Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı ile İlgili Hadisler
6151-)
Bize Ma'mer ibn Râşid, ez-Zuhrî'den; o daUrve'den; o da Âişe (r.anha)'den şöyle haber verdi: Rifâa el-Kurazî karısını boşadı ve boşamayı kesinleştirdi. Ondan sonra o kadınla Abdurrahmân ibnu'z-Zubeyr el-Kurazî evlendi. Bir müddet geçince kadın, Peygam-ber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi de: Yâ Rasûlallah! Bu kadın Rifâa'nın yanında onun karısı idi.Rifâa onu üç boşamanın sonuncusu ile kesin olarak boşadı. Ondan sonra bu kadınla Abdurrahmân ibnu'z-Zubeyr el-Kurazî evlendi. Fakat şu bir gerçek yâ Rasûlallah, vallahi Abdurrahmân'ın beraberinde bulunan erkeklik âleti ancak şu elbise saçağı gibi gevşektir, dedi. üst elbisesinden sarkan bir püskülü elinde tutup gevşekliği gösterdi. dedi ki: Bu sırada Ebû Bekr, Peygamber'in yanında oturmakta, Hâlid ibn Saîd ibni’l-Âs da kendisine izin verilmesi için hücrenin kapısında oturmakta idi. Kadının bu sözlerini işitince Hâlid dışarıdan: Yâ Ebâ Bekr, yâ Ebâ Bekr! Şu kadını Rasûlüllah'ın huzurunda apaçık söylemekte olduğu sözlerinden niye men' etmiyorsun? diye nida etmeye başladı. ise gülümseme üzerine birşey artırmadı. Sonra da kadına: "Sanırım ki sen eski kocan Rifâa'ya dönmek istiyorsun. Fakat sen (ikinci kocan) Abdurrahmân'ın balcığından tadıncaya, o da senin balçığından tadıncaya kadar bu dönüş olmaz" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6152-)
Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Omer ibnu'l-Hattâb, Rasûlüllah'ın huzuruna girmek üzere izin istedi. Halbuki bu sırada Rasûlüllah'ın yanında Kureyş kabîlesinden birtakım kadınlar vardı, kadınlar Rasûlüllah'tan bâzı isteklerde bulunuyorlar ve kendilerine daha fazla vermesini istiyorlardı. Bu konuşmaları sırasında kadınların sesleri Rasûlüllah'ın sesinden yüksek tonda oluyordu. Omer izin isteyince bu kadınlar hemen kalkıp perdeye doğru koşuştular. Peygamber, Omer'in gelmesine izin verdi. Omer huzura girdiğinde Peygamber(kadınların hâline) gülüyordu. Bunun üzerine Omer: Yâ Rasûlallah! Babam anam Sana feda olsun! Allah Senin dişlerini güldürsün (yani Seni sevindirsin)! dedi (ve bununla gülmesinin, sebebini sormuş oluyordu). "Yanımda bulunan şu kadınların hâline taaccüb ettim: Onlar senin sesini işitince acele perdeye koşuştular" buyurdu. üzerine Omer: Yâ Rasûlallah, Sen onların saygı ve büyültmelerine daha lâyıksın! dedi. kadınların tarafına yöneldi de onlara: Ey nefisleri düşman olan kadınlar! Rasûlüllah'ı ta'zîm etmeyip de benden mi çekmiyorsunuz? dedi. da: Çünkü sen Rasûlüllah'tan yoğun sözlü ve katısın, dediler. Omer'e: "Ey Hattâb oğlu, sen kadınlara cevâb vermeyi bırak! Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, sen bir yolda giderken şeytân asla seninle karşılaşmaz da muhakkak senin yolundan başka bir yola yönelip gider!" buyurd.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6153-)
Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh) -bir rivayette de: Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh)- şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Tâif gazvesini yaptığı zaman (muhasara uzayınca, bâzı sahâbîleriyle istişareden sonra): "İnşâallah yarın dönüyoruz!" diye orduya i'lân etmişti. Bu, Rasûlüllah'ın sahâbilerinden bâzı insanlara ağır geldi de: Biz buradan Tâif’i fethedinceye kadar ayrılmayız! dediler. Bu i'tirâz üzerine Peygamber: "Öyleyse yarın sabah harbe hazır olun!" buyurdu. dedi ki: Ertesi sabah harbe giriştiler ve düşmanla çok şiddetli bir kıtal yaptılar. (Düşmanın attığı ok, taş, kızgın demir çivilerle) müslümânlardan yaralananlar çok oldu. Bunun üzerine Rasûlüllah: "İnşâallah yarın döneceğiz" buyurdu. defa bu kararla (sevinip) sükût ettiler. Rasûlüllah da sahâbîlerin bu sevinçli sükûtlarına (taaccüb edip) güldü. üstadı el-Humeydî: Bize Sufyân ibn Uyeyne bu hadîsin senedinin hepsini ihbar lafzıyle tahdîs etti, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6154-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir adam geldi de: Ben helak oldum, ramazânda oruçlu iken eşimle cinsî münâsebette bulundum! dedi. ona: "Bir köle âzâd et!" buyurdu. O zât: Benim köle âzâd edecek malım yok! dedi. Peygamber: "Öyleyse iki ay arka arkaya zincirleme (keffâret olarak) oruç tut!" buyurdu. Buna güç yetiremem, dedi. Peygamber: "Öyleyse altmış fakire yemek yedir!" buyurdu. O zât: Onları doyuracak şeyin yolunu da bulamam, dedi. sırada Peygamber'e içi hurma dolu -râvî İbrâhîm ibn Sa'd'ın: O, mikteldir, dediği onbeş sâ' hurma olan- bir arak getirildi. "O soran kimse nerededir?" dedi ve o şahsa: "Bu hurmayı al, yoksullara sadaka yap!" buyurdu. O zât: Benden daha fakır olana mı vereceğim? Allah'a yemîn ederim ki, Medine'nin kara taşlı iki yanı arasında benim ailemden daha fakir bir ev halkı yoktur! dedi. üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) yan dişleri meydana çıkıp görülünceye kadar güldü. Sonra da o adama: "O takdirde bunu sizin ev halkı yesin!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6155-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın maiyyetinde yürüyordum. Rasûlüllah'ın üzerinde Necrân doukmalarından kaim kenarlı bir kaftan bulunuyordu. Bir çöl bedevisi Rasûlüllah'a erişti de arkasından kaftanım, şiddetli bir çekişle çekti. dedi ki: O sırada ben Peygamber'in boynu ile omuzu arasına baktım da, bedevinin kaftanını şiddetle çekmesinden, kaftanın kenarı onun boyun safhasında iz bırakmış olduğunu gördüm. Bu çekmeden sonra bedevî: Yâ Muhammed! Yanında bulunan Allah malından bana birşey vermelerini emret! dedi. üzerine Rasûlüllah o bedeviye doğru (şefkatle) baktı da güldü, sonra bu bedevîye biraz atıyye verilmesini emretti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6156-)
Cerîr ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben İslâm Dîni'ne girdiğimden beri Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) beni meclisine girmekten men' etmemiş ve beni her gördüğünde de muhakkak yüzüme gülümsemiştir. kabilesinden yüzelli süvarinin başında Zu’l-Halasa putunu kırmaya gittim, Ahmesliler iyi ata binerlerdi, fakat) ben bir türlü at üzerinde duramazdım. Bunu Peygamber'e şikâyet ettim. Peygamber eliyle göğsüme vurdu da: "Allâhumme sebbithu ve'c'alhu hâdiyen mehdiyyen (Allah'ım! Sen Cerîr'i (doğru yolda ve at üstünde) sabit tut ve onu hidâyet edici ve hidâyet edilmiş kıl]" diye dua etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6158-)
Hişâm şöyle demiştir: Bana babam Urve, Ummü Seleme'nin kızı Zeyneb'den; o da anası Ümmü Seleme'den haber verdi ki, Ümmü Suleym: Yâ Rasûlallah! Şübhesiz Allah hakkı beyân etmekten haya etmez. Kadın ihtilâm olduğu zaman kendisine yıkanmak vâcib olur mu? diye sordu. (sallallahü aleyhi ve sellem):“ (İhtilâm olup) Suyu (meniyi) gördüğünde evet!” cevabını verdi. Ümmü Seleme güldü de: kadın ihtilam olur mu? Dedi. Bunun üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)“Bu olmasa, çocuğun benzemesi ne ile olur?” buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6159-)
… Âişe (r. anha) : ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)’i küçük dilini görünceye kadar (ağzını açarak) gülmenin tamamını toplayıcı bir şekilde gülerken asla görmedim. O ancak gülümser idi, demiştir. Bize Said ibn ebi Hayyat Katade’den; O da Enres radıyallahü anh’den şöyle tahdes etti: Bir Cuma günü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem ) Medine’de hutbe yaparken kendisine bir adam geldi de: Yağmur kıtaldı, Rabbinden yağmur yağdırmasını isteyiver! Dedi. gökyüzüne doğru baktı. Biz gökyüzünde hiçbir bulut görmüyorduk. Peygamber olduğu yerde: “Allahümme’s- gınâ (Allahım bize yağmur ver)!”diye dua etti. bulutlar meydana çıkıp birbirleriyle birleşti. Sonra halk yağmura kavuşturuldu., hatta Medine’nin bütün su arkları ve vadileri sel olup aktı. Ondan sonraki cumaya kadar yağmur hiç kesilmeden devam edip durdu. Sonra bu adam-yahut başkası- Peygamber yine hutbe yaparken ayağa kalktı da; Yağmur çokluğundan sulara gömüldük, Rabbine dua et, bizden bu yağmuru habsetsin! Dedi. bu sözünden dolayı peygamber güldü. Sonra iki yahit üç kerre: “Allahümme havâleynâ velâ aleynâ (Ya Allah! Etrafımıza yağdır, üzerimize değil)!” diye dua etti. da akabinde bulutlar Medine’nin üzerinden sağa sola parçalanmaya başladı, etrafımıza yağmudr yağdırılıyor, fakat ondan Medineye hiçbir yağmur düşmüyordu. Allah onlara Peygamberinin (kendi yanındaki) kerametini, değerini ve duasının kabülünü gösteriyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı