Namaz Kılanın Rüküdan Başını Kaldırdığı Vakit Ne Okuyacağı Bâbı ile İlgili Hadisler

1095-) Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye ve Veki’, A'meş'den, o da Ubeyd b. Hasen'den, o da İbn Ebî Evfâ'dan naklen rivâyet etti. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) belini rükûdan doğrulttuğu vakit: kendisine hamdedenin hamdini kabul eder. Allah'ım! Ey Rabbimiz! göklerle yer dolusu ve onlardan maada dilediğin her şey dolusu hamd ancak sana mahsustur.» derdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Rüküdan Başını Kaldırdığı Vakit Ne Okuyacağı Bâbı
1097-) Bana Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. İbn'l-Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Câ'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Mecze'etü'bnü Zâhir'den rivâyet etti. Dedi ki; Ben Abdullah b. Ebî Evfâ'yı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ederken dinledim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) rükûdan doğruldukta: sana göklerle yer ve onlardan mâda dilediğin her şey dolusu hamd olsun. Allah'ım beni kar, dolu ve soğuk suyla temizlet Yârabbi! Beni günah ve hatalardan, beyaz elbisenin kirden paklandığı gibi temiz pak eyle.» dermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Rüküdan Başını Kaldırdığı Vakit Ne Okuyacağı Bâbı
1098-) Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. ki: Bana da Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti. Bunların ikisi de Şu'be'den bu isnâdla rivâyet etmişlerdir. Muâz'ın rivâyetinde: elbisenin kirden paklandığı;» Yezidin rivâyetinde ise: «kirden paklandığı gibi»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Rüküdan Başını Kaldırdığı Vakit Ne Okuyacağı Bâbı
1099-) Bize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî rivâyet etti. ki): Bize Mervân b. Muhammed Ed-Dimeşkî haber verdi, ki): Bize Saîd b. Abdilâziz, AtiyyettiTraü Kays'den, o da KazVdan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) başını rükûdan kaldırdığı vakit: Rabbimiz! Göklerle, Yer ve onlardan mâda dilediğin her şey dolusu hamd ancak sana mahsustur. Ey Mecdü senaya lâyık olan Allâhım! kulun —ki hepimiz sana kuluz— söyliyeceği en lâyık söz şudur: Allah'ım senin verdiğine mâni olacak yoktur. Senin vermediğini verecekde yoktur. Senin katında hiç bir varlık sahibine varlığı fayda verecek değildir.» derdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Rüküdan Başını Kaldırdığı Vakit Ne Okuyacağı Bâbı
1100-) Bize Ebû Bekir b. Ebû Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym b. Beşîr rivâyet etti. ki): Bize Hişâm b. Hassan, Kays b. Sa'd'dan, o da Atâ'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen haber verdi ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) başını rükûdan kaldırdığı vakit: Ey Rabbimiz, göklerle yer ve onların arasındaki her sey, onlardan sonra dilediğin her sey dolusu hamd ancak sana mahsustur. Ey Mecdüsenâya lâyık olan Allah'ım! Senin verdiğine mânı' olacak yoktur. Vermediğini verecek de yoktur. Senin katında hiç bir varlık sahibine varlığı fayda verecek değildir.» dermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Rüküdan Başını Kaldırdığı Vakit Ne Okuyacağı Bâbı
1101-) Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Hafs rivâyet etti. ki): Bize Hişâm b. Hassan rivâyet etti. ki): Bize Kays b. Sa'd, Atâ'dan, o da İbn Abbâs'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu hadisi: mâda dilediğin her şey dolusu» cümlesine kadar rivâyet etti. Sonrasını zikretmedi. şerif bütün rivâyetleriyle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in rükûdan doğrulduktan sonra okuduğu duaları göstermektedir. beyânına göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin: yer ve ondan sonra vûcûd bulmasını dilediğin her şey dolusu hamd ancak sana mahsustur.» demesi; hamdin çokluğunu temsil suretiyle ifâdedir. Yani Allah'a yapılan hamdler cisim olsalar göklerle yeri doldururdu, demektir. Bazıları: «Bu cümleden murâd hamdın sevabıdır.» demişlerdir. Bununla mezkûr kelimenin büyüklüğü de murâd edilmiş olabilir. ondan sonra vücûd bulmasını dilediğin herşey dolusu hamd sana mahsustur.» cümlesi bazılarına göre kulun bütün gücünü sarf ettikten sonra yine hakkıyle hamd etmekten âciz kaldığını itiraftır. Zira gökler dolusu hamd bir insanın yapabileceği mikdârın en sonudur. Fakat Allah'a hamd hakîkatta bununla da sona ermediği için ondan Ötesini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Allah'ın meşîetine hâvâle ve bu sebeple kendisine Ahmed isminin verilmesine hak kazanmıştır. Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz: «Allah'ım beni kar, dolu ve soğuk suyla temizle!» buyurması, kendisinin günah ve hatalardan temizlenmesi hususunda mübalağa için yapılmış bir istiaredir. geçen «Zünûb» ve «Hatâya» kelimeleri birbirinin atfı tefsiri de olabilirler. Hatâyâdan kulun Allah'a karşı, zünûbdan da kulun kula karşı işlediği suçlar kastedilmiş olmak ihtimâli de vardır. deren, denes» tâbirleri aynı mânâya gelirler. Bunlardan murâd kir ve pastır. Hadîsin bu cümlesi: Rabbî beni kirden ve pastan dolayı dikkatle yıkanan beyaz elbise temizler gibi itinalı ve tam bir taharetle temiz kıl!» demektir. elbisenin hassaten zikredilmesi, beyaz renkte temizlik daha çok belli olduğu içindir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in günahlardan temizlenmesi hususunda kar, dolu ve soğuk su diye üç şey zikretmesi mağfiretin nevilerini temsil içindir. Bu söz: «Yârabbî, günahları mahveden bütün mağfiret nevileri ile şu saydığım üç temizlik vasıtası kir ve pasları nasıl temizlerse beni Öyle temizle!» mânâsına gelir. Suyu en son zikretmesi mağfiretten sonra rahmetin şümulüne işaret içindir. Çünkü temizlik hususunda en şümullü vâsıta sudur. su kiri ve pası daha iyi temizlediği halde, burada soğuk suyun zikredilmesi, kelimelerde mücânesete riâyet içindir. Bir de azap hararetini söndürmek için en münâsip vâsıta soğuk sudur. Mecdüsenâya lâyık olan Allah'ım!» ifadesi meşhur kavle göre bir nida cümlesidir. Bazıları: «Sen Mecdüsenâya ehilsin» mânâsına müptedâ ve haber cümlesi olabileceğini söylemişlerdir. Medih ve güzel tavsif demektir. Mecd: A'zamet ve son derece büyük şeref mânâsına gelir. Kadı Iyâz'ın beyânına göre bâzı rivâyetlerde mecd kelimesinin yerine hamd denilmiştir. Mânâ itibariyle bu da doğru olmakla beraber meşhur olan rivâyet birincisidir. hepimiz sana kuluz.» ifâdesi, ehemmiyetinden dolayı araya sıkıştırılmış bir itiraz cümlesidir. Bu kaldırılınca mânâ şöyle olur: söyliyeceği en lâyık söz: Allah'ım senin verdiğine mâni olacak yoktur. Vermediğimde verecek yoktur.» kul için söylenecek en lâyık sözün bu olması, bütün umurunu Allah'a tefviz etmesi, Allah'ın varlığını ve birliğini itirafı, hayrın, şerrin ondan geldiğini, kuvvet ve kudreti o halk ettiğini, dünyâya ehemmiyet vermeyip sâlih ameller peşinde koşmanın lüzumunu tazammun ettiği i-çindir. son cümlesinde zikri geçen «Cedd» kelimesi «Cidd» şeklinde de rivâyet edilmiştir. Bu rivâyet zayıf olmakla beraber mânâ itibariyle doğrudur. Bazıları: «Bu takdirde hadîsin mânâsı: Çalışkanın çalışması senin ındinde kendisine bir fayda temin etmez. Ona ancak senin rahmetin fayda verir; kendisini o kurtarır.» demektir, şeklinde tefsirde bulunmuş, bir takımları «Cidd» in acele etmek mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Bu takdirde mânâ: «Senden kaçmak için acele davranan kimsenin kaçışı kendisine bir fayda vermez. Çünkü dâima senin kabzayı kudretindedir.» demek olur. sahîh ve meşhur olan kıraati «Cedd» dir. Cedd: Baht, zenginlik, azamet ve sultan mânâlarına gelir. Buna göre hadîsin mânâsı: «Dünyâda mal, evlât, azamet ve saltanatla bahtiyar olan bir kimseyi bu bahtiyarlığı senin azabından kurtaramaz. Onu kurtaracak olan ancak sa-lih amelleridir.» demek olur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Rüküdan Başını Kaldırdığı Vakit Ne Okuyacağı Bâbı