Kureyş Kabilesinden Ebû Amr Usmân İbnu Affân Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı ile İlgili Hadisler

3741-) Bize Hammâd, Eyyûb'dan; o da Ebû Usmân'dan; o da Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti(O, şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir bustâna girdi de bana bustânın kapısını bekleyip korumamı emretti. Derken bir adam geldi, izin istiyordu. Peygamber: "Ona izin ver ve kendisini cennetle müjdele" buyurdu. Kapıyı açınca Ebû Bekr'le karşılaştım. diğer biri geldi, izin istiyordu.Peygamber yine: "Ona izin ver ve kendisini cennetle müjdele" buyurdu. Gördüm ki o da Omer'miş. Sonra başka biri geldi, o da izin istiyordu. Peygamber biraz sustu, sonra: "Ona izin ver ve kendisine isabet edecek belâ ve imtihan üzerine cennetle müjdele" buyurdu. Kapıyı açınca Usmân ibn Affân ile karşılaştım.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinden Ebû Amr Usmân İbnu Affân Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3742-) Hammâd şöyle demiştir: Ve bize Âsim el-Ahvel ile Alî ibnu'l-Hakem tahdîs ettiler; bunlar Ebû Usmân'dan işitmişlerdir. O, Ebû Musa'dan, yukarıki hadîsin benzerini tahdîs ediyordu. Âsim bu hadîste şunu ziyâde etmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) içinde su olan bir yerde oturmuş idi, iki diz kapağı yahut bir diz kapağı açılmıştı. Usmân oraya girince Peygamber hemen açık olan yerini örttü.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinden Ebû Amr Usmân İbnu Affân Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3743-) İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bana Urve haber verdi. Ona da Ubeydullah ibn Adiyy ibni'l-Hıyâr haber verdi ki, Mısver ibn Mahrame ile Abdurrahmân ibnu'l-Esved ibn Abdi Yegûs, Ubeydullah ibn Adiyy'e: Seni ana bir kardeşi el-Velîd(ibn Ukbe ibn Ebî Muayt) için Usmân'la konuşmandan men' eden nedir? İnsanlar el-Velîd hakkında ithamı çoğaltmışlardır, dediler. dedi ki:) Bunun üzerine ben Usmân'a gitmeyi kasdettim. Namaza çıktığı zaman ona: Benim sana bir hacetim var, o hacet sana nasihattir, dedim. Usmân: Ey insan! dedi. Ma'mer ibn Râşid dedi ki: Ben sanıyorum ki, Usmân: Senden Allah'a sığınıyorum, dedi. üzerine ben Usmân'ın yanından ayrıldım da Mısver ile Abdurrahmân'ın yanına döndüm. Bu sırada Usmân'ın elçisi çıkageldi (Usmân beni çağırmış). Ben Usmân'ın yanına vardım. Usmân bana: Senin nasihatin nedir? dedi. Ben Usmân'a hitaben: Şübhesiz ki münezzeh olan Allah, Muhammed'i hakk ile gönderdi ve O'na Kitâb'ı indirdi. Sen de Allah'a ve Rasûlü'ne icabet edenlerden oldun. İki kerre hicret ettin. Allah Elçisi'yle sohbet ve arkadaşlık yaptın ve O'nun yolunu görüp bildin. İnsanlar(sîretinin kötülüğü sebebiyle) Velîd'in hâli hakkında çok söz etmişlerdir, dedim Sen Rasûlüllah'a yetiştin (O'ndan hadîs işittin) mi? dedi. Ben: Hayır, O'ndan hadîs işitmedim, lâkin O'nun ilminden bana, perdesi arkasındaki bakire kıza ulaşmakta olan yaygın ilim ulaşmıştır, dedim. şöyle dedi: Emmâ ba'dü = Sözün bundan sonrasına gelince: Şübhesiz Allah, Muhammed'i hakk ile peygamber göndermiş, ben de Allah'a ve Rasûlü'ne icabet eden kimselerden olmuşumdur. Ve Peygamber'le gönderilmiş olan bilgilere îmân etmiş, senin de söylediğin gibi iki defa hicret etmişimdir. Rasûlüllah'la sohbet etmiş ve O'na bey'at eylemişimdir. Allah'a yemîn ederim ki, Allah O'nu vefat ettirinceye kadar ben O'na isyan etmedim ve O'nu hiçbir zaman aldatmadım. O'ndan sonra Ebû Bekr geldi. Ona da isyan etmedim ve aldatmadım. Sonra Omer geldi. Ona da isyan etmedim ve aldatmadım. Sonra ben halîfe seçildim. Öyle olunca benim sizin üzerinizde, onların hakkı gibi hakkım olmadı mı? dedi. Ben: Evet, oldu, dedim. Usmân: Öyleyse sizlerden bana ulaşan şu uydurma haberler nedir? Amma Velîd'in durumundan zikrettiğin şeye gelince, inşâallah biz onun hakkında haklı karârı alacağız, dedi. Alî'yi çağırdı da Velîd'e deynekleme cezası vurmasını emretti. Alî de el-Velîd ibn Ukbe'ye seksen deynek vurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinden Ebû Amr Usmân İbnu Affân Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3744-) Bize Abdulazîz ibnu Ebî Seleme el-Mâcişûn, Ubeydullah'tan; o da Nâfi'den; o da ibn Omer'den tahdîs etti ki, İbn Omer (radıyallahü anh): "Bizler Peygamber'in hayâtı zamanında(sahâbîler arasındaki fazilet derecelerini görüşürdük de), sahâbîlerden hiçbirisini fazilette Ebû Bekr'e denk tutmazdık. Sonra Omer'e, sonra Usmân'a da müsâvî ve muâdil kimse bulmazdık. Bunlardan sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in diğer sahâbîlerini bırakırdık. Onların arasında fazilet farkı aramazdık" demiştir. hadîsi Abdulazîz'den rivayet etmekte Abdullah ibn Salih, Şâzân'a mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinden Ebû Amr Usmân İbnu Affân Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3745-) Bize Usmân -ki o İbnu Mevheb'dir- tahdîs edip şöyle dedi: Mısırlılar'dan bir adam geldi, Beyt'i hacc eyledi, bu sırada oturmakta olan bir topluluk gördü de: Bu topluluk kimlerdir? dedi. Oradakilerden biri: Bunlar Kureyş'tir, dedi. O zât bu sefer: Bunların içinde şeyh kimdir? dedi. Abdullah ibn Omer'dir, diye cevâb verdiler. zât: Ey Omer'in oğlu! Ben senden birşey soracağım, onu bana tahdîs et: Uhud günü Usmân (harbe katılmayıp) kaçmıştır, bilir misin? diye sordu. Omer: Evet, diye cevâb verdi. Usmân'ın Bedir gününde kaybolup harbde hazır bulunmadığını bilir misin? dedi. Omer: Evet biliyorum, dedi. kimse: Usmân'ın Rıdvan Bey'atı'nda kaybolup Hudeybiye'de hazır bulunmadığını biliyor musun? dedi. İbn Omer: Evet biliyorum, diye tasdik etti. kimse (sorularına aldığı tasdik cevâblarını fikrine uygun bulup tahsîn ederek): Allâhu Ekber, dedi. üzerine İbn Omer(bu adamın yanlış düşüncelerini düzeltmek üzere): Gel, sana hakikati beyân edeyim: Uhud harbi günü Usmân'ın kaçmasına gelince; ben çok iyi bilir, sana da bildiririm ki, Allah Uhud'da bulunmamak kusurunu afv ve bundan doğan günâhını mağfiret etmiştir. Bedir gazasından kaybolması ise, Usmân'ın nikâhında Rasûlüllah'ın kızı Rukayye vardı. Rukayye Bedir seferi sırasında ağır hasta idi. Rasûlüllah Usmân'a: "Ey Usmân! Senin için Bedir'de hazır bulunan bir gâzî sevabı ve bir gâzînîn ganimet payı vardır" buyurup izin vermesi sebebiyledir. Rıdvan Bey'atı'ndan kaybolmasına gelince(Mekke'ye vazîfe ile gönderilmiş olmasındandır). Eğer Mekke vadisinde Usmân'dan ziyâde şeref ve nufüz sahibi bir kimse bulunsaydı, muhakkak Rasûlüllah Usmân'ın yerine onu gönderirdi. Rasûlüllah, Usmân'ı gönderip, o Mekke'ye gittikten sonra Rıdvan Bey'atı yapılmıştı. Usmân'ın bu şerefli bey'attan mahrum olmaması için, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sağ eline işaret ederek: "İşte bu, Usmân'ın elidir" buyurup onunla sol eli üzerine vurdu da "İşte bu Usmân için bey'attır" buyurdu. ibn Omer, Mısırlı sorucuya(bu açıklamaları verdikten sonra): Sana verdiğim bu cevâblarla beraber, artık şimdi gidebilirsin, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinden Ebû Amr Usmân İbnu Affân Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3746-) Saîd'den; o da Katâde'den tahdîs etti ki, Enes (radıyallahü anh) onlara tahdîs edip şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberinde Ebû Bekr, Omer ve Usmân olduğu hâlde Uhud Dağı'na çıkmıştı. Orada bulundukları sırada dağ deprendi. Peygamber hemen: "Ey Uhud sakin ol!" buyurdu. Enes: Zannediyorum ki Peygamber ayağı ile dağa vurdu da: "Senin üzerinde bir Peygamber, bir sıddîk ve iki şehîdden başkası yoktur" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinden Ebû Amr Usmân İbnu Affân Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı