Bâb ile İlgili Hadisler
3477-)
Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs etti ki, Nâfi' şöyle demiştir: Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün insanların arasında Deccâl Mesîh'i zikretti de şöyle buyurdu: "Şübhesiz Allah şaşı değildir. Dikkat edin ki, Deccâl Mesih 'in sağ gözü şaşıdır. Onun gözü sanki salkımındaki emsalinden dışarı çıkmış, iri bir üzüm tânesi gibidir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3478-)
Ben geceleyin kendimi Ka'be yanında gördüm. Ansızın esmer bir zâtla karşılaştım. Sanki o görülen esmer erkeklerin en güzelidir. Başının saçı iki omuzu arasında sarkıyor. Saçları taranıp arınmıştı da başı su damlatıyordu. İki elini iki kişinin omuzlarına koyarak o iki kişi arasında Beyt'i tavaf ediyordu. Bu kimdir? dedim. Meryem 'in oğlu Mesîh 'tir, dediler. onun arkasında gayetle kıvırcık saçlı, sağ gözü sakat ve börtlek, gördüğüm insanlar arasında İbnu Katan'a en çok benzeyen birisini gördüm. Bu da iki elini iki kişinin omuzlarına koyarak Beyt'i tavaf ediyordu. Bu kimdir? diye sordum. Bu Mesih Deccâl'dir, dediler". hadîsi Nâfi'den rivayet etmekte Ubeydullah, Mûsâ ibn Ukbe'ye mutâbaat etmiştir. Bana ez-Zuhrî, Sâlim'den tahdîs etti ki, babası Abdullah ibn Omer şöyle demiştir: Hayır vallahi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) İsâ için "Kırmızı (çehrelidir)" demedi. Lâkin o, şöyle buyurdu: uyumuştum, ru'yâmda Ka'be'yi tavaf ediyordum. O sırada esmer, salıverilmiş düz saçlı bir kişi gördüm. İki kişi arasında onlara dayanarak iki tarafa bocalayarak sevkediliyordu (tavafı böyle yapıyordu), başı da su damlatıyordu yahut başı su akıtıyordu. Ben: Bu kimdir? diye sordum. Meryem oğlu'dur, dediler. yönelmek üzere yürüdüğüm sırada bir de kırmızı yüzlü, uzun boylu, başı kıvırcık saçlı, sağ gözü sakat, börtlek; sanki salkımındaki emsalinden dışarı çıkmış iri bir üzüm tanesi. (Orada bulunanlara:) Bu kimdir? diye sordum. Bu, Deccâl'dir, dediler. benzerlikçe insanların en yakın olanı İbnu Katan'dır." İbnu Katan, Huzâa kabilesinden Câhiliyet devrinde helâk olmuş bir adamdır, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3480-)
ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme haber verdi ki, Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Ben Meryem oğlu'na insanların en yakınıyım. Peygamberler anaları ayrı, babaları bir evlâdlardır. Benimle İsâ arasında başka bir peygamber yoktur".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3481-)
Ebû Hureyre şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben Meryem oğlu Îsa'ya dünyâ ve âhirette insanların en yakınıyım. Esasen peygamberler babaları bir kardeştirler, anaları ayrı ayrıdır, dînleri birdir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3482-)
Ve İbrahim ibn Tahmân, Mûsâ ibn Ukbe'den; o da Safvân ibn Suleym'den; o da Atâ ibn Yesâr'dan söyledi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh):Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3483-)
Bize Ma'mer, Hemmâm'dan; o da Ebû Hureyre'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir kerresinde Meryem oğlu İsâ, hırsızlık yapmakta olan bir kimse görmüş de ona: Sen çaldın mı? diye sormuş. O da: Kendisinden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh bulunmayan Allah'a yemin ederim ki, ben asla çalmadım, diye cevâb vermiş. üzerine İsâ: Allah'a îmân(ve O'nun adına yemin edeni tasdik) ettim ve kendi gözümü yalanladım, demiştir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3484-)
Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Ben ez-Zuhrî'den işittim, şöyle diyordu: Bana Ubeydullah ibn Abdillah, İbn Abbâs'tan haber verdi. O da Omer(radıyallahü anh) 'den işitmiştir. Omer minber üzerinde şöyle diyordu: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Nasrânîler'in Meryem oğlu'nu bâtıl ve aşırı surette medhettikleri gibi, sakın sizler de beni medhde aşın gitmeyiniz. Şübhesiz ki, ben ancak bir kulum. Onun için bana Allah'ın Kulu ve Rasûlü deyiniz" duyuruyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3485-)
Bize Muhammed ibn Mukaatil tahdîs etti. Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek haber verdi: Bize Salih ibn Hayy haber verdi ki Horâsân ahâlîsinden bir adam eş-Şa'bî'ye bir suâl sordu. Bunun üzerine eş-Şa'bî şöyle dedi: Bana Ebû Burde haber verdi ki, babası Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kişi, cariyesini güzel edeblendirir ve terbiyesini güzel yapar, onu öğretir ve öğretmesini yani okutmasını güzel yapar, sonra ona hürriyet verir de onunla evlenirse, o kişiye iki ecir vardır. Bir kişi de Îsa'ya îmân eder, sonra bana îmân ederse, buna da iki ecir vardır. Bir köle de hem Rabb'ine muttaki olur, hem de efendilerine itaat ederse, bunun için de iki ecir vardır".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3486-)
İbn Âbbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):"Sizler yalınayaklılar, çıplaklar, erlik yerleriniz sünnetsizler olarak haşrolunacaksınız" buyurdu. Sonra: "O günü hatırla ki, biz göğü, kitâbların sahîfesini dürüp büker gibi düreceğiz. İlk yaratışa nasıl başladıksa, üzerimize hakk bir va'd olarak yine onu iade edeceğiz. Hakkıyle failler biziz”(el-Enbiyâ: 104) âyetini okudu. Ve şöyle devam etti: "Kıyâmet günü ilk elbise giydirilecek kişi İbrâhîm dir. Yine kıyâmet günü sahâbîlerimden birtakım insanlar sağ taraflarından ve sol taraflarından yakalanırlar da ben: Onlar benim sahâbîlerimdir, derim. Bana: Sen onlardan ayrıldığından beri onlar ökçeleri üzerinde geri dönmekte devam etmiş mürtedlerdir, denilir. Ben de: Allah'ın sâlih kulu Meryem oğlu Îsa'nın dediği gibi derim: "Ben içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcu idim. Fakat sen beni vefat ettirdiğin vakit üzerlerinde kontrolcu yalnız Sen oldun. Zâten Sen herşeye hakkıyle şâhidsin. Eğer kendilerine azâb edersen, şübhe yok ki onlar Sen 'in kullarındır. Eğer onlara mağfiret edersen mutlak gâlib, yegâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakikaten Sensin Sen" (el-Mâide: 117-118). ibn Yûsuf el-Firabrî şöyle dedi: Ebû Abdillah el-Buhârî'den zikrolundu ki, Kabîsa: Onlar Ebû Bekr zamanında dînden dönen mürtedlerdir; Ebû Bekr onlarla harb etti, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3504-)
Bize Ebu'z-Zinâd, Abdurrahmân'dan tahdîs etti: o da Ebû Hureyre'den işittiğini tahdîs etmiştir.Ebû Hureyre (radıyallahü anh) de Rasûlüllah'tan şöyle buyururken işitmiştir: oğulları'ndan emzikli bir kadın bir gün oğlan çocuğunu emzirdiği sırada yanından yakışıklı bir süvârî geçti. Kadın: Yâ Allah, oğlumu bunun gibi olmadan öldürme! dedi. Çocuk hemen: Yâ Allah, beni bunun gibi yapma, dedi de sonra tekrar memeye döndü. sefer oradan sürüklenen ve kendisiyle oynanan bir kadın geçirildi. Çocuğun annesi: Yâ Allah, oğlumu bu kadın gibi yapma, dedi. Oğlu yine: Yâ Allah, beni bu kadın gibi yap! dedi. çocuğuna: Niçin böyle dedin? diye sordu da çocuk şöyle dedi:) O süvariye gelince, o bir kâfirdir. O kadına gelince: Sahipleri ona: Sen zina ettin, diyorlardı da o Hasbiye'llâhu ( = Allah bana yeter) diyordu; sâhibleri ona: Sen hırsızlık yapıyorsun diyorlardı da, o yine Hasbiye'llâhu ( = Allah bana kâfidir) diyordu".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3505-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyIe buyurdu: "Susuzluk kendisini öldürmeye yaklaştırmış bir köpek bir kuyunun etrafında dolaşıp durduğu sırada onu İsrâîl oğulları fahişelerinden birisi gördü, hemen ayakkabısını çıkardı da onunla köpeğe su içirdi. İşte bu işi sebebiyle o fahişenin günâhları mağfiret olundu".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3506-)
- Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da İbn Şihâb'dan; o da Humeyd ibn Abdirrahmân'dan tahdîs etti: O, Muâviye-tu'bnu Ebî Sufyân'dan, hacc yaptığı yıl minber üzerinde hutbe yaparken işitmiştir. Muâviye bu arada bir muhafız askerinin elinde bulunan bir tutam saç demetini el uzatıp aldı da şöyle dedi: Ey Medîne ahâlîsi! Sizin âlimleriniz nerededir? Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, o, şu elimdeki gibi saçlar (ı takınmak)tan nehyediyor ve "İsrâîl oğulları, ancak onların kadınları şu takma saçları edindikleri zaman helak olmuşlardır" buyuruyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3507-)
Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Şu muhakkak ki, sizden evvel geçen ümmetler içinde (Allah tarafından) kendilerine haber ilham olunan kimseler vardı. Şu da muhakkak ki, eğer benim şu ümmetim içinde onlardan bir kimse bulunursa şübhesiz o Omer ibnu'l-Hattâb'dır".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3508-)
Ebû's-Sıddîk en-Nâcî'den; o da Ebû Saîd (radıyallahü anh)'den tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"îsrâîl oğulları içinde doksan dokuz insan öldürmüş olan bir kimse vardı. Sonra bu adam evinden çıkıp (zamanın âlimlerine: Benim için tevbe var mıdır? diye) soruyordu. Bir rahibe vardı da ona: Benim için tevbe var mıdır? diye sordu. Râhib: Hayır yoktur, diye cevâb verdi. cevâb üzerine kaatil onu da öldürdü. Sonra bu adam yine sormağa başladı. Sorduklarından biri ona: Sen fulân karyeye ve oradaki fulân ma'bede git, dedi. da o karyeye giderken yolda ona ölüm erişti. Tevbekâr olmak için göğsünü, gittiği karyeye doğru yöneltip, öldü. Şimdi rahmet melekleriyle azâb melekleri orada çekişmeye başladılar... Bunun üzerine Allah, tevbe için gideceği köye: "Biraz yaklaş!" diye; ölen kimsenin kendi köyüne de: "Biraz uzaklaş!" diye vahyetti. Rahmet ve azâb meleklerine de: Haydi şimdi her iki taraf arasındaki uzaklığı ölçün de mukaayese ediniz, diye emretti. Ölen o kimse tevbe köyüne bir karış daha yakın bulundu da, bu sebeble mağfiret olundu".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3509-)
Bize Alî ibn Abdillah tahdîs etti: Bize Suyân tahdîs etti: Bize Ebu'z-Zinâd, el-A'rac'dan; o da Ebû Seleme'den tahdîs etti ki, Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazım kıldırdı, sonra yüzünü insanlara karşı yöneltti de şöyle buyurdu: (İsrâîl oğullarından) bir kimse bir öküzünü önüne katıp sürer giderken, birden öküze bindi ve ona deynekle vurdu. Bunun üzerine o hayvan: Şübhesiz biz bunun için yaratılmadık, bizler ancak tarla sürmek için yaratıldık, dedi". bu haberden taaccüb ederek: Subhânallah! Söz söyleyen bir öküz! dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Ben hayvanın böyle söylediğine inanıyorum, Ebû Bekr ile Omer de inanıyorlar" buyurdu. Hureyre dedi ki:) Rasûlüllah bu kıssayı naklettiği sırada Ebû Bekr ile Omer orada cemâat içinde değillerdi. yukarıki senedle) Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bir adam koyun sürüsü içinde bulunduğu sırada birden kurt hücâm etti de, o sürüden bir koyunu alıp götürdü. Çoban koyunu aradı, nihayet onu kurttan kurtardı. Bunun üzerine kurt, o adama: Sen bu koyunu(şimdi) benden kurtardın! Fakat yırtıcı hayvanlar gününde, koyunun benden başka çobanı bulunmadığı o günde koyunu benden kim kurtaracak? dedi" kıssa üzerine insanlar yine: Subhânallah! Kelâm edip söz söyleyen bir kurt! dediler. Rasûlüllah: "Ben kurdun böyle söylediğine inanıyorum, Ebû Bekr ile Omer de inanıyorlar" buyurdu. Ebû Bekr'le Omer orada değillerdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3510-)
Buhârî dedi ki: Ve bize Alî tahdîs etti: Bize SufyâivMıs'ar'dan; o da Sa'd ibn İbrahim'den; o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den bunun benzerini tahdîs etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3511-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: (İsrâîl oğulları'ndan) bir kişi öbür kişiden, ona âid olan bir akarı satın aldı. Akarı satın alan kimse satın aldığı akarında içi altın dolu bir testi buldu. Akarı satın alan kimse, satana: Şu altınlarını benden al. Çünkü ben senden yalnız bu toprağı satın aldım, altınları satın almadım, dedi. eski sahibi olan kimse de müşterisine: Ben sana bu toprağı içindeki şeylerle beraber sattım, dedi. Bu sefer satan ile satın alan, üçüncü bir kimseye varıp muhakeme oldular. Kendisine muhakeme için vardıkları kimse de bunlara: Sizin oğlunuz kızınız var mı? diye sordu. Bunların biri: Benim bir oğlum var, dedi. Ötekisi de: Benim bir kızım var, dedi. Hakem kılınan kişi: Bu oğlana bu kızı nikâh ediniz ve yeni evlilere bu altından bir kısmını harcayınız, bir kısmını da kendinize sadaka yapınız, diye hükmetti!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3512-)
Sa'd ibn Ebı Vakkaas, Usâme ibn Zeyd'e: Sen Rasûlüllah'tan tâûn hastalığı hakkında ne duydun? Diye soruyordu. de: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Tâûn bir azâbdır. İsrâîl oğulları 'ndan bir taife üzerine yahut sizden önce geçen bir ümmete gönderilmiştir. Siz bir yerde tâûn çıktığını işittiğiniz zaman, o tâûnlu yere gitmeyiniz. Sizin bulunduğunuz yerde tâûn meydana gelirse, tâûndan kaçmak için oradan çıkmayınız". Ebu'n-Nadr: "Sakın sizleri oradan hiçbir sebeb çıkarmasın, bu takdîrde o muhakkak taundan kaçmak için olur ki, bu, kesin surette yasaktır" şeklinde söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3513-)
Peygamber'in zevcesi Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah'a taundan sordum da O bana şöyle haber verdi: "Şübhesiz tâûn bir azâbdır. Allah onu dileyeceği kimseler üzerine gönderir. Ve yine muhakkak ki, Allah tâûnu mü'minler için şehîdlik sebebi bir rahmet kılmıştır. Bir yerde tâûn vâki' olur da orada bulunan mü'min, sabrederek ve sabrının sevabını ümîd ederek, bu tâûnun yalnız Allah 'ın takdir ettiği kimselere isabet eder olduğunu bilerek bulunduğu şehirde eğlenirse, muhakkak ona şehîd ecrine benzer sevâb olur".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3514-)
Âişe(r. anha) şöyle demiştir: Kureyş'i, Mahzûm oğulları'ndan olup da hırsızlık etmiş bulunan kadının durumu hüzünlendirmişti. Birisi: Bu kadın hakkında Rasûlüllah ile kim konuşur? dedi. Diğer birtakımları: Bu kadına şefaat sözünü, Rasûlüllah'ın sevgilisi olan Usâme ibn Zeyd'den başka hiçbir kimse söylemeye cesaret edemez, dediler. Usâme,.Rasülullah'la bu hususta konuştu. Bunun üzerine Rasûlüllah, Usâme'ye: "Sen, fenalıkları men' için Allah'ın ta'yîn ettiği cezalardan bir cezanın affı hakkında şefaat mı etmek istiyorsun!" buyurdu. Sonra kalkıp bir hutbe îrâd etti. Sonra şöyle buyurdu: "Sizden evvel gelip geçen ümmetleri ancak şu hâlleri helâk etmiştir: Onlar içlerinde şeref li bir kimse hırsızlık yaptığı zaman, onu cezalandırmazlardı, fakat aralarında zaîf olan kimseler çaldığı zaman o zaîflere ceza verirlerdi. Allah'ayemîn ederim ki, şayetMuhammed'in kızı Fâtıma hırsızlık etse, hiç tereddüd etmeden muhakkak onun elini de keserdim".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3516-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Şimdi ben Peygamber'in yüzüne bakıyor gibiyim: O, peygamberlerden bir peygamberi hikâye ediyordu ki, kavmi onu dövmüş de kan içinde bırakmışlar. Fakat o, yüzünden hem kanı siliyor, hem de: “Yâ Allah! Kavmime mağfiret eyle! Çünkü onlar bilmiyorlar! diyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3517-)
Ukbe ibn Abdilgâfir'den; o da Ebû Saîd (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ''Sizden evvelki milletlerden bir kimseye Allah bol bir mal verdi. Ona ölüm geldiği zaman oğullarına: Ben sizin için hangi çeşit bir baba oldum? diye sordu. Oğulları: Hayırlı bir baba oldun, dediler. O zât: Ben asla bir hayır işlemedim. Ben öldüğüm zaman sizler beni yakın. Sonra kemiklerimi ezip öğütün. Sonra da rüzgârı şiddetli bir günde benim tozlarımı havaya saçıp savurun, dedi. onun bu emrini yaptılar. Akabinde Azîz ve Celîl Allah, onun zerrelerini topladı da ona: Böyle yapmana seni sevkeden nedir? diye sordu. Oda: Sen'den korkmamdır, dedi. cevâb üzerine Allah onu rahmetiyle karşıladı".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3518-)
Ve Muâz el-Anberî şöyle dedi: Bize Şu'be tahdîs etti ki, Katâde şöyle demiştir: Ben Ukbe ibn Abdilgâfir'den işittim; o da: Ben Ebû Saîd el-Hudrî'den işittim; o da Peygamber'den... demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3519-)
Rib'î ibn Hırâş şöyle demiştir: Ukbe, Huzeyfe'ye: Bizlere Peygamber'den işittiklerinden tahdîs etmez misin? dedi. O da şöyle dedi: Ben Peygamber'den işittim, şöyle buyuruyordu: " (Sizden evvelki ümmetlerden) bir kişiye ölüm gelip çattı da hayâttan ümidini kesince ailesine şöyle vasiyet etti: Ben öldüğüm zaman benim için birçok odun toplayın. Sonra bu odunları çakmak çakıp ateşleyin(beni de bu ateşe atın). Ateş benim etimi yediği ve kemiklerime ulaştığı zamana kadar bırakınız. Sonra yanmış kemikleri alın, onları ezip öğütün. Sonra sıcak yahut rüzgârlı bir günde o tozları deniz içine savurun! Allah, akabinde onun zerrelerini bir yere getirdi de ona: Niçin böyle yaptın? diye sordu. O kimse: Senin korkundan, diye cevâb verdi. cevâb üzerine Allah ona mağfiret etti. " ibn Amr dedi ki: Ve ben Huzeyfe'den işittim, şöyle diyordu: Ve yine bu isnâdla bize Mûsâ ibn İsmâîl tahdîs etti: Bize Ebû Avâne tahdîs etti: Bize Abdulmelik tahdîs etti ve: "Rüzgârlı bir günde" diye söyledi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3520-)
Bize İbrâhîm ibn Sa'd, İbn Şihâb'dan; o da Ubeydullah ibn Abdillah ibn Utbe'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Bir adam insanlarla alışveriş borçlanmaları yapardı da işlerini gören genç adamına: Fakır borçluya vardığın zaman ondan geç, umulur ki Allah da bizden geçer, der idi". ki: "O kimse Allah 'a kavuştu, Allah da ondan (yani onun günâhlarından) geçti".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3521-)
Bize Ma'mer, ez-Zuhrî'den; o da Humeyd ibn Abdirrahmân'dan; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: (Sizden evvelki ümmetlerden) nefsi aleyhine günâh işlemekte aşırı gider bir adam vardı. Buna ölüm geldiği zaman oğullarına şöyle dedi; Ben öldüğümde beni yakın, sonra kemiklerimi ezip öğütün. Sonra da tozlarımı rüzgâr içine savurun. Allah'a yemin ederim ki, muhakkak Allah benim zerrelerimi toplamaya kaadir olacak da hiçbir kimseyi azâblamadığı şiddetli bir azâbla bana azâb edecektir, dedi. zaman bu vasiyeti yerine getirildi. Akabinde Allah, Arz'a emredip: Sende o zâttan ne varsa topla! buyurdu. derhâl bunu yaptı. Birden o zât ayakta dikildi; Allah ona: Bu yaptığın işe seni ne şevketti? diye sordu. O da: Yâ Rabb'im, Senden haşyet, diye cevâb verdi. Bunun üzerine Allah ona mağfiret etti. Hureyre'den başkaları "Senin korkundan yâ Rabbl" diye söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3522-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir kadın bir kedi yüzünden azâb edildi. Kadın o kediyi acından ölünceye kadar habsetmiş ve kedi yüzünden cehenneme girmiştir. Kadın o kediye ne yiyecek vermiş, ne de su içirmişti. Çünkü onu habsetmiş, onu yerin haşerelerinden yemesi için de bırakmamıştır".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3523-)
Bize Ebû Mes'ûd Ukbe ibn Amr tahdîs edip şöyle dedi: aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Vaktiyle gelip geçen peygamberlerin sözlerinden, bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri nevi'den insanlığın eriştiği yüksek bir düstûr: Utanmazsan dilediğini işle! sözüdür".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3524-)
Ben Rıb'îibn Hırâş'tan işittim; Ebû Mes'ûd'dan şöyle tahdîs ediyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Utanmazsan dilediğin şeyi yap! sözü, peygamberlerin kelâmından, (onların ittifakla teblîğ edip de) insanların eriştiği eskimez bir düstûrdur".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3525-)
Bize Yûnus, ez-Zuhrî'den haber verdi: Bana Salim haber verdi. Ona da babası İbn Omer tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Bir adam kibirden dolayı üst elbisesini yerde sürükleyerek yürüdüğü sırada yerin içine batırıldı. Artık o kıyâmet gününe kadar yerin içinde hareket edip duracaktır''. hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmekte Abdurrahmân ibnu Hâlid, Yûnus ibn Yezîd'e mutâbaat etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3526-)
Bana Abdullah ibnu Tâvûs, babası Tâvûs'tan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bizler en sonra gelmişleriz; kıyâmet gününde en başa geçecek olanlarız. Ancak her ümmete bizden önce kitâb verildi; bize de onlardan sonra kitâb verildi. Şu cumua günüdür ki, onlar bu ibâdet gününde ihtilâf ettiler: Artık yarın Yahûdiler'in (ibâdet günü), yarından sonra da Hrıstiyanlar 'ın ibâdet günüdür. Her yedi günde bir gün, her müslümân üzerine gusledip başını ve bedenini yıkamak vazifesi vardır".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3527-)
Bize Amr ibn Murre tahdîs etti: Ben Saîd ibnu'l Müseyyeb'den işittim, şöyle dedi: Muâviye ibn Ebî Sufyân Medine'ye geldiği en son gelişinde bizlere hutbe yaptı da, bir saç demeti çıkardı ve: Ben bunu Yahûdîler'den başka bir kimsenin zînet yapar olduğunu zannetmiyorum. Şübhesiz ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buna, yânı saçta ekleme yapmaya yalan ismini vermiştir, dedi. hadîsi Şu'be'den rivayet etmekte Âdem ibn Ebî İyâs'a, Gunder mutâbaat etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3534-)
3535- 3536- 3537 Şu'be ibnu'l-Haccâc dedi ki: Bana Abdulmelik ibn Meysere, Tâvûs'tan; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan"Ben bu tebliğime karşı akrabalıkta sevgiden başka hiçbir mükâfat istemiyorum" (eş-Şûrâ: 23) kavli hakkında tahdîs etti. Tâvûs dedi ki: Hemen Saîd ibn Cubeyr: Bu Muhammed'in en yakın hısımlarıdır, dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs, Saîd'e hitaben şöyle dedi: Kureyş kabîlesinden hiçbir batn yoktur ki, onda Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir karabet(soyca bir yakınlık) olmasın. Bunun için kendisi üzerine "Ey Kureyş, benimle aranızdaki hısımlığı eklemenizi, gözetmenizi istiyorum" (mealindeki eş-Şûrâ: 23. âyeti) indi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3538-)
Ebû Mes'ûd (radıyallahü anh), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ulaştırıp şöyle buyurduğunu rivayet etti:"Fitne işte şu taraftan, doğu tarafından gelmiştir -gelecektir-. Kabalık ve kalblerin katılığı, develerin ve sığırların kuyrukları dibinde, onlara haykıranda, yün ve kıl sahibi bedevilerde, Rabia ve Mudar kabîlelerindedir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3539-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Kendini beğenme ve büyüklenme, yüzlerce deve sahibi olan çığırtkan bedevilerde, sekînet ise koyun sâhiblerindedir. îmân Yemenli'dir, hikmet Yemen'e mensûbdur". Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: "Yemen", Yemen diye isimlendirildi; çünkü o Ka'be'nin sağındadır. Şâm da Ka'be'nin solundadır. "el-Meş'emetu ve’l-Meyseretu", "Sağ ve sol" demektir. "el-Yedu’l-yusrâ", "Sol el"; "ve’l-Cânibu'l-eyseru", "Sol taraf" demektir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3548-)
Ebû'l-Esved ed-Dîlî, Ebû Zerr (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, o, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den şöyle buyururken işitmiştir: "Bir kişi babasından başkasına -babası olmadığını bile bile- neseb iddia ederse, hiç şübhesiz o kimse (ni'mete) küfr etmiştir. Herhangi bir kişi de aralarında yakınlık olmayan bir kavimden olduğunu iddia ederse, o da (o soysuz kişi de bizden değildir -Müslim-) cehennemdeki durağına hazırlansın"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3549-)
Vasile ibnu’l-Eskâ' (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: " (Üç şey) yalan ve iftiranın en büyüklerindendir: Kişinin kendi babasından başkasına neseb iddia etmesi. Yâhud ru'yâsında görmediği bir şeyi kendi gözüne göstermesi (yani ru'yâsında görmediği bir şeyin kendisine ru'yâda gösterildiğini iddia eylemesi), Yâhud daRasûlüllah'ın söylemediği birşeyi söyledi demesi".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3550-)
Bize Hammâd tahdîs etti ki, Ebû Cemre şöyle demiştir: Ben İbn Abbâsradıyallahü anhüma'tan işittim, şöyle diyordu: Abdu’l-Kays hey'-eti Rasûlüllah'ın huzuruna geldiler ve: Yâ Rasûlallah! Bizler şu Rabîa kabîlelerindeniz. Bizimle Sen'in arana kâfir olan Mudar kabileleri perde olmuşlardır. Bizler Sana ulaşamıyoruz, ancak her haram ayda ulaşabiliyoruz. Bizlere, Sen'den alacağımız ve geride kalanlarımıza tebliğ edeceğimiz bir iş emretseniz! Dediler. aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: dört şey emrediyor ve dört şeyden nehyediyorum: îmân etmeyi, Lâ ilahe illellah = Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına şehâdet etmeyi; dosdoğru kılmayı; vermeyi; ganimet aldığınız şeylerin beşte birini Allah'a tediye etmenizi emrediyorum. sizleri dubbâ, hantem, nakîr, müzeffet (denilen kaplara hurma yahut üzüm şırası koymak) nehy ediyorum".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3551-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh)-şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah'tan işittim, kendisi minber üzerinde bulunuyor ve doğu tarafa işaret ederek: "Muhakkak ki fitne işte bu taraftadır, şeytânın boynuzunun doğacağı yerdendir" buyuruyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3580-)
Bize el-Fadl ibnu Mûsâ, el-Cuayd ibn Abdirrahmân'dan haber verdi(o, şöyle demiştir): Ben es-Sâib ibn Yezîd'i doksandört yaşında, bünyesi sağlam, çevik, boyu boşu dimdik olduğu hâlde gördüm. es-Sâib ibn Yezîd şöyle dedi: Pek iyi bilmişimdir ki, (şu yaşımda) kulağımla, gözümle (işitip görerek) faydalandırılmış olmam, ancak Rasûlüllah'ın duası (bereketi) iledir. Hakîkaten(çocukluğumda) teyzem beni Rasûlüllah'ın huzuruna götürmüştü de O'na: Yâ Rasûlallah, kızkardeşimin oğlu rahatsızdır. Onun için Allah'a duâ etseniz! demişti. dedi ki: Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana duâ etti (de vücûdum zinde, duyu organlarım sağlam olarak yaşıyorum) .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3682-)
Bize Enes (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etti: Peygamber'in sahâbîlerinden iki kişi, karanlık bir gecede Peygamber'in yanından çıktılar. Onların beraberlerinde önlerini ışıklandıran iki kandil benzeri şeyler vardı ki, bu iki zât birbirlerinden ayrıldıkları zaman onlardan herbirinin beraberinde tâ ailesine gelinceye kadar bir ışık verici oldu .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3683-)
Kays (ibn Ebî Hazım) şöyle tahdîs etmiştir: Ben el-Mugîre ibn Şu'be'den işittim, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ümmetimden birtakım insanlar gâlib gelmekte devam edeceklerdir. Onlar bu gâlib hâlde bulunurlarken, Allah'ın emri onlara gelecektir" buyurmuştur .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3684-)
Bana Umeyr ibn Amr ibn Hânî' tahdîs etti ki, kendisi Muâviye'den şöyle derken işitmiştir: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Benim ümmetimden bir topluluk Allah'ın emirlerim yerine getirmekte devam edecektir. Onlara yardımdan çekinenler ve onlara muhalefet edenler bu taifeye zarar veremiyecek, Allah'ın(kıyâmet) emri onlara gelinceye kadar, onlar bu gâlib ve muzaffer hâl üzere olacaklardır". dedi ki: Mâlik ibn Yuhâmir şöyle dedi: Muâz ibn Cebel: O Allah'ın emrini yerine getirenler Şam'da ikaamet edecekler, dedi. ibn Ebî Sufyân: Bu Mâlik ibn Yuhâmir, Muâz'dan: "Onlar Şam'da olacaklar" derken işittiğini söylüyor, demiştir .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3685-)
Bize Şebîb ibnu Garkade tahdîs edip şöyle dedi: Ben (Yemen'deki Bârık kabîlesine mensûb) bir topluluktan işittim; onlar Urvetu'bnu’l-Ca'd el-Bârıkî (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs ediyorlardı: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine bir koyun satın alması için Urve el-Bârıkî'ye bir dînâr vermiş. O da bir dînâr ile iki koyun satın almış, sonra bu koyunların birisini bir dînâra satmış, Peygamber'e bir dînâr ve bir koyunla gelmiş. Bunun üzerine Peygamber, Urve'ye alım satımında bereket olması suretiyle duâ etmiş. Artık Urve bundan böyle toprak satın alsa, ondan da muhakkak kazanır olmuştur .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3686-)
Sufyân ibn Uyeyne dedi ki: el-Hasen ibnu Umâre bu hadîsi bize Şebîb ibn Garkade'den getirirdi. el-Hasen ibn Umâre: Bu hadîsi Şebîb, Urve el-Bârıkî'den işitti, demiştir. Sufyân şöyle dedi: Ben Şebîb'e geldim. Şebîb: Ben bu hadîsi Urve el-Bârıkî'den işitmedim, fakat ben hadîsi el-Bârıkîler topluluğundan işittim, onlar hadîsi Urve'den haber veriyorlardı, dedi. Yine Şebîb:(Ben geçen hadîsi Urve'den işitmedim) lâkin ben Urve'den şöyle derken işittim: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Atın alnına dökülen saçlarında kıyâmet gününe kadar hayır düğümlüdür (hayır; ecr ve ganîmettir)" buyuruyordu. Şebîb: Ben Urve'nin evinde yetmiş tane at görmüşümdür, dedi. Sufyân: Urve el-Bârıkî, Peygamber'e kurbanlık bir koyun satın alıyordu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3687-)
İbn Omer (radıyallahü anh) 'den: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Atların alınlarına dökülen saçlarında kıyâmet gününe kadar hayır düğümlüdür" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3688-)
Ebu't-Teyyâh şöyle demiştir: Ben Enes (radıyallahü anh)'ten işittim; aleyhi ve sellem): "Atların alınlarına dökülen saçlarında hayır düğümlüdür" buyurmuştur .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3689-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ırkı üç sınıf kimse içindir; Bir adam için sırf ecirdir. Bir adam için (ihtiyâcına) bir perdedir. Bir adam için de günâhtır. kendisi için ecir ve sevâb olan kimse, öyle bir kimsedir ki, o, atını Allah yolunda(cihâd için) bağlamıştır. Atının ayağının bağını da bol otlu geniş bir sahada veya çayırlıkta uzatmıştır. Bu bol otlu sahadan veya çayırlıktan atın bu uzun ipinde iken yediği her ot, at sahibi için birer hasenedir; iyiliktir. Hele bir de atın ipi kopsa da şahlanarak (ön ayaklarını kaldırıp) bir veya iki mil çeviklikle koşsa, yerde tırnaklarının bıraktığı izleri ve onun gübreleri de sahibi için hasenat olur. Bir de hayvan (bu arada) bir nehre uğrayıp da ondan içerse, -sahibi sulamak istememiş olsa bile- bu su da sâhibi için haseneler olur; bu da onun için büyük bir sevâbdır. kimse de atını (onunla kazanmak), halktan müstağni olmak, iffetini muhafaza etmek için bağlar da sonra o kimse gerek hayvanlarının üzerindeki Allah hakkı (olan zekâtı)nı, gerek arkalarına gücünden fazla yüklememeyi unutmazsa, bu at da o kimse için (fakirliğe karşı) bir perdedir. kimse de atını öğünmek için, riya için, müslümânlara düşmanlık için bağlar; bu hayvan da onun için büyük bir vebaldir". eşekler soruldu da, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Eşekler hakkında bana her hükmü câmi’ bir vecize olan şu âyetten başka birşey indirilmedi: “İşte kim zerre ağırlığınca bir hayır yapıyor idiyse onu görecek. Kim de zerre ağırlığınca şerr yapıyor idiyse onu görecek" (ez-Zilzâl: 7-8)
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3690-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle diyordu:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber'e erkenden baskın yaptı. Hayberliler(başlarına geleceklerden habersiz) kazma ve kürekleriyle tarlalarına doğru çıkmışlardı. Rasûlüllah'ı görünce: İşte Muhammed ve ordu! dediler ve koşa koşa kalelerine döndüler. sırada Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ellerini kaldırdı da: "Allâhu Ekber (Allah büyüktür), Hayber harâb oldu (yahut: Harâb olsun)! Biz bir kavmin yurduna indik mi, inzâr edilmiş olanların hâli yaman olur” buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3691-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Yâ Rasülallah! Ben Sen'den birçok hadîs işittim, akabinde onları unutuyorum, dedim. aleyhi ve sellem): "Ridânı yay!" buyurdu. Kendisi eliyle birşey avuçlayıp ridânın içine attı. Sonra: "Topla!" diye emretti. ridâmı topladım. İşte ondan sonra artık hiçbir hadîsi unutmadım.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb