Sünen-i Dârimî Hadis Kitabı
201-)
Bize Sadaka İbnu’l -Fadl haber verip (dedi ki) bize İbn Uyeyne, ismail'den, (o da) eş -Şa'bî'den (naklen) haber verdi (ki eş -Şa'bî) şöyle dedi: Şayet şunlar Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında olsalardı, Kur’an’ın tamamı, "Sana sorarlar, sana sorarlar" (diye başlayan âyetler şeklinde) inerdi.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Zamanın Değişmesi Ve Zaman İçinde Sonradan Olacak Şeyler
202-)
Bize İsmail b. Ebân haber verip (dedi ki) bana Muhammed -ki o İbn Talha'dır. -, Meymûn Ebû Hamza'dan, onun şöyle dediğini haber verdi: Bana İbrahim dedi ki; "Ebû Hamza, vallahi ben muhakkakki (bazı meseleler hakkında) konuşmuşumdur. Eğer bir kaçış yolu bulsaydım konuşmazdım. Doğrusu, içinde benim, Kûfelilerin fakîhi olduğum bir zaman kötü bir zamandır!
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Zamanın Değişmesi Ve Zaman İçinde Sonradan Olacak Şeyler
203-)
Bize Ebû Nuaym haber verip (dedi ki) bize Süfyân, Leys'den, (o da mücâhid'den (naklen) haber verdi (ki Mücahid) şöyle dedi: Ömer, -sözdekini kasdederek - "Ölçüştürmekden (yani kıyas yapmaktan) sakın!" demişti.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Zamanın Değişmesi Ve Zaman İçinde Sonradan Olacak Şeyler
204-)
Bize Haccâc el -Basrı haber verip (dedi ki) bize Ebû Bekr el -Huzelî, eş -Şa'bî'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti; Şureyh'in yanında idim, ona Murâd'lı bir adam geldi ve şöyle dedi: "Ebû Umeyye! Parmakların diyeti nedir?" "(Her parmak için) onar, onar (deve)" karşılığını verdi. (Adam); "Allah Allah! Şu ikisi -serçe parmağıyla baş parmağını birleştirmişti - bir mi?" dedi. Bunun üzerine Şureyh şöyle dedi: "Allah Allah! Kulağınla elin bir mi? Çünkü kulağı saç, yuvarlak başlık ve sarık örter. Onda da yarım diyet, elde de yarım diyet vardır. Yazıklar olsun sana! Muhakkak ki sünnet sizin kıyasınızı geçmiştir. Binaenaleyh (sünnete) uy, bid'at işleme! Zira sen "eser"e (yani Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ve sahabeden -radıyallahü anhüm- gelen esaslara) tutunduğun sürece sapıtmazsın." Ebû Bekr dedi ki; sonra eş -Şa'bî bana şöyle dedi: "Hüzelî! Şayet sizin Ahnef’iniz (yanı en akıllı adamınız) ve beşiğindeki şu bebek öldürülse, bunların diyeti bir olur mu?", "Evet" dedim. "Peki kıyas nerede?" dedi.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Zamanın Değişmesi Ve Zaman İçinde Sonradan Olacak Şeyler
205-)
Bize Mervân b. Muhammed haber verip (dedi ki) bize Sa'îd, Rabî'a b. Yezîd'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Muâz b. Cebel dedi ki; "(Zaman gelecek,) Kur'an insanlara açılacak. Öyleki onu kadın, çocuk, erkek (herkes) okuyacak Derken adam diyecek ki, Kur'an'ı okudum ama bana uyan olmadı. Vallahi onu, onların içinde uygulayacağım (veya "ona okuyarak içlerinde namaz kılacağım.") Belki bana uyan olur. Bunun üzerine onu onları içinde tatbik eder. Ama (yine) kendisine uyan olmaz. O zaman der ki; Kur'an'ı okudum, bana uyan olmadı. Onu içlerinde uyguladım, bana uyan olmadı. Vallahi evimde bir mescid (yeri) çevireceğim. Belki bana uyarlar. Bu sebeple evinde bir mescid (yeri) çevirir. Ama (yine) kendisine uyulmaz. O zaman der ki; Kur'an'ı okudum, bana uyan olmadı, onu içlerinde uyguladım, bana uyan olmadı, evimde bir mescid (yeri) çevirdim, (yine) bana uyan olmadı. Vallahi onlara, mutlaka, ne Allah'ın Kitâbı'nda bulamayacakları, ne de Resûlüllah'dan ( (sallallahü aleyhi ve sellem)) duymadıkları bir haber getireceğim. Belki bana uyulur. Muâz dedi ki; işte onun getirdiğinden sakının. Çünkü onun getirdiği şey sapıklıktır.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Zamanın Değişmesi Ve Zaman İçinde Sonradan Olacak Şeyler
206-)
Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki) bize Mâlik -ki o ibn Miğvel'dir. - rivâyet edip dedi ki; eş -Şa'bî bana şöyle dedi: "Şunların sana Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) rivâyet ettiklerini al, kabul et. Kendi görüşleriyle söylediklerini ise helaya at!"
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
207-)
Bize el -Abbâs, Süfyân'dan, (o da) Zeyd b. Hubâb'dan (naklen) haber verdi (ki, o şöyle demiş: ) Bana Recâ' b. Ebî Seleme haber verip (dedi ki; Abde b. Ebî Lubâ'be'yi, şöyle derken duydum: Zamanımın şu insanlarından, onların bana (bir şey) sormamalarını, benim de onlara (bir şey) sormamamı yeğledim. Onların her biri sadece; "Ne dersin? Ne dersin?" diyor.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
208-)
Bize Affân haber verip (dedi ki) bize Hammâd b. Zeyd rivâyet edip (dedi ki) bize Asım b. Behdele, Ebû Vâ'il'den, (o da) Abdullah b. Mes'ûd'dan (naklen) rivâyet etti (ki Abdullah) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün bize bir çizgi çizdi. Sonra, "Bu, Allah'ın yoludur" buyurdu. Ardından bunun sağından solundan bazı çizgiler çizdi. Sonra, "Bunlar (bir takım) yollardır. Onlardan her yolun başında, ona çağıran bir şeytan vardır." buyurdu. Sonra da şu âyet-i okudu: "Şüphesiz ki (emretdiğim) bu (yol) benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun. (Başka aykırı) yollara tâbi olmayın. Sonra sizi onun (yani Allah'ın) yolundan ayırır."
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
209-)
Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki) bize verkâ, İbn Ebî Necîh'den, (o da) Mücâhid'den (naklen) rivâyetetti (ki Mücâhid, âyette geçen) "(Başka aykırı) yollara tâbi oma!"yı, "Bid'atlara ve şübheli şeylere (tâbi olma!") diye tefsir etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
210-)
Bize el -Hakem İbnu'l -Mübârek haber verip (dedi ki) bize Amr b. Yahya haber verip dedi ki; babamı, babasından (naklen) şöyle rivâyet ederken duydum: (Babam) dedi ki sabah namazından önce Abdullah b. Mes'ûd'un kapısının önünde otururduk. Çıktığında, onunla beraber mescide giderdik. Neyse (bir gün) Ebû Mûsa el -Eş'arî yanımıza geldi ve; "Ebû Abdirrahman (yani Abdullah b. Mesûd) şimdiye kadar yanınıza çıktı mı?" dedi. "Hayır" dedik. O da bizimle beraber oturdu. Nihayet (Abdullah) çıktı. Çıkınca toptan ona ayağa kalktık. Sonra Ebû Mûsa ona şöyle dedi: "Ebû Abdirrahman! Biraz önce mescidde yadırgadığım bir durum gördüm. Ama yine de, Allah'a şükür, hayırdan başka bir şey görmüş değilim. (Abdullah) "Nedir o?" diye sordu. O da; "Yaşarsan birazdan göreceksin" dedi (ve) şöyle devam etti: "Mescidde halkalar halinde, oturmuş, namazı bekleyen bir topluluk gördüm. halkada (İdareci) bir adam, (halkadakilerin) ellerinde de çakıl taşları var. (idareci): "Yüz defa Allahu ekber deyin" diyor, onlar da yüz defa Allahu Ekber diyorlar. Sonra, yüz defa Lâ İlahe İllallah, deyin diyor, onlar da yüz defa Lâ ilahe İllallah diyorlar. Yüz defa Sübhanallah deyin diyor, onlar da yüz defa Sübhanallah diyorlar." (Abdullah b. Mes'ûd); "Peki onlara ne dedin?" dedi. "Senin görüşünü bekleyerek -veya "senin emrini bekleyerek" -onlara bir şey söylemedim." dedi. Dedi ki; "onlara kötülüklerini sayıp (hesab etmelerini) emretseydin ve, (bununla) iyiliklerinden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine dair onlara güvence verseydin ya!" dedi. Sonra gitti, biz de onunla beraber gittik Nihayet o, bu halkalardan birine geldi, başlarında durdu ve şöyle dedi: "Bu, yaptığınızı gördüğüm nedir?" Dediler ki; "Ebû Abdirrahman! (Bunlar) çakıl taşları. Onlarla Ellahu Ekber, Lâ ilahe İllallah ve Sübhanallah deyişleri sayıyoruz." (Bunun üzerine Abdullah b. Mes'ûd) dedi ki; "artık kötülüklerinizi sayıp (hesab edin)! Ben, iyiliklerinizden hiç bir şeyin zayi edilmeyeceğine kefilim. Yazıklar olsun size! Ey Ümmet-i Muhammed, ne çabuk helak oldunuz! Peygamberinizin (sallallahü aleyhi ve sellem) şu sahabesi (içinizde hâlâ) bolca bulunmakta. İşte onun elbiseleri, (henüz) eskimemiş; kabları, (henüz) kırılmamış. elinde olan (Allah'a) yemin olsun ki, sizler kesinlikle (ya) Muhammed'in dininden daha doğru yolda olan bir din üzerindesiniz ( -ki bu imkânsızdır.) veya bir sapıklık kapısı açmaktasınız." Onlar; "Vallahi, Ebû Abdirrahman, biz, başka bir şey değil, sadece hayrı (elde etmeyi) istedik" dediler. (O da) şöyle karşılık verdi; "Hayrı (elde etmek) isteyen niceleri vardır ki onu hiç elde edemeyeceklerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize haber vermişdi ki; Kur'an'ı okuyacak olan bir topluluğun (bu okuyuşları sadece dilde kalacak), onların köprücük kemiklerini ileriye geçmeyecek. Vallahi, bilmiyorum, belki onların çoğu sizdendir." Sonra (Abdullah) onlardan yüz çevirdi. (Amr b. Yahya'nın dedesi) Amr b. Selime, bundan sonra şöyle dedi: Bu halkalardaki (insanların) tamamını, en -Nehrevân olayında, haricîlerin yanında bize karşı vuruşurken gördük.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
211-)
Bize Ya'lâ haber verip (dedi ki) bize el -A'meş, Habîb'den, (o da) Ebû Abdirrakman'dan (naklen) rivâyet etti (ki Ebû Abdirrahman) şöyle dedi: Abdullah dedi ki; "(Sünnete) uyunuz, bid'at işlemeyiniz. Zira (uyulması gereken şeylerin tesbiti sizin yerinize yapılmıştır."
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
212-)
Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebû Halef haber verip (dedi ki) bize Yahya b. Süleym rivâyet edip (dedi ki) bana Ca'fer b. Muhammed, babasından, (o da) Câbir b. Abdillah'dan (naklen) rivâyet etti (ki Câbir) şöyle dedi: (Bir gün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize bir hutbe irad etti de Allah'a hamd-ü senadan sonra şöyle buyurdu: "En üstün yol Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yoludur. İşlerin en kötüleri, sonradan ortaya çıkarılanlardır. Her bid'at da delâlettir. "
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
213-)
Bize Muhammed b. Uyeyne, Ebû İshak el -Fezâri'den, (o) Eşlem el -Minkari'den, (o da) Bilâz b. İsmet'den (naklen) haber verdi (ki Bilâz) şöyle dedi: Abdullah b. Mesudun, cuma gecesinin akşamı olduğu zaman kalkmış konuşurken, şöyle dediğini işitmiştim: "Şüphe yok ki en doğru söz Allah'ın sözü ve (yine) şüphe yok ki en güzel yol, Muhammed'in yoludur. Bedbaht, annesinin karnında bedbaht olan kimsedir. Râvîlerin en kötüleri, yalan (söz ve haberler) rivâyet edenlerdir. İşlerin en kötüleri, sonradan ortaya çıkarılanlardır. Gelecek olan herşey ise yakındır."
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
214-)
"Bana Muhammed b. Uyeyne, Ebu İshak el-Farazi’den, (o) Leys’den, (o) Eyyub’dan, (o da) İbn Sirin’den (naklen) haber verdi(ki İbn Sirin) şöyle dedi:" kimse bir bid’ata tutunup da ondan sonra (tekrar) sünnete dönmüş, müracaat etmiş değildir."
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
215-)
Bize Süleyman b. Harb haber verip (dedi ki) biz Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan, (o) Ebû Kılâbe'den, (o) Ebû Esmâ'dan, (o) Sevbân'dan, (o da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti ki, o (yani Hazret-i Peygamber) şöyle buyurdu: "Ben ümmetim hakkında sadece saptırıcı önderleden endişe ediyorum."
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
216-)
Bize Ahmed b. Abdillah Ebu'l -velîd el -Herevî haber verip (dedi ki) bize Mu'âz b. Muâz, İbn Avn'dan, (o) Amr b. Sa'îd'den, (o) Ebû Zur'a b. Amr b. Cerir'den, (o da) Hayye bint Ebî Hayye’den (naklen) rivâyet etti (ki Hayye) şöyle dedi: Öğlenin tam sıcağında bir adam yanımıza girdi. Ben de, "Allah'ın kulu! Nereden geldin?" dedim. Şöyle karşılık verdi: "Ben ve bir arkadaşım, aradığımız bir şey için geldik. Arkadaşım, aradığımız şeyin peşine gitti. Ben de gölgelenmek ve içecek bir şey içmek için (buraya) girdim. Bunun üzerine ben kalkdım, biraz ekşi süt aldım, -Belki, "Bunun üzerine ben kalkdım, ekşi ayran aldım" demişti. - ve bundan ona ikram ettim. da içti, ben de içtim. (Hayye) dedi ki; "Onu kuvvetli bir tahminle tanıdım. Bunun için; "Allah'ın kulu, sen kimsin?" dedim. O da; "Ben Ebû Bekr'im" dedi. "Sen, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem), (namını) duymuş olduğum sahâbisi Ebû Bekr misin?" dedim "Evet" dedi. (Hayye) dedi ki; o zaman ben, Has'am'la yaptığımız savaşı, cahiliye döneminde birbirimizle yaptığımız savaşı, Allah'ın getirdiği dostluk ve anlaşmayı, çadırların iplerini (bağlamasını, yani cemiyette birliği sağlamasını) zikrettim, -(Ahmed dedi ki; rivâyetin bu yerinde) İbn Avn parmaklarını birbirine kenetlemişti, Muâz da onu bize tavsif etmişti. (Dârimi dedi ki;) Ahmed de (parmaklarını) kenetlemişti. -, sonra şöyle dedim: "Allah'ın kulu! İnsanların bu durumunun ne zamana kadar (devam edeceğini) sanıyorsun?". "Önderler dosdoğru yolda oldukları sürece!" dedi. "Önderler ne (demek?)" dedim. Şöyle cevap verdi: "Seyyid görmedin mi? Hani obada olur da, (oba halkı) ona uyup itaat ederler. İşte bunlar dosdoğru yolda oldukları sürece."
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
217-)
Bize Muhammed İbnu's -Salt haber verip (dedi ki) bize İbrahim b. Sa'd, babasından, (o) Adiyy b. Ertât'ın bir kardeşinden, (o da) Ebu'd -Derdâ'dan (naklen) haber verdi (ki Ebu'd -Derdâ') şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Şüphe yok ki sizin için korktuğum şeylerin en korkutucusu saptırıcı önderlerdir. "
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
218-)
Bize Ebu'n -Nu'mân haber verip (dedi ki) bize Ebû Avâne, Beyân Ebû Bişr'den, (o da) Kays b. Ebû Hâzim'den (naklen) rivâyet etti (ki Kays) şöyle dedi: Ebû Bekr (radıyallahü anh), Ahmes (kabilesin)den Zeyneb isimli bir kadının yanına girdi. (Kays) dedi ki; (Ebû Bekr), onun konuşmadığını gördü. Bunun üzerine; "Nesi var, konuşmuyor?" diye sordu. "Susarak hac yapmaya niyet etmiş" dediler. O zaman ona; "Konuş, dedi, çünkü bu helâl değildir. Bu, câhiliyye işi bir harekettir." (Kays) dedi ki, o da konuştu ve, "Sen kimsin?" dedi. (Hazret-i Ebû Bekr); "Muhacirlerden bir kişiyim" dedi. "Muhacirlerin hangisinden?" dedi. "Kureyş'den" diye cevap verdi. "Kureyş'in hangisinden?" dedi. (Hazret-i Ebû Bekr); "Doğrusu sen çok soran birisin. Ben Ebû Bekr'im" dedi. (Bunun üzerine Zeyneb); "Allah'ın, câhiliyye (döneminden) sonra getirdiği bu iyi halde ne kadar kalacağız?" diye sordu. Bekr (radıyallahü anh) buna şöyle cevap verdi: "Önderleriniz sizinle dosdoğru oldukları (veya size karşı dosdoğru hareket ettikleri) sürece bu (hal) üzere kalacaksınız." (Zeyneb); "Önderler de ne?" dedi. (Hazret-i Ebû Bekr); "Kavminin başkanları ve ileri gelenleri yok mu, (hani) onlara emrediyorlar, onlarda onlara itaat ediyorlar?" dedi. "Evet" diye karşılık verdi. (Hazret-i Ebû Bekr de); "İşte onlar halkınız karşısındaki bunlar gibidir" dedi.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
219-)
Bize Abdullah b. Muhammed haber verip (dedi ki) bize Abdurrahman b. Mehdi, Süfyân'dan, (o) Vâsıf’dan, (o da) Âize isimli bir kadından (naklen) rivâyet etti (ki Âize) şöyle dedi: İbn Mesûd'u erkek ve kadınlara tavsiyede bulunurken gördüm, o şöyle diyordu: Kadın, erkek, sizden kim (fitne zamanına) kavuşursa ilk yola (ilk duruma uymağa) baksın, ilk yola, (ilk duruma uymağa) baksın! Çünkü biz fıtrat üzereyiz.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
220-)
Bize Muhammed b. Uyeyne haber verip (dedi ki) bize Ali -ki o İbn Mushir'dir-, Ebû İshak'dan, (o) eş -Şa'bî'den, (o da) Ziyâd b. Hudeyr'den (naklen) haber verdi (ki Ziyâd) şöyle dedi: Bana Ömer (radıyallahü anh); "Biliyor musun, İslâm'ı ne yıkar? " diye sordu. "Hayır" dedim. Şöyle açıkladı: "Onu alimin hatası (sürçmesi), münafıkın Kuran vasıtasıyla mücâdelesi, saptırıcı önderlerin hükmü!"
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
221-)
Bize Harun, Hafs b. Gıyâs'dan, (o) Leys'den, (o) el -Hakem'den, (o da) Muhammed b. Ali'den (naklen) haber verdi (ki Muhammed b. Ali) şöyle dedi: İşi -gücü çekişme olan mücâdele erbâbıyla bir arada oturma, (konuşma!). Çünkü onlar Allah'ın âyetleri hakkında (yersiz, delilsiz sözlere) dalarlar.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
222-)
Bize el -Hüseyn b. Mansûr haber verip (dedi ki) bize Ebû Usâme, Şerîk'den, (o) el -Mubârekden, (o da) el -Ha -san'dan (naklen) rivâyet etti (ki el -Hasan) şöyle dedi: Kendisinden başka hiçbir tanrı olmayan Allah'a yemin olsun ki, sünnetleriniz ikisinin arasında, yani haddi aşanla (Hak'dan) uzak kalan arasında (kalmıştır). Binaenaleyh o (sünnetlere uymada) sabrediniz. Çünkü sünnet ehli, eskiden insanların en azı idiler. Onlar gelecekte de insanların en azı olacaklardır. (Sünnet ehli) ne haddi aşanlarla azgınlıklarına, ne de bidatçıarla bidatlerine gitmemiş, Rabb'lerine kavuşuncaya kadar sünnetlerine (uymada) sabretmiş olan kimselerdir. O halde, inşaallah, siz de böyle olunuz.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
223-)
Bize Mûsa b. Hâlid haber verip (dedi ki) bize İsa b. Yûnus, el -A'meş'den, (o) Umâre ve Mâlik İbnu'l -Haris'den, (onlar) Abdurrahman b. Yezîd'den, (o da) Abdullah'dan (naklen) haber verdi (ki Abdullah) şöyle dedi: Sünnet dahilinde orta yolla çalışmak, bidat içinde var gücüyle çalışmakdan daha hayırlıdır.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Dayanaksız Görüşleri Kabul Etmenin Mekrûhluğu
224-)
Bize Mansûr b. Seleme el -Huzâ'î, Şerîk'den, (o) Ebû Hamza'dan, (o da) İbrahim'den (naklen) haber verdi (ki İbrahim) şöyle dedi: Ben öyle topluluklara kavuşdum ki şayet onlardan biri bir tırnak(lık yeri bile) aşmamış olsaydı ben de onu aşmazdım. Bir topluluğu önemsememek bakımından, onların fiillerine aykırı hareket etmen kâfidir.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Alimlere Uyma
225-)
Bize Yala haber verip (dedi ki) bize Abdulmelik, Atâ'dan rivâyet etti (ki o); "Allah'a itaat ediniz, peygambere ve sizden olan buyruk sahiplerine de itaat ediniz" (âyetinin tefsirinde) şöyle dedi: (Ayette geçen "buyruk sahipleri") ilim ve derin anlayış (fıkıh) sahipleridir. Peygambere itaat de Kur'an ve sünnete uymakdır.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Alimlere Uyma
226-)
Bize Muhammed b. Yûsuf haber verip (dedi ki) bize İbrahim b. Edhem rivâyet edip dedi ki; Ben İbn Şübrüme'ye bir şey sordum, -zor bir meselem vardı - ve, "Allah sana merhamet etsin, ona bir bakın!" dedim. Cevabı şu oldu: "(Mesele hakkında) yol bana açıldığı ve izi (yani mesele hakkındaki haberi) bulduğum zaman (onu yanımda) hapsetmem, (söylerim!)."
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Alimlere Uyma
227-)
Bize Osman İbnu'l -Heysem haber verip (dedi ki) bize Avf, Hacer’li Süleyman b. Câbir isimli bir adamdan onun şöyle dediğini rivâyet etti: İbn Mes'ûd dedi ki, Resûlüllah bana şöyle buyurmuştur: "İlmi öğreniniz ve onu insanlara da öğretiniz. Ferâ'izi öğreniniz, onu insanlara da öğretiniz. (Hülâsa) Kur'an'ı öğreniniz, onu insanlara da öğretiniz. Çünkü ben ölümlü bir kimseyim. İlim de yakında alınıp yok edilecek ve fitneler ortaya çıkacak. Nihayet iki kişi Allah'ın, miras ile ilgili bir emri (bir farizası) konusunda ihtilâfa düşecek de aralarını hükme bağlayacak hiç kimse bulamayacaklar: "
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Alimlere Uyma
228-)
Bize Ya'kûb b. İbrahim haber verip (dedi ki) bize Ömer b. Ebi Halife rivâyet edip dedi ki, ben Ziyâd b. Mihrâk'dan, onun, Abdullah b. Ömer'in şöyle dediğini zikrettiğini duydum: Resûlüllah Muâz b. Cebel ile Ebû Mûsa'yı Yemen'e gönderdiğinde onlara şöyle buyurmuştur: "Dayanışma içinde ve uyum halinde olunuz Kolaylaştırınız, nefret ettirmeyiniz." Sonra onlar Yemen'e geldiler. Muâz halka bir konuşma yaptı ve onları müslüman olmaya teşvik etti, onlara Kur'an'ı iyi anlamaya çalışmalarını emretti ve, (ardından) şöyle dedi: Bunu yapınca, bana sorun, size Cennet ehlini Cehennem ehlinden (ayıran şeyleri, farklarını) haber vereyim" Bunun üzerine onlar, Allah'ın, beklemelerini dilediği kadar bir süre beklediler. Sonra (gelip) Muâz'a dediler ki; "Sen bize (Kur'an'ı) iyice anlayıp okuyunca, cennet ehlini Cehennem ehlinden (ayıran şeyleri) haber vermen için sana sormamızı emretmiştin!." O zaman Muâz onlara şöyle dedi: Kişi iyilikle anıldığı zaman (bilin ki) o, Cennet ehlindendir, kötülükle anıldığı zaman ise Cehennem ehlindendir.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Alimlere Uyma
229-)
Bize Ya'kûb b. İbrahim rivâyet edip (dedi ki) bize Yahya b. Sa'îd el -Kattân, Ubeydullah'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Sa'îd b. Ebî Sa'îd'i, babasından, (o da) Ebu Hureyreden (naklen) şöyle rivâyet ederken duydum: (Ebû Hureyre) demiş ki: 'Ya Resûlüllah, dendi, insanların hangisi, en üstün (insandır?)" "En takvâhları" buyurdu. "Bunu sormak istemedik!" dediler. "O halde Allah'ın dostunun oğlu Allah'ın Peygamber'inin oğlu Allah'ın Peygamberi olan Ya'kûb oğlu Yûsuf!" buyurdu. "Bunu da sormak istemedik" dediler. "Şu halde, buyurdu, bana arapların asıllarını soruyorsunuz: Onların cahiliye döneminde hayırlı olanları, iyi anladıkları, fakih oldukları zaman müslümanlıkta da hayırlıdırlar. "
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Alimlere Uyma
230-)
Bize Abdullah -ki o İbn Sâlih'dir - haber verip (dedi ki) bana el -Leys, Yezid b. Abdillah b. Usâme İbni'l -Hâdî'den, (o) Abdulvehhâb'dan, (o) İbn Şihâb'dan, (o) Humeyd b. Abdirrahman'dan, (o da) Muâviye'den (naklen) rivâyet etti (ki Muâviye) şöyle dedi: Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim: "Allah kime hayır dilerse onu dinde fakih (derin kavrayışlı) kılar. "
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Alimlere Uyma
231-)
Bize Said b. Süleyman, İsmail b. Ca'fer'den, (o) Abdullah b. Said b. Ebî Hind'den, (o) babasından, (o da) İbn Abbâs'dan (naklen) haber verdi (ki İbn Abbâs) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah kime hayır dilerse onu dinde fakih (derin kavrayışlı) kılar."
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Alimlere Uyma
232-)
Bize Yezid b. Hârûn haber verip (dedi ki) bize Hammâd b. Seleme, Cebele b. Atıyye'den, (o) İbn Muhayrizden, (o da) Muâviye'den (naklen) haber verdi (ki Muâviye) şöyle dedi: Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim: "Allah kime hayır dilerse onu dinde fakih kılar."
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Alimlere Uyma
233-)
Bize Süleyman b. Dâvud ez -Zehrâni haber verip (dedi ki) bize İsmail -ki o İbn Ca'fer'd ir - haber verip (dedi ki) bize Amr b. Ebî Amr, Abdurrahman İbnu'l -Huveyris'den, (o) Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im'den, (o da) babasından (naklen) rivâyet etti ki o (yani Cübeyr) veda haccında, arefe günü Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) irad buyurduğu hutbede hazır bulunmuştu. (Resûlüllah bu hutbesinde şöyle buyurmuştur). "Ey insanlar! Vallahi, bilmiyorum, bugünümden sonra bu yerde sizinle belki (bir daha) karşılaşmayacağım. Binaenaleyh, bugün sözümü işitip onu ezberleyene, (muhafaza eden) Allah merhamet etsin! Zira nice, iyi anlayışı olmadığı halde bilgi taşıyan kimse vardır. kendisinden daha iyi anlayana taşıyan nice kimse de vardır. Şunu iyi biliniz ki bu ayda, bu şehirde bu günün hürmeti, (ihlâl edilmesinin haram olması) gibi, (birbirinizin) mallarınıza, kanlarınıza (tecâvüz etmeniz) de size haram kılınmıştır. Ve (yine) bilin ki (mü'min) kalbler şu üç şeyde hainlik yapmaz, (onları tam olarak yerine getirir): Ameli sırf Allah için yapmak, buyruk sahiplerinin (âmirlerin, idarecilerin) hayrını istemek, müslümanların cemaatine bağlı kalmak. Zira o (müslümanların) duası, (onları) arkalarından kuşatır."
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Alimlere Uyma
234-)
Bize Ahmed b. Hâlid haber verip (dedi ki) bize Muhammed -ki o ibn İshak'dır -, ez -Zühri'den, (o) Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im'den, (o da) babasından (naklen) rivâyet etti (ki Cübeyr) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mina (tepesinin) eteğinde ayağa kalktı ve şöyle buyurdu: "Allah, sözümü duyup ezberleyen, (muhafaza eden), sonra da onu duymamış olana nakleden kulun yüzünü ağartsın! Zira nice bilgi taşıyıcısı vardır ki iyi anlayışı yoktur. Kendisinden daha anlayışlı olan kimseye bilgi taşıyan nice kimse de vardır. Üç şey vardır ki, onlarda (mü'minin) kalbi hainlik yapmaz: Ameli sadece Allah için yapmak, buyruk sahibi (idarecilere, âmirlere) itaat etmek, cemaate bağlı kalmak. Çünkü onların duası peşlerinden (onları kuşatır)"
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Alimlere Uyma
235-)
Bize İsmet İbnu’l -Fadl haber verip (dedi ki) bize Haremi b. Umâre, Şu'be'den, (o) Amr b. Süleyman'dan, (o) Abdurrahman b. Ebân b. Osman'dan, (o da) babasından (naklen) rivâyet etti (ki Ebân) şöyle dedi: (Bir gün) Zeyd b. Sabit, gün ortasında Mervân İbnu'l -Hakem'in yanından çıktı. (Ebân) dedi ki, ben de (kendi kendime) "Bu saatte Mervân'ın yanından çıktığına göre muhakkak kendisine bir şey sormuştur." dedim ve, gelip (bunu ona) sordum. "Evet, dedi, bana Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem), buyurmuş olduğunu işittiğim bir hadis sordu, (o da şu hadistir): "Allah, bizden bir hadis işitip de onu ezberleyen, (muhafaza eden), sonra da onu kendisinden daha iyi ezberleyip muhafaza edecek olana nakleden kişinin yüzünü ağartsın. Zira nice bilgi taşıyıcısı vardır ki iyi anlayışlı (fakih) değildir. Bilgiyi, kendisinden daha iyi anlayışlı olana taşıyan niceleri de vardır! müslümanın kalbi üç haslet üzerinde sebat etmez ki (sonunda) Cennete girmesin. (Ebân) dedi ki; "Bunlar nedir?" dedim. Şöyle devam etti: Amelde ihlâslı olmak, buyruk sahiplerinin, (idarecilerin, âmirlerin) iyiliğini istemek, cemaate bağlı kalmak. Çünkü onların duası, (onları) arkalarından kuşatır. Kimin niyyeti âhiret olursa Allah zenginliğini kalbine kor, (ona gönül zenginliği verir), dağınıklığını toplar, (işlerini düzene kor) ve dünya, boyun eğerek ona gelir. Kimin de niyyeti bu dünya olursa, Allah onun topluluğunu dağıtır, (düzenini bozar), korkusunu iki gözünün arasına kor, dünyadan da kendisine, başkası değil sadece takdir edilmiş olan (mikdar) gelir. (Ebân dedi ki, ona "orta namazı"nı da sordum, "O, öğledir" dedi.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Alimlere Uyma
236-)
Bize Yahya b. Mûsa haber verip (dedi ki) bize Amr b. Muhammed el -Kureşî rivâyet edip (dedi ki) bize İsrail, Abdurrahman b. Zübeyd el -Yâmî'den, (o) İbn Aclân'dan, (o da) Ebu'd -Derdâ'dan (naklen) rivâyet etti (ki Ebu'd -Derdâ) şöyle dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize bir hutbe irad etti ve şöyle buyurdu: "Allah bizden bir hadis işitip de onu işittiği gibi nakleden kişinin yüzünü ağartsın! Zira nice (kendisine hadis) nakledilen kimse vardır ki işitenden daha iyi anlayıp muhafaza eder. Üç şey vardır ki onlarda müslüman kişinin kalbi hainlik yapmaz: Ameli sırf Allah için yapmak, her müslümanın iyiliğini istemek, müslümanların cemaatine bağlı kalmak. Çünkü o (müslümanlann) duası (onları) arkalarından kuşatıcıdır."
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Alimlere Uyma
237-)
Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki) bize Huşeym rivâyet edip (dedi ki) bize Ebu'z -Zübeyr, Câbir'den onun şöyle dediğini haber verdi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Kim bile bile bana isnad ederek yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberden Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Hadis Rivâyetinden Korkma Ve Bunda İhtiyatlı Davranma
238-)
Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki) bize Ebû Avâne, Abdula'lâ'dan, (o) Sa'id b. Cübeyr'den, (o) İbn Abbâs'dan, (o da) Hazret-i Peygamberden (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti (ki Hazret-i Peygamber) şöyle buyurdu: Kim bile bile bana isnâd ederek yalan söylerse Cehennemdeki yerine hazırlansın.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberden Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Hadis Rivâyetinden Korkma Ve Bunda İhtiyatlı Davranma
239-)
Bize Abdullah b. Salih haber verip (dedi ki) bana el -Leys rivâyet edip (dedi ki) bana Yezîd b. Abdillah, Amir b. Abdillah b. Urve'den, (o) Abdullah b. Urve'den, (o) Abdullah İbnu'z -Zübeyr'den, (o da) ez -Zübeyr'den (naklen) rivâyet etti ki o (yani ez -Zübeyr) Hazret-i Peygamber'i (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işitti: Kim benden yalan rivâyet ederse Cehennemdeki yerine hazırlansın.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberden Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Hadis Rivâyetinden Korkma Ve Bunda İhtiyatlı Davranma
240-)
Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki) bana es -Sabbâh b. Muhârib, Ömer b. Abdillah b. Yala b. Murre'den, (o) babasından, (o da) dedesinden (naklen) rivâyet etti ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Kim bile bile bana isnâd ederek yalan söylerse Cehennemdeki yerine hazırlansın.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberden Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Hadis Rivâyetinden Korkma Ve Bunda İhtiyatlı Davranma
241-)
Bize Esed b. Mûsa haber verip (dedi ki) bize Şu'be, Attâb'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Ben Enes b. Mâlik'i şöyle derken işittim: Hata yapacağımdan korkmasam size, Kesûlullah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) duymuş olduğum -veya Resûlüllah'ın buyurmuş olduğu - bazı şeyleri muhakkakki rivâyet ederdim. Bu (korkumun sebebi) şudur: Ben onu (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işitmiştim: Kim bile bile bana isnâd ederek yalan söylerse Cehennemdeki yerine hazırlansın.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberden Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Hadis Rivâyetinden Korkma Ve Bunda İhtiyatlı Davranma
242-)
Bize Muhammed b. Abdillah haber verip (dedi ki) bize Ebû Dâvûd, Şu'be'den, (o da) Abdülaziz, Hammâd b. Ebî Süleyman, et -Teymî ve, İbn Hürmüz'ün âzâdlısı Attâb'dan (naklen) haber verdi (ki onlar) Enes b. Mâlik'i, Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu (naklederken) işittiler: Kim bile bile bana isnâd ederek yalan söylerse Cehennemdeki yerine hazırlansın.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberden Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Hadis Rivâyetinden Korkma Ve Bunda İhtiyatlı Davranma
243-)
Bize Ahmed b. Hâlid haber verip (dedi ki) bize Muhammed -ki o İbn İshak'dır. -, Ma'be'd b. Kâ'b'dan, (o da) Ebû Katâde'den (naklen) rivâyet etti (ki Ebû Katâde) şöyle dedi: Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) minber üzerinde şöyle buyururken işittim: Ey insanlar! Sakın, benden çok hadis rivâyet etmeyin! Kim bana isnâd ederek konuşursa sadece gerçeği -veya sadece doğruyu - söylesin. Kim de söylemediğim şeyi bile bile bana isnâd ederek iftira edip söylerse Cehennemdeki yerine hazırlansın.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberden Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Hadis Rivâyetinden Korkma Ve Bunda İhtiyatlı Davranma
244-)
Bize Harun b. Muâviye, İbrahim b. Süleyman'dan, (o) Asımu'l -Ahvel'den, (o) Muhammed b. Bişr'den, (o da) Enes'den (naklen) haber verdi (ki Enes) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Kim bile bile bana isnâd ederek yalan söylerse Cehennemdeki yerine hazırlansın.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: Hazret-i Peygamberden Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Hadis Rivâyetinden Korkma Ve Bunda İhtiyatlı Davranma
245-)
Bize Ca'fer b. Avn haber verip (dedi ki) bize Hişâm, babasından, (o da) Abdullah b. Amr'dan (naklen) haber verdi (ki Abdullah) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah ilmi, onu insanların (kafa ve göğüslerinden) çekip sökmek (silmek) suretiyle alıp yok etmez. Fakat ilmin yok edilmesi alimlerin yok edilmesi, (ölmesi ile olacakdır). Neticede (Allah) hiçbir alim bırakmayınca halk câhil başkanlar edinir ve (meseleler) onlara sorulur. Onlar da ilimsiz fetva verirler. Böylece hem kendileri sapıtır, hem de (halkı) saptırırlar."
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: İlmin Yok Olup Gitmesi Hakkında
246-)
Bize Mûsa b. Hâlid haber verip (dedi ki) bize Mu'temir b. Süleyman, el -Haccâc'dan, (o) Avf b. Mâlik'den, (o) Abdurrahman b. Yezîd'in âzâdlısı el -Kasım Ebû Abdirrahman'dan, (o) Ebû Umâme'den, (o da) Resûlüllah’dan (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) haber verdi ki o (yani Resûlüllah) şöyle buyurdu: "İlmi, yok olup gitmesinden önce alınız!". (Orada bulunan bazı sahâbiler); "Ey Allah'ın Peygamberi, bizde Allah'ın Kitabı olduğu halde ilim nasıl yok olup gider?" dediler. (Ebû Umâme) dedi ki; bu söz üzerine, -Allah kızdırmasın! - o, kızdı ve şöyle buyurdu: "Analarınız sizi kaybedesiceler! Tevrat ve İncil, Israiloğullarının elinde ve, onlara (buna rağmen) hiçbir fayda vermemiş değil miydi? Şüphe yok ki ilmin yok olup gitmesi, onun (hükümlerini uygulayan) taşıyıcıların yok olup gitmesidir."
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: İlmin Yok Olup Gitmesi Hakkında
247-)
Bize Ebu'n -Nu'mân rivâyet edip (dedi ki) bize Sabit b. Yezid rivâyet edip (dedi ki) bize Hilâl -ki o, İbn Habbâb'dır. -rivâyet edip dedi ki; ben Sa'id b. Cübeyr'e; "Ebû Abdillah! İnsanların helak olmasının belirtisi nedir?" diye sordum. Şöyle cevap verdi: "Alimleri helak olduğu zaman (onlar da helak olmuş demektir).
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: İlmin Yok Olup Gitmesi Hakkında
248-)
Bize Mâlik b. İsmail haber verip (dedi ki) bize Mes'üd b. Sa'd el -Cu'fi, Atâ’ İbnu's -Sâ'ib'den, (o) Abdullah b. Rubeyyia'dan, (o da) Selmân'dan (naklen) rivâyet etti (ki Selmân) şöyle dedi: İnsanlar, sonraki (nesil) öğreninceye veya öğretilinceye kadar önceki (nesil) hayatta kaldığı sürece hayırda devam edeceklerdir. Şayet sonraki (neslin) öğretilmesinden veya öğrenmesinden önce, önceki (nesil) helak olursa (bütün) insanlarda helak olur.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: İlmin Yok Olup Gitmesi Hakkında
249-)
Bize Muhammed İbnu's -Salt haber verip (dedi ki bize Ebû Küdeyne, Kabûs'dan, (o) babasından, (o da) İbn Abbâs'dan (naklen) rivâyet etti (ki İbn Abbâs) şöyle dedi: "İlmin yok olup gitmesi nedir, biliyor musunuz?" "Hayır!" dedik. "Alimlerin yok olup gitmesidir" dedi.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: İlmin Yok Olup Gitmesi Hakkında
250-)
Bize Muhammed b. Es'ad haber verip (dedi ki) bize Ebû Bekr, Asım'dan, (o da) Ebû Vâ'il'den (naklen) rivâyet etti (ki Ebû Vâ'il) şöyle dedi: "Huzeyfe dedi ki; "Biliyor musun, ilim nasıl eksilir?" (Ebû Vâ'il) dedi ki; "Elbisenin eksilmesi gibi, paranıneksilmesi gibi" dedim. "Şüphesiz bu da ondan olduğu halde (öyle) değil!.. İlmin yok edilmesi alimlerin yok edilmesi, (ölmesi ile olacak)dır.
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Mukaddime
Konu: İlmin Yok Olup Gitmesi Hakkında