Namazda Besmele Aşikar Okunmaz Diyenlerin Delili Bâbı ile İlgili Hadisler

1-) Hadîsi Hazret-i Enes'den birçok kimseler rivâyet etmiştir ki; Katâde, İshâk b. Abdillâh, Mansûr b. Zâdan, Eyyûb, Ebû Neâme, Aziz b. Şüreyh, Hasan, Sâbit-i Bünânî, Humeyd-i Tavîl ve Muhammed b. Nûh bunlar meyânındadır. Katâde rivâyetini Buhârî, Müslim ve Nesâî tahriç etmişlerdir. İshâk b. Abdillâh rivâyetini Müslim, Mansûr rivâyetini Nesâî tahriç etmiştir. Nesâî'nin rivâyetinde Enes (radıyallahü anh): «Bize okuduğunu işittirmedi» demektedir. Eyyûb rivâyetini İmâm Şafiî, Nesâî ve İbn Mâce; Ebû Neâm'e rivâyetini Beyhakî tahrîc etmişlerdir. Beyhakî rivâyetinde; «Besmeleyi okumazlardı; yanı okuduklarını işittîrmezlerdi.» denilmiştir. Aziz b. Şüreyh rivâyetini Dâre Kutnî; Hasen rivâyetini Taberanî tahrîc etmişlerdir. Bu rivâyette: «Besmeleyi gizli okurdu» denilmiştir. Sabit hadîsini Beyhakî ile Tâhavî tahrîc etmişlerdir. Bu hadîsde de Hazret-i Enes'in: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr ve Ömer besmeleyi aşikâre çekmezlerdi» dediği görülmektedir. Humeyd-i Tavîl ile Muhammed b. Nûh rivâyetlerini Tahavî tahrîc etmiştir. Katâde'den dahi: Şu'be, Hişâm, Ebû Avâne, Eyyûb, Saîd b. Ebî Arübe, Evzâî ve Şeybân rivâyet etmişlerdir. Bunlardan Şu'be rivâyetini Buhârî ile Müslim, Hişâm rivâyetini Ebû Dâvûd; ,Ebû Avâne rivâyetini Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâpe tahrîc etmişlerdir. Tirmizî onun hakkında: «Hasen Sahih bir. hadistir» demiştir. Eyyûb rivâyetini Nesâî ile İbn Mace, Saîd b. Ebî Arûbe rivâyetini Nesâî; Evzâî rivâyetini Müslim; Şeybân rivâyetini de Tahavî tahric etmişlerdir. bu hadîsi Şu'be'den de bir cemâat rivâyet etmiştir ki Hafs b. ömer hadîsini Buhârî; Muhammed b. Cafer hadîsini Müslim; A’meş hadîsini Tahavî tahrîc etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namazda Besmele Aşikar Okunmaz Diyenlerin Delili Bâbı
2-) Hadisin lâfızları muhtelif şekilde rivâyet edilmiştir. Buhârî'nin rivâyetinde: «Onlar namaza ile başlarlardı»; Müslim'in buradaki rivâyetinde ile başlarlar, kırâetin taşında ve sonunda besmeleyi zikretmezlerdi.» denilmiştir. Nesâî, Ahmed b. Hanbel, İbn Hibbân ve Dâre Kutnî'nin rivâyetlerinde «Besmeleyi aşikâre çekmezlerdi»; İbn Hibbân'in rivâyetinde; «ama aşikâre okurlardı. Yine Nesâî ile İbn Hibbân’ın rivâyetlerinde; «Onlardan hiç birinin besmeleyi aşikâre çektiğini işitmedim», Ebû Ya’lâ'nın «Müsned» inde aşikâr okunan namazlarda herbiri kirâet ile başlarlardı, Taberânî'nin Mü'cem'inde, Ebû Nuaym'in «el-Hilye» sinde, İbn Huzeyme'-nin «Muntasarü'l - Muhtasar» ında gizli söylerlerdi, denilmektedir. Bu rivâyetlerin bütün râvileri mevsuktur. Tirmizî’nin Ahmed b. Menî' tarikiyle Abdullah b. Mugaffel'den rivâyet ettiği bir hadîste şöyle deniliyor: namazda besmele çekerken babam işitti de: Yavrucuğum, bid'-ât mı icâd ediyorsun? Bid'ât dan sakın, dedi ve şunları ilâve etti: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından hiçbiri nazarında islâmda Bid'ât dan daha menfur birşey görmedim. Gerçekten Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr, Ömer ve Osman'la namaz kıldım. Fakat hiç birinin bunu okuduğunu işitmedim. Onu sen de okuma! Namaz kıldığın zaman deyiver, dedi». hadîs için Tirmizî; «Hasen bir hadîstir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in eksen ashabı onunla amel etmişlerdir. Ebû Bekr, Ömer, Osman, Ali (radıyallahü anhûm) ve diğer ashâb onlardan sonra gelen Tabiin bunlar arasındadır.» demiştir. Aynı hadîsi Nesâî ile İbn Mâce de tahrîc etmişlerdir. (radıyallahü anh) Hadîsinin Kütüb-ü Sitte sahihlerinin tahrîc ettiklerinden başka sıhhat itibarı ile onlardan aşağı olmak üzere birçok tarikleri daha vardır. Hadîsin bütün lâfızları bir mânâda toplanmakta ve "rivâyetler birbirlerini tasdik etmektedir. Bu rivâyetler yedi cümle halinde hülâsa edilebilir. Şöyle ki: Ashâb-ı Kiram Namazda kırâete besmele ile başlamazlardı. Enes (radıyallahü anh) ; «Onlardan hiç birini besmele çekerken veya besmeleyi okurken işitmedim» demiştir. Besmeleyi okumazlardı. Enes (radıyallahü anh) ; «Onlardan hiç birinin besmeleyi aşikâr çekerken işitmedim» demiştir. Besmeleyi aşikâre çekmezlerdi. Besmeleyi gizli çekerlerdi. Kırâete ile başlarlardı. Hattab'in sahih bulduğu rivâyet bu sonuncusudur. Diğer rivâyetleri râviler hep Katâde'den nakil ettikleri ve Enes'den rivâyet eden başka ravîler de bu hususta Katâde'ye tabi oldukları için onlan zayıf addetmiştir. Nevevî «el-Hulâsa- nâm eserinde hadîs İmâmlarının Tirmizî'nin tahrîc ettiği Abdullah b. Mugaffel hadîsini zayıf bulduklarını, onu hasen kabul ettiğinden dolayı Tirmizî'ye i'tiraz ettiklerini söylerse de, ayni hadîsi İmâm Ahmed b. Hanbel, Taberâni ve başkaları da, Abdullah b. Mugaffel'den rivâyet etmişler. Bu suretle Abdullah b. Mugaffel hadîsi kuvvet bulmuştur. Hadîs-i şerîf besmeleyi aşikâre okumamak hususunda sarihtir. Bu hadîs sahih hadîsler aksamına giremese bile; hasen derecesinden de aşağı kalmaz. Nitekim Tirmizî de ona haserı demiştir. Hasen hadîsle ise pekâlâ ihticac olunur. Hele de şevâhid ve mütâbeâtı buradaki gibi çok olursa. hadîs hakkında söz edenler senedindeki İbn Abdillâh b. Mugaffel meçhuldür, diye onunla ihticâc etmemiş; fakat bu meselede kendileri ondan daha zayıfı ile ihticâcda bulunmuşlardır. Hattâ Hatîp uydurma olduğu bilinen bir hadîsle ihticâc etmiştir, ki bu sırf taassubdan doğma büyük bir cüret sayılır. şerîf Ashâb-ı Kiramın besmeleyi aşikâr okumamalarının onlara Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den kalma bir mîras olduğunu göstermektedir. Bu meselede istidlal için yalnız bu delil kâfidir. Çünkü kırâetin aşikâre okunduğu namazlar sabah ve akşam devam, edip gitmektedir. Şayet Resûl-ü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) besmeleyi o namazlarda daima aşikâre okusaydı, ne böyle bir ihtilâfa düşülür, ne de bir şüphe vâki' olurdu. Çünkü onu ister istemez herkes duyar öğrenir. Hazret-i Enes'le Hulefâ'i Râşidin ve Abdullah b. Mugaffel hazerâtının beyanlarına da lüzum kalmazdı. Medine halkı dahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mihrabında cehren besmeleyi terketmez, bunu babadan oğula birbirlerine nakletmezlerdi. Aklı başında olan hiçbir kimse Kibâr-ı Sahabe ile tabiînin ve ekseri ulemânın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin fi'line muhalif hareket edeceklerini zan ve tahmin edemez.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namazda Besmele Aşikar Okunmaz Diyenlerin Delili Bâbı
3-) İmâm Mâlik ile diğer Mâlikîyye İmâmları, bu' hadîsle istidlal ederek namazda fatihadan evvel besmele çekilmeyeceğini ve besmelenin fatihadan olmadığım söylemişlerdir. Evzaî ile Taberî'nin mezhebleri de budur. göre; besmelenin müstakil bir âyet olduğunu, sûreleri ayırmak için indirildiğini biraz yukarıda görmüştük. Onlara göre namazda besmele gizli çekilir. Sevrî, İmâm Ahmed b. Hanbel ve İshâk'in kavilleri budur. Ebû Ömer, İmâm Mâlikîn «Besmele farzlardan hiç çekilmez, nafile kılan isterse çeker, isterse çekmez.» dediğini rivâyet etmiştir. Taberî'de buna kaildir. Sevrî, Ebû Hanîfe, İbn Ebi Leylâ ve İmâm Ahmed'e göre besmele her rekâtda fatihadan evvel okunur. Yalnız İbn Ebî Leylâ'ya göre onu isteyen aşikâr, isteyen gizli okur. İmâm Şâfiî'ye göre besmele fatihanın ilk âyetidir. Binâenaleyh fatihanın gizli okunduğu yerlerde besmele de gizli, aşikâr okunduğu yerlerde o da aşikâr okunur. Besmelenin her sûreden bir âyet olup olmadığı hususunda İmâm Şafiî'den iki kavil rivâyet olunur. Bunların birine göre; besmele her sûreden bir âyettir.- İbnİ Mübarek de buna kail olmuştur. İkinci kavle göre besmele her sûreden bir âyet değildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namazda Besmele Aşikar Okunmaz Diyenlerin Delili Bâbı
4-) İmâmın besmeleyi aşikâr okuyup okumaması ihtilaflıdır. Şâfiî-lerden İbn Mülâkkin (923 - 804) «et-Tevhîd» nâm eserinde şunları söylüyor: «Bize göre cehrî okunan namazlarda İmâmın besmeleyi aşikâr okuması müstehabdır. Ekseri ulemânın kavilleri de budur. Cehr hakkında vârid olan hadîsler, sayılan yirmibire varan ashâb-ı kirâm tarafından rivâyet olunmuşlardır. Onlardan bazıları İmâmın besmeleyi â-şikâr okuyacağını tasrih etmiş; bir takımlarının da ifadelerinden bu mânâ anlaşılmıştır. Besmelenin aşikâre okunacağına ve bunun sahih olduğuna hüccet kâim olmuştur. Mülâkkin bundan sonra Ashâb-ı Kiramdan Ebû Hüreyre, Ümmü Seleme, İbn Abbâs, Ene s, Ali b. Ebi Tâlib, Semûratü'bnü Cündeb, Ammâr, Abdullah İbn Ömer, Numan b. Beşîr, Hakem b. Umeyr, Muâviye, Büreydetü'bnü Husayb Câbir, Ebû Saîd, Talhâ, Abdullah b. Ebî Evfâ, Ebû Bekri Sıddık, Mücâlid b. Sevr, Bişr b. Muâviye, Hüseyin b. Urfuda ve Ebû Muse'l-Eş'ârî (radıyallahü anhûm) hazerâtının isimlerini saymıştır. Şimdi bu zevattan rivâyet edilen hadîsleri gözden geçirelim: Ebû Hüreyre hadîsini Nesâî «Sünen» inde Nuaym'i Mücemmir'den tahrîc etmiştir. Bu hadîsde Nuaym şöyle demektedir: Hüreyre'nin arkasında namaz kıldım. Besmeleyi o-kudu, sonra fatihayı okudu, fatihanın sonunda (âmin) dedi, selâm verdikten sonra namaz itibarı ile içinizde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e en ziyade benzeyeniniz benim» dedi. hadîsi İbn Huzeyme ile İbn Hibbân «Sahih» lerinde Hâkim de «Müstedrek» inde rivâyet etmiş ve Buhârî ile Müslim'in şartlarına uygun olduğunu, fakat onu tahrîc etmediklerini söylemiştir. Dâre Kutnî dahi «Sünen» inde rivâyet etmiş ve «Bu sahih bir hadîstir», râvilerinin hepsi mevsuktur, demiştir. Beyhakî dahi «Sünen» inde tahrîc etmiş, isnadının sahih olduğunu, hadîsin birçok şahidleri bulunduğunu bildirmiştir. da ise râvilerinin hepsi mevsuk bilittifak âdil ve sahîh eserlerde kendileri ile ihticâc edilen kimseler olduğunu söylemiştir. Bu iddiaya Hanefî'ler tarafından birkaç vecihle cevap verilmiştir. Hadîs maluldür. Çünkü Hazret-i Ebû Hüreyre'den hadîs rivâyet eden 800 râvi arasında besmeleyi yalnız Nuaym-i Mücemmir zikretmiştir. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan hadîs rivâyet eden mevsuk râvilerden hiçbiri onun Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen namazda besmeleyi aşikâr okuduğunu söylememiştir. Gerçi Nuaym-i Mücemmir de mevsuk bir zâttır. Binâenaleyh namazda besmelenin aşikâr okunması meselesi mevsuk bir râvinin ziyâdesi olur. Fakat böyle bir ziyâdenin kabul edilip edilmeyeceği ulemâ arasında ihtilaflı bir meseledir. Hadîsde «Okudu veya söyledi» denilmiş olması Nuaym'in. bunu Hazret-i Ebû Hüreyre'den işittiğini sarîh olarak ifâde etmez. Caiz ki; Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in besmeleyi gizli okuduğunu haber vermiştir. Yahut namazda yanında bulunduğu için Hazret-i Hüreyre'nin gizli okuduğu besmeleyi işitmiştir. Nitekim namaza girerken istiftâh ile a-yakta ve otururken, keza rükû' ile sücûd hallerinde okuduğu zikir lâfızları bu suretle rivâyet edilmiş, fakat bunların hiçbiri aşikâre okunduğuna delîl sayılmamıştır. Teşbih her cihetten benzerlik iktizâ etmez; ekseri fiillerde Resûl-ü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’e benzemesi teşbih için kâfidir. Bu da Tekbîr vesaire ile tahakkuk eder. Zira tekbîr ve diğer namaz fiilleri Hazret-i Ebû Hüreyre rivâyeti ile sahih ve sabit olmuştur. Onun maksadı da bunları terk edenlere red cevabı vermektir. Besmeleye gelince; Onun Ebû Hüreyre rivâyetinden sahih ve sabit olması söz götürür. Binâenaleyh buradaki teşbih sahih ve sabit fiillere hamlolunur. Aksi takdirde bütün fiillerinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e benzediği iddia olunursa (E'uzü) çekmenin de aşikâre olacağını iddia etmeleri gerekir. Çünkü İmâm Şâfiî'nin Ebû Muhammed Eslemî tarikiyle Salih b. Ebi Salih'den rivâyet ettiği bir hadîste: «Salih, Ebû Hüreyre'yi Cemaata İmâm olarak farz namazda yüksek sesle okuduğunu işitmiş, fatihadan sonra yavaşça demiş. Şâfiîler besmelenin aşikâr okunacağı hususunda Hazret-i Ebû Hüreyrenin Sahiheyn'deki hadîsi ile istidlal ettikleri gibi, teavvüz hususunda da bu hadîsle ihticâcda bulunmuşlardır. Sahiheyn hadîsinden murad, Hazret-i Ebû Hüreyre'nin «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bize işittirerek okuduklarını biz de size işittiririz. Gizli okuduklarını biz de size gizli okuruz.» sözüdür. Hâl böyle iken Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’in teşbihi besmeleyi aşikâr okumasına nasıl hamledilir. Az yukarıda gördüğümüz; Tâalâ namaz sûresi olan fatihayı kulumla ikimiz arasında ikiye taksim ettim» buyurdu, hadîsini de Hazret-i Ebû Hüreyre rivâyet etmiştir. Mezkûr hadîste besmeleden bahsedilmemiştir. Bu onun fatihadan olmadığına delildir. Çünkü fatihadan bir âyet olsa onunla başlaması îcab ederdi. Bâbımız hadîsi hakkında Ebû Ömer; «Bu hadis muarızların endişesini kesmiştir. Çünkü Te'vil götürmez bir nasstır. Besmelenin sükûtu hakkında bundan daha açık bir hadîs bilmiyorum.» demiştir. Ancak buna Müteehhirin-i ulemânın biri, iki vecihle i'tirâz etmiştir. Bu hadîsi Müslim'in rivâyet etmiş olmasına bakılmaz. Çünkü râvilerderi Alâ b. Abdirrahman hakkında İbn Maîn söz etmiş ve «Onun hadîsinden hüccet olmaz, zira muztarîptir» demiş. İbn Adiy dahi onu yalnız Alâ b. Abdirrahman'in rivâyet ettiğini, binaenaleyh hüccet olmayacağını söylemiştir. Hadîsin sahih olduğunu kabul etsek bile; bâzı rivâyetlerinde besmele zikredilmiştir. Nitekim Dâre Kutnî'nin Abdullah b. Ziyâd b. Sem'ân tarikiyle Ebû Hüreyre (radıyallahu anh)’den tahrîc ettiği rivâyette besmele zikredilmiştir. Bü rivâyetler zayıf ta olsalar Müslim hadîsim iefsîr etmişlerdir. Ondan maksat âyet değil sûredir. Buhârî şârihi Aynî bu zata gu cevabı vermiştir: cehli ile ifrat derecesindeki taassubu ve düşüncesizliği, sahih bir hadîsi zayıf çıkararak terk etmesine sebep olmuştur. Çünkü hadîs onun mezhebine uymamaktadır. Hadîsin Müslim tarafından rivâyet edilmesine de bakılmıyacağım söylemiştir. Halbuki ayni hadîsi Alâ'dan İmâm Mâlik, Süf yan b. Uyeyne, İbn Cüreyc, Şuayb, Abdülâziz ed-Derâverdi, İsmail b. Ca'fer, Muhammed b. İshâk, Velid b. Kesir vesaire gibi nice mevsuk İmâmlar rivâyet etmişlerdir. Bizzat Ala dahi mevsuk ve özü sözü doğru bir zattır. Mûterizin istidlal ettiği hadîsi ise; yalnız İbn Sem'an rivâyet etmiştir.; Ömer b. Abdilvâhid; «İbn Sem'ânı Mâlike sordum, yalancı idi» cevabını verdi;» demiştir. Yahya b. Ma'n de aynı şeyi söylemiştir. Yahya b. Bükeyr onun hakkında Hişâm b. Urve'nin; «Vallahi benim üzerimden yalan söyledi ve kendisine riâyet etmediğim bir takım hadîsleri bana isnad ederek rivâyette bulundu.» dediğini söylemiştir. İmâm Ahmed'in; «O met-rûkü'l hadîstir» dediği, Ebû Dâvud'un da aynı sözü söylediği hattâ; «Yalancılardandır» dediği rivâyet olunur. Ebû Üveys tarikiyle Hazret-i. Ebû Hürey-r e'den tahrîc ettiği bir hadîste; «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) cemaata İmâm olduğu vakit besmeleyi aşikâr okurdu.» denilmiştir. Aynı hadîsi Dâre Kutnî «Sünen» inde İbn Adiyde «el-Kâmil» nâm eserinde rivâyet etmişlerse de râvi Ebû Üveys zayıftır. Onu İmâm Ahmed b. Hanbel, İbn Ma'in ve Ebû Hatim zayıf bulmuşlardır. Binaenaleyh münferiden rivâyet ettiği hadîsleri ile ihticâc olunamaz; hele de burada olduğu gibi bir şeyi yalnız o söyler de ondan daha mevsuk bir râvi onun aksini rivâyet «t-miş olursa istidlal edilmeme işi evleviyette kalır. Gerçi Ebû Üveys ten İmâm Müslim dahi hadîs tahrîc etmiştir. Fakat Buhârî ile Müslim bu gibilerin hadîslerini ancak şâhid olarak rivâyet e? derler. Hadîsin onlarca mutlaka başka bir aslı vardır. İtimat da onadir. Şâhid olarak rivâyet ettikleri hadîsler bir takviyeden ibarettirler. Zayıf olan bir râvinin bilhassa mevsuk râvilere muhalif olan rivâyetini asla tahrîc etmezler. Bu bâbda Buhârî ile Müslim üzerine is-tidrak sureti ile eser yazanların bir çokları müsamaha ve tesahül göstermişlerdir. Bunu en çok yapan da Hâkim Ebû Abdillahdır. Hâkim «el-Müstedrek» nâm eserinde; «Bu hadîs Buhârî ile Müslim'in, yahut onlardan birinin şartı üzeredir» demiştir. Halbuki hadîs ma'luldür. Râvinin bir hadîsi Buhârî veya Müslim'de bulundu diye o râvinin her yerde rivâyet ettiği hadîsinin sahih olması îcap etmez. Hâkim bu hususta çok müsamahakâr davrandığı için İbn Dihye «Kitabü’l-llim» namındaki meşhur eserinde onun hakkında şöyle deditir: «Hadîs ulemâsının Hâkim Ebû Abdullah’ın söylediklerinden korunmaları îcab eder. Çünkü Hâkim'in hatâsı çoktur, düşüklükleri meydandadır. Ondan sonra gelenlerin bir çokları bundan gafil bulunmuş ve bu hususatta onu taklit etmişlerdir.» Dâre Kutnî'deki rivâyetinde dahi Hazret-i Ebû Hüreyre'nin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen cehri namazların her rekâtında besmele çektiği bildiriliyor. Fakat bu rivâyetin de isnadı sakıttır. Çünkü râvilerden Hâlid b. İlyâs bilittifak zayıftır. Buhârî ile Ahmed b. Hanbel'in o-nun hakkında «Münkerü'l-Hadîs» dedikleri; İbn Maîn'in;«O bir şey etmez; hadîsi de yazılmaz» dediği rivâyet olunur, İbn Hibban ise; onun uydurma hadîsleri mevsuk râvilere isnad ederek rivâyet ettiğini söylemiştir. Dâre Kutnî buna benzer zayıf bir hadîs daha rivâyet etmiştir. Seleme hadîsine gelince, bu hadîsi Hâkim «el-Müstedrek»- inde rivâyet etmiştir. Hadîste Ümmü Seleme (radıyallahü anha)’nın; «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namazda besmele çekti ve onu fatihadan bir âyet saydı» dediği rivâyet olunuyor. Aynı hadîsi Dâre Kutnî ile Beyhakî dahi rivâyet etmişlerdir. Fakat bu hadîs de zayıftır. Çünkü râvilerden Ömer b. Hârun-u Belhi mecruhtur. Onun hakkında bir çok hadîs İmâmları söz etmişlerdir. İmâm Ahmed b. Hanbel; «Ben ondan hiç bir şey rivâyet etmem» demiş. Yahya b. Ma'în onun hiç birşey etmediğini söylemiş, İbn'l Mübarek yalancı olduğunu tasrih etmiştir. Hattâ İbn'l Cevzî, Yahy â'dan naklen; «O yalancı bir habistir; hadîsi beş para etmez» demiştir. Besmeleyi ispat hususunda Hazret-i Ümmü Selem e'den daha başka hadîslerde rivâyet edilmişse de bunların hepsi zayıftır. Abbâs (radıyallahü anhüma) hadîsini Beyhakî «Sünen» inde tahrîc etmiştir. Bunda da Hazret-i İbn Abbâs’ın Besmeleyi fatihadan bir âyet olmak üzere okuduğu bildiriliyor. Aynı hadîsi Tahavî de tahric etmiştir. Lâkin bu hadîs de zayıftır. Çünkü isnadında Abdülâzîz b. Cüreyc vardır. Buhârî onun hadîsine tâbi olunamayacağını söylemiştir. Sonra bu hadîs Ebû Hüreyre hadîsine muarızdır. Çünkü Müslim'in rivâyet ettiği Ebû Hüreyre hadîsinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ikinci rekâta kalktığı vakit kıraete fatihadan başladığı bildirilmektedir. Tahavî'nin dahi rivâyet ettiği bu hadîs besmelenin fatihadan bir âyet olmadığına açık delildir. Zîra fatihadan olsa, ikinci rekâtta onu da okurdu. Gerçi Hakim'in -el-Müstedrek» inde rivâyet ettiği İbn Abbâs hadîsinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in besmeleyi aşikâr çekerdiği rivâyet olunmuş; Hâkim; «Bu hadîsin isnadı sahihtir, hiçbir illeti yoktur» demişse de, hadîs ne sarih ne de sahihtir. Sarih değildir; çünkü namazda okunduğuna dâir birşey söylenmemiştir. Sahih te değildir; çünkü: Râvilerinden Amr b. Hassan hadîs uydurmakla meşhurdur. Bunu hadîs sanatının İmâmı sayılan Ali b. el-Medînî söylemiştir. Ebû Hatim dahi onun hakkında; «Birşey etmez, yalan söylerdi» demiştir. Aynı hadîsi Dare Kutnî de Ebû's-Salt tarikiyle Hazret-i İbn Abbâs'dan rivâyet etmiştir. Bu rivâyette İbn Abbâs (radıyallahü anhûma) «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazda besmeleyi aşikâr okurdu» demiştir. Ancak bu rivâyet evvelkinden daha da zayıftır. Çünkü Ebû's Salt metruk bir râvidir. Ebû Hatim onun hakkında; «Bence doğru söyleyen bir kimse değildir» demiş. Dâre Kutnî dahi; «Pis bir rafizîdir» tâbirini kullanmıştır. İbn Abbâs Hazretlerinden Bezzâr, Tirmizî ve Dâre Kutnî’-nin rivâyet ettikleri birkaç hadîs daha varsa da bunların da hepsi zayıf olup, hiç biri ihticaca sâlih değildir. (radıyallahü anh) hadîsine gelince: Bu hadîsi ondan Muhammed b. Ebû'l Mütevekkil tarikiyle Hâkim ve Dâru Kutnî rivâyet etmişlerdir. Mezkûr hadîs te Besmelenin fatihadan önce aşikâre okunacağı bildirilmektedir. Ancak hadîs İbn Huzeym'in «Muhtasar» mda Taberânî'nin «Mücem» inde rivâyet, ettikleri Enes (radıyallahü anh) hadîsine muarızdır. Çünkü o hadîsde namazda besmelenin gizli okunduğu beyân edilmiştir. Vakıa Hâkim'in başka bir tarikle Hazret-i Enes'den rivâyet ettiği bir hadîste Enes (radıyallahü anh)'in; . «Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr, Ömer, Osman ve Ali (radıyallahü anhûm)'nin arkalarında namaz kıldım. Bunların hepsi besmeleyi aşikâre çekerlerdi»; demiş. Hâkim hadîsi rivâyet ettikten sonra onu şâhid olarak zikrettiğini söylemişse de bundan dolayı ulemânın şiddetli itirazlarına mâruz kalmıştır. Zehebî (673 - 748) «Muhtasar» in da; «Acaba Hâkim kitabında böyle uydurma bir hadîsi rivâyet etmekten hiç utanmıyor mu? İşte ben Allah için şahadet e-diyorum! Vallahi bu hadîs yalandır.» demiştir. Ali hadîsine gelince: onu da Hâkim «Müstedrek» inde Said b. Osman tarikiyle Hazret-i Ali ve Ammâr (radıyallahü anhûmâ)'dan rivâyet etmiştir. Bu hadîse göre de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de farz namazlarda besmeleyi aşikâre okurmuş. Hâkim bunun hakkında; «İsnadı sahihtir. Râvilerinden hiç birine cerh nisbet edildiğini bilmiyorum» demişse de yine Zehebî «Muhtasar» inda; «Bu haber hiçtir, galiba mevzu olacaktır» demiştir. Râvilerinden Abdurrahman, münker hadîsler rivâyeti ile maruf bir kimsedir. İbn Abdi’l-Hadi; «Bu hadîs bâtıldır» demiştir. Cündeb (radıyallahü anh) hadîsinin râvilerini Dâre Kutnî ile Beyhakî mevsuk bulmuşlar, Ebû Şamme ile başkaları da hadîsin sahih olduğunu söylemişlerdir. Mezkûr hadîste; (sallallahü aleyhi ve sellem)'in iki durağı vardı, Kur'ân okumayı bitirdimî duraklar; bir de besmeleyi çektiği zaman duraklardı» denilmiştir. Fakat bu hadîs, besmelenin aşikâr okunduğuna değil, gizli okunduğuna delildir. Binâenaleyh muarızların gösterdikleri bu delil Hanefîler lehine şâhiddir. Ammâr'dan Ali (radıyallahü anh) ile birlikte rivâyet ettikleri hadîsten başka rivâyet yoktur. b. Ömer hadîsini Dâre Kutnî, Ömer b. Hasen tarikiyle tahrîc etmiştir. Bu hadîste İbn Ömer (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr ve Ömer'in arkalarında namaz kıldım, hepsi besmeleyi aşikâr okurlardı» demektedir. Mezkûr hadîs iki tarikle rivâyet edilmişse de bunların ikisi de bâtıldır. Çünkü birinci tarikin isnadında İbn Ebû Füdeyk zikredilmiştir. Halbuki bu zat bu hadîsi hiçbir zaman rivâyet etmemiştir. Kendisine rivâyet isnadında bulunan râvi Ahmed b. Îsâ'dır. Dâre Kutnî onun yalancı olduğunu söylemiştir. Dâre Kutnî'nin şeyhi Ömer b. Hasen dahi zayıftır; onun zayıf olduğunu bizzat Dâre Kutnî söylemiştir, diğer râvilerden Ca'fer b. Muhammed hakkında da söz edilmiştir. Dâre Kutnî onunla da ihticâc olunmayacağını söyler. Hadîsin ikinci tarîkinde râvilerden Abâdetü'bnü Ziyâd Şiilerin reislerindendir. Hafız Muhammed Nisâbûrî; «Bu adam bilittifak yalancıdır» demiştir. Hadîsin diğer râvisi Yûnus b. Yâ'fûr dahi zayıftır. Nesâî ile İbn Maîn onun zayıf olduğunu söylemişler; İbn Hibban; «Bence onunla ihticâc etmek caiz değildir; yine râvilerden Müslim b. Hayyân meçhuldür.» demektedir. b. Beşir hadîsini Dâre Kutnî «Sünen--inde Yâkup b. Yûsuf tarikiyle rivâyet etmiştir. Bu hadîste; (sallallahü aleyhi ve sellem) Cibrîl Ka'be'de bana İmâm oldu ve besmeleyi aşikâr okudu» buyurdular, deniliyor. Fakat bu hadîste münker, hattâ uydurmadır. Havilerinden Ahmed b. Hammâd'ı Dâre Kutnî zayıf saymıştır. Diğer râvi Yâkub b. Yûsuf ise hadîs rivâyeti ile meşhur değildir. Aynî, Dâre Kutnî ile Hatîb'in ve diğer hadîs hafızlarının böyle bir hadîsi rivâyet ettikten sonra susmalarını; «pek çirkin bir hareket!» diye tavsif ediyor». b. Umeyr hadîsini yine Dâre Kutnî9 E-bu'l Kâsım Hüseyin b. Muhammed tarikiyle Hâkem'den tahrîc etmiş ve «Hakem, Bedir gazasına iştirak eden Sahabe-i kirâmdandır.» demiştir. Mezkûr hadîste Hâkem: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in arkasında namaz kıldım. Besmeleyi gece namazları ile sabah ve cuma namazlarında aşikâr okurdu» demiştir. Aynî'nin beyanına göre bu hadîs garip ve münker hadîslerdendir. Hattâ bâtıldır. Zira Hakem b. Umeyr Bedr gazasına iştirak etmediği gibi, o gazaya iştirak edenler arasında Hakem b. Umeyr adında bir kimse de yoktu. Hattâ Umeyr'in sa-habî olduğunu bilen de yoktur. Kendisinden birçok münker hadîsler rivâyet olunmuştur. Zehebî; «Hakem b. Umeyr yahut Amru's-Sumâli el-Ezdî'nin isnadı zayıf hadîsleri vardır.» demiştir. Ondan rivâyet eden Mûsa b. Habib ise;, hiçbir saha-bi ile görüşmemiş, hattâ meçhuldür. Hadîsi ile ihticâc olunamaz. Taberânî «Mücem-i Kebîr» inde Hakem b. Umeyr'den bahisle, ondan on küsur münker hadîs rivâyet etmiştir, İbrahim b. Habib, Dâre Kutnî'nin hatâ olarak zikrettiği bir, isimdir. Doğrusu İbrahim b. İshâk es-Sînî'dir. Ayni isimde Dâre Kutnî iki hata yapmıştır. Çünkü Sînî'yi de Dabbî şeklinde okumuştur» diyor. hadîsine gelince: Bu hadîsi Hâkim «el-Mtis-tedrek» inde Abdullah b. Osman tarikiyle Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)'dan rivâyet etmiştir. Mezkûr hadîste Hazret-i Muâviye'nin Medine'de sabah namazı kıldığı, besmele ile başlayarak Ümmü'l - Kur'ân'ı (Fatihayı) okuduğu, Fatihadan sonra okuduğu sûre için besmele çekmediği, bütün namazı bu minval üzere kıldığı, eğilirken tekbir almadığı, namazdan sonra kendisine; «Namazı çaldın mı, yoksa unuttun mu? Hani besmele, hani eğilip doğrulduğun zaman tekbirler, nerede kaldı?» denildiği, ondan sonra Muâviye’nin bir daha bunları bırakmadığı beyân ediliyor. Hâkim bu hadîs için; «Müslim'in şartı üzere sahihtir.» demiştir. Aynı hadîsi Dâre Kutnî dahi rivâyet etmiş ve bütün râvilerinin hep mu'temed olduklarını söylemiştir. İmâm Şafiî'nin besmeleyi aşikâre okuma hususunda iti-mâd ettiği Muâviye hadîsi budur. Hatîb; «Bu bâbda itimâda şayan en güzel hadîs budur.» demektedir. Fakat onun râvilerinden Abdullah b. Osman hakkında da söz edilmiştir. Bu zât Müslim'in râvilerinden de olsa Yahya b. Mâin; «Onun hadîsleri kavi değildir,» demiş. Nesâî onun hadîslerinin kavi değil, gevşek olduğunu söylemiş. Aliy b. El-Medini ise; «Münkerü'l hadîstir.» demiştir. Bu ihtilâflardan dolayı onun yalnız başına rivâyet ettiği hadîsler kabul edilmez. Halbuki hadîsin isnadı muztarib olduğu gibi, metni de şazz ve mualleldir. Zîra mevsuk ravilerin Enes (radıyallahü anh)'dan rivâyet ettikterine muhaliftir. Bu hadîs Hazret-i Enes'in bizzat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Hulefâi Râ-şidin'den rivâyet ettiği hadîse muhalif olduğu halde, kendisinin onunla istidlal etmesine imkân var mıdır? Nitekim Enesle sohbetleri olduğu bilinen râvilerden hiçbiri ondan böyle bir şey rivâyet olunduğunu bilmemektedir. (radıyallahü anh) Basra'da yaşardı. Hazret-i Muâviye Medine'ye geldikten sonra Enes (radıyallahü anh)’in onunla beraber bulunduğunu söyleyen yoktur. Zahire göre beraber değildiler. Bu da Muâviye hadîsini reddeden bir delildir. Bir de Medine'lilerin öteden beri mezhebi besmeleyi aşikâr okumamakdır. Hattâ bazılarına göre besmele hiç okunmaz. Urvetü'bnü-z Zübeyr ki; yedi fakîhin biridir: «Ben İmâmlara yetişdim, onlar kıraete fatiha ile başlarlardı» demiştir. Şu halde sünnet bildikleri bir şeyi yapan Muâviye (radıyallahü anh)'a itirazda bulunmaları ma'kul olur mu? hadîsini Dâre Kutnî ile Hâkim tahric etmişlerdir. Bu hadîste Hazret-i Büreyde şöyle demektedir; (sallallahü aleyhi ve sellem) bana namaza durduğun vakit Kur'ân'a ne ile başlarsın?» dedi. Besmele ile başlarım» cevabını verdim. Tamamdır» buyurdular. Ancak hadîsin bütün senedleri hiçden i-barettir. hadîsini yine Hâkim «el-iklîl» nâm eserinde tahric etmiştir. Mezkûr hadîste Câbir (radıyallahü arifi) , Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana; durduğun vakit ne okuyorsun, dedi, fatihayı okurum dedim, «besmele çek» buyurdular.» diyor. bu emir besmelenin aşikâre okunacağına delâlet etmez. Saîd-i Hudrî (radıyallahü anh) hadîsini Hafız Bûşencî tahric etmiştir. Bu hadîste Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onlara akşam namazını kıldırdığı ve besmeleyi aşikâre o-kuduğu bildiriliyorsa da, hadîsin isnadı hakkında söz edilmiştir. Ubeydillah hadîsini yine Hakim «el-iklîl» de Süleyman b. Müslim tarikiyle rivâyet etmiştir. Hadîste; kim Ummü'l Kur'ân'dan besmeleyi terkederse Allah'ın kitabından bir âyet terketmis demektir» buyurulmuşsa da, bu da besmelenin aşikâr okunacağına delâlet etmez. b. Ebî Evfâ hadîsim Dâre Kutnî zayıf bir isnadla tahrîc etmiştir. Bu hadîste; (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir adam gelerek; Ben Kur'ân'dan birşey anlamıyorum; bana ondan yetecek kadarını öğretiver, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de ona demesini öğretti.» deniliyorsa da hadîs hem zayıf hem de besmelenin aşikâre okunacağına delâlet etmemektedir. Bekr Sıddık (radıyallahü anh) hadîsini Hafız Ebû’l Kaasım el-Gâf ikî, «el-Müselsel- adlı eserinde tahrîc etmiştir. Senedi meçhullerle doludur. Bu hadîste Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cibrîl (aleyhisselâm)'dan, o da İsrâfil (aleyhisselâm)'dan, o da Rabbü'l Âlemin hazretlerinden naklen Tealâ hazretleri: kim namazında fâtihay-ı kitaba bitişik olarak besmeleyi okuna ben onun günahlarım affederim" buyurdu, deniliyor; Fakat hadîs hem zayıf, hem de besmelenin aşikâr okunacağına delâlet etmemektedir. b. Sevr ile Bişr b. Muâviye hadîsini Hatîb tahrîc etmiştir. Senedinde meçhuller vardır. Mezkûr hadîse göre, Mücâlid ile Bişr hazerâtı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelen hey'etler arasındaymışlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerine «Yâ-Sin» i Öğretmiş, Fatiha ile Muavvere-teyn sûrelerini okumuş, Kur'ân'a başlarken besmele çekmelerini ve namazda onu aşikâre okumalarını tâlim buyurmuş. Bu hadîs te ihticaca sâ-lih değildir. b. Urfuda hadîsini Ebû Mûsel-Medînî tahrîc etmiştir. Hadîsin isnadında meçhul râvîler vardır. Bu hadîste de Resûl-ü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Hüseyin'e: kalktın mı besmeleyi çek: Tâ ki fatihayı besmele ile bitirmiş olasın!...» buyurmuştur. Bu hadîs dahi istidlale sâlih değildir. Mûse'l Eş'arî hadîsine gelince: onu da Bûşencî tahrîc etmişse de isnadı hakkında söz edilmiştir. O da istidlale salih değildir. Mezkûr hadîste; «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) besmeleyi aşikâr okurdu» denilmektedir. sarihi Aynî diyor ki: «Besmelenin namazda aşikâre okunacağını bildiren hadîsleri rivâyet edenler çoksa da, bu hadîslerin hepsi de zayıftır. Ve sahîh kitaplara alınmadıkları gibi, meşhur müsned-lerde de bulunmamaktadırlar. Bunların ekserisini Hâkim ile Dâre Kutnî'nin rivâyet ettikleri görünür. Hâkim'in bu bâbda müsamahakâr davrandığını, zayıf hattâ bazı mevzu' hadîsleri sahih diye kabul ettiğini az yukarıda gördük. Dâre Kutnî'ye gelince: o da kitabını garip, şâzz ve muallel hadîslerle doldurmuştur. Onda nice hadîsler vardır ki; bu hadîsler başka yerde bulunmaz. Râvileri arasında tarih kitapları ile cerh ve tâ'dil kitaplarında bile bulunmayan nice yalancılar, zayıflar ve meçhuller vardır ki: Amr b. Semr, Câbir b. Cû'fi, "Hasan b. Muhârik, Ömer b. Hafs Mekkî, Abdullah b. Amr b. Hassan, «yalan dağarcığı» lâkabı verilen Ebû's-Salt el-Heravî, Ömer b. Harun el-Belhî, İsa b. Meymun el Medenî vesaire hep bunlar meyânındadır. Böyîelerinin rivâyet ettiği hadîslerle Buhârî ve Müslim'in sahihlerinde Enes'ten rivâyet ettikleri, ondan da birçok mevsuk İmâmların rivâyette bulundukları bir hadîse nasıl muaraza edilebilir. O mevsuk İmâmlardan birisi Kata-d e'dir ki; zamanının en büyük hafızı idi. Ondan da hadîste Emîrü'l Mü'minin lâkabını alan Şû'be rivâyet etmiştir. Ümmet onu kabul ile telâkki eylemiştir. İşte Buhârî bu kadar şiddetli taassubu ve Ebû Hanîfenin mezhebine ifrat dereceye varan hücumları ile beraber, kitab-ı sahihine o zayıf râvîlerden hiç birini koymamıştır. Sahihinde tahrîc etmek için besmelenin aşikâre okunacağını bildiren sahîh bir hadîs bulabilmek ümidiyle pek çok meşakkatlere katlanmış, fakat böyle bir hadîs bulamamıştır. Müslim de öyledir. O da bu bâbda hiçbir şey zikretmemiştir. İkisi de bu bâbda sadece Enes hadîsini tahric etmişlerdir ki; o da besmelenin gizli okunacağına delâlet eder. Şayet: Sen; «Onlar her sahih hadîsi kitaplarına almayı iltizam etmemişlerdir. Binâenaleyh kitaplarına almadıkları sahîh hadîsler meyânında besmelenin aşikâre o-kunacağını bildiren sahîh hadîsleri de terk etmiş olabilirler» dersen ben de derim ki: Bu sözü ancak muannitler yahut şaşkınlar söyleyebilir. Çünkü besmelenin aşikâre okunması meselesi en güzide ve fıkhın en müşkül, en münâkaşa götüren, kitaplarda en çok yer alan mes'elelerinden biridir. İnsanın Buhârî'nin kendi şartına uygun veya yakın böyle bir hadîs bulmuş olsa, kitabını ondan hali bırakmayacağına insanın Allah'a müekked yeminler vereceği geliyor. Buhârî'nin böyle bir hadîs bulduğu halde kitabına almadığını teslim etsek işte Ebû Dâvud, işte Tirmizî, işte Nesâî ve İbn Mâce!... Bu zevatın kitaplarında sakîm ve zayıf senetli hadîsler yer aldığı halde, besmelenin aşikâr okunmasına dâir hiçbiri bir tek hadîs tahrîc etmemiştir. Eğer bu zevat nazarında o hadîsler tamamiyle hiçten ibaret olmasaydı, onları bırakmazlardı; içlerinden yalnız Nesâî bir tek Ebû Hüreyre hadîsi rivâyet etmiştir. Sözde bu hadîs muhâliflerce o rivâyetlerin en kuvvetlisidir. Halbuki az yukarıda biz onun da birçok vecihlerden zayıf olduğunu beyân ettik. Eğer besmelenin aşikâre okunacağını bildiren hadîsler, gizli okunacağını bildiren hadîslere birkaç ve-cihle tercih edilirse: vecihlerden birincisi: Râvilerin çokluğudur. Çünkü gizli okunacağını bildiren hadîsleri sahabeden yalnız iki kişi rivâyet etmiştir. Onlar da Enes b. Mâlik ile Abdullah b. Mugaffel’dir. Aşikâre okunacağını bildiren hadîsleri ile yukarıda arzettiğimiz şekilde yirmibirden fazla sahâbî zikretmiştir. gizli okunacağını bildiren hadîsler nefiy bildirmekte; aşikâre okunacağını bildirenler ise; ispata şehâdet etmektedir. İspat nefye tercîh edilir. Ene s'den filcümle besmeleyi inkâr ettiği rivâyet olunmuştur. İmâm Ahmed ile Dâre Kutnî'nin rivâyet ettikleri Saîd b. Zeyd, Ebû Seleme hadîsinde Enes'e sordum, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) besmele çeker de fatihayı ondan sonra mı okurdu, dedim. Enes; Sen bana bellemediğim bir şeyi soruyorsun; yahut; Senden Önce bunu bana soran olmadı, cevabını verdi.» deniliyor. Dâre Kutnî; Bu hadîsin isnadı sahihtir diyor, dersen, ben de derim ki: vechin cevâbı şudur: Râvilerin çokluğuna itimad ancak delîl sahih olduktan sonradır. Besmelenin aşikâre okunacağmı bildiren hadîsler içinde ise, sahih ve sarîh bir tek hadîs yoktur. Fakat gizli okunacağını bildiren hadîsler böyle değildir. Onlar sahîh, sarîh, ve sabit hadîsler olup, sahîh kitaplarla ma'ruf müsnedlerde ve meşhur Sünen eserlerinde tahrîc edilmişlerdir. Bununla beraber Hanefîlerden bir cemâat râvilerin Çokluğu sebebiyle tercihe de kail değillerdir. vechin cevâbı: Söylediğin şehadet meselesi nefiy suretinde o-lursa mânâsı ispat çıkar. Maamafih bu mesele ihtilaflıdır. Bâzılarına göre, Nefiy ile ispat müsavidir. Bir takımları nefiy ispata tercih edilir, demişlerdir. Bazıları da bunun aksine kaildirler. vechin cevâbı: Hazret-i Enes'in inkârı sahih eserde kendisinden rivâyet edildiği sabit olan hadîse mukavemet edemez. İhtimal ki Enes (radıyallahü anh) yaşının geçkin olması sebebiyle sorulduğu an hadîsi unutmuştur. -Böyle haller çok vuku' bulmuştur. Nitekim bir gün kendisine bir mesele sorulduğunda: «Hasan'a gidin de ona sorun. Çünkü o bellemiştir. Biz unuttuk,» cevabını vermiş. Böyle bir hadîsi belleyip de sonradan unutan nice zevat vardır. İhtimal ki soran zat, besmeleyi çekmek namazda lâzım mı, değil mi anlamak istemiştir. Bu takdirde onun aşikâre veya gizli okunacağından bahis yoktur. Bu hadîslerin araları bulunur, Enes (radıyallahü anh) uzak olduğu için işitmemiştir. Bir de o zaman kendisi çocuktu denilebilir, dersen ben de derim ki; Bu söz merduddur. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatında ise, yirmi yaşlarında bulunuyordu. Binâenaleyh Fahr-i kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin arkasında tam on sene namaz kılar da besmele çektiğini nasıl işitmez. Bu ihtimalden uzak, hattâ müstahîldir. Sonra Hazret-i Enes, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde hadîs rivâyet etmiştir. Ebû Bekr ve Ömer zamanlarında tam erkeklik çağma ermiş; Osman zamanında ise olgunluk devresine vardığı v,e hadîs rivâyet ettiği halde bunu nasıl duymamış olabilir? «en-Nâsih Ve’l-Mensûh» nâm eserinde; «Besmelenin aşikâre okunacağını bildiren hadîsler sahîh bile olsalar, bizim rivâyet ettiğimiz hadîsle nesh edilmişlerdir.» demiş ve Ebû Dâvûd tarikiyle Sâid b. Cübeyr'den rivâyet edilen şu eseri ileri sürmüştür. Saîd: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) besmeleyi Mekke'de iken aşikâre okurdu. Mekke'liler Müseylemetü'r-Rahmân'a taparlardı. Muhammed, Yemâme'nin ilâhına tapıyor, dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) besmeleyi gizli okumaya me'mur oldu. Bir daha vefatına kadar onu aşikâre okumadı» demiştir. Eğer bu hadîs mürseldir, dersen, ben de derim ki: mürseldir. Lâkin Hulefâ-i Râşidin hazerâtmın fiilleri ile kuvvet bulmuştur. Çünkü onlar Resûl-ü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’in son zamandaki umurunu en iyi bilen zevattır. «et-Tevhîd» sahibine şaşarım! ölüp ta besmelenin aşikâre okunacağına dair birçok hadîsler vârid olmuştur. Halbuki Resûl-ü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onu gizli okuduğunu sarahaten bildiren yalnız iki rivâyet vardır. Biri İbn Mugaffel'dendir ve zayıftır. Diğeri Enes'dendir ve o da ihti-cacdan sükûtunu îcab ettirecek derecede mualleldir, diyebilmiştir. Bu olsa olsa basiretsizlikten ve bâtıl olan ifrad derecedeki asabiyetin şiddetindendir. Yukarıda hakkı bildikleri halde zulmeden mutaassıpların halini görmüştün, onlar hakka karşı göz yummuşlardır. Bundan daha acaip olmak üzere, bazıları bu fende yedi tülâ sahibi olduklarım iddia ederler. Bu adam nasıl oluyor da besmelenin aşikâr okunacağım ispat edenlerin hadîsle amel alettâyin lâzımdır, diyebiliyor. Bu adam nasıl cesaret edip te kabulden imtina ettiği bu söz kendinden sâdır olabiliyor. Ona göre, besmelenin aşikâr okunacağını gösteren hangi hadîs sahîh olmuştur ki bu sözü söyleyebiliyor!»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namazda Besmele Aşikar Okunmaz Diyenlerin Delili Bâbı
5-) Besmele Kur'ân'dan mıdır, değil midir meselesini yukarıda kısaca arzetmiştik. Sahîh kavle göre Hanefîler'ce. besmele Kur'ân'dandır. Çünkü mushafın iki kapağı arasına vahiy ile yazılan her şeyin Kur'ân-ı Kerîm'den olduğuna bu ümmetin ulemâsı icma' etmişlerdir. Besmele de o yazılanlar meyânındadır. Buna binaen besmele Kur'ân niyeti ile okunursa İmâm A'zam'a göre farz olan kıraet eda edilmiş olur. Çünkü besmele Kur'ân'dan bir âyettir. Hanefiyye ulemâsından bazılarına göre: Yalnız besmele ile farz olan kıraet eda edilmiş olmaz. Çünkü besmelenin tam bir âyet olup olmadığı ihtilaflıdır. Evzâî'nin ; «Allahü teâlâ, Kur'ân'da besmeleyi yalnız Neml sûresinde inzal buyurmuştur; o tam bir âyet değildir.» dediği rivâyet olunur. Bu suretle besmelenin tam bir âyet olup olmadığı hususunda şekk hasıl olmuştur. Binâenaleyh şekkle kıraet caiz değildir. Kur'ân kasti ile cünüp, hayz ve nifaslı kimselerin besmeleyi okumaları haramdır. Kerhî'nin rivâyetinde kıyasen mesele zahirdir. Çünkü o rivâyete göre cünüp ve emsali kimselere yarım âyet okumak da haramdır. Tahavî rivâyetine göre de haramdır, zîra besmelenin tam bir âyet olması ihtimali vardır. Binâenaleyh mezkûr kimselerin onu okumaları ihtiyaten haramdır. Hanefîye ulemâsının muhakkikleri buna. kaildirler. İbn'l -Mübarek ile Dâvûd-u' Zahirî ve ona tâbi' olanların kavilleri de bu olduğu gibi, aynı kavil İmâm Ahmed b. Hanbe l'den dahi nassen rivâyet olunmuştur. bazılarına göre: Besmele Kür'ân'dan değildir; yalnız Neml süresindeki besmele, oradaki âyetin bir cüz'üdür. İmâm Mâlik'in kavli bu olduğu gibi Hanefîler'le Hanbelîler'den bazıları da buna kail. olmuşlardır. takım ulemâ besmelenin her sûreden bir âyet veya yarım âyet olduğunu söylemişlerdir,. İmâm Şafiî ile ona muvafakat edenlerin meşhur kavli budur. İmâm Şafiî'den diğer bir rivâyete göre besmele" yalnız Fatiha, sûresinin ilk âyetidir; diğer sûrelerin ilk âyeti değildir. Sûre başlarına yazılması ve sûrelere onunla başlanması, onunla te-berrük içindir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in besmeleyi aşikâre okumadığı, sabit olunca onun Kur'ân'dan da olmadığı sübut bulmuştur. Kur'ân'dan olsaydı onu da Kur'ân gibi aşikâre okurdu. Görülmüyormu ki, Kur'ân’ın sair yerleri gibi Neml süresindeki besmeleyi âşikâre okumak vâcibtir. Çünkü oradaki besmele Kur'ân'dandır. Hem besmelenin teavvuz ve iftitah gibi gizli okunması sabit olmuştur. Biz onun mushafta gerek Fatiha, gerekse diğer sûrelerin başlarına yazıldığını görmekteyiz. Fâtiha'dan başka yerlerde âyet olmayınca Fâtiha'dan da âyet olmadığı sübût bulur» demiştir. Şâfiî'nin: «Besmele her sûreden bir âyettir, dediği rivâyet olunur. Şafiî'den önce bunu söyleyen yoktur. Selef arasındaki hilaf yalnız besmelenin fatihadan olup oİmâmasi hususunda idi. O-nun başka sûrelerden bir âyet olduğunu söyleye. göre: Besmele Kur'ân'dandır. Fakat hiç bir sûreden değil, tek basına indirilmiş bir âyettir. Onun için de her sûrenin başında ayrı ayrı okunur. Nitekim «Kevser» sûresi indiği vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz onu okumuştur. Bundan dolayıdır ki; Hâfızuddîn Nesefî; «Besmele Kur'ân'dan bir âyettir, sûrelerin arasını ayırmak için indirilmiştir, demiştir- İbn Abbâs (radıyallahü anhûma)'dan rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) besmele indirilmezden önce sûrenin nerede bittiğini bilmezmiş. Bu hadîsi Ebû Dâvûd ile Hâkim tahrîc etmişlerdir. Hâkim onun Buhârî ile Müslim'in şartlarına uygun olduğunu söylemiştir. besmele her sûrenin başından bir âyet olmasa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu «Kevser» sûresinin başında okumazdı, dersen, ben de derim ki: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in okumasının buna delâlet ettiğini kabul edemeyiz. Bilâkis, onun ayrı bir âyet olduğuna delâlet e-der. Vahiy hadîsi de bunu gösterir. O hadîste: (sallallahü aleyhi ve sellem)’e melek gelerek «Oku» dedi. Resûl-ö Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem): Ben okumak bilmem mukabelesinde bulundu, bu üç defa tekerrür etti sonra melek ona dedi eğer besmele her sûrenin ilk âyeti olsaydı melek te evvelâ onu okurdu.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namazda Besmele Aşikar Okunmaz Diyenlerin Delili Bâbı
916-) Bize Muhammed b. el-M üşen nâ ile İbn Beşşâr ikisi birden Gunder'den rivâyet ettiler. İbn'l Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki: Katfi-de'yi Enes'den rivâyet ederken dinledim. Enes: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr, Ömer ve Osmanla birlikte namaz kıldım. Fakat bunların hiç birinin okuduklarını işitmedim, demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namazda Besmele Aşikar Okunmaz Diyenlerin Delili Bâbı
917-) Bize Muhammed b. el-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Ebû Dâvud rivâyet etti. ki): Bize Şu'be bu isnadla rivâyet et-tİ, şunu da ziyâde eyledi. «Şu'be dedi ki: Katâde'ye sen bunu Enes’den işittin mi? dedim, «evet, bu hadîsi ona biz sorduk» cevabını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namazda Besmele Aşikar Okunmaz Diyenlerin Delili Bâbı
918-) Bize Muhammed b. Mihrân er-Râzi rivâyet etti. ki): Bize Velîd b. Müslim rivâyet etti. ki): Bize Evzâî, Abde'den naklen rivâyet etti ki: ömerü'bnül Hattâb şu kelimeleri aşikâr okurmuş: Katâde'den de rivâyet etmiş ki: Katâde kendisine Enes b. Mâlik'den naklen şu haberi yazmış: Enes dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr, Ömer ve Osman'ın arkasında namaz kıldım, bunların hepsi namaza ile başlarlar, i kırâetin evvelinde ve âhirinde söylemezlerdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namazda Besmele Aşikar Okunmaz Diyenlerin Delili Bâbı
919-) Bize Muhammed b. Mihrân rivâyet etti. ki): Bize Velîd b. Müslim, Evzâî'den naklen rivâyet etti. ki): Bana İshâk b. Abdillâh b. Ebî Talhâ haber verdi ki: Enes b. Mâlik'i bunu anlatırken işitmiş. ikinci tarîkinde Katâde'ye; «Bu hadîsi sen Enes’den işittin mi» diye sorulması, hadîsin muttasıl olup olmadığını anlamak içindir. Çünkü Katâde müdellistir. Müdellisin ise, ancak muttasıl olarak rivâyet ettiği hadîsleri kabul edilir. Katâde'nin evet demesi ile mesele hallolmuştur. Hadîs muttasıldır. İmâm Müslim bu hadîsin 52 numaralı Muhammed b. Mihrân tarîkinda; «Evzâî, Katâde'den de rivâyet etti ki» cümlesini; «Bize Evzâî, Abde Men rivâyet etti» cümlesi üzerine atfetmiştir. Şu halde Evzâî hadîsi hem Abde'den hem de Katâde'den rivâyet etmiş oluyor. Yalnız Abde'den rivâyeti mürsel, Katâde'den rivâyeti muttasıldır. Maksat hadîsin muttasıl olarak da rivâyet edildiğini göstermektir. Müslim'in bunu doğrudan doğruya hem Abde'den, hem de Katâde'den rivâyet edildiğini söylemeyip, atıf sureti ile göstermesi; hadîsi râvîden işittiği lâfızlarla rivâyet etmiş olmak içindir. İmâm Müslim'in bu cihetlere son derece dikkat ettiğini evvelce arz etmiştik. diyor ki: «Bana İbn Hallad haber vererek şunu söyledi. Zeccâc'a Sübhânekenin (ve bi hamdik) kelimesinde (vav) var mı, yok mu diye sordum; olduğunu söyledi. Ve: Bunun mânâsı: seni tenzih ederim, ve sana hamd ederim sana tesbih eylerim, demektir. Buradaki (cedd)’in mânâsı büyüklüktür, dedi». bütünü ile mânâsı şudur: bütün noksanlıklardan tenzih ve hamdinle sana tesbîh eylerim. İsmin mübarek, azametin yücedir. Senden başka İlâh yoktur.» hadîsi Buhârî «Kitâbul - Ezan» da Nesâî de «Kitâbü's Salât» da tahrîc etmişlerdir. Enes'in; «Bunların hiç biri besmeleyi kıraatın başında ve sonunda zikretmezlerdi» sözünden murad, aşikâr okumadıklarını beyandır. Yoksa gizlice besmele çektikleri hususunda söz yoktur. hadîsi Buhârî şârihi Aynî birkaç yönden ele almıştır. Şöyle ki:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namazda Besmele Aşikar Okunmaz Diyenlerin Delili Bâbı