Bab ile İlgili Hadisler

1-) Yiyip bitirdiği,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
2-) Giyip eskittiği,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
3-) Ve verip biriktirdiği. Bundan gayrisi; kendisi gider, malı insanlara terkeder.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
51-) Abdullah ibn Abbâs haber verip, şöyle dedi: Bana Ebû Sufyân haber verdi ki, Hırakl ona şöyle demiştir: "Ben sana; onlar (yani müslümânlar) artıyor mu, yoksa eksiliyor mu diye sordum. Sen, onların artmakta olduklarını söyledin, îmân keyfıyyeti de tamâm oluncaya kadar hep böyle gider. Ben sana, içlerinde O'nun dînine girdikten sonra beğenmemezlikten dolayı dînden dönen var mıdır diye sordum. Hayır, dedin, îmân da, mûcib olduğu inşirah ve ferahlık kalblere karışıp kökleşince böyle olur; hiç kimse onu sevmemezlik ermez..."

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-îmân
Konu: Bâb
314-) İbn Abdurrahman b. Ebza (radıyallahü anh) babasından naklederek şöyle diyor: Bir adam Ömer’e gelerek: Cünüp oldum su da bulamadım dedi. Ömer de namaz kılma dedi. Bunun üzerine Ammar b. Yasir: Ey Mü’minlerin emiri! Hatırlamaz mısın? Sen ve biz bir seriyyede idik, cünüp olmuştuk ve su da bulamamıştık, o zaman sen namaz kılmıştın fakat ben her tarafıma toprağın değmesi için toprakta yuvarlanmış ve namazlarımı kılmıştım. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelip bu durumu söyleyince Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yapman yeterliydi) buyurarak: yere vurdu sonra iki eline üfledi ve yüzüyle iki elini meshetti.) Ravi, Seleme burada şüphe edip ellerini dirseklere kadar mı yoksa bileklere kadar mı olduğunu bilemiyor. Ammar’ın bu sözü üzerine Ömer: Seni layık olduğun göreve getiriyoruz diyor. (Müslim, Hayz: 28; Buhârî, Teyemmüm: 2)

Kaynak: Sünen-i Nesâî, Temizlik Bölümleri
Konu: Bab
315-) Ammar b. Yasir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Develere çobanlık yaptığım anda cünüp olmuştum ve su bulamamıştım. Hayvanın toprakta yuvarlanması gibi toprakta yuvarlandım. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelip yaptığımı haber verdim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Teyemmüm yapman yeterliydi) buyurdular. (Buhârî, Teyemmüm: 3; Müslim, Hayz: 28)

Kaynak: Sünen-i Nesâî, Temizlik Bölümleri
Konu: Bab
335-) Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah'ın seferlerinin birinde onunla beraber yola çıktık. Tâ Beydâ'ya yahut Zâtu'l-Ceyş'e vardığımızda bir gerdanlığım koptu. Onun aranması için Rasûlüllah(orada) bekledi, insanlar da onunla beraber beklediler. Halbuki bir su başında değillerdi. İnsanlar Ebû Bekr es-Siddîk'a geldiler ve: Sen Âişe'nin yaptığını görüyor musun? Rasûlüllah'ı da, insanları da bir su başında değiller ve yanlarında da su yok iken yollarından alıkoydu, dediler. Bunun akabinde Ebû Bekr (yanıma) geldi. Rasûlüllah da başını dizimin üzerine koymuş hâlde uyumuştu. Ebû Bekr: Sen Rasûlüllah'ı ve insanları yollarından alıkoydun. Onlar bir su başında değiller ve yanlarında da su yoktur, dedi. dedi ki: Ebû Bekr beni kötüleyip azarladı. Allah'ın söylemesini istediği şeyleri söyledi, eli ile de boş böğrümü dürtmeğe başladı. Beni kıpırdamaktan, Rasûlüllah'ın dizim üzerinde bulunmasından başka hiçbir şey men' etmiyordu. Sabah olunca Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) kalktı, hiç su yoktu. Allah "Teyemmüm Âyeti"ni indirdi. Herkes teyemmüm etti. Useyd ibn Hudeyr. Ey Ebâ Bekr hanedanı, bu sizin ilk bereketiniz değildir, dedi. Âişe dedi ki: (Sonra gideceğimiz sırada) üzerine bindiğim deveyi kaldırdık ve gerdanlığı onun altında bulduk. Câbir ibn Abdillah haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur. evvel hiçkimseye verilmedik beş şey bana verilmiştir: Bir aylık yola kadar korku (salmak) ile nusret olundum. Yeryüzü bana namazgâh ve temizlik sebebi kılındı. Onun için ümmetimden her kime namaz vakti erişirse, hemen namazını kılıversin. Ganimetler bana halâl edildi. Halbuki benden evvel kimseye halâl edilmemiştir. Bana şefaat verildi. Bir de benden evvel her peygamber, hassaten kendi kavmine gönderilirken, ben umûm insanlığa gönderildim".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu't-teyemmüm
Konu: Bâb
436-) Aişe ile Abdullah İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demişlerdir: Rasûlüllah'a son hastalığı geldiği zaman, yanında bulunan bir hamîsayı yüzü üzerine atar dururdu O hamîsa sebebiyle sıkıldıkça da onu yüzünden açardı. İşte o hâlde iken Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): la'neti Yahudiler ve Nasrânîler üzerine olsun. Onlar peygamberlerinin kabirlerini mescidler edindiler" buyurdu. (Rasûlüllah bu sözleri ile) onların yaptıklarından ümmetini sakındırıyordu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Bab
437-) Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da İbn Şihâb'dan; o da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti ki (o, şöyle derpiştir):Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Yahudiler'i gebertsin. Onlar peygamberlerinin kabirlerini mescidler edindiler" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Bab
453-) Sehl b. Sa'd es-Sâidî anlatıyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Amr b. Avf oğullarının aralarını bulmak için gitmişti. Namaz vakti yaklaşınca müezzin, Hazret-i Ebû Bekir'e: İmam olur musun, kamet edeyim mi?» diye sordu, O da: Evet,» dedi. Hazret-i Ebû Bekir öne geçtiğinde, cemaat namazda iken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi, cemaate yetişip bir safla durdu. Bunun üzerine cemaat (Hazret-i Peygamber'in geldiğini anlatmak için) el çırpıyordu. Fakat Hazret-i Ebû Bekir başını çevirdi ve Hazret-i Peygamberi gördü. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine "devam et" mealinde işaret etti. Ebu Bekir, hiç aldırmıyordu. Cemaatin el çırpması çoğalınca Ebû Bekir ellerini kaldırarak, Resûlüllah'ın kendisine devam et, diye emredişinden dolayı, Allah'a hamdettikten sonra geri geri çekilerek arkadaki safa girdi. Bu sefer Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öne geçti, namazı kıldırıp bitirdi. Namazdan sonra: Ebû Bekir! Devam et dediğim halde niçin geri çekildin?» buyurdu. Ebû Bekir: Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) önünde Ebû Kuhafe'nin oğlunun namaz kıldırması doğru olmaz!» cevabını verince Hazret-i Peygamber: Ekseriyetinizin namazda el çırptığını gördüm. Bu gibi durumlarda Sübhanallah, deyiniz. Bu şekilde anlatmak istediğinizi namazdakine anlatmış olursunuz. Namazda el çırpmak kadınlara mahsus bir harekettir,» buyurdu. Buhârî, Ezan, 10/48; Müslim, Salat, 4/102.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Seferde Namazları Kısaltma
Konu: Bab
454-) Nâfi’den: İbn Ömer namazda iken asla sağa sola bakmazdı.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Seferde Namazları Kısaltma
Konu: Bab
455-) Ebû Cafer el-Kâri'den: Namaz kılıyordum, Abdullah b. Ömer de ardımda imiş, hiç farkında değildim. (Namaz bitmediği halde) sağa sola dönüyordum, bunun üzerine beni ikaz ett

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Seferde Namazları Kısaltma
Konu: Bab
465-) Katâde şöyle demiştir: Bize Enes (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etti:Peygamber'in sahâbîlerinden iki zât, karanlık bir gecede Peygamber'in yanından, önlerinde parıldayan çerâğa benzer iki şey olduğu hâlde çıktılar. O iki kişi birbirlerinden ayrıldıkları zaman, o çerâğlardan her biri biriyle beraber ayrıldı. Ve tâ ehlinin yanına gidinceye kadar (yolunu aydınlattı)

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Bab
505-) Bize Mûsâ ibn Ukbe, Nâfi'den şöyle haber verdi: Abdullah ibn Omer, Ka'be'nin içine girince alnına doğru yürür, Ka'be'nin kapısını ardında bırakır, alnına gelen duvar ile arasında yaklaşık olarak üç arşın kalıncaya kadar ilerler, oraya varınca namaz kılardı ki, Bilâl'in "Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldı" diye haber verdiği yeri arardı. Yine Abdullah ibn Omer: Beyt'in istediği herhangi cihetinde namaz kılınsa hiçbirimize be's yoktur, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Bâb
687-) Sa’d b. ebi Vakkas (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Müezzinin ezan okuduğunu işiten birisi: de Allah’tan başka gerçek ilâh olmadığına, Onun tek olduğuna ve ortağı bulunmadığına; Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in de O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şahitlik ederim. Rab olarak Allah’tan, Peygamber olarak Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’ten, din olarak ta İslâm’dan razıyım ben (derse, o kimsenin günahları bağışlanır.) (Ebû Dâvûd, Salat: 36; Buhârî, Ezan 8)

Kaynak: Sünen-i Nesâî, Ezan Bölümleri (kitabı)
Konu: Bab
688-) Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: kim ezan okunduğunu işitir de: şu tam ve mükemmel davetin ve dinimi ayakta tutacak namazın Rabbi olan Allah’ım! Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Cennet’te vaad ettiğin övgüye layık en yüce makam ve en büyük dereceleri ver.) Diye dua ederse kıyamet günü şefaatime nail olur.) (Ebû Dâvûd, Salat: 36; Buhârî, Ezan 8)

Kaynak: Sünen-i Nesâî, Ezan Bölümleri (kitabı)
Konu: Bab
752-) Bana İbnu Ebî Muleyke, Ebû Bekr'in kızı Esmâ'dan tahdîs etti (O, şöyle demiştir): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kusûf namazını kıldırdıydı. Şöyle ki: Kıyama durdu, kıyamı çok uzattı. Sonra rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra başını kaldırdı ve kavmeyi uzattı. Sonra yine rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra başını kaldırdı. Sonra secdeye vardı, sucûdu uzattı. Sonra başını kaldırdı. Sonra yine secdeye vardı, sucûdu uzattı. Sonra ayağa kalktı, kıyamı uzattı. Sonra rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra başını kaldırdı, kavmeyi uzattı. Sonra yine rukû'a vardı, rukû'u uzattı. Sonra başını kaldırdı. Sonra secdeye vardı, sucûdu uzattı. Sonra başını kaldırdı. Sonra yine secdeye vardı, sucûdu uzattı. Sonra namazdan çıktı. Akabinde şöyle buyurdu:"Cennet bana yaklaştı. O kadar ki, eğer cür'et etseydim salkımlarından bir tanesini (alıp) size getirebilecektim. Cehennem de bana o kadar yaklaştı ki: Ey Rabbim, ben de onlarla beraber miyim? Dedim. Orada bir kadın gördüm". -Râvî İbn Ebî Muleyke: O'nun şöyle dediğini sanmaktayım, demiştir: "Bir kadını bir kedi tırmalayıp duruyor. Buna ne oluyor? diye sordum. Bu kadın o kediyi açlıktan ölünceye kadar habsetti. Kadın ona yiyecek vermedi, kendi kendine yemesi için de salıvermedi." Râvî Nâfi': O'nun şöyle dediğini sanırım, dedi:"Yerin haşerelerinden yesin diye salıvermedi, dediler".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Bâb
805-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh): Yemîn olsun sizlere Peygamber'in namazına yakın namaz kıldıracağım, dedi. Ebû Hureyre öğle, yatsı ve sabah namazlarının son rek'atlarında Semiallâhıı limen hamideh dedikten sonra kunût yapar, bu kunûtta mü'minlere duâ ve kâfirlere la'net ederdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Bâb
806-) Enes ibn Mâlik(vaktiyle) kunût, akşam ile sabah namazlarında(okunur) idi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Bâb
807-)  Rifâa ibn Râfi(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir gün Peygamber'in arkasında namaz kılıyorduk. Rukû'dan başını kaldırdığında Semiallâhu limen hamidehu dedi. Ardında namaz kılmakta olan biri: Rabbena ve lekel-hamdu hamden kesîran tayyiben mubâreken fîhi (Allah'a çok hayırlı, tertemiz, bereketli kılınmış olarak bol bol hamd olsun), dedi. Peygamber namazdan çıkınca: "Demin şu kelâmı söyleyen kim idi?" diye sordu. O zât da: Benim, dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'a yemin olsun, otuz bu kadar melek gördüm ki, o sözü hangisi evvel yazacak diye yarış ediyorlardı" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Bâb
890-) Bize Şeybân, Yahya (ibn Ebî Kesîr)'dan; o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti(ki o şöyle demiştir): Omer Cuma günü hutbe îrâd etmekteyken mescide bir zât girdi. Hemen Omer: Namazdan niçin alıkonuluyor sunuz? dedi. O zât: Ancak ezanı işitip abdest aldım, başka iş yapmadım, dedi. Omer: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in ''Herhangi biriniz Cuma’ya gittiğinde yıkansın" buyurduğunu işitmediniz mi? dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cumua
Konu: Bâb
907-) Bize Verkaa, Amr ibn Dinar'dan; o da Mucâhid'den; o da İbn Omer (radıyallahü anh)'den tahdîs etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): geceleyin mescide gitmelerine izin veriniz" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cumua
Konu: Bâb
908-) İbnu Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Omer'in bir zevcesi vardı ki, sabah ve yatsı namazlarını her gün mescidde cemâatle kılardı. O kadına: Omer'in bunu istemez ve kıskanır olduğunu bilip dururken niye mescide çıkıyorsun? denildi. Kadın: Beni nehyetmesinden Omer'i men' eden şey nedir? dedi. Soran zât da: Rasûlüllah'ın "Allah'ın dişi kullarını, Allah'ın mescidlerinden men' etmeyiniz" sözüdür, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cumua
Konu: Bâb
954-) İbn Omer(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ahzâb'dan dönünce Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere: "Hiçbir kimse ikindiyi Benû Kurayza yurduna ulaşmadıkça kılmasın" buyurdu. Oraya gidenlerin bâzıları yolda iken ikindi vakti girdi. Bâzıları: Oraya varmadıkça namazı kılmayız, dediler. Diğer bâzıları da: Hayır, biz kılarız. O emirle bizden istenen bu (dediğiniz) değildir, dediler. Sonra bu işi Peygamber'e arz ettiler. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) onlardan hiçbir kimseye darılmadı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Bâb
997-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Gece ve gündüz boyunca kulun işlediği amelleri muhafaza eden ve Allah’a sunan meleklerin bu sahifenin başında ve sonunda bir hayır varsa Allah şöyle buyurur: Ben bu kulumun bu sahifenin her tarafındaki günahlarını bağışladım.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Cenaze Bölümleri
Konu: Bab
1011-) Ebû Katâde (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Ölen bir kimse adına yetkili olan kimse onun kefenini güzelinden yapsın.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) konuda Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen garibtir. Mübarek der ki: “Ölen kardeşinin kefenini güzelinden yapsın” sözü üzerine Sellam b. ebî Mutî’ şöyle demektedir: “O kefen temiz olmalıdır, pahalı olması gerekmez.”

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Cenaze Bölümleri
Konu: Bab
1034-) - “... Ebû Hazmı (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir : bin Sa'd-i Sâidî (radıyallahü anh) kavminin gençlerini namaz kıldırmak için öne geçirirdi. Kendisine : yüce bir kıdemin bulunduğu halde sen (niçin böyle) yapıyorsun? (Kendin namaz kıldırmıyorsun) denildi. O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim : zâmin (kefil)dir. Eğer namazı iyi kıldırırsa sevap hem onadır hem cemaatadır. Şayet fena kıldırırsa vebali onadır. Yani cemaata değildir. )

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Namazı Lâyıkı Veçhile Eda ...
Konu: Bab
1035-) - “... Haraşa kardeşi Selâmet binti’l-Hür (radıyallahü anhâ)'den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir : Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim: üzerine öyle bir zaman gelecek ki ayakta bîr saat bekliyecekler de onlara namaz kıldıracak bir imam bulamıyacaklardır. )

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Namazı Lâyıkı Veçhile Eda ...
Konu: Bab
1036-) - “... Ebû Ali el-Hemedânî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: vapurla yolculuğa çıkmış, vapurda Ukbe bin Âmir el-Cüheni (radıyallahü anh) da varmış. (Ebû Ali şöyle der) : namazlardan birisinin vakti oldu. Biz Ukbe (radıyallahü anh)’den bize namaz kıldırmasını istedik ve : Şüphesiz imamlık hepimizden fazla senin hakkındır, sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sohbeti ile müşerref olmuş bir sahâbîsin, dedik. Ama o bundan imtina etti ve şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle buyururken işittim: insanlara namaz kıldırır da isabetli (— eksiksiz) kildırırsa namaz (in sevabı) hem onadır, hem cemaatadır. Ve kim şu namazdan bir şey eksiltirse vebal onun üzerinedir. Cemâatin üzerinde değildir.) "

Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Namazı Lâyıkı Veçhile Eda ...
Konu: Bab
1075-) Abdullah ibn Mes'ûd(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'de iken Ve'n-Necmi Sûresi'ni okudu da bunun sonunda secde yaptı. Onunla beraber olanlar da, bir ihtiyar müstesna (mü'min ve müşrik) hep secdeye vardılar. O ihtiyar kimse de bir avuç çakıl veya toprak alıp alnına götürdü ve: Bu kadarı bana yeter, dedi. İşte o kimse ki, ben onu bundan sonra(Bedr'de) kâfir olarak öldürülmüş gördüm.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Bâb
1189-) Bana Ebû Kâmil El-Cahderî rivâyet etti. ki): Bize Abdülvâhid rivâyet etti. ki): Bize A'meş rivâyet etti. H. ki:. Bize Ebû Bekir b. Ebî Şey be ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim Et-Teymî’den, o da babasından, o da Ebû Zerr'den naklen rivâyet etti. Ebû Zerr Şöyle dedi: Ben: Ya Resûlallah! Yer yüzünde ilk kurulan mescid hangisidir? dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Mescid-i Haram'dır.» buyurdular. Sonra hangisidir? dedim. «Mescid-i Aksâ'dır.» buyurdular. Bunların arasında ne. kadar zaman vardır? dedim. «Kırk senedir. Sonra nerede namaz vakti gelirse namazını orada kıl. Orasıda bir mescid'dir.» buyurdular. Kamil'in hadîs'inde; sana namaz vakti nerede gelirse namazı hemen kıl, çunku orası da bir mescid'dir.» ibaresi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bab
1190-) Bana Alî b. Hucr Es-Sa'di rivâyet etti. ki): Bize Al! b. Mtishir haber verdi. ki): Bize A'meş, İbrahim b. Yezid Et-Teymî'den rivâyet etti. ki: Ben mescid avlusunun kenarında babamdan Kur'ân okuyordum. Ben secde âyetini okursam, o secde ederdi. Kendisine: «Babacığım, yolda secde mi ediyorsun?» dedim. Babam: Ebû Zerr'i şöyle derken işittim, dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yer yüzüne kumlan ilk mescidin hangi mescid olduğunu sordum. «Mescid-i Haram'dır» buyurdu. Sonra hangisidir? dedim. «Mescid-i Aksa'd ir» buyurdu. Aralarında ne kadar zaman vardır? dedim. «Kırk yıldır. Sonra (Şunu bil ki) yeryüzü senin için mescid'dir. Binâenaleyh sana namaz vakti nerede gelirse hemen (orada) namazı kıl.» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Enbiyâ»'da; Nesâî «Enbiyâ» ve «Tefsir» bahislerinde; ibni Mâce dahi «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Pek uzak, en uzak mânâsına gelir. Kudüs'deM mescide bu ismin verilmesi bâzılarına göre Kabe'ye pek uzak olduğu içindir. Bazıları ondan daha gerilere doğru başka bir ibâdet yeri bulunmadığı için; bir takımları da pisliklerden temiz ve mukaddes olduğu için bu isim verildiğini söylemişlerdir. ki Hazret-i Ebû Zerr evvelâ yer yüzünde kurulan ilk mescid'in hangi mescid olduğunu, sonra ikinci mescid'i sormuş, üçüncü olarak da iki mescid'in bina edilmeleri arasında ne kadar zaman geçtiğini anlamak istemişdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun suallerine sıra ile cevap vermiş; ilk mescid'in Kabe, ikincinin Mescid-i Aksa olduğunu, aralarında kırk yıllık bir zaman bulunduğunu bildir-mişdir. Kabe'yi İbrahim (aleyhisselâm)'in, Mescid-i Aksâ'yı ise Süleyman (aleyhisselâm)’ın bina ettiğini, aralarından bin seneden fazla bir zaman bulunduğunu söyliyerek mes'elenin müşkil olduğuna işaret etmişdir. Bu müşkili Kurtubî şöyle ce-vaplandırmışdır: «Gerek bu hususdaki âyet gerekse bu hadîs îbrâ-him ile Süleyman (aleyhisselâm)’in mezkûr mescidleri yeni yaptıklarına değil, başkaları tarafından yapılan eski binalarını yenilediklerine delâlet ederler. Kabe'yi ilk bina edenin Âdem (aleyhisselâm) olduğu da rivâyet edilmişdir. Bu takdirde Âdem (aleyhisselâm)'dan kırk sene sonra oğullarından birisi Mescid-i Aksâ'yı bina etmiş olabilir. beyanına göre Kabe'yi ilk defa melekler bina etmiş; sonra İbrâhîm (aleyhisselâm) daha sonra sıra ile AMâlika, Cürhum ve Kureyş onu yenilemişlerdir. Kureyş'in bina etmesi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in gençliğine tesadüf etmiştir. Daha sonra Abdullah İbn Zübeyr ve Haccac bina etmişlerdir. Kesir Beyt-i Makdis'i ilk mescid yapan zat'ın İsrâil (aleyhisselâm) olduğunu, Hazret-i Süleyman'a ise onu tamir emir buyurulduğunu söylemişdir. Bu husûsda daha başka rivâyetler de vardır. Hazret-i Ebû Zerr'in suâli iki mescid'den hangisinin târih itibarı ile evvel yapıldığına yahut hangisinin daha faziletli olduğuna dâirdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bab
1191-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hüseyin, Seyyar'dan, o da Yezid El-Fakîr'den, o da Câbir b. Abdillâh El-Ensâri'den naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Benden önce hiç bir kimseye verilmeyen beş şey bana verildi. « (Eskiden) Her Peygamber hassaten kendi kavmine gönderiliyordu. Ben ise kızıl ve siyah bütün insanlara gönderildim. Bana ganimetler helâl kılındı. Hâlbuki benden önce hiç bir kimseye helâl edilmemişlerdi. Benim İçin yer tertemiz ve mescid kılındı. Binâenaleyh her kime namaz vakti gelirse bulunduğu yerde namazını kılar. Bir aylık yol kadar yerden (Düşmanımın kalbine) korku salınmakla mansûr oldum. Bir de bana şefaat verildi.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bab
1192-) Bize Ebû Bekir b. Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym rivâyet etti. ki): Bize Seyyar haber verdi. ki): Bize Yezidi El-Fakir rivâyet etti: Yezîd: Bize Câbir b. Abdillâh haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş... diyerek yu-Jcarki hadîs'in mislini rivâyet etmiş. hadîsi Buhârî «Teyemmüm» ve «Namaz» bahislerinde; Nesâî «Taharet» bahsinde lahrîc etmişdir. Amr b. Şuayb'ın rivâyetinde bu beyanâtın Tebûk gazasında verildiği bildirilmektedir. Bu gaza Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in son gazâsıdır. diyor ki: «Hadîs-i şerif'de sayılan beş şey Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Önce hiç bir Peygamberde toplu olarak bulunmamışdır. Yalnız Nuh (aleyhisselâm) bütün insanlara gönderilmişdir. Geri kalan dört şeyden hiç biri ondan önce geçen Peygamberlerden birine verilmemişdir...» (aleyhisselâm)’in bütün insanlara gönderilmesi meselesine şöyle cevap verilmişdir: «Hazret-i Nuh, Peygamber olarak bütün insanlara gönderilmemişdir. Onun bütün insanlara gönderilmesi tûfân sebebi ile insanlar helâk olarak mahdut mikdarda insan kalması dolayısı iledir. Bizim Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ise peygamber olarak gönderilirken risâleti bütün insücinne tâ'mîm ve teşmil edilmişdir.» beyânına göre eskiden bir kavme Peygamber gönderilirken başkalarına da ayrı ayrı peygamberler gönderilir, bu suretle bir zamanda birçok Peygamberler gelirmiş. Bizim Peygamberimiz ise tek başına gönderilmiş, onun zamanında kendinden başka hiçbir Peygamber gönderilmemişdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hususiyetlerinden biri de düşmanla aralarında bir aylık yol nisbetinde mesafe varken düşmanın ondan ve ordusundan korkmasıdır. Aradaki mesafenin bir aylık yol ile tahdîd edilmesi bundan daha uzakta olanlar korkmazlardı mânâsına gelmez. O gün için Medine ile islâm düşmanları arasında bir aylık yoldan daha uzakda olanlar bulunmadığı için bir aylık mesafe son had olarak zikredil-mişdir. Yoksa ne kadar uzakta olursa olsun Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile islâm ordusunun karşısına çıkacak düşmanın kalbine korku siner. Gerçi meşhur bir kumandanın karşısında harb etmekden korkan insanlar bulunabilir. Fakat o mücerret bir korkudur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in düşmanı ise onun mutlak surette muzaffer olacağından korkar. mescîd kılınmasından murâd: secde yerleri yahut malûm mescidlerdir. Kâdi İyâz, geçmiş Peygamberlere ancak kilise ve havra gibi husûsî yerlerde; bâzı ulemâ da temiz olduğunu yüzde yüz bildikleri yerlerde namaza durmak mubah kılındığını bu ümmete ise şerîatm beyân ettiği bâzı yerler müstesna olmak üzere bütün yer yüzünde namaz kılmaya izin verildiğini- söylemişlerdir. Gerçi isâ (aleyhisselâm) yeryüzünde çok sefer eder ve namaz vakti geldiğinde bulunduğu yerde namazını kılardı, fakat ona heryerden teyemmüm caiz değildi. Her yerde namaz kılmak ve teyemmüm etmek yalnız Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e mahsusdur. Muzaffer olan İslâm ordusunun kâfirlerden aldığı mallardır. Buna mağnem de denilir. Hattâbî'nin beyânına göre ganimet hususunda eski ümmetler iki kısma ayrılmışlardı. Bir kısmına ganîmet almaya hiç izin verilmemişdi. Diğerlerine bu husûsda izin verilmiş fakat aldıkları ganimetleri yemek helâl kılınmamıştı. Bir ateş gelir onların aldıkları ganimetleri yakardı. Bazıları: «Ganîmet meselesinden murâd onu istediği gibi tasarruf hususunda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e imtiyaz verilmesidir.» demişlerse de birinci tevcih (yani eski milletlere ganîmet'den istifâde helal kılınmamışdır. demek) daha doğrudur. bir kimsenin iyilik yapmasını istemek başkasına zarar ver-mekden vazgeçmesini niyaz eylemekdir. Bazıları şefaatin, duâ mânâsına geldiğini söylerler ve: «Şefaat hükümdar huzurunda şefî'in başkası için bir hacet talebi hususundaki konuşmasıdır.» derler. Dakikil îd (625-702): «En yakın ihtimâle göre bu ha-disdeki şefaatin lamı ahd içindir. Bundan murâd mahşerin dehşetinden insanlara rahatlık verip nefes aldıracak olan şefâat-ı uzmâ'dır, ki vukuu hususunda hiçbir hilaf yokdur.» diyor. Bazıları; «Buradaki şefâat'dan murâd Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in reddedilmeyen husûsî şe-fâatı'dır.» demiş, bir takınılan bunun kalplerinde zerre kadar îmân bulunanları cehennemden çıkarmak için yapılacak şefaat, başkaları cennet-de derece verilmesi hususundaki şefaat, daha başkaları cennete hesap sorulmadan girme hususundaki şefaat olduğunu söylemişlerdir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şefaat nevilerini îmân bahsinde gör-müşdük.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bab
1193-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Fudayl, Ebû Mâlik Kl-Eşcaî'den, o da Rib'î'den, o da Huzeyfe'den naklen rivâyet etti. Huzeyfe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Biz (sâir) insanlar üzerine üç şey ile üstün kılındık: Saflarımız meleklerin safları gibi yapıldı. Yeryüzünün her tarafı bizim için mescid; Su bulamadığımız zaman toprakda bize temizleyici bir vâsıla kılındı.» buyurdu ve bir haslet daha söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bab
1194-) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. El-Alâ' rivâyet etti. ki): İbn Ebî Zaide, Sa'd b. Târik'den naklen haber verdi. ki): Bana Kib'î b. Hirâş, Huzeyfe'den rivâyet etti. Huzeyfe: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu...» diyerek yukarki hadîsin mislini rivâyet etmiş. beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu ha-dîs'de müslümanların şâir milletler üzerine üç şeyle üstün kılındığını söylemiş, fakat bunlardan yalnız ikisini beyân etmişdir. Beyân edilen iki şeyden biri müslümanlann namazda melekler gibi saff olması, diğeri de yeryüzünün her tarafının müslümanlar için mescid hükmünde olmasıdır. Bundan sonra zikrettiği toprağının temizleyiciliği meselesi ikinci hasletde dâhildir. Üçüncü haslet burada beyân edilmemişdir. Nitekim: «Ve bir haslet daha söyledi.» denilerek buna işaret edilmiştir. Üçüncü hasleti Nesâî zikretmişdir. Onun hakkında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Bakara sûresinin şu son âyetleri arşın altındaki defineden bana mahsûs olmak üzere verildi. Bunlar benden önce hiçbir kimseye verilmediği gibi benden sonra dahi hiçbir kimseye verilmiyeceklerdir.» buyurmuşlardır. (sallallahü aleyhi ve sellem) Bakara sûresinin son âyetleriy-le ümmetinden kaldırılan çileli cezalara takat getiremiyecekleri şeylerin unutma ve hatâ gibi şeylerden mes'ul tutulmayacaklarına işaret buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bab
1195-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybetü'bnü Saîd ve Alî b. Hucr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İsmail —ki İbn Câ'fer'dir— A'lâ’dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): diğer Peygamberler üzerine altı şeyle tafdîl olundum: Bana Cevâmiü'l-Kelim verildi. (Düşmanlarımın kalplerine) korku sindirilmekle mansûr kılındım. Bana ganimetler helâl kılındı. Yeryüzü bana temizlik vâsıtası ve secdegâh kılındı. Ben bütün insanlara Peygamber gönderildim. Benimle Peygamberler sona erdirildi.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bab
1196-) Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da Said b. El-Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Cevâmiü'l-Kelim ile gönderildim. (Düşmanlarıma) korku (verilmek) ile mansur oldum. Bir defa ben uyurken bana yer hazînelerinin anahtarları getirilerek Önüme konuldu.» buyurdular. Hüreyre: « Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyâdan gitti (şimdi) o hazîneleri siz çıkarıyorsunuz.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bab
1197-) Bize Hâcib b. Velid rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Harb, Zübeydî'den, o da Zührî'den naklen rivâyet etti. ki): Bana Saîd b. El-Müseyyeb ile Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân haber verdiler ki Ebû Hüreyre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken îşittim...» diyerek Yûnus hadîs'inde olduğu gibi rivâyette bulunmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bab
1198-) Bize Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Abdürrazzak rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da İbn’l-Müseyyeb ile Ebû Seleme'den, onlar da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu ha-dîs'in mislini haber verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bab
1199-) Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb, Amr b. El-Hâris'den, o da Ebû Hüreyre'nin azatlısı Ebû Yûnus'dan naklen haber verdi. Ona da Ebû Hüreyre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etmiş ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): düşmanım üzerine korku verilmekle mansûr kılındım. Bana Cevâmiü'l-Kelîm'de verildi. Bir defa ben uyurken yer hazinelerinin anahtarları bana getirilerek ellerime konuldu.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bab
1200-) Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma’mer, Hemmâm b. Münebbih’den rivâyet etti. Hemmâm: Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ten bize rivâyet ettikleri şunlardır, diyerek bir takım hadisler zikretmiş; ez cümle: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Korku ile mansûr oldum; Bana Cevâmiü'l-Kelim'de verildi.» buyurmuşlardır; demiş. hadîsi Buhârî «Kitâbü't-Ta'bir» ve «Kitâbu'l-Cihâd» da tahrîc etmişdir. Cem'iyetli kelimeler demektir. Bundan murâd: Az sözle çok mânâ ifâde etmekdir. İbn Tîn'e göre Cevâmiü’l-Kelim'den murâd Kur'ân-ı Kerîm'dir. Fakat bazı hadîsler de öyledir. Kur’ân-ı Kerim'de öyle âyetler ve ahâdîs-i Nevevîyye içersinde öyle hadîsler vardır ki, metni bir satırı doldurmadığı hâlde şerh ve îzâhı hakkında kitaplar yazılabilir. Böyle az sözle çok mânâ ifâde etmek insanlar içinde yalnız Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e müyesser olmuş bir hususiyettir. hazînelerinin anahtarlarından murâd İbn Tîn'e göre müslümanların ganimet olarak aldıkları düşman kıratlarının hazîneleridir. İbn Battal (?- 444) dahi buna kânî olmuş ve: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bununla yerdeki madenleri kasdetmiş olabilir demiştir. Şüphesiz ki Arablar diğer milletlere nazaran fakirdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözü ile ileride kisrâların, kayserlerin hazîneleri müslümanların eline geçeceğini tebşir buyurmuş, netice o-nun haber verdiği gibi çıkmışdır. Binâenaleyh mezkûr cümle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mucizelerinden biridir. Ulemâ bu hadîs-i şerifi, Cevamiü'l-Kelîm hadîslerden, onların ihtiva ettiği ince mânâları çıkarmaya teşvik sayarlar. Hadîs'in sonunda Hazret-i Ebû Hüreyre: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyâdan gitti. Şimdi o hazîneleri siz çıkarıyorsunuz.» diyerek Peygamberi Zişân (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin o hazînelerden elde edebildiğini ashabına paylaştırdığını, kendisine hiçbir şey almadığını ve ashabın hâlâ onun vâ'd buyurduğu şekilde o hazîneleri elde etmekde olduklarını anlatmak istemişdir. ki Bâbımız hadîslerinin bâzılarında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): beş şey verildi.» buyurmuş; bâzılarında bunun üç şey olduğunu, bir rivâyet de bilâkis altı şeyle bütün peygamberlere tafdîl buyurulduğunu beyân etmişdir. Bu husûsda daha birçok rivâyetler vardır. Bunların mecmuundan anlaşılıyor ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e mahsûs olan hasletler beş değil on'dan bile fazladır. Hattâ Ebû Sad-i Nisâbûrî «Şerefül-Mustafâ» adlı eserinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e mahsûs olan hasletleri toplayarak altmışa kadar çıkarmışdır. İlk nazarda bu bâbdaki muhtelif rivâyetler arasında tearuz var gibi görünür. Çünkü bâzılarında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’a mahsûs hasletler beş, bâzılarında altı, bir takımlarında dört, diğerlerinde üç olarak zikredilmişdir. Bununla beraber hakikatte rivâyetler arasında hiçbir zıddiyet yoktur. Bu hususda Kurtubî şunları söylemektedir: Bunun tearuz olduğu zannedilmesin, tearuz fikri ancak sayıların inhisara delâlet ettiği teveh-hümünden doğar. Halbuki mesele Öyle değildir. Çünkü bir kimse bende beş altın var dese, bu söz o kimsede başka para olmadığına delâlet etmez. O adam başka bir defa: Bende yirmi altın var, daha başka bir defa: Bende otuz altın var! diyebilir. Zîrâ otuz altını bulunan bir kimse için yirmi altını, yahut on altını var demek doğrudur. Burada hiçbir taâruz ve tenakuz yokdur. Caizdir ki Allahü teâlâ hazretleri Resûlü Zîşân'ma üç haslet tahsis buyurduğunu; sonra beş, daha sonra altı haslet ihsan ettiğini haber vermiş olsun!» bir şeyi adedle tahsis ve tahdîd o adedden mâdâsını nefî sayılmaz.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bab
1287-) Ebû Zerr (radıyallahü anh)'ın rivâyet ettiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Âdem oğlu her bir mafsalı (eklemi) karşılığında bir sadaka (borcu) olarak sabahlar. Karşılaştığı kimseye selâm vermesi bir sadakadır. İyiliğe çağırması bir sadakadır. Kötülükten sakındırması bir sadakadır. Eziyet veren bir engeli yoldan kaldırması bir sadakadır. (Kişinin) ailesine yaklaşması (da) bir sadakadır. Kuşluk vakti kılınan iki rekat namaz ise, bütün bu borçlar için yeterlidir." Dâvûd buyurdu ki: Abbâd'ın hadisi (daha) teferruatlıdır. (ise) rivâyetinde (iyiliğe) çağırmayı ve (kötülükten) sakındırmayı zikr etmemiş (fakat) " şöyle şöyle söyledi" (kelimelerini) ilâve etmiştir. Meni’de rivâyetinde (şunları) eklemiştir: Ey Allah'ın Resûlü, birimizin (üleşine yaklaşarak) şehvetini dindirmesi de kendisi için sadaka olur mu?" diye sordular da: Onu helâlinin dışında dindirse, günahkâr olmayacak mıdır?" buyurdu. sulh 11; cihad, 76H28; Müslim, müsafirîn, 84; zekât 56; Ahmed b. Hanbel, II, 316, 328.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Nafile Namazlar Bölümü
Konu: Bab
1288-) Ebû'l-Esved ed-Düeliy'den; dedi ki: (bir gün) Ebû Zer (radıyallahü anh)'in yanında bulunduğumuz bir sırada dedi ki: biriniz hergün her bir eklemi karşılığında bir sadaka (borcu) bulunarak sabahlar. (Kıldığı) her namaz kendi için bir sadakadır. (Tuttuğu) her oruç bir sadakadır. (Yaptığı) her hac bir sadakadır. Her tesbîh bir sadakadır, her tekbir sadakadır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu salih amellerden bâzılarını (veya hepsini) saydı. Sonra da: Bunların yerine iki rekattık kuşluk namazı biriniz için yeterlidir" buyurdu. sulh II, cihâd 76, 128; Müslim, müsâfirîn 84, zekât 56; Ahmed b. Hanbel, II,

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Nafile Namazlar Bölümü
Konu: Bab
1289-) Sehl b. Mu'âz b. Enes el-Cühenî, babası Muaz b. Enes’den naklen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: Kim sabah namazından çıktıktan sonra iki rekat kuşluk namazını kılıncaya kadar namaz kıldığı yerde oturur ve hayırdan başka bir şey söylemezse o kimsenin günahları affolunur. İsterse denizin köpüğünden çok olsunlar." es-Sünenü'l-kübrâ, III, 49.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Nafile Namazlar Bölümü
Konu: Bab
1290-) Ebû Ümâme için bk. I, 243. (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Aralarında lüzumsuz bir şey bulunmadan bir namazın arkasında kılınan namaz İlliyyûn'da yazılır." b. Hanbel, V, 264, 268.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Nafile Namazlar Bölümü
Konu: Bab
1291-) Nu'aym b. Hemmâr (radıyallahü anh)'dan nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken dinledim: Aziz ve celîl olan Allah; Ey Ademoğlu, sen gündüzün başlangıcında benden dört rekat (namaz)i esirgeme ki, ben de (gündüzün) sonunda senin ihtiyacına cevab vereyim" buyurur." vitr 15; Ahmed b. Hanbel, V, 286 - 287.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Nafile Namazlar Bölümü
Konu: Bab
1292-) Ümmû Hânî bint Ebi Talib (radıyallahü anhâ)'dan nakledildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Fetih Günü her iki rekatta bir selâm vererek sekiz rekat kuşluk namazı kılmıştır. Dâvûd'un diğer şeyhi) Ahmed b. Salih (de); Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Fetih Günü kuşluk namazı kıldı." dedi. Ve (sonra yukarıdaki Ahmed b. Ömer hadisinin) aynısını nakletti. (Diğer şeyhi) İbnu's-Serh de Ümmü Hânî(nin); Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma geldi" dedi(ğini) nakletti. (Fakat) kuşluk namazı kıldı(ğını) nakletmedi. (Hadisin devamını da İbn Salih hadisinin) mânâsına uygun olarak nakletti. teheccüd 31; Müslim, hayz 71; müsâfırîn 81; Nesâî, tahâre 143; Tirmizî, vitr 15; İbn Mace, ikâme 172; Ahmed b. Hanbel, III, 146,156; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübra, III, 48.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Nafile Namazlar Bölümü
Konu: Bab
1293-) İbn Ebî Leylâ'dan nakledilmiştir ki; Hanî (radıyallahü anhâ)'nin -Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Mekke'nin fethi günü kendisinin evinde gusledip sekiz rekat namaz kıldığını nakletmesinin dışında - hiç bir kimse bize Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kuşluk namazı kıldığından bahsetmedi ve o' namazı bir daha kıldığını gören de çıkmadı. ferâiz 9, teheccüd 31; Müslim, hayz 71; müsâfirîn 81; Nesâî, tahâre 143; Tirmizî, vkr 15; İbn Mâce, ikâme 187; Ahmed b. Hanbel, III, 146, 156.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Nafile Namazlar Bölümü
Konu: Bab
1294-) Abdullah b. Şakîk (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kuşluk namazı kılar mıydı? diye sordum. " Hayır (kılmazdı). Ancak seferinden gelmesi müstesna (o zaman namaz kılardı)" diye cevab verdi. " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir rekatta) iki sûreyi birleştirir miydi?" dedim. " Mufassalden (olanları birleştirirdi)" diye cevab verdi. müsâfirîn 75-76; Nesâî, siyam 35; Ahmed b. Hanbel, VI, 171, 204, 218.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Nafile Namazlar Bölümü
Konu: Bab