Geçinecek Bir Şey Bulamıyan Ve Halini Anlayıpda Kendisine Sadaka Veren Bulunmayan Fakir Bâbı ile İlgili Hadisler

2440-) Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Mugîre yâ'ni El - Hizâmî, Ebû'z - Zinâd'dan, o da El - A'rec'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Miskin: Şu, âlemin âlemin kapılarında dolaşan ve bir İki lokma (ekmek) bir iki kuru hurma ile baştan savulan (dilenci) değildir.» buyurmuşlar. Ashâb: «O hâlde miskin kimdir, Ya Resûlallah?- diye sormuşlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Miskin, kendini geçindirecek bir şey bulamıyan, hâlini anlayıp ta kendisine sadaka veren bulunmayan ve âlemden bir şey istemiyen kimsedir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zekât
Konu: Geçinecek Bir Şey Bulamıyan Ve Halini Anlayıpda Kendisine Sadaka Veren Bulunmayan Fakir Bâbı
2441-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet ettiler, İbn Eyyûb ki): Bize îsmâil yani İbn Ca'fer rivâyet etti. ki): Bana şerîk, Meymûne'nin azatlısı Atâ’ b. Yesâr'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'- bir veya iki hurma, bir veya iki lokma ile baştan savılan (dilenci) değildir. Miskin ancak iffet ve nezâheti (fakîr)'dir. İsterseniz: "Âlemden ısrarla istemezler Sûre-i Bakara âyet 273." âyetini okuyun.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zekât
Konu: Geçinecek Bir Şey Bulamıyan Ve Halini Anlayıpda Kendisine Sadaka Veren Bulunmayan Fakir Bâbı
2442-) Bana, bu hadîsi Ebû Bekir b. İshâk da rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebi Meryem rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca' fer haber verdi. ki): Bana şerîk haber verdi. ki): Bana Ata' b. Yesâr ile Abdurrahmân b. Ebi Amra haber verdiler. Onlar da Ebû Hüreyre'yi şöyle derken İşitmişler: -Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki...» İsmail'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur. hadîsi Buhari «Zekât» bahsinde tahric etmiştir. Fakir, demektir. şeriften murâd şudur: Sadakaya muhtaç olan hakiki fakir kapı kapı dolaşıp dilenen kimse değil, yiyecek bulamayan, hâlini kimseye arzetmediği için kimseden en ufak bir yardım görmeyen afif ve nezih fakirdir. Yani Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadîsi ile kapılarda dolaşan dilencilerin fakir sayılmayacağını değil, onların tam manâsıyla fakir sayıl madıklarını beyân buyurmuştur. miskinle fakirin tarifinde ihtilâf etmişlerdir. Yûnus'a göre fakir: Yiyeceği bulunan yoksuldur. Miskin ise: hiç bir şey'i olmayan, demektir. Arafe fakiri «muhtaç» diye tarif etmiş, miskin için ise: «Fakirlik kendisini perişan etmiş olan kimsedir.» demiştir. Şafiî (rahimehüllah): «Fakir: Geçinecek san'atı olmayan yahut ihtiyâcını giderecek san'atı bulunmayan kimsedir. Miskin ise: İhtiyâcına yarayan bir san'atı olupta onunla geçinemeyen ve çoluk çocuğu bulunmayandır.» demiştir. Ömer İbn Abdilber, Mâlikîyye ulemâsından naklen bu iki kelimenin müteradif olduğunu söylemiş ve: «Maamâfih bunların ayrı ayrı mânâlara geldiği de rivâyet olunmuştur.» demiştir. Vehb'in rivâyetine göre fakir: Nezâhet gösterip dilenmeyen; miskin ise: Dilenen yoksuldur. Bunun aksini söyliyenler de vardır. Hattâ fakirin kötürüm, miskinin sağlam mânâsına geldiğini ve bunun aksini iddia edenler bile olmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zekât
Konu: Geçinecek Bir Şey Bulamıyan Ve Halini Anlayıpda Kendisine Sadaka Veren Bulunmayan Fakir Bâbı