Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı ile İlgili Hadisler

4449-) - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: peygamberin kabul edilen bir duası olur ve her peygamber bu duasını acele etti (yani dünyada etti). Fakat ben (makbul) duamı ümmetime şefaat için sakladım. Bu sakladığım duâ ümmetimden olup da Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmadan ölen herkese nasip olur.) "

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4450-) - “... Ebû Saîd(-i Hudrî) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Âdem oğlunun (yani bütün insanların) büyüğüyüm de böbürlenme yoktur. Kıyamet günü (dirilmek için) yerin yarılmasıyla (kabirden) ilk çıkacak olan da benim. Bununla beraber böbürlenme yoktur. İlk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul olunacak kimse de benim ve (bununla) iftihar etmek yoktur. Kıyamet günü Hamd Bayrağı benim elimde bulunacak. Bununla beraber böbürlenmek yoktur.) "

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4451-) - “... Ebû Saîd(-i Hudrî) (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : ehli olan (yani ebedî olarak cehennemde kalacakları Kur'ân'da bildirilen) cehennemliklere gelince, şüphesiz onlar ateşte ne ölürler ne de yaşarlar (yani devamlı azabta olurlar). Lâkin günahları yüzünden veya hatâları sebebiyle kendilerine cehennem ateşi isabet eden bir takım insanlar da vardır ki ateş onları tam manâsıyla öldürür. Nihayet onlar (yanıp) kömür olunca onlar için şefâata izin verilir ve onlar guruplar hâlinde getirilip cennet nehirlerine dağıtılırlar. Sonra: (Cennet halkına hitaben) : Cennetlik olanlar! Şunların üzerine cennet nehirlerinin sularını dökünüz, denilir. Bunun üzerine (su dökülünce) onlar selin taşıdığı (çamur ve benzeri) kalıntıda olan tohum (hızla) bittiği gibi bitiverirler,) buyurdu. buyruk üzerine cemaattan biri: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (sel durumlarını bilmesi açısından) çölde imiş gibidir, dedi. "

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4452-) - “... Câbir (bin Abdillah) (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre kendisi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim, demiştir: kıyamet günü benim şefaatim, ümmetimden büyük günahlar işleyenleredir.) "

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4453-) - “... Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: şefaat etmek ve (ya) ümmetimin yarısının cennete girmesi arasında muhayyer (serbest) kılındım. Ben şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaat daha umûmî ve daha çok yeterlidir. Siz bu şefaatimi takva sahibi (yani Allah'tan korkup kulluk görevlerini yerine getiren ve yasaklardan sakınan) mü'minler için mi sanırsınız? Hayır (öyle sanmayınız). Ve lâkin o (şefaatim) günahkâr, hatalı ve pis işlere karışan (müslüman) lar içindir.) "

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4454-) - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: kıyamet günü toplanarak : Rabbimize bir şefaatçi göndersek de Rabbimiz bizi bu (sıkıntılı) yerimizden rahata kavuştursa, diyecekler (Bunu söylemeleri için Allah tarafından) gönüllerine ilham edilir (veya onlar bu sıkıntıya gereken önemi verirler. — Bu tereddüd ravi Said'e aittir—). Bunun üzerine mü'minler Âdem (Aleyhisselam) 'a varırlar ve (ona) : Âdem'sin, bütün insanların babasının, Allah seni (kudret) eliyle yarattı ve meleklerini sana secde ettirdi. Artık (ne olur) bizim için Rabbin katında şefaat et de bizi şu (sıkıntılı) yerimizden (kurtarıp) rahata kavuştursun, derler. Fakat Âdem (Aleyhisselâm) : sizin dediğiniz (şefaat) makamında değilim (ve Âdem vaktiyle işlediği hatâyı onlara yakınarak anlatarak bundan dolayı haya eder) ve lakin Nuh'a gidiniz. Çünkü O, Allah'ın yer yüzündekilere gönderdiği ilk resul (elçi)dir, der. Bunun üzerine mü'minler Nuh (Aleyhisselâm) 'a varırlar. O da: sizin dediğiniz (şefaat) mevkiinde değilim, (ve Nûh, hakkında bilgisi olmayan bir şeyi — ki oğlunun aile ferdlerinden oluşu dolayısıyla tufanda boğulmaması isteğidir— Rabbinden dilediğini anlatır ve bundan dolayı haya eder) ve lâkin Halilu'r-Rahmân (yani Allah'ın dostu) İbrâhîm (Aleyhisselâm)’ın yanına gidiniz, der. Sonra mü'minler İbrâhîm peygambere varırlar. Fakat O da sizin dediğiniz şefaat mevkiinde değilim. Ve lâkin Allah'ın kendisi ile konuştuğu ve Tevrat'ı verdiği kulu Mûsâ (Aleyhisselâm)'a gidiniz, der. O da : orada (yani şefaat makamında) yokum (ve Mûsâ bu arada vaktiyle kısas durumu olmaksızın bir adamı öldürdüğünü anlatır) ve lâkin siz, Allah'ın kulu, resulü, kelimesi ve ruhu (denilen) Îsa (Aleyhisselâm)’ın yanına gidiniz, der. Bunun üzerine mü'minler Îsa'ya varırlar. O da : sizin dediğiniz şefaat makamında yokum ve lâkin Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e, Allah'ın kendisinin geçmiş ve gelecek hatâlarını bağışladığı (o yüce) kula gidiniz, der. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: üzerine mü'minler benim yanıma gelirler. Ben de kalkıp giderim) (râvi demiştir ki: Şeyhim: "Ve mü'minlerden İki saf arasında yürürüm" buyruk cümlesini el-Hasan'dan naklen anlattı). Râvi demiştir ki sonra Enes (radıyallahü anh) 'in hadisine döndü. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (sözüne devamla) buyurdu ki : üzerine ben Rabbimin huzuruna çıkmak için izin isterim. Bana izin verilir. Sonra Rabbimi gördüğüm zaman hemen secdeye kapanının. Allah dilediği sürece beni secde hâlinde bırakır. Sonra (bana): kaldır Yâ Muhammed! Ve söyle, işitilirsin; iste, istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin kabul olunur, buyurulur. Bunun üzerine ben (başımı secdeden kaldırarak) O'na, Zâtının bana öğrettiği bir hamd şekliyle hamdederim. Sonra (genel ve özel) şefâatta bulunurum. Bunun üzerine Rabbim bana bir sınır (ve çerçeve) çizer. Ben de o sınır (yani ölçü) içinde kalanları cennete dâhil ederim. Sonra ikinci defa (şefaat için) dönerim ve O'nu görünce secdeye varırım, Allah beni dilediği kadar secdede bırakır. Sonra bana : kaldır (yâ) Muhammed! Söyle, dinlenirsin iste, istediğin verilir ve şefaat et şefaatin kabul olunur, buyurulur. Bunun üzerine ben de başımı kaldırıp O'na bana öğrettiği bir hamd şekliyle hamdederim. Sonra (tekrar) şefaat ederim. Rabbim benim (şefaat edeceğim kimseler) için bir sınır (ve çerçeve) çizer. Ben de o ölçü içine girenleri cennete dâhil ederim. Sonra üçüncü defa (şefaat etmeye) dönerim ve Rabbimi görünce secdeye kapanırım. Rabbim beni dilediği kadar (secdede) bırakır. Sonra : kaldır (yâ) Muhammed! Söyle, işitilirsin; iste, istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin kabul olunur, buyurulur. Ben de başımı kaldırıp O'na bana öğrettiği biçimde hamdederim. Sonra şefaat ederim. Allahım (yine) bana bir sınır tâyin eder. Ben de onları cennete dâhil ederim. Sonra dördüncü kez (Rabbimin huzuruna) dönerek: Rabbî (cehennemde) Kur'ân’ın hapsettiği (yani ebedi olarak cehennemde kalmalarına hükmettiği) kişilerden başka hiç kimse kalmadı, diyeceğim.) ... Râvi demiştir ki: Katade bu hadîsin hemen arkasında şöyle dedi : Ve Enes bin Mâlik (radıyallahü anh), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu da bize rivâyet etti : bir arpa (tanesi) ağırlığınca hayır (yani iman) bulunduğu halde "lâ ilahe illallah = Allah'tan başka ilâh yoktur" diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Keza: kalbinde bir buğday (tanesi) ağırlığınca hayır (yani imân) bulunduğu halde "Lâ ilahe illallah" diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Kalbinde zerre ağırlığı kadar hayır (yani imân) bulunup da "Lâ ilahe illallah" diyen herkes de cehennemden çıkacaktır.) "

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4456-) - “... Osman bin Affân (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: günü üç (zümre) şefaat eder : Peygamberler, sonra din bilginleri, sonra şehîdler.) "

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4457-) - “... Übeyy bin Kâ'b (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: günü olduğu zaman ben peygamberlerin imamı, hatibi ve şefaatlerinin sahibi olurum. (bu sözüm) bir böbürlenme değildir.) "

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4458-) - “... İmrân bin Husayn (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: bir takım (mü'min) insanlar cehennemden benim şefâatımla çıkacaklar (ve cennete girecekleridir. Onlar cehennemlikler, diye adlandırılacaklardır.) "

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4459-) - “... Abdullah bin Ebi'l-Ced'ân (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: ümmetimden bir adamın şefâatıyla Temim oğullan (kabilesi) nden daha çok (mü'min) kimseler muhakkak cennete girecektir,) buyururken işitmiş (ve orada hazır bulunanlar) : Resûlallah! Senden başka bir adam (mı) ? diye sorunca O : (Evet,) buyurmuştur. Abdullah bin Şakîk demiş ki) :Ben (Abdullah bin Ebi’l-Ced’ân'a:) Bu hadîsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den sen kendin (mi) işittin? dedim. O : kendim O'ndan işittim, dedi. "

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4460-) - “... Avf bin Mâlik el-Eşcaî (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : bu gece beni ne hakkında muhayyer (serbest) kıldığını bilir misiniz?) diye (bize) sordu. Biz : ve Resulü (her şeyi) en iyi bilenlerdir, dedik. O: (İşte Rabbim ümmetimin yarısını cennete dâhil etmek ve şefaat (etmem) arasında şüphesiz beni muhayyer kıldı. Ben şefaat etmeyi seçtim,) buyurdu. Biz: Resûlallah! Bizi şefaat edeceğin kimselerden etmesi için Allah'a duâ buyur, dedik. O : her müslümanadır,) buyurdu. "

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı