El-enâm Sûresi ile İlgili Hadisler
4671-)
Bize İbrâhîm ibn Sa'd, İbn Şihâb'dan; o da Salim ibn Abdillah'tan; o da Bâbası Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Gaybın anahtarları beştir: O saatin ilmi şübhesiz ki, Allah'ın nezdindedir. Yağmuru (takdir edilen vakitte ve yerde) O indirir. Rahimlerde olanı O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şübhesiz Allah herşeyi bilendir, herşeyden haberdârdır.” Lokman- 34) Allah'ın Şu Kavli: ki: O size üstünüzden, yahut ayaklarınızın altından bir azâb göndermeye veya sizi birbirinize katıp kiminizden kiminin hıncını tattırmaya kaadirdir..."(Âyet: 65). "İltibâs"tan "Sizi karıştırır" manasınadır. "Yahlıtû", yani "Karıştırırlar", "(Birbirine muhalif) fırkalar yapar" demektir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-enâm Sûresi
4672-)
Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Şu "De ki: O size üstünüzden bir azâb göndermeye kaadirdir" âyeti indiği zaman Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -bunun bu birinci cümlesi akabinde- " (Rabb'im)Senin kerîm vechine (yani zâtına) sığınırım" dedi. dedi ki:"Yâhud ayaklarınızın altından bir azâb göndermeye kaadirdir" cümlesinin ardından: " (Rabb'im) Senin kerîm vechine sağınının'' dedi. '' Yâhud sizin fırkalarınızı birbirine katıp, kiminizden kiminin hıncını tattırmaya kaadirdir" cümlesini müteâkib de Rasûlüllah: "Bu daha hafiftir yahut daha kolaydır" buyurdu. edip de îmânlarını haksızlıkla karıştırmayanlar” (Âyet: 82).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-enâm Sûresi
4673-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir; "îmân edip de îmânlarına zulüm karıştırmayanlar; işte emîn olmak hakkı onlarındır; onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir" âyeti indiği zaman, Peygamber'in sahâbîleri: Hangimiz nefsine zulmetmemiştir? Dediler. üzerine"Allah'a ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür"(Lukmân: 13) âyeti indi Allah'ın Şu Kavli: ve Lût’u da hidâyete ilettik. Herbirine âlemlerin üstünde yüksek meziyetler verdik"(Âyet: 86).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-enâm Sûresi
4674-)
Ebû'l-Âliye şöyle demiştir: Bana Peygamber'imizin amca oğlu, yani İbn Abbâs radıyallahü anhüma tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Hiçbir kul için: Ben Yûnus ibn Mettâ'dan hayırlıyım demek lâyık olmaz" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-enâm Sûresi
4675-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den,Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Hiçbir kul için: Yûnus ibn Mettâ'dan hayırlıyım demek yakışmaz" buyurmuştur Allah'ın Şu Kavli: o peygamberler Allah'ın hidâyet ettiği kimselerdir, O hâlde sen de onların gittiği doğru yolu tutup ona uy... " (Âyet: 90).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-enâm Sûresi
4676-)
Bize Hişâm ibn Yûsuf es-San'ânî haber verdi ki, onlara da İbn Cufeyc haber verip şöyle demiştir: Bana Süleyman el-Ahvel haber verdi. Ona da Mucâhid haber vermiştir: Mucâhid, İbn Abbâs'a: Sâd Sûresi'nde secde var mıdır? diye sormuş. da: Evet, vardır, dedikten sonra, şu "Biz ona (yani İbrahim'e) Ishâk ile Ya'kûb'a ihsan ettik ve herbirini hidâyete erdirdik..." kavlinden“0 hâlde sen de onların gittiği doğru yolu tutup ona uy'' âyetine kadar okudu ve: O da(yani Dâvûd da) burada zikredilen peygamberlerdendir, dedi. ibnu Hârûn, Muhammed ibn Ubeyd, Sehl ibnu Yûsuf, el-Avvâm ibn Havşeb'den; o da Mucâhid'den şunu ziyâde etmişlerdir: Mucâhid: Ben İbn Abbâs'a bunu sordum da o: Peygamberiniz de buradakilere uyması emrolunan kimselerdendir, dedi Allah'ın Şu Kavli: Yahudiler'e bütün tırnaklı hayvanları haram ettik. Sığır ve koyunun iç yağlarını da üzerlerine haram kıldık. Bunların sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan yahut kemiğe karışan (yağlar bu hükümden) müstesnadır. Bu haram kılmayı onlara zulümlerinden dolayı ceza olarak yaptık. Biz elbette doğru söyleyicileriz"(Âyet: 146) Abbâs:"Her tırnaklı", deve ve devekuşu(ve benzerleri); "el-Havâyâ", "Bağırsaklardır, demiştir. Abbâs'tan başkası da: "Hâdû", "Yahûdî oldular" demektir. Amma Yüce Allah'ın "Hudnâ"(el-A'râf: 156) kavline gelince, o "Tevbe ettik" demektir, "Hâid” "Tâib", yânı "Tevbe edici"dir, dedi.”
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-enâm Sûresi
4677-)
Atâ ibn Ebî Rebâh şöyle dedi: Ben Câbir ibn Abdillah(radıyallahü anh)'tan işittim, dedi ki: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Allah Yahûdîler'e la'net etsin! Allah onlara ölmüş hayvanın iç yağlarını haram ettiği zaman, onlar bu yağları erittiler, sonra sattılar da onun bedelini yediler" buyurdu. şeyhi) Ebû Âsim şöyle dedi: Bize Abdulhamîd tahdîs etti. Bize Yezîd ibn Ebî Habîb tahdîs edip şöyle dedi: Bize Atâ ibn Ebî Rebâh yazıp: Ben Câbir'den; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den(bu hadîsin benzerini) işittim, dedi Allah'ın Şu Kavli: Kötülüklerin Açığına da, Gizlisine de Yaklaşmayın... " (Âyet: 151) .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-enâm Sûresi
4679-)
Bize Şu'be, Amr ibn Murre'den; o da Ebû Vâil'den tahdîs etti ki, Abdullah ibnu Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: “Mü'minleri Allah'tan ziyâde kötülüklerden koruyan bir kimse yoktur. Mü'minlerin en büyük koruyucusu olduğu için Allah açık, gizli bütün kötülükleri, çirkin işleri haram kılmıştır. Bir de Allah'tan ziyâde medhedilip övülmeyi seven kimse de yoktur. İşte bunun için Allah kendisini (Kur'ân'da birçok güzel sıfatlarla) medhetmiştir”. Amr ibn Murre dedi ki: Ben Ebû Vâil'e: Sen bu hadîsi Abdullah ibn Mes'ûd'dan işittin mi? diye sordum. Vâil: ben bunu Abdullah'tan işittim, dedi. Ben yine ona: Abdullah ibn Mes'ûd bu hadîsi Peygamber'e yükseltti mi? dedim. Evet, yükseltti, dedi "Hafız, muhafaza edici ve etrafını çepçevre kuşatıcıdır. "Kabîl"in cem'idir, ma'nâsı birçok azâb nevi'leridir ki, o azâblardan herbir nev'i bir "Kabil", bir sınıftır. (Bâtıl söz): Bâtıl olduğu hâlde güzelleştirdiğin ve süslediğin herşeydir. İşte bu süslenmiş bâtıl bir "Zuhruf"tur. Ekin, mahsûl)": "Hıcrun" yani "Haram" demektir. Men' edilmiş herşey bir hıcr ve mahcurdur. "el-Hıcru", "Bina ettiğin her binâ"dır. Beygirlerden dişiye de "Hıcr" denilir; akl'a da "Hıcr" ve "Hıcen" denir. "el-Hıcr" ismine gelince, o, Semûd kavminin yeridir. Yerden etrafını duvarla çevirdiğin şey de bir "Hıcr"dır. İşte bu ma'nâdan dolayı Ka'be'nin Hatîm'ine "Hıcr" ismi verildi. Sanki bu, "Maktûl'den "Katil" gelmesi gibi, "Mahtûm"dan türemiştir. Yemâme'nin Hacr'ı ise, o bir menzildir. Allah'ın: "Muhakkak Allah bunu haram etti diye bildiğini söyleyecek şâhidlerinizi getirin! de..."(Âyet: 150). ahâlîsinin lügati, tekil için de, iki kişi için de, cem’î için de "Helumme"dir evvelden îmân etmiş olmayan hiçbir kimseye (o günkü)îmânı fayda vermeyecek”(Âyet: 158)
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-enâm Sûresi
4680-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Güneş battığı yerden doğmadıkça kıyâmet kopmayacaktır. İnsanlar onu gördükleri zaman yeryüzünde bulunanlar îmân ederler. Fakat işte o gün ‘Daha evvelden îmân etmiş olmayan hiçbir kimseye (o günkü) îmânı fayda vermeyecek' zamandır"(Âyet: 158)
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-enâm Sûresi
4681-)
Bize Ma'mer ibn Râşid, Hemmâm ibn Münebbih'ten haber verdi ki, Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Güneş battığı yerden doğuncaya kadar kıyâmet kopmaz. Güneş oradan doğup insanlar onu görünce, toptan hepsi îmân ederler. İşte bu, hiçbir nefse îmânının fayda vermeyeceği zamandır". Rasûlüllah şu âyeti okudu:"Daha evvelden îmân etmiş veya îmânında bir hayır kazanmış olmayan hiçbir kimseye (o günkü) îmânı asla fayda vermez. De ki: Bekleyin! Çünkü biz de bekleyicileriz!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: El-enâm Sûresi