Bab ile İlgili Hadisler
1295-)
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in eşi Âişe (radıyallahü anhâ)'den nakledilmiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) kuşluk namazını kılmazdı. Onu ben (hâlâ) kılıyorum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) halk amel eder de üzerlerine farz olur korkusuyla yapmak istediği bir kısım (hayırlı) işi bırakırdı. teheccüd 5, 32; Müslim, müsafirîn 77; Ahmed b. Hanbel, VI, 85, 86, 168,170,
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Nafile Namazlar Bölümü
Konu: Bab
1296-)
Simâk (b. Harb) dedi ki: b. Semûre'ye; "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ile birlikte oturuyor muydun(uz)? diye sordum. O: çok (oturuyorduk). Güneş doğuncaya kadar sabah namazını kıldığı yerden kalkmazdı. Güneş doğunca kalkardı, cevabını verdi." mesâcid 287; Nesaî, sehv 99; Ahmed b. Hanbel, V, 89, 91, 97.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Nafile Namazlar Bölümü
Konu: Bab
1305-)
Ben Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)'tan işittim, şöyle dedi: günü bâbam şehîd edilip, burnu, kulakları, etrafı kesilmiş olarak getirildi ve nihayet Rasûlüllah'ın önüne konuldu. Üzeri bir bezle örtülmüş hâldeydi. Ben Bâbamın üstünden örtüsünü açmak isteyerek yanına vardım. Akrabalarım beni bundan nehyettiler. Sonra bir daha açmak üzere vardım. Yine kabîlem beni nehyettiler. Bu defa Rasülullah emir buyurdu da, örtü kaldırılıp açıldı. Bu sırada bir kadın çığlığı işitti ve: "Bu kadın kimdir?" diye sordu. Oradakiler: Amr'ın kızıdır, yahut Amr'ın kızkardeşidir, diye cevâb verdiler. "Bu kadın niçin ağlıyor?" Yâhud da: "Ağlamasın! Çünkü o aziz şehidi melekler, cenazesi kaldırılıncaya kadar kanatlarıyla gölgelemekte devam ettiler" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Bâb
1369-)
Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah, geçmiş ümmetler içerisinde bir adamı bağışlamıştı, bu adam satarken cömert ve hoşgörülü, alırken yine cömert ve hoşgörülü, borcunu isterken de yine cömert ve hoşgörülü idi.” (Buhârî, Büyü: 16) Bu hadis bu şekliyle sahih hasen garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 0: Alışveriş Bölümleri
Konu: Bab
1402-)
Semure ibnu Cundeb(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazını kılınca yüzünü bize yöneltir ve: "Bu gece sizden kim ru'yâ gördü?" diye sorar idi. Eğer birisi ru'yâ görmüş ise, ru'yâsını Peygamber'e hikâye ederdi. Peygamber de o şahsın ru'yâsı hakkında Allah'ın dilediği şeyleri (yani yorumunu) söylerdi. bir gün bize sordu ve: "Sizden ru 'yâ gören var mıdır?" buyurdu. Biz: Hayır, yoktur, dedik. Peygamber dedi ki: "Lâkin bu gece ben şöyle bir ru'yâ gördüm: Bana iki adam geldi, bunlar elimi tuttular ve beni Mukaddes Arz'a(yani pampâk ve düz bir arazîye) çıkardılar. Orada bir adam oturuyordu. Diğer bir adam da ayakta duruyor, elinde de demirden çatal bir kanca vardı. - Mûsâ ibn İsmail'den rivayet eden bâzı arkadaşlarımız şöyle dedi:- Ayaktaki adam bu çatal kancayı oturanın ağzının sağ tarafına, tâ kafasına kadar sokuyor ve ağzın bu kısmını parçalıyordu. Sonra bu adam onun ağzının diğer tarafını da böyle yapıyor ve bu tarafı da parçalanıyordu. Bu sırada ağzın sağ tarafı iyi olmaya dönüyordu. Bu defa da buraya dönüyor, yine kancayı sokup parçalıyordu. benim yanımdaki iki zâta: Bu adam kimdir ve bu hâl nedir? dedim. Onlar bana:(Sorma)yürü, dediler. Birlikte ileri gittik. Nihayet arka üstü yatmış bir adamın yanına geldik. Bunun baş ucunda da bir adam dikilmiş, elinde yumruk büyüklüğünde bir taş var. Bu taşla yatan adamın başını kırıyordu. Taşı başına her vurduğunda, taş yuvarlanıp gidiyordu. O adam da arkasından taşı almak için koşuyordu. O dönüp gelmeden bunun kırılmış olan başı düzeliyor ve tekrar eski hâline dönüyordu. Öteki adam dönüp gelince, yine başına vurup eziyordu Bu adam kimdir? diye sordum. Onlar: (Hiç sorma)ileri yürü, dediler. Birlikte ileriye gittik. Fırın gibi altı geniş, üstü dar bir deliğe eriştik. Bu deliğin altında ateş yanıyordu. Ateş alevlenip yükseldikçe içindeki insanlar da yükseliyor, hattâ delikten çıkmağa yaklaşıyorlardı. Ateşin alevi sâkinleşince de aşağı dönüyorlardı. Bunun içinde çıplak erkekler ve çıplak kadınlar vardı. yanımdaki iki zâta: Bunlar kimdir? diye sordum. Onlar da: (Hiç sorma)ileri yürü, dediler. Beraber yürüdük. Nihayet kandan bir nehrin yanına geldik. O nehrin içinde ortasında ayakta bir adam dikiliyordu. Yezîd ile Vehb ibnu Cerîr ibn Hazım şöyle dediler: nehrin kıyısında da bir adam duruyordu. Önünde de bir takım taşlar vardı. Nehrin içindeki adam yüzerek kenara doğru gelip dışarı çıkmak isteyince, kıyıdaki adam onun ağzının içine bir taş atıyor ve onu geriye eski yerine döndürüyordu. Çıkmak için sahile doğru gelmeye her teşebbüs ettikçe, kıyıdaki hemen ağzına bir taş fırlatıyor ve onu eski yerine döndürüyor. Ben yine yanımdaki iki zâta: Bu nedir? diye sordum. Onlar da: Sorma; ileri yürü, dediler. Beraberce yürüdük. Nihayet yeşil bir bahçeye vardık. Bu bahçede büyük bir ağaç vardı. Bu ağacın dibinde de yaşlı bir adamla bir takım çocuklar bulunuyordu. Bu ağaca yakın bir yerde de bir adam vardı ve önündeki ateşi yakmaktaydı. yanımdaki iki zât, benimle beraber ağaca çıktılar. Ve beni bir eve soktular ki, ben asla bundan güzel bir ev görmedim. Burada bir takım yaşlı erkekler, bir takım gençler, bir takım kadınlar ve bir takım çocuklar vardı. Sonra yanımdaki iki adam beni buradan dışarıya çıkardılar. Benimle birlikte ağaca yukarı çıktılar. Ve beni evvelkinden daha güzel ve daha kıymetli bir eve girdirdiler. Burada da bir takım yaşlılar ve gençler vardı. yanımdaki iki zâta: Sizler beni bu gece (iyi)gezdirdiniz. Şimdi bana gördüğüm şeyleri haber verip, bildiriniz, dedim. Onlar: Evet (anlatalım)dediler: Şu ağzının parçalandığını gördüğyn kimseye gelince, o bir yalancı idi; o dünyâda devamlı yalan söylerdi. Bunun yaydığı yalan her tarafa ulaşırdı. İşte bu yalancı, kıyâmet gününe kadar yapılmakta olduğunu gördüğün şekilde azâb olunacaktır. ezilmekte olduğunu gördüğün kimseye gelince, öyle bir adamdır ki, Allah ona Kur'ân öğretmiş, o da(bu ni'metin kıymetini bilmeyerek) bütün gece uyumuş, gündüz de Kur'ân ile amel etmemişti. İşte hayâtında Kur'ân 'dan yüz çeviren bu gafil kimse de, kıyâmet gününe kadar bu suretle azâb olunacaktır. delik içinde gördüğün çıplak kimselere gelince, onlar da bir alay zina edicilerdir. Nehir içinde gördüğün kimse ise, ribâ (yani faiz)yiyicilerdir. Ağacın dibindeki yaşlı kimse İbrahimPeygamber 'dir. İbrahim'in etrafındaki çocuklar ise, insan çocuklarıdırlar.O ateş yakan kimse, cehennemin bekçisi olan Mâlik'tir. Girdiğin birinci ev, bütün mü'minlerin ortak evidir. İkinci gördüğün o muhteşem saray da, şehîdlerin sarayıdır. Ben Cibril'im, bu da (kardeşim) Mîkâîl'dir.(Yâ Muhammed!)Sen başını yukarı kaldır, dedi. Başımı kaldırdım, bir de gördüm ki, üst tarafımda beyaz bulut misâli bir şey! Melekler: İşte burası senin makaamındır, dediler. Ben: Beni bırakınız da şu makaamıma gireyim, dedim. Melekler: Hayır. Senin daha tamamlamadığın kalan bir ömrün vardır. Onu ne vakit tamamlarsan, o zaman menziline girersin, dediler".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Bâb
1484-)
- “... El-Muğîre (bin Şu'be) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) gece namazında ayakta o kadar durdu ki iki ayağı (veya iki baldırı) şişti. Kendisine (Âişe (radıyallahü anhâ) tarafından) : Resûlallah! Allah senin geçmiş ve gelecekteki günahlarını mağfiret etmiştir. (İbâdet hususunda niçin bu derece güçlüğe katlanıyorsun?) denildi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (bu ilâhi mağfirete karşı gece ibadetiyle) : bir kul olmayayım mı?) diye cevap buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Namazı Lâyıkı Veçhile Eda
...
Konu: Bab
1485-)
- “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayakları (veya baldırlan) şişene kadar (geceleyin) namaz kılardı. Kendisine: Şüphesiz Allah, senin geçmiş ve gelecek günâhını mağfiret eylemiştir. (Hâl böyleyken niçin bu kadar nafile namaz kılıyorsun?) denilmiş- kendisi çok şükreden bir kul olmiyayım mı?) diye cevap vermiştir. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Namazı Lâyıkı Veçhile Eda
...
Konu: Bab
1486-)
- “... Câbir bin Abdillah (radıyallahü anhümâ )'dan; Şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Hangi namaz efdaldir? diye sorulmuş; kendisi: (kıyamı) uzun olan) buyurmuştur. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Namazı Lâyıkı Veçhile Eda
...
Konu: Bab
1557-)
Abdullah ibn Umer (radıyallahü anh)'den(o, şöyle demiştir): Rasûlullah(sallallahü aleyhi ve sellem) Zu’l-Huleyfe'deki vâdîde devesini çökertti. Sonra inip orada (iki rek'at) namaz kıldı. (İbn Umer'in râvîsi ve azâdlısı şöyle dedi:) Abdullah ibn Umer de burada bu namazı kılardı .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb
1558-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edip de ondan sonra Ebû Bekir (radıyallahü anh) halife seçildiği ve araplardan bazıları dinden döndüğü zaman Ömer b. Hattâb, Ebû Bekr'e: (sallallahü aleyhi ve sellem); İnsanlar, Allah'tan başka ilâh yoktur deyinceye kadar onlarla savaşmakla emrolundum. Kim " Allah'tan başka ilâh yoktur" derse, malim ve canını benden korumuş olur. Ancak İslâm'ın hakkı müstesna, Onun asıl hesabı ise Allah'a kalmıştır" buyurduğu hâlde nasıl olur da sen insanlarla savaşırsın? dedi. Bekir: yemin ederim ki namazla zekâtın arasım ayıranlarla mutlaka savaşacağım. Çünkü zekât, malî bir haktır. Allah'a yemin ederim ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vermiş oldukları bir (deve) yuları(nı) bile bana vermezlerse, vermemelerinden dolayı onlarla muhakkak’savaşırım, dedi. Bunun üzerine Ömer b. Hattâb: yemin ederim, iyice anladım ki Aziz ve celil olan Allah, Ebû Bekir'in gönlünü savaş için genişletmiş ve (yine) anladım ki, onun görüşü haktır, dedi. Dâvûd buyurdu ki: Bu hadisi Rebâh b. Zeyd, Ma'mer'den, o da aynı senetle Zühri'den rivâyet etmiştir ki, bazdan demişlerdir. İbn Vehb, Yunustan rivâyet edip demiştir. Dâvûd buyurdu ki: Şuayb b. Ebî Hamze, Ma'mer ve ez-Zübeydî Zührî'den bu hadisi: Bir oğlağı bile bana vermezlerse" diye rivâyet etmişlerdir. Yunus'tan, O da Zührî'den bu hadiste dediğini rivâyet etmiştir. zekât, 1, 40; İ'tisam 2; istitâbetû'l-mürteddîn 3; Müslim, iman 32; Tirmizî, iman 1; Nesaî, zekât 3; Ahmed b. Hanbel, 1-19, 48; 11-529
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Bab
1559-)
Yûnus Zührî'den (bu hadisi) naklederken onun şöyle dediğim rivâyet etmiştir: Bekir: haklarından birisi de zekât vermektir dedi. Yine Yunus, Zührî'nin (" anâk" değil) " İkâl" dediğini haber vermiştir.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Bab
1620-)
Sa’d b. Ubeyde (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, İbn Ömer bir adamın “Ka’be’ye yemin olsun ki hayır” dediğimi işitince şöyle dedi: “Allah’tan başkası adına yemin edilmez. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu: Kim Allah’tan başkası adına yemin ederse kafir veya müşrik olmuş olur.” (Müslim, Eyman: 1; Ebû Dâvûd, Eyman: 4) Bu hadis hasendir. Bu hadis bazı ilim adamlarınca şöyle tefsir edilmiştir: “Kafir veya müşrik olmuş olur.” Sözü hükmü ağırlaştırmak için söylenmiştir. İbn Ömer hadisi buna delildir. Çünkü o hadiste: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ömer’in babam için babam adına diyerek yemin ettiğini duyunca Allah sizi bu tür yeminlerden de yasakladı” buyurmuştur. Yine aynı şekilde Ebû Hüreyre tarafından rivâyet edilen: “Kim yemininde lat ve uzza hakkı için derse hemen lailahe illallah desin” hadiste buna delil olabilir. Bu hadis Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet edilen “Riya şirktir” hadisine de benzer. İlim adamlarından bazıları (18 Kehf: 110. âyet)’inde geçen “Vela yüşrik” kelimesini “Gösteriş yapmamak” şeklinde yorumlanmıştır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Bab
1698-)
- “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kızı) Fâtıma (radıyallahü anha) bana : Enes! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in üstüne toprak saçmaya gönülleriniz nasıl razı oldu? dedi. ... Sabit (radıyallahü anh)’in Enes (radıyallahü anh)’den bize tandis ettiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in vefat ettiği zaman Fâtıma (radıyallahü anhâ); Ey Cebrail'e vefatını haber verdiğimiz baba! Ey. şaşılacak derecede Rabbine yaklaşmış olan babam! Ey makamı Cennetü'l-Firdevs olan babam! Ey Rabbinin dâvetine icabet eden babam, diye üzüntüsünü açıklamıştır. demiştir ki; ben Sabit (radıyallahü anh)'ı bu hadisi anlattığı zaman gördüm. O kadar ağladı ki kaburgalarının gidip geldiğini gördüm. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Cenâiz (cenazeler) Kitabı
Konu: Bab
1700-)
- “... Enes bin . Mâlik (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir ; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Medine'ye girdiği gün Medine'nin her şeyi parladı. Sonra Onun vefat ettiği gün olunca Medine'nin her şeyi kapkaranlık oldu. Ve biz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in defin işini henüz bitirmemiş iken gönüllerimizi eski durum üzerinde bulmadık. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Cenâiz (cenazeler) Kitabı
Konu: Bab
1701-)
- “... Abdullah bin Ömer (radıyallahü anhüma)'dan; Şöyle demiştir : (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken hakkımızda Kur'an (âyeti) nin indirileceği korkusuyla biz, hanımlarımıza açılmaktan ve konuşmaktan sakınırdık. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince (onlarla serbestçe) konuştuk. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Cenâiz (cenazeler) Kitabı
Konu: Bab
1702-)
- “... Ubey bin Ka'b (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir : Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber iken hedef ve gayemiz tek idi. O, vefat edince biz şöyle baktık, böyle baktık. (Hedeflerimiz ayrıldı. )
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Cenâiz (cenazeler) Kitabı
Konu: Bab
1703-)
- “... Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in muhterem eşi Ümmü Selemi binti Ebî Ümeyye (radıyallahü anhâ)'dan; Şöyle demiştir : (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken insanlar namaza kalktıkları zaman hiç birisinin gözü kendi ayaklarının olduğu yerden öteye geçmezdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince insanlardan birisi namaza kalktığı zaman hiç birisinin gözü (secdede) alnını koyduğu yerin ötesine geçmezdi. Sonra halife Ebû Bekir (radıyallahü anh) vefat etti. Ve Ömer (radıyallahü anh) (devri) oldu. Artık insanlardan birisi namaza durduğu zaman hiç birisinin gözü kıble yönünden sapmazdı. Osman bin Affan (radıyallahü anh) (devri) oldu. (Bu devirde) fitne oldu. İnsanlar ziyadesiyle sağa, sola baktılar. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Cenâiz (cenazeler) Kitabı
Konu: Bab
1704-)
- “... Enes (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir : (sallallahü aleyhi ve sellem)'in vefatından sonra Ebû Bekir (radıyallahü anh), Ömer (radıyallahü anh)'a: (sallallahü aleyhi ve sellem) nasıl Ümmü Eymen (radıyallahü anhâ)'nın ziyaretine gidiyorduysa, gel beraberce biz de onun ziyaretine gidelim, dedi. Enes (radıyallahü anh) demiştir ki: Hepimiz O (Ümmü Eymen) (radıyallahü anhâ)'nın yanına vardığımız zaman Ümmü Eymen (radıyallahü anhâ) (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in vefatı üzüntüsüyle) ağladı. Ebû Bekir ve Ömer (radıyallahü anhümâ) Ona : ağlıyorsun? Allah katındaki saadet, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) için (dünyadan) hayırlıdır, dediler. O: katındaki saadetin resulü için daha iyi olduğunu şüphesiz bilirim. Lâkin gökten vahyin kesilmiş olmasından dolayı ağlıyorum, dedi. Enes (radıyallahü anh) demiştir ki: Eymen (radıyallahü anhâ) Ebû Bekir ile Ömer (radıyallahü anhümâ)’nın ağlamalarına sebep oldu. Onlar da kendisiyle beraber ağlamaya başladılar. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Cenâiz (cenazeler) Kitabı
Konu: Bab
1705-)
- “... Evs bin Evs (es-Sakafî) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir : Cuma günü en faziletli günlerinizdendir. Âdem (Aleyhisselâm) onda yaratılmıştır. Nafha (ikinci sûr üfürülmesi) ondadır. Ve Sa'ka (birinci sûr üfürülmesi) ondadır. Artık onda benim üzerime bol bol salâvat getiriniz. Çünkü (o günkü) salâvatınız bana sunulur. ) Bir adam . Yâ Resûlallah! Senin bedenin yer tarafından yenmişken (Şeddâd (radıyallahü anh), dedi ki) yani çürümüşken bizim salavatımiz nasıl sana sunulur? diye sordu. O : (Allah, Peygamberlerin cesedlerini yemesini yere yasak etmiştir. ) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Cenâiz (cenazeler) Kitabı
Konu: Bab
1706-)
- “... Ebü'd-Derdâ' (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir : günü benim üzerime bol salavât getiriniz. Çünkü o salavatta melekler hazır buiunur. Ve şüphesiz, her hangi (mümin) bir kimse benim üzerime salavât getireceği zaman behemehal onun salavâtı bitinceye kadar (aynı anda) bana sunulur. ) Ebü'd-Derdâ (radıyallahü anh) demiştir ki: Ve ölümünüzden sonra da (böyle mi)? dedim. Efendimiz: sonra da. Şüphesiz Allahü teâlâ, Peygamberlerin cesedlerini yemesini yere yasak etmiştir. Allah'ın peygamberi diridir, rızıklanır. ) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Cenâiz (cenazeler) Kitabı
Konu: Bab
1709-)
Bize Muhammed b. Beşşâr haber verip (dedi ki), bize Muâz b. Hişâm rivâyet edip (dedi ki), bize babam, Katâde'den, (O) el-Hasan'dan, (O) Heyyâc b. İmrân'dan, (O da) İmrân b. Husayn'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize hiçbir hutbe irad buyurmamıştı ki, onda bize, sadaka vermeyi emretmiş, bizi, müsle'den, menetmiş olmasın !
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Bab
1710-)
Bize Ebu'l-Velîd et-Tayâlisî haber verip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip (dedi ki), bana Amr b. Murre haber verip (dedi ki), ben Hayseme'yi işittim, Adiyy b. Hâtim'den, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen anlatıyordu ki, Hazret-i Peygamber) şöyle buyurmuş: "(Cehennem) ateşinden, yarım hurma (sadaka vermek) suretiyle de olsa sakının. Şayet (bunu da) bulamazsanız, (bari) güzel bir söz (söylemekle sakınmaya çalışın!)"
Kaynak: Sünen-i Dârimî, Zekât Kitabı
Konu: Bab
1713-)
Bize Şu'be haber verip şöyle dedi: Bize Ebû Cemre tahdîs edip şöyle dedi: Ben İbn Abbâs'a temettu'dan (hükmünden) sordum. İbn Abbâs bana temettü' yapmaklığımı emretti. Ben yine kendisine hedyden sordum. İbn Abbâs: Temettü' haccmda erkek-dişi deve, yâhud sığır, yâhud davar kurbân etmek, yâhud da deve ve sığır kurbânında ortak olmak vardır, dedi. Ebû Cemre dedi ki: Bâzı insanlar temettu'u hoş görmezlerdi. Ben uyudum ve ru'yâmda şöyle gördüm: Bir insane; "Temettü', mebrûr bir haccdır ve kabul edilmiş bir umredir" diye nida ediyordu. Ben uyanınca İbn Abbâs'a geldim ve bu ru'yâmı kendisine söyledim. İbn Abbâs: Allâhu Ekber, (Umre ile temettü') Ebu'l-Kaasım (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sünnetidir, dedi . dedi ki: Âdem, Vehb ibn Cerîr ve Gunder, Şu'be'den gelen rivayetlerinde "Kabul edilmiş bir umredir ve mebrûr (yani makbul) bir haccdır" demişlerdir .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb:
1772-)
Sâ'id b. Cübeyr'den nakledilmiştir ki: Abdullah b. Abbâs'a: Ebû Abbâs, ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın girdiği ihramın zamanı hakkında sahâbîlerin görüş ayrılığına düşmelerine şaşıyorum, dedim. (Bana şöyle) cevap verdi: bunu insanların en iyi bileni benim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın haccı, (sadece) bir kere olduğu için (insanlar) bu konuda ihtilâfa düştüler. (Şöyle ki:) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hac maksadıyla (yola) çıktı. Zülhuleyfe'deki namazgahında iki rekât(lik namaz)'ını kıldı. Namazını bitirince bulunduğu yerde hacca niyet edip hac için yüksek sesle telbiye getirdi. Bunu kendisinden işiten kimseler kendisinden (işittikleri gibi) bellediler. Sonra (devesine) binip de devesi O'nu kaldırıp doğrultunca (ikinci) bir telbiye (daha) getirdi. Bazı kimseler de kendisinden bunu işitmiş oldular. İşte bu (ihtilâfın sebebi) oraya (halkın) bölük bölük gelmiş olmaları ve devesi onu kaldırdığı sırada Resûlüllah'ı telbiye getirirken işitenlerin, " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) telbiyeyi devesi kendisini kaldırdığı zaman getirdi." demeleri, daha sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (deveyle biraz daha ileri) gidip te Beydâ'nın tepesine çıktığı sırada getirdiği telbiyeyi duyan diğer bazı kimselerin de; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Beydâ tepesinde hacca niyet etti." demeleridir. Allah'a yemin olsun ki O, namazgahında ihrama girdi ve devesi kendisini kaldırınca telbiye getirdiği gibi, Beydâ tepesine çıktığında da telbiye getirdi. Said (b. Cübeyr) dedi ki: b. Abbâs'ın (bu) sözüne sarılan(lar) iki rekât(lık namazlarını bitirdikten sonra yüksek sesle telbiye getirirler.) b. Hanbel, I, 260; Beyhakî, es-Sünenu’l-kübrâ, V, 37.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Hac Bölümü
Konu: Bab
1773-)
Salim b. Abdullah’tan rivâyet edildiğine göre, babası Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: Şurası (sizin) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında iddiada bulunduğunuz Beydâ'nızdır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ise, ancak mescidin yanında, yani Zülhuleyfe mescidinde ihrama girdi. hac 23, 24; Tirmizî, hac 8; Nesâî, menâsik 56; Muvatta', hac 30. Ahmed b. Hanbel, II, 66, 154; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, V, 38.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Hac Bölümü
Konu: Bab
1774-)
Ubeyd b. Cüreyc'den rivâyet olunduğuna göre Ubeyd, Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'e: Ebû Abdurrahman! Görüyorum ki, sen arkadaşlarının yapmadığı dört şeyi yapıyorsun, demiş, İbn Ömer (radıyallahü anh) de: nedir Ey İbn Cüreyc demiş. Ubeyd: Kabe rükünlerinden yalnız (iki rükün olan) Rükn-i Yemânîlere dokunduğunu gördüm. Ve yine gördüm ki " Sıbtiyye" denilen ayakkabıları giyiyorsun. Ve yine gördüm ki (elbiseni veya saçım) sarıya boyuyorsun. Bir de Mekke'ye vardığında başkaları hilâli gördükleri vakit telbiyede bulunurken senin terviye gününe kadar telbiye getirmediğini gördüm, cevabım vermiş. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) şunları söylemiş: gelince: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i iki Rükn-i Yemânî'den başkasına dokunurken görmedim. Sıbtiyye denilen ayakkabıları giymemin sebebi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kılsız ayakkabı giyerken görmüş olmamdır. Onlarla abdest alırdı. Binâenaleyh ben de öyle ayakkabı giymeyi tercih ederim. Sarı boyaya gelince: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i sarı boyalı elbise giyerken gördüm. Bu sebeple ben de san boyalı elbiseyi giymeyi severim. Telbiye meselesinde dahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı hayvan, kendisim kaldırıp doğrultuncaya kadar telbiye ederken görmedim. hac 25, 27; Beyhakî, es-Sünnenül- kübrâ, V, 37.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Hac Bölümü
Konu: Bab
1775-)
Enes (radıyallahü anh)’den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğleyi Medine'de dört (rekât) olarak kıldı, ikindiyi de iki (rekât) olarak Zülhuleyfe'de kıldı. Sonra geceyi Zülhuleyfe'de geçirdi. Nihayet sabah olunca hayvanına bindi. Kendisini, hayvan kaldırınca yüksek sesle telbiye getirdi. hac 24; Nesâî, menâsik 56.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Hac Bölümü
Konu: Bab
1776-)
Enes b. Mâlik'den rivâyet olunduğuna göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazını kıldıktan sonra binitine binmiş, Beydâ dağına çıkınca da yüksek sesle telbiye getirmiştir. menasik 54; Ahmed b. Hanbel, I, 260. II, 18, 36, III, 320, 378.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Hac Bölümü
Konu: Bab
1777-)
Âişe bint Sa'd b. Ebî Vakkâs'dan; Sa'd b. Vakkâs (şöyle) demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) (hacca gitmek için) el-für’ yolunu seçecek olursa;' bineği kendisini kaldırdığı zaman yüksek sesle telbiye getirerek ihrama girerdi. Eğer Uhud yolunu seçecek olursa, Beydâ dağı üzerine çıktığı zaman yüksek sesle telbiye getirerek ihrama girerdi. es-Sünenü’l-kübrâ, V, 38.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Hac Bölümü
Konu: Bab
1918-)
Ben Yûnus ibn Yezîd'den işittim; o da ibn Şihâb'dan; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Allahım! Mekke'ye bahşettiğin bereket ve hayrın iki mislini Medine şehrine müyesser kıl!" diye duâ etmiştir. hadîsi Yûnus'tan rivayet etmekte Cerîr ibn Hâzım'a Usmân ibn Omer mutâbaat etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb
1919-)
Bize İsmâîl ibnu Ca'fer, Humeyd'den; o da Enes(radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, o şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferden geldiği zaman Medine'nin yüksek duvarlarına bakıp görünce, devesini(sür'atle yollanması için) salıverirdi. Eğer deveden başka bir hayvan üzerine binmiş olursa, Medine’ye sevgisinden dolayı binitini harekete getirirdi
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb
1980-)
Ebu'd-Derdâ(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in maiyyetinde onun seferlerinden birisine(ramazânda) sıcak bir günde çıktık.O kadar ki, insan sıcağın şiddetinden elini başı üzerine koyuyordu. İçimizde Peygamber ile İbnu Revâha'dan başka oruçlu kimse yoktu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb
1988-)
Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî ile Muhammed b. Bumlı b. El-Muhâcir rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Leys rivâyet etti, H. Kuteybetü'bnü Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Leys, Nâfi’den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: Cumâ'ya gelmek isterse yıkansın!» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cuma
Konu: Bab
1989-)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki: Bize Leys rivâyet etti. H. İbn Rumh dahi rivâyet etti. ki: Bize Leys, İbn Şihâb'dan, o da Abdullah b. Abdillâh b. Ömer'den, o da Abdullah b. Ömer'den. o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki, minber üzerinde ayakta iken: kim cumâ'ya gelecekse yıkansın!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cuma
Konu: Bab
1990-)
Bana Muhammed b. Râfî' rivâyet etti. ki: Bize Abdurrazzâk rivâyet etti. ki: Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. ki: Bize İbn Şi-hâb, Abdullah b. Ömer'in oğullan Salim ile Abdullah'dan, onlar da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cuma
Konu: Bab
1991-)
Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki: Bize İbn Vehb haber verdi. ki: Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da Salım b. Abdillâh'dan, o da babasından naklen haber verdi. Babası; (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim...» diyerek yukarki hadîsin mislini rivâyet etmiş. hadîsi Buhârî (194-256); Tirmizî (209-279); Nesâî (215-303) ve İbn Mâce (209-273) «cum'a» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. bu hadîsi İbn Hibbân (?-354) «Sahîh» inde; Ebû Avane (?-3l6) de «Müstahrec» inde tahrîc etmişlerdir. Onların rivâyetinde: «Erkek ve kadınlardan her kim cum'aya gelecekse yıkansın...» buyurulmaktadır. İbn Huzeyme (223-311) rivâyetinde: «Cum'aya gelmeyen erkek ve kadınlara gusûl lâzım değildir.» ziyâdesi vardır. hadîsi Bezzâr (?-294), Hazret-i Âişe ile Abdullah b. Büreyde'den; İbn Mâce Abdullah b. Abbâs (radıyallahü anh)'dan tahrîc etmişlerdir. İbn Abbâs rivâyetinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki bu günü, Allah, insanlara bir bayram günü yapmışdir. Şu hâlde kim cum'aya gelirse yıkansın! buyurdular.» denilmişdir. (260-360) bu hadîsi Hazret-i Ebû Eyyûb El-Ensârî'den rivâyet eder. Bu hadîsin pek çok tarîkler vardır. İbn Mendeh Nâfi' tarîki ile, Abdullah İbn Ömer'den rivâyet edenleri saymış; 300 kişiye baliğ olmuşlar; İbn Ömer'den başka râvîlerini saymış; 24' sahabîye baliğ olmuşlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cuma
Konu: Bab
1992-)
Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki: Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki: Bana Yûnus İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. ki: Bana Salim b. Abdillâh, babasından naklen rivâyet etti ki, Ömeru'bnü'l-Hattâb bir cuma günü cemaata hutbe okurken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabından biri (mescide) girmiş. Ömer ona: Bu saat hangi saatdir diye nida etmiş. Gelen zât: Ben bu gün çalıştım, evime dönemeden ezanı işittim de abdest almakdan fazla bir şey yapamadım; cevâbını vermiş. Ömer: Abdestle yetinmen de öyle! Bilirsin ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yıkanmayı emrederdi, demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cuma
Konu: Bab
1993-)
Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki: Bize Velîd b. Müslim, Evzâî'den rivâyet etti. ki: Bana Yahya b. Ebî Kesir rivâyet etti. ki: Bana Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân rivâyet etti. ki: Bana Ebû Hüreyre rivâyet etti. ki: Bir cuma günü Ömeru'-bnü’l-Hattâb cemaata hutbe okurken Osman b. Affân mescide giriverdi. Ömer ona ta'rîzde bulunarak: Bâzı kimselere ne oluyor ki ezan okundukdan sonraya gecikiyorlar? dedi. Bunun üzerine Osman: Yâ Emîre'l-Mü'minîn ezam işittikden sonra abdest almakdan fazla bir şey yapamadım; sonra buraya geldim! dedi. Ömer: Abdest de öyle! Siz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Biriniz Cumâ'ya gelecek mi, yıkansın!» buyururken işitmedinizmi? Ömer hadîsini Buhârî «Kitâbu’l-Cumua» da; Tirmizî dahi «Kitâbü's-Salât» da tahrîc etmişlerdir. hadîsde, mescide giren zâtın ismi tasrîh edilmemişse de, sonraki rivâyetde onun Hazret-i Osman b. Affân olduğu bildirilmişdir. rivâyetinde gelen zâtın ilk muhacirlerden olduğu kaydedilmektedir. Şa'bî'nin beyânına göre ilk muhacirlerden murâd: Bey'at-ı Ridvân'da bulunan zevâtdır. göre bunlar: Her iki kıbleye (yani hem Kudüse hem de Kâbe'ye) doğru namaz kılanlardır. , «Tefsir» inde ilk muhacirlerden murâd Bedir gazileri olduğunu söylemişdir. Ömer'in: «Bu saat, hangi saatdır?» diye sorması, sitem ve tevbîh içindir. Bu sözle: «Sen neiçin bu saate kadar geciktin?» demek istemişdir. Maksadı: mescide erken gidilmesine tenbîhdir. Çünkü mescide gidilmesi tavsiye buyuruları saatler geçtikden sonra melekler defterlerini dürer; bir daha gelenleri yazmaz olurlar. Bu cihet, hadîs-i şerifle sâbitdir. Osman (radıyallahü anh) Ömer (radıyallahü anh)'ın ne demek istediğini derhâl anlamış ve geciktiği için özür düemişdir. Bir rivâyetde: pazara gittiği için geç kaldığını tasrîh etmişdir. de öyle!.,» cümlesinden murâd; «Abdestle kanâ'at etmen de senin İçin ayrı bir fazilet kaybıdır.» demekdir. Çünkü Hazret-i Ömer'in: «Bu saat, hangi saatdır?» diyerek yaptığı ta'rîz ve inkârın mânâsı: «Sana vakti geciktirmek suretiyle kaybettiğin faziletin zararı yetmiyor mu ki, buna bir de yıkanmamak ve sâde abdestle kanâat etmek suçunu ilâve ettin?» demekdir. ki Hazret-i Ömer iki kelimelik bir cümle ile iki satırlık mânâ ifâde etmişdir. cümleyi buradaki gibi atıf sureti ile rivâyet edenler olduğu gibi (vâv) in. hazfi ile rivâyet edenler de vardır. göre (vâv) la rivâyet hemze'den ivaz olur. (Vâv) haz-fedilirse kelime yâ müptedâ haber olmak üzere merfû' yahut mahzûf bir fiilin mef ûlü olmak üzere mansûb okunur. Hazret-i Ömer'in: ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cuma günü yıkanmayı emrederdi.» sözü, cuma günü yıkanmanın farz olmadığına delâlet eder. Çünkü yıkanmak farz olsaydı Hazret-i Osman’ın mescide girmesine kat'iyyen müsâde etmez; yıkanmak için onu mutlakaa geri çevirirdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cuma
Konu: Bab
2081-)
Bana Muhammed b. Bâfi' ile Abd b. Hümeyd hep birden Abdürrazzâk'dan rivâyet ettiler. İbn Râfi' dedi ki: Bize, Abdür-razzak rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi ki): Bana Hasen b. Müslim, Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen haber verdi. İbn Abbâs şöyle dedi: bayramı namazında Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekir, Ömer ve Osman ile beraber bulundum. Hepsi onu hutbeden önce kılar, sonra hutbe okurtardı. (Bir defa) Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberden indi; onun eliyle erkekleri oturttuğunu hâlâ görür gibiyim. Sonra erkek safflarını yararak, kadınların yanına geldi; Bilâl de beraberinde idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)- Peygamber! Sûre-i Mümtahîne âyet 12 Şayet mü'min kadınlar Allah'a hiç bir şey'i şerik koşmamak şartı ile sana beyat etmeye gelirlerse... kabul et." âyet-i kerimesini bitinceye kadar okudu. Onu bitirdiği vakit (kadınlara): Siz, bu âyetde zikredilen şartlar üzre devam ediyor musunuz? diye sordu. İçlerinden bir tek kadın: Evet, yâ Nebiyyallah! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ondan başka vecap veren olmadı. O anda bu kadının kim olduğu bilinmiyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)- O hâlde sadaka verin!., buyurdu. Bunun üzerine Bilâl elbisesini yere yayarak: Haydi buyurun! Annem babam size feda olsun... dedi. kadınlar kimi halkalarını, kimi yüzüklerini Bilâl'in elbisesi içine atmaya başladılar.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bayram Namazları
Konu: Bab
2082-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe İle İbn Ebî Ömer rivi ettiler. Ebû Bekir dedi ki: Bize Süfyânü'bnü Uyeyne rivâyet etti. (di ki): Bize, Eyyûb rivâyet etti. ki: Ben, Atâ'dan dinledim dedi İbn Abbâs'ı şöyle derken işittim: (sallallahü aleyhi ve sellem)’e şehâdet ederim ki, » dileri bayram namazını hutbeden önce kıldı, sonra hutbe okudu. Mütakiben hutbeyi kadınlara işittiremediğini düşünerek, onların yanına geldi. Kendilerine va'z-u nasîhatda bulundu ve sadaka vermelerini emretti. Bilâl elbisesini açmış, bekliyordu. Derken kadınlar yüzük, halka ve kıymetli şeylerini atmaya başladılar.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bayram Namazları
Konu: Bab
2083-)
Bana, bu hadîsi Ebûr-Rabi' Ez Zehranî de rivâyet etti. (Di ki) Bize, Hammâd rivâyet etti. H. Ya'kûb-u Devraki dahi rivâyet etti. ki): Bize, İsmail b. İbrâhîm rivâyet etti. Bu râvîlerin ikisi de Eyyûb'dan bu isnâdla, bu hadîsin benzerini rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bayram Namazları
Konu: Bab
2084-)
Bize İshâk b. İbrahim İle Muhammed b. Râfi' rivâyet ettiler. İbni Râfi' dedi ki: Bize, Abdürrazzak rivâyet etti. ki): Bize, İbn Cüreyc haber verdi, ki) Bana Ata', Câbir b. Abdillâh' dan naklen haber verdi. ki: Ben, Câbir'i şöyle derken işittim.- (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan Bayramı günü kalkarak namaz kıldı ve hutbeden önce namazla işe başladı. Sonra cemaata hutbe okudu. Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbeyî bitirince minberden indi. Ve kadınların yanına gelerek, onlara va'z-u nasîhatda bulundu. Kendisi Bilâl'in eline dayanıyordu. Bilâl ise elbisesini yaymıştı. Kadınlar (onun içine) sadaka atıyorlardı. Ata’ (b. Rabâh)'a: «Kadınların bu verdikleri Ramazan Bayramı zekâtı mıydı?» diye sordum. «Hayır. Lâkin bu, onların o zamana mahsûs verdikleri bir sadaka idi. Kadınlar yüzüklerini atıyor da atıyorlardı.» cevâbını verdi. Şimdi de İmâmın hutbeyi bitirince kadınların yanına gelerek, onlara va'z-u nasîhatta bulunmasını, üzerine bir vecibe görüyor musun? dedim: Evet, ömrüme yemin ederim ki bu onlar üzerinde gerçekden bir hakdır. Bunun niçin yapmazlar; bilmem, dedi. salât-îl îdeyn
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bayram Namazları
Konu: Bab
2085-)
Bize, Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr rivâyet etti ki): Bize, babam rivâyet etti. ki): Bize, Abdil melik b. Ebi Süleyman, Atâ'dan, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet et Câbir Şöyle dedi: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde bayram günü namazda bulundum, hutbeden önce ezan ikaametsiz olarak işe namazdan başladı. Sonra Bilâl'e dayanara ayakta durdu ve Allah'dan korkmayı emretti. Ona taat'ı teşvîkde bı lundu. Cemaata va'z-u nasihat etti. Sonra yürüdü, kadınların yanın gelince onlara va'z-u nasîhatda bulunarak: edin! Zira çoğunuz cehennem odunu olacaksınız!» buyu: du. üzerine kadınlardan kara yağız güzeli biri kalkarak: «Niçin ya Resûlallah? diye sordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) «Çünkü sizler hâlinizden çok şikâyet eder, kocalarınızın nimetin karşı küf randa bulunursunuz.» cevâbını verdi. kadınlar kendi ziynetlerinden tesadduk etmeğe başlad lar. Bilâl'ın elbisesi içine küpe ve yüzüklerini atıyorlardı. İbn Abbâs ve Câbir hadîslerini Buhar «Kitâbü’l-Cumua» ve «Kitâbu't-Tefsîr- de: Ebû Dâvûd ile İbn Mâce «Kitâbu's-Salât» da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdû hadîsdeki: «O anda, o kadının kim olduğu bilinmiyordu, cümlesi «Sahihi Müslim» in bütün nüshalarında bu şekilde rivâye edilmişse de, Kâdı îyâz ile diğer hadis ulemâsının beyanını göre bu cümle tashifdir. Doğrusu: «Hasan, onun kim olduğum bilmiyordu.» şeklindedir. Nitekim Buhârî'nin rivâyetinde de oy ledir. Hasan'dan murâd: Hadisi Tâvûs'dan rivâyet eden Hasan b. Müslim'dir. kadından murâd: Bâzılarının tahminine göre, Es.inl binti Yezîd b. Seken'dir. «Kadınların hatibi» unvanı ile mâruf olan bu kadın, Taberâni'nin tahric ettiği rivâyetde ası kıssayı hikâye eden kadındır. Feteha'nın cem'idir. Bu kelimenin tefsirinde ihtilâf olun-muşdur. «Sahihi Buhârî» de Abdürrazzâk'dan naklen fetah: Büyük yüzüklerdir, denilmişdir. Esmai , onun: Taşsız yüzükler, mânâsına geldiğini söyler. Yüzükler, demekdir. Müfredi: Hâtem, hatim, hatam ve hitâm, şekillerinde okunur. Altın ve gümüş halka yahut küpe halkası veya küçük zinet halkası, demekdir. b. Ebî Rabâh'a: «Kadınların verdikleri şeyler bayram zekâtı mıydı?» diye soran râvi: İbn Cüreyc'dir. Zahire bakılırsa Atâ' bu sadakanın vücûbuna kaailmiş. Onun içindir ki Kâdi Iyâz: «Atâ'dan başka onun vücûbuna kaail olan yok-dur.» demişdir. ile diğer ulemâ buradaki sadakayı, istihbâb mânâsına almışlardır. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hadîsde zikri geçen âyeti okuması: Kadınlara Mekke fethi esnasındaki beyatı hatırlatmak içindir. Mekke fethedildikten sonra Resul-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Safa dağına çıkarak oturmuş, halk etrafına toplanarak kendisine beyat etmişlerdir. Erkeklerin beyatı sona erdikten sonra kadınlara gelmiş, onlar da beyat etmişlerdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bayram Namazları
Konu: Bab
2086-)
Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Abdurrazzâk rivâyet etti. ki): Bize, İbn Cüreyc haber verdi ki): Bana Ata', İbn Abbâs ile Câbir b. Abdullâh El-Ensar’dan naklen haber verdi. Demişler ki: Gerek Ramazan Bayramı gerekse Kurban Bayramı günü ezan okunmazdı. Cüreyc diyor ki: Bir müddet sonra ben, Atâ'ya bu mes'ele-yi yine sordum, bana haber vererek, dedi ki: Câbir b. Abdiliâh El-Ensâri haber verdi ki, Ramazan Bayramı günü gerek İmâm minbere çıkarken gerekse çıktıktan sonra namaz için ezan, ikaamet, nida ve hiç bir şey yokmuş. O gün ne ezan varmış ne de İkaamet.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bayram Namazları
Konu: Bab
2087-)
Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Abdurrazzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki) Bana, Atâ' haber verdi ki İbn Abbâs, İbn Zübeyr'e ilk biyat edildiği zaman ona: Bayramı günü, bayram namazı için ezan okunmazdı. Binâenaleyh onun için sen de ezan okutma!» diye haber göndermiş; o da, o gün bayram namazı için ezan okutmamış, İbn Abbâs, bu haberle birlikde İbn Zübeyr'e: de namazdan sonra okunur. Bu, böyle yapılırdı.» diye haber göndermiş. Bunun üzerine İbn Zübeyr, bayram namazını hutbeden önce kıldırmış.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bayram Namazları
Konu: Bab
2088-)
Bize Yahya b. Yahya ile Hasen b. Rabi, Kuteybetü'bnü Sald ve Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. Yahya (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize, Ebû'l-Ahvas, Simâk'den, o da Câbir b. Semura'dan naklen rivâyet etti, dediler. Cabir şunları söylemiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’le birlikde bayram namazlarını bir değil, İki değil; bir çok defalar ezan ve İkaametsiz olarak kıldım.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bayram Namazları
Konu: Bab
2089-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şevbe rivâyet etti. ki): Bize Abdetü'bnü Süleyman ile Ebû Üsâme, Ubeydullah'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekir ve Ömer bayram namazlarını hutbeden Önce kılarlarmış. Abbâs ile Câbir ve İbn Ömer hadislerini Buhârî «Cum'a» bahsinde; ayrıca, İbn Abbâs hadîsini Ebû Dâvûd «Namaz» bahsinde tahric etmişlerdir. b. Zübeyr'eilk biat olunduğu zamandan mu-râd: 64 târihinde Yezid b. Muâviye'nin yerine halife secil-mesidir. diyor ki: «Câbir hadisinde: (Ramazan Bayramı namazından ezan, ikaamet, nida ve hiç bir şey yokdur.) denilmesi, zahirine bakılırsa gerek bizim ulemâmızın, gerekse başkalarının (Toplayıcı namaza buyurun.) diye seslenmeyi müstebab saymalarına muhalif görünürse de, hadis-i şerif: Bayram namazı için ezan ikaamet ve bunların mânâsında bir şey yokdur, şeklinde te'vil olunur.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bayram Namazları
Konu: Bab
2090-)
Bize Yahya b. Eyyûb Üe Kuteybe ve İbn Hucur rivâyet ettiler. Dediler ki; Bize İsmail b. Cafer, Dâvûd b. Kays'dan, o da Iyâz b. Abdillâh b. Sa'd'dan, o da Ebû Said-i Hudrî'den naklen rivâyet ettij söyle demiş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kurban ve Ramazan bayramı günleri namazgaha çıkar ve evvelâ namazla işe başlardı. Namazını kıldı da, selâm verdi mi ayağa kalkarak cemaata karşı dönerdi. Cemâat ise namazgahlarında otururlardı. Eğer (buta rafa) bir müfreze göndermeye ihtiyacı varsa, onu cemaata hatırlatır, bundan başka bir ihtiyâcı olursa, onu kendilerine emrederdi. (Hutbe esnasında): «Sadaka verin, sadaka verin, sadaka verin!» buyururdu. ziyâde sadaka veren de kadınlar olurdu. Ondan sonra namaz-gâhdan ayrılırdı. Mervân b. Hakem zamanına kadar hâl, bu minval üzre devam etti. Bir def'â ben Mervân İle el ele vererek (namaza) çıktım. Namazgaha vardığımızda ne görelim! Kesîru'bnu Salt, çamurla kerpiçten bir minber yapmış. Bir de baktım Mervân'in eli beni çekiştiriyor. Gâlibâ beni minbere doğru çekiyordu. Ben de onu namaza çekiyordum. Onun bu hâlini görünce: «İş'e namazdan başlamak nerede kaldı?» dedim. Mervân: «Hayır, yâ Ebâ Said! Senin bildiğin (şekil) terk edildi.» dedi. «Asla olamaz! Nefsim kabza-i kudretinde olan Allah'a ederim ki siz, benim bildiğimden daha hayırlısını yapamazsınız.» dedim. Saîd, bunu üç defa tekrârladıkdan sonra oradan ayrılmış. Bu hadisi Buhari «Cum'a» bahsinde tahrîc etmişdir. murâd: Medine'de mâruf bir namazgâhdır. Mescid-i Nebevi'den bin adım kadar uzaktadır. Ebû Saîd-i Hudrî'nin Mervân b. Hakem ile el ele vererek namazgaha gitmesi, Mervân'in Medine valisi bulunduğu zamana tesadüf etmişdir. minber yapan Kesir b. Sâît (radıyallahü Anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında dünyâya gelmiş. Medine'ye onun vefâtından sonra yerleşmişdir. Evvelce ismi: Kalil ünis. Kalil: Az: Kesir de: Cok, demekdir. «Kesir ismini ona Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) takmışdır.» diyenler olmuşsa da esah olan rivâyete göre bu ismi ona Hazret-i Ömer (radıyallahü Anh) vermişdir. Hazret-i Kesir: Tabiînden sayılır. Onu İbn Mendeh, sahabeden saymış; Zehebi ise hakkında ihtilâf edildiğini söylemişdir. Ebû Saîd, Mervân'a üç defa ihtarda bulunduktan sonra oradan yani minber tarafından ayrılarak namaz kılmağa gitmişdir. Kâdı îyâz bu cümleyi böyle tefsir etmiş, oradan ayrılmasının o namazı terk etmesi mânâsına gelmediğini söylemişdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bayram Namazları
Konu: Bab
2103-)
Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem.A.V.)'in beraberinde cum’a namazını kılmakta iken bir ticâret kervanı geldi. Oniki kişi müstesna, insanlar dağıldılar. Bunun üzerine şu âyet indi: "Onlar bir ticâret yahut bir eğlence gördükleri zaman ona yönelip dağıldılar ve seni ayakta bıraktılar..."(el-Cum’a:62/11).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-buyû'
Konu: Bâb:
2107-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. Dedi ki: Mâlike, Abdullah b. Ebû Bekir'den dinlediğim, onun da Abbdâ b. Temîm'den: Ben Abdullah b. Zeyd El-Mâziniyi şöyle derken işittim, diyerek rivâyet ettiği şu hadisi okudum: « Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazgaha çıkarak yağmur duası yaptı. Kıbleye döndüğü vakit cübbesinl ters çevirdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yağmur Duasının Namazı
Konu: Bab