El-bakara Sûresi ile İlgili Hadisler

4566-) İbn Cureyc şöyle demiştir: Ben İbn Ebî Muleyke'den işittim, şöyle diyordu: İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle dedi: "Hattâ o rasûller kavimlerinin îmânından ümîdlerini kesip de onların va'd edildikleri ilâhî yardım hususunda muhakkak yalana çıkarıldıklarını zannettikleri sırada... " (Yûsuf: 110). Ebî Muleyke dedi ki: İbn Abbâs bu Yûsuf: 110. âyetinden anladığı "yardımın gecikmesi ve yavaş gelmesi" ma'nâsım el-Bakara: 214. âyetinden de anladı da: "Hattâ o rasül, maiyetindeki mü’minlerle birlikte; 'Allah’ın yardımı ne zaman?' diyordu. Gözünüzü açın! Allah'ın yardımı muhakkak yakındır"(el-Bakara: 214) âyetini okudu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4567-) İbn Ebî Muleyke dedi ki: Ben Urvetu'bnu'z-Zubeyr'e kavuştum da ona bu âyette "Kuzibû" fiilindeki zâl harfinin şeddesiz okunmasını sordum. O şöyle dedi: Âişe, İbn Abbâs’ın bu fiildeki zâl'i şeddesiz okumasını inkâr ederek; Maâzallâhi( = Allah'a sığınırım). Yemîn ederim ki, Allah Rasûlü'ne her ne va'd ettiyse, Rasûlü ölümünden önce o va'din muhakkak gerçekleşeceğini kat'î olarak bilmiştir. Lâkin belâlar, rasûllerden hiç ayrılmayıp devam edip durdu da, maiyyetinde bulunan mü'minlerin, kendilerini yalanlayacak olmalarından korkmuşlardır, dedi. bu âyeti "Ve zannû ennehum kadkuzzibû" şeklinde zâl'in şeddesiyle okur idi sizin (çocuk yetiştiren) tarlanızdır. O hâlde tarlanıza dilediğiniz gibi gelin. Kendiniz için önden(iyi ameller) gönderin. Bir de Allah'tan korkun ve bilin ki, herhalde siz O 'na kavuşacaksınız. Îmân edenlere müjdele"(Âyet: 223).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4568-) Bize Abdullah ibnu Avn haber verdi ki, Nâfi' şöyle demiştir: İbn Omer(radıyallahü anh) Kur'ân okuduğu zaman, okumasını bitirinceye kadar Kur'ân'dan başka birşey konuşmazdı. Bir gün ben onun huzurunda Mushaf'ı tuttum, o da ezberden el-Bakara Sûresi'ni okudu. Nihayet ondan bir yere ulaştığında, bana: Sen bu âyetin ne hakkında indirildiğini bilir misin? dedi. Ben: Hayır, bilmem, dedim. İbn Omer: Bu âyet şu şu hususta (yani kadınlara arka taraflarından gelmek sözleri hakkında) indirildi, dedi ve sonra okumasına devam etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4569-) Ve Abdussamed'den (o dedi ki): Bana Bâbam Abdulvâris ibn Saîd tahdîs etti. Bana Eyyûb es-Sahtıyânî, Nâfi'den; o da İbn Omer'den tahdîs etti. İbn Omer "Kadınlarınıza istediğiniz gibi geliniz" kavli hakkında: Kocası kadına oradan gelir, demiştir. hadîsi Muhammed ibn Yahya ibn Saîd, Bâbası Yahya ibn Saîd'den; o da Ubeydullah ibn Omer'den; o da Nâfi'den; o da İbn Omer'den olmak üzere rivayet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4570-) Câbir (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Yahûdîler: Erkek, kadın ile arka tarafından gelip cima' ederse doğacak çocuk şaşı olur, derlerdi. (Bu bâtıl inancı yıkmak üzere) "Kadınlarınız sizin bir ekinliğinizdir. O hâlde tarlanıza dilediğiniz taraftan geliniz" âyeti indi boşadınız da iddetlerini bitirdiler mi, aralarında meşru' bir surette anlaştıkları takdirde artık kendilerini kocalarına nikâh etmelerine engel olmayın..."(Âyet: 232).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4571-) el-Hasen el-Basrî şöyle demiştir: Bana Ma'kıl ibnu Yesâr tahdîs edip: Benim bir kızkardeşim vardı, onu benden istiyorlardı, dedi. senedlerde Yûnus ibn Ubeyd, el-Hasen'den tahdîs etti ki, Ma'kıl ibn Yesâr'ın kızkardeşini kocası boşamış ve kadım iddeti tamamlanıncaya kadar terketmiş. Akabinde boşayıp iddeti tamamlanan bu kadını velîsinden tekrar istemiş. Velîsi olan erkek kardeşi Ma'kıl bunu kabul etmemiştir. Bunun üzerine"Artık kadınların kendilerini kocalarına nikâh etmelerine engel olmayın" âyeti inmiştir ölenlerin geride bıraktıkları zevceler kendi nefislerini dört ay on gün bekletirler. İşte bu müddeti bitirdikleri zaman artık onların kendileri hakkında meşru' vech ile yaptıkları şeyden dolayı size günâh yoktur. Allah, ne işlerseniz hakkıyle haberdârdır"(Âyet: 234) "Hibe ederlerse" demektir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4572-) Abdullah ibnu'z-Zubeyr şöyle dedi: "Sizden ölenlerin geride bıraktıkları zevceler kendi nefislerini dört ay on gün bekletirler... "(234.) âyeti var, bir de "Sizden zevceler bırakıp ölecek olanlar eşlerinin(kendi evlerinden) çıkarılmayarak, yılına kadar fâidelenmelerini vasiyet etsinler. Bunun üzerine onlar kendiliklerinden çıkarlarsa, artık onların bizzat yaptıkları meşru' işlerden dolayı size mesuliyet yoktur..." (240.) âyeti var. dedi ki: Ben Usmân ibn Affân'a şöyle dedim: Bu 240. nafaka âyetini ondan önceki diğer âyet, yani 234. (dört ay on gün bekleme) âyeti neshetmiştir. Böyle iken hükmü neshedilen bu âyeti Mushaf'ta niçin yazıyorsun? yahut: Bu mensûh âyeti Mushaf'ta niçin bırakıyorsun? Dedim. da: Ey kardeşimin oğlu! Ben Mushaf'tan hiçbirşeyi bulunduğu yerinden değiştirmem, dedi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4573-) Bize İshâk ibn Râhûye tahdîs etti. Bize Ravh ibn Ubâde tahdîs etti. Bize Şibl ibnu Abbâd, Abdullah ibn Ebî Necîh'ten; o da Mucâhid ibn Cebr'den tahdîs etti. Mucâhid şöyle demiştir: "Sizden ölenlerin geride bıraktıkları zevceler kendi nefislerini dört ay on gün bekletirler. İşte bu müddeti bitirdikleri zaman... " (234). Burada zikredilen dört ay on günlük iddet, kadının, kocasının akrabaları yanında bekleyeceği iddettir ki, bu vâcib bir iddettir Yüce Allah: "Sizden zevceler bırakıp ölecek olanlar eşlerinin(kendi evlerinden) çıkarılmayarak yılına kadar fâidelenmelerini, bakılmalarını vasiyet etsinler. Bunun üzerine onlar kendiliklerinden çıkarlarsa, artık onların bizzat yaptıkları meşru işlerden dolayı size mes'ûliyet yoktur..." 240. âyetini indirdi. dedi ki: Allah evvelki âyette dört ay on gün iddet bekleyen kadına, bir vasiyet olarak yedi ay yirmi gün daha ekleyip, senenin tamâmını tahsîs etti. O kadın isterse kendine yapılmış olan vasiyeti içinde ikaamet eder, isterse oradan çıkar. İşte bu Yüce Allah'ın: "Eşlerinin evlerinden çıkarılmayarak fâidelenmelerini vasiyet etsinler, Bunun üzerine o kadınlar kendiliklerinden çıkarlarsa artık onların bizzat yaptıkları meşru' işlerden dolayı size meşguliyet yoktur" kavlidir. (Dört ay on günlük) iddet ise, olduğu gibi kadın üzerine vâcibdir. İbnu Ebî Necîh, bunu Mucâhid'den olmak üzere söyledi. ibn Ebî Rebâh da dedi ki: İbn Abbâs şöyle dedi: Bu âyet, kadının kendi ailesi yanında iddet beklemesini neshetti. Artık kadın istediği yerde (dört ay on günlük) iddetini bekler. Bu, Yüce Allah'ın: "Çıkarılmayarak..." kavlidir. Abbâs'tan rivayet ettiğini tefsîr ederek) şöyle dedi: Kadın isterse kocasının ailesi yanında iddet bekler ve kendine yapılan vasiyette ikaamet eder, isterse Yüce Allah'ın: "Onların bizzat yaptıkları meşru'işlerden size meşguliyet yoktur" kavlinden dolayı başka yere çıkar gider. Atâ: Sonra(en-Nisâ: 11-12) mîrâs âyeti geldi de süknâ hakkını neshetti. Artık kadın (süknâ hakkı olmayarak, vasiyeti terkedip) dilediği yerde iddetini bekler, dedi. Muhammed ibn Yûsuf el-Feryâbî'den: Bize Verkaa ibn Amr el-Havârizmî, İbn Ebî Necîh'ten; o da Mucâhid'den bu suretle tahdîs etti. Ve yine Abdullah ibn Ebî Necîh'ten; o da Atâ'dan tahdîs etti ki, İbn Abbâs: Bu âyet, kadının, kendi ailesi içinde iddet beklemesini neshetti, artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Çünkü Yüce Allah: "Çıkarılmayarak,.." buyurmuştur. Bu da yukarıda, Mucâhid'den rivayet edilen tarzdadır

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4574-) Bize Abdullah ibnu Avn tahdîs etti ki, Muhammed ibn Sîrîn şöyle demiştir: Ben bir meclisde oturdum, orada Ensâr'dan büyük büyük adamlar vardı. İçlerinde Abdurrahmân ibnu Ebî Leylâ da vardı. Ben, Abdullah ibn Utbe'nin, Haris kızı Subey'a'nın durumu hakkındaki hadîsini zikrettim. Abdurrahmân ibn Ebî Leylâ: Lâkin onun amcası olan Abdullah ibn Mes'ûd buna kaail olmazdı (yânı bu hükmü söylemezdi), dedi. üzerine ben (Abdullah ibn Utbe'yi kasdederek): Eğer Kûfe'nin yanı başında ikaamet eden bir adama isnâden yalan söylediysem şübhesiz ben cesaretli, yânı utanmaz bir kimseyimdir, dedim. sırada İbn Sîrîn sesini yükseltti de şöyle dedi: Sonra ben çıktım, akabinde Mâlik ibn Âmir'e yahut Mâlik ibn Avf'a kavuştum ve ona: Hâmile iken kocası ölmüş olan kadının iddeti hakkında İbn Mes'ûd'un görüşü nasıl idi? diye sordum. O da bana şöyle cevâb verdi: İbn Mes'ûd: Siz o kadına ruhsatı tatbik etmeyerek, onun üzerine uzun olan iddeti mi tatbik ediyorsunuz? Yemîn olsun kısa olan en-Nisâ Sûresi, yani et-Talâk Sûresi, en uzun iddet olan bu el-Bakara âyetinden sonra inmiştir, dedi. es-Sahtıyânî de Muhammed ibn Sîrîn'den söyledi ki, İbn Sîrîn(şekksiz olarak): Ben Ebû Atıyye Mâlik ibn Âmir'e kavuştum..., demiştir. Ve Orta Namazı Muhafaza Ediniz.(Âyet: 238) Bâbı

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4575-) Buradaki iki senedle Alî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Hendek günü: "Müşrikler bizi güneş batıncaya kadar orta namazından habsettiler. Allah onların kabirlerini ve evlerini ateş doldursun" buyurdu. Yahya ibn Saîd: Yâhud Peygamber: "Allah onların kabirlerini ve içlerini ateş doldursun" buyurmuştur, diye şekk ile rivayet etmiştir Allah İçin Tam Huşu' Ve Taâtle Dîvân Durun Yani "Tam İtaat Ediciler Olarak Namaza Durun" (Âyet: 238) Bâbı

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4576-) Zeyd ibn Erkam (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler namaz içinde kelâm söylerdik. Bizim birimiz yanındaki kardeşine ihtiyâcı husûsunda söz söylerdi. Nihayet şu: "Namazları ve orta namazı muhafaza ediniz. Allah'ın dîvânına tam huşu' ve itaatle durun" âyeti indi de, bunun üzerine bize namazda sükût etmemiz emredildi Ve Celîl Allah'ın Şu Kavli Bâbı: korkarsanız, o hâlde (namazı) yürüyerek yahut süvârî olarak kılın (bırakmayın). Tehlikeden emîn olduğunuz vakit ise yine Allah'ı, size bilmediğiniz şeyleri nasıl öğretti ise öyle anın"(Âyet: 239). ibn Cubeyr şöyle dedi "Onun ilmi" demektir. "Bastaten", ziyâde ve fazlaya denilir. "Efriğ", "Boşalt" yani "İndir"; "Velâ yeûduhû", "Ona ağır gelmez"; "Âdenî, "Bana ağır gelip belimi büktü", "el-Âdu ve'l-Aydu" "Kuvvet"; "es-Sinetu", "Uyku başlangıcı, mızganma, uyuklama"; "Lem-yetesenneh", "Değişmedi, bozulmadı"; "Fe-buhıte", "Hücceti gitti", "Hâviye", "İçinde hiçbir can yoldaşı, yani hiçbir kimse yok"; "Urûşuhâ","Binaları", "es-Sinetu", "Uyku başlangıcı, uyuklama"; "Nûnşiruhâ", "Onu çıkarırız". "ı’sârun"; "içinde ateş bulunan kalın bir sütün gibi yerden göğe doğru şiddetle esip herşeyi koparan rüzgâr, kasırga". Abbâs da: "Salden", "Üzerinde hiçbirşey bulunmayan"demektir, dedi. de: "Vâbilun", "Şiddetli yağmur"; "et-Tallu", "Hafif yağmur, çiğ, nem"dir dedi. İkrime'nin zekrettiği bu şeyler mü'min amelinin meselidir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4577-) Bize Mâlik, Nâfi'den tahdîs etti ki, Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) kendisine korku namazı sorulduğu zaman şöyle der idi: İmâm Öne geçer, insanlardan bir taife de onun arkasında saff durur. İmâm onlara bir rek'at namaz kıldırır. Bu sırada onlardan bir taife namaz kılanlarla düşman arasında bulunur, namaz kılmayıp, onları korurlar, îmâm'ın beraberindekiler bir rek'at kıldıkları zaman selâm vermeyerek, o namaz kılmayanların bulunduğu yere çekilirler. Bu sefer o namaz kılmamış olanlar, imâmın arkasına geçip imâmla birlikte bir rek'at namaz kılarlar. Sonra imâm İki rek'at kılmış olduğu hâlde selâm verip namazdan çıkar. İmâm namazdan çıktıktan sonra o iki taifeden herbiri kendi başlarına birer rek'at daha namaz kılarlar. Böylece iki taifeden her biri iki rek'at namaz kılmış olur. Korku bundan da çok olursa, ister yaya olarak ve ayaküstü durarak (yani rükû' ve sucûdu terkederek), ister hayvan üzerinde olarak, kıbleye ister yüzleyerek, ister yüzlemeyerek(îmâ ile) kılarlar. İbn Omer bu ta'rîfi muhakkak Rasûlüllah'tan; O'nun ta'rîfi olmak üzere söyledi zannederim, demiştir zevcelerini geride bırakıp ölecek olanlar eşlerinin kendi evlerinden çıkarılmayarak, yılına kadar fâidelenmelerini vasiyet etsinler. Onlar kendiliklerinden çıkarlarsa artık onların bizzat yaptıkları meşru' işlerden dolayı size mes’uliyet yoktur... " (Âyet: 240).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4578-) Bize Habîb ibnu'ş-Şehîd tahdîs etti ki, İbnu Ebî Muleyke şöyle demiştir: Abdullah ibnu'z-Zubeyr dedi ki: Ben Usmân ibn Affân'a: el-Bakara Sûresi'ndeki şu "Sizden zevcelerini geride bırakıp ölecek olanlar eşlerinin kendi evlerinden çıkarılmayarak, yılına kadar fâidelenmelerini vasiyet etsinler... " (Âyet: 240) âyetini diğer (234.) âyet neshetmiştir. Böyle iken sen o neshedilmiş âyeti niçin Mushaf'a yazıyorsun? dedim. Sen de onu yerinde bırakacaksın, ey kardeşimin oğlu! Ben Mushaf'tan hiçbirşeyi bulunduğu yerinden değiştirmiyorum, dedi. Humeyd ibnu'l-Esved: Bu metin tarzında demiştir. İbrahim: 'Ey Rabb’im, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster demişti-.. "(Âyet: 260)

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4579-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Biz şekketmeye İbrahim'den daha haklıyız: Hani İbrahim: Ey Rabb’im, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster, demiş, Allah da: İnanmadın mı yoksa? Demiş; o da: İnandım, fakat kalbimin (gözümle de görerek) yatışması için (istedim) demişti" Allah'ın Şu Kavli: herhangi biriniz arzu eder mi ki, hurmalardan, üzümlerden onun bir bahçesi olsun, altından ırmaklar aksın, orada kendisinin her çeşit meyveleri bulunsun, (fakat) ona ihtiyarlık çöksün, âciz ve küçük çocukları da olsun, derken o bahçeye içinde bir ateş bulunan bir bora isabet etsin de o yanıversin? İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildirir. Olur ki iyi düşünürsünüz"(Âyet: 266).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4580-) İbn Cureyc şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Ebî Muleyke'den işittim; o, İbn Abbâs'tan tahdîs ediyordu: Yine İbn Cureyc şöyle demiştir: Ben onun kardeşi Ebû Bekr ibn Ebî Muleyke'den de işittim; o da Ubeyd ibn Umeyr(el-Leysî el-Mekkî)'den tahdîs ediyordu. O şöyle demiştir: Omer ibnu'l-Hattâb (radıyallahü anh) bir gün Peygamber'in sahâbîlerine hitaben: Şu "Sizden herhangi biriniz arzu eder mi ki..." âyeti hangi şey hakkında indi düşünürsünüz? diye sordu. Allah en bilendir, dediler. cevâb üzerine Omer öfkelendi de: Biliyoruz, yahut bilmiyoruz deyiniz, dedi. İbn Abbâs: Benim gönlümde o âyetten birşey (bir ilim) var ey Mü'minlerin Emîri! dedi. Omer de ona: Ey kardeşim oğlu! Kendini küçük görmeyerek söyle! dedi. İbn Abbâs: Bir amel için mesel yapılmıştır, dedi. Omer: Hangi amel için? dedi. Abbâs yine "Bir amel için" dedi. Omer: Azîz ve Celîl olan Allah'ın tâatiyle amel eden zengin bir adam için ki, sonra Allah o adama şeytânı yolladı, o da ma'siyetlerle amel etti. Nihayet Allah o adamın iyi amellerini zayi' etti. ''Onları parça parça kes" demektir insanlardan yüzsüzlük edip de birşey istemezler..," (Âyet: 273). aleyye", "Elahha aleyye" ve "Ahfâni bi'l-mes'ele"; bunların hepsi bir ma'nâya olup "İstekte aşırı gitti" demektir. "Israrla istemekte sizi yorar" demektir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4581-) Atâ ibn Yesâr ile Abdurrahmân ibn Ebî Amre el-Ensârî; ikisi şöyle demişlerdir: Biz Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittik, o şöyle diyordu: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Miskin, insanların verdiği bir hurma, iki hurma, bir lokma, iki lokmanın geri çevirdiği şu dilenci kişi değildir. Hakîkî miskin(kendisini geçindirecek nafakası olmadığı hâlde) insanlara el açıp istemekten çekinip iffetli kalmağa çalışan kimsedir. İsterseniz okuyunuz." üstadı Saîd ibn Ebî Meryem: Yüce Allah'ın şu kavlini kasdediyor, dedi: "Onlar insanlardan yüzsüzlük edip birşey istemezler...". Allah alışverişi halâl, ribâyı(faizi) haram kılmıştır" (Âyet: 275). "el-Mess", "Delilik"tir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4582-) Bize Müslim (ibnu's-Subayh el-Kûfî), Mesrûk'tan tahdîs etti ki, Âişe (r.anha) şöyle demiştir: el-Bakara Sûresi'nin sonundan ribâ hakkındaki âyetler indiği zaman, Rasülullah(sallallahü aleyhi ve sellem) bu âyetleri insanlara karşı okudu. Sonra şarâb hususunda ticâret yapmayı haram kıldı Ribâyı Mahveder"(Âyet: 276). Onu Tamâmiyle Giderir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4583-)  Süleyman ibn Mıhrân şöyle demiştir: Ben Ebû'd-Duhâ'dan işittim; O, Mesrûk'tan tahdîs ediyordu: Âişe (r.anha) şöyle demiştir: el-Bakara Sûresi'nin sonlarındaki âyetler indiği zaman Rasülullah çıktı da mescidde bunları okudu. Akabinde şarâb hususundaki ticâreti haram kıldı. (Eğer böyle yapmazsanız) Allah ve Rasûlü'nden mutlak bir harb olunacağını bilin''(Âyet: 279)

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4584-) Şu'be, Mansûr'dan; o da Ebû'd-Duhâ'dan; o da Mesrûk'tan tahdîs etti ki, Âişe(r.anha) şöyle demiştir: el-Bakara Sûresi'nin sonundan o âyetler indirildiği zaman Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) onları mescidde okudu ve şarâb ticâretim haram kıldı. borçlu darlık içinde bulunuyorsa, ona geniş bir zamana kadar mühlet verin. Sadaka olarak bağışlamanız ise sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz"(Âyet: 280).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4585-) Ve bize Muhammed ibn Yûsuf, Sufyân es-Sevrî'den; o da Mansûr'dan ve el-A'meş'ten; onlar da Ebû'd-Duhâ'dan; o da Mesrûk'tan söyledi ki, Âişe(r.anha) şöyle demiştir: el-Bakara Sûresî'nin sonundan o âyetler indirildiği zaman, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde ayağa kalktı da, bu âyetleri bize karşı okudu. Sonra şarâb hakkında ticâret yapmayı haram kıldı. bir günden sakının ki, hepiniz o gün Allah’a döndürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı tastamam verilecek, onlara haksızlık edilmeyecektir"(Âyet: 281).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4586-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in üzerine inen son hüküm âyeti, ribâ âyetidir, demiştir. (Göklerde Ne Var, Yerde Ne Varsa Hepsi Allah'ındır.) siz içinizdekini açıklar yahut gizlerseniz, Allah onunla sizi hesaba çeker. Sonra kimi dilerse ona mağfiret eder, kimi dilerse onu da azâblandırır. Allah herşeye kaadirdir"(Âyet: 284).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4587-) Bize Miskin (ibn Bukeyr el-Harrânî), Şu'be'den; o da Hâlid el-Hazzâ'dan; o da Mervân el-Asfar'dan; o da Peygamber'in sahâbîlerinden olan bir adamdan -ki o, İbn Omer'dir- bu "Eğer nefislerinizdekini açıklar yahut gizlerseniz... " âyeti nesh edilmiştir, diye tahdîs etti Rasûl, Rabb’inden kendisine indirilene îmân etti...” (Âyet: 285-286). Abbâs: "Isran", "Ahden" demektir; "Gufrâneke" denilir ki, "Mağfiretini isteriz, bize mağfiret eyle" demektir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi
4588-) Bize Şu'be, Hâlid el-Hazzâ'dan; o da Mervânel-Asfar'dan; o da Rasûlüllah'ın sahâbîlerinden olan bir adamdan onun -el-Asfar: Ben o mübhem adamın İbn Omer olduğunu zannediyorum, demiştir “Eğer siz nefislerinizdekini açıklar yahut gizlerseniz. " âyetini ondan sonraki âyet neshetti, dediğini haber verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-bakara Sûresi