En-nasr Sûresi ile İlgili Hadisler
5019-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine "İzâ câe nasrullâhi ve’l-fethu" indikten sonra kıldığı her namazda muhakkak "Subhâneke Rabbena ve bi-hamdike, Allâhümme'ğfirlî ?" derdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: En-nasr Sûresi
5020-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) rukû'unda ve sucûdunda “Subhâneke'llâhumme Rabbena ve bi-hamdike, Allâhumme'ğfirlî” sözlerini söylemeyi çok yapar olmuştu.Rasûlüllah bunu çok söylemekle “Rabb 'ini hamd ile tesbih et ve O’ndan mağfiret iste'' âyetindeki Kur'ân emrini yerine getiriyor, onunla amel ediyordu de insanların fevc fevc Allah'ın dînine gireceklerini görünce"(Âyet: 2).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: En-nasr Sûresi
5021-)
Bize Abdullah ibni Ebî Şeybe tahdîs etti. Bize Abdurrahmân ibn Mehdî, Sufyân es-Sevrî'den; o da Habîb ibnu Ebî Sâbit'ten; o da Saîd ibn Cubeyr'den; o da İbn Abbâs'tan tahdîs etti. Omer(radıyallahü anh) Bedir ihtiyarlarına, Yüce Allah'ın “îzâ câe nasrullâhi ve'l-feth” kavlinden sordum. Onlar: Bu, şehirlerin ve sarayların fethidir, dediler. Omer: Sen ne dersin ey Abbâs oğlu? diye sordu. Ben İbn Abbâs da: Bu, Rasûlüllah'ın ecelidir -yahut: Muhammed için beyân edilmiş bir meseldir- ki, bununla nefsinin vefat edeceği kendisine bildirildi, dedi de hemen Rabb'ini hamd ile tesbîh et ve O'nun mağfiretini iste. Şübhesiz ki O, tevbeleri çok kabul edendir"(Âyet: 3). kullara mağfiret ve tevbe kabul etmeğe çok dönücü demektir. İnsanlardan olan "Tevvâb" ise, "İşlemiş olduğu günâhtan çok tevbe edici ma'nâsınadır.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: En-nasr Sûresi
5022-)
Ebû Avâne, Ebû Bişr'den; o da Saîd ibn Cubeyr'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Omer beni Bedir ihtiyârlarıyle beraber kendi meclisine girdirirdi. Buna bâzısı içerlemiş gibi: Bunu niçin bizimle beraber alıyorsun? Bizim onun kadar oğullarımız var? demişler. de: O bildiğiniz sebebden (yani o, sizin de bildiğiniz ilim sahibi kimselerden olduğu için meclisime alıyorum), demiş. birinde Omer, İbn Abbâs'ı yine çağırdı da, Bedir ihtiyârlarıyle beraber meclisine girdirdi. Sonra anladım ki, o gün Omer beni onlara göstermek için çağırmış. Yüce Allah'ın“Izâ câe nasrullâhi ve’l-fethu'' kavli hakkında ne dersiniz? diye sordu. Bize nusrat ve fetih verildiği zaman Allah'a hamd etmemiz ve mağfiret dilememiz emrolundu, dediler. da sükût etti, birşey söylemedi. Omer bana: Sen de mi böyle söylüyorsun ey Abbâs oğlu? dedi. Ben: Hayır, dedim. Ya ne diyorsun? dedi. Ben: O, Rasülullah'ın ecelidir. Allah bunu kendisine bildirdi de: "Allah 'ın nusratı ve fetih geldiği zaman ", işte bu Sen'in ecelinin alâmetidir. "Artık Rabbi’ne hamd ile tesbîh et ve O'ndan mağfiret iste. Şübhesiz ki O, tevbeleri çok kabul edendir" buyurdu, dedim. de: Benim bilmekte olduğum da ancak senin söylemekte olduğun şeydir, dedi
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: En-nasr Sûresi