İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı ile İlgili Hadisler

3665-) Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan - Buharî, şeyhinden Peygamber'e yükseltme sığasını işitip işitmediği hususunda şekkedip: Zannederim Peygamber'den işitti, dedi - Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben ru'yâmda kendimi Mekke 'den, hurmalıkları bol olan bir yere muhacir gidiyor gördüm. Zihnim, o gitmekte olduğum yerin Yemâme yahut Hecer olduğu fikrine saptı. Bir de gördüm ki, o yer, Câhiliyet'te Yesrib denilen Medine imiş . yine bu ru 'yâmda kendimi gördüm ki, bir kılıç hareket ettirdim de bu kılıcın göğsü kırıldı. Bu da Uhud harbinde mü'minlerden isabet alanlara işaret imiş. Sonra o kılıcı diğer bir defa daha hareket ittirdim. Bu sefer kılıç, olduğundan daha güzel hâline döndü. Bu da fetih ve mü'minlerin toplanması nev'inden Allah'ın getirdiği neticeler imiş. Ben yine o ru 'yâda bir sığır (ın boğazlandığım) görmüştüm. Allah'ın yapağı en hayırlıdır. Bu da Uhud gününde şehîd olan mü'min neferleri remzediyormuş. Bir de gördüm ki, asıl hayır Uhud günü musibete uğramalarının ardından Allah'ın onlara hayır nev'inden getirdiği şeylerdir. Ve Bedir gününden sonra Allah'ın bizlere verdiği doğruluk ve sebat mükâfatıdır" .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3666-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir; Fâtıma yürüyerek yönelip geldi. Fâtîma'nın yürüyüşü tıpkı Rasûlüllah'ın yürüyüşü gibidir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Merhaba kızım'' dedi. onu sağ tarafına yahut sol tarafına oturttu. Sonra kızına gizlece bir söz söyledi. Bunun üzerine Fâtıma ağladı. Ben Fâtıma'ya: Niçin ağlıyorsun? dedim. Fâtıma'ya gizlice bir söz daha söyledi. Bu sefer Fâtıma güldü. Ben, kendi kendime: Bugünkü gibi bir sevincin bir hüzne bu kadar yakın olduğunu görmedim, dedim. Hemen Fâtıma'ya Peygamber'in ne söylediğini sordum. Fâtıma: Ben Rasûlüllah'ın sırrını, yânı gizli söylediği sözü açıklayıp ifşa edecek değilim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3667-) Nihayet, Peygamber'in ruhu kabzolunduğu zaman kendisine bu ağlama ve gülmenin sebebini sordum. Fâtıma şöyle cevâb verdi: Rasûlüllah bana: "Cibril'in her sene bir kerre Kur'ân 'ı kendisi ile mukaabele eder olduğunu, bu sene ise Cibril'in bu mukaabeleyi kendisi ile iki defa yaptığını" (haber verdi) ve: "Ben bundan ancak ecelimin gelmiş olduğunu sanıyorum. Muhakkak ki sen, ailem içinden bana ilk yetişecek kimsesin" buyurdu. İşte ben bundan dolayı ağladım. Akabinde Peygamber, bana (gizlice): "Sen cennet ehli kadınlarının seyyidesi olmandan, yahut mü'minlerin kadınlarının seyyidesi olmandajı razı olmuyor musun?" buyurdu. İşte ben bundan dolayı da sevinip güldüm .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3668-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ölüm sebebi olan hastalığı sırasında kızı Fâtima'yı yanına çağırdı ve ona gizli birşey söyledi. Fâtıma ağladı. Sonra onu bir daha çağırıp gizli birşey söyledi. Fâtıma bu defa güldü.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3669-) Âişe dedi ki: Ben Fâtıma'ya bu ağlama ve gülmenin sebebini sordum. Fâtıma: Peygamber bana vefat sebebi olan bu hastalığı neticesinde ruhunun Hakk canibine alınacağını gizlice haber verdi; ben bunun üzerine ağladım. Sonra bana ev halkından kendisinin ardından ilk gelecek kimse ben olduğumu gizlice haber verdi; bundan dolayı da güldüm, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3670-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Omer ibnu'l-Hattâb, İbn Abbâs'ı meclisine yaklaştırırdı. Abdurrahmân ibn Avf, Omer'e hitaben: Bizim de İbn Abbâs'a akran oğullarımız vardır (onları meclisine yaklaştırmadın), dedi. Omer de ona: Şu muhakkak ki sen onu meclisime hangi sebebden yaklaştırdığımı biliyorsun (ilminden dolayı yaklaştırıyorum), dedi. Omer, İbn Abbâs'a şu "İzâ câe nasrullâhi ve'l-fethu"(en-Nasr 1) âyetinden sordu. ibn Abbâs: O, Rasûhıllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ecelidir. Allah O'na ecelinin geldiğini bildirdi, dedi. Ben de bu sûreden, senin bilmekte olduğundan başka bir ma'nâ bilmiyorum, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3671-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ölüm hastalığı içinde üzerinde bir örtü ile ve (ağrıyan) başı üzerine de boz renkli bir kumaş parçası çatmış olduğu hâlde (Mescide) çıktı, tâ minbere varıp üzerine oturdu. Akabinde Allah'a hamd ve sena ettikten sonra "Amma ba'du" diye başladığı hutbesine şöyle devam etti: "Hiç şüphesiz müslümânlar çoğalıyor, fakat Ensâr (günden güne) azalıyor. Hattâ onlar, yemek içindeki tuz derecesinde azalmış olacaklar. Şu hâlde (ey Muhacirler) sizden her kim diğer kimselere zarar verebileck yahut fayda verebilecek bir iş başına geçerse, Ensâr'ın iyilerinin iyiliklerini alıp kabul etsin; kötülerinin kötülüklerini de affetsin". Abbâs: İşte bu oturum, Peygamber'in oturduğu son oturuş öldü, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3672-) Ebû Bekrete (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün el-Hasen (ibn Alî)'i mescide çıkardı da onu minberin üzerine yükseltti. Akabinde:"Bu benim oğlumdur, Seyyiddir (şeref sahibi bir efendidir). Umarım ki, Allah bu oğlum sebebiyle müslümânlardan iki fırkanın arasını düzeltip iyileştirir" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3673-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten; o: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ca'fer ibn Ebî Tâlib ile Zeyd ibn Hârise'nin ölüm haberleri gelmeden önce, gözleri yaş akıtarak onların öldürüldüğünü haber verdi, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3674-) Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: (Câbir evlendiği zaman) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Câbir, etrafı saçaklı oda döşemeleriniz var mı?" diye sordu. Ben: Bizde öyle döşemeler nereden olacak? diye cevâb verdim. Peygamber: "Fakat ben yemin ediyorum ki, yakında sizin öyle süslü döşemeleriniz olacaktır" buyurdu. dedi ki: Ben kadınıma: Şu süslü döşemelerini gözümün önünden geri kaldır, derdim; o da bana: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"Sizin yakında süslü ev ve yatak döşemeleriniz olacaktır" buyurmadı mı? derdi. söz üzerine ben de bu döşemeleri yerinde bırakırdım.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3675-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Sa'd ibnu Muâz umre yapmak için Mekke'ye gitmişti. Abdullah dedi ki: Mekke'ye vardığında Ebû Safvân, Umeyye tu'bnu Halefin evine inmiş, ona konuk olmuştu. Umeyye de (ticâret) için Şam'a gittiğinde Medîne'ye uğrar, Sa'd ibn Muâz'a konuk olurdu.(İkisi arasında bir dostluk vardı.) Umeyye, Sa'd'a: Biraz bekle! Gündüz yarı olduğu ve insanlar kuşluk uykusuna daldığı zaman git Ka'be'yi tavaf et, dedi. bu suretle hareket edip vaktinde tavafa başladı. (Umeyye, Sa'd'la beraber bulunduğu) bu sırada Ebû Cehl çıkageldi ve: Ka'be'yi tavaf eden şu adam kimdir? diye sordu. Sa'd da: Ben Sa'd ibn Muâz'ım, dedi. Ebû Cehl: Ey Sa'd, sen Ka'be'yi emniyetle tavaf ediyorsun. Halbuki siz (Medîneliler) Muhammed'le sahâbîlerini sığındırıyorsunuz (onlara yardım ediyorsunuz)! dedi. Evet öyledir, diye Ebû Cehl'i karşıladı ve aralarında bir çekişme ve husûmet başladı. Bunun üzerine Umeyye, Sa'd'a: Ebû'l-Hakem'e (Ebû Cehl'e) karşı sesini yükseltme! Çünkü o, Mekke vâdîsi halkının seyyididir, dedi. Muâz, Ebû Cehl'e hitâb ederek: Eğer sen beni Ka'be'yi tavaf etmekten men' edersen, vallahi ben de sana (daha ağırını yapar, Medine'deki) Şâm ticâret yolunu keserim! diye haykırdı. sırada Umeyye, Sa'd'a: Sesini yükseltme, demeye ve Sa'd'ı tutmaya başladı. Bunun üzerine Sa'd, Umeyye'ye öfkelenerek: Sen de (Ebû Cehl'i koruyarak) beni tutma, bırak! Ben Muhammed'den işittim ki, kendisi seni öldüreceğini söylüyordu, dedi. Beni mi? diye sordu. Sa'd: Evet seni, dedi. Bunun üzerine Umeyye: Vallahi Muhammed birşey söylediği zaman yalan konuşmaz, dedi de (korku ve heyecan içinde) dönüp karısına gitti. Ve: (Yâ Ümme Safvân!) Yesribli kardeşimin bana ne dediğini bilir misin? diye yanıktı. Ne söyledi? diye sordu. Umeyye: (Yesribli kardeşim) Sa'd: Muhammed'in Umeyye'yi ben öldüreceğim dediğim işittim diyor, diye cevâb verdi. Safvân: Allah'a yemîn ederim ki, Muhammed yalan söylemez! diye Sa'd'ın haberini te'yîd etti. müddet sonra Bedir günü gelince) Mekkeliler'i bir nidâcı çağırıp onlar da Bedir'e çıktıkları zaman, karısı Ümmü Safvân, kocası Umeyye'ye: Yesribli dostun Sa'd'ın vaktiyle sana söylediği sözü hatırlamaz mısın? dedi. Umeyye de: (Vallahi Mekke'den çıkmam! diye) Kureyş ile Bedir'e çıkmamak istedi. Fakat Ebû Cehl, Umeyye'ye: Sen Mekke vadisinin eşrâfındansın, bir iki gün olsun sefere katılıp yürü! deyip kandırdı de onlarla iki gün yürüdü. Neticede Allah onu öldürdü .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3676-) Abdullah ibn Omer (Ryden. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " (Ru'yâmda) insanları bir meydanlıkta toplu olarak gördüm. O sırada Ebû Bekr kalktı. (Halkı sulamak için kuyudan) bir yahut iki kova su çekti. Fakat Ebû Bekr'in su çekmesinde za'f ve güçlük vardı. Allah Ebû Bekr'i mağfiret etsin. Sonra bu kovayı Omer aldı. Ve alınca bu kova Omer'in elinde büyük bir kovaya dönüştü. Ben, insanların içinde Omer'in gördüğü işi işleyebilecek kuvvette kuvvetli ve kâmil bir kişi göremedim. En sonu insanlar o meydanı develerin sulak ve eylekyeri edindiler (yani onun zamanında insanlar bir meydan bulup istirahat ettiler)". ibn Münebbih de Ebû Hureyre'den söyledi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Ebû Bekr iki kova su çekti" buyurmuştur .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3677-) Bize Ebû Usmân Abdurrahmân en-Nehdî tahdîs edip şöyle dedi: Bana haber verildi ki, Cibrîl aleyhi's-selâm (bir insan güzeli olan Dıhyetu'l-Kelbî suretinde) Peygamber'in yanına gelmişti. Bu sırada Peygamber'in yanında (kadınlarından) Ümmü Seleme bulunuyordu. Cibrîl, Peygamber'le konuşmağa başladı. Sonra kalkıp gitti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), Ümmü Seleme'ye: "Bu kimdir?" diye sordu, yahut buna benzer bir soru söyledi. Seleme: Bu, Dıhye'dir, dedi. Seleme dedi ki: Allah'a yemîn ediyorum, Peygamber'in Cibril'den(aldığı vahyi sahâbîlere) haber vermek üzere yaptığı hutbesini işitinceye kadar ben Cibril'i hiç şüphesiz Dıhye sandım. Ümmü Seleme böyle veyâhud buna benzer bir söz söyledi, dedi. ibn Tarhân dedi ki: Ben, Ebû Usmân'a: Sen bu hadîsi kimden işittin? diye sordum. Usmân: '" Usâmetu'bnu Zeyd'den işittim, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
362936303631-) Bize Ebu'z-Zinâd, el-A'rac'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Siz ayakkabıları keçe olan bir kavimle muharebe etmedikçe kıyâmet kopmaz. yine sizler, gözleri küçük, yüzleri kırmızı, burunları basık, sanki yüzleri deri üstüne deri kaplanmış kalkanlar gibi olan Türk'le muharebe etmedikçe kıyâmet kopmaz. siz insanların hayırlısı, emir oluncaya kadar emirliği çok fena görenler (ve arzu etmeyen kimseler) bulursunuz. İnsanlar ma'denler (gibi)dir (kimi hâlis, kimi karışıktır). Onların Câhiliyet'te hayırlı olanları İslâm devrinde de hayırlı kimselerdir. Sizin herhangi birinizin üzerine öyle bir zaman gelecek ki, onda beni görmesi, ona kendisinin bir kat daha ehli ve malı olmasından daha sevgili olacaktır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı