Et-talâk Sûresi ile İlgili Hadisler
4957-)
İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bana Salim, haber verdi ki, ona da babası Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Kendi karısını hayız hâlinde iken boşamıştı. Akabinde Omer ibnu'l-Hattâb, Abdullah'ın bu işini Rasûlüllah'a zikretti. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bu işte öfkelendi. Sonra: "Oğlun o kadına geri dönsün, sonra kadın temizlenip tekrar âdetini görünceye, sonra tekrar temizleninceye kadar onu yanında tutsun. İkinci âdetinden temizlendikten sonra kendisine kadını boşamak fikri zahir olursa, o kadınla cinsî münâsebet yapmadan, temiz hâlinde iken kadını boşasın. İşte bu, Allah'ın emrettiği gibi olan iddettir" buyurdu Yüklü kadınların iddetleri ise yüklerini koymaları (yani doğurmaları ile biter). Kim Allah'a korunursa O kendisine işinde bir kolaylık verir" "Ulâtu'l-ahmâl”'in vahidi"Zâtu hamlin"dir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: Et-talâk Sûresi
4958-)
Yahya ibn Kesîr şöyle demiştir: Bana Abdurrahmân ibn Avf in oğlu Ebû Seleme haber verip şöyle dedi: İbn Abbâs'a bir adam geldi, Ebû Hureyre de yanında oturuyordu. O adam İbn Abbâs'a: Kocasından kırk gün sonra doğuran bir kadın hakkında bana fetva ver, dedi. İbn Abbâs: Bu kadının iddeti iki müddetten (yani vefat iddeti ile haml iddetinden) en uzak olanıdır, dedi. Seleme dedi ki:) Ben "Yüklü kadınların iddetleri ise yüklerini koymalarıdır" âyetini söyledim. Ebû Hureyre de: Ben kardeşimin oğlu, yani Ebû Seleme ile beraberim, dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs, gulâmı Kureyb'i, Ümmü Seleme'ye gönderip ona sordurdu. Ümmü Seleme de şöyle dedi: Subey'a el-Eslemiyye gebe iken kocası öldürüdü. Sonra Subey'a, kocasının ölümünün ardından kırkıncı gecede doğurdu. Ardından kendisiyle evlenilmek üzere tâlib olundu. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) da onu nikâh ettirdi. Ebü Senâbil ibnu Ba'kek de onu isteyenler arasında idi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: Et-talâk Sûresi
4959-)
Ve Süleyman ibn Harb ile Ebu'n-Nu'mân şöyle dediler Bize Hammâd ibnu Zeyd, Eyyûb es-Sahtıyânî'den tahdîs etti ki, Muhammed ibn Sîrîn şöyle demiştir: Ben, içlerinde Abdurrahmân ibnu Ebî Leylâ'nın da bulunduğu bir müzâkere halkasında idim. İbnu Ebî Leylâ'nın arkadaşları ona çok ta'zîm ediyorlardı. İbnu Ebî Leylâ, kocası ölen kadının iddeti hakkında: İki müddetin en uzağıdır, dedi. üzerine ben Subey'a bintu'l-Hâris'in hadîsini, Abdullah ibn Utbe'den senediyle tahdîse başladım. Onun arkadaşlarının bâzısı beni susturmak için dudağını ısırıp işaret etti. Muhammed ibn Sîrîn dedi ki: Ben onun bu görüşü inkâr ettiğini anladım. Bunun üzerine ben de ona: Eğer ben Abdullah ibn Utbe Kûfe'nin bir nahiyesinde bulunurken onun üzerine yalan söylemiş isem, o takdirde ben çok cür'etli bir kimseyimdir, dedim. O da bana karşı inkâr işareti yaptığından utandı. İbnu Ebî Leylâ: Lâkin amcası İbn Mes'ûd bunu söylemedi, dedi. ibn Sîrîn dedi ki: Ben bundan sonra Ebû Atıyye Mâlik ibnu Âmir'e kavuştum da ona bu hadîsi tesbît etmek için sordum. Mâlik, bu Subey'a hadîsini (Abdullah ibnu Utbe'nin Subey'a'dan tahdîs ettiği gibi) bana tahdîs etmeye koyuldu. Bunun ardından ben Mâlik ibn Âmir'e: Sen Abdullah ibn Mes'ûd'dan bu konuda birşey işittin mi? diye sordum. Abdullah ibn Mes'ûd'un yanında idik. O: Sizler kadın üzerine ruhsat yapmıyor da onun aleyhine tağliz mı yiyorsunuz (yanı müddetin uzununu mu tatbik ediyorsunuz)? En kısa olan bu en-Nısa Sûresi -et-Talâk Sûresi- en uzun sûreden (yani en uzun sure olan el-Bakara'dan) sonra indi: "Yüktü kadınların iddetleri, yüklerini koymaları (yani doğurmaları ile biter)".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’t - Tefsîr
Konu: Et-talâk Sûresi