Bab ile İlgili Hadisler

3839-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, bir adam: Ey Allah’ın Rasûlü! Bu gece duâ yaptığınızı işittim. Duânızdan bana ulaşan şey şu sözleriniz oldu: “Allah’ım günahlarımı bağışla rızkımı genişlet bana verdiğin rızıkları bereketli kıl.” Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu duâyı yaparsan istemedik bir şey bıraktığını zanneder misin? Yani her şeyi istemiş oluyorsun.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garibtir. Ebû’s Selil’in ismi Dureyb b. Nüfeyr’dir. İbn Nüfeyr’de denilir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3839-) Bize bu hadîsi Kuteybe b. Saîd ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Amru'n-Nâkıd ve Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Kuteybe'-nindir. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Saîd b. Müseyyib'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyette bulundu. (Şöyle dedi) ; Fezâre kabilesinden bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Karım siyah bir oğlan doğurdu; dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): develerin var mı?» diye sordu. Adam: Evet, cevâbını verdi. «Renkleri nedir?» dedi. Adam: Kırmızı! cevâbmı verdi. boz renklileri var mı?» diye sordu. Adam: Hakîkaten içlerinde boz olanları var; dedi. «Peki, bu onlara nereden geldi?» buyurdu. Adam: Belki damar çekmiştir; dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bunu da belki damar çekmişti;-.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Liân
Konu: Bab
3840-) Bize İshâk b. İbrahim ile Muhammed b. Râfi' ve Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. İbn Râfi': (Bize rivâyet etti.) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Abdürrezzâk haber verdi; dediler. Abdürrezzâk: Bize Ma'mer haber verdi; demiş. H. İbn Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Füdeyk rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Zi'b haber verdi. Bu râviler hep birden Zührî'den bu isnâdla, İbn Uyeyne hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Şu kadar var ki, Ma'mer'in hadîsinde: «Yâ Resûlallah, karım siyah bir oğlan doğurdu; dedi. Halbuki o anda kendisi çocuğu nefyetmeye çalışıyordu.» ifâdesi bulunmaktadır. Hadîsin sonuna da: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona çocuğu kendinden nefî için ruhsat vermedi.» cümlesini ziyâde etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Liân
Konu: Bab
3840-) Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim sabahladığında: Ey Allah’ım sana iman ettiğimize şâhid olarak arşını taşıyan meleklerin varlığına iman edip tüm meleklerin de varlığını kabul ederek tüm yaratıkları da senin yarattığını kabul ederek şâhidlik yaparım ki senden başka gerçek ilah yoktur. Ancak sen varsın sen ikincisi olmayan teksin senin ortağın da yoktur. Muhammed de senin kulun ve Rasûlündür.” Derse o günde işlediği günahı Allah bağışlar. Eğer bu duâyı akşamleyin yaparsa o gece işlediği günahını Allah bağışlar. (Ebû Dâvûd, Edeb: 17) Bu hadis garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3841-) Bana Ebû't-Tâhîr ile Harmele b. Yahya rivâyet ettiler. Lâfız Harmele'nindir. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan, o da Ebû Seleme b. Abdirrahmân'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki: Bedevinin Mri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Yâ Resûlallah! Karun siyah bir oğlan doğurdu; ben bunu kabul etmedim, demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: develerin var mı?» diye sormuş. Bedevi: Evet! cevâbını vermiş. «Renkleri nedir?» buyurmuş. Bedevi: Kırmızıdır; demiş. boz renkleri var mı?» diye sormuş. Bedevi: Evet, demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Yâ bu nereden geldi?» buyurmuş. Bedevi: Yâ Resûlallah, belki onu bir damarı çekmiştir; cevâbını vermiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): bunu da bir damarı çekmiştir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Liân
Konu: Bab
3842-) Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Huceyn rivâyet etti. ki): Bize X«ys, Ukayl'den, o da İbn Şihab'dan naklen rivâyet etti ki, İbn Şihâb: Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen yukarıkilerin hadîsi gibi rivâyette bulunduğunu duyduk; demiş. hadîsi Buhârî «Talâk» ve «Muharibin» bahislerinde tahrîc etmiştir. Hadîs-i şerifi Ebû Dâvûd ile Nesâî dahi rivâyet etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelen bedevinin ismi: Dam-dam b. Katâde'dir. Bu zât kendisi beyaz tenli olduğu için karısının doğurduğu siyah çocuğu yadırgamış; onu ta'rîz sureti ile nefyetmek istemiş; fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buna razı olmamıştır. Çünkü çocuk bâzan anne ve babaya değil de uzak ecdâdından birine benzeyebilir. Binâenaleyh mücerred renginin başka olması sebebi ile babası onu nefyedemez. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hakikati develerden misâl getirmek suretiyle îzâh buyurmuştur. Rengi siyaha çalar beyaz yani boz deve demektir. Araplarca eti en makbul deve budur. Asıl, kök ve damardır. Asilzade bir adam hakkında Araplar (arık) tâbirini kullanırlar. Damar çekmesinden murâd: Çocuğun sülâlesinden onun renginde bulunan birine benzemesidir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Liân
Konu: Bab
3843-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e şunu söyledim: Sana Nâfi', İbn Ömer'den naklen rivâyet etmiştir. İbni Ömer ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: kimse bir köledeki hissesini âzâd eder de kölenin (geri kalan) kıymetini ödeyecek kadar mala sahib bulunursa, köleye o maldan âdilâne bir kıymet biçilir; ortaklarına hisselerini verir ve köle onun nâmına âzâd olur. Aksi takdirde köleden âzâd olan mikdâr âzâd olmuştur.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âzâd
Konu: Bab
3844-) Bize bu hadîsi Kuteybe b. Saîd ile Muhammed b. Rumh hep birden Leys b. Sa'd'dan rivâyet ettiler, H. Şeybân b. Ferrûh da rivâyet etti. ki): Bize Cerîr b. Hâzim rivâyet etti. H. Ebû'r-Rabî' ile Ebû Kâmil dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah rivâyet etti. H. Muhammed b. Müsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdülvehhâb rivâyet etti. Ben Yahya b. Saîd'den dinledim; dedi. H. İshâk b. Mansûr da rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzak, İbn Cüreyc'den naklen haber verdi. ki): Bana îsmâîl b. Ümeyye haber verdi. H. Hârûn b. Saîd el-Eylî de rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti, ki): Bana Üsâme haber verdi. H. Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebi Füdeyk, İbn Ebî Zi'b'den naklen rivâyette bulundu. râvilerin hepsi Nafi'den, o da İbn Ömer'den naklen Mâlik'in Nafizden naklettiği hadîs mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. hadîsi Buhârî «Şerike» ve «Itk» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Itk» bahsinde; Tirmizî «Ahkâm»da; Nesâî «Itk» ve «Büyü'» bahislerinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Nasîb, hisse demektir. Âdilâne kıymetten murâd: Ödenen para kölenin kıymetinden ziyâde ve noksan olmamaktır. takdirde...» cümlesinin mânâsı: Eğer zengin değilse yalnız kendi hissesi âzâd olur demektir. Abd kelimesinden her nekadar köle yani erkek hatıra gelirse de hükümde cariye de dahildir. Çünkü ulemâdan bâzılarına göre bu kelime cariyeye de şâmildir. İbn’l-Arabî: «Bu kelime sıfattır; abd ve abde denilir. Mutlak zikredilirse erkeğe kadına şâmil olur» demiştir. Bir takımları cariyenin kıyâs-ı celî ile hükme dâhil olduğunu söylemişlerdir. Zira erkekte mevcut olan bir mânâ kadında da mevcuttur; hükmü iktizâ eden vasıfda erkekliğin kadınlığın te'-sîri yoktur. İshâk b. Rahuye'nin bu hükmü kölelere tahsis ettiği, cariyelere şumûlü olmadığını söylediği rivâyet olunur; fakat «Bu kavil şâzz ve bütün ulemanın sözlerine muhaliftir.» diyor. bakılırsa hadîs-i şerîf umum ifâde ediyorsa da delillerle sabiler bu hükümden bilittifak tahsis edilmişlerdir. Onların sair tasarrufları gibi, köle âzâd etmeleri de caiz değildir. Hattâ İmâm Şâfiî'ye göre sefihliği veya iflâsı dolayısiyle hacr yani tasarruftan men' edilen kimse dahi köle azâd edemez. İmâm A'zam sefîhlik sebebiyle hacrın caiz olamayacağına kaildir. Ona göre sefih (yani aklı kısa) bir kimse bütün tasarrufâtında serbesttir. Hanefîler'den İmâm Ebû Yûsuf ile İmâm Muhammed sefihin alış-veriş, hibe, icâre ve sadaka gibi şaka sözlerle sahîh olmayan tasarrufâttan hacr edileceğini; geri kalan talâk ve köle âzâdı gibi tasarruflardan men' edilemiyeceğini söylemişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âzâd
Konu: Bab
3845-) Bize Abdullah ibn Dâvûd, FudayI ibn Gazvân'dan; o da Ebû Hâzım'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Bir kişi (Ebû Hureyre'nin kendisi)Peygamber'e geldi. Peygamber onu (doyurmak için) kadınlarına gönderdi. Kadınlar: Bizim yanımızda sudan başka birşey yoktur, dediler.Bunun üzerine Rasûlüllah, yanında bulunan kimselere hitaben: "Şu aç insanı kim yemeğine ortak kılar yahut bunu kim konuk eder?" buyurdu. biri: Ben konuklarım, dedi. o kimseyi eşinin yanına götürdü ve: Haydi Rasûlallah'ın konuğuna ikram et, dedi. Fakat kadın: Yanımızda çocuklarımın azığından başka birşey yoktur, dedi. O yemeğini hazırlayıp getir, ışığını yak, çocuklarını da uyut, dedi. da akşam yemeğini yemek istedikleri zaman yemeğini hazırladı, ışığını yaktı, çocuklarını da uyuttu. Sonra kalktı, kandili düzeltir gibi oynayıp söndürdü. Bu suretle karı koca kendilerini konuğa yemek yiyorlar gibi göstermeye başladılar. İkisi de aç gecelediler. Sabah olunca ev sahibi, Rasûlüllah'a gitti. Rasûlüllah onu görünce şöyle buyurdu: "Bu gece Allah güldü, yahut karı koca sizin güzel hareketinize hayret etti. Ve Allah şu âyeti indirdi: “Onlar kendilerinde fakirlik ve ihtiyâç olsa bile (onları) öz canlarından daha üstün tutarlar. Kim nefsinin (mala olan) hırsından ve cimriliğinden korunursa, işte murâdlarına erenler onların tâ kendileridir" (el-Haşr: 9).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Menâkıbi'l-ensâr
Konu: Bâb
3849-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları öğrenir ve hayatı boyunca Allah’ı bu şekilde tanıyarak yaşar ve hayatını bu iman ve yaşayış üzere bitirirse inşallah Cennete girer.” “O Allah ki Ondan başka gerçek ilah yoktur ancak o vardır. O dünyada herkese ahirette ise sadece mü’minlere acıyıp şefkat edendir.” 99 ismi; manzum tercemesiyle veriyoruz ki Müslümanlar kolayca ezberleyip Allah’ı iyi bilisinler diye…) ve Müslim’de isimler sayılmaksızın, Tirmizî, Deavât, 86 ve İbn-i Mâce, Duâ, 10 da 99 isim sayılarak rivâyet edildiğine göre; “Allah’ın 99 ismi vardır. Kim bunları öğrenir (hayatı boyunca Allah’ı bu şekilde tanıyarak yaşar ve hayatını bu iman ve yaşayış üzere bitirirse inşaallah) Cennete girer.” O'ndan başka yoktur tapacak güzel isimler, O'nundur ancak. - اَلْقَوِىُّ daima kulun vekili. işi pek güçlü, kuvvetli. – اَلرَّحِيمُ esirger, merhametlidir. kuluna pek rahmetlidir. - اَلْوَلِىُّ sarsılmaz pek metanetli. mevlâ'dır, ne güzel velî. – اَلْقُدُّوسُ mülk O'nun varlık O'nundur. eşsizlik, birlik O'nundur. – اَلْمُحْصِى her işi yerinde, yüce. saymıştır, nasıl ve nice. – اَلْمُؤْمِنُ selâmet, saadet O'ndan. hidayet emniyet O'ndan. – اَلْمُعِيدُ her işin başıdır, başlar. her işi tekrar O işler. – اَلْعَزِيزُ gözeten, denetleyen O. şerefli, şeref veren O. - اَلْمُمِيتُ diriltir, hayat bahşeder. öldürür ve helak eder. her derdin çaresi O'ndan. çare yok, buyruklarından. - اَلْقَيوُّمُ bir Hayy'dir, daim sağ ölmez. hiç bir şey O'nsuz sağ olmaz. O'nundur, O mütekebbir. Allah, en büyük demektir tekbir. - اَلْماَجِدُ ezeli, ebedi vardır. mecidle anlamı birdir. – اَلْباَرِئُ yarattı, yoktan var etti. düpdüzgün yaptı, düzeltti. - اَلصَّمَدُ birdir O, başka İlah yok. eşsizdir, gayrine âh yok. her şeye bir suret vermiş. gözler önüne sermiş. - اَلْمُقْتَدِرُ herşeyin üstüne gider. her işi yapar, alteder. – اَلْقَهّاَرُ bağışlar, eksiği kapar. kahreder ne yapar, yapar. - اَلْمُؤَخِّرُ isterse öne alır O. isterse sona alır O. – اَلرَّزاَّقُ hep verir, hep karşılıksız. mahlûku komaz rızıksız. – اَلآخِرُ ilk O'dur, yoktur öncesi. son O'dur, yoktur sonrası. – اَلْعَلِيمُ yol açar kapılar açar. bilendir sonsuz ilmi var. - اَلْباَطِنُ en üstün O'ndan üste yok. en gizli O'ndan berî yok. – اَلْباَسِطُ dilerse sıkar, dar eder. bol verir, yoğu var eder. - اَلْمُتَعاَلِى üstlenir, destekler kulu. O'dur, yüksek ve ulu. – اَلرّاَفِعُ indirir, alçaltır aman. bindirir, yüceltir heman. - اَلتَّوّاَبُ kaplamıştır lutfu her yeri. kabul eder, tüm tevbeleri. – اَلْمُذِلُّ yükseltir izzetler verir. alçaltır, zilletler verir. – اَلْعَفُوُّ intikam alır, bırakmaz. yalvarsan affeder, bakmaz. – اَلْبَصِيرُ herşeyi duyar, işitir. herşeyi görür, gözetir. – ماَلِكُ الْمُلْكِ şefkati, merhameti çok. O, mülk de ortağı yok. – اَلْعَدْلُ söz O'nda, her sözü hikmet. işi adalet, sözü adalet. وَاْلاِكْراَمِ zü'l-Celâli ve'l-İkrâm mevlâ. ve İhsan hep O'ndan ola. – اَلْخَبِيرُ lutfeder, pek ince bilir. her şeyden haberdar olur. - اَلْجاَمِعُ Âdildir, her işi denge. toplayan belli bir güne. – اَلْعَظِيمُ hiç ivmez, hep verir mühlet. sadece O'nun azamet. - اَلْمُغْنِى değildir bir şeye muhtaç. O'ndandır bütün ihtiyaç. – اَلشَّكُورُ bağışlar, örter, affeder. hak bilir, azı çok eder. engeller her ne isterse. hiç kimse, O bir keserse. – اَلْكَبِيرُ en üstün, en yüksek O'dur. en büyük, en büyük O'dur. - اَلنّاَفِعُ zararına engel olunmaz. faydasından uzak kalınmaz. اَلْمُقِيتُ O kollar, O bekler durur. herşeyin hakkını korur. - اَلْهاَدِى nasıl nûrdur asla bilinmez. O'nsuz hiç bir şey bulunmaz. – اَلْجَلِيلُ hesaplar ve hesap sorar. en yüce, en yüce O var. - اَلْباَقِى herşeyi yoktan var kılan. ebedi kalacak olan. – اَلرَّقِيبُ pek cömert, ikram edici. görücü, hem gözetici. herşeyin mirası O'nun. O'nundur, orası O'nun. – اَلْواَسِعُ karşılık verir duâya. herşeyi bol, Vâsî Mevlaya. - اَلصَّبوُرُ gösterir ve eriştirir. sabırlı hep fırsat verir – اَلْوَدُودُ her sözü, her işi doğru. sevilir, sever kulunu. güzel isimler bir tek Allah'ın. sen de nimeti ve çok günahın. günahını temizle. güzel adları iyi ezberle. hakkın ver gaflete dalma. girip, Cennet’ten olma. – اَلْباَعِثُ şanlıdır, pek şereflidir. ruh verir, elçi gönderir. – اَلْحَقُّ her şeye şâhidtir Allah. ebedî tek Hak'dır Allah. Mâce, Duâ: 10 (Terc. 10/48) Bu hadis garibtir. Pek çok râvî bu hadisi bize Safvân b. Salih’den rivâyet etmiştir. Bu hadisi sadece Safvân’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Hadisçiler yanında güvenilen bir kişidir.,Bu hadis aynı zamanda değişik şekilde Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.Pek çok rivâyetler içinde Esma-ül Hüsna’nın isimlerinin sayıldığını sadece bu hadisle bilmekteyiz. Adem b. ebî İyas bu hadisi başka bir senedle yine Ebû Hüreyre’den zikrederek Allah’ın isimlerini zikretmiştir. Fakat rivâyetin senedi sağlam değildir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3850-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır, bunları öğrenip bunlara göre Allah’ı tanıyıp yaşayan ve bu imanla ölen kimse inşallah Cennete girer.” (İbn-i Mâce, Duâ: 10) Bu rivâyette isimlerin sıralaması yoktur. Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3851-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Cennet bahçelerine uğradığınızda oradan istifade ediniz.” Bunun üzerine ben: “Ey Allah’ın Rasûlü! Cennet bahçesi neresidir?” dedim. Buyurdular ki: “Mescidlerdir.” Ben: “Oradan istifade etmek ne demektir?” dedim. Şöyle buyurdular: “Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahü ekber (Allah yücedir ve eksiksizdir.Bütün övgüler Allah’adır. Allah’tan başka gerçek ilah yoktur ve Allah en büyüktür.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3852-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Cennet bahçelerine uğradığınız zaman oradan istifade ediniz.” Ashab: “Cennet bahçeleri neresidir?” diye sordular. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de: “Allah’ın dinini öğrenmek üzere meydana getirilen sohbet guruplarıdır” buyurdu. (Müsned: 12065) Bu hadis bu şekliyle Sabit’in Enes’den rivâyeti olarak hasen garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3859-) Ebû Mâlik el Eş’arî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Abdest, imanın bir parçasıdır. Elhamdülillah diyecek şekilde yaşamak mizanı doldurur. Sübhanallah ve Elhamdülillah diyecek şekilde bir hayat sürmek gökler ve yeryüzü arasını dolduracak kadar sevap kazandırır. Namaz, nurdur. Sadaka kişinin Müslüman olduğuna bir delildir. Sabır her an önümüzdeki bir ışıktır. Kur’ân ise lehimizde veya aleyhimizde bir delildir. Her insan sabahleyin kalkıp nefsinin satıcısıdır. Ya ibadet ve kulluk yaparak kendisini Allah’a satmış olur. Veya arzu ve hevesine veya şeytana uyarak kendisini helak etmiş olur.” (Müslim, Tahara: 27) Bu hadis sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3872-) Amr b. Şuayb (radıyallahü anh)’ın dedesinden rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Biriniz uykudan korkarak uyanırsa şöyle desin: “Allah’ın gazabı ve azabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve bana yaklaşmalarından Allah’ın eksiksiz olan tam kelimelerine sığınırım.” Bu durumda hiçbir şey ona zarar vermez. Abdullah b. Amr, akıl baliğ olan çocuğuna bu duâyı belletir. Okuyamayacak küçük çocuklar için bir kağıda yazıp onun boynuna asardı. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3880-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah kulunun tevbesini can boğaza gelmediği sürece kabul eder.” (İbn Mâce, Zühd: 17) Bu hadis hasen garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3881-) Muhammed b. Beşşâr, Ebû Âmir el Akdî vasıtasıyla Abdurrahman’dan aynı senedle bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3882-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Sizden birinizin tevbe etmesi, kaybettiği bir şeyi bulduğunda nasıl sevinirse Allah ondan daha fazla sevindirir.” (Müslim, Salat: 27; İbn Mâce, Zühd: 17) Bu konuda İbn Mes’ûd, Numân b. Beşîr ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis bu şekliyle Ebû’z Zinad rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Bu hadisi Mekhûl, Ebû Zerr rivâyetiyle aynı senedle benzeri şekilde rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3883-) Ebû Eyyûb (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: Ebû Eyyûb, ölümü yaklaştığında şöyle dedi: “Bir şeyi sizden gizlemiştim o da şuydu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu işittim: Siz günah işlemez bir toplum olsaydınız mutlaka Allah günah işleyen bir topluluk yaratırdı da onlar günah işlerler ve Allah’a tevbe ederlerdi. Allah’ta onları bağışlardı.” (Müslim, Tevbe: 27) Bu hadis hasen garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3884-) Bu hadis Muhammed b. Ka’b’den, Ebû Eyyûb’tan benzeri şekilde rivâyet edilmiştir. Aynı şekilde Kuteybe, Abdurrahman b. ebi’z Zinad vasıtasıyla Gafre’nin azâdlı kölesi Ömer’den, Muhammed b. Ka’b’tan ve Ebû Eyyûb’tan benzeri şekilde rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3885-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle buyurdu: “Allah: Ey Ademoğlu! Sen bana duâ ettiğin ve benden ümid ettiğin sürece senin hatalarını bağışlarım ve hiç aldırış etmem. Ey Ademoğlu! Senin günahların göğün bulutlarına ulaşsa bile sen de benden bağışlanma dilesen seni bağışlarım ve hiçbir şeye aldırış etmem. Ey Ademoğlu! Sen bana dünya dolusu kadar hatalarla gelip bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olsan şüphesiz seni dünya dolusu bağışlanma ile karşılarım.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3887-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Mü’min, Allah katında olan azabı bilmiş olsa hiç kimse Cennete göz dikmez, Kafir de Allah katında olan rahmeti bilmiş olsa hiç kimse Cennet’ten ümidini kesmezdi.” (Müslim, Tevbe: Bu hadis hasendir. Alâ’nın babasından ve Ebû Hüreyre’den rivâyet etmesiyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3888-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah tüm yarattıklarını yarattığı zaman kendi üzerine şöyle yazmıştır: “Benim rahmetim gazabımı geçmiştir.” (İbn Mâce, Zühd: 27) Bu hadis hasen sahih garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3889-) Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), mescide girdi ve bir adam namaz kılmış duâ ediyor ve duâsında şöyle diyordu: “Ey Allah’ım senden başka ilah yoktur, ancak sen varsın sen bol bol verensin.” Ey göklerin ve yerin yoktan var edicisi, Ey Celal ve ikram sahibi” Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Onun Allah’a ne ile duâ ettiğini biliyor musunuz?” diye sordu sonra kendisi: “O kimse Allah’a ismi azam duâsıyla duâ etmiştir. Bununla duâ edildiğinde Allah kabul eder ve bu duâlarla istenildiğinde Allah verir” diye cevap verdi. (İbn Mâce, Dua: 27) Sabit b. Enes’in rivâyeti olarak bu hadis garibtir. Bu şeklin dışında da Enes’den bu hadis rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3893-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kime duâ kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmıştır. Allah’tan afiyet istenilmesinden daha sevimli bir şey istenilmemiştir.” Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) konuşmasını şöyle devam etti: “Duâ, inen belaya ve inmeyen belaya karşı faydalıdır. Ey Allah’ın kulları duâya sarılınız.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garibtir. Sadece Abdurrahman b. Ebî Bekir el Kureşî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz ki bu şahıs hadis konusunda zayıftır. Bazı hadisçiler hafızası yönünden kendisini zayıf kabul etmişlerdir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3894-) İsrail bu hadisi Abdurrahman b. ebî Bekir’den, Mûsâ b. Ukbe’den, Nafi’ ve İbn Ömer’den rivâyet ederek şöyle aktarmışlardır: “Allah’tan afiyetten daha sevimli olan bir şey istenmemiştir.”

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3895-) Bilâl (radıyallahü anh)’den Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Gece namazını ihmal etmeyiniz. Çünkü o sizden önceki salih kişilerin adetidir. Gece namazı Allah’a yakınlık olup günahlardan sakındırır, kötülüklere keffâret olup vücuttan hastalığı kovar.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garibtir. Bilâl’in rivâyetiyle ve sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Senedi yönünden zayıftır. Muhammed b. İsmail’den işittim şöyle diyordu: Muhammed el Kureşî, Muhammed b. Saîd eş Şamî’dir. İbn ebî Kays ve Muhammed b. Hassân bu zatın kendisidir ve hadisleri terkedilmiştir. b. Salih bu hadisi Rabia b. Yezîd’den, Ebû İdris el Havlânî’den, Ebû Umâme’den rivâyet ederek şöyle demişlerdir: “Gece ibadete devam ediniz! Çünkü O sizden önceki Salih insanların adetidir. Rabbinize yaklaştırıcıdır, günahlara keffârettir, günahlardan sakındırır.” ( Ebû İdris’in, Bilâl’den rivâyet ettiği bu hadis daha sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3896-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin ömürleri yetmiş ile altmış arasındadır. Onlardan yetmişi aşacak olanlar çok azdır.” (İbn Mâce, Zühd: 27) Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Muhammed b. Amr’ın, Ebû Seleme’den ve Ebû Hüreyre’den rivâyeti olarak… Hüreyre’den daha değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3899-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Her kim kendisine zulmedene bedduâ ederse mutlaka yardım görür.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garib olup bu hadisi sadece Ebû Hamza’nın rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû Hamza hakkında bazı ilim adamları ileri geri konuşmuşlardır. Kendisine Meymun el A’ver denilir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3900-) Kuteybe, Humeyd b. Abdurrahman er Revâsî vasıtasıyla Ebû’l Ahves’den ve Ebû Hamza’dan aynı senedle bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3902-) Safiye (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza girdi. Önümde tesbih gibi saydığım dört bin çekirdek bulunuyordu. Dedim ki: Onlarla sayarak Allah’ı tesbih etmişimdir. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Ben sana bu tesbih çektiğin şeylerden daha fazla sevap kazandıracak birşeyi öğreteyim mi?” Ben de: “Evet” dedim. Buyurdular ki: “De ki: Allah’ın yarattıkları sayısınca tesbih ederim.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garib olup sadece Safiyye rivâyetiyle bu şekilde bilmekteyiz ki Haşim b. Saîd el Kufî tarafından rivâyet edilmiştir. Senedi pek bilinmemektedir. Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3903-) Cüveyriyye binti Hâris (radıyallahü anha)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Mescidde namaz kıldığım yerde iken Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma uğramıştı. Gündüzün yarısına yakın bir zamanda uğradığında beni aynı halde buldu ve: Hala sabahki durumda mısın? diye sordu. Ben de evet dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdular: Sana bazı kelimeler öğreteyim de onları söyle böylece uzun zaman boyu burada kalmamış olursun. Yarattıklarının sayısınca Sübhanallah, yarattıklarının sayısınca Sübhanallah, Yarattıklarının sayısınca sübhanallah. Kendi razı olacağı kadar sübhanallah. Kendi razı olacağı kadar sübhanallah. Arşın ağırlığı kadar sübhanallah. Arşının ağırlığı kadar sübhanallah. Arşının ağırlığı kadar sübhanallah, sözlerinin mürekkebi kadar sübhanallah sözlerinin mürekkebi kadar sübhanallah sözlerinin mürekkebi kadar sübhanallah.” (Müslim, Zikr: İbn Mâce, Edeb: 17) Bu hadis hasen sahihtir. b. Abdurrahman, Talha ailesinin azâdlı kölesidir. Medîneli bir ihtiyardır, güvenilen bir kişidir. Mes’ûdî ve Sevrî kendisinden bu hadisi rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3945-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Müferridun olanlar geçip gitmişlerdir. Ey Allah’ın Rasûlü! Müferridun kimlerdir?” dediler. Şöyle buyurdu: “Allah’ı zikretmeye, Allah’ı hatırından hiç çıkarmamaya düşkün olan kimselerdir ki Allah yaptıkları bu hayırlı işten dolayı onların günahlarını kaldırırda onlar Allah’ın huzuruna çok hafif ve yüklerinden kurtulmuş olarak gelirler. (Müsned: 7940) hadis hasen garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3946-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah’ı tenzih ederim, Allah’a hamdolsun, Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Sadece Allah vardır ve O Allah en büyüktür” demem, güneşin üzerine doğduğu her şeyden bana daha sevimlidir.” (Müslim, Zikr: 17)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3947-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Üç kimsenin duâları geri çevrilmez. Oruçlu, İftar edinceye kadar, Adil hükümdar ve mazlumun duâsı ki Allah onu bulutların üzerine kaldırır. Göğün kapılarını onun üzerine açar ve şöyle buyurur: İzzetim hakkı için kısa bir süre sonra olsa da sana mutlaka yardım edeceğim.” (İbn Mâce, Sıyam: 17) Bu hadis hasendir. Sa’dan el Kummî, Sa’dan b. Bişr’dir. Hadisçilerin ileri gelenleri Îsa b. Yunus ve Ebû Âsım kendisinden hadis rivâyet etmişlerdir. Ebû Mûcâlid Sa’d et Taî’dir. Ebû Müdelleh ise Âişe’nin azatlı kölesidir. Kendisini sadece bu hadiste tanıyoruz. Kendisinden bu hadis daha uzun ve değişik şekilde de rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3948-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah’ım bana öğrettiğin ilimle beni yararlandır bana yarayacak olan ilmi bana öğret. ilmimi artır. Her zaman ve zeminde sana hamdolsun. Cehennemliklerin halinden Allah’a sığınırım.” (İbn Mâce, Dua: 27) Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 4: Duâ Bölümleri
Konu: Bab
3986-) Humeyd et-Tavîl şöyle demiştir: Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) bize şöyle tahdîs etti: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Medine'ye gelmesi haberi Abdullah ibn Selâm'a erişti de, o hemen Peygamber'e geldi ve O'na birtakım şeyler soruyordu. Abdullah: Ben Sana üç şey soracağım ki, bunların cevâblarını ancak bir peygamber bilebilir: Kıyâmet alâmetlerinin evvelkisi nedir? Cennet ahâlîsi(cennete girdiklerinde) ilk önce hangi yemeği yiyecekler? Çocuğun hâli nedir? Çocuk babasına yahut anasına benziyor (ve onlardan birinin soyuna çekiyor)? Dedi. "Bu senin sorduğun soruları biraz önce Cibril gelip bana haber verdi" buyurdu. Cibril, melekler arasında Yahûdîler'in düşmanıdır, dedi. Peygamber cevâba başlayıp: "a. Kıyâmet alâmetlerinin en öncesi bir ateştir ki, o, insanları doğu taraftan batıya sürüp toplar. Cennet ahâlîsinin yiyeceği ilk yiyecek maddesi ise balık ciğerinin (sarkmış olan) fazlasıdır. Çocuğa gelince, (cinsî münâsebet esnasında) erkeğin suyu, kadının suyu önüne geçerse çocuğu kendi soyuna çeker; eğer kadının suyu erkeğin suyu önüne geçerse kadın çocuğu kendi soyuna çekip benzetir" buyurdu. Eşhedu en lâ ilahe illallâhu ve ennekeRasûlüllah{ = Ben Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Sen'in de muhakkak Allah'ın Rasûlü olduğuna şehâdet ederim), dedi. devamla şöyle dedi: Yâ Rasûlallah! Yahûdîler, insanı hayrette bırakacak surette yalan söyleyen, asılsız isnâd ve iftiralarda bulunan haksız bir millettir. (Benim müslümân olduğumu duyunca, türlü yalanlar uydurup iftirada bulunurlar.) İslâm'a girişimi bilmelerinden önce beni onlardan sorup, mevkiimi tasdik ettir, dedi. Abdullah'ı bir yere gizledi.) Akabinde Yahûdî zümresi geldi. Peygamber onlara: "İçinizdeki Abdullah ibn Selâm nasıl bir kişidir?" diye sordu. O bizim hayırlımız ve hayırlımızın oğludur. Yine o bizim en faziletlimiz ve en faziletlimizin oğludur, dediler. tezkiye üzerine Peygamber: "Abdullah ibn Selâm müslümân olursa ne dersiniz?" diye sordu. İslâm'a girmekten onu Allah'a sığındırırız, dediler. Peygamber bunu Yahûdîler'e tekrar sordu. Onlar da evvelki gibi cevâb verdiler. Bunun üzerine Abdullah evden onların yanına çıktı da: Eşhedu en lâ ilahe illellahu ve enne Muhammeden Rasûlüllah{ = Allah'tan başka ilâh olmadığına veMuhammed'in Allah'ın Elçisi olduğuna şehâdet ederim), dedi. defa da Yahudiler: bizim şerrlimiz ve şerrlimizin oğludur, dediler ve İbn Selâm'ın kadrini eksiltmeye çalıştılar. Abdullah: Yâ Rasûlallah, işte korkmakta olduğum bu söyledikleri idi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Menâkıbi'l-ensâr
Konu: Bâb
3987-) Bize Alî ibnu Abdillah el-Medînî tahdîs edip şöyle dedi: Bize Sufyân ibn Mut'ım'den şöyle dediğini işitmiştir: Benim bir ortağım çarşıda ödenmesi te'hîrli birtakım gümüş paralar sattı. Ben buna hayret ederek: Subhânallah! Bu satış iyi olur mu? dedim. Ortağım da: Subhânallah! Vallahi ben o gümüş paraları çarşıda sattım da, bu satışımı bana kimse ayıplamadı, dedi. üzerine ben el-Berâ ibn Âzib'e(gidip, bunu ondan) sordum. el-Berâ cevaben: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldi, biz bu şekilde alım satım yapmakta idik. Peygamber: "Elden ele peşin olursa bunda be's yoktur. Veresiye olanına gelince, işte o iyi olmaz" buyurdu. Sen Zeyd ibn Erkam'a kavuş da bunu ondan sor. Çünkü o, ticâretçe bizim en büyüğümüz idi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Menâkıbi'l-ensâr
Konu: Bâb
3988-) Bunun üzerine ben de bu mes'eleyi Zeyd ibn Erkam'dan sordum. O da el-Berâ'nın dediği gibi söyledi (yâni gümüş paraları gümüş paralar mukaabiîinde bir mecliste karşılıklı teslim almak ve müddetle teslim almak suretiyle yapılan alım satım uygulamasını söyledi). râvî Sufyân bir defasında: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye bizim üzerimize geldi, biz bu şekilde alım satım yapar hâldeydik, şeklinde söyledi. Ve Sufyân bu rivayetinde: Bir ortağım benim için ödenmesi hacc mevsimine yahut hacca kadar te'hîrli olarak gümüş para sattı, tarzında söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Menâkıbi'l-ensâr
Konu: Bâb
4002-) İbn Cureyc haber verip şöyle demiştir: Bana Abdu'l Kerîm ibn Mâlik el-Hazrecî haber verdi. O da Abdullah ibni'l-Hâris'in âzâdlısı olan Mıksem'den işitmiştir. O da İbn Abbâs'tari tahdîs ediyor, İbn Abbâs'tan şöyle derken işittiğini söylüyordu: Mü'minlerden (özürsüz) Bedir harbine çıkmayıp oturanlarla, Bedir harbine çıkanlar müsâvî olmazlar.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4033-) - 34.......Bize Abdurrahmân ibnu'l-Gasîl, Hamza ibnu Ebî Useyd ile ez-Zubeyr ibnu'l-Munzir ibn Ebî Useyd'den tahdîs etti ki, Ebû Useyd Mâlik ibnu'r-Rabîa şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir günü bize: ''Düşmanlar size yaklaştıkları, yânı size kalabalık geldikleri zaman onlara ok atınız da (uzaktalarken atmayıp) oklarınızı kendi yanlarınızda alıkoyunuz” buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4035-) Ebû İshâk şöyle demiştir: Ben el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud günü okçuların başına Abdullah ibn Cubeyr'i kumandan yaptı. Müşrikler bizden yetmiş kişiye isabet kaydettiler. Peygamber ve sahâbîleri ise Bedir günü müşriklerden yüzkırk kişiye musîbet getirdiler ki, onlardan yetmiş kişiyi esîr aldılar, yetmiş kişiyi de öldürdüler. Ebû Sufyân Sahr ibn Harb: Bu, Bedir gününe karşılık olan bir gündür, harb nevbet iledir (yani kâh onlar bize, kâh biz onlara galebe ederiz), demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4036-) Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan(o şöyle demiştir): Zannediyorum ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "O takdirde hayır, Uhud gününden sonra Allah'ın getirdiği hayırdan ve keza Bedir gününden sonra Allah'ın bize verdiği doğruluğun sevabıdır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4037-) Abdurrahmân ibn Avf (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Bedir (harbi) günü harb saffında idim. Dönüp baktım ki, sağımda ve solumda yaşları küçük iki genç duruyor. Ben onların durumlarından emîn olmamış gibiydim. Derken onlardan biri kendi arkadaşının haberi olmadan bana gizlice: Ey amca! Bana Ebû Cehl'i göster, dedi. de ona: Ey kardeşim oğlu, sen Ebû Cehl'i ne yapacaksın? dedim. Ben Allah'a ahd verdim: Eğer onu görürsem öldüreceğim yahut da onun önünde öleceğim, dedi. genç de, yine arkadaşından gizli olarak, bana birincisinin söylediği gibi söyledi. dedi ki: Böyle (tecrübesiz) iki genç kişi arasında bulunmam, yani onların durumları beni sevindirmedi. Ben o iki gence Ebû Cehl'i işaret edip gösterdim. Onlar derhâl iki doğan kuşu gibi Ebû Cehl'in üzerine hücum ettiler, nihayet onu kılıçlarıyle vurup öldürdüler. Bu iki genç, Afra kadının oğulları Muâz ve Muavviz idiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4038-) Bize İbn Şihâb haber verip şöyle dedi: Bana Zuhre oğulları'nın yemînli dostu olan Omer ibnu Useyd ibn Câriye es-Sakafî haber verdi. Bu zât aynı zamanda Ebû Hureyre'nin arkadaşlarından idi. Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) on kişilik bir keşif birliği hazırladı da bunların başına Omer ibnu'l-Hattâb'ın oğlu Âsım'ın (ana tarafından) dedesi olan Âsim ibn Sabit el-Ensârî'yi kumandan yaparak gönderdi. Bu birlik, Mekke ile Usfân arasında Hedece mevkiine vardıkları zaman bunlar, Huzeyl kabilesinden Lıhyân oğulları denilen bir obaya zikrolunup haber verildiler. O kabile halkı yüze yakın atıcı kişi ile bunları yakalamak için yürüdüler. Onların ayak izleri ardına düştüler. Nihayet keşif birliğinin konaklayıp da hurma yemiş oldukları yerlerini buldular. Ve: İşte bu Yesrib hurmasıdır, dediler. keşif birliğinin izleri ardından gittiler. Keşif kumandanı Âsim ve arkadaşları onların geldiğini hissedince bir yere girip sığındılar. Ta'kîbçi Lıhyân oğulları onları çepçevre kuşattılar da onlara: Aşağıya inin, ellerinizi bize verin (yânı bize boyun eğin); sizden hiçbir kimseyi öldürmeyeceğimize dâir size ahd ve mîsâk veriyoruz! Dediler. kendi arkadaşlarına hitaben: Ey arkadaşlar! Bana gelince ben kâfirin zimmetine (yani ahdine) inmem! Dedikten sonra: Yâ Allah! Peygamberine bizden haber ver! Dedi. esnada kâfirler müslümânlara ok attılar ve Âsım'ı şehîd ettiler. Arkadaşlarımdan üç kişi: Hubeyb ibn Adiyy, Zeyd ibnu'd-Desine ve başka bir adam, onların, verdiği ahd ve mîsâk üzerine inip teslîm oldular. Düşmanlar onları yakalayınca yaylarının kirişlerini çözdüler de bunlarla onları bağladılar. birliğinden olan üçüncü adam: Bu ilk zulümdür. Vallahi ben sizlerle yolculuk etmem. Benim için şu öldürülen şehîdlere uymak vardır! Deyip gitmemekte diretti. onu sürüklediler ve Mekke'ye götürmek için çabalayıp dürtüştüler. O da onlarla beraber olmamakta diretti (onu da öldürdüler). ile Zeyd ibnu'd-Desine Mekke'ye götürüldüler ve nihayet Bedir vak'asından sonra onları sattılar. Hubeyb'i el-Hâris ibn Âmir ibn Nevfel oğulları satın aldı. Hubeyb Bedir günü el-Hâris ibn Âmir'i öldürmüş idi. Hubeyb onların yanında esîr olarak(haram ayları geçinceye kadar) bir süre kaldı. Nihayet onu öldürmeye karar verip birleştiklerinde Hubeyb, etek ve koltuk altı kıllarını gidermek için el-Hâris'in kızlarının birinden bir ustura ariyet istedi. Kadın ona usturayı ariyet verdi. Bu arada kadın farkında değilken, onun bir oğlu Hubeyb'in yanına gitti. Kadın oğlunu, Hubeyb'in elinde ustura olduğu hâlde, Hubeyb'in kucağında oturmuş vaziyette buldu. Kadın: Hubeyb onu ustura ile öldürecek diye çok korktum, demiştir. kadının bu hâlini anladı da: Çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? Ben bunu yapacak değilim, dedi. Vallahi ben asla Hubeyb'den daha hayırlı bir esîr görmedim. Vallahi bir gün ben onu, kendisi demirle bağlı olduğu hâlde elinde bir üzüm salkımı tutarak yerken görmüşümdür. O zaman Mekke'de bu meyveden hiç yoktu, demiştir. Bu muhakkak Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızıktır, der idi. Hubeyb'i Hıll’de öldürmek için Harem'den çıkardıklarında, Hubeyb onlara: Beni bırakın da iki rek'at namaz kılayım, dedi. kendisini serbest bıraktılar. O da (Ten'îm mescidinin yerinde) iki rek'at namaz kıldı. Akabinde: Vallahi eğer bende ölümden bir korku olduğunu sanmasaydınız, elbette daha uzun namaz kılardım, demiştir. sonra Hubeyb: ahsihim adeden bededen lâ tubkı minhum ahaden Yâ Allah, onların hepsini say, Onları dağınık dağınık öldür, Onlardan hiçbirini diri bırakma) diye dua etti. Bundan sonra da şu beyitleri söyleyerek inşâd etti: lestu ubâlî hîne uktelu müslimen Alâ eyyi cenbin kâne lillâhi masra'î Ve zâlike fî Zâti'l-İlâhi ve in yeşe' Yubârik alâ evsâli şılvım mumezzai. Ben müslümân olarak öldürülürken buna aldırmam. Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir. Bu ölüm Allah'ın Zâtı (O'nun rızâsını arama) yolundadır. Eğer o isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine bereketler ihsan eder!). sonra Ebû Sırvaa Ukbe ibnu’l-Hâris, Hubeyb'e doğru kalktı ve onu öldürdü. İşte böylece Hubeyb, habsedilerek öldürülecek her müslümân için iki rek'at namaz kılma sünnetini ilk koyan kimse oldu. on kişilik keşif birliği bu musîbete uğradıkları gün onların haberini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi sahâbîlerine haber vermiştir. birtakım insanlar, birlik kumandanı Âsım'ın öldürüldüğü konuşulduğu zaman, ondan tanımaya yarayacak birşey getirmeleri için Âsım'ın cesedinin yanına insan gönderdiler. Âsim, Bedir günü onların büyüklerinden birini(Ukbe ibn Ebî Muayt'i) öldürmüştü. Allah Âsım'ı korumak için bal ansı veya eşek arısından gölgeleyici bulut gibi bir sürü gönderdi de, Kureyş'in elçilerinden onu korudu ve onlar Âsım'dan birşey kesip almaya muktedir olamadılar. Ka'b ibn Mâlik (yakında Tebûk gazvesi hakkında gelecek olan uzun hadîsinde) bana Murâre ibnu'r-Rabî' el-Umerî ile Hilâl ibn Umeyye el-Vâkıfî'nin Bedir harbinde hazır bulunmuş iki iyi adam olduklarını söylediler, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4039-) Bize Leys, Yahya ibn Saîd'den; o da Nâfi'den tahdîs etti ki, ibn Omer(radıyallahü anh) 'e (cennetle müjdeli on kişiden biri olan) Saîd ibn Zeyd ibn Amr ibn Nufeyl(in bir cumua günü hasta olduğu) zikredildi. Bu Saîd (başka bir vazifede olduğu için Bedir'de hazır bulunamamış, fakat Bedir'de bulunanlarla beraber pay alıp) Bedrî olmuş idi. Saîd, bir cumua günü hastalandı, ibn Omer, gündüz yükselip cumua saati yaklaştıktan sonra hemen bineğine binip Saîd'in yanına hasta ziyaretine gitmiş ve cumuayı terketmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4040-) Ve İmâm el-Leys ibn Sa'd şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezîd tahdîs etti ki, ibn Şihâb şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibn Abdülah ibn Mes'ûd tahdîs etti ki, Ubeydullah'ın babası Abdullah ibn Utbe, Omer ibn Abdillah ibn Erkam ez-Zuhrî'ye şöyle bir mektûb yazıp, ona Subey'a bintu'l-Hâris el-Eslemiyye'nin yanına gitmesini, kendisinden hadîsini ve gebeliği hakkında fetva istediği vakit Rasûlüllah'ın ona söylemiş olduğu sözü sormasını emretti. Bunun üzerine Omer ibn Abdillah, Subey'a'nın yanına varıp sorduktan sonra, Abdullah ibn Utbe'ye cevâb haberi olarak şöyle yazdı: ona Rasûlüllah’ın Bedir'de hazır bulunmuş sahâbîlerinden Sa'd ibn Havle'nin nikâhı altında bulunduğunu, bu zâtın Âmir ibn Lueyy oğulları soyundan olduğunu, kendisi gebe iken kocasının Veda Haccı'nda vefat ettiğini, kocasının vefatından dört ay geçmeden evvel doğurduğunu ve nifâsından kalktığında isteyenleri için (isteyenlerine görünmek için) süslendiğini, bu sırada Abdu'd-Dâr oğulları'ndan bir zât olan Ebu's-Senâbil ibnu Ba'kek'in, Subey'a'nın yanına gelip kendisini süslenmiş görerek: Ne o? Seni isteyenler için süslenmiş görüyorum. Zannederim ki nikâh arzu ediyorsun. Hiç şübhesiz sen vallahi üzerinden dört ay on gün geçmedikçe evlenemezsin! Dediğini" haber verdikten sonra, dedi ki: "Ebu's-Senâbil bunları bana söyleyince, o akşam elbisemi giyinip Rasûlüllah'a gittim ve durumumu kendisinden sordum. Rasûllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çocuğumu doğurduğum zaman evlenmeye halâl olduğuma bana fetva verdi ve bana istersem evlenebileceğimi emretti". (el-Buhârî'nin şeyhi) Esbağ ibnu’l-Ferec el-Mısrî, Abdullah ibn Vehb'den; o da Yûnus ibn Yezîd'den senediyle bu hadîsi rivayet etmekte el-Leys'e mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4041-) Ve el-Leys şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezîd, İbn Şihâb'dan tahdîs etti. İbn Şihâb: Biz ona sorduk, dedikten sonra şöyle söylemiştir: Bana Âmir ibn Lueyy oğulları'nın âzâdlısı olan Muhammed ibn Abdirrahmân ibn Sevbân haber verdi ki, Muhammed ibn Iyâs ibni'l-Bukeyr, babası Iyâs'ın Bedir'de hazır bulunduğunu ona haber vermiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4046-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh): Ebû Zeyd(Kays ibn Seken) hiçbir çocuk ve torun bırakmadan öldü; o, Bedrî idi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4047-) Yahya ibn Saîd, Âsim ibn Muhammed'den; o da Abdullah ibn Habbâb'dan tahdîs etti ki, Ebû Saîd ibn Mâlik el-Hudrî (radıyallahü anh) bir seferden geldi. Ailesi kendisine kurbânların etlerinden et takdîm ettiler. Bunun üzerine Saîd ibn Mâlik: Ben bunun hükmünü sormadıkça bundan yemeyeceğim, dedi. Bedir'de hazır bulunmuş olan ana-bir kardeşine, yânı Katâde ibnu'n-Nu'mân'a gitti ve ona bu mes'eleyi (yani kurbân etlerinin üç günden sonra yenilip yenilmeyeceğini) sordu. O da: Senin gidişin ardından sahâbîlerin üç günden sonra kurbân etlerinden nehyolunageldikleri hükmünü bozucu bir emir meydans geldi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab