Bab ile İlgili Hadisler

6042-) Bize Muhammed b. Ebî Ömer El-Mekkî rivâyet etti. ki): Bize Abdü'l-Vehhab Es-Sekafî, Eyyûbu Sahtiyânî'den, o da Muhammed b. Sîrîn'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'âzn naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar: yaklaşınca müslümanın rü'yası hemen hemen yanlış çıkmayacaktır. Sîzin en doğru rü'ya göreniniz, en doğru söyleyeninizdir. Hem müslümanın rü'yası Peygamberliğin kırkbeş cüz'ünden bir cüz'dür. Rü'ya üç kısımdır: Bİri sâlih rü'ya olup Allah'dan müjdedir, diğeri şeytanın verdiği üzüntüdür. Üçüncüsü kişinin kendi kendine konuştuğu şeylerdendir. Biriniz hoşlanmadığı bir şey görürse hemen kalkîp namaz kılmalı, onu kimseye söylememelidir.» diyor ki: «Rü'yada kösteği severim, bukağıdan hoşlanmam. Köstek dinde sebat demektir.» dedi. Ama bu söz hadîste var mıdır, yoksa onu İbn Şîrîn mi söyledi bilmiyorum.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6043-) Bana Muhammed b. Râfi’de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Eyyûb'dan bu isnadla haber verdi. Bu hadîste râvi şunu da söylemiştir: «Ebû Hüreyre dedi ki: Köstek hoşuma gider. Ama bukağıdan hoşlanmam. Köstek dinde sabittir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): rü'yası peygamberliğin kırkaltı cüz'ünden bir cüz'dür.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6044-) Bana Ebû'r-Rabi' rivâyet etti. ki): Bize Hammad (yani İbn Zeyd) rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb İle Hİşam, Muhammed’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiler. Şöyle dedi: Zaman yaklaşınca... hadîsi nakletmiş fakat, bu hadîste Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i anmamıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6045-) Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Muâz b. Hişam haber verdi. ki): Bize babam Katâde'den, o da Muhammed b. Sîrîn'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Ve bu hadîse: «Bukağıdan hoşlanmam...» sözünü cümlenin tamamına kadar kattı: peygamberliğin kırk altı cüz'ünden bir cüz'dür.» ifâdesini anmadı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6046-) Bize Muhammed b. Müsenna ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Cafer ile Ebû Dâvud rivâyet et tiler. H. Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman b. Mehdi rivâyet etti. râvilerin hepsi Şu'be'den rivâyet etmişlerdir. H. Ubeydullah b. Muâz dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Katâde'den, o da Enes b. Mâlik'den, o da Ubâde b. Sâmid'den naklen rivâyet etti. Ubâde şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): rü'yası peygamberliğin kırk altı cüz'ünden bir cüz'dür.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6047-) Bize Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Sabit El-Bünânî'den, o da Enes b. Mâlik'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bunun mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6048-) Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma’mer, Zührî'den, o da İbn Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): mü'minin rü'yası peygamberliğin kırk altı cüz'ünden bir cüz'dür.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6049-) Bize İsmail b. Halil de rivâyet etti. ki): Bize Ali b. Müs-hir, A'meş'den naklen haber verdi. H, İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize A'meş Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): rü'yasıni kendi görür. Yahut onun için görülür.» buyurdu. Müshir'in hadîsinde: «Sâlih rü'ya peygamberliğin kırk altı cüz'ünden bir cüz'dür.» denilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6050-) Bize Yahya b. Yahyâ da rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Yahya b. Ebî Kesir haber verdi. ki): Babamı şoyie derken işittim: Bize Ebû Seleme, Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet ettî: bir kimsenin rü'yası peygamberliğin kırk altı cüz'ünden bir cüz'dür.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6051-) Bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Osman b. Ömer rivâyet etti. ki): Bize Ali (yani İbn Mübarek) rivâyet etti, H. Ahmed b. Münzir de rivâyet etti. ki): Bize Abdü's-Samed rivâyet etti. ki): Bize Harb (yani İbn Şeddat) rivâyet etti. iki râvi Yahya b. Ebî Kesîr'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6052-) Bize Muhammed b. Râü' de rivâyet etti. ki): Bize Ab-dürrezzak rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer Hemmam b. Münebbih’den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Abdullah b. Yahya b. Ebî Kesîr'în babasından rivâyet ettiği hadis gibi rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6053-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. H. İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. iki râvi demişler ki: Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): rü'ya peygamberliğin yetmiş cüz'ünden bir cüz'dür.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6054-) Bize bu hadîsi İbn Müsennâ ile Ubeydullah b. Said dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya, Ubeydullah'dan bu isnadla rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6055-) Bize bu hadîsi Kuteybe ile İbn Rumh dahi Leys b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. H. İbn Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize İbnı Ebî Füdeyk rivâyet etti. ki): Bize Dahhâk, (yani İbn Osman) haber verdi. iki râvi Nâfi'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Leys'in hadîsinde: «Nâfi' dedi ki: Zannederim İbn Ömer: Peygamberliğin yetmiş cüz'ünden bir cüz'dür dedi.» ifâdesi vardır. hadîsi Buhârî, Tirmizî ve Nesâî «Ta'bîrir-Rü'ya» bahsinde tahrîc etmişlerdir. ve diğer bazı ulemânın beyânına göre zamanın yaklaşmasından murad gece ile gündüzün müsâvî olmasıdır. Bazıları: «Bundan murad kıyâmetin yaklaşmasıdır.» demişlerdir. Birinci tefsir rü'ya ile meşgul olmayanlara göre daha meşhurdur. Fakat ikinci tefsiri te'yid eden hadîs vardır. en doğru rü'ya göreniniz, en doğru soyleyeninizdir.» cümlesinin zahiri mutlak ise de Kâdî Iyâz bazı ulemânın: «Bu âhir zamanda ilim kalktığı; ulemâ, sulehâ ve gerek sözünden, gerek amelinden istifâde edilecek kimse kalmadığı zaman bir ta'viz ve tenbih olmak üzere görülecektir.» dediklerini hikâye etmiştir. Hadîsin mutlak mânâda olması daha akla yakındır. Çünkü doğru söylemeyen bir kimsenin rü'yasında da bozukluk olur. rivâyetlerinde sâlih rü'yanm peygamberliğin cüzlerinden olduğu üç âdetle bildirilmektedir. Bunların en meşhuruna göre rü'ya peygamberliğin kırk altı cüz'ünden bir cüz'dür. ikinciye göre kırk beş, üçüncüye göre yetmiş cüz'ünden bir cüz'dür. Müslim'den başkalarının rivâyetlerinde cüz sayıları daha da değişmektedir. Meselâ: İbn Abbâs (radıyallahü anh)'ın bir rivâyetinde «Peygamberliğin kırk cüz'ünden bir cüzü»; El-Abbâs’ın rivâyetinde «Elli cüz'ünden bir cüzü»; İbn Ömer rivâyetinde «Yirmialtı cüz'ünden bir cüzü»; Ubâde rivâyetinde: «Kırk dört cüz'ünden bir cüz'üdür» denilmektedir. Tâberi bu ihtilâfın rü'yayı görenlerin muhtelif olmasından ileri geldiğine işaret etmiştir. Sâlih mü'minin rü'yası peygamberliğin kırk altı cüz'ünden bir cüz, fâsıkın rü'yâsı ise yetmiş cüz'ünden bir cüz olur. Bâzılarına göre bu ihtilâftan murad: Gizli rü'yalar v«tmiş cüz'den bir cüz, aşikâr (açık) rü'yalar kırk altı cüz'den bir cüz'dür demektir. Bir takımları da şöyle dedilerdir: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yirmi üç sene vahiy geldi. Bu yirmi üç senenin on üçü Mekke'de, onu Medine'de geçti. Daha önce altı ay vahyi rü'yada görmüştü. Bu altı ay kırk altı (altı ayın) bir cüz'üdür.» diyor ki: «Ulemâdan Bazıları rü'yaların peygamberlikle hâsıl olan ve o sayede temyiz edilen şeylere kırk altıda bir cüz nisbetinde benzerliği olduğunu söylemişlerdir. Bazıları birinciye (yani altı ay rü'ya meselesine) itiraz etmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in peygamberlik gelmezden Önce vahyi tam altı ay rü'yada gördüğü sabit olmamıştır. Bir de Peygamber olduktan sonra birçok rü'yalar görmüştür. Bunlar da altı aya katılınca nisbet değişir, demişlerdir. Bu ikinci itiraz bâtıldır. Çünkü vahyden sonraki rü'yalar melek vâsıtasıyle olmuştur ki; bunlar vahiy de dâhil olup ayrıca hesaba katılmazlar.» de şunları söylemiştir: «Bu hadîs rü'ya meselesini te'-kid ve onun mertebesini tahkikdir. Rü'yanm peygamberlik cüzlerinden bir cüz oluşu peygamberlere mahsustur. Başkaları hakkında böyle bir şey yoktur. Peygamberlere uyanıkken nasıl vahiy gelirse uyku hâlinde de gelirdi. Ulemâdan bâzılarına göre bu hadîsin mânâsı rü'ya peygamberliğe muvafık olarak görülür. Çünkü rü'ya peygamberlikten kalan bir cüz'dür demektir.» (Rü'yada) köstek (görmey)i severim, bukağıdan hoşlanmam.» cümlesi hakkında ulemâ şunları söylemişlerdir: «Köstek görmeyi sevmesi, köstek ayaklara takıldığı içindir. Bu da günahlardan, kötülüklerden ve bilûmum bâtıl şeylerden vazgeçmeyi gösterir. Bukağıya gelince: Onun yeri boyundur. Hem bukağı Cehennemliklerin sıfatıdır. Teâlâ Hazretleri Yâsîn Sûresinde: onların boyunlarına bukağı vuracağız.» Başka bir yerde de: bukağılar vurulduğu vakit.» buyurmuştur. Tâbir ulemâsı ise bu cümledeki iki sözü derecelere ayırmış ve: «Uyuyan kimse mescidde veya hayırlı bir kalabalık içinde yahut güzel bir halde ayaklarına köstek vurulduğunu görürse bu onun iyi halde sebatına delildir. Söz sahibi bir kimsenin rü'yasında onu bu şekilde görmesi de iyi halde sebatına delildir. Onu rü'yasında bir hasta veya mahbus yahut misafir veya felâketzede bir kimse görürse görenin bulunduğu halde sabit olduğuna delildir. Köstekle beraber bukağıda bulunmak gibi sevilmeyen bir şey de görürse bu sefer netice sevimsiz çıkar. Çünkü bukağı azab göreceklerin sıfatıdır. gelince boynuna takılmış görürse kötüdür. Maamafih ka-rîne bulunduğu takdirde büyük mertebelere delâlet eder. Elleri kelepçeli görmek iyidir. Onların kötülüğe uzanmayacaklarına delildir. Bâzan cimriliğine, bazan da niyet ettiği işi yapamayacağına delil olur.» demişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6393-) Bize Zuheyribn Muâviye tahdîs etti. Bize Ubeydullah ibn Omer tahdîs etti. Bana Saîd ibnu Ebî Saîd el-Makburî, babasından tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: biriniz döşeğine gireceği zaman izârının iç tarafıyle döşeğini silksin. Çünkü o kimse, kendisinin ardından döşeğine hangi mahlûkun girdiğini bilmez- Silktikten sonra şu duayı söyler: Rabbi, veda'tu cenbî, ve bike erfeuhû, İn emsekte nefsî ferhamhâ, Ve in erseltehâ fahfezhâ bimâ tahfezu bihî ibâdeke's- sâlihîn. Rabb'im, ancak Sen'in isminle yan tarafımı yatağıma koydum. Sen'in isminle de kaldırırım. (Ey Rabb'im!) Eğer canımı tutup alacaksan, nefsime merhamet ihsan eyle! Eğer salıverip hayâtta bırakacaksan, hayâtımı sâlih kullarını muhafaza ettiğin himayenle muhafaza eyle!)" rivayet etmekte Ebû Demre ile İsmâîl ibn Zekeriyyâ da Zuheyr ibn Muâviye'ye mutâbaat etmişlerdir. Yahya ibn Saîd ile Bişr de Ubeydullah'tan; o da Saîd el-Makburî'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den söylediler. Bu hadîsi İmâm Mâlik ile İbnu Aclân da Saîd el-Makburî'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere rivayet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Bâb:
6693-) ٦٦٩٣ ـ وَقَالَ شَبَابَةُ حَدَّثَنَا وَرْقَاءُ، عَنِ ابْنِ طَاوُسٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم‏.‏Bu hadîs-i şerîfin tercümesi yazılacak

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb:
6964-) Bize Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etti: Huzâalılar, Câhiliyet günlerinde öldürülmüş bir Huzâalı adama karşılık Leys oğullarından bir kimseyi Mekke fethi yılında öldürmüşlerdi. Rasûiullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a haber verilince, hemen ayağa kalktı, yaptığı hutbesinde şunları söyledi: "Şübhesiz Allah fîlin ordusunu Mekke'ye girmekten habsetmiştir, Allah Mekkeliler üzerine kendi rasûlü ile mü'minleri saldırtmıştır. Haberiniz olsun: Mekke benden evvel hiçbir kimse için halâl olmadığı gibi, benden sonra da hiçbir kimse için halâl olmayacaktır. Biliniz ki, o ancak bana da yalnız bir gündüzün bir saatinde halâl kılınmıştır. Bilmiş olunuz ki, işte bu saatimde Mekke benim için de haramdır. Mekke'nin dikeni bile koparılmaz, ağacı kesilmez, yitiğini kimse elini uzatıp alamaz, ancak sahibini aramak için arayıp i'lân edici kimse alabilir. O hâlde her kimin bir kimsesi öldürülürse, iki şeyden hangisi kendisi hakkında hayırlı ise, onu isteyebilir (yani iki şey arasında muhayyerdir: Ya kendisine diyet verilir, yahut maktulün ehli kısas ettirir)" hutbe üzerine Yemen ahâlîsinden olup Ebû Şâh denilen bir adam ayağa kalktı da: Yâ Rasûlallah! Şu söylediklerini benim için yaz! dedi. da: "Bunları Ebû Şâh için yazın!" emrini verdi. Kureyş'ten bir zât ayağa kalktı, o da: Yâ Rasûlallah! Izhır otu müstesna olsun! Çünkü biz onu evlerimizin inşâsında ve kabirlerimizde kullanıyoruz! dedi. "Izhır müstesna olsun!" buyurdu. Şeybân'dan fîl lâfzı hususunda Harb ibn Şeddâd'a mutâbaat etti. Bâzı kimse de (yani şeyh Muhammed ibn Yahya ez-Zuhlî) Ebû Nuaym'dan "Allah Mekke'de katli haram kılmıştır" şeklinde söyledi. Ubeydullah da: "Yâhud da maktulün ehli kısas yaptırır" şeklinde söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb:
6965-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: İsrâîl oğulları'nda kısas vardı, fakat onlarda diyet yoktu. Yüce Allah, Kitâb'ında bu ümmete hitaben: "Ey îmân edenler, maktuller hakkında size kısas yazıldı. Hürr, hürr ile; köle köle ile; dişi dişi ile (kısas olunur). Fakat kimin lehinde maktulün kardeşi tarafından cüz’î birşey affolunursa, artık örfe uymak, onu güzellikle ödemek lâzımdır... "(el-Bakara: 178) buyurdu. Abbâs "Fe men ufiye" kavlini tefsir ederek, şöyle dedi: Afv, amden öldürmede maktulün velîsinin kaatilden diyet kabul etmesidir (ve kanı terketmesidir). İbn Abbâs: "Fe’ttibâun bi’l-ma'rûf" da maktulün velîsinin kaatilden ma'rûf veçhile diyeti istemesi ve kaatilin de o diyeti güzellikle ödemesidir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb:
7015-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Şimdi ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yüzüne bakıp görür gibiyim: O, peygamberlerden bir peygamberi hikâye ediyordu ki, kavmi O'nu dövmüş de, O'nun kanını akıtmışlardı. Fakat O, yüzünden hem kanını siliyor, hem de: "Yâ Rabb! Kavmimi mağfiret eyle, çünkü onlar bilmiyorlar!" diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Bâb
7052-) Bize Sufyân es-Sevrî, Abdullah ibn Dinar'dan; o da Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"Ahdini bozan her kişi için kıyâmet gününde (halk arasında) kendisinin bilineceği bir alâmet vardır" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-hıyel
Konu: Bâb:
7053-) Ümmü Seleme'nin kızı Zeyneb'den; o da Ümmü Seleme (radıyallahü anha)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şübhesiz ben (de sizin gibi) bir insanım. Sizler bana da'vâlarınızı arzediyorsunuz. Olabilir ki, sizden biriniz hüccetini diğerinden daha açık ve düzgün ifâde etmiş olur, ben de işitmekte olduğum delil üzerine onun lehine hükmederim. Binâenaleyh ben kimin lehine kardeşinin hakkından birşey hükmetmiş isem, o kimse bu hakkı almasın. Çünkü ben ona ancak ateşten bir parça kesmişimdir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-hıyel
Konu: Bâb
7188-) Ebû Bekre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Yemîn olsun, Allah beni Cemel vak'ası günlerinde (daha önce Peygamber'den işitmiş olduğum) bir kelime ile menfaatlandırmıştır: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Fars halkının Kisrâ Pervîz'in kızını kendilerine şehinşâh seçtikleri haberi ulaşınca: "Mukadderatını bir kadının eline veren kavim, asla felah bulmaz" buyurmuştu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb
7189-) Bize Ebû Meryem Abdullah ibnu Ziyâd.el-Esedî tahdîs edip şöyle dedi: Talha, ez-Zubeyr ve Âişe (r.anha) Basra'ya doğru yürüdükleri zaman, Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh) Ammâr ibn Yâsir ile Hasen ibn Alî'yi (insanları seferber etmeleri için) yolladı. Onlar ikisi Kûfe'ye, bizim yanımıza geldiler (ve mescide girdiler). İkisi de minbere çıktılar. Alî'nin oğlu Hasen, minberin üzerinde üst tarafında oldu. Ammâr ise (minber üzerinde) Hasen'den daha aşağıda ayağa kalktı. Bizler ona doğru toplandık. Meryem dedi ki: Ben Ammâr'dan şöyle derken işittim: Âişe, Basra'ya doğru yürümüştür. Ve Allah'a yemîn ederim ki, Âişe elbette dünyâda ve âhirette sizin Peygamber'inizin zevcesidir. Lâkin Allah Tebâreke ve Taâlâ, Alî ibn Ebî Tâlib'e mi itaat ediyorsunuz yahut da Âişe'ye mi itaat ediyorsunuz? diye belli etmek için, Âişe ile sizleri imtihan etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb
7190-) Ammâr ibn Yâsir (radıyallahü anh), Küfe minberi üzerinde ayağa kalktı da Âişe'yi ve onun (beraberindekilerle) Basra'ya doğru yürüyüşünü zikretti ve: Muhakkak ki Âişe, dünyâda da, âhirette de sizin Peygamberiniz(sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesidir. Lâkin o, kendisiyle imtihan olunduğunuz zâtlardan biridir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb
7191-) Ben Ebû Vâil'den işittim, şöyle diyordu: Alî, Ammâr'ı, Küfe ehlinin Alî'nin mâiyyetinde harbe çıkmalarını hazırlamak üzere {…….. Ebû Musa ile Ebû Mes'ûd girdiler ve: Biz senin İslâm'a girdiğinden beri bizim yanımızda bu işe sür'atle girmenden daha sevimsiz bir işi yaptığını görmüş değiliz, dediler... da onlara: Ben de sizin İslâm'a girmenizden beri benim katımda bu işten geri durmanızdan daha sevimsiz bir iş yaptığınızı görmedim, dedi. Ebû Mes'ûd da Ammâr ile Ebû Musa'ya birer takım elbise giydirdi de sonra beraberce mescide gittiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb
7192-) Şakîk ibn Seleme şöyle demiştir: Ben Ebû Mes'ûd, Ebû Mûsâ ve Ammâr'ın beraberinde oturuyordum. Ebû Mes'ûd, Ammâr'a: Ben senden başka arkadaşlarından herbirine, isteseydim muhakkak şöyle derdim: Ben senin Peygamber'e sahâbîlik yaptığından beri benim nazarımda bu işe sür'atle girişinden daha ayıplı bir iş yaptığını görmedim! derdim, dedi. da: Yâ Ebâ Mes'ûd! Ben de ne senin, ne de arkadaşlarının, Peygamber'e sahâbî olmanızdan beri benim nazarımda bu işten geri durmanızdan daha ayıplı bir iş yaptığınızı görmedim, dedi. üzerine zengin hâlde bulunan Ebû Mes'ûd, hizmetçisine: Yâ Gulâm! İki takım elbise getir de onlardan birini Ebû Mûsâ'ya, diğerini de Ammâr'a ver! dedi ve onlara da: Bu yeni elbiseler içinde cumua namazına gidin, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb
7200-) Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Hasen b. Mûsa rivâyet etti. ki): Bize Züheyr b. Muâviye rivâyet etti. ki): Bize Ebû İshak rivâyet etti ki: Kendisi Zeyd b. Erkam'ı şöyle derken işitmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte bir seferde halka kıtlık isabet etti. Bunun üzerine b. Ubey: «Medine'ye dönersek elbette kuvvetli olan zelili oradan çıkaracaktır.» dedi. Bunun üzerine ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek bunu kendisine haber verdim. Az sonra o da Abdullah b. Übey'ye haber göndererek ona sordu. Abdullah yapmadığına var kuvvetiyle yemin yerdi. Ve: Zeyd, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yalan söylemiş dedi. Bunun üzerine onların söylediklerinden kalbınıe bir şiddet düştü. Nihayet Allah beni tasdik ederek: «Münafıklar geldiği vakit...» sûresini indirdi. ki: Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerine istiğfarda bulunmak için onları çağırdı. Ama onlar başlarını çevirdiler. Bir de şu âyet indi: sanki dayanmış odunlardır.» bunlar en güzel adamlardı, demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7201-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve Ahmed b. Abdete'd-Dabbî rivâyet ettiler. Lâfız İbn Ebî Şeybe'nindir. (İbn Abde: Ahberana; ötekiler: Haddesena tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Süfyan b. Uyeyne Amr'dan rivâyet etti ki: Cabir'i şöyle derken işitmiş: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Abdullah b. Übey'yin kabrine geldi ve onu kabrinden çıkararak dizleri üzerine koydu. Üzerine tükürüğünden üfürdü, oıla gömleğini de giydirdi. Ama Allah bilir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7202-) Bans Ahmed b. Yûsuf El-Ezdî rivâyet etti. ki): Bize Abdirrezzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Amr b. Dînar haber verdi. ki): Câbir b. Abdillah'ı şöyle derken işittim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Abdullah b. Übey çukuruna konulduktan sonra onun yanına geldi... Ve râvi Süfyân’ın hadîsi gibi nakle tmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7203-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Ömer, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti, (Şöyle dedi): Abdullah b. Übey İbn Selûl vefat ettiği vakit oğlu Abdullah b. Abdillah, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek babasını kefenlemek için ondan gömleğini vermesini İstedi. O da verdi. Sonra cenaze namazını kılmasını istedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de namazını kılmak için ayağa kalktı. Derken Ömer, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in elbisesinden tutarak; Yâ Resûlallah! Allah onun namazını kılmayı sana yasak ettiği halde onun namazım mı kılacaksın? dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Allah sadece muhayyer bıraktı ve: Onlar için ister istiğfar et, ister etme. Onlar için yetmiş kere istiğfar etsen..» buyurdu. Ben yetmişten de ziyade yapacağım, dedi. Ömer: Hiç şüphe yok ki, o münafıktır, dedi. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun namazını kıldı. Bunun üzerine Allah (azze ve celle): Ölen bir kimsenin üzerine ebediyyen namaz kılma! nin başına da dikilme." Sûre-i Tevbe, âyet: 84 âyetini indirdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7204-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Ubeydullah b. Saîd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya (bu zat Kattan'dır), Ubeydullah'dan bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Şunu da ziyâde eyledi: «İbnû Ömer bir daha onlar üzerine namaz kılmayı terketti, dedi.» hadîsin Zeyd b. Erkam rivâyetini Buhârî «Kitabu't-Tefsir»'de; Cabir ve İbn Ömer rivâyetlerini «Kitâbul-Cenâîz»'le «Kitâbu'l-Libas»'da; İbn Ö zî, Nesâî ve İbn Mâce vilerden tahric etmişlerdir. reisi Abdullah Hazrec kabilesinin reisi idi. Abbâs Hazretlerinin beyânına göre, iri yarı, yakışıklı ve ağzı lâf yapar bir adammış. Münafıklardan bir takımları da onun sıfatında olup, Medîne'nin reisleri imişler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in meclisine gelirler, orada sözleri dinlenirmiş. Fakat âyet inince, onların dayalı ağaçlar gibi akılsız ve ruhsuz bir takım cesetlerden ibaret oldukları, kendilerinde imandan ve hayrdan eser bulunmadığı anlaşılmıştır. Çünkü faydalı odun; duvar veya tavan gibi faydalı bir işde kullanılır. Faydasız odun ise, bir yere dayayıp bırakılır. Yakmaktan başka bir şeye yaramaz. İşte bunların bir şeye yaramadıkları dayalı odunlara benzetilmek suretiyle ifâde olunmuştur. Bazıları buradaki dayalı odunlardan putların kastedilebileceğini söylemişlerdir. Çünkü câhiliyyet Arablari odundan put yapar, onları duvarlara dayarlardı. b. Übeyy, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Tebûk seferinden döndüğü vakit ölmüştür. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini dolaşmaya gidermiş. Öldüğü gün can çekiştirirken yanına varmış ve kendisine:' seni Yahûdileri sevmekten men etmiştim.» demiş. Abdullah: b. Zürâra onlara buğzetmişti ama kendisine bir fayda vermedi." mukabelesinde bulunmuş. Sonra: Resûlallah! Bu muaheze zamanı değildir. Bu ölümdür. Şayet ölürsem beni yıkamaya gel! Hem bana tenine değen gömleğini ver de beni onunla kefenle, namazımı kıl, benim için istiğfar et.» demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de bu dediklerini yapmıştır. Übeyy'in oğlu Abdullah ise ashâb-ı kirâmın en büyüklerindendir. Bütün gazalarda bulunmuş ve Yemâme harbinde şehid düşmüştü. Babasına karşı şiddetli buğzu vardı. Hattâ Peygamber izin verse boynunu vururdu. Übeyy'in ailesi onu acele teçhiz edip, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelmeden defnetmişlerdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gelince, ona verdiği sözü yerine getirmek için kabrinden çıkartarak namazını kıldı. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir. Acaba Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in münafıkların reisi olan bir adama gömleğini vermesindeki hikmet nedir? suâle muhtelif cevaplar verilmiştir. göre gömleği oğlu Abdullah'a ikram için vermiştir. Bir takımları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinden bir şey isteyen kimseyi asla boş çevirmediği için gömleğini verdiğini söylemiş; daha başkaları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: gömleğim şüphesiz Allah ındinde ona fayda verecek değildir. Ama ben bu sebeple onun kabilesinden birçok kimselerin İslâm'a gireceğini ümid ediyorum.» dediğini ve hakikaten bu sebeple Hazrec kabilesinden bin kişinin müslüman olduğunu hatırlatmışlardır. Ekser ulemâya göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu gömleği ona Bedir gazâsında Hazret-i Abbâs'a yaptığının karşılığı olarak vermiştir. Orada İbn Übey, Hazret-i Abbâs'a gömleğini vermişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Ömer'in tenbihine rağmen onun namazını kılması bu husûsdaki âyet henüz inmediği içindir. Münafıkların cenâzesini kılmaktan men eden âyet bu hâdiseden sonra nâzil olmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7205-) Bize Muhammed b. Ebi Ömer El-Mekkî rivâyet etti. ki): Bize Süfyan, Mansûr'dan, o da Mücâhid'den, o da Ebû Ma'mer’den, o da İbn Mes'ud'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Kâ'be'nin yanında üç kişi toplandı. İkisi Kureyşli, birisi Sakifli yahut ikisi Sakifli, birisi Kureyşli idi. Kalblerinin anlayışı az, karınlarının yağı çoktu. Bunlardan biri: Allah'ın bizim konuştuğumuzu işittiğini zanneder misiniz? dedi. Diğeri: Aşikar konuşursak işitir. Gizli konuşursak işitmez, cevâbını verdi. Öteki: Aşikâre konuştuğumuz zaman işitirse, gizli konuştuğumuzda da işitir, dedi. Bunun üzerine Allah (Azze ve Ceze): gözlerinizin ve ciltlerinizin aleyhinize şehâdef edeceğinden korunduklarınızı da... ilâh." Sûre-i Fussılet, âyet: 22 âyetini indirdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7206-) Bana Ebû Bekr b. Hallâd El-Bâhilî de rivâyet etti. ki): Bize Yahya (yani; İbn Saîd) rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rîvâyet etti. ki): Bana Süleyman, Umara b. Umeyr'den, o da Vehb b. Rabîa'dan, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7207-) Ve dedi ki, bize Yahya rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. ki): Bana Mansûr, Mücâhid'den, o da Ebû Ma'mer'den, o da Abdullah'dan naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. hadîsi Buhârî «Kİtâbu't-Tefsir» ile «Kitâbu't-Tevhîd»'de; Tirmizî ile Nesâî «Kitâbu't-Tefsir»'de tahric etmişlerdir. Ebû Ma'mer iki Kureyşli, bir Sakirli mi; yoksa iki Sakifli, bir Kureyşli mi? denildiğinde şekketmiştir. Abdûrrezzâk'ın tahric ettiği İbnû Mes'ud hadîsinde seksiz olarak bir Kureyşli ile onun iki kayın biraderi denilmiştir. Kureyşlinin Esved b. Abdi Yegûs , Sakîflilerin birinin Ahnes b. Şüreyk olduğu İbn Abbâs rivâyetinde bildirilmiş, diğer Sakîflinin ismi söylenmemiştir. Sakîflilerin Ümeyye b. Halef oğulları Safvan ile Rabîa olduklarını söyleyenler bulunduğu gibi, Kureyşlinin Safvan b. Ümeyye, Sakîfîilerin Amr oğulları Rabîa ile Habib olduğunu ileri sürenler de vardır. Kâdî ly âz: «Bu hadîsde semiz kimsenin anlayışı az olacağına tenbih vardır.» demiştir. beyânına göre İmâm Şafiî: «Muhammed 3. Hasen'den başka akıllı şişman görmedim.» demiştir. (İmâm Muhammed b. Hasen, İmâm A'zam’ın talebesidir.) aleyhine azası nasıl şehadet eder, bunlar nasıl konuşur denilirse cevabı şudur: Allahü teâlâ her şeye kadirdir. Ağacı konuşturduğu gibi, azayı da konuşturabilir. Bazıları âyetteki cildden murâd; tenasül uzuvlarıdır, demişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7208-) Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Adiy'den (bu zat İbn Sâbit'dir.) rivâyet etti. ki): Ben Abdullah b. Yezîd'i, Zeyd b. Sâbit'den naklen rivâyet ederken dinledim ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud harbine çıkmış da, beraberindeki insanlardan bazıları geri dönmüş. Bunlar hakkında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı iki fırkaya ayrılmışlar. Bazıları bunları öldürelim; bazıları da hayır, öldürmeyelim, demişler. Bunun üzerine: ne oluyor kif münafıklar hakkında iki fırkaya ayrılıyorsunuz?" Nisa Sûresi, âyet: 88 âyet-i kerîmesi nâzıl olmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7209-) Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Nâfi' dahi rivâyet etti. ki): Bize Gunder rivâyet etti. Her iki râvi Şu'be'den bu isnadla bu hadîsin ismini rivâyet etmişlerdir. . hadîsi Buhârî «Kitâbu Fadâili Medîne»'de tahric etmiştir. harbînde ordudan ayrılıp geri dönenler, münafıkların reisi Abdullah b. Übeyy ile ona tâbi olanlardır. diyor ki: «Lisân ulemasının beyânlarına göre bu âyetin mânâsı: Münafıklar hakkındaki bu ihtilâfta size ne var? demektir, Fieteyn kelimesi iki fırka mânâsına gelir. Bu kelime Basralılara göre hâl olmak üzere mansubdur. Ferra' ise mahzuf kânenin haberi olarak nasbe-dildiğini söylemiştir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7210-) Bize Hasen b. Alî el-Hulvânî ile Muhammed b. Sehl Et-Temîmî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Ebi Meryem rivâyet etti. ki): Bize Muhamracd b. Ca'fer haber verdi. ki): Bana Zeyd b. Eşlem, Atâ' b. Yesar'dan, o da Ebû Saîdî Hudrî'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında münafıklardan bir takım adamlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gazaya çıkınca ondan ayrılırlar. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hilâfına (evlerinde) oturduklarına sevinirlermiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geldiği vakit ondan özür dilerler; yemin ederler ve yapmadıkları bir şeyle övülmelerini isterlermîş. Bunun üzerine ; yaptıklarına sevinenleri ve yapmadıklarıyle övülmek isteyenleri zannetme. Evet, bunları sakın azabdan kurtulacak zannetme!" Âl-i İmran Sûresi, âyet: 188 âyet-i kerîmesi inmiş. hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Tefsîr»'de tahric etmiştir. Hadîsde zikri geçen âyet-i kerîmedeki «Tahsebenne» fiili «Yahsdbenne» şeklinde de okunmuştur. Bu takdirde âyetin mânâsı: yaptıklarına sevinenler ve yapmadıklarıyle Övülmek isteyenler zannetmesin. Evet, bunlar sakın kendilerini azabdan kurtulacak zannetmesin.» demek olur. Aynı kelime «Tahsebünne» şeklinde dahi okunmuştur ki, bu takdirde âyet mü'minlere hitâb olur. Yani: mü'minler, sakın yaptıklarına sevinenleri ve yapmadiklarıyle Övünenleri azabdan kurtulacak sanmayın!» mânâsına gelir. kerîmenin ne sebeple indirildiği ihtilaflıdır. Bu hadîse göre münafıklar hakkında nâzil olmuştur. İbn Abbâs Hazretlerinden rivâyet edilen bir hadîsde ehl-i kitab hakkında indiği bildirilmiş; Kurtubî her iki fırka hakkında nâzil olduğunu söylemiş. Ferra' ise, Yahûdiler hakkında nâzil olmuştur, demiştir. lâfzı umûmîdir. Yaptığına sevinen, yapmadığıyla övülmek isteyen herkese şâmildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7211-) Bize Züheyr b. Harb ile Harun b. Abdillah rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Haccac b. Muhammed, İbm Cüreyc'den rivâyet etti. ki): Bana İbn Ebî Müleyke haber verdi. Ona da Humeyd b. Abdirrahman b. Avf haber vermiş ki: Mervan kapıcısına şöyle dedi: Yâ Râfi', İbn Abbâs'a git de de ki: Eğer bizden her yaptığına sevinen ve her yapmadığıyle övünmek isteyen azab olunacaksa, hepimiz azab olunacağız, demektir. Bunun üzerine İbn Abbâs: Bu âyetten size ne? Bu âyet ancak ehl-i kitab olanlar hakkında indirilmiştir, demiş, sonra şu âyeti okumuş: Allah kendilerine kitab verilenlerden onu insanlara mutlaka açıklayacaklarına ve gizlemeyeceklerine dâir söz almıştı." Âl-i İmrân Sûresi, âyet: 187. İbn Abbâs: yaptıklarına sevinenleri ve yapmadıklarıyle övülmek isteyenleri azabdan kurtulurlar sanma" âyetini de okumuştur. İbn Abbâs şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara bir şey sordu, bunu ondan gizlediler de, kendisine başkasını haber verdiler. Bu suretle ona kendilerine sorduğu şeyi haber vermiş göstermek mevkiine çıktılar. Ve kendisinden bundan dolayı övülmelerini istediler, kendilerine sorduğu şeyi gizlemiş olmaktan da sevindiler. bu hadîsi dahi Âl-i İmrân Sûresinin tefsirinde tahric etmiştir. İbn Abbâs birinci âyeti okumakla, ondan sonraki âyette zikri geçenlerin bu âyette bahsedilenler olduğuna işaret etmiş ve Allahü teâlâ’nın onları vaadleri hilâfına bildikleri şeyi gizlediklerinden dolayı zemmettiğini; bu sebeple kendilerini azabla tehdid buyurduğunu anlatmak istemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7212-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Esved b. Âmir rivâyet etti. ki): Bize Şu'be b. Haccac, Katâde'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Kays'dan naklen rivâyet etti. Kays şöyle dedi: Ammâr'a: Alî'nin işi hakkında şu yaptığınıza ne dersiniz? Bunu kendi re'yinizle mi yaptınız yoksa size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vasiyet ettiği bir şey mi? diye sordum. Ammâr: Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün insanlara bildirmediği bir şey vasiyet etmiş değildir. Velâkin Huzeyfe ana Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi. ki): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: içinde on iki münafık vardır. Onlardan sekizi deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremezler. Onlardan sekizine senin namına ateşden bir kandil yeter. Dördüne gelince:» Bunlar hakkında şube'nin ne söylediğini belleyemedim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7213-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Katâde'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Kays b. Ubâd'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ammâr'a: Harbetmenize ne dersiniz? Bunu kendi re'yinizle mi yaptınız. Şüphesiz ki re'y ba'zan hata eder ba'zan isabet! Yoksa bu size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yaptığı bir vasiyet mi? diye sorduk. O da: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün insanlara vasiyet etmediği bir şeyi bize vasiyet etmiş değildir, cevâbını verdi. Ve şunu söyledi: Şüphesiz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): içinde...» tuyurdular. Şu'ue ki: Zannederim bana Huzeyfe rivâyet etti, dedi. Şöyle dedi: Zannederim: Ümmetim içinde on iki münafık vardır. Bunlar deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremeyecek, onun kokusun da bulamıyacaklardır. Onlardan sekizine senin namına dü-beyle (yani) omuzlarında meydana çıkacak tâ göğüslerinden yükselecek ateşten bir kandil yetecektir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7214-) Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Ebû Ahmed El-Kûfî rivâyet etti, ki): Bize Velid b. Cümey' rivâyet etti. ki): Bize Ebû't-Tufeyl rivâyet etti. ki): Akabelilerden tir adamla Huzeyfe arasında, insanlar arasında olağan bazı şeyler vardı. O adam dedi ki: Allah aşkına söyle, Akabeliler kaç kişiydiler? Bunun üzerine cemâat Huzeyfe'ye: Madem sordu, ona haber ver, dediler. Huzeyfe şunu söyledi: Bize ondört oldukları haber verilirdi. Şayet sen de onlardansan, bu cemâat onbeş kişi olur. Allah'a şehadet ederim ki, onlardan onikisi hem dünya hayâtında, hem de şâhidler dikildiği gün Allah'a ve Resûlüne düşmandırlar. Üçünü ma'zur görmüştür. Cemâat: Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dellâlını işitmedik. Bu kavmin ne yapmak istediğini de bilmedik. Taşlık bir yerde idi. Yürüdü ve: su azdır. Benden önce onun yanına kimse varamaz.» buyurdu. Ama kendinden önce oraya varmış bir kavm buldu da, o gün kendilerine lanet etti, dediler. (sallallahü aleyhi ve sellem) ashab tâbirini kullanmakla benim sohbetime nisbet edilenler mânâsını kasdetmiştir. Nitekim ikinci rivâyette: Ümmetimin içinde, demiştir. iğne deliğinden geçinceye kader...» sözünden murad; ebediy-yen demektir. Yani; deve nasıl ebediyyen iğne deliğine giremezse, bunlar da ebediyyen cennete giremiyeceklerdir. Akabe, ensârın bey'at ettikleri Mina'daki Akabı değil, Tebûk yolu üzerinde bir yerdir. Tebûk gazasında münafıklar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gadretmek için orada toplanmış, fakat Teâlâ Hazretleri Resûlü Ekremini onlardan korumuştu. Re-sûtüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasından gelen münafıkların şamatasını duyunca, onları geri çevirmek için Hazret-i Huzeyfe'ye emir vermiş. Münafıklar onu görünce Allah tarafından kalblerine korku düşerek acele geri dönmüş ve orduya karışmışlardı. Hazret-i Huzeyfe, Peygamberin yanına dönünce onları tanıyıp tanıyamadığını sormuş; o da yüzleri zırhlı olduğu için kendilerini tanıyamadığını, fakat hayvanlarını tanıdığım söylemişti. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onları bana isimleriyle ve babalarının adlarıyle haber verdi. Inşaallah sabahleyin onları sana bildiririm.» demişti. Bundan dolayı halk münafıklar hususunda bilâhere dâima Hazret-i Huzeyfe'ye müracaat et-mislerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu münafıkların kimler olduğunu gizli tutması, fitne çıkmasından endişe ettiği içindir, deniliyor.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7215-) Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Kurra b. Hâlid, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yoluna kim çıkacak? Gerçekten onun günahları Benî İsrail'in günahlarının affedildiği gibi affedilecektir.» buyurdular. Derken oraya ilk Çikan bizim süvarimiz (yani) Benî Hazrec'in süvarisi oldu. Sonra cemâatin hepsi geldi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): affedilmistir. Yalnız kail devenin sahibi müstesna.» buyurdu. Arkacığından biz o adamın yanına vararak: Gel Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) senin için istiğfar etsin, dedik. Fakat o: Vallahi kaybolan hayvanımı bulmanı, benim için sizinkinin benim namıma istiğfar etmesinden daha makbuldür, dedi. Bu adam kaybolan hayvanını arayan biriydi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7216-) Bize bu hadîsi Yahya b. Habîb El-Hârisî de rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti. ki): Bize Kurra rivâyet etti. ki): Bize Ebû'z-Zübeyr, Câbir b. Abdillah'dan rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yahut Mirar yoluna kim çıkacak...» buyurdular. Muâz'ın hadîsi gibi rivâyette bulunmuş. Yalnız o: «Bir de baktık o adam kayıp hayvanını aramaya gelen bir ıbedevî imiş.» demiş. dağa çıkan sarp yol, demektir. Bazıları iki dağ arasındaki yol mânâsına geldiğini söylemişlerdir. mirar ve merar acı yemişi olan bir ağaçtır. Burada ondan murad; bu isimle anılan bir yerdir, Bu yer Hudeybiye'ye yakındır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mürar yoluna kim çıkacak diye sorması, ya çıkılması güç bir yer olduğu yâbut düşman oraya yakın bulunduğu içindir. Huzeyfe (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunduğuna göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Tebûk'de suyun çok az olduğunu haber almış, ashabına: Inşaallah Tebûk suyuna varacaksınız. Ona kim varırsa, ben gelip emretmedikçe, kuşluk zamanına kadar kimse suya dokunmasın.» diye tenbihde bulunmuş, bunu dellâla ilân ettirmişti. Çünkü su iplik gibi akıyordu. Derken münafıklardan iki adam herkesten önce oraya vararak suya el sürdüler. Bundan dolayı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerine sitem etmiştir. Sonra ashabı o sudan avuçlarıyle azar azar alarak bir tuluma koymuşlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sudan yüzünü ellerini yıkamış, ağzını çalkalamış ve suyu kaynağına iade etmiş. Bunun üzerine su gürül gürül akmağa başlamıştı. devenin sahibinin Ced b. Kays olduğu söylenir. Bu adam münafık idi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7217-) Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Ebu'n-Nadr rivâyet etti. ki): Bize Süleyman (bu zat İbn Muğî-ra'dır.) Sâbit'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bizden (yani) Benî Neccâr'dan bir adam vardı ki, Bakara ile Âl-i İmrân Sûrelerini okumuştu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e katilik yapıyordu. Derken kaçarak savuştu gitti. Ve ehl-i kitaba katıldı. Onlar kendisini kaldırdılar: Bu adam Muhammed'e kâtiplik yapıyordu, dediler. Ve onu beğendiler. Fakat çok geçemeden aralarında Allah onun boynunu helâk etti. Kendisine bir hendek kazarak, onu içine gömdüler. Ama yer onu yüzüne atmış olarak sabahladı. Sonra döndüler, ona tekrar bir çukur kazarak gömdüler. Yer yine onu yüzüne atmış olarak sabahladı. Sonra döndüler ona tekrar bir çukur kazarak gömdüler. Fakat yer yine onu yüzüne atmış olarak sabahladı. Nihayet onu atılmış olarak bıraktılar, hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Menâkıb-'de tahric etmiştir. Onun rivâyetinde, bu adamın evvelce hıristiyan olup, sonra müslümanlığı kabul ettiği, sonra yine hıristiyanlığa döndüğü bildirilmektedir. Hıristiyanlığa döndüğü vakit kavmine: benim ona yazdıklarımdan başka bir şey bilmez.» dermiş. Öldüğü zaman ona derin bir kuyu kazmışlarsa da cesedini yer kabul etmeyip, görenlere ibret olmak üzere onu dışafr atmıştır. Küffâr bunu görünce: Bu işi Muhammed ile ashabı yapmıştır. Onlardan kaçtığı için onun kabrini eşip, cesedini çıkardılar, diyerek onu daha derin bir kuyuya gömmüşlerse de, cesedini yine yer kabul etmeyip yüze atmış. Üçüncüde daha derin kazdıkları halde, yine dışarı atmış. Nihayet bunun insan işi olmadığına kanâat getirerek, onu gömmekten vaz geçmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7218-) Bana Ebû Küreyb Muhammed b. AhV rivâyet etti. ki): Bize Hafs (yani; İbn Gıyas), A'meş'den, o da Ebû Süfyan'dan, o da Câbir’den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferden gelmiş. Medine yakınına geldiği vakit nerdeyse atlıyı gömecek derecede şiddetli bir rüzgâr esmiş. Câbir Dedi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); rüzgâr bir münafık öldüğü için gönderilmiştir.» buyurdular. Medine'ye geldiğinde gördü ki: Münafıklardan büyük bir münafık ölmüştür.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7219-) Bana Abbâs b. Abdî’l-Azîm El-Anberî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muhammed Nadr b. Muhammed b. Mûsa El-Yemâmî rivâyet etti. ki): Bize İkrime rivâyet etti. ki): Bize Iyaz rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) birlikte sıtmalı bir ilamı dolaşmaya gittik. Ben elimi onun üzerine koyarak: Vallahi bugünkü gibi şiddetle hararetli bir adam görmedim, dedim. Bunun üzerine Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem): size kıyâmet gününde bundan daha şiddefle hararetli birini haber vereyim mi?» dedi. Ve o gün ashabından bulunan iki adam için: binmiş giden şu iki adam!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7220-) Bana Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsame rivâyet etti. Her ikisi dediler ki: Bize Ubeydullah rivâyet etti. H Muhammed b. Müsennâ dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Abdû'l-Vehhab (yani; Sakafî) haber verdi. ki): Bize Ubeydullah, Nâfî'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar): misâli iki sürü arasında hayretle kalan koyun gibidir. Kimi o sürüye gider, kimi bu sürüye!»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7221-) Bize Kuteybet b. Saîd rivâyet etti. (Dedi İbn Abdirrahman El-Kaâri) Mûsa b. Ukbe'den, o Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hadîsin mislini rivâyet etti. Şu kadar var ki o: defa o sürüye, bir defa bu sürüye hücum eder.» dedi. öldüğü zaman şiddetli rüzgar çıkması, ona bir ceza ve ölümüne alâmet olmak ve şerrinden kulların rahata emdiğini bildirmek içinidir. münâfıkın ashabdan sayılmaları hakikatin sahabe oldukları için değil, zahiren müslüman göründükleri içindir, rivâyetler âhirette münafıkların şiddetle azab göreceklerine delildirler. delibaş koyuna benzetilmesi müslümanlarla müslüman, kâfirlerle kâfir göründükleri içindir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Münafıkların Sıfatları...
Konu: Bab
7222-) Bana Ebû Bekr b. İshâk rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Bükeyr rivâyet etti. ki): Bana Muğîra (yani; El-Hızâmî) Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlülluh (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar) ; gününde semiz, İri bir adam gelecek. Fakat Allah ındinde bir sivrisineğin kanadı kadar ağırlığı olmayacaktır, "Bir de onlar için Kıyâmet gününde tartı dikmeyiz..." âyetini okuyun.» Sûre-i Kehf, âyet: 105 buyurdular. hadîsi Buhârî , Kehf Sûresinin tefsirinde tahric etmiştir. Hazret-i Ebû Hüreyre rivâyetinde: Kıyâmet gününde uzun, iri, yiyici ve içici bir adam gelecek... denilmiştir. Böyle bir adamın Allah ındinde sivrisineğin kanadı kadar ağırlığı olmaması hiç bir kıymeti olmadığından kinayedir. şerif semizlik ve şişmanlığı zemmetmektedir. okuyun sözü zahire göre hadîsdendir. Maamafih sahabinin sözü olması ihtimali de vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Bab
7223-) Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bize Fudayl (yani; İbn Iyâz) Mansur'dan, o da İbrahim'den, o da Abidete's-Selmânî'den, o da Abdullah b. Mesud'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir âlim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek. Yâ Muhammed! Yahut Yâ Ebe'l-Kâsım! Şüphesiz ki, Allahü teâlâ kıyâmet gününde gökleri bir parmak üstünde, yerleri bir parmak üstünde, dağlarla ağaçları bir parmak üstünde, su ile toprağı bir parmak üstünde, şâir mahlûkatı da bir parmak üstünde tutacak, sonra onları sallayarak: Melik benim; Melik benim; buyuracaktır, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âlimin söylediğine şaşarak'onu tasdik için güldü. Sonra şu âyeti okudu: Allah'ı hakkıyle takdir etmemişlerdir. Halbuki Kıyâmet gününde bütün yer ve gökler onun sağ elinde dürülüp toplanacaklardır. Onu tenzih ederim. O müşriklerin koştukları şirkten münezzehdir." Süre-i Zümer, âyet: 67.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Bab