı yardılar. Ardından kalbimi çıkarıp yardılar ve ondan siyah iki kan pıhtısı çıkardılar. Sonra onlardan biri, arkadaşına: "Bana kar suyu getir!" dedi. (Getirdi). O da bununla içimi yıkadı. Sonra: "Bana dolu suyu getir!" dedi. (Getirdi). O da bununla kalbimi yıkadı. Sonra; "Bana 'sekine'yi (huzuru, sükunu, itmi'nanı) getir!" dedi. (Getirdi). O da onu kalbime saçtı. sonra onlardan biri arkadaşına: "Onu dik!" dedi. O da dikti ve, üzerini peygamberlik mührü ile mühürledi. Ardından, onlardan biri diğerine; "Onu (terazinin) bir kefesine, ümmetinden bin (kişiyi de) bir kefeye koy!" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki; "Ansızın kendimi, bazısının üzerime düşmesinden korktuğum bir halde, üstümde (duran) bin (kişiye) bakarken buldum." Bunun üzerine (onlardan biri) dedi ki; "Şayet ümmeti(nin hepsi) onunla tartılsa (yine de) hiç şüphesiz onlara ağır basar!" Daha sonra beni bırakarak gittiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Ben çok korkmuştum" buyurdu. Sonra (süt) anneme gittim ve ona, karşılaştığım şeyi haber verdim. Bunun üzerine o, benim aklımı karıştırmış (kaçırmış) olmamdan korktu. Bu sebeple; 'Seni Allah'a sığındırırım!' dedi ve hemen kendisine ait bir yük devesini yükletti ve beni palanın üzerine bindirdi. Kendisi de terkime bindi. (Yola koyulduk). Nihayet bizi annemin yanına ulaştırdı ve şöyle dedi: "Emanetimi ve (üstlendiğim) zimmetimi yerine getirdim! Sütannem Ona, benim karşılaştığım şeyi de anlatmış, ama bu onu (yani öz annemi) korkutmamışdı. (Bilâkis) o; "Şüphe yok ki ben, onu doğurduğum zaman (bir şey) yani kendisinden Şam'ın köşklerinin aydınlandığı bir nûr görmüştüm demişti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem İşinin Başlangıcı Nasıl Oldu?
14-) Bize Abdullah b. İmrân haber verip (dedi ki) bize Ebû Dâvûd rivâyet edip (dedi ki) bize Ca'fer b. Osman el -Kureşî, Osman b. Urve İbni-z -Zübeyr'den, (o) babasından, (o da) Ebû Zerr el -Gıfârî'den (naklen) rivâyet etti (ki Ebû Zerr) şöyle dedi: "Ya Resûlüllah, dedim, peygamber yapıldığında, peygamber olduğunu nasıl bildin?" Şöyle buyurdu: "Ebû Zerr! Ben Mekke vadisinin bir yerinde iken bana iki melek geldi ve, onlardan biri yere indi. Diğeri gökle yer arasında idi. Onlardan biri arkadaşına dedi ki; "Bu, o mu?", (arkadaşı) "Evet" dedi. "Peki! Onu bir adamla tart." dedi. Onunla tartıldım ve ben ona ağır bastım. Sonra; "Peki, (şimdi) onu on (adamla tart!" dedi. Onlarla tartıldım, onlara da üstün geldim. Sonra (melek); "Onu yüz (adamla) tart!" dedi. Onlarla da tartıldım ve, (yine) ben onlara üstün geldim. Bu sefer; "Onu bin (kişi) ile tart!" dedi. Onlarla da tartıldım ve onlara (yine) üstün geldim. (Öyle ki) sanki ben, terazinin, (içinde adamların bulunduğu kefesinin) hafifliğinden dolayı onlara, üzerime saçılırlarken bakar gibiyim! (Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) devamla) buyurdu ki; bunun üzerine onlardan biri arkadaşına şöyle dedi: "Şayet onu ümmetiyle de tartsan (yine) onlara üstün gelir

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem İşinin Başlangıcı Nasıl Oldu?
15-) Bize İsmail b. Halil haber verip (dedi ki) bize Ali b. Mushir rivâyet edip (dedi ki) bize el -A'meş, Ebû Sâlih'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara (yani zamanındaki muhatabı insanlara): "Ey insanlar! Ben ancak (âlemlere) hediye edilmiş rahmet (peygamberiy)im!" diye seslenirdi.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberin Sallallahü Aleyhi Ve Selem İşinin Başlangıcı Nasıl Oldu?
16-) Bize Muhammed b. Tarif haber verip (dedi ki) bize Muhammed b. Fudayl rivâyet edip (dedi ki) bize Ebu Hayyân, Atâ'dan, (o da) ibn Ömer'den (naklen) rivâyet etti (ki İbn Ömer) şöyle dedi: Bir yolculukda biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber idik. Derken bir bedevi geldi. Kendisine yaklaşınca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona; "Nereye gidiyorsun?" buyurdu. "Aileme!" dedi. Buyurdu ki: "Bir hayır (elde etmek) ister misin?". "Nedir o?" dedi. Buyurdu ki; "Tek olan, hiçbir ortağı olmayan Allah'dan başka hiçbir tanrı olmadığına, Muhammed'in onun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet edeceksin!" (Adam) "Dediğine kim şehâdet eder?" dedi. "Şudikenli ağaç (şehâdet eder!)" buyurdu. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o (ağacı) çağırdı. O, vadinin kenarında bulunuyordu. Hemen yeri yara yara geldi. Nihayet onun (yani Hazret-i Peygamber'in huzuruna dikildi. O da ondan üç defa şehâdet getirmesini istedi. Bunun üzerine o, onun buyurduğu gibi olduğuna üç defa şehâdet getirdi. Sonra biteğine (bulunduğu yere) döndü. (O zaman) bedevi; "Eğer bana uyarlarsa onları sana getiririm. Aksi takdirde ben döner, seninle kalırım." diyerek kabilesinin yanına döndü.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın, Peygamberine, Ağaçların, Hayvanların Ve Cinlerin Kendisine İmân Etmeleri Nevinden İkram Ettiği Şeyler
17-) Bize Ubeydullah b. Mûsa, İsmail b. Abdilmelik'den, (o) Ebu'z -Zubeyr'den, (o da) Câbir'den (naklen) haber verdi (ki Câbir) şöyle dedi: Bir yolculuğa Hazret-i Peygamber’le (sallallahü aleyhi ve sellem) beraber çıktım. O, uzaklaşıp görülmeyeceği (bir yere kadar gitmedikçe) def-i hacete çıkmazdı. (Yolculukda bir müddet) sonra, ne bir ağacın ne de bir tepenin bulunmadığı çöl bir yerde konakladık. (Hazret-i Peygamber); "Câbir, buyurdu, su kabına biraz su koy da gidelim. " Bunun üzerine (su kabını alıp) görülmeyecek kadar (uzağa) gittik. Bir de ne göreyim! O, aralarında dört arşındık bir mesafe) bulunan iki ağaçla karşı karşıya. O zaman buyurdu ki; "Câbir! Şu ağaca git ve "Sana; "Arkadaşına bitiş ki arkanızda (def-i hacet için) oturayım!" diyor." de. (Ben de gidip söyledim). da ona (yani yakınındaki ağaca) dönüp (onunla birleşti). Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) arkalarına oturdu. Ondan sonra (o iki ağaç tekrar) yerlerine döndüler. Daha sonra, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber bineklerimize binip (yola koyulduk). Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda idi. (Bunun için) sanki üzerimizde bizi gölgelendiren kuşlar vardı. Derken, beraberinde bir çocuğu olan bir kadın onun karşısına çıktı ve şöyle dedi: "Ya Resûlüllah! Şu çocuğumu şeytan her gün üç defa yakalıyor!". (Câbir) dedi ki; bunun üzerine (Resûlüllah) çocuğu aldı ve onu kendisi ile semer kaşının önü arasına koydu. Sonra şöyle buyurdu: "Defol! Allah'ın düşmanı! Ben Allah'ın elçisiyim (sallallahü aleyhi ve sellem). Allah'ın düşmanı! Ben Allah'ın elçisiyim (sallallahü aleyhi ve sellem)." (Bunu) üç defa söyledi. Ardından o (çocuğu) ona (yani annesine) geri verdi. Yolculuğumuzu bitirdiğimizde (yine) bu yere uğradık. O kadın, yanında, sürmekte olduğu iki koç olduğu halde, çocuğu ile beraber karşımıza çıktı ve şöyle dedi: "Ya Resûlüllah! Hediyemi benden kabul buyur! Seni hakk ile gönderen (Allah'a) yemin olsun ki (şeytan) ondan sonra (hâlâ) ona dönmedi (musallat olmadı)". Bunun üzerine (Resûlüllah); "Ondan birini alın, diğerini ona geri verin!" buyurdu. (Câbir) dedi ki, sonra, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda olduğu halde (tekrar) yola koyulduk. Sanki üzerimizde bizi gölgelendiren kuşlar vardı. (Giderken) bir de ne görelim! Kaçan bir deve. Nihayet iki cemâat arasında kaldığında, eğilerek (secde ederek) yere kapandı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bineğinden inip) oturdu ve, Şu insanları bana toplayın! (veya "Ey insanlar, gelin!). sahibi kim?" buyurdu. Baktık ki ensardan bir grup genç! (Gelip) şöyle dediler: "O, bizim, ya Resûlüllah!". "Peki, nedir durumu?" buyurdu. Dediler ki; "Yirmi seneden beri onunla su suvardık. Onda biraz yağ oluştu (artik iyi çalışamıyor). Bu sebeple onu kesip hizmetçilerimize dağıtmak istedik. O da bizden (kaçıp) kurtuldu". "Onu bana satınız!" buyurdu. "Yo, hayır, o senin olsun, ya Resûlüllah!" dediler. "Eğer hayır (deyip satmıyorsanız) o zaman, eceli gelinceye kadar ona iyi muamele yapınız," buyurdu. Bu esnada müslümanlar; "Ya Resûlüllah, dediler, sana secde etmeye biz hayvanlardan daha müstehakkız!'. (Bunun üzerine) şöyle buyurdu: "Bir şeyin bir şeye secde etmesi lâyık (caiz) olmaz. Şayet bu (caiz) olsaydı, kadınların kocalarına (secde etmesi caiz) olurdu."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın, Peygamberine, Ağaçların, Hayvanların Ve Cinlerin Kendisine İmân Etmeleri Nevinden İkram Ettiği Şeyler
18-) Bize Yala rivâyet edip (dedi ki) bize Eclah, ez -Zeyyâl b. Harmele'den, (o da) Câbir b. Abdillah'dan (naklen) rivâyet etti (ki Câbir) şöyle dedi: Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber geldik ve, Neccâroğulları (Yurdu'ndaki) bir bahçeye vardık. Bir de ne görelim! Bir deve, bahçeye giren herkese hücum ediyor. Bunu Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirdiler. Bunun üzerine o, yanına gelip onu çağırdı. O da, dudağım yere koyarak gelip onun önünde çöktü. (Hazret-i Peygamber); "Bir yular getirin!" buyurdu. (Yuları getirdiler). O da onu yularlayıp sahibine verdi. Sonra döndü ve şöyle buyurdu: 'Yerle gök arasında, cinlerin ve insanların âsîleri hariç, hiç bir şey yoktur ki benim, Allah'ın elçisi olduğumu bilip tasdik etmiş olmasın!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın, Peygamberine, Ağaçların, Hayvanların Ve Cinlerin Kendisine İmân Etmeleri Nevinden İkram Ettiği Şeyler
19-) Bize el -Haccac b. Minhâl haber verip (dedi ki) bize Hammâd b. Seleme, Ferkad es -Sebehî'den, (o) Said b. Cübeyr'den, (o da) İbn Abbâs'dan (naklen) rivâyet etti ki bir kadın bir çocuğuyla Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), geldi ve şöyle dedi: "Ya Resûlüllah! Oğlumda bir delilik (sara) var. O, sabah ve akşam yemeklerimiz esnasında onu yakalıyor. Bu sebeple o bize sıkıntı vermektedir, (bir dua buyursanız!)". Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dua ederek onun göğsünü sıvazladı. Bunun sonucu (çocuk) adamakıllı kustu ve içinden, siyah köpek eniğine benzer (bir şey) çıktı. Ardından (çocuk şifa bulup) yürüdü gitti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın, Peygamberine, Ağaçların, Hayvanların Ve Cinlerin Kendisine İmân Etmeleri Nevinden İkram Ettiği Şeyler
20-) Bize Muhammed b. Saîd rivâyet edip (dedi ki) bize Yahya b. Ebi Bukeyr el Abdi, İbrahim b. Tahmân'dan, (o) Simâk'dan, (o da) Câbir b. Semure'den (naklen) haber verdi (ki Câbir) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Şüphe yok ki ben Mekke'de bir taş tanırım, o, peygamber olarak gönderilmemden önce bana selâm verirdi. Muhakkak ki ben onu şimdi (de) tanıyorum!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın, Peygamberine, Ağaçların, Hayvanların Ve Cinlerin Kendisine İmân Etmeleri Nevinden İkram Ettiği Şeyler
21-) Bize Ferve rivâyet edip (dedi ki) bize el -velîd b. Ebî Sevr el -Hemdâni, İsmail es -Süddi'den, (o) Abbâd Ebû Yezîd'den, (o da) Ali b. Ebi Tâlib'den (naklen) rivâyet etti (ki Ali) şöyle dedi: Mekke'de Hazret-i Peygamber'le (sallallahü aleyhi ve sellem) beraber idik. (Bir gün) onunla birlikte (Mekke'nin) bazı taraflarına çıktık. Dağlarla ağaçların arasından geçtik. (Bu gezimizde) ne bir ağaca, ne de bir dağa rastlamadık ki: "es -Selâmu Aleyke ya Resûlüllah: Selâm üzerine olsun ey Allah'ın Elçisi!" demiş olmasın.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın, Peygamberine, Ağaçların, Hayvanların Ve Cinlerin Kendisine İmân Etmeleri Nevinden İkram Ettiği Şeyler
22-) Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki) bize Süfyân, el -A'meş'den (o) Şimr b. Atıyye'den, (o da) Muzeyne'li veya Cuheyne'li bir adamdan (naklen) rivâyet etti (ki bu adam) şöyle demiş: (Bir gün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazını kıldırmıştı. Sonra ne görsek! O, kurtların oturuşu gibi, oturakları üzerine oturmuş yüz kurdun yakınında! Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara (yani ashabına); "Onlara yemeğinizden az bir şey verir ve (böylece) bunun dışındaki hususlarda emniyet içinde kalırsınız!" buyurdu. Onlar da Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) ihtiyaçlarını (ihtiyaç içinde olduklarını) ilettiler. (O zaman Resûlüllah); "Onlara (bunu) bildiriniz!" buyurdu. (Râvi) dedi ki; onlar da (bunu) onlara bedirdiler. Bunun üzerine onlar (yani kurtlar) da uluya uluya çıkıp (gittiler).

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın, Peygamberine, Ağaçların, Hayvanların Ve Cinlerin Kendisine İmân Etmeleri Nevinden İkram Ettiği Şeyler
23-) Bize îshak b. İbrahim haber verip (dedi ki) bize Ebû Muâviye rivâyet edip (dedi ki) bize el -A'meş, Ebû Süfyân'dan, (o da) Enes b. Mâlik'den (naklen) rivâyet etti (ki Enes) şöyle dedi: Cebrail, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), Kureyş'li Mekkelilerin yaptıkları (eziyetlerden) kana bulanmış olduğu bir halde, mahzun otururken gelmiş. Cebrail; "Ya Resûlüllah, demiş, sana bir âyet (harikulade olay, peygamberliğine bir delil) göstermemi arzu eder misin?". "Evet" buyurmuştur. Bunun üzerine arkasındaki bir ağaca bakmış ve; "Çağır onu!" demiş. O da onu çağırmış. (Ağaç) da gelmiş, huzurunda dikilmiş. O zaman; "Ona emret de geri dönsün!" demiş. O da emretmiş ve (ağaç yerine) dönmüş. Bunun üzerine Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) "(Bu) bana yeter, bana yeter!" buyurmuştur.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın, Peygamberine, Ağaçların, Hayvanların Ve Cinlerin Kendisine İmân Etmeleri Nevinden İkram Ettiği Şeyler
24-) Bize İshak b. İbrahim haber verip (dedi ki) bize Cerir ve Ebû Muâviye, el -A'meş'den, (o) Ebû Zabyân'dan, (o da) İbn Abbâs'dan (naklen) rivâyet etti (ki İbn Abbâs) şöyle dedi: Amiroğullarından bir adam Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) ona; "Sana bir âyet (harikulade olay, peygamberliğime bir delil) göstereyim mi?" buyurdu. (O da) "Evet!" dedi. (Bunun üzerine Hazret-i Peygamber ona); "Git, şu hurma ağacını çağır!" dedi. O da çağırdı. (Hurma ağacı) da sıçraya sıçraya önüne geldi. (Amirli adam); "Ona söyleyin, (yerine) dönsün." dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona; "Dön!" buyurdu. O da döndü, nihayet yerine vardı. Bunun üzerine (Amirli adam) şöyle demiş: "Ey Amiroğulları! Bugünkü gibi, kendisinden daha sihirbaz hiçbir adam görmedim!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın, Peygamberine, Ağaçların, Hayvanların Ve Cinlerin Kendisine İmân Etmeleri Nevinden İkram Ettiği Şeyler
25-) Bize İsmail b. İbrahim haber verip (dedi ki) bize Şu'ayb b. Safvân, Atâ' ibnu's -Sâ'ib'den, (o) Ebu'd -Duha'dan, (o da) İbn Abbâs'dan (naklen) rivâyet etti (ki İbn Abbas) şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Bilâl'i çağırıp (su istedi). Bilâl de su aradı. Sonra gelip şöyle dedi: "Yok, vallahi, su bulamadım!". Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); "Bir su kırbası var mı?" buyurdu. O da ona bir su kırbası getirdi. (Hazret-i Peygamber) iki avucunu (kırbanın) içine yaydı. Hemen iki elinin altından bir göze kaynadı. (İbn Abbas) dedi ki; "Başkası abdest alırken İbn Mesûd da (su) içiyordu.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Parmakları Arasından Su Akıtması Nevinden İkram Ettiği Şeyler
26-) Bize Ebu'n -Nu'mân haber verip (dedi ki) bize Ebû Avâne, el -Esved b. Kays'dan, (o da) Nubeyh el -Anezi'den (naklen) rivâyet etti ki, o şöyle demiş: Câbir b. Abdillah şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber savaşa veya yolculuğa çıkmışdık. Biz o gün 210 küsur kişiydik. (Derken) namaz vakti geldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Topluluk içinde (kimsede) temiz su var mı?" buyurdu. Hemen bir adam, içinde bir miktar su bulunan bir su kabı ile koşarak geldi. Toplulukda ondan başka da su yoktu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu bir tasa döktü. Sonra güzelce abdest aldı. Ardından tası bırakıp döndü (geri çekildi). Bunun üzerine orada bulunan insanlar: "Mesheder gibi abdest alın! Mesheder gibi asdest alın!" diyerek bu tasın peşine düştü, (üzerine üşüştüler). Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), onların bunu söylediklerini duyunca; "Yavaş olun!" buyurdu ve avucunu su ve tasın içine koyup "Bismillah!" dedi. Sonra da; "Temizliğinizi tam yapın (Abdestinizi tam alın!)" buyurdu. Beni gözümle imtihan eder (Allah'a) yemin olsun ki parmaklarının arasından gözelerin yani su gözelerinin çıktığını (kaynadığını) kesinlikle gördüm. O, herkes abdestini alıncaya kadar da (avucunu tasdan) kaldırmamıştı.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Parmakları Arasından Su Akıtması Nevinden İkram Ettiği Şeyler
27-) Bize Ebu'l -velîd et -Tayâlisi ve Sa'îd ibnu'r -Rebî' haber verip (dediler ki bize Şu'be, Amr b. Murre ve Husayn'dan rivâyet etti (ki onlar), Salim b. Ebil -Ca'd'ı, şöyle derken işitmişler: Ben Câbir b. Abdillah'ı, şöyle derken işittim: Bize bir susuzluk isabet etmişti. (Öyleki) sonunda ağlayacak hale geldik ve Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) vardık. O da elini bir tasın içine koydu. Bunun üzerine, (bu tas) sanki gözelerde doluymuş) gibi, parmaklarının arasından su fışkırmaya başladı. (Sonra Resûlüllah); "Allah'ın adını anın (ve için!)" buyurdu. Biz de içtik. Nihayet (çıkan su), bize kâfi gelerek hepimizin (susuzluğunu) giderdi. Amr b. Murre'nin rivâyetinde (şu ilâve vardır): Bunun üzerine biz (yani Salim ve arkadaşları) Câbir'e; "Kaç kişiydiniz?" dedik. O da; "1500 kişiydik. Yüzbin kişi de olsaydık o bize muhakkakki yeterdi." dedi.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Parmakları Arasından Su Akıtması Nevinden İkram Ettiği Şeyler
28-) Bize Muhammed b. Abdillah er -Rekâşî haber verip (dedi ki) bize Ca'fer b. Süleyman rivâyet edip (dedi ki) bize el -Ca'd Ebû Osman rivâyet edip (dedi ki) bize Enes b. Mâlik rivâyet edip (dedi ki) bize Câbir b. Abdillah rivâyet edip şöyle dedi: Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) susuzlukdan şikâyette bulundular. Bunun üzerine o büyük bir su tası istedi. Bunun içine biraz su döküldü ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elini içine koydu. (Câbir) dedi ki: Ben hemen, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) parmaklan arasından gözeler gibi (kaynayıp) çıkan suya baka kaldım. Halk da su almaya başladı. Nihayet bütün insanlar su almış oldular.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Parmakları Arasından Su Akıtması Nevinden İkram Ettiği Şeyler
29-) Bize Ubeydullah b. Mûsa, İsrail'den, (o) Mansûr'dan, (o) İbrahim'den, (o) Alkame'den, (o da) Abdullah'dan (naklen) haber verdi. (Alkame) dedi ki; (bir gün) Abdullah bir yer hareketi (haberi) işitti. (Halkın endişesi) üzerine şöyle dedi: Bizler yani Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraberdik. Yanımızda da su yoktu. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı âyetleri, (olağan dışı olayları) bereket sayardık. Siz ise onları(n hepsini) korkutma sayıyorsunuz. bir ara Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Beraberinde biraz artmış su bulunan birini arayın!" buyurdu. Bunun üzerine biraz su getirildi. O da onu kabın içine döktü. Sonra da avucunu onun içine koydu. Hemen, parmaklarının arasından su (kaynayıp) çıkmağa başladı. O zaman (Resûlüllah) şöyle buyurdu: "Haydi mübarek temiz suya gelin! (Suyun) bereketlenip çoğalması Allah'tandır' Biz de (gidip) içtik. Abdullah dedi ki; biz, (yemek) yenirken yemeğin tesbihini (sübhânellah deyişini) işitirdik.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Parmakları Arasından Su Akıtması Nevinden İkram Ettiği Şeyler
30-) Bize Muhammed b. Abdillah b. Numeyr haber verip (dedi ki) bize Ebu'l -Cevvâb, Ammâr b. Ruzeyk'den, (o) el -A'meş'den, (o) İbrahim'den, (o) Alkame’den, (o da) Abdullah'dan (naklen) rivâyet etti. (Alkame) dedi ki; Abdullah'ın (valiliği) zamanında - yer sarsıntısı (zelzele) olmuştu. Kendisine bu haber verilince o şöyle dedi: Bizler yani Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı olağan dışı olayları bereketler olarak görürdük. Siz ise onları(n hepsini) korkutma olarak telakki ediyorsunuz. Bir ara biz bir yolculukda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraberdik. namaz vakti geldi. Halbuki beraberimizde sadece biraz su vardı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir tabak içinde su istedi ve (tabak gelince) avucunu onun içine koydu. Hemen parmaklarının arasından su fışkırmaya başladı. O zaman (Hazret-i Peygamber); "Haydi abdest suyuna gelin! Bereket Allah'dan!" diye seslendi. İnsanlar da gelip abdest aldılar. Bense; "Bereket Allah'dan!" buyurduğu için, sadece karnıma doldurduğum şeyi düşünerek (içmeye) koyuldum. (Alkame dedi ki); Sonra ben bunu Salim b. Ebi'l -Ca'd'a anlattım, o da; "Onlar bin beş yüz kişi idiler" dedi.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Allahın Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Parmakları Arasından Su Akıtması Nevinden İkram Ettiği Şeyler
31-) Bize Osman b. Ömer haber verip (dedi ki) bize Muâz ibnu'l -Alâ, Nâfi'den, (o da) İbn Ömer'den (naklen) haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir (hurma) kütüğünün yanında (ona dayanarak) hutbe okurdu. Sonradan kendisine minber yaptırınca bu kütük, (üzüntüsünden) inledi. Öyleki sonunda (Hazret-i Peygamber) gelip onu sıvazladı (da inlemesi durdu).

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberce Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Minberin İnlemesi Şeklinde İkram Edilen Şeyler
32-) Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (edi ki) bize Temîm b. Abdilmü'min rivâyet edip (dedi ki) bize Salih b. Hayyân rivâyet edip (dedi ki) bana ibn Bureyde, babasından rivâyet etti (ki babası) şöyle demiş: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hutbe îrad buyurduğu zaman kalkar ve uzun zaman ayakta kalırdı. Ayakta durması da kendisine zor gelirdi. Bu sebeple bir hurma kütüğü getirildi. Bir yer eşilip, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) için, dikine onun yanına dikildi. Bundan sonra Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe îrad buyurup ayakta kalışı uzadığında ona dayanıp yaslanırdı. Medine'ye gelen bir adam bunu gördü. Daha sonra da (Hazret-i Peygamber'i) onun yanında ayakta gördü. Bunun üzerine cemaatten yanındaki o adama dedi ki: Şayet kendisine faydası dokunacak bir şey konusunda Muhammed'in benden razı olacağını bilsem, onun için, üzerinde ayakta duracağı bir oturak yapardım. Sonra isterse dilediği sürece oturur, isterse ayağa kalkar." Bu (söz) Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) ulaştı. da; "onu bana getirin!" buyurdu. (Sahabe de) onu ona getirdiler. Neticede ona, kendisi için şu üç veya dört basamağı yapmasını emretti. Bu (basamaklar) hâlâ Medîne (Camisinin) minberindedirler. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunda bir rahatlık buldu. Bu yüzden Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (hurma) kütüğünden ayrılıp, kendisi için yapılan bu (basamaklara) yönelince bu kütük hüzünlendi ve Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ondan ayrıldığı zaman, devenin inlemesi gibi inledi. İbn Bureyde, babasından (naklen) dedi ki; Hazret-i Peygamber, kütüğün inlemesini duyunca, yanına dönmüş ve, elini üzerine koyup şöyle buyurmuştur: "(Şunlardan birini) seç: Seni (önceden) bulunduğun yere dikip (eskiden) olduğun gibi olmanı. (veya) seni Cennete dikmemi, bu suretle onun nehirlerinden, pınarlarından içip güzelce yetişmeni, sonra meyve verip meyvenden ve hurmandan Allah dostlarının yemesini dilersen, (bunu) yaparım!". (İbn Bureyde) sonra da dedi ki o (yani babası Hazret-i Peygamber'i (sallallahü aleyhi ve sellem), ona iki defa; "Evet, (bunu) muhakkak yaptım!" derken işitmiş. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) (durumu) sormuş, o da şöyle cevap vermiş: "O, kendisini Cennete dikmemi seçti."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberce Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Minberin İnlemesi Şeklinde İkram Edilen Şeyler
33-) Bize Muhammed b. Kesîr, Süleyman b. Kesîr'den, (o) ez -Zühri'den, (o) Sa'îd İbnu'l -Museyyeb'den, (o da) Câbir b. Abdillah el -Ensâri'den (naklen) haber verdi (ki Câbir) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), minberin yapılmasından önce, (hutbe okurken) bir (hurma) kütüğünün yanında (ona dayanarak) ayakta dururdu. Minber yapılınca bu kütük inledi. Öyleki biz de inlemesini işittik. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elini üzerine koydu, o da sükûnet buldu.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberce Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Minberin İnlemesi Şeklinde İkram Edilen Şeyler
34-) Bize Muhammed b. Kesîr rivâyet edip (dedi ki) bize Süleyman b. Kesîr, Yahya b. Sa'îd'den, (o) Hafs b. Ubeydillah'dan, (o da) Câbir b. Abdillah’dan (naklen) rivâyet etti (ki Câbir) şöyle dedi: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ağaç parçasının yanında (ona dayanarak) hutbe okurdu. Sonra minber yapılıp da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerine oturunca, (bu ağaç parçası) on aylık hamile develerin inlemesi gibi inledi. Sonunda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elini üzerine koydu da sükûnet buldu.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberce Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Minberin İnlemesi Şeklinde İkram Edilen Şeyler
35-) Bize Ferve haber verip (dedi ki) bize Yahya b. Zekeriyya, babasından, (o) Ebû İshak'dan, (o) Sa'îd b. Ebî Kureyb'den, (o da) Câbir b. Abdillah'dan (naklen) rivâyet etti (ki Câbir) şöyle dedi: Ağaç parçası, yavrusu kendisinden ayrılmış devenin inlemesi gibi inledi.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberce Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Minberin İnlemesi Şeklinde İkram Edilen Şeyler
36-) Bize Zekerîyya b. Adiyy, Ubeydullah b. Amr'dan, (o) Abdullah b. Muhammed b. Akîl'den, (o) et -Tufeyl b. Übeyy b. Ka'b'dan, (o da) babasından (naklen) haber verdi (ki Übeyy şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), mescid bir çardak (şeklinde) olduğu zaman bir (hurma) kütüğünün yanında namaz kılıyor ve (yine) onun yanında (ona dayanarak) hutbe okuyordu. Sonraları ashabından bir adam ona: "Sana, üzerinde ayakta duracağın (dikileceğin) küçük bir kürsü yapalım mı? (Bu suretle) cuma günü insanlar seni görür, sen de onlara (hutbeni) işittirmiş olursun!" dedi. "Evet, (yapın!)" buyurdu. üzerine kendisine üç basamak yapıldı. Bunlar (bugün) minberin üzerinde olanlardır. Minber yapılıp Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) tesbit etmiş olduğu yerine konulduğunda -(Übeyy) sözüne devamla dedi ki - Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minbere gitmek üzere gelince o (hurma kütüğüne) uğradı. (Kütüğü) geçince o, yarılıp parçalanacak kadar böğürdü. Bundan dolayı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun yanına döndü ve sükûnet buluncaya kadar onu sıvazladı. Sonra (tekrar) minbere döndü. (Übeyy) dedi ki; (Hazret-i Peygamber) namazlarını onun yanında kılardı. Mescid yıkıldığında bu kütüğü Übeyy b. Ka'b aldı. Eskiyip ağaç kurdu onu yiyinceye ve un-ufak hale gelinceye kadar onun yanında kaldı.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberce Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Minberin İnlemesi Şeklinde İkram Edilen Şeyler
37-) Bize Ubeydullah b. Sa'îd rivâyet edip (dedi ki) bize Ebû Üsâme, Mucalid'den, (o) Ebu'l -veddâk'dan, (o da) Ebü Sa'îd'den (naklen) rivâyet etti (ki Ebû Sa'îd) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir (hurma) kütüğünün yanında (ona dayanarak) hutbe okurdu. Rûmî bir adam kendisine gelipşöyle dedi: "Sana, üzerinde hutbe okuyacağın bir minber yapayım mı?", (Hazret-i Peygamberin muvafakati üzerine) de ona bir minber, yani gördüğünüz şu (minberi) yaptı. (Ebû Sa'îd) dedi ki; Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe okumak üzere onun üzerinde dikilince o kütük, devenin yavrusuna (iştiyakla) inildemesi gibi inledi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına inip onu kucakladı, o da sükûnet buldu. Daha sonra (Resûlüllah), onun için bir yer kazılıp gömülmesini emretti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberce Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Minberin İnlemesi Şeklinde İkram Edilen Şeyler
38-) Bize Müslim b. İbrahim haber verip (dedi ki) bize es -Sa'k rivâyet edip dedi ki; ben el -Hasan'ı şöyle derken işittim: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye gelince, insanlara konuşurken sırtını bir ağaç parçasına dayarmış. Sonra (dinleyenler) etrafında çoğalmış. Bu sebeple Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara (sesini) işittirmek istemiş ve; "Bana, üzerine çıkacağım bir şey yapın!" buyurmuştur. (Sahâbe-i kiram); "Nasıl (bir şey), ya Resûlüllah?" demişler. "Mûsa'nın çardağı gibi bir çardak!" buyurmuştur. el -Hasan dedi ki; (bunu) kendisine yaptıklarında, vallahi, o ağaç parçası inlemiş. el -Hasan, (sözünün devamında) şöyle dedi: "Sübhanellah! İşitmiş olan bir topluluğun kalbleri (başka bir delil) ister mi?". Ebû Muhammed (ed -Dârimî) dedi ki; "O (yani el -Hasan, "işitmiş olan" sözüyle) bu (iniltiyi işitmeyi) kasdediyor".

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberce Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Minberin İnlemesi Şeklinde İkram Edilen Şeyler
39-) Bize el -Haccâc b. Minhâl haber verip (dedi ki) bize Hammâd b. Seleme, Ammâr b. Ebî Ammâr'dan, (o da) İbn Abbâs'dan (naklen) rivâyet etti ki Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), minber edinmeden önce bir (hurma) kütüğünün yanında (ona dayanarak) hutbe okurdu. Daha sonra minber edinip ona geçince bu kütük inledi. Bunun üzerine (Resûlüllah) onu kucakladı da (ancak) sükûnet buldu. (Müteakiben Hazret-i Peygamber) şöyle buyurdu: "Şayet onu kucaklamamış olsaydım, kıyamet gününe kadar inleyecekdi!

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberce Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Minberin İnlemesi Şeklinde İkram Edilen Şeyler
40-) Bize el -haccâc b. Minhâl haber verip (dedi kî) bize Hammâd, Sâbit'den, (o da) Enes'den (naklen) onun (yani bir önceki hadisin) aynısını rivâyet etti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberce Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Minberin İnlemesi Şeklinde İkram Edilen Şeyler
41-) Bize Abdullah b. Yezîd haber verip (dedi ki) bize el -Mes'ûdî, Ebû Hâzim'den, (o da) Sehl b. Sa'd'dan (naklen rivâyet etti (ki Sehl) şöyle dedi: (Hazret-i Peygamber'in, önceleri) yanında ayakta durduğu ağaç parçası inledi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun yanına kalkıp (gitti) ve elini üzerine koydu da sükûnet buldu.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberce Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Minberin İnlemesi Şeklinde İkram Edilen Şeyler
42-) Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef haber verip (dedi ki) bize Ömer b. Yûnus rivâyet edip (dedi ki) bize İkrime b. Ammâr rivâyet edip (dedi ki) bize İshak b. Ebî Talha rivâyet edip (dedi ki) bize Enes b. Mâlik rivâyet etti ki; Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) cuma günü ayağa kalkar, mescide dikilmiş bir (hurma) kütüğüne sırtını dayar ve cemaate (öylece) hutbeokurdu. Sonra ona bir rûmî geldi ve; "Sana, ayaktaymışsın gibi üzerinde oturacağın bir şey yapayım mı?" dedi ve (Hazret-i Peygamber'in muvafakatini alınca) ona, iki basamağı olan ve üçüncüsünün üzerine oturacağı (veya oturulan) bir minber yaptı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu minberin üzerine oturunca, o (hurma) kütüğü, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) (ayrılmasına) üzüldüğü için öküz böğürür gibi böğürdü. Öyleki mescid sallandı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberden inip yanına gitti ve, böğürürken ona sarıldı. (sallallahü aleyhi ve sellem) ona sarılınca sükûnet buldu. O zaman (Hazret-i Peygamber) şöyle buyurdu: "Muhammed'in canını elinde tutan (Allah'a) yemin olsun ki, şayet ben ona sarılmamış olsaydım, o, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) (ayrılmasına) üzüldüğünden, kıyamet gününe kadar bu şekilde (böğürmeye) devam edecekdi!". Daha sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emretti de (o kütük) gömüldü

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberce Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Minberin İnlemesi Şeklinde İkram Edilen Şeyler
43-) Bize Abdullah b. Amr b. Ebân haber verip (dedi ki) bize Abdurrahman b. Mu ha mm ed el -Muhâribî, Abdulvâhid b. Eymen el -Mekki'den, (o da) babasından (naklen) rivâyet etti (ki Eymen) şöyle dedi: Câbir b. Abdillah'a; "Bana, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bizzat kendisinden duymuş olduğun bir haberini naklet (ki) ben (de) onu senden (naklen) rivâyet edeyim!" dedim. Bunun üzerine o şöyle dedi: Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber Hendek Gününde (hendek) kazıyorduk. Neyse, hiçbir yemek yememiş, (zaten) buna imkân ve güç (de) bulamamış bir halde üç gün kaldık. Derken hendekde (kazmanın işlemediği) sert bir yer ortaya çıkdı. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gelip: "Ya Resûlüllah, dedim, hendekde sert bir yer ortaya çıkdı (bir bakıverseniz!)". (Bu arada) biz üzerine su serpdik. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), karnına (açlıkdan) bir taş sarılmış olduğu halde kalktı, kazmayı veya küreği aldı. üç defa besmele çekip (sert yere) vurdu. Bunun üzerine (o yer) akıp dağılan bir kum yığını haline geldi. Bunu (yani açlıkdan karnına taş bağlamış olmasını) Resûlüllah'da görünce; "Ya Resûlüllah, bana izin verin!" dedim. O da bana izin verdi. Hanımımın yanına gelip, "Annen seni kaybedesice!" dedim ve şöyle devam ettim: "Resûlüllah'da (sallallahü aleyhi ve sellem) tahammül edemeyeceğim bir şey gördüm. Yanında bir şey (bir yiyecek) var mı?". "Yanımda bir sâ' (üç kilo kadar) arpa ile bir oğlak var!" dedi. (Câbir) dedi ki, arpayı Öğüttük, oğlağı kesdik. Ben (oğlağı) soyup çömleğe koydum. arpa (ununu) hamur yaptı. Sonra ben Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına döndüm ve bir müddet kaldım. Sonra (tekrar) ikinci defa izin istedim. O da bana izin verdi. (Eve) geldim, bakdım ki hamur hazır (kabarmış). Hemen ona (yani hanıma) ekmek (yapmasını) emrettim. Ben de çömleği, (sacayağı gibi kullanılan) ocak taşlarının üzerine koydum. -(ed-Dârimî'nin hocası Abdullah b. Amr b. Ebân) Ebû Abdirrahman; "O (yani metinde geçen el -Esâfi kelimesi) el-Esâfiyyu olmalıdır. Fakat böyle (yazılmış, böyle rivâyet ediliyor.)" dedi. - Câbir dedi ki, sonra Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldim ve; "Bizde birazcık yemek var. Sen ve seninle beraber bir veya iki adam benimle gelir misiniz?" dedim. "O ne kadardır?" buyurdu. "Bir sâ' arpa ve bir oğlak!" dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ailene dön ve ona de ki, ben gelinceye kadar çömleği ocak taşlarından çekip (indirmesin), ekmeği fırından çıkarmasın!" Ardından da (orada bulunan) insanlara; "Kalkın, Câbir'in evine (gidiyoruz.)" buyurdu. dedi ki, bu (söz) üzerine öyle utandım ki ancak Allah bilir! Hemen (evime gelerek) hanımıma; "Annen seni kaybedesice! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün ashâbıyla sana geliyor!" dedim. O, "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sana, yemek ne kadardır" diye sordu muydu?" dedi. "Evet" dedim. Bunun üzerine o, Allah ve Resulü daha iyi bilir! Sen kendisine, yanımızda olanları haber verdin (artık mesele yok!)" dedi. O zaman endişe ettiğim şeylerin bir kısmı benden zail oldu ve (hanımım için kendi kendime) "Gerçekten o doğru söyledi." dedim. Derken Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip içeri girdi. Sonra da ashabına; "Birbirinizi sıkıştırıp (izdihama sebebiyet vermeyiniz!)" buyurdu. Ardından, fırın ve çömleğe, bereketlenip artmaları hayır duasında bulundu. Câbir dedi ki, biz fırından ekmek almaya, çömlekten de et almaya ve, tirid yapıp avuçlayarak onlara vermeğe başladık. (Bu esnada) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); "Tabağın başına yedi veya sekiz kişi otursun!" buyurdu. yiyip (bitirdiklerinde) fırını ve çömleği açtık. Gördük ki, onlar olduklarından daha dolular. Biz böyle yapmaya devam ettik. Her ne zaman fırını açıp çömleğin (kapağını) kaldırdığımızda onları, (Önceden) olduklarından daha dolu bulduk. Nihayet bütün müslümanlar doydular. Yemeğin bir kısmı da geriye kalmıştı. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize; "Halka açlık isabet etmiştir. Binaenaleyh yiyin, onlara da yedirin!" buyurdu. Biz de o gün (günboyu) yiyip -yedirmeye devam ettik. dedi ki, o (yani Câbir) bana onların sekizyüz veya üçyüz kişi olduklarını haber vermişti. Eymen, "(Ama) bu (rakamların) hangisini söylemişdi, bilemiyorum!" diye (ilâve etti).

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Yemeğinin Bereketlenip Artması Konusunda İkram Edilen Şeyler
44-) Bize Zekeriyya b. Adiyy haber verip (dedi ki) bize Ubeydullah -ki o ibn Amr'dır. -, Abdulmelik b. Umeyr'den, (o) Abdurrahman b. Ebî Leyla'dan, (o da) Enes b. Mâlik'den (naklen) rivâyet etti (ki Enes) şöyle dedi: (Üvey babam) Ebû Talha, (annem) Ümmü Süleym'e, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) için yiyeceği bir şey yapmasını emretti. (Enes) dedi ki, sonra Ebû Talha beni Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderdi. Ben de ona gelip; "Beni Ebû Talha gönderdi, (seni yemeğe davet ediyor.)" dedim. Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber orada bulunan) topluluğa; "Kalkın, (davete gidiyoruz!)" buyurdu. Ardından kendisi yola çıkdı. Topluluk da onunla beraber yola çıkdı. (Yolda onu karşılayan) Ebû Talha; "Ya Resûlüllah, dedi, ben gerçekten sadece senin için yemek yaptırmışdım!". (Hazret-i Peygamber; "Bunları doyurmak) sana düşmez. Sen git!" buyurdu. (Enes) dedi ki, (Hazret-i Peygamber) sonra yoluna devam etti. Topluluk da devam etti. (Enes) dedi ki, neyse yemek getirildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elini (yemeğin üzerine) koyup besmele çekdi. Sonra da; "On kişiye müsaade et (gelsinler.)" buyurdu. O da onlara müsaade etti, (geldiler). (Hazret-i Peygamber) onlara; "Allah'ın adıyla (bismillah) yiyin!" buyurdu. Onlar da doyuncaya kadar yediler. Sonra kalktılar. (Hazret-i Peygamber) bunu 80 kişiye yaptı. (Enes) dedi ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ev halkı da yedi, (üstelik) geriye yemek bıraktılar.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Yemeğinin Bereketlenip Artması Konusunda İkram Edilen Şeyler
45-) Bize Müslim b. İbrahim haber verip (dedi ki) bize Ebân -ki o el -Attârdır. - rivâyet edip (dedi ki) bize Katâde, Şehr b. Havşeb'den, (o da) Ebû Ubeyd'den (naklen) rivâyet etti ki o (yani Ebû Ubeyd), Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) için bir tencere (yemek) pişirdi. (Yemeğe oturulunca Hazret-i Peygamber) ona; "Bana kolu ver!" buyurdu, kol onun hoşuna gider, (yemesini severdi). O da hemen kolu ona verdi. Sonra (tekrar); "Bana kolu ver!" buyurdu. O da (yine) hemen kolu ona verdi. Sonra (tekrar); "Bana kolu ver!" buyurdu. Bunun üzerine, "Ya Nebiyellah, dedim, koyunun kaç kolu var ki?" (Cevaben) şöyle buyurdu: "Canım elinde olan (Allah'a) yemîn olsun ki, şayet sussaydın, senden istediğim sürece sana kol verilecekdi (veya, sen (bana) kol verecekdin.)"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Yemeğinin Bereketlenip Artması Konusunda İkram Edilen Şeyler
46-) Bize Ebu'n -Nu'mân haber verip (dedi ki) bize Ebû Avâne, el -Esved'den, (o) Nubeyh el -Anezi'den, (o da) Câbir b. Abdillah'dan (naklen) rivâyet etti (ki Câbir) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kendileriyle savaşmak için müşriklere müteveccihen yola çıkdı. O zaman babam Abdullah (bana) şöyle dedi: "Câbir! Hayır, Senin, Medinelilerin gözcüleri arasında olman lâzım. Tâki işimizin neye varacağını bilesin! Zira, vallahi, ben ardımda kızlarımı bırakmasaydım senin önünde öldürülmeni arzu ederdim!" (Câbir) dedi ki, derken ben gözcülerin arasındayken halam babamı ve dayımı onları mezarlığımızda defnetmek için getiriverdi. Peşinden; "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) size, ölüleri geri götürüp, öldürüldükleri yerde mezarlarına gömmenizi emrediyor!" diye bağıran bir adam ulaştı. Bunun üzerine onları geri götürüp öldürüldükleri yerlerde mezarlarına defnettik. sonraları bir ara ben Muâviye b. Ebî Süfyân'ın halifeliği dönemindeyken bir adam çıkageldi ve; "Câbir b. Abdillah! Muâviye'nin görevlileri babanın toprağını kaptırdı (mezarım açtı)lar. O, (bu mezar açma işini) başlattı ve onlardan bir kısmını çıkardı." dedi. Hemen onun (yani babamın kabrinin) yanına gittim. Onu, ölüden ayrılmayan bazı şeyler, (ölüde görülebilecek bazı değişiklikler) hariç, değişmemiş bir halde, gömdüğüm gibi buldum. (Câbir) dedi ki, sonra onu örttüm. Babam (öldüğünde geriye) bir miktar hurma borcu bırakmıştı. Borçlu olduğu kimselerden biri, alacağını alma hususunda bana zorluk çıkardı. de, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip şöyle dedim: "Ya Resûlüllah! Babam şu şu günde isabet almış, (şehid olmuştu). O (geriye) bir miktar hurma borcu bırakmıştı. Borçlu olduğu kimselerden biri (borcunu) isteme hususunda bana güçlük çıkardı. Bu sebeple bana, bu şahıs nezdinde yardım etmeni arzu ediyorum. Belki şu önümüzdeki hurma hasadına kadar (alacaklı olduğu) hurmasının bir kısmında bana mühlet verir!" "Peki, buyurdu, inşallah gün ortasına yakın sana gelirim." Sonra beraberinde yakın arkadaşları olduğu halde geldi ve gölgede oturdular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) selam verip giriş izni istedi. Ardından (izin verilince) yanıma (evime) girdi. (Câbir) dedi ki, ben hanımıma önceden; "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bugün gün ortasında bana gelecek, sakın seni (ortalıkta) görmesin! (Evimde) hiçbir şey hususunda Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) incitme, ona söz söyleme!" demiştim. bir yaygı yaydım, -bir yastık koydum! O da başını koydu, uyudu. Ben bir köleme dedim ki; "Şu oğlağı kes! O evde beslenmiş, etli -yağlıdır. Ama çabuk ol, acele et! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyanmadan önce onu bitir. Ben de seninle beraberim, (sana yardım edeceğim.)" Onun (işini halletmeye) devam ettik. Nihayet o (yani Hazret-i Peygamber) uyurken (işini) bitirdik. Sonra; "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyandığı zaman (abdest) suyunu ister. (Abdest almasını) bitirince kalkıp (gitmesinden) endişe ediyorum. Binaenaleyh abdestini bitirmeden, (pişmiş) oğlak önüne konulmuş olsun!" dedim. uyanınca; "Câbir, buyurdu, bana (abdest) suyu getir". "Peki" dedi(m). Müteakiben, abdestini bitirmeden, (pişmiş) oğlak önüne kondu. (Câbir) dedi ki, o zaman bana bakıp şöyle buyurdu: "Eti sevdiğimizi sanki bilmişsin gibi! Ebû Bekr'i çağır!". Sonra (dışardaki diğer) yakın arkadaşlarını çağır(t)tı. (Câbir) dedi ki, daha sonra yemek getirilip (ortaya) kondu. (Câbir) dedi ki, bunun üzerine o, elini koyup; "Bismillah! Yiyiniz!" buyurdu. Doyuncaya kadar yediler. (Geriye) çokça da et arttı. (Câbir) dedi ki; "Vallahi Selimeoğullarının (yani kendi kabilesinin) insanları ona (yani Hazret-i Peygambere iştiyakla) bakmaktadırlar. O, onlara gözlerinden daha sevgilidir. (Ama) incitme korkusuyla ona yaklaşmıyorlar!". Sonra (Hazret-i Peygamber) kalktı. Ashabı da kalkdı ve, onun önünde dışarı çıktılar. (Hazret-i Peygamber) şöyle buyururdu: "Sırtımı (arkamı) meleklere bırakın." (Câbir) dedi ki, kapının eşiğine varıncaya kadar peşlerinden gittim. (Bu esnada) hanımım (bulunduğu yerden) başını çıkardı, -halbuki o gizlenmeyi seven birisi idi.- ve; "Ya Resûlüllah, dedi, bana ve kocama dua buyurun!." (Hazret-i Peygamber) bunun üzerine; "Allah sana ve kocana merhamet etsin. " buyurdu. (alacağını) isteme hususunda bana zorluk çıkaran alacaklı için; "Bana falanı çağırın." buyurdu. (O çağrıldı ve geldi. Hazret-i Peygamber) de; "Câbir'e, babasından kalan borcunun bir kısmını şu önümüzdeki hasada kadar te'hir ediver." buyurdu. (Alacaklı adam); "Yapamam!" dedi. (Câbir) dedi ki, (alacaklı adam); "O yetimlerin malıdır." diyerek mazeret ileri sürdü. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Câbir nerede?" buyurdu. "Ben buradayım, ya Resûlüllah!" dedim. "Acve hurmasından ona ölç, (ver), buyurdu, zira Allahü teâlâ ona hakkını tam verecektir." Sonra başını göğe kaldırdı. Güneşin batıya yöneldiğini gördü, şöyle buyurdu: "Ebû Bekr, namaz!". (Câbir) dedi ki, bundan sonra mescide geri döndüler. Ben de borçluma; "Kaplarını yaklaştır." dedim ve acve hurmasından ona ölçüp (verdim). Allah da ona hakkını tam verdi. (Üstelik) bize hurmadan şu kadar da arttı. ben bir kıvılcım gibi, koşarak, mescidinde iken Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldim ve Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem), namazını kılmış olduğu bir halde buldum. Kendisine dedim ki; "Ya Resûlüllah! Ben borçluma hurmasını ölçüp (verdim). Allah da ona hakkını tam verdi. (Üstelik) bize şu kadar da hurma arttı." Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Ömer İbnu'l -Hattâb nerede?" buyurdu. (Câbir) dedi ki, Ömer hemen koşarak geldi. (Hazret-i Peygamber); "Câbir'e borçlusunu ve hurmasını sor bakalım!" buyurdu. O şöyle cevap verdi: "Ona soracak değilim. Sen, Allah'ın ona hakkını tam vereceğini haber verdiğin zaman yakînen bilmiştim ki Allah ona hakkını tam verecektir." (Hazret-i Peygamber aynı sözü) ona tekrar söyledi. O da bu cevabını ona tekrar söyledi. defa böyle yaptılar. Her defasında (Hazret-i Ömer) "Ona soracak değilim." diyordu. (Hazret-i Peygamber böyle durumlarda) üçüncü defadan sonra tekrar etmezdi. Bu sebeble (Hazret-i Ömer); "Borçlunla hurman ne yapdı?" dedi. (Câbir) dedi ki; "Allah ona hakkını tam verdi. (Üstelik) bize şu kadar da hurma arttı." dedim. Daha sonra hanımımın yanına döndüm ve; "Evimde Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) söz soylemekden seni menetmemiş miydim?" dedim. O da şöyle cevap verdi: "Allahü teâlâ'nın, peygamberin evime getireceğini, sonra da, kendim ve kocam için ondan dua taleb etmeden çıkacağını mı zannedersin!

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Yemeğinin Bereketlenip Artması Konusunda İkram Edilen Şeyler
47-) Bize İshak b. İbrahim haber verip (dedi ki) bize Yezid b. Ebî Hakim haber verip (dedi ki) bana el -Hakem b. Ebân, İkrime'den, (o da) İbn Abbâs'dan (naklen) rivâyet etti (ki İbn Abbâs) şöyle dedi: Allah, Muhammed'i (sallallahü aleyhi ve sellem) (diğer) peygamberlere ve gök ehline üstün kılmıştır. (Orada bulunanlar) dediler ki, "İbn Abbâs! Onu gök ehline ne ile üstün kılmıştır?" Şöyle cevap verdi; "Allah gök ehli için şöyle buyurmuştur: "Onlardan kim, 'Tanrı o değil, benim.' derse onu Cehennemle cezalandırırız. Biz o zalimleri de böylece cezalandıracağız...." Halbuki Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Biz hakıykat sana apâşikâr bir (feth-u zafer yolu) açdık. (Bu), geçmiş ve gelecek günâhını Allah'ın sana bağışlaması içindir." (Orada bulunanlar) dediler ki; "Peki onu (diğer) peygamberlere ne üstün kılmıştır?". Şöyle dedi: "Allah -azze ve celle - şöyle buyurmuştur: "Biz hiçbir peygamberi kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki (emrolunduklarını) onlara apaçık anlatsın." Halbuki Allah -azze ve celle - Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Seni başka değil ancak bütün insanlara gönderdik. Öyle ise onu cinlere ve insanlara (onların hepsine peygamber) göndermiştir.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Verilen Bazı Üstünlükler
48-) Bize Ubeydullah b. Abdilmecîd haber verip (dedi ki) bize Zem'a, İkrime'den, (o da) İbn Abbâs'dan (naklen) rivâyet etti (ki İbn Abbâs) şöyle dedi: Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından bazı insanlar oturmuş, onu bekliyorlardı. Derken (Hazret-i Peygamber) dışarı çıktı. Onlara yaklaşınca, aralarında bir meseleyi görüştüklerini işitti. Onların sözüne kulak verdi. Bir de ne görsün! Bazısı şöyle diyor: "Şaşılacak şey! Allah mahlûkatından dost edinmiş. İbrahim onun dostudur." Diğeri şöyle dedi: "Bu, "Allah Mûsa'ya da hitab ile konuştu" (meselesinden) daha şaşılacak bir şey değildir!" Bir diğeri; "İsa da Allah'ın kelimesi ve ruhudur." dedi. Bir öteki; "Allah, Ademi de seçmiş (seçkin kılmış)tır" dedi. Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber) onların yanına çıkagelip selâm verdi ve şöyle buyurdu: "İbrahim, Allah'ın dostdur -ki o böyledir -, Mûsa, sırdaşıdır -ki o böyledir -, İsa, ruhudur -ki o böyledir -, Allah Ademi de seçmiş (seçkin kılmış)tır -ki o böyledir -, şeklindeki sözlerinizi ve hayretini işittim, iyi bilin ki ben de Allah'ın habîbiyim. övünmek için söylemiyorum. Kıyamet gününde, altında Adem ve ondan sonrakilerin bulunacağı, hamd sancağını ben taşıyacağım. Bunu övünmek için söylemiyorum. Cennetin kapı halkalarını ilk hareket ettirecekolan benim. Bunu övünmek için söylemiyorum. Bunun sonucu Allah (kapıyı) açacak ve beni içeri girdirecektir. Beraberimde de müminlerin fakirleri bulunacaktır. Bunu övünmek için söylemiyorum. Allah katında, öncekilerin ve sonrakilerin en kıymetli olanı benim. Bunu da övünmek için söylemiyorum.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Verilen Bazı Üstünlükler
49-) Bize Sa'îd b. Süfyân, Mansûr b. Ebi'l -Esved'den, (o) Leys'den, (o) er -Rebî' b. Enes'den, (o da) Enes'den (naklen) rivâyet etti (ki Enes) şöyle demiş: Resûlüllah şöyle buyurdu: "(insanların kabirden) ilk çıkacak olanı benim. (Rablerinin huzuruna) geldikleri zaman komutanları ben (olacağım). Susturuldukları zaman (onlar adına konuşacak, dertlerini anlatacak) hatibleri ben (olacağım). Tutuklandıkları zaman (kurtulmaları için) şefaati kabul edilecek olan da ben (olacağım). (Allah'ın lûtfundan) ümitsizliğe düştükleri zaman (kendileri için yaptığım şefaatin kabul edildiğine dair) onları müjdeliyecek olan da ben (olacağım), izzet, şerefi ve anahtarlar o gün benim elimde olacakdır. Rabbim katında âdemoğulunun en kıymetlisi de benim. (O gün) etrafımda, örtülüp saklanmış yumurtalar, saçılmış inciler gibi olan bin hizmetçi dolaşacak. "

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Verilen Bazı Üstünlükler
50-) Bize Abdullah b. Abdilhakem el -Mısrî haber verip (dedi ki) bize Bekr b. Mudar, Ca'fer b. Rebi'a'dan, (o) Salih’den -ki o, Düeloğullarının âzâdlısı, ibn Atâ b. Habbâb'dır.-, (o) Atâ' b. Rebâhdan, (o da) Câbir b. Abdillah'dan (naklen) rivâyet etti ki Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Ben peygamberlerin komutanıyım. Bunu övünmek için söylemiyorum. Ben peygamberlerin sonuncusuyum. Övünmek yok! Ben ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edilecek olanım. Övünmek yok!.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygambere Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Verilen Bazı Üstünlükler