Bab ile İlgili Hadisler

4597-) Bana Ebû't-Tâhir de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb El-Hâris ve başkaları haber verdiler. Onlara da Rabîa b. Ebî Abdirrahmân bu isnâdla Mâlik hadîsinin mislini rivâyet etmiş. Yalnız o şunu ziyade etmiş: « ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ben de beraberinde iken bir adam geldi; ve ona lükatanın hükmünü sordu. Bu hadîste Amr: Şayet lükatanın arayıcısı gelmezse onu harcayıver! cümlesini söyledi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kadir Gecesinin Fazileti…
Konu: Bab
4598-) Bana Ahmed b. Osman b. Hakîm El-Evdî dahi rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Mahled rivâyet etti. ki): Bana Süleyman —ki İbn Bilâl'dir— Rabîa b. Ebî Abdirrahman’dan, o da Münbais'in âzâdlısı Yezîd'den naklen rivâyet etti. Yezîd Şöyle dedi: Ben Zeyd b. Hâlid El-Cühenî'yi şunları söylerken işittim: adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'c geldi...» arkacığın-dan râvi hadîsi İsmail b. Ca'fer hadîsi gibi rivâyet etmiştir. Yalnız o: «Yüzü ve alnı kıpkırmızı kesildi ve kızdı.» demiş. onu bir sene i'lân et!» cümlesinden sonra: sahibi gelmezse Iükata senin yan-nda emânet olur.» ibaresini ziyâde etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kadir Gecesinin Fazileti…
Konu: Bab
4599-) Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Süleyman (yani İbn Bilâl), Yahya b. Saîd'den, o da Münbais'in âzâdlısı Yezîd'den naklen rivâyet etti ki, Yezîd, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sahâbîsi Zeyd b. Hâlid El-Cühenî'yİ şunu söylerken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e altın veya gümüş lükata-nın hükmü soruldu da: bağını ve mahfazasını belle! Sonra onu bir sene i'lân et! Şayet (sahibini) âğrenemezsen onu harca (ya bilirsin). Lükata senin elinde bir emânet olsun! Şayet günlerden bir gün arayıcısı gelirse onu kendisine veri ver!» buyurdu. Soran zât ona kaybolan develeri de sordu. Bunun üzerine: sana ne? Bırak onları! Zîrâ onların çarıkları ve su tulumlan yanlarındadır. Sahipleri onları buluncaya kadar suya gelirler, ağaçları otlarlar!» buyurdu. O zât koyunu da sordu. Efendimiz: al! Çünkü o ancak ya senin, ya dîn kardeşinin yahut da kurdundur.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kadir Gecesinin Fazileti…
Konu: Bab
4600-) Bana İshâk b. Mansûr da rivâyet etti. ki): Bize Habbân b. Hilâl haber verdi. ki): Bize Hammâd b. Seleme rivâyet etti. ki): Bana Yahya b. Saîd ile Rabîatü'r-Re'y b. Ebî Abdirrahmân, Münbais'in âzâdlısı Yezîd'den, o da Zeyd b. Hâlid El-Cübenî'den naklen rivâyet etti ki, bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kaybolan develerin hükmünü sormuş...» şunu ziyade etmiş: «Bunun üzerine kızdı; hatta yanakları kızardı.» ve hadîsi yukarıdakilerin hadîsi gibi rivâyet etmiş. Şunu da ziyade eylemiş: «Şayet sahibi getir de mahfazasını, sayısını ve bağını bilirse onu kendisine veriver! Aksi takdirde o senindir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kadir Gecesinin Fazileti…
Konu: Bab
4601-) Bana Ebû't-Tahir Ahmed b. Amr b. Şerh de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. ki): Bana Dahhak b. Osman, Ebû'n-Nadr'dan, o da Büsr b. Saîd'den, o da Zeyd b. Hâlid El-Cühenî'den naklen rivâyet etti. Zeyd Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)’e îü katanın hükmü soruldu da: «Onu bir sene f'lân et! Şayet İ'tiraf edilmezse onun mahfazasını ve bağını belle! Bilâhare onu ye! Ama sahibi gelirse onu kendisine veri ver!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kadir Gecesinin Fazileti…
Konu: Bab
4602-) Bu hadîsi bana İshâk b. Mansûr dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Bekir El-Hanefî haber verdi. ki): Bize Dahhâk b. Osman bu isnadla rivâyette bulundu. Bu hadîste o şunu da söyledi: Şayet i'tiraf edilirse onu veriver! Aksi takdirde onun mahfazasını, bağını ve sayısını belle!» hadîsi Buhârî «İlim» ve «Lükata» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Lükata» da; Tirmizî ile İbnİ Mâce «Ahkâm» da; Nesâî «Ed-Davâll ve’l-Lükata»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Tirmizî onun hakkında «Hasen sahihtir.» demiştir. Tesadüfen bulunan şey demektir. Bu kelime şeriat lisanında para ve eşya gibi şeyler hakkında kullanılır. Sokakta bulunan çocuğa lakît, hayvana ise dâlle denir. Lükata kelimesi «lâkta», «lükaata» ve «Lakata» şekillerinde de okunabilirse de en meşhur okunuş şekli «lükata» dır. (sallallahü aleyhi ve sellem)’e suâl soran zât, bu hadîsin râvilerinden Mâlik'in babası Umeyr'dır. Kendisine verilen cevapta evvelâ bulunan paranın çantasını ve çantanın bağını bellemesi tavsiye buyurulmuştur. Bundan maksat: Çantayı aramaya gelen olursa onu ta'rîf ederken yalan söyleyip söylemediğini anlamak, bir de bulduğu çantayı kendi eşyası ile karıştırmamaktır. Bundan dolayıdır ki, unutmamak için bulunan şeyi yazmak, cinsini, miktarını ve şâir vasıflarını tesbit etmek müstehapdır. sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bulunan şeyin bir sene ilânını emir buyurmuştur. Ulemânın beyânına göre bu ilân evvelâ günde iki defa, sonra haftada bir defa, sonra ayda bir defa olmak sureti ile eşyanın bulunduğu yerde toplantı mahallesinde yapılır. Gerçi hadîsin bir rivâyetinde bulunan şeyin üç sene ilân edileceği bildirilmiş ise de rivâyetin bâzı tarîklerinde bir sene mi, üç sene mi buyurulduğunda şek edilmiştir. Binâenaleyh şek ile bildirilen ziyâde kabul olunmaz. Zîra hadîsin diğer rivâyetlerine muhaliftir; bazıları kıssanın ayrı ayrı iki yerde geçtiğine kail olmuşlardır. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in soran zâta: gelirse ne âlâ! Aksi takdirde onu nasıl istersen öyle yap!» buyurması bulduğu parayı veya eşyayı kendi ihtiyâcına sarf etmesi için izindir. Koyun hakkındaki suâline dahi: yahut din kardeşinin yahut da kurdundur.» buyurarak aynı izni vermiştir. Bu cümlede hazif edilmiş kelimeler vardır. şöyledir: «Onları sen alırsan senin, sen almazsan almak isteyen herhangi din kardeşinin yahut bulan sahibinin, alan bulunmazsa kurdun kuşun olur.» Fakat deve suâline böyle cevap vermemiş, devenin güçlü kuvvetli bir hayvan olup düşmanından kendini müdâfaa edebileceğine, kendiliğinden suya gidebileceğine, ağaçların yapraklarını otlaya-cağına işaretle onun koyun hükmünde olmadığını bildirmiştir. Şu hafde bulunan deve aradan zaman geçmekle kimsenin milki olmaz. Deve ile koyun arasındaki bu fark koyunun kendini müdafaadan âciz bir hayvan, deveninse kendini müdafaaya muktedir olmasından ileri gelir. Koyunu kurt ve ayı gibi canavarlar kolaylıkla parçalayıp yerler, fakat deveye bunu yapamazlar. koyun bulan bir kimse onu bir sene ilân eder de sonra kesip yerse, sahibi çıktığı zaman Hânefiler.'le Şâfiîler'e göre kıymetini ödemek icap eder. İmâm Mâlik ödemek lâzım gelmediğine kail olmuştur. bir rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in deve sorulduğu zaman kızdığı hattâ yanaklarının kızardığı bildiriliyor. Bunun sebebi: Soranın bilgisizliği ve anlayışsızlığıdır. Çünkü, işaret buyurulan mânâyı anlayamamış, kıyas maalfârik yapmış, yani bir şeyi örneği ve dengi olmayan şeye benzetmiştir. Zîrâ lükata, sahibinden düşüp yeri belli olmayan şeydir; deve böyle değildir, O hem isim hem sıfat itibarı ile lükataya muhaliftir. Yürüyüş kuvveti fazla ve suyu da karnında biriktirdiği hususî tulumda mevcut olduğu için günün birinde sahibinin yanına dönüp gelebilir. Küçük canavarlardan kendini korur. Koyun bunları yapamaz, bu sebeple koyuna lükata hükmü verilmiştir. şerifte teşbih vardır. Devenin ayaklan ve su tulumu, çarık giymiş ve yanında suyu bulunan yolcuya benzetilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kadir Gecesinin Fazileti…
Konu: Bab
4603-) Bize Muhammed b. Beşşâr da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H. Ebû Bekir b. Nâfi' dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Gunder rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Seleme b. Küheyl'den naklen rivâyet etti. ki): Süveyd b. Gafele'yi dinledim; şunları söyledi: Zeyd b. Sûhân ve Selmân b. Rabîa gazaya çıktık. Ben bir kamçı bularak onu aldım. Arkadaşlarım bana: Bırak onu! dediler. Ben: Hayır (bırakmam) lâkin ben onu ilân ederim; sahibi gelirse ne âla! Gelmezse ondan kendim faydalanırım; dedim. Hasılı (bu işte) onlara karşı çıktım. Gazamızdan dönünce haccetmem mukaddermiş. Medine'ye geldim. Ve Übeyy b. Kâ'b'a rastlayarak kamçı meselesini ve arkadaşlarımın sözünü kendisine haber verdim, Übeyy şunu söyledi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında, İçinde yiU altın bulunan bir kese buldum da onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirdim. bir sene i'lân et!» buyurdular. Ben de İ'lân ettim; fakat onu bilen bir kimse bulamadım. Sonra kendilerine vardım. Yine: bir sene i'lân et!» buyurdular. Tekrar i'lân ettim; fakat (yine) onu bilen bir kimse bulamadım. Bilâhare (tekrar) kendilerine vardım. (Yine): bir sene i'lân et!» buyurdular. İlân ettim; fakat (yine) onu bilen bir kimse bulamadım. Bunun üzerine: altınların sayısını, mahfazasını ve bağını belle! Şayet sahibi gelirse ne âlâ! Gelmezse onlardan (kendin) istifâde et!» buyurdular. Artık ben de onlardan istifâde ettim. Dedi ki): Bundan sonra Seleme'ye Mekke'de rast geldim. «Süveyd üç sene mi dedi, bir sene mi bilmiyorum.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kadir Gecesinin Fazileti…
Konu: Bab
4604-) Bana Abdurrahmân b. Bişr El-Abdî dahi rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Baha Seleme b. Küheyl haber verdi; yahut ben de içlerinde olduğum halde cemaata haber verdi. ki): Süveyd b. Gafele'yi dinledim. Şunu söyledi: b. Sûhân ve Selmân b. Rabîa ile birlikte yola çıktım; ve bir kamçı buldum...» hadîsi: «Artık ben de onlardan istifâde ettim.» sözüne kadar yukarki hadis gibi rivâyet etmiştir. Şu'be ki: Seleme'yi on sene sonra dinledim: «»Onları bir sene ilân etti.» diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kadir Gecesinin Fazileti…
Konu: Bab
4605-) Bize Kuteybetü'bnü Said de rivâyet etti. ki): Bize Cerîr, A'meş'den naklen rivâyet etti. H. Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Veki' rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Süfyân'dan rivâyet etmişlerdir. H. Muhammed b. Hatim dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Ca'fer Er-Rakkî rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah (yani İbn Amr Zeyd b. Ebî Üneyse'den) rivâyet eyledi. H. Abdurrahmân b. Bişr de rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Seleme rivâyet etti. râvilerin hepsi Seleme b. Küheyl'den bu isnadla şu'be Hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Her birinin hadîsinde «üç sene» kaydı vardır. Yalnız Hammâd b. Seleme müstesna! Zîrâ onun hadîsinde: -iki veya üç sene» kaydı vardır. Zeyd b. Ebî Üneyse ve Hammâd b. Seleme hadîsinde: «Şayet sana biri gelir, onun sayısını, mahfazasını ve bağım haber verirse onu kendisine veriver!» ifâdesi vardır. rivâyetinde Süfyân: «Aksi takdirde o senin malının sebili gibidir.» cümlesini ziyâde eylemiştir. İbn Nümeyr'in rivâyetinde ise: «Aksi takdirde ondan (kendin) istifâde et!» cümlesi vardır. hadîsi Buhârî «Lükata» bahsinin bir-iki yerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî de «Lükata»da; Tirmizî ile İbn Mâce «Ahkâm» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. onu rivâyet ettikten sonra: «Bu bâbta Abdullah b. Amr, Cârûd b. Muallâ , Iyâz b. Hımâr ve Cerîr b. Abdillah'dan da hadîsler rivâyet edilmiştir.» demiş; Allâme Aynî bunlardan maada Ömer b. Hattâb, Ebû Saîd-i Hudrî, Sehl b. Sa'd, Ebû Hüreyre, Câbir , Abdullah b. Şihhir, Ya'lâ b. Mürra, Süveyd Ebû Ukbe, Zeyd b. Hâlid, Âişe, sahabeden bir zât ve Mikdâd (radıyallahü anhüm) hazerâtından da rivâyetler olduğunu kaydetmiştir. Abdullah b. Amr hadîsini Ebû Dâvûd; Cârûd b. Muallâ hadisini Nesâî; Iyaz b. Hımâr hadîsini Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce; Cerîr b. Abdillah hadîsini Ebû Dâvûd; Ömer'le Ebû Saîd ve Sehl b. Sa'd (radıyallahü anhûm) hadîslerini yine Ebû Dâvûd; Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) hadîsini Taberânî ; Câbir hadîsini Ebû Dâvûd; Abdullah b. Şihhîr hadîsini İbn Mâce; Ya'lâ b. Mürra hadîsini İmâm Atmed ; Süveyd hadîsini İbn Kaani'; Zeyd b. Hâttad hadisini «Sünen» sahipleri; Âişe hadîsini Saîd b. Mansûr; meçhul sahâbî hadisini Nesâî; Mikdâd hadîsini İbn Mâce tahrîc etmişlerdir. hadîslerin mecmuundan anlaşılan mânâ şudur: Yolda ve şehir hükmünde olan yerde bulunan şey bir sene i'lân edilecek; ma'mur olmayan yerde bulunan ile rikâzm beşte biri verilecek; lükaatayı bulan kimse onu gizlemiyecek, bilâkis bulduğuna şahid gösterecektir. Kamçı, baston ve ip gibi şeyleri bulan kimseye onlardan İstifade etmesi caizdir. Bir dirhem ve ip gibi eşya üç gün, daha kıymetlicesi altı gün, daha kıymetlisi bir sene i'lân edilecektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kadir Gecesinin Fazileti…
Konu: Bab
4981-) Adiyy İbn Hatem'den (rivâyet edildiğine göre), bir hatip Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzurunda bir hutbe okuyarak: Her kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse doğru yolu bulur, kim de onlara isyan ederse..." demiş de (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (o hatibe): Kalk" yahutta " git! Sen ne fena bir hatipsin" buyurmuş. cumua 48: Ebu Dâvûd, hadis no. 1099.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bâb
4982-) Ebû'l-Melâh'dan (rivâyet edildiğine göre) bir adam şöyle demiştir: Ben (bir gün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in terkisinde idim. Hayvanının ayağı sürçüverdi. Bunun üzerine ben " Hay burnu sürtülesice şeytan" dedim. (Hazret-i Peygamber de:) sürtülesice şeytan, deme. Çünkü sen bunu söyleyince o, ev gibi oluncaya kadar büyür ve: (Bu iş) benim kuvvetimle (oluyor)" der. Fakat sen " Bismillah (Allah'ın ismiyle) de! Çünkü sen bunu söyleyince, o karasinek gibi kalıncaya kadar küçülür." b. Hanbel, V, 59, 71, 365.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bâb
4983-) Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Bir adamı:’Artık insanlar helak oldular' derken işittiğinde- (bil ki) onların en çok helakte olanı o adamdır." (İbn İsmail ise bu cümleyi) şöyle rivâyet etti: Bir adam:’Artık insanlar helak oldular' dedi mi (bil ki) insanların en çok helak olanı o adamdır." Dâvûd dedi ki: (Bu hadisi hocam el-Ka'nebî'ye rivâyet eden) Mâlik bu konuda şöyle dedi: İnsan bu sözü halkın dinî işlerindeki (gevsek) durumunu görüp de üzüldüğünden dolayı söyleyecek olursa, ben bunda bir sakınca görmem, kendini beğenip de başkalarını küçümseyerek bu sözü söylüyorsa o zaman bu yasaklanmış olan çirkin bir sözden başka birşey değildir. birr 39; Muvatta, kelâm 2; Ahmed b. Hanbel, 11-272, 342, 465, 517.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bâb
5209-) Bize Müsedded tahdîs etti. Bize Yahya ibn Saîd el-Kattân, Humeyd'den tahdîs etti ki, Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyneb bintu Cahş ile evlendi de müslümânlar üzerine hayrı bol yaptı. Peygamber evlendiği zamanlarda yapmakta olduğu gibi (insanlar yemekten sonra otururlarken) dışarı çıktı, mü'minlerin annelerinin hücrelerine varıp onlara duâ ediyor, onlar da kendisine duâ ediyorlardı. Sonra hücrelerden ayrıldı ve (yemekte hazır bulunanlardan) iki kişiyi gecikmişler gördü de yine hücresinden geri döndü.(O iki kişi Peygamber'i görünce çabuk dışarı çıkıp gittiler.) Ben o iki kişinin çıkışlarını Peygamber'e haber mi verdim yahut kerıdisine haber mi verildi, bilmiyorum, dedi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Bâb
5225-) Ümmü Ebân bint el-Vazi b. Zari; (Hazret-i Peygamber'in huzuruna gelen) Abdulkays hey'eti arasında bulunan dedesi Zari'den demiştir: vardığımız zaman hayvanlarımızdan acele inip Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in elini ve ayağını öpmeye başladık. el-Münzirü’l-Eşecc bir süre tekledikten sonra (içinde elbiseler bulunan) bavuluna vardı ve (içlerinden, eteklik ve gömlekten oluşan) yeni bir takım elbiseyi giydi. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vardı. (Hazret-i Peygamber) ona: Allah'ın sevdiği iki haslet var, hilim ve vakar, buyurdu, el-Münzir de: Allah'ın Resulü! Ben bunları kendi çabamla mı elde ettim, yoksa Allah beni bu iki huy üzerine mi yarattı? dedi. (Hazret-i, Peygamber): seni Allah bu iki huy üzerine yarattı, buyurdu. Bunun üzerine o: Allah ve Rasûlünün sevdiği iki haslete sahip olarak yaratan Allah'a hamd olsun, diye şükretti. iman 25-26; Tirmizî, birr 66; Ahmed b. Hanbel, III, 23.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bab
5251-)  et-Teymî (Süleyman ibn Tarhân el-Basrî), Ebû Usmân'dan; o da Usâme ibn Zeyd (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben cennet kapısının üstünde durdum. Bir de gördüm ki, cennete girenlerin çoğu fakirlerdir. Zenginlik sâhibleri ise, bunların cehennemlik olanlarından başkaları (hesaba çekilmek için) habsolunmuşlardır. Zenginlerin (fakîr hakkını vermeyen) ateş ehli olanları ise, cehenneme sokulmaları önce emrolunmuştu. Ben cehennem kapısının önünde de durdum. Bir de baktım ki, cehenneme girenlerin çoğu kadınlardır"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Bâb
5303-) Ebû Hazım şöyle demiştir: Uhud gününde Rasûlüllah'ın yarasının hangi şeyle tedâvî okunduğu hususunda insanlar ihtilâf ettiler de bunu Sehl ibn Sa'd es-Sâidî'ye sordular. Sehl(radıyallahü anh), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahâbîlerinden Medine'de kalanların sonuncusu idi. Bu soruya şöyle cevâb verdi: Bunu insanlar arasında benden daha iyi bilen kimse kalmadı. Fâtıma aleyhâ's-selâm Rasûlüllah'ın yüzünden kanı yıkıyor, Alî ibn Ebî Tâlib de kalkanı üzerinde su getiriyordu. Sonra bir hasır parçası alınıp yakıldı ve yarası onunla dolduruldu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Bâb
5306-) Bana Mâlik, Nâfi'den tahdîs etti. ki, Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) Rasûlüllah zamanında karısını hayızlı hâlinde iken boşamıştı. Omer ibnu'l-Hattâb, oğlunun bu hareketinin hükmünü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a sorduğunda şöyle cevâb vermiştir:"Oğlun Abdullah'a emret de karısına geri dönsün. Sonra kadın o hayzından temizlenip tekrar hayız görünceye, sonra tekrar temizleninceye kadar onu yanında tutsun (yani onunla birlikte yaşasın). İkinci hayzından temizlendikten sonra dilerse o kadını yanında tutup aile hayâtını devam ettirsin ve dilerse -cinsi münâsebet yapmadan- onu boşasın. İşte kadının bu iki kirlenmesi ve temizlenmesi zamanı, kadınların boşanmaları için Allah'ın emrettiği iddet müddetidir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb:
5339-) Bize Şu'be, el-Hakem ibn Uteybe'den; o da İbrâhîm en-Nahaî'den; o da el-Esved ibn Yezîd'den haber verdi ki, Âişe (r. anha), Berîre'yi satın almak istedi, fakat efendileri velâ hakkının kendilerine âid olmasını şart kılmalarından başka türlü satışa razı olmadılar. Âişe de bu vaziyeti Peygamber'e zikretti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen Berîre 'yi satın al ve hürriyete kavuştur. Çünkü velâ hakkı ancak hürriyete kavuşturanındır" buyurdu. yanına bir et getirildi de: Bu, Berîre'ye sadaka verilen ettir, denildi. Bunun üzerine Peygamber: "O, Berîre'ye bir sadakadır, bize de(ondan) hediyedir" buyurdu. Âdem ibn Ebî Iyâs tahdîs etti. Bize Şu'be tahdîs edip 'Berîre kocasından muhayyer kılındı" fıkrasını ziyâde etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb:
5344-) İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Urve ibu'z-Zubeyr haber verdi ki, Peygamber'in zevcesi Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Mü'min kadınlar(fetihten evvel Mekke'den) Peygamber'e muhacir olarak geldikleri zaman, Yüce Allah'ın "Ey îmân edenler, mü 'min kadınlar muhacir olarak geldikleri zaman, onlan imtihan ediniz..." (el-Mumtehıne:10) kavliyle, Peygamber onları imtihan ederdi. dedi. ki: Mü'min kadınlardan bu âyetteki şartları ikrar edenler, imtihanı ikrar etmiş olurdu. Kadınlar sözleri ile bu şartları ikrar ettikleri zaman Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara: "Sizler ikrar ettiniz, artık gidiniz; ben sizlerle bey'atlaşmışımdır" derdi. dedi. ki: Allah'a yemînle söylerim ki, hayır, Rasûlüllah'ın eli bu bey'atlaşmada kesin olarak hiçbir kadının eline dokunmadı. Rasûlüllah kadınlarla sâdece sözle bey'at yapmıştır. Vallahi Rasûlüllah kadınlar üzerine Allah'ın kendisine emrettiği taahhüdlerden başka bir taahhüd almadı. Kadınlardan bey'at ahdi aldığı zaman onlara hitaben sâdece söz olarak:"Ben sizlerle bey'atlaştım" buyururdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb
5423-) Hişâm, babası Urve'den; o da Ebû Seleme'nin kızı Zeyneb'den; o da annesi Ümraü Seleme'den şöyle haber vermiştir:(Ümmü Seleme -radıyallahü anh- şöyle demiştir:) Yâ Rasûlallah! Ebû Seleme'nin çocukları hakkında benim onları infâk etmemden dolayı bana sevâb var mıdır? Ben onları şöyle şöyle muhtâc hâlde bırakıcı değilim. Çünkü onlar benim de oğullarımdırlar, dedim. aleyhi ve sellem): "Evet, sana onlar üzerine yaptığın harcamanın ecri, sevabı vardır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'n-nafakaat
Konu: Bâb:
5424-)  Bize Sufyân ibn Uyeyne, Hişâm ibn Urve'den; o da babasından; o da Âişe (r.anha)'den şöyle tahdîs etti: Utbe kızı Hind: Yâ Rasûlallah! Şübhesiz (kocam) Ebû Sufyân cimri bir adamdır. Onun malından bana ve oğullarıma yetecek kadar almamda bana günâh olur mu? dedi. aleyhi ve sellem): "Örfe göre (onun malından sana ve oğullarına yetecek mikdârı) al!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'n-nafakaat
Konu: Bâb:
5438-) Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs etti. Yahya ibn Saîd şöyle dedi: Ben, Buşeyr ibn Yesâr'dan işittim, şöyle diyordu: Bize Suveyd ibnu'n-Nu'mân (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Biz, Rasûlüllah'ın beraberinde Hayber'e doğru sefere çıktık. Sahbâ'ya vardığımızda -Yahya: Bu Sahbâ, Hayber'den yarım günlük yoldadır, demiştir- Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) yiyecek istedi. Kendisine kavuddan başka birşey getirilmedi. İşte biz onu su ile karıştırıp bulamaç yaptık ve ondan yedik. Sonra su istedi, ağzını çalkaladı, bizler de ağızlarımızı su ile çalkaladık. Akabinde bizlere tekrar abdest almadan akşam namazını kıldırdı. ibn Uyeyne: Ben bu hadîsi Yahya ibn Saîd'den evvel de, sonra da işittim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb:
5496-) Ebû Usmân en-Nehdî şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre'ye, yedi gece konuk oldum. Ebû Hureyre, karısı Busre bintu Gazvân ve hizmetçisi geceyi üçtebirler hâlinde nevbetleşiyorlardı. Şu bir üçtebirde namaz kılıyor, sonra ötekini uyandırıyordu. Usmân dedi ki: Ben Ebû Hureyre'den işittim: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) sahâbîleri arasında hurma taksim etti de bana yedi hurma isabet etti, bunların biri kapçık hurma idi, diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb:
5634-) Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den haber verdi ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):"Kim dünyâda şarâb içer de sonra bu günâhından tevbe etmezse, o kişi âhirette cennet şarâbından mahrum olur" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Bâb
5635-) ez-Zuhrî (şöyle demiştir): Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb haber verdi ki, kendisi Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işitmiştir: Rasûlüllah'a isrâ ettirildiği gece Îliyâ'da (yani Beytu'l-Makdis'te) biri şarâb, biri süt dolu olan iki kadeh getirildi. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) onlara baktı, sonra süt kadehini aldı. Bunun üzerine Cibrîl: "Seni fıtrata hidâyet eden Allah'a hamd olsun! Eğer sen şarâbı almış olsaydın, ümmetin azgın olurdu" dedi. hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmekte Ma'mer ibn Râşid, İbnu'l-Hâd, Usmân ibnu Omer ve ez-Zubeydî, Şuayb'e mutâbaat etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Bâb
5636-) Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan bir hadîs işittim ki, onu sizlere benden başka hiçbir kimse söyleyemeyecektir: Şöyle buyurdu: "Cehlin yayılması, ilmin azalması, zinanın yayılması, şarâbın içilmesi, erkeklerin mikdârı azalıp da kadınların çoğalması, o derecede ki elli kadının yalnız bir tek kayyımları, yani bakanı olması kıyâmet alâmetlerindendir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Bâb
5637-) İbnu Şihâb şöyle demiştir: Ben Ebû Seleme ibn Abdirrahmân ile İbnu'l-Müseyyeb'den işittim, şöyle diyorlardı: Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Zina edici(mü'min) kişi zina ettiği sıra (tam ve kâmil bir) mü'min olduğu hâlde zina etmez. İçki içen de içki içtiği zamanda (kâmil bir) mü'min olarak içemez. Hırsız da hırsızlık yaparken (kâmil bir) mü'min olarak hırsızlık yapamaz." Şihâb şöyle dedi: Ve yine bana Abdulmelik ibnu Ebî Bekr ibn Abdirrahmân ibni'l-Hâris ibn Hişâm haber verdi ki, zikredilen Abdulmelik'in babası Ebû Bekr, bu hadîsi Ebû Hureyre'den tahdîs ederdi. Sonra şöyle der idi: Bu Ebû Bekr ibnu Abdirrahmân, şu Ebû Hureyre hadîsinde zikredilenlerin beraberine şunu da katardı: "İnsanların gözleri önünde yağmacılık yapan yüksek mevki' sahibi (zâlim) kişi, yağmacılık ettiği zaman (kâmil) mü'min olarak yağmacılık edemez".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Bâb
5774-) ez-Zuhrî şöyle dedi: Bana Ubeydullah ibnu Abdillah ibn' Utbe haber verdi ki, Peygamber'in zevcesi Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)’ın hastalığı ağırlaşıp da ağrısı şiddetlendiği zaman, benim odamda bakılmak üzere diğer zevcelerinden izin istedi. Onlar da izin verdiler. Ondan sonra Peygamber, bir tarafında Abbâs, diğer tarafında bir zât olduğu hâlde ayakları yerde sürünerek çıktı. dedi ki: Ben İbn Abbâs'a: Âişe'nin bu "Diğer bir zât" sözünü haber verdim. İbn Abbâs: Sen Âişe'nin ismini zikretmediği o diğer kişinin kim olduğunu bilir misin? dedi. Hayır, bilmiyorum, dedim. İbn Abbâs: O zât, Alî (ibn Ebî Tâlib)'dir, dedi. dedi ki: Peygamber, Âişe'nin evine girip de ağrısı şiddetlendikten sonra: "Üzerime ağız bağları çözülmedik yedi kırba su dökün, böylelikle bedenimde biraz hafiflik bulup belki insanlara vasiyette bulunabilirim" buyurdu. dedi ki: Bunun üzerine kendisiniPeygamber'in zevcesi Hafsa'nın malı olan bir (bakır yahut ağaç) leğen içine oturttuk. Sonra o kırbaların sularını üzerine dökmeye başladık. Sonunda bize: "Artık yaptınız!" diye işaret etmeye başladı. dedi ki: Ondan sonra insanların yanına çıktı da onlara namaz kıldırdı ve hitâb etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Bâb
5798-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den:Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda hurma taksîm etti de bana ondört hurma ile bir çekirdeksiz âdî hurma isabet etti. Sonra o âdî hurmayı, çiğnemekte dişlerim için en şiddetlisi gördüm, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb:
5928-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) altından bir mühür yüzük takardı. Bir gün onu çıkarıp attı da: "Ben bunu ebediyyen takmam!" buyurdu. üzerine parmaklarına altın yüzük takmış olan insanlar da kendi yüzüklerini çıkarıp attılar.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Bâb:
5929-) Bize el-Leys, Yûnus'tan tahdîs etti ki, İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) tahdîs etti ki, kendisi bir gün Rasûlüllah'ın elinde gümüşten.yapılmış bir mühür yüzük gördü. dedi ki:) Bundan sonra bunu gören insanlar da kendilerine gümüşten yüzükler yaptırıp bunları parmaklarına taktılar. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi parmağındaki mühür yüzüğünü çıkarıp attı. Akabinde insanlar da parmaklarındaki yüzükleri çıkarıp attılar. hadîsi ez-Zuhrî'den (yakın lafızlarla) rivayet etmekte Yûnus'a İbrâhîm ibn Sa'd, Ziyâd, Şuayb ibn Ebî Hamza mutâbaat ettiler. Musâfir, ez-Zuhrî'den yaptığı rivayetinde "Enes gümüşten bir yüzük gösterdi" şeklinde söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Bâb:
6022-) Bize Amru'n-Nâkıd ile İbn Ebî Ömer ikisi birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. İbn Ebî Ömer dedi ki: Bize Süfyân, İbrahim b. Meysera'dan, o da Amr b. Şerîd'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Bir gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in terkisine bindim: Umeyye b. Ebi's-Salt’ın şiirinden bir şey var mı?» diye sordu. dedim. Hîh! buyurdu. Ben de kendisine bir beyt okudum. Yine: Hîh! dedi. Sonra kendisine bir beyit daha okudum. O yine: Hîh! buyurdu. Tâ ki kendisine yüz beyit okudum.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Şiir
Konu: Bab
6023-) Bana bu hadîsi Züheyr b. Harb ile Ahmed b. Abde dahi hep birden İbn Uyeyne'den, o da İbrahim b. Meyserâ'dan, o da Amr b. Şerid'den yahut Yâkub b. Âsım'dan, o da şerid'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni arkasına bindirdi... Râvi yukarki hadîsin mislini nakletmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Şiir
Konu: Bab
6024-) Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Mu'temir b. Süleyman haber verdi. H. Züheyr b. Harb dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman b. Mehdî rivâyet etti. Her iki râvi Abdullah b. Abdirrahman Et-Tâifî'den, o da Amr b. Şerîd'den, o da babasından naklen rivâyet etmişlerdir. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benden şiir okumamı istedi... İbrahim b. Meysera'nın hadîsi gibi rivâyette bulunmuş, şunu da ziyâde etmiştir: daha müslüman oluyordu,» buyurdu. İbn Mehdî'nin hadîsinde: olsun şi'rinde az daha müslüman oluyordu.» buyurdu cümlesi vardır. diyor ki: «Ümeyye b. Ebi's-Salt câhiliyyet devri şairlerindendir. İslâm'ın ilk devirlerine de yetişmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hak dinle gönderildiğini duymuş, fakat ona îmân etmek kendisine nasîb olmamıştır. Câhiliyyet devrinde ibâdet ederdi. Şiirinde Allah'ın birliğine dâir çok söz etmiştir. Mânâların derinliğine dalar, hakikatlere dikkat gösterirdi. Bundan dolayıdır ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun şiirini beğenmiş, okundukça daha fazlasını dinlemek istemiştir.» kelimesinin aslı ih'dir. Bundan murad anlattığın şeyi ziyâde et, daha anlat, demektir. Türkçede de bu mânâda burundan konuşmak şartiyle hî denilir, şeriften maksat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ümeyye b. Ebî Sall'in şiirlerini beğendiğini anlatmaktır. Çünkü bu şiirlerde Allah'ın birliğini ikrar vardır. Bu hadîs içerisinde kötü sözler bulunmayan şiiri okumanın ve dinlemenin caiz olduğuna delildir. Okunan şiirin İslâmiyet veya Câhiliyet devrine ait olması hükmen müsâvîdir. Şiirin içerisinde kötü ve müstehcen sözler olmasa bile fazlası mez-mumdur. Azını okuyup dinlemekte beis yoktur. hadîsteki «şey'en» lâfzı bâzı nüshalarda «şey'ün» şeklinde merfu' olarak rivâyet edilmiştir. Mansub yani «şey'en» okunduğuna göre cümlede mahzuf olduğu kabul edilir. Ve bir şey var mı ki, bana bir şey okuyasın.» şeklinde takdir olunur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Şiir
Konu: Bab
6025-) Bana Ebû Cafer Muhammed b. Sabbah ile Alî b. Hucur Es-Sa'dî hep birden Şerîk'den rivâyet ettiler. İbn Hucur dedi ki: Bize Şerik, Abdü'l-Melîk b. Umeyr'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi: söylediği sözlerin en şâirânesi Lubîd'in şu sözüdür: Dikkat et ki Allah'dan başka her şey bâtıldır.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Şiir
Konu: Bab
6026-) Bana Muhammed b. Hatim b. Meymûn da rivâyet etti. (De di ki): Bize İbn Mehdî Süfyân'dan, o da Abdül-Melîk b. Umeyr'den naklen rivâyet etti. ki): Bize Ebû Seleme, Ebû Hüreyre'den rivâye etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): söylediği en doğru söz Lebîd'in şu sözüdür: Dikkat et ki, Allah'dan başka her şey bâtıldır. Umeyye b. Ebi's-Salt ise az daha müslüma oluyordu.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Şiir
Konu: Bab
6027-) Bana İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân Zâide'den, o dâ Abdü’l-Melîk b. Umeyr'den, o da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. söylediği en doğru beyt: Dikkat et ki, Allah'dan başka her şey bâtıldır, beytidir. İbn Ebi's-Salt ise az daha müslüman oluyordu.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Şiir
Konu: Bab
6028-) Bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti. ki): Bize Şube, Abdü'l-Melik b. Umeyr'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: söylediği en doğru beyt: Dikkat et ki, Allah'tan başka her şey bâtıldır, sözüdür.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Şiir
Konu: Bab
6029-) Bize Yahya b. Yahya dahi rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Zekeriyyâ, İsrail'den, o da Abdü'l-Melik b. Umeyr'den, o da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan naklen haber verdi. ki): Ben Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken işittim; Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir şâirin söyleyeceği en doğru söz Lebîd'in: Dikkat et ki, Allah'dan başka her şey bâtıldır, sözüdür.» buyururken işittim. bundan fazla bir şey söylememiştir. hadîsi Buhârî «Eyyâmü'l-Câhiliyye» ve «Edeb» bahislerinde tahrîc etmiştir. Lebid İbn Rabia te'l- Ârnirî, Ashâb-ı kirâm'dandır. Aynî'nin beyânına göre yüz elli dört sene yaşamış; Hazret-i Osman'in hilâfeti devrinde vefat etmiştir. Kendisi Muhad-ramînin (yani hem câhiliyet, hem de İslâmiyet devirlerinde yaşamış olan şâirlerin) en büyüklerindendir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Lebîd'in sözünü bir şâirin söyleyebileceği en doğru söz diye vasıflandırması: olan her şey fânîdir." Sûre-i Rahman, Âyet: 26. Âyet-ı kerîmesine uyduğu içindir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Şiir
Konu: Bab
6030-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Hafs ile Ebû Muâviye rivâyet ettiler. H. Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. iki râvi A'meş'den rivâyette bulunmuşlardır. H. Ebû Saîd El-Eşecc de rivâyet etti. ki): Bize Veki' rivâyet etti. ki): Bize A'meş, Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kimsenin içinin onu bozacak irinle dolması şiirle dolmasından daha hayırlıdır.» buyurdular. Bekr: «Şu kadar var ki Hafs (onu bozacak) ifâdesini söylemedi.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Şiir
Konu: Bab
6031-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Katâde'den, o da Yûnus b. Cübeyr'den, o da Muhammed b. Sa'd'dan, o da Sa'd'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: içipin onu bozacak irinle dolması, şiirle dolmasından daha hayırlıdır.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Şiir
Konu: Bab
6032-) Bize Kuteybe b. Saîd Es-Sekafî rivâyet etti. ki): Bize Leys, İbn'l-Hâd'dan, o da Mus'ab b. Zübeyr'in azatlısı Yuhannis’den, o da Ebû Saîdi Hudrî'den, naklen rivâyet etti. Ebû Saîd Şöyle dedi: Bir defa biz Arc denilen yerde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) le birlikte yürürken aniden önümüze şiir okuyan bir şâir çıktı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): şeytanı alın! Yahut bu şeytanı tutun! Bir adamın içinin İrinle dolması, şiirle dolmasından kendisi için daha hayırlıdır.» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbü'l-Edeb»'de tahrîc etmiştir. babda birçok hadîsler rivâyet olunmuştur. Tâhâvî bunların bir kısmını tahrîc ettikten sonra: «Binâenaleyh bir cemaat şiiri kerih görmüş ve bu eserlerle ihticac etmişlerdir. Bir takımları da bu hususta onlara muhalefet etmiş ve içerisinde çirkin sözler bulunmayan şiirin rivâyet edilmesinde bir beis görmemişlerdir.» diyor. Tahâvî'nin şiiri kerih gördüklerinden bahsettiği cemâat: Mesrûk, îbrâhim Nehâi, Sâlin b. Abdilah, Hasan’ı Basrî ve Amr b. Şuayb'dır. Aynı kavil Hazret-i Ömer’le oğlu Abdullah'dan, Sa'd b. Ebî Vakkâs ve Abdullah b. Mes'ud (radıyallahü anh) hazretlerinden nakledilmiştir. Tahâvî'nin bunlara muhalefet edenlerden maksadı da Şa'bî, Âmir b. Sa'd, Muhammed b. Şîrîn, Saîd b. Müseyyeb, Kasım, Sevrî, Evzâî dört mezhebin İmâmları, İshâk b. Rahuye, Ebû Sevr ve Ebû Ubeyd'dir. Bu zevata göre içerisinde hiciv, müslümanların ırzına taarruz ve fuhşiyât bulunmayan şiiri rivâyet etmekte beis yoktur. Bu kavilde "Ebî Bekri Siddik, Ali b. Ebî Tâlib, Bera' b. Âzib, Enes b. Mâlik, Abdullah b. Abbâs, Amr b. Âs, Abdullah b. Zübeyr, Muâviye b. Ebî Süfyân, İmran b. Husayn, Esved b. Seri' ve Âişe (radıyallahü anha) hazerâtından rivâyet olunmuştur. «Şiir güzeli güzel, çirkini çirkin olan sözdür.» demişlerdi! ki: Nevevî bunu beğenmiş ve «Doğrusu da budur» demiştir. şerîfdeki «içini doldurmak...» tâbirinden murad, hadîsin zahirine göre insanın içindeki kalbi ve diğer uzuvlarıdır. Maamafih bundar yalnız kalbin murad edilmiş olması da muhtemeldir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şiir okuyan adam için şeytar tâbirini- kullanması, ya bu adam kâfir olduğu için, yahut şairliği sana edindiğinden veya kötü şiirler okuduğundandır. Ne olursa olsun bu hü küm o hâdiseye mahsus olup umumî değildir. Umumî olmuş olsa kendisi şiir dinlemez, Hazret-i Hasan'a okutmaz. Ashâb-ı kirâmı dahi seferlerde harblerde şiirler okumazlardı. Medine'ye seksen yedi mil uzaklığında bulunan büyük bir köyün ismidir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Şiir
Konu: Bab
6034-) Bize Amru'n-Nâkıd ile İshâk b. İbrahim ve İbn Ebî Örae hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Lâfız İbn Ebî Ömer'indi; (Dediler ki): Bize Süfyan Zührî'den, o da Ebû Seleme'den, naklen rivi yet etti. Şöyle dedi: Rü'ya görüyordum. Ondan sıtmalanıyor, yalnız örtünmüyordum. Nihayet Ebû Katâde'ye rastladım da bunu ona söyledin Ebû Katâde şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: Allah'dandır. Hulm ise şeytandandır. Biriniz hoşlanmadığı bir düş görürse sol tarafına üç defa tükürsün ve onun şerrinden Allah'a sığınsın. Çünkü o düş kendisine asla zarar verecek değildir.» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6035-) Bize İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyan, Talha oğullarının azatlısı Muhammed b. Amr b. Alkame’den, onlar da Ebû Seleme’den, o da Ebû Katade’den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu hadisin mislini rivâyet etti. Ama bunların hadisinde Ebû Seleme’nin: rü’ya görüyor, ondan sıtmalanıyordum. Yalnız örtünmüyordum.» Dediğini anmamıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6036-) Bana Harmele b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. H. İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdürrezzak haber verdi. ki) ; Bize Ma'mer haber verdi. iki râvi Zührî'den, bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Onların hadîsinde ondan sıtmalanıyordum cümlesi yoktur. Yûnus'un hadîsinde: «Uykusundan kalktığı vakit sol tarafına üç defa tükürsün.» ziyâdesi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6037-) Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Süleyman (yani İbn Bilâl) Yahya b. Saîd'den rivâyet etti. ki): Ben Ebû Seleme b. Abdirrahman'ı şunu söylerken işittim: Ben Ebû Katâde'yi şunu söylerken işittim: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Allah'dandır. Hulm İse şeytandan. Biriniz hoşlanmadığı bir şey görürse, üç defa sol tarafına tükürsün! Çünkü o kendisine asla zarar verecek değildir.» buyururken işittim. ki: Ben rü'yayı Üzerine bir dağdan daha ağır görüyordum. Bu hadîsi işittim İşiteli artık ona aldırış etmiyorum.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6038-) Bize bu hadîsi Kuteybe ile Muhammed b. Rumh, Leys b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. H. Muhammed b. Müsenna dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdül-Vehhab (yani Es-Sekafî) rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Yahya b. Said'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Sekafî'nin hadîsinde: «Ebû Seleme dedi ki: Ben rü'ya görüyordum.» Leys ile İbnü Nümeyr'in hadîsinde Ebû Seleme'nin (bundan sonra) hadîsin nihayetine kadar olan sözü yoktur. İbni Rumh bu hadîsin rivâyetinde: bulunduğu yandan öbür yana dönsün.» cümlesini ziyâde etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6039-) Bana Ebû't-Tâhir de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. ki): Bana Amr b. Haris, Abdürrahim b. Sa-îd'den, o da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, o da Ebû Katâde'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki: rü'ya Allah'dan, kötü rü'ya'se şeytandandır. İmdi her kim bir rü'ya görür de onun bir şeyinden hoşlanmazsa sol tarafına tükürsün ve şeytandan Allah'a sığınsın! Bu rü'ya ona zarar vermez. Onu kimseye söylemesin. Şayet iyi rü'ya görürse sevinsin. Sevdiği kimselerden başka kimseye söylemesin!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6040-) Bize Ebû Bekr b. Hallâd El-Bâhili ile Ahmed b. Abdillah b. Hakem rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Abdurabbih b. Saîd'den, o da Ebû Seleme'den naklen rivâyet etti. Ebû Seleme şöyle dedi: Rü'ya görürsem bu rü'ya beni hasta ediyordu. Nihayet Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim: rü'ya Allah'dandır. Biriniz sevdiği bir şey görürse onu sevdiği bir kimseden başkasına söylemesin. Hoşlanmadığı bir şey görürse sol tarafına üç defa tükürsün de şeytanın ve rü'yanın şerrinden Allah'a sığınsın. Onu kimseye söylemesin! Çünkü o kendisine zarar vermez.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab
6041-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. İbn Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys Ebû'z-Zübeyr’den, o da Câbir'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen haber verdi ki: hoşlanmadığı bir rü'ya görürse, sol tarafına üç defa tükürsün ve şeytandan Dç defa Allah'a sığınsın! Bulunduğu yandan da öbür yana dönsün!» buyurmuşlar. Katade rivâyetini Buhârî «Kitâbü't-Ta'bir» ve «Kitabü't-Tib»'da; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî «Rü'ya» bahsinde; İbn Mâce «Kitâbü'd-Diyât»'da muhtelif râvilerden. tahrîc etmişlerdir. ile Hulm ikisi de uyuyan kimsenin gördüğü düş mânâsına gelirse de ekseriyetle güzel düşlere rü'ya, korkunç ve çirkin olanlarına huim denilmek âdet olmuştur. Bundan dolayı hadîste teşrik izafeti kabilinden rü'ya Allah'a izafe edilmiş, hulm ise şeytana nisbet olunmuştur. Mâziri diyor ki: «Ehli sünnetin rü'ya hakkındaki mezhebine göre; Allahü teâlâ uyanık kimsenin kalbinde yarattığı gibi uyuyan kimsenin kalbinde de bir takım inançlar halkeder. Allah dilediğini yapar. Ona uyku veya uyanıklık mâni olamaz. Bu inançları halkettiği vakit her halde bunları başka bir defa halkedeceği yahut halketmiş olduğu bir takım şeylere alâmet yapar. Meselâ uyuyanın kalbinde uçmayı halkederse bundaki en fazla mânâ o kimsenin olduğunun hilâfına bir şey itikad etmiş olmasıdır. Ve bu itikad başkasına alâmet olur. Nasıl ki: Teâlâ hazretleri bulutu yağmura alâmet olmak üzere halketmiştir. Bütün görülenler Allah'ın halkettiği şeylerdir. Lâkin rü'yayı ve başka şeylere sevinç alâmeti olarak yarattığı itikadları şeytanı orada bulundurmadan yaratır; zararlı şeylere alâmet olanları şeytanın huzurunda yaratır. Böylece bunlar mecazen şeytana nisbet edilirler. İşte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: Allah'dandır, hulm ise şeytandan sözünün mânâsı budur. Yoksa şeytan bir şey yapar mânâsına değildir. Binâenaleyh sevilen düşün adı rü'yar sevilmeyenin adı da hulmdür.» (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: o düş kendisine asla zarar verecek değildir.» sözünden murad: Allahü teâlâ üç defa sol tarafına tükürüp şerrinden Allah'a sığınmayı o kimsenin korktuğundan kurtulup, selâmete ermesine sebep halketmiştir. Nitekim sadakayı da malı korumak ve belâyı defetmek için sebep halketmiştir, demektir. Binâenaleyh bu rivâyetlerde zikredilen hususu toplayıp hepsiyle amel etmek gerekir. Bir kimse korkunç bir rü'ya gördü mü eûzü çekerek sol tarafına üç defa tükürmeli bulunduğu taraftan öbür yana dönmeli, hatta iki rekât namaz kılmalıdır. Bu suretle rü'ya hakkında rivâyet edilen bütün hadîslerle amel etmiş olur. Maamafih hadîslerdeki-nin bâzısıyle amel etmek dahi biiznillah zararı def etmek için kâfidir. Iyâz diyor ki: «Üç defa üfürme emri gördüğü kötü rü'yada hazır bulunan şeytanı koğmak, onu tahkir ve rezil etmek içindir. Sol tarafa tükürmek de solun sevilmeyen kir ve paslar mahalli olmasındandır. Sağ bunun aksinedir. Kötü rü'yanın kimseye söylenmemesinin sebebine gelince ihtimal te'vil eden kimse onun gördüğü şekilde tefsir eder de Allah'ın takdiri ile öylece vuku bulur diyedir... rü'yanın sevdiği kimseden başkasına söylenmemesine gelince bunun sebebi de şudur: Bu rü'yayı hoşlanmadığı bir kimseye ta'bir ettirirse çekemediği için kötüye yorabilir. Ve rü'ya o sıfatla zuhur edebilir. Gören dahi kötü te'vîli işitir işitmez üzülür, mahzun olur.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Rü’ya
Konu: Bab