Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı: ile İlgili Hadisler

1585-) Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Biz Rasûlullah'ın beraberin­de, hacc aylarında, hacc gecelerinde ve hacc hâllerinde (Medine'den) çıktık. Nihayet(Mekke'nin hududu olan) Serif mevkiine indik. dedi ki: Rasûlullah, sahâbîlerine doğru çıktı da: "Sizden her kimin beraberinde hedyi (kurbânı) yoksa ve haccını umreye çevirmek isterse, o (haccını feshedip)umre yapsın! Be­raberinde hedyi bulunan da haccını umreye çevirmesin" buyurdu. dedi ki: Peygamber'in bu Öğretmesinden sonra, sahâbîlerinden umreyi alanlar da oldu, terkedenler de bulundu. Âişe dedi ki: Fakat Rasûlullah ile sahâbîlerinden bir takım kimselerin -ki bunlar kuvvet sahibi kişilerdi- kurbanlıkları beraber­lerinde idi. Bunlar(hacci feshedip) umre yapmaya muktedir değiller­di. Âişe dedi ki: Rasûlullah bu emri verdikten sonra(çadıra) benim yanıma girdi. Ben ise ağlıyordum. Rasûlullah: "Ey kadın! Seni ne ağlatıyor ki?" dedi Ben de: Senin sahâbîlerine söylediğin sözünü işittim. Demek ki ben umreden(tavaf ve sa'y edemiyerek) men' olundum, dedim . "Senin hâlin nedir ki?" dedi. Ben: Namaz kılamıyorum, dedim. Rasûlullah: "Bu sana zarar vermez. Sen de ancak Âdem kızlarından bir kadınsın. Allah, bütün Âdem kızları üzerine yazdığı şeyi senin üzeri­ne de yazmıştır. Böyle olunca sen hacca niyetinde sabit ol. Allah sa­na umreyi de nasîb eder" buyurdu. dedi ki: Rasûlullah'ın bu (Veda) haccında Arafat'a çıktık. Nihayet Minâ'ya geldik. Ben de artık temiz olmuştum. Sonra Minâ'dan çıktım. (Ve Mekke'ye gelip) Beyt'e ifâda tavafı yaptım. Âişe de­vam edip dedi ki: Sonra Minâ'dan sonuncu dönüşte, Rasûlullah'ın beraberinde yola çıktım. Rasûlullah Muhassab mevkiine gelip, ko­nakladı. Biz de O'nunla beraber orada konakladık. Rasûlullah, kar­deşim Abdurrahmân ibn Ebî Bekr'i çağırdı ve: "Kızkardeşini haremden çıkar, (hıll ile harem hududunda)um­re niyetiyle ihram ve telbiye yaptır.(Tavaf ve sa'y ettikten)sonra ih­ramdan çıkınız, sonra buraya geliniz. Ben burada ikiniz benim yanıma gelinceye kadar sizleri gözlüyorum" buyurdu. devamla şöyle dedi: Kardeşimle birlikte çıktık. Nihayet (Ten'îm'de) ihrâmlandiktan; tavaf ve sa'yi de yaptıktan sonra, seher vaktinde Rasûlullah'ın yanına geldim. Rasûlullah: "Umreyi bitirdiniz mi?" dedi. Ben de: Evet bitirdik, dedim. üzerine Rasûlullah, sahâbîlerine (Medîne'ye doğru) hareketi ilân etti. İnsanlar hareket ettiler. Rasûlullah da Medîne'ye yönelici olarak yürüdü . dedi ki: Hadîsteki "Dayra", "Dara yadîru dayran" fiilindendir. Bu fiilde "Dara yadûru davran" dahî denilir. Ve (ma'nâsı) "Darra yadurru darran"dır .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3384-) Bana Saîd ibnu Cubeyr, İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs ettiki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): yalın ayak, vücûdunuz çıplak, erlik yerleriniz sünnetsiz olarak haşr olunacaksınız"buyurdu. " (Hatırla) o günü ki, biz göğü, kitâbların sahîfesini dürüp büker gibi düreceğiz. İlk yaratışa nasıl başladıksa, üzerimizde hakk bir va'd olarak, yine onu iade edeceğiz. Hakikatte failler biziz" (el-Enbiyâ: 104) âyetini okudu. Ve şöyle devam etti: günü(peygamberlerden) ilk elbise giydirilecek kişi İbrahim'dir. Yine kıyâmet günü sahâbîlerimden bâzı kimseler yakalanıp sol tarafa (cehennem tarafına) götürülürler. Ben hemen: Onlar benim sahabilerimdir, benim sahâbîlerimdir, derim de bana: Emin ol ki, Sen bunlardan ayrıldığından beri onlar ökçelerine basarak geri dönmüş mürtedlerdir! diye cevâb verilir. Ben de Allah 'ın sâlih kulu ve peygamberi Îsâ 'nın dediği gibi derim”: içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcü idim. Fakat Sen beni içlerinden alınca, üstlerinde nigehbân yalnız Sen oldun. Zâten Sen her zaman her şeye hakkıyle şâhidsin. Eğer kendilerine azâb edersen, şübhe yok ki, onlar Sen'in kullarındır. Eğer onları mağfiret edersen mutlak gâlib, yegâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakîkaten Sen'sin Sen"(d-Mâide: 117-118).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3385-) Ebû Saîd el-Makburî'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Kıyâmet gününde İbrahim, kendi babası Âzer ile Âzer'in yüzü üzerinde bir simsiyahlık ve toz toprak olduğu hâlde karşılaşır. İbrahim babasına: Ben sana dünyâda iken bana âsî olma demedim mi? der. Babası da ona:' İşte bu gün ben sana âsî olmayacağım! der Bunun üzerine İbrahim: Ey Rabb 'im! Sen bana insanların yeniden diriltilecekleri gün, beni zelîl ve rüsvây etmeyeceğini va'd etmiştin. Şimdi Allah'ın rahmetinden çok uzak olan babamın vaziyetinden daha arlandırıcı ve utandırıcı hangi rüsvâyhk olabilir? der. Allah da: (Yâ İbrâhîm!)Ben cenneti kâfirlere haram kılmışımdır, buyurur. sonra Yüce Allah tarafından: Yâ İbrâhîm, şu iki ayağının altındaki nedir? denilir. bakar ve ayakları arasında kana bulanmış bir sırtlan görür (ki, İbrahim'in babası bu çirkin surete çevrilmiştir). Bu çirkin manzara üzerine onun ayaklarından yakalanır ve ateşe (yani cehennemin içine) atılır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3386-) Bukeyr ibn Abdillah, İbn Abbâs'ın hizmetçisi Kurayb'den tahdîs etti ki, İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -Mekke fethi günü- Beyt'e, yani Ka'be'ye girdi ve Ka'be'nin içinde İbrâhîm ile Meryem'in resimlerini buldu da: "Dikkat edin, bu Kureyş'e ne oluyor? Muhakkak ki onlar, içinde suret bulunan bir eve meleklerin girmeyeceğini işitmişlerdir. Şu İbrâhîm (elinde fal oklarıyle) sûretlendirilmiş! İbrâhîm'in bunlarla kısmet araması nasıl olur? (o bundan ma'sûmdur)" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3387-) İkrime'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan haber verdi ki: Peygaber (sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklerin Ka'be'de yapmış oldukları resimleri görünce Beyt'in içine girmedi, nihayet emretti de, o resimler giderildi. Peygamber, İbrâhîm ile İsmail'in suretlerini ellerinde ezlâm denilen fal kalemleri olduğu hâlde gördü de: "Allah bunları yapanları öldürsün. Allah'a yemîn ederim ki, bu iki peygamber hiçbir zaman böyle fal kalemleriyle rızk ve kısmet aramamış, istememişlerdir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3388-) Keysân'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah'a: Yâ Rasûlallah, insanların(Allah yanında) en çok kerem ve ihsana nail olanı kimdir? diye soruldu. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "İnsanların (hayır işlemek yönünden) en takvâlı olanıdır" buyurdu. soranlar: Biz Senden amel yönünden kerem sahibi olan kişiyi sormuyoruz, dediler. üzerine Rasûlüllah: "Öyleyse(şeref yönünden de) Allah'ın Peygamberi Yûsuf'tur. Yûsuf, Allah'ın Peygamberi (Ya'kûb'un) oğludur. Oda Allah'ın Peygamberi (İshâk'ın) oğludur. O da Halilullah İbrahim'in oğludur" buyurdu. soranlar: Biz Sana bundan da sormuyoruz, dediler. Bu defa Rasûlüllah: "Sizler Arab şeceresinin asıllarından (ana soylarından) soruyorsunuz. Arab'ın Câhiliyet zamanında hayırlı olanları ilim üzere hareket ederlerse, İslâm devrinde de en hayırlılarıdır" buyurdu. Usâme Hammâd ibn Seleme ile Mu'temir ibn Süleyman bu hadîsi yine Ubeydullah el-Umerî'den; o da Saîd el-Makburî'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den olmak üzere söylediler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3389-)  Bize Semure'ibn Cundeb (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ''Bu gece bana (ru'yâmda) her zaman gelen iki melek (Cibrîl ile Mîkâîl) geldi. Bunlarla beraber gittik, nihâyet uzun boylu bir kişinin yanına vardık ki(göğe doğru yükselen) boyunun uzunluğundan onun başını hemen hemen göremiyordum. O uzun boylu zât İbrahim Halîl (sallallahü aleyhi ve sellem)'dir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3390-) Bize Abdullah ibnu Avn, Mucâhid ibn Cebr'den haber verdi. O İbn Abbâsradıyallahü anhüma'tan işitmiştir. İbn Abbâs'a Deccâl'i zikredip: Onun iki gözünün arasında "Kâfir" yahut "KFR" yazılmıştır, dediler. İbn Abbâs: Ben bunu Rasûlüllah'tan işitmedim. Fakat Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İbrahim'e gelince, onu görmek isterseniz (kendisini kasdederek) sahibinize bakınız. Mûsâ ise buğday renkli, etli ve toplu gövdelidir. Lifle yularlanmış kızıl bir deve üzerinde Ezrak vâdîsi içinde akıp gidiyordu. Sanki şimdi ona bakıyor gibiyim ".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3391-) Ebu'z-Zinâd'dan; odael-A'rac'dan tahdîs etti ki, Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Îbrâhîm aleyhi's-selâm seksen yaşında iken (Şâm yakınındaki) Kaddûm-Kadûm-da sünnet oldu" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3392-)  Bize Ebu'z-Zinâd, şeddesiz olarak "Kadûm’la" diye tahdîs etti. Bu hadîsi Ebu'z-Zinâd'dan rivayet etmekte Abdurrahmân ibnu İshâk, Şuayb'e mutâbaat etmiştir. bunu Ebû Hureyre'den rivayet etmekte Şuayb'e yahut Abdurrahmân ibn İshâk'a Aclân mutâbaat etmiştir. yine bu hadîsi Muhammed ibn Amr da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere rivayet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3393-) Bana Cerîr ibn Hazım, Eyyûb es-Sahtıyânî'den; o da Muhammed ibn Sîrîn'den haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "İbrahim -salât ve selâm ona- yalnız üç defa (başka ma'nâya çevirerek) yalan söylemiştir" buyurdu. ibn Sîrîn'den; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: İbrâhîm Peygamber yalnız üç defa yalan söylemiştir: Bunlardan ikisi Azîz ve Celîl olan Allah'ın zâtı ve rızâsı içindir: Puta tapanlara "Ben hastayım" demesi ve "Belki putların şu büyüğü bu kırma işini işlemiştir" demesi. Rasûlüllah üçüncüsü için de şöyle demiştir: "İbrâhîm günün birinde (bir kadın güzeli olan eşi) Sâre ile beraber ansızın cebbarlardan azılı bir zâlimin memleketine uğrayıvermişti. Adamları tarafından o zâlim hükümdara: Şehre yolcu bir kimse gelmiştir. Beraberinde insanların en güzeli bir kadın vardır, diye haber verildi. melik, İbrahim'e haber gönderdi. Geldiğinde Sâre'den söz ederek: Bu kadın kimdir? diye sordu. İbrâhîm: (Dîn yönünden) kızkardeşim, dedi. Sonra İbrâhîm, Sâre'nin yanına geldi ve: Yâ Sâre, yeryüzünde (bizim îmân ettiğimiz esâslara) benden ve senden başka îmân eden hiçbir kişi yoktur. Bu melik, bana seni sordu. Ben de ona senin benim kızkardeşim olduğunu haber verdim. Sakın benim sözümü yalan çıkarma, dedi. zâlim melik Sâre'ye elçi gönderip çağırttı. Sâre onun yanına girince melik eliyle Sâre'ye uzanmaya davrandı, bu anda adam bir hâle yakalandı, nefesi boğuldu. Hemen Sâre'ye: Benim için Allah 'a duâ et, ben sana zarar vermeyeceğim, dedi. Sâre, Allah 'a (onun çözülmesi için) duâ etti. Duâ akabinde adam o hâlden salıverildi. Sonra Sâre'ye ikinci defa uzandı. Bu sefer de birincideki gibi yahut ondan daha şiddetli bir hâle yakalandı. Yine Sâre 'ye: Benim için Allah 'a duâ et, ben sana zarar vermeyeceğim, dedi. Sâre yine dua etti, o da yine çözüldü ve kapıcılarından bâzısını çağırdı da: Sizler bana insan getirmediniz, sizler bana ancak bir şeytan getirdiniz, dedi. Hâcer'i Sâre'ye hizmetçi olarak hediye etti. Sâre, İbrahim'e geldi. İbrâhîm, dikelmiş namaz kılıyordu. Eliyle "Mehye" yânı hâlin nedir? diye işaret etti. Sâre: Allah kâfirin yahut fâcirin tuzağını kendi göğsüne çevirdi ve Hâcer'i de bana hizmetçi verdi, dedi." Hureyre: İşte bu Hâcer sizin ananızdır, ey semâ suyunun oğulları, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3394-) Bize İbnu Cureyc, Abdulhamîd ibn Cubeyr'den; o da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den; o da Ümmü Şerîk (radıyallahü anh)'ten haber verdi ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) alaca kelerin öldürülmesini emretmiş ve: "O (İbrâhîm Peygamber ateşe atıldığı zaman) İbrâhîm 'in üzerine ateşi üfürüyordu" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3395-) Bana İbrâhîm, Alkame'den tahdîs etti ki, Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: "İmân edenler, bununla beraber îmânlarını haksızlıkla da bulaştırmayanlar işte ancak onlardır ki, korkudan emîn olmak hakkı kendilerinindir. Onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir" (el-En'âm: 82) âyeti indiği zaman bizler: Yâ Rasûlallah, hangimiz nefsine zulmetmez? dedik. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "İş, sizin der olduğunuz gibi değildir: "İmânlarına zulüm karıştırmayanlar'' demek, şirk karıştırmayanlar demektir. Sizler Lukmân 'in kendi oğluna söylediği şu sözü işitmediniz mi: "...Oğulcağızım, Allah 'a ortak koşma. Çünkü şirk elbette büyük bir zulümdür" (Lukmân: 13).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3430-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Geceleyin yürütüldüğüm zaman Musa'yı gördüm. Baktım ki Mûsâ, Yemen'in Şenûe kabilesi erkeklerinden biri gibi uzun boylu, balık etli bir zâttır. Îsa'yı da gördüm. Baktım ki, o, orta yapılı, sanki hamamdan çıkmış gibi al çehreli idi. (Ben İbrâhîm'i de gördüm.) Çocukları içinde İbrahim 'e en çok benzeyeni benimdir. Sonra bana birinin içinde süt, diğerinde şarâb bulunan iki kap getirildi. Cibril bana: Bunlardan hangisini istersen iç, dedi. Ben sütü aldım ve onu içtim. Bana: Fıtratı aldın. Eğer sen şarâbı almış olaydın, ümmetin azgın olurdu, denildi.".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Babı:
3431-) Katâde şöyle demiştir: Ben Ebû'l-Âliye'den işittim: Bize Peygamberimizin amca oğlu, yani İbn Abbâs tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Hiçbir kul için 'Ben Yûnus ibn Mettâ'dan hayırlıyım' demek lâyık olmaz" buyurmuş ve Yûnus'u babası Mettâ'ya nisbet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Babı:
3432-) Ve yinePeygamber geceleyin yürütüldüğü vakti zikretti de: "Mûsâ buğday renkli, uzun boyludur; sanki Yemen 'in Şenûe kabilesi erkeklerinden biri gibidir" buyurdu. Ve yine Rasûlüllah: "İsâ toplu vücûdlu ve orta boyludur" buyurdu. Cehennem'in bekçisi olan Mâlik'i de zikretti, Deccâl’i de zikretti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Babı:
3433-) Saîd ibn Cubeyr'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan şöyle tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldiği zaman Medîneliler'i bir gün, yani âşûrâ günü oruç tutarlar buldu.(Peygamber: Bu nedir? diye sorunca) Onlar: Bu büyük bir gündür. Bu öyle bir gündür ki, Allah bu günde Musa'yı (ve ümmetini düşmanlarından) kurtardı ve Fir'avn hanedanını da denizde boğdu. Onun için Allah'a şükr olarak bunda oruç tuttu, dediler. üzerine Peygamber: "Ben Musa'ya Yahudiler'den daha yakınım" buyurdu da kendisi bu günü oruç tuttu ve bu gün oruç tutulmasını emretti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Babı:
3460-) Bize Şu'be, Muhammed ibn Ziyâd'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cinn taifesinden bir ifrit, dün gece namazımı kesip bozmak için bana ansızm hücum etti. Allah beni gâlib getirip ona istediğimi yapma kuvveti verdi. Ben onu yakaladım ve hepiniz onu güresiniz diye mescidin direklerinden birine bağlamak istedim. Fakat kardeşim Süleyman Peygamber'in: Rabbim bana mağfiret et ve benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülkü bana bağışla (Sâd: 35) duasını hatırladım da, ifriti köpek gibi kovdum". insten ve cânn taifesinden mütemerrid yânı çok inadçı, isyancı, kibirli demektir. Bu "Zebîne" gibidir; bunun cem'i de "ez-Zebâniyetu"dur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3461-) el-A'rac'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Davud'un oğlu Süleyman: Ben bu gece yetmiş kadını dolaşacağım da onlardan herbiri Allah yolunda mücâhede edecek birer süvârî oğlana gebe kalır, diye kesin konuştu. Arkadaşı olan melek ona: İnşâallah de, dedi. O diliyle inşâallah demedi. O hakîkaten o kadınları dolaştı, fakat içlerinden yalnız biri iki şıkkından biri düşük bir oğlana hâmile kalmıştır". Süleyman İnşâallah deseydi, elbette o çocukların hepsi Allah yolunda cihâd ederlerdi" buyurdu. Şuayb ile İbnu Ebi'z-Zinâd "Doksan kadın" demişlerdir ki, bu daha sahihtir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3462-)  Ebû Zerr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben bir kerresinde: Yâ Rasûlallah, ilk konulan mescid hangisidir? dedim. Rasûlüllah: “el-Mescidu’l-Harâm'' buyurdu. Ben: Sonra hangisi? dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sonra el-Mescidu'l-Aksa" buyurdu. Ben: Bu iki mescidin kuruluşu arasında ne kadar zaman vardır? dedim. "Kırk sene" buyurdu, sonra şunu söyledi: "Sana namaz her nerede yetişirse, sen namazı orada kıl, bütün yeryüzü senin için bir mesciddir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3463-)  Bize Ebû'z-Zinâd haber verdi; ona da Abdurrahmân ibn Hürmüz tahdîs etmiş ki, o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işitmiş; o da Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan şöyle buyururken işitmiştir: "Benim benzerimle insanların benzeri şu bir kişinin hâli gibidir ki, o bir ateş yakmış, kelebekler ve şu birtakım hayvanlar ateşe düşmeye başlarlar".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3464-) Yine dedi ki: "İki kadın ve beraberlerinde onların iki oğlan çocukları vardı. (Bunlar yolda giderken) kurt geldi, bunlardan birisinin çocuğunu kapıp gitti. Bunun üzerine (çocuğunu kurt kapan büyük) kadın, arkadaşı küçük kadına: Kurt senin çocuğunu götürdü, dedi. Diğer kadın da: Hayır, senin çocuğunu götürdü, dedi. bu iki kadın muhakemelerini Davud'a arzettiler. O da büyük kadın lehine hükmetti (Kurdun kaptığı çocuk, küçük kadına âid oldu). Bunlar mahkemeden çıkıp Davud'un oğlu Süleyman'a gittiler. Ve babasının hükmünü yeniden ona bildirdiler. O da: Bana bir bıçak getirin de çocuğu iki kadın arasında paylaştırayım, dedi. üzerine küçük kadın: Aman öyle yapma! Allah sana merhamet etsin! Çocuk bu kadınındır, dedi. bu söz üzerine çocuğun küçük kadına âid olduğuna hükmetti". Hureyre: Vallahi ben "Sikkîn" sözünü o güne kadar hiç işitmemiştim; biz bıçağa sâdece "Müdye" diyorduk, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3528-) Bize Ebû Bekr ibn Ayyaş, Ebû Husayn'dan; o da Saîd ibn Cubeyr'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs etti: "Sizi birbirinizle tanışmanız için büyük büyük cem'iyyetlere ve kabilelere ayırdık" (el- (Hucûrât: 13) hakkında İbn Abbâs: "eş-Şuûb" büyük büyük kabileler topluluğu; kabileler ise batn, soylar topluluğudur, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3529-)  Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir:Rasûlüllah'a: Yâ Rasûlallah, insanların en şereflisi kimdir? diye soruldu. O da: "Günahtan en çok sakınanlarıdır" diye cevâb verdi. Sahâbîler: Biz sana dînen ve ahlâkan en şerefli olan kimseyi sormuyoruz (biz kökü yönünden en kerîm olan kimseyi soruyoruz), dediler. aleyhi ve sellem): "Öyle ise Allah'ın Peygamberi Yûsuf'tur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3530-) Tâbiûn'dan Kuleyb ibn Vâil tahdîs edip şöyle demiştir: Bana Peygamber'in üvey kızı Zeyneb ibnetu Ebî Seleme tahdîs etti. Kuleyb dedi ki: Ben, Zeyneb'e: Bana haber ver, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mudar'dan mıdır? Diye sordum. da: Ya kimden olacak? Rasûlüllah (Kureyş'in büyük babası) Mudar (ırkın)dan(ve onun bir şu'besi olan) Nadr ibn Kinâne oğulları'ndan idi, diye cevâb verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3531-) Yine Kuleyb dedi ki: Bana Peygamber'in üvey kızı tahdîs etti. Ben onun Zeyneb olduğunu zannediyorum. O da: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dubbâ'dan, hantem'den, mukayyar'dan ve müzeffet'ten (yani bu isimlerle anılan kaplara hurma yahut üzüm şırası koymaktan) nehyetti, dedi. de ona: Bana haber ver, Peygamber kimin soyundan idi; Mudar'dan mı idi? diye sordum. da: Ya kimden olacak? Peygamber Mudar'dan, Nadr ibn Kinâne(kabîlesi) çocuklarından idi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3532-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: insanları ma'denler gibi (kimi hâlis, kimi kalp) bulursunuz. İnsanların câhiliyet devrinde hayırlı olanları, dînî emirleri anlayıp amel ettikçe, İslâm devrinde de hayırlılarıdır. Siz şu emaret (devlet başkanlığı, valilik, kumandanlık) hususunda da insanların hayırlısı, (emîr olmazdan evvel) emarete çok isteksiz olan (emirlik arzu etmeyen) kimseleri bulursunuz. İnsanların şerrlisi de ikiyüzlü olan şu (münafık) kimselerdir ki (iki sınıf halk arasında) onlara bir yüzle gelirler, bunlara da başka bir yüzle gelirler".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3533-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: şu emaret işinde Kureyş'e tâbi' idiler. Arablar'ın müslimleri (Hanîfler) Kureyş'in müslimlerine; müşrikleri de Kureyş'in müşriklerine uyarlardı. İnsanlar ma'denler gibidirler. Onların câhiliyette hayırlı olanları, dîni anladıkları zaman İslâm devrinde de hayırlılarıdırlar. Siz insanların hayırlısı, emîr oluncaya kadar emirliği çok ağır görenleri (onu hiç arzu etmeyen kimseleri) bulursunuz".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
6132-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şu kadar ve şu kadar zaman ikaamet etti ki, bu müddet içinde O'na ehline varmaz olduğu hâlde ehline varıp mübaşeret ettiği hayâlı verilirdi. dedi ki: Bir gün bana: "Yâ Âişe! Şübhesiz Allah bana, hakkında fetva istemiş olduğum bir iş hususunda fetva vermiştir. Şöyle ki: Bana iki kişi geldi. Bunlardan biri ayaklarımın yanına, diğeri de başımın yanına oturdu. Ayalarımın yanındaki, başımın yanındakine: Bu adamın nesi var (bunun hastalığı nedir)? diye sordu. Oda: Tıbb yapılmış, yânı sihir yapılmıştır, dedi. Ona kim sihir yapmış? deyince, öbürü: Lebîd ibn A'sam, diye cevâb verdi. Sonra: Bu sihir ne ile yapılmıştır? diye sordu. O da: Zervân Kuyusu'nun içinde büyük bir taşın altında bir tarak, saç ve sakal tarantısında erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile yapılmıştır, diye cevâb verdi" dedi. sahâbîleriyle beraber çıkıp) bu kuyuya gitti ve: "İşte bana ru'yâmda gösterilmiş olan kuyu budur. Kuyunun başındaki, etrafındaki hurma ağaçlarının uçları, sanki şeytânların başları gibidir; onun suyu da (değersizliğinden veya içine atılan şeylerin karışmasından dolayı) kına boyası gibi bozuk renklidir" dedi. emretti de o şeyler dışarı çıkarıldı. Âişe, büyüyü kasdederek: Yâ Rasûlallah! Bunu ve failini yaysaydın da onu rüsvây etseydin! dedi. "Allah bana şifâ vermiştir. Ben bunu söyleyip de insanlar üzerine sihir şerrini yaymak istemem" buyurdu. Velîd ibn A'sam, Zurayk oğullarından Yahûdîler'in yemînli dostu olan bir adamdır, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
6757-) Bize İbnu Ebî Adiyy, Şu'be'den; o da Süleyman'dan; o da Mansûr'dan; o da Ebû Vâil'den; o da Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir müslümân kişinin -yahut: bir kardeşinin- malını koparıp almak için yatan bir yemîn ederse, Allah 'a, kendisine gadablı olduğu hâlde kavuşur". üzerine Allah, Rasûlü'nün bu teblîğini tasdik olarak "Hakîkat Allah 'a olan ahidlerine ve yeminlerine bedel az bir bahâyı satın alanlar; işte onlar: Onlar için âhirette hiçbir nasîb yoktur..."(Âlu İmrân: 77) âyetini indirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
6758-) Süleyman ibn Mihrân kendi hadîsinde şöyle dedi: el-Eş'as ibn Kays meclise uğradı da: Ebû Abdirrahmân size ne tahdîs ediyor? diye sordu. Oradakiler ona: Şöyle şöyle olan hadîsi söyledi, dediler. üzerine el-Eş'as: Bu âyet benim hakkımda indi. Şöyle ki: Bir amca oğlumun arazisinde bana âid bir kuyu vardı. (Bu kuyuda ihtilâf ettik.) Ben Rasûlüllah'a gidip da'vâmı arzettim. Rasûlüllah: " (Kuyunun sana âid olduğuna dâir) beyyinen hazır olsun yahut onun yemini olur" buyurdu. Ben: Yâ Rasûlallah! Bu takdirde o zât bu kuyunun kendisinin olduğuna yalan yere yemîn eder, dedim. Bunun üzerine Rasûlüllah:"Her kim müslümân bir kişinin malını koparıp almak için yalancı olduğu hâlde bir yemîni sabr üzerine (yani kendini yalana habseden bir yemîn üzerine) yemîn ederse, o kimse kıyâmet gününde Allah'a, Allah kendisine gadab etmiş olduğu hâlde kavuşacaktır"buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7433-) ez-Zuhrî'den (o, şöyle demiştir): Bana Alî ibnu Hüseyin haber verdi, ona da babası Hüseyin ibn Alî (radıyallahü anh) haber verdi; ona da babası Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh) haber verip şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece kendisine ve Rasûlüllah'ın kızı Fâtıma aleyha's-selâma ziyaret için geldi de, bu ikisine hitaben: "Sizler namaz kılmaz mısınız?" buyurdu. (Bu sorusu ile teheccüd kılmayı teşvik ediyordu.) dedi ki: Ben: Yâ Rasûlallah! Nefislerimiz ancak Allah'ın elindedir. Bizi uyandırmak istediği zaman uyandırır! dedim. O' na bunu söylediği zaman Rasülullah geri döndü ve Alî'ye hiçbir cevâb vermedi. Sonra Rasûlüllah dönüp giderken Alî O' ndan, dizini vurarak: insan ne kadar da çok cidalci oluyor!” (el-Kehf: 54) âyetini söylemekte olduğunu işitmiştir. Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Sana geceleyin gelen "Târık"tır. (Işığı ile karanlıkları deldiği için) "en-Necmu’s-sâkibu" (et-Târık: 3) denilir. "et-Târık (Yıldız)”; "es-Sâkıb (Ziya saçan)"dır. Ateş yakacak kimseye emir fiili olarak "Eskıb nârake (Ateşini ziyâlandır)" denilir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-itisâm Bi'l-kitâbi…
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7434-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz mescidde bulunduğumuz sırada Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bizim yanımıza çıktı da: "Haydin Yahûdîler'in yurduna yürüyün!'' buyurdu. O'nun beraberinde yola çıktık, nihayet Yahûdîler'in, içinde âlimlerinin Tevrat okudukları Beytu'l-Mıdrâs'a vardık. Peygamber ayakta dikilip onlara nida ederek: "Ey Yahudi topluluğu! İslâm Dîni'ne girin ki, selâmette olunuz!" buyurdu. üzerine Yahudiler: Sen elçiliğini teblîğ ettin yâ Eba'l-Kaasım! dediler (ve O'na itaate yanaşmadılar). dedi ki: Rasûlüllah onlara: "Ben ancak bunu, yânı 'İslâm'a girin, selâmette olun' tebliğimin gerçekleşmesini istiyorum" dedi. yine: Sen risâletini teblîğ ettin yâ Eba'l-Kaasım! dediler. Rasûlüllah onlara tekrar: "Ben ancak bunu; 'İslâm'a girin, selâmette olun' tebliğimin gerçekleşmesini istiyorum" buyurdu. Rasûlüllah bu sözünü üçüncü defa onlara söyledi de ardından şöyle buyurdu: "Biliniz ki, Arz ancak Allah'a ve Rasûlü'ne âiddir. Ben sizleri bu arazîden çıkarmak istiyorum. Bunun için sizden her kim kendi malından taşıyamıyacağı birşeyi olursa onu satsın. Yoksa iyi biliniz ki, Arz ancak Allah’a ve Rasûlü'ne âiddir”.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-itisâm Bi'l-kitâbi…
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7468-) Abdullah ibn Dînâr, İbn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Gaybın anahtarları beştir ki, onları Allah 'tan başkası bilemez. Rahimlerin ne artırıp ne eksilttiğini Allah'tan başkası bilemez. Yarın ne olacağını Allah' tan başka hiçbir kimse bilemez. Yağmurun ne zaman geleceğini de Allah'tan başka kimse bilemez. Hiçbir nefis hangi yerde öleceğini bilemez. Allah'tan başka hiçbir kimse kıyâmetin ne zaman olacağını bilemez”.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7469-) Bize Sufyân es-Sevrî, İsmail'den; o da eş-Şa'bî'den; o da Mesrûk'tan tahdîs etti ki, Âişe (r.anha)Mesrûk'a: Her kim sana "Muhammed (Mîrâc gecesinde) Rabb'ini gördü" diye tahdîs ederse, yalan söylemiştir. Çünkü Allah: "O'na gözler erişemez O ise bütün gözleri ihata eder..." (el-En'âm: 103) buyurur. Yine sana Muhammed'in gaybı bilir olduğunu kim tahdîs ederse, muhakkak o da yalan söylemiştir. Çünkü Yüce Allah: "De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah 'tan başka kimse bilmez..." (en-Neml: 65) buyuruyor, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7472-) Bize Hüseyin el-Muallim tahdîs etti. Bana Abdullah ibnu Bureyde, Yahya ibn Ya'mer'den; o da Ibn Abbâs (radıyallahü anh)'tan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle duâ ederdi: bi-izzetike’llezî lâ ilahe illâ ente lâyemûtu ve’l-cinnu ve’l-insu yemûtûne(Allah'ım, Sen'in izzetine sığınırım, Sen o kudret sahibisin ki, Sen'den başka ibâdet edilecek ma'bûd yoktur, yalnız Sen varsın! Ve Sen ebedî hayât sahibisin. Halbuki cinn ve ins -görülen ve görülmeyen bütün varlıklar- ölürler)".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7473-) Bize Şu'be, Katâde'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti Ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cehennemin içine kâfirler devamlı atılır durur". şöyle dedi: Bana Halîfe ibn Hayyât söyledi: Bana Yezîd ibn Zuray' tahdîs etti: Bana Saîd ibn Ebî Arûbe, Katâde'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten ve (yine bana Yezîd ibn Zuray' ile) Mu'temir ibn Süleyman'dan; o, şöyle demiştir: Ben babam Süleyman'dan işittim; o da Katâde'den; o da Enes ibn Mâlik'ten ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cehennemin içine kâfirler atılır durur. Cehennem de: Daha ziyâde var mı? der. Nihayet Âlemlerin Rabbi ona ayağını koyacak da cehennem, bâzısı bâzısına toplanıp, dürülecek. Sonra cehennem: Yâ Rabb! Sen 'in izzetine ve keremine yemîn ederim ki, yeter, yeter! diyecek. Ve cennet ise (içine girenlerle) devamlı artıp büyüyecek, nihayet Allah onun (boşluğunu doldurmak) için yeniden birtakım halk yaratıp da bunları kalan cennet fazlalığında iskân edecektir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7616-) Ibn Abbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Sizler kitâb ehli olanlara onların kitâblarından nasıl suâl sorarsınız? Halbuki sizin yanınızda tahrîf ve tebdîlden hâlî ve kendisine başka birşey karışmamış olarak okumakta olduğunuz semavî kitâbların Allah'a zamanca en yakın bulunan Allah Kitabı vardır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7617-) ez-Zuhrî’den (o şöyle demiştir): Bana Ubeydullah ibnu Abdillah haber verdi ki, Abdullah İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)şöyle demiştir: Ey müslümânlar topluluğu! Sizler kitâb ehli olanlardan herhangi birşeyi nasıl sorarsınız? Halbuki Allah'ın, Peygamberiniz(sallallahü aleyhi ve sellem) üzerine indirmiş olduğu, Allah'a lâfız, nuzûl ve Allah'tan haberlerin hâlisi olarak en yenisi ve başka şeyle karışmamış olanı, sizin Kitâb'ınızdır. Halbuki Allah sizlere Kur'ân'ında ve Rasûlü'nün diliyle, Kitâb ehli olanların Allah'ın kitâblarını tebdil etmiş ve tağyîr edip başkalaştırmış olduklarını ve onların bu kitâblan kendi elleriyle yazıp, onlar sebebiyle az bir bahâyı satın almaları için: "Bu Allah'ın katındandır" dediklerini tahdîs edip bildirmiştir. Size gelmiş olan ilim, sizleri onlara sormaktan nehyetmiyor mu? Hayır vallahi, bizler onlardan hiçbir kimsenin, Allah'ın sizlere indirmiş olduğu Kitâb'dan birşey soranını görmemişizdir!.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7650-) Bize Eyyûb, Ebû Kılâbe'den ve el-Kaasım et-Teymî'den tahdîs etti ki, Zehdem şöyle demiştir: Bu Cerm kabilesi ile Eş'arîler arasında bir sevgi ve bir kardeşlik vardı. Cerm kabilesinden olan bizler Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin yanında bulunuyorduk. O sırada ona içinde tavuk eti olan bir yemek yaklaştırıldı. Ebû Musa'nın yanında Teymullah oğulları'ndan, Arab'dan başka milletlerden gibi olan bir zât vardı. Ebû Mûsâ onu yemeğe çağırdı. O da: Ben tavuğu bir kerre tiksindiğim pis bir şeyi yerken gördüm de, onun etini yememeğe yemin ettim, dedi. Mûsâ ona şöyle dedi: Gel de ben sana bu konuda bir hadîs tahdîs edeyim: Ben Eş'arîler'den bir topluluk içinde Peygamberin yanına gitmiş, kendisinden bizlere cihâda gitmek üzere binek ve yük taşıma hayvanları vermesini istiyorduk. Peygamber:"Vallahi ben sizleri develere yükleyemem, benim yanımda sizleri yükleyeceğim develer yoktur" diye yemîn etti. Bu arada Peygamber'e bir mikdâr ganimet develeri getirildi. Bunun üzerine Peygamber bizleri sorup: "O Eş'arîler topluluğu nerede?" dedi. Bizlere hörgüçleri beyaz birkaç tane deve verilmesini emretti. Bundan sonra gittik ve kendi aramızda: Biz ne yaptık? Rasûlüllah bizleri develere yüklemeyeceğine ve yanında bizi yükleyecek develer olmadığına yemin etti, sonra da bizleri develere yükledi. Bizler Resûlüllah’a yeminini unutturduk. Vallahi biz ebeden felah bulmayız! dedik. Ve akabinde Rasûlüllah'ın yanına döndük de O'na bu yeminini söyledik. Bunun üzerine O: "Sizleri develere yükleyen ben değilim. Lâkin sizleri Allah yüklemiştir. Bir de ben vallahi birşeye yemîn eder de sonra yemîn ettiğim şeyin zıddını daha hayırlı görürsem, muhakkak o hayırlı olan işi yaparım da yeminimden keffâretle çıkarım" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7651-) Bize Ebû Cemre Nasr ibn İmrân ed-Dube'î tahdîs etti. Ben ibn Abbâs'a (Abdu’l-Kays hey'eti kıssasını) sordum, o da şöyle dedi, demiştir: Abdu’l-Kays hey'eti Rasûlüllah'ın huzuruna geldiler ve: Yâ Rasûlallah! Sen'inle bizim aramızda şu Mudar kabilelerinden olan müşrikler vardır. Bizler Sana ancak haram aylar içinde ulaşabiliyoruz. O hâlde Sen bizlere öyle kestirme birtakım işler emret de, bizler onları işleyip yapmakla cennete girelim ve arkamızda kalanlarımızı da bu işleri yapmaya da'vet edelim! dediler. aleyhi ve sellem) onları şöyle buyurdu: "Ben sizlere dört şeyi işlemeyi emrediyor ve dört şeyi de işlemeyi nehyediyorum: Ben sizlere Allah'a îmân etmeyi emrediyorum: Sizler Allah'a îmân etmek nedir, bilir misiniz? Allah'tan başka ilâh olmadığına (ve Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna) şehâdet etmek; namazı devamlı kılmak; zekâtı vermek; (ramazân orucunu tutmak), ganimetten beşte birini vermektir. Ben sizleri dört şeyden de nehyediyorum: Dubba ve nakîr denilen kaplarda, ziftlenmiş kaplarda ve hanteme denilen kapta(hurma yahut üzüm şırası) içmeyiniz.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7652-) Bize el-Leys, Nâfî'den; o da el-Kaasım ibn Muhammed'den; o da Âişe (r.anha)'den tahdîs etti ki,Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şu suretlerin sâhibleri kıyâmet gününde azâb olunacaklar ve kendilerine: Haydi, yaptığınız suretlere can veriniz! denilecektir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7653-) Bize Hammâd ibn Zeyd, Eyyûb'dan; o da Nâfi'den; o da Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki, şu suretlerin sâhibleri kıyâmet gününde azâb olunacaklar ve kendilerine: Haydin, uydurup düzdüğünüz bu suretlere can veriniz! denilecektir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7654-) Bize Muhammed ibn Fudayl, Umâre'den; o da Ebû Zur’a’ dan tahdîs etti ki, o da Ebû Hureyre'den işitmİştir. Ebû Hureyre(radıyallahü anh) de: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu, demiştir: "Azız ve Celîl olan Allah: Benim yarattığım gibi yaratmaya kasdedip savaşan kimseden daha zâlim kim vardır? Haydi onlar bir zerre yaratsınlar yahut (lezzeti ve gıda özelliği yerinde) bir tanecik yahut bir tek arpa dânesi yaratsınlar! buyurur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı: