El-arâf Sûresi ile İlgili Hadisler

4682-) Bize Şu'be, Amr ibn Murre'den; O daEbû Vâil’den; O da Abdullah ibn Mes'ûd'dan tahdîs etti. Amr ibn Murre dedi ki: Ebû Vâil'e: Sen bu hadîsi Abdullah ibn Mes'ûd'dan işittin mi? diye sordum. Vâil: Evet, bunu ondan işittim, dedi ve o bu hadîsi Rasûlüllah'a yükseltti. Dedi ki: “Mü'minleri Allah'tan ziyâde fenalıklardan koruyan bir kimse yoktur. Mü'minlerin en büyük koruyucusu olduğu için Allah, açık gizli bütün çirkin işleri haram kılmıştır. Ve yine Allah'tan ziyâde medh ve senayı seven kimse de yoktur. Bunun için Allah kendisini (Kur'ân'da birçok güzel vasıflarla) medhetmiştir” Mûsâ ta'yîn ettiğimiz vakitte geldi, Rabb'i ona (ilâhî sözünü) söyledi. Mûsâ: 'Rabb 'im, göster bana Sen'i göreyim' dedi. Yüce Allah: 'Sen beni kat'iyyen göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, Sen de beni görürsün' buyurdu. Derken Rabb’i o dağa tecellî edince, onu paramparça ediverdi. Mûsâ da baygın yere düştü. Ayılınca: 'Seni tenzih ederim. Sana tevbe ettim. Ben îmân edenlerin ilkiyim' dedi" (Âyet: 143). Abbâs: "Bana göster (Sana bakayım)", "Bana atıyye ver" demektir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-arâf Sûresi
4683-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Yahûdîler'den bir adam, yüzüne tokat vurulmuş olarakPeygamber'e geldi ve: Yâ Muhammedi Ensâr'dan olan sahâbîlerinden bir adam yüzüme tokat vurdu, dedi. Peygamber: "Onu çağırın" buyurdu. Akabinde o adamı çağırdılar. Peygamber: "Bunun yüzüne niçin tokat vurdun?" diye sordu. O sahâbî: Yâ Rasûlallah, ben Yahüdîler'in yanına uğradım. Bu adamdan "Musa'yı bütün beşeriyet üzerine süzüp seçen Allah'a yemîn ederim" derken işittim."Muhammed üzerine de mi?" dedim ve o esnada beni bir Öfke tuttu da ona tokat vurdum, dedi. aleyhi ve sellem): "Peygamberler arasında beni daha hayırlı kılmayınız. Çünkü kıyâmet günü insanlar bayılacaklar(onlarla beraber ben de bayılacağım). İlk ayılan ben olacağım. Bu sırada ben Musa'yı Arş'ın ayaklarından birini tutmuş olarak göreceğim. Artık Mûsâ benden evvel mi ayıldı, yoksa Tûr'daki ilk bayılması ile mi mücâzât edildi, bilmiyorum" dedi ve's-selvâ(Kudret helvası ve bıldırcın);(Âyet: 160)

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-arâf Sûresi
4684-) Bize Şu'be, Abdulmelik ibn Umeyr'den; o da Amr ibn Hureys'ten; o da Saîd ibn Zeyd (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Domalan mantarı, kudret helvası (gibi Allah'ın külfetsiz ni'metleri) nev'inden bir rızıktır, suyu da göz ağrısına şifâdır" buyurmuştur. ki: Ey insanlar, şübhesiz ben göklerin ve yerin mülk ve tasarrufuna mâlik olan, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan, hem dirilten hem öldüren Allah'ın size, hepinize gönderdiği elçisiyim. O hâlde Allah'a ve O'nun ümmî nebî olan Rasûlü'ne -ki kendisi de o Allah'a ve O'nun sözlerine îmân etmekte olandır - îmân edin, O'na tâbi' olun. Tâ ki doğru yolu bulmuş olasınız" (Âyet: 158)

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-arâf Sûresi
4685-) Ebû İdrîs el-Havlânî tahdîs edip şöyle demiştir: Ben Ebu'd-Derdâ'dan işittim, şöyle diyordu: Ebû Bekr ile Omer arasında bir münâkaşa olmuştu da, Ebû Bekr, Omer'i öfkelendirmişti. Omer, öfkelenmiş olarak Ebû Bekr'den ayrılıp gitmiş, Ebû Bekr de ondan af istemek için ardından gitmiş. Fakat Omer bu affı yapmayıp Ebû Bekr'in yüzüne kapısını kapatmış. Bunun üzerine Ebû Bekr, Rasûlüllah'ın yanına geldi. dedi ki: Biz Rasûlüllah'ın yanında bulunuyorduk. "Şu arkadaşınıza gelince, o muhakkak kendisini tehlikeli bir şeye atmıştır" buyurdu. dedi ki: Omer de Ebû Bekr'i affetmemesinden pişman olup geldi, selâm verdi, Peygamber'in yanına oturdu ve Rasûlüllah'a kendisiyle Ebû Bekr arasında olan haberi anlattı. dedi ki: Rasûlüllah da öfkelendi. Ebû Bekr ise (iki dizi üstüne çökerek): Vallahi yâ Rasûlallah, bu işte ben Omer'den daha çok ileriye gitmişimdir, demeğe başladı. üzerine Rasûlüllah hepimize hitâb ederek: "Şimdi sizler benim sahibimi bana bırakıyor musunuz? Sizler benim dostumu bana bırakıyor musunuz? Ben: Ey insanlar, şübhesiz ben size, hepinize Allah’ın elçisiyim... dedim de sizler: Sen yalan söyledin, dediniz. Ebû Bekr ise: Sen doğru söyledin, dedi" buyurdu Allah'ın: 'Hıtta Deyiniz" (Âyet:161) Kavli Bâbı

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-arâf Sûresi
4686-) Bize Ma'mer, Hemmâm ibn Münebbih'ten haber verdi ki, o, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle derken işitmiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İsrâîl oğulları'na: 'Beytu'l-Makdis kapısından secde ediciler olarak (tevazu' ile) giriniz ve Hıtta (Yâ Rabb, dileğimiz günâhımızı affetmendir) deyiniz de günâhlarınızı sizin lehinize mağfiret edelim, denildi.Onlar ise bu emri ters çevirdiler de kıçları üzerinde sürünerek girdiler ve (Hıtta yerine) Habbetu fî şaaratin ( kıl çuval içinde tane) sözünü söylediler" afv yolunu (kolaylığı) tut, iyiliği emret, câhillerden yüz çevir"(Âyet: 199) Örf), "Ma'rûf' demektir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-arâf Sûresi
4687-)  İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Uyeyne ibn Hısn ibn Huzeyfe Medine'ye geldi ve kardeşi oğlu Hurr ibn Kays'ın yanına inip misafir oldu. Hurr ibn Kays ise Omer ibnu'l-Hattâb'ın kendisine yaklaştırmakta olduğu kimselerden idi. ihtiyar birtakım kurrâ ve fakîhler Omer'in meclislerinin sâhibleri ve onun müşaveresinde hazır bulunan kimselerdi (Omer, mühim âmme işlerini bunlara danışır, müşavere ederdi). Uyeyne, kardeşinin oğlu Hurr ibn Kays'a; Ey kardeşim oğlu! Senin şu Emîru'l-Mü'minîn'in yanında yüksek bir mevkiin var. Benim için huzuruna girmeye izin isteyiver, dedi. O da Ben senin için Halîfe'nin yanına girme izni isteyeceğim, dedi. İbn Abbâs dedi ki: Akabinde Hurr, Uyeyne için izin istedi, Omer de ona izin verdi. Uyeyne, Omer'in yanına girince, ona hitaben: Hiyy(yani şu bir felâkettir) ey Hattâb oğlu! Vallahi sen bize ne bol atıyye verirsin, ne de aramızda adaletle hükmedersin! dedi. bu sözlerden öfkelendi de Uyeyne'nin üzerine yürümeye kasdetti. Heybetli Halîfe bu bedevi zorbayı döveceği sırada, kardeşi oğlu Hurr ibn Kays müdâhale ederek: Yâ Emîra'l-Mü'minîn! Şübhesiz Yüce Allah, Peygamber'ine:''Halkın kusurlarını affet, ma'rûf ile emreyle ve câhillerden yüz çevir'' buyurdu. Ve şübhesiz bu Uyeyne de o câhillerdendir, dedi. Abbâs dedi ki: Hurr ibn Kays bu âyeti okuyunca, o haşmetli Halîfe, olduğu yerde çakılmış gibi irkildi. Vallahi bir adım ileri gitmedi. Esasen Omer, Allah Kitâbı'nın mukaddes huzurunda durup kalmak i'tiyâdmda idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-arâf Sûresi
4688-) Bize Vekî' ibnu'l-Cerrâh, Hişâm'dan; o da Bâbası Urve'den; o da Abdullah ibnu'z-Zubeyr (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, o, "Affı tut, ve urf ile emret..." kavli hakkında: Allah bu âyeti ancak insanların ahlâkı hususunda indirdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-arâf Sûresi
4689-) Abdullah ibnu Berrâd da şöyle dedi: Bize Ebû Usâme tahdîs etti: Bize Hişâm, babası Urve'den tahdîs etti ki, Abdullah ibnu'z-Zubeyr: Allah, Peygamberi'ne insanların ahlâkından affı alıp tutmasını emretti, demiştir yahut da dediği gibi demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-arâf Sûresi