Sünen-i Dârimî Hadis Kitabı

1703-) Bize Muhammed b. Yûsuf, el-Evzâî'den, (O) İbn Şihâb'dan, (O da) Said İbnu'l-Museyyeb ile Urve ibnu'z-Zübeyr'den (naklen) haber verdi ki, Hakîm b. Hızâm şöyle dedi: Ben Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) istedim, bana verdi. Sonra O'ndan (yine) istedim, bana (yine) verdi. Sonra O'ndan (yine) istedim, bana (yine) verdi. Sonra O'ndan (yine) istedim, o zaman şöyle buyurdu: "Hakîm! Bu mal çekicidir, tatlıdır. Ancak kim onu tokgözlülükle alırsa, o (malda) ona hayır ve bereket verilir. Kim de onu açgözlülükle alırsa, o (malda) ona hayır ve bereket verilmez ve yiyip de doymayan kimse gibi olur!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: İsteyicilikten Men
1704-) Bize Abdullah b. Salih haber verip (dedi ki), bana el-Leys rivâyet edip (dedi ki), bana Hişâm b. Urve, Ebû Hureyre'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim: "Sadakanın hayırlısı, (kişiyi ve bakmakla mükellef olduğu kimseleri) ihtiyaçsız bir halde bırakacak şekilde verilenidir. Biriniz de ilkin, bakmakla mükellef olduğu kimselere (tasaddukta bulunsun) ."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Kişiye Ne Zaman Sadaka Vermesi Müstehab Olur?
1705-) Bize Süleyman b. Harb haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Eyyüb'dan (O) Nâfi'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki O şöyle dedi: Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim: "Üst el", "Alt el"den hayırlıdır". (İbn Ömer, sözüne devamla) şöyle dedi: "Üst el", verenin eli, "alt el" ise isteyenin elidir.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Üst Elin Fazileti Hakkında
1706-) Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Amr b. Osman rivâyet edip dedi ki; Mûsa b. Talha'yı, Hakîm b. Hızâm'dan (naklen) anlatırken işittim, O demiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sadakanın hayırlısı, (kişiyi ve geçindirmek zorunda olduğu kimseleri) ihtiyaçsız bir halde bırakacak şekilde (verilenidir). "Üst el" ise "alt el"den hayırlıdır. Sen ilkin, bakmakla mükellef olduğun kimselere (tasaddukta bulun.)"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Üst Elin Fazileti Hakkında
1707-) Bize Ebu'l-Velîd et-Tayâlisî haber verip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip dedi ki, Süleyman bana haber verip dedi ki, Ebû Vâil'i işittim; O, Amr İbnu'l-Hâris'ten, (O da) Abdullah'ın hanımı Zeyneb'den (naklen) rivâyet ediyordu ki, O (yani Zeyneb) şöyle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Ey kadınlar topluluğu! Süs eşyalarınızdan da olsa, sadaka veriniz" buyurmuştu. (Kocam) Abdullah da malı az fakir biri idi. Bu sebeple ("sadakamı ona verebilir miyim" diye) Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sormaya gelmiş ve (kapıda), soracağım şeyi sormaya (gelen) Zeyneb'e, yani Ensârlı bir kadına rastlamıştım. (O esnada da Bilâl yanımızdan geçiyordu. Bunun üzerine ben Bilâl'e demiştim ki; "benim için Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sorun, sadakamı nereye vereyim, Abdullah'a -veya akrabama- (verebilir miyim?)" O da Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) sormuş, O da; "Zeyneb'lerin hangisi (soruyor?)" buyurmuş. "Abdullah'ın hanımı (olan Zeyneb)" demiş. O zaman (Hazret-i Peygamber) şöyle buyurmuş: "O'na iki sevâb vardır: Akrabalık sevabı ve sadaka."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Hangi Sadaka Daha Faziletlidir?
1708-) Bize el-Hakem İbnu'l-Mübârek haber verip (dedi ki), bize Mâlik, İshak b. Abdillah b. Ebî Talha'dan, (O da) Enesten (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "(Üvey babam) Ebû Talha Medine'de malı yani hurma ağaçları en çok olan Ensarî idi. Kendisine en sevimli gelen malı da Beyruhâ' (isimli hurma bahçesi) idi. Mescid-i Nebî, bu (bahçenin) kıble tarafında bulunuyordu. O, yani Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona girer ve tatlı olan suyundan içerdi." Enes sonra şöyle dedi: Derken şu "Sevdiğiniz şeylerden (Allah rızası için) harcamadıkça asla iyiliğe eremezsiniz" âyeti indirilince (Ebû Talha) şöyle dedi: "Hakikaten bana en sevimli gelen malım Beyruhâ'dır. O (artık Allah rızası için) bir sadakadır. Ben Allah katında onun iyiliğini ve (âhiret) azığı olmasını umarım. Ya Resûlüllah onu dilediğin yere ver!" Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ne güzel! Bu (bahçe), kazanç getiren -veya "(sevabı hemen) gelen"- bir maldır. Ben senin söylediğin şeyi de anladım. Doğrusu ben onu, akrabalarına vermeni (münâsib) görürüm." Ebû Talha da; "(Peki, öyle) yaparım, ya Resûlüllah!" dedi ve Ebû Talha onu amcaoğlu akrabaları arasında bölüştürdü.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Hangi Sadaka Daha Faziletlidir?
1709-) Bize Muhammed b. Beşşâr haber verip (dedi ki), bize Muâz b. Hişâm rivâyet edip (dedi ki), bize babam, Katâde'den, (O) el-Hasan'dan, (O) Heyyâc b. İmrân'dan, (O da) İmrân b. Husayn'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize hiçbir hutbe irad buyurmamıştı ki, onda bize, sadaka vermeyi emretmiş, bizi, müsle'den, menetmiş olmasın !

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Bab
1710-) Bize Ebu'l-Velîd et-Tayâlisî haber verip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip (dedi ki), bana Amr b. Murre haber verip (dedi ki), ben Hayseme'yi işittim, Adiyy b. Hâtim'den, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen anlatıyordu ki, Hazret-i Peygamber) şöyle buyurmuş: "(Cehennem) ateşinden, yarım hurma (sadaka vermek) suretiyle de olsa sakının. Şayet (bunu da) bulamazsanız, (bari) güzel bir söz (söylemekle sakınmaya çalışın!)"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Bab
1711-) Bize Duhyem lâkaplı Abdurrahman b. İbrahim ed-Dimeşkî haber verip (dedi ki), bize Said b. Mesleme, İsmail b. Ümeyye'den, (O) ez-Zührî'den, (O da) Abdurrahman b. Ebî Lubâbe'den (naklen) rivâyet etti ki; Ebû Lubâbe O'na haber vermiş ki; O, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinden razı olunca şöyle demiş: "Ya Resûlüllah! Muhakkak ki ben tevbemin (kabulünden) dolayı, kavmimin yurdunu terkedip seninle kalacağım ve Allah ile Resûlü'nün (rızaları) için bir sadaka olarak (bütün) malımdan vazgeçeceğim." Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); "(Malının) üçte birini (vermen) senin için kâfidir" buyurmuş.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Kişinin Yanındaki Şeylerin Hepsini Sadaka Vermesinden Men
1712-) Bize Ya'lâ ve Ahmed b. Hâlid, Muhammed b. İshâk'tan, (O) Asım b. Ömer b. Katâde'den, (O) Mahmûd b. Lebîd'den, (O da) Cabir b. Abdillah'tan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Bir ara biz Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındaydık. Derken bir adam O'na, savaşların birinde -Ahmed (kendi rivâyetinde) "madenlerin birinde" demiştir ki, doğrusu budur- elde ettiği, altın yumurta gibi bir şey getirdi ve "ya Resûlüllah, dedi, bunu benden sadaka olarak (verilmek üzere) alın. Vallahi ondan başka hiçbir malım da yoktur!" Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber) ondan yüz çevirdi. Sonra (adam, Hazret-i Peygambere) sol tarafindan geldi. O da bu (hareketinin) aynısını yaptı. Sonra (adam) önünden O'na geldi. O da bu (hareketinin) aynısını yaptı. Sonra da kızarak; "Ver onu!" buyurdu (ve onu alıp) ona öyle bir atış attı ki, şayet ona isabet etseydi muhakkak ki onu acıtırdı -veya "onu yaralardı"-. (Hazret-i Peygamber) sonra şöyle buyurdu: "Biriniz, başka bir şeye sahip olmadığı halde (elindeki) malına yönelip onu sadaka olarak veriyor, sonra da insanlara el açarak oturuyor. Sadaka ancak (kişinin kendisini ve bakmak zorunda olduğu kimseleri) ihtiyaçsız bir halde bırakacak şekilde (verilir). Sana ait olan şu şeyi al. Bizim ona ihtiyacımız yok!" Bunun üzerine adam malını alıp gitti. Ebu Muhammed (ed-Dârimi) dedi ki; "Malik şöyle dermiş: Adam (bütün) malını yoksullara verdiği zaman, malının (sadece) üçte birini sadaka olarak vermiş olur, (geri kalanı kendisine iade edilir).

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Kişinin Yanındaki Şeylerin Hepsini Sadaka Vermesinden Men
1713-) Bize Ebû Nuaym haber verip (dedi ki), bize Hişâm b. Sa'd, Zeyd b. Eslem'den, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Ömer'in şöyle dediğini işittim: (Bir gün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sadaka vermemizi bize emretmişti de bu, yanımdaki bir mala rastlamıştı. Ben de (kendi kendime); "Ebû Bekr'i (hayır yolunda) bir gün geçeceksem bugün geçerim!" dedim ve (Hazret-i Peygamber'e) malımın yarısını götürdüm. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de; "Ailene ne bıraktın?" buyurdu. "Aynısını (da onlara bıraktım.)" dedim. (Hazret-i Ömer sözüne devamla) şöyle dedi: Sonra Ebû Bekir, yanındaki şeylerin hepsini getirdi. (Hazret-i Peygamber) de; "Ebû Bekir! Ailene ne bıraktın?" buyurdu. O; "Onlara Allah ve Resûlünü bıraktım!" karşılığını verdi. O zaman ben dedim ki; "Seninle ebediyyen hiçbir şeyde yarışamayacağım!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Adam Yanındakilerin Hepsini Sadaka Olarak Verebilir
1714-) Bize Hâlid b. Mahled haber verip (dedi ki), bize Malik, Nâfi'den, (O da) Abdullah b. Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan’ın fıtır zekâtını (sadakasını), hurmadan bir sâ' veya arpadan bir sâ' olarak, müslümanlardan, erkek veya kadın, her hür ve köleye farz (vacib) kıldı. Ebû Muhammed (ed-Dârimi'ye); "bu (Hadisin zahirinin delâlet ettiği) görşü kabulleniyor musun?" denildi. O; "bunun (delâlet ettiği) görşü Malik kabulleniyordu" karşılığını verdi.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Fıtır Zekâtı Hakkında
1715-) Bize Muhammed b. Yûsuf, Süfyân'dan, (O) Ubeydullah'tan, (O) Nâfi'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fitır zekâtını, hür ve köle, her küçük ve büyük için, arpadan bir sâ' veya hurmadan bir sâ' olarak emretmişti. İbn Ömer (sözünün devamında) dedi ki; sonra halk onu, iki müdd buğdaya denk tutup (iki müdd buğday vermeye başladı).

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Fıtır Zekâtı Hakkında
1716-) Bize Osman b. Ömer rivâyet edip (dedi ki), bize Dâvûd b. Kays, Iyâz b. Abdillah'tan, (O da) Ebû Said el-Hudrî'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda (yani sağ) iken, fitır zekâtını, her küçük, büyük ve köle için "yiyecek'ten bir sâ', veya hurmadan bir sâ', veya arpadan bir sâ', yahut keş peynirinden (yani kuru yoğurttan, kurut'tan) bir sâ’, ya da kuru üzümden bir sâ' olarak çıkarır, (verirdik). Bu böyle devam etti. Nihayet Muâviye, hacca veya umreye giderken yanımıza, Medine'ye geldi ve "Şam'ın esmerinden (yani buğdaydan) iki müdd'ün, hurmadan bir sâ'a denk olduğu görüşündeyim" dedi. Bunun üzerine halk bunu kabul etti. Ebû Sa'id (sözüne devamla) dedi ki; "ne olursa olsun, ben o (fıtır zekâtını), önceden çıkarıp (verdiğim) gibi çıkarmaya (vermeye) devam ediyorum." Ebû Muhammed (ed-Dârimi ise); "ben (fıtır zekâtının) her şeyden bir sâ' olarak (verileceği) görüşündeyim" dedi.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Fıtır Zekâtı Hakkında
1717-) Bize Halid b. Mahled rivâyet edip (dedi ki), bize Malik, Zeyd b. Eslem'den, (O) Iyâz b. Abdillah b. Sa'd b. Ebî Serh'ten, (O da) Ebû Sa'id el-Hudri'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Biz, Ramazanın fıtır zekâtını "yiyecek'ten bir sâ', veya hurmadan bir sâ', veya arpadan bir sâ', yahut kuru üzümden bir sâ', ya da keş peynirinden (kuruttan) bir sâ' olarak çıkarır, (verirdik).

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Fıtır Zekâtı Hakkında
1718-) Bize Ubeydullah b. Mûsa, Süfyân'dan, (O) Zeyd b. Eşlemden, (O) Iyâz b. Abdillah'tan, (O da) Ebû Sa'id'den (naklen) haber verdi ki, O; "biz, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında... verirdik" dedi ve onun (yani bir önceki Hadisin) benzerini zikretti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Fıtır Zekâtı Hakkında
1719-) Bize Ahmed b. Halid haber verip (dedi ki), bize Muhammed b. İshak, Yezîd b. Ebî Habîb'den, (O da) Abdurahman b. Şimâse'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Ben Ukbe b. Amir'i, şöyle derken işittim: Ben Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem), şöyle buyururken işittim: "Sâhib-i meks (yani haksız yere fazladan vergi, gümrük alan kimse, haraççı) Cennet'e girmeyecektir." Ebû Muhammed (ed-Dârimi) dedi ki; "(Hazret-i Peygamber) aşşârı kastediyor."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Kişinin Aşşâr Olmasının Mekrûhluğu
1720-) Bize Asım b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Ebû Bekr, Asımdan, (O) Ebû Vâü'den, (O) Mesrûk'tan, (O da) Muâz'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni Yemen'e görevli olarak göndermiş ve bana, ürünlerden; yağmur suyu ile sulananlardan "öşür" (yani onda bir zekât), saka devesi ile suvanlanlardan ise öşrün yarısı (zekât) almamı emr etmişti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Yağmurun Suladığı Şeylerde Öşür, Hayvanla Veya Herhangi Bir Vasıta İle Suvarılan Şeylerde İse Öşrün Yarısı Zekât Gerekir
1721-) Bize Halid b. Mahled haber verip (dedi ki), bize Malik, İbn Şihâb'dan, (O) Said İbnu'l-Museyyeb ile Ebû Seleme'den, (O) Ebû Hureyre'den, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle buyurdu: " (Sahibi tarafından bağlanmış bir) hayvanın (bağından kurtularak yaptığı) yaralama (ve zararlar) boşa gider, (hayvanın sahibi tarafından ödenmez). Kuyu (zararı) da boşa gider. Mâden (zararı) da boşa gider. Rikâzda ise beşte bir (nisbetinde vergi vermek) gerekir."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Rikâz Hakkında
1722-) Bize Ebu'l-Yemân el-Hakemu'bnu Nâfi' haber verip (dedi ki), bize Şuayb, ez-Zührî'den haber verdi (ki, O şöyle demiş): Bana Urve İbnu'z-Zübeyr, Ensârdan, ayrıca (Hazrec kabilesinin) Sâide boyundan olan Ebû Humeyd'den rivâyet etti ki, O, kendisine haber vermiş ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zekât (toplamaya) bir görevli tayin etmişti de bu görevli, toplama işini bitirince O'na gelip; "ya Resûlüllah! Bu, size ait olan (zekâtdır). Bu da bana hediye edildi" demişti. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştu: "Öyleyse sen babanın ve annenin evinde oturup da, sana (bir şey) hediye edilecek mi, yoksa edilmeyecek mi, diye baksaydın ya?" Daha sonra Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) günün bitiminde namazdan sonra minbere çıkmış ve şehâdet getirip, Allah'ı, lâyık olduğu şekilde hamd-ü senada bulunmuş, ardından da şöyle buyurmuştu: "İmdi, şu görevliye ne oluyor ki, biz onu (zekât toplamakla) görevlendiriyoruz da o bize gelip; "bu, sizin (verdiğiniz) görevden dolayıdır. Bu da bana hediye edildi" diyor. Peki o, babasının ve annesinin evinde oturup da kendisine (bir şey) hediye edilecek mi, yoksa edilmeyecek mi, diye baksa ya! Canım elinde olan (Allah'a) yemin olsun ki, biriniz şu (zekât malından) hainlikle bir şey almaz ki, onu Kıyamet günü boynunun üzerinde taşıyarak getirmiş olmasın! Eğer (hainlik edip aşırdığı şey) bir deve ise, onu, böğürtüsü olduğu halde getirir; bir sığır ise, onu, böğürürken getirir; bir koyun ise, onu da, melerken getirir. İşte ben (bunları size) tebliğ etmiş oldum!" Ebû Humeyd, (sözüne devamla) demiş ki; sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ellerini, biz O'nun koltuk altlarının beyazlığını görecek kadar (yukarı) kaldırmış (ve- "Allah'ım, tebliğ ettim mi?" buyurmuştu). Ebû Humeyd (sözüne devam edip) şöyle demiş: Bunu Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) benimle beraber Zeyd b. Sabit de işitmişti. (İsterseniz bunu) O'na da sorun.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Zekât Memurlarına Hediye Edilen Şeyler Kime Aittir?
1723-) Bize Amr b. Avn haber verip (dedi ki), bize Hüşeym, Dâvûd ile Mucâlid'den, (onlar) eş-Şa'bî'den, (O da) Cerir'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Size zekât toplayan memur geldiği zaman, yanınızdan mutlaka hoşnut olarak ayrılsın.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Zekât Memuru Hoşnut Olarak Sizden Geri Dönsün
1724-) Bana Muhammed b. Uyeyne, Ebû İshak el-Fezâri'den, (O) Dâvûd b. Ebî Hind'den, (O) Amir'den, (O) Cerir'den, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) onun, (yani bir önceki Hadisin) benzerini rivâyet etti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Zekât Memuru Hoşnut Olarak Sizden Geri Dönsün
1725-) Bize el-Hakem İbnu'l-Mubârek haber verip (dedi ki), bize Malik, Zeyd b. Eslem'den, (O) Amr b. Muâz el-Eşhelî'den, (O da) Havva’ isimli ninesinden (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ey müslüman kadınlar! Biriniz, komşusu için, yanmış bir koyun bacağı da olsa (hiçbir şeyi) küçümsemesin!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Dilenciyi Bir Şey Vermeksizin Geri Çevirmenin Mekrûhluğu
1726-) Bize Ebû Nuaym haber verip (dedi ki), bize Ebân b. Abdillah el-Beceli rivâyet edip (dedi ki), bize Osman b. Ebî Hâzim, Sahr İbnu'l-Ayle'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: (Hicrî 8. yılda Tâifteki Sakîf Kabilesini muhasara ettiğimizde) el-Muğire b. Şu'be'nin halasını (esir) almıştım. (Sonra onlar müslüman olarak teslim olmuşlar), ben de Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gelmiştim. (Derken el-Muğire gelerek) Hazret-i Peygamber'den (halasının geri verilmesini) istemişti. Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştu: "Sahr! Muhakkak ki, bir topluluk müslüman olunca mallarını ve kanlarını (canlarını) korumuş olurlar. Binaenaleyh onu onlara geri ver." Süleymoğullarının da bir su kaynağı vardı. (Onlar, müslümanlar gelince oradan kaçıp gitmişlerdi. Ben de, Hazret-i Peygamber'den, beni ve kabilemi o su kaynağının yanına yerleştirmesini istemiştim. Hazret-i Peygamber de bizi oraya yerleştirmişti). Sonra onlar müslüman olup (geri gelmiş ve bu yerin geri verilmesini istemişlerdi. Ben vermeyince) bunu O'ndan (yani Hazret-i Peygamber'den) istemişlerdi. Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber) beni çağırtıp şöyle buyurmuştu: "Sahr! Bir topluluk müslüman olunca mallarını ve kanlarını (canlarını) korumuş olurlar. Binaenaleyh onu onlara geri ver." Ben de onu geri vermiştim.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Bir Şeye Sahipken Müslüman Olan Kimseler
1727-) Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki), bize Ebân b. Abdillah rivâyet edip (dedi ki), bana Osman b. Ebî Hâzini, babasından, (O da) dedesi Sahr'dan (naklen) rivâyet etti. (Muhammed'in bu rivâyeti) Ebû Nuaym'ın (bir önceki) rivâyetinden daha uzundur.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Bir Şeye Sahipken Müslüman Olan Kimseler
1728-) Bize Sâid İbnu'l-Muğire, İsa b. Yûnus'tan, (O) Yahya b. Said'den, (O) Said b. Yesâr'dan, (O da) Ebû Hureyre'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Hiçbir kişi, temiz bir kazançtan -ki Allah da yalnız temiz (şeyleri) kabul eder- bir sadaka vermemiştir ki, onu Rahmanın avucuna koymuş olmasın. Şüphe yok ki, Allah da biriniz için, (sadaka olarak verdiği) bir hurmayı, birinizin tayını veya deve yavrusunu besleyip büyüttüğü gibi, bakıp büyütür. Öyleki o, sonunda uhud dağı kadar olur."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Sadaka Vermenin Fazileti Hakkında
1729-) Bize Ebu'r-Rebî’ ez-Zehrânî rivâyet edip (dedi ki), bize İsmail b. Ca'fer, el-Alâ'dan, (O) babasından, (O da) Ebû Hureyre'den (naklen) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sadaka maldan (hiçbir şey) eksiltmez. Allah da, affetme(si) sebebiyle bir kulun yalnız şerefini artırır. Hiç kimse de Allah (rızası) için alçakgönüllü olmamıştır ki, Allah onun (değerini) yükseltmiş olmasın!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Sadaka Vermenin Fazileti Hakkında
1730-) Bize en-Nadr b. Şumeyl haber verip (dedi ki), bize Behz b. Hakim, babasından, (O da) dedesinden (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem), şöyle buyururken işittim: "Otlaklarda otlayarak yetişen bütün develerde her kırk devede, iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş dişi bir deve (zekât vermek) gerekir. Hiçbir deve de, (zekât vermemek veya daha az zekât vermek için, karışık olduklarında kendilerine zekât düşen deve) miktarından ayrılmaz. Kim bu (zekâtı), sevabını umarak verirse, ona sevabı verilecektir. Kim de onu vermezse, biz, Allah'ın haklarından bir hak olarak hem onu, hem de (bir ceza olarak) malının yarısını alırız. Al-i Muhammed'e ise bu (zekât mallarından) hiçbir şey helâl olmaz "

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Bir İşte Kullanılan Develerde Zekât Gerekmez
1731-) Bize Musedded ve Ebû Nuaym rivâyet edip dediler ki, bize Hammâd b. Zeyd, Harun b. Riyâb'dan rivâyet etti (ki, O şöyle demiş): Bana Kinâne b. Nuaym, Kabisa b. Muhârik el-Hilâlî'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Bir kefalet sebebiyle (büyük bir borca) girmiştim. Bunun üzerine, kendisinden bu (borcum) için (yardım) istemek üzere Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip (yardım istemiştim) de O; "Kabîsa! Bize zekât (mallan) gelinceye kadar kal da, sana ondan (verilmesini) emredelim" buyurmuş, sonra da sözüne şöyle devam etmişti: "Kabîsa! Doğrusu isteyicilik sadece üç kişiden biri için helâl olur: Bir kefalet altına girip de kendisine isteyicilik helâl olan ve bu sebeple, o (kefaletini) elde edinceye kadar dilenen adam. Bu (adam, kefaletini ödedikten) sonra, (kendini isteyicilikten) alıkor. Kendisine bir afet isabet edip de malını tamamen yok eden, bunun sonucu olarak da kendisine isteyicilik helâl olan ve bu sebeple, (zarurî ihtiyaçlarını) giderecek miktarda bir geçimlik -veya (zaruri ihtiyaçlarına) yetecek miktarda bir geçimlik- elde edinceye kadar dilenen adam. İçinde bulunduğu topluluktan aklı başında üç kişi; "falan fakr-u zaruret içine düştü!" diyecek kadar kendisine fakirlik isabet edip de dilenmesi helâl olan ve bu sebeple (zarurî ihtiyaçlarını) giderecek miktarda bir geçimlik -veya (zaruri ihtiyaçlarına) yetecek miktarda bir geçimlik- elde edinceye kadar dilenen adam. Bu (adam da, bu kadar bir geçimlik elde ettikten) sonra (kendini isteyicilikten) alıkor. Bunların dışındaki isteyicilikler haramdır, ey Kabisa! Bu (haram olan isteyicilikle elde edilen şeyleri), sahipleri haram olarak yer."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Sadaka Zekât Almaları Helâl Olan Kimseler
1732-) Bize Saîd b. Süleyman, Abbâd İbnu'l-Avvâm'dan, (O) Süfyân b. Hüseyn'den, (O) ez-Zührî'den, (O) Eyyûb b. Beşîr'den, (O da) Hakîm b. Hızâm'dan (naklen) rivâyet etti ki, bir adam Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem), sadakaların (zekâtların) hangisi daha faziletlidir, diye sormuş, (Hazret-i Peygamber de); "Hırçın akrabaya (verileni!)" buyurmuş.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Akrabaya Sadaka Zekât Vermek
1733-) Bize Ebû Hatim el-Basrî haber verip (dedi ki), bize İbn Avn, Hafsa bint Sirin'den, (O) Ümmü'r-Râih bint Suley'den, (O da) Selman b. Amir ed-Dabbî'den (naklen) rivâyet etti ki, O (yani Selman) anlatmış ki; Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş: "Şüphe yok ki, yoksula sadaka (ve zekât vermek) bir sadaka (ve zekât sayılır). Ama onu akrabaya (vermek) iki (sadaka ve zekât), yani sadaka (ve zekât) ile sıla-ı rahim (sayılır)."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Akrabaya Sadaka Zekât Vermek
1734-) Bize Muhammed b. Yûsuf, İbn Uyeyne'den -(Muhammed b. Yûsuf) dedi ki; ben O'nu, es-Sevri'den de işittim-, (onlar) Asım'dan, (O) Hafsa bint Sirin'den, (O) er-Rebâb'dan, (O da) Selman b. Amir ed-Dabbi'den (naklen) haber verdi ki, O, (sözü Hazret-i Peygamber'e) nisbet ederek şöyle demiş: "Yoksula sadaka (ve zekât vermek) bir sadaka (ve zekât); akrabaya (vermek) ise iki (sadaka ve zekât), yani sadaka (ve zekât) ile sıla-ı rahim (sayılır)."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Akrabaya Sadaka Zekât Vermek
1735-) Bize Abdullah b. Saîd haber verip (dedi ki): Bize Ebu Halid el-Ahmer, Amr b. Kays'tan, (O) Ebu İshak'tan, (O da) Sıla'dan (naklen), Sıla'nın şöyle dediğini rivâyet etti: (Birgün) Ammar b. Yasir'in yanındaydık. Derken kızartılmış bir koyun getirildi. O da, "(buyrun) yiyin" dedi. Bunun üzerine topluluktan biri kenara çekilip, "doğrusu ben orucum, (yiyemeyeceğim)" dedi. O zaman Ammar b. Yasir şöyle dedi: "Kim, hakkında (Şaban günü mü, Ramazan günü mü diye) şüphe edilen "şek günü'nde oruç tutarsa, Hazret-i Ebu'l Kasım (Muhammed'e) (sallallahü aleyhi ve sellem) isyan etmiş olur."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Şek Gününde Oruç Tutmanın Yasaklanması
1736-) Bize Abdullah b. Saîd rivâyet edip (dedi ki), bize İsmail b. Meyye rivâyet edip (dedi ki), bize Hatim b. Ebi Sağira, Simâk b. Harb'den, şöyle dediğini rivâyet etti: Şaban (ayından) mı, yoksa Ramazan ayından mı olduğu bana müşkil gelen bir günde sabahlamış ve oruçlu olmaya (niyet etmiştim). Derken İkrime'nin yanına gelmiştim. Bir de ne göreyim, O ekmekle bir sebze yiyor. "Kahvaltıya buyur" demişti. Ben de; "doğrusu ben orucum" demiştim. Bunun üzerine O; "Allah'a yemin ederim ki, mutlaka orucunu bozacaksın" demişti. Ben O'nun (hiçbir) istisna payı bırakmayarak yemin ettiğini görünce (sofraya doğru) öne çıkıp özür beyan etmiştim. Çünkü sahur yemeğini bundan biraz önce yemiştim. Sonra (O'na); "şimdi yanındaki şeyi, (yani orucumu bozdurmaya sebep olan haberi) getir bakalım" demiştim de O, şöyle karşılık vermişti: "Bize İbn Abbas rivâyet edip dedi ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "O (hilâli) görünce oruç tutun, onu görünce orucunuzu açın, (bayram yapın). Şayet onunla aranıza bir bulut girer (de onu göremezseniz, ayın günlerinin) sayısını otuza tamamlayın. O (Ramazan) ayına da, (Şabanın son bir-iki gününde oruç tutarak) bir nevi karşılama yapmayın!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Şek Gününde Oruç Tutmanın Yasaklanması
1737-) Bize Ubeydullah b. Abdilmecid rivâyet edip (dedi ki), bize Malik, Nafî'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir gün) Ramazanı zikredip şöyle buyurdu: "Hilâli görmedikçe (Ramazan) orucunu tutmayınız, onu görmedikçe de orucu açmayınız, (bayram yapmayınız). Fakat şayet (hilâl) size bulutlanır (da onu göremezseniz), onun için (otuz gün) takdir ediniz!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Ramazan Hilâli Görülünce Oruç Tutulması
1738-) Bize Haşim İbnu'l Kasım rivâyet edip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip (dedi ki), bana Muhammed b. Ziyâd rivâyet edip (dedi ki), Ebu Hüreyre'yi şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu -veya Hazret-i Ebu'l Kasım (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu-: "Onu (hilâli) görünce oruç tutunuz, onu görünce orucunuzu açınız. Fakat şayet (hilâl) size bulutlanır (da onu göremezseniz, ayı) otuz gün sayınız!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Ramazan Hilâli Görülünce Oruç Tutulması
1739-) Bize Ubeydullah b. Saîd haber verip (dedi ki), bize Süfyân, Amr'dan (yani İbn Dinar'dan), (O) Muhammed b. Cü-beyr'den, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki, O; "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); "O (hilâli) gördüğünüz zaman (Ramazan) orucunu tutunuz, onu (Şevvalin başında tekrar) gördüğünüz zaman ise orucunuzu açınız, (bayram yapınız). Fakat şayet (hilal) size bulutlanır (da onu göremezseniz, ayın günlerinin) sayısını otuz güne tamamlayınız!" buyurdu" diyerek, (Ramazan) ayından önce (oruca) başlayan kimselere şaşmıştı.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Ramazan Hilâli Görülünce Oruç Tutulması
1740-) Bize Saîd b. Süleyman, Abdurrahman b. Osman b. İbrahim'den haber verdi (ki, O şöyle demiş): Bana babam, babası ile amcasından, (onlar da) İbn Ömer'den (naklen), O'nun şöyle dediğini haber verdi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hilâli gördüğü zaman şöyle buyururdu: "Allahu ekber! Allah'ım! Onu üzerimize; güven, iman, selâmet, müslümanlık ve Rabb'imizin sevip razı olacağı şeylere muvaffakiyetle birlikte doğur! (Ey hilâl!) Bizim Rabb'imiz de, senin Rabb'in de Allah'tır. "

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Hilâl Görüldüğünde Söylenilecek Söz
1741-) Bize Muhamed b. Yezîd er-Rifâî ve İshak b. İbrahim haber verip (dediler ki), bize el-Akadi rivâyet edip (dedi ki), bize Süleyman b. Süfyan el-Medini', Bilal b. Yahya b. Talha'dan, (O) babasından, (O da) Talha'dan (naklen) rivâyet etti ki, O (Talha) şöyle dedi: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hilâli gördüğü zaman şöyle buyururdu: "Allah'ım! Onu üzerimize; güven, iman, selâmet ve müslümanlık ile birlikte doğur! (Ey hilâl!) Benim, Rabb'im de, senin Rabb'in de Allah'tır!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Hilâl Görüldüğünde Söylenilecek Söz
1742-) Bize Vehb b. Cerir rivâyet edip (dedi ki), bize Hişam, Yahya'dan, (O) Ebu Seleme'den, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen), O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ramazan (hilâlinin görülmesinden) önce ne bir gün, ne de iki gün (oruç tutarak) öne geçmeyiniz. Ancak (Ramazandan biriki gün önce oruç tutacak olan kimse, sürekli olarak o zamanda) oruç tutan kişi ise, o orucu tutsun!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Hilâlin Görülmesinden Önce Oruca Başlama Yasağı
1743-) Bize Süleyman b. Harb rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Eyyub'dan, (O) Nafi'den, (O da) ibn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, O (ibn Ömer) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ay ancak yirmidokuz (gündür). Binaenaleyh, o (hilâli) görmedikçe oruç tutmayınız, onu görmedikçe de orucunuzu açmayınız, (bayram yapmayınız). Fakat şayet (hilâl) size bulutlanırsa, onun için (otuz gün) takdir ediniz!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Ay Yimidokuz Gündür
1744-) Bize Mervan b. Muhammed, Abdullah b. Vehb'den, (O) Yahya b. Salim'den, (O) Ebu Bekr b. Nafi'den, (O) babasından, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, O (ibn Ömer) şöyle dedi: Halk (bir defasında Ramazan) hilâlini görmeye çıkmıştı da ben (hilâli görmüş), Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) (gelerek) onu gördüğümü haber vermiştim. Bunun üzerine O, oruç tutmuş, halka da oruç tutmalarını emretmişti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Ramazan Hilâlinin Görülmesine Şahidlik Etmek
1745-) Bana İsmet İbnu’l-Fadl rivâyet edip (dedi ki), bize Hüseyin el-Cu'fi, Zâide'den, (O) Sim âk'tan, (O) İkrime'den, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: (Bir defasında) bir bedevi Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip, "muhakkak ki ben hilâli gördüm" dedi. Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber); "Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve benim, Allah'ın elçisi olduğuma şehadet eder misin?" buyurdu. O, "evet" dedi. (O zaman Hazret-i Peygamber); "Bilal! Halka seslen de yarın oruç tutsunlar" buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Ramazan Hilâlinin Görülmesine Şahidlik Etmek
1746-) Bize Ubeydullah b. Mûsa, İsrail'den, (O) Ebu İshak'tan, (O da) el-Bera'dan (naklen), O'nun şöyle dediğini haber verdi: (İlk zamanlar) Hazret-i Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashabından bir adam oruçlu olur da, iftar vakti gelip iftar etmeden önce uyur idiyse, ne o gecesinde, ne de (ertesi) gününde, akşama varıncaya kadar (birşey) yiyemezdi. Kays b. Sırma el-Ensari de (bir Ramazan günü) oruçlu imiş. İftar vakti geldiğinde karısına gelip; "yanında bir yiyecek var mı?" demiş. (Karısı); "yok, ama gidip senin için (birşeyler) araştırırım" demiş. (Kays) gündüzün (tarla ve bahçelerde) amelelik yaparmış. Bu sebeple gözüne dayanamayıp uyumuş. (Sonra) karısı gelmiş, O'nun (uyumuş olduğunu) görünce; "mahrum olasıca, (yazık oldu sana!)" demiş. Derken gün yarıya varınca (Kays) bayıldı ve bu (durum) Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) anlatıldı. Bunun üzerine şu "Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı." (ayeti) indi. Bundan dolayı (Sahabiler) çok sevindiler ve (fecr-i sadık'ın) beyaz ipliği (gecenin) siyah ipliğinden ayırdoluncaya kadar yiyip içtiler.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Sahur Yiyen Kimse Kendini Yiyecek Ve İçecekten Ne Zaman Meneder?
1747-) Bize Ebu'l-Velid haber verip (dedi ki), bize Şerîk, Husayn'dan, (O) eş-Şabi'den, (O da) Adiyy b. Hatim'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Ya Resûlüllah" dedim, "yastığımın altına beyaz bir iple siyah bir ip koydum, (ama onlara baktığımda) bana hiçbir şey ayırdolmadı." [Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)] buyurdu ki: "Gerçekten yastığın enliymiş, (gece ve gündüz ona sığmış!) Bu, yüce Allah'ın; "Fecrin beyaz ipliği (gecenin) siyah ipliğinden size ayırdoluncaya kadar yiyin, için" ayetinde sadece gecenin gündüzden (ayrılması demektir.)"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Sahur Yiyen Kimse Kendini Yiyecek Ve İçecekten Ne Zaman Meneder?
1748-) Bize Müslim b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize Hişam, Katâde'den, (O) Enes'ten, (O da) Zeyd b. Sabit'ten (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Biz (bir defasında) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber sahur yemeği yedik. (Zeyd, sözüne devamla) şöyle dedi: Sonra (Hazret-i Peygamber) namaza kalktı. (Enes) dedi ki; "ezanla sahur arasında ne kadar (vakit) vardı?" dedim. (Zeyd de); "elli ayet okunacak kadar" cevabını verdi.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Sahur Yemeğini Yemeyi Geciktirmenin Müstehablığı
1749-) Bize Saîd b. Amir, Şu'be'den, (O) Abdulaziz b. Suheyb'den, (O da) Enes'ten (naklen), O'nun şöyle dediğini haber verdi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sahur yemeği yeyiniz. Çünkü sahur yemeğinde (veya, sahur yemeği yemekte) bereket vardır."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Sahur Yemeğinin Bereketi Hakkında
1750-) Bize Vehb b. Cerir rivâyet edip (dedi ki), bize Mûsa b. Uleyy rivâyet edip (dedi ki), babamı, Amr ibnu'l As’ın azadlısı Ebu Kays'tan (naklen), şöyle anlatırken işittim: (Ebu Kays) demiş ki, Amr ibnu’l-As, bize, sahurda yemesi için kendisine yemek yapmamızı emrederdi, ama ondan fazla almazdı. Bunun üzerine; "bize onu (yapmamızı) emrediyorsun. Halbuki ondan fazla almıyorsun" dedik de O şöyle cevap verdi: "Doğrusu ben onu size, arzu ettiğimden dolayı emretmiyorum. Fakat Resûlüllahı (sallallahü aleyhi ve sellem); "Bizim orucumuzla Ehl-i Kitab'ın orucunu ayıran şey, seher (sahur) yemeğidir" buyururken işitmiştim. (Bunun için, az da olsa sahur yemeği yiyorum)."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Sahur Yemeğinin Bereketi Hakkında
1751-) Bize Saîd b. Şurahbil rivâyet edip (dedi ki), bize Leys b. Sa'd, Yahya b. Eyyub'dan, (O) Abdullah b. Ebi Bekr'den, (O) Salim b. Abdillah b. Ömer'den, (O) İbn Ömer'den, (O) Hafsa'dan, (O da) Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen), O'nun şöyle buyurduğunu rivâyet etti: "Kim oruca fecr-i (sadıktan) önce niyet etmezse, onun orucu (sahih veya faziletli olmaz)." Abdullah (ed-Dârimî) dedi ki: "Vacib (farz) olan (bir orucun) niyetinde bu (Hadisin zahirinin delâlet ettiği) görüşü kabulleniyorum."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: Oruca Geceden Kesin Niyet Etmeyen Kimseler
1752-) Bize Muhammed b. Yusuf, Süfyân es-Sevri'den, (O) Ebu Hazim'den, (O da) Sehl b. Sa'd'dan (naklen), O'nun şöyle dediğini haber verdi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İnsanlar, iftarı (akşam olunca) hemen yaptıkları sürece hayırda olmaya devam edeceklerdir!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Oruç Kitabı
Konu: İftarın Hemen Yapılması Hakkında