Riyâzu's Sâlihîn Hadis Kitabı
502-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’ım! Muhammed ailesinin rızkını kendilerine yetecek kadar ihsân eyle.”
Kaynak: Buhârî, Rikak 17; Müslim, Zühd 18, L9. Ayrıca Bk., Tirmizî, Zühd 38
Konu: Genel
503-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Kendisinden başka ilâh bulunmayan Allah’a yemin ederim ki, ben bazan açlıktan karnımı yere dayar, bazan da mideme taş bağlardım. Bir gün sahâbîlerin geçtikleri yol üzerine oturmuştum. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellembenim yanımdan geçti ve beni görünce gülümsedi. Kalbimden geçeni yüzümden anladı ve:
– “Ebû Hureyre!” dedi. Ben:
– Buyurunuz, yâ Resûlallah! dedim. Resûl-i Ekrem:
– “Beni takip et” buyurdu ve yoluna devam etti. Ben de peşinden yürüdüm. Hz. Peygamber evine girdi; ben de girmek için izin istedim; izin verdi; içeri girdim. Bir kap içinde süt buldu ve:
– “Bu süt nereden geldi?” diye sordu.
–Falan erkek veya falan kadın onu size hediye etti, dediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem:
– “Ebû Hureyre!” diye seslendi. Ben:
– Buyurunuz, yâ Resûlallah! dedim.
– “Suffe ehline git, onları bana çağır” buyurdu. Ebû Hureyre der ki:
Suffe ehli İslâm konuklarıydı. Onların ne sığınacak aileleri, ne malları, ne de bir kimseleri vardı. Peygamber’e bir sadaka geldiğinde onlara gönderir, kendisi ondan hiçbir şey almazdı. Şayet gelen bir hediye ise, onlara da gönderir, kendisi de ondan bir parça alır ve böylece gelen hediyeyi onlarla paylaşırdı. Hz. Peygamber’in Suffe ehlini davet etmesi hoşuma gitmedi. Kendi kendime: Bu süt, Suffe ehli arasında kime yetecek ki! O sütü içmek suretiyle kuvvetlenmeye ben daha çok hak sahibiyim. Oysa onlar geldiğinde Resûlullah bana emreder, ben de onlara veririm; belki de o sütten bana kalmaz. Fakat Allah’ın ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in emrine itaat etmemek de olmaz, dedim. Neticede onlara gittim ve kendilerini davet ettim. Onlar bu daveti kabul ettiler ve içeri girmek için izin istediler, kendilerine izin verildi ve onlar da evde yerlerini aldılar. Hz.Peygamber:
– “Ebû Hureyre!” diye seslendi. Ben:
– Buyurunuz, yâ Resûlallah! dedim.
– “Al, onlara ver!” buyurdu. Ben de süt kabını aldım, herkese vermeye başladım. Verdiğim kişi kanıncaya kadar içiyor, sonra kabı geri veriyor, ben bir başkasına veriyordum, o da kanıncaya kadar içiyor sonra geri veriyordu. En sonunda kabı Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e verdim. Topluluğun hepsi süte kanmışlardı. Resulullah kabı alıp elinde tuttu ve bana bakıp gülümsedi. Sonra:
– “Ebû Hureyre!” dedi.
– Buyurunuz, yâ Resûlallah! dedim.
– “Bir ben kaldım, bir de sen” buyurdu. Ben:
– Doğru söylediniz, yâ Resûlallah, dedim.
– “Otur da iç” buyurdular. Ben de oturdum ve içtim. Sonra yine:
– “Otur, iç” buyurdu. Yine oturdum ve içtim. Resûl-i Ekrem durmadan:
– “İç, iç” buyuruyordu. Sonunda ben:
– Hayır. Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, artık içecek yerim kalmadı, dedim.
– “Bana ver” buyurdu. Kabı Resûl-i Ekrem’e verdim, Allah Teâlâ’ya hamdetti, besmele çekti ve kalan sütü kendisi içti.
Kaynak: Buhârî, Rikak 17
Konu: Genel
504-)
Muhammed İbni Sîrîn’den nakledildiğine göre Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in minberi ile Âişe’nin odası arasında bayılıp düştüğümü biliyorum. Biri gelir, beni deli zannederek ayağını boynumun üzerine koyardı. Oysa ben deli değildim ve açlıktan başka da bir derdim yoktu.
Kaynak: Buhârî, İ’tisâm 16. Ayrıca Bk. Tirmizî, Zühd 39
Konu: Genel
505-)
Hz. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, zırhı otuz ölçek arpa karşılığı bir yahudinin yanında rehin bulunmakta iken vefât etmiştir.
Kaynak: Buhârî, Cihâd 89, Megâzî 86; Müslim, Müsâkât 124-126. Ayrıca Bk. Tirmizî, Büyû 7; Nesâî, Büyû 58, 83; İbni Mâce, Rühûn 1
Konu: Genel
506-)
Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, arpa karşılığında zırhını rehin bırakmıştı. Ben Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e bir arpa ekmeği ve erimiş bayat içyağı götürmüştüm. Onun şöyle buyurduğunu işittim:
“Muhammed ailesi dokuz ev oldukları halde, yanlarında bir ölçek yiyecek bulunmadan sabahlayıp akşamladıkları olur.”
Kaynak: Buhârî, Büyû 14, Rehin 1, Meğâzî 29. Ayrıca Bk. Tirmizî, Büyû 7
Konu: Genel
507-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben Suffe ehlinden yetmiş kişiyi gördüm. Hiçbirinin üzerinde bütün vücudunu örten bir elbise yoktu. Ya bir izârları ya da boyunlarına bağladıkları bir kisâları vardı. Bunların bir kısmı baldırlarının yarısına, bir kısmı da topuklarına erişirdi de, avret yerleri görülmesin diye elbiselerini elleriyle toplarlardı.
Kaynak: Buhârî, Salât 58
Konu: Genel
508-)
Hz. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yatağının yüzü tabaklanmış deriden, içi de yumuşak hurma lifindendi.
Kaynak: Buhârî, Rikak 17. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Libâs 42; Tirmizî, Libâs 27; İbni Mâce, Zühd 11
Konu: Genel
509-)
İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Biz, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile oturuyorduk. O sırada ensardan bir kişi gelip kendisine selam verdi, sonra da geri döndü. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Ey ensardan olan kardeş! Kardeşim Sa’d İbni Ubâde nasıl?” diye sordu. O da:
– İyiye gidiyor, cevabını verdi. Bunun üzerine Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
“Sizden kim onu ziyaret edecek?” buyurarak ayağa kalktı. Biz de, on onbeş kişi onunla birlikte kalktık. Ne ayağımızda ayakkabı ve mest, ne başımızda bir giyecek, ne de üstümüzde gömlek vardı. Biz bu çorak arazide yürüyorduk. Nihayet Sa’d’ın yanına geldik. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve beraberindeki arkadaşlarının yaklaşması için kavmi onun etrafından geri çekildiler.
Kaynak: Müslim, Cenâiz 13
Konu: Genel
510-)
İmrân İbni Husayn radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizin hayırlılarınız, benim zamanımda yaşayanlarınızdır. Sonra zamanımda yaşayanlara yakın olanlar, sonra da onlara yakın olanlardır.” İmrân der ki:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in “Sonra onlara yakın olanlardır” sözünü iki defa mı veya üç defa mı söylediğini bilemiyorum. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sözüne şöyle devam etti:
“Onlardan sonra öyle bir topluluk gelir ki, kendilerinden şâhitlik istenmediği halde şâhitlik yaparlar; hiyânet ederler de kendilerine güvenilmez; bir adakta bulunurlar fakat yerine getirmezler; onlarda şişmanlık başgösterir.”
Kaynak: Buhârî, Şehâdât 9, Fezâilu Ashâbi’n-nebî 1, Rikak 7, Eymân 10, 27; Müslim, Fezâilu’s-sahâbe 214. Ayrıca Bk. Tirmizî, Fiten 45, Şehâdât 4, Menâkıb 56; İbni Mâce, Ahkâm 27
Konu: Genel
511-)
Ebû Ümâme radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ey âdemoğlu! İhtiyacından fazla olan malını sadaka vermen senin için hayırlıdır. Eğer vermeyip elinde tutarsan, senin için kötüdür. Yeterli miktarda mala sahip olmaktan dolayı Allah katında sorumlu tutulmazsın. Harcamaya, bakmakla yükümlü olduklarından başla.”
Kaynak: Tirmizî, Zekât 32. Ayrıca Bk. Müslim, Zekât 97
Konu: Genel
512-)
Ubeydullah İbni Mihsan el-Ensârî el-Hatmî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden hanginiz canı ve malı emniyet içinde, vücudu sıhhat ve afiyette, günlük azığı da yanında olduğu halde sabahlarsa, sanki bütün dünya kendisine verilmiş gibidir.”
Kaynak: Tirmizî, Zühd 34. Ayrıca Bk. İbni Mâce, Zühd 9
Konu: Genel
513-)
Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Müslüman olan, kendisine yeteri kadar rızık verilen, Allah’ın kendisine verdiği nimete kanâat eden kimse şüphesiz kurtuluşa ermiştir.”
Kaynak: Müslim, Zekât 125. Ayrıca Bk. Tirmizî, Zühd 35; İbni Mâce, Zühd 9
Konu: Genel
514-)
Ebû Muhammed Fedâle İbni Ubeyd el-Ensârî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İslâm’ın dosdoğru yoluna ulaştırılan ve geçimi yeterli olup da buna kanaat eden kimse, ne kadar mutludur!”
Kaynak: Tirmizî, Zühd 35
Konu: Genel
515-)
İbni Abbâs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, yemek yemeksizin peşpeşe bir kaç gün aç olarak gecelerdi. Ailesi de yiyecek akşam yemeği bulamazdı. Çoğu zaman ekmekleri arpa ekmeği idi.
Kaynak: Tirmizî, Zühd 38. Ayrıca Bk. İbni Mâce, Et’ıme 49
Konu: Genel
516-)
Fedâle İbni Ubeyd şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashâba namaz kıldırırken, onlardan bazıları açlığın verdiği takatsızlıktan dolayı ayakta duramayarak düşüp bayılırlardı. Bunlar Suffe ashâbı idi. Çölden gelen Bedevîler: Bunlar deli, derlerdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazı bitirince açlıktan bayılanların yanına gider ve onlara:
“Allah Teâlâ’nın yanında sizin için neler hazırlandığını bilseydiniz, daha fazla yoksul ve muhtaç olmayı isterdiniz” buyururdu.
Kaynak: Tirmizî, Zühd 39
Konu: Genel
517-)
Ebû Kerîme Mikdâd İbni Ma’dîkerib radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hiçbir kişi, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Oysa insana kendini ayakta tutacak bir kaç lokma yeter. Şayet mutlaka çok yiyecekse, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefesine ayırmalıdır.”
Kaynak: Tirmizî, Zühd 47. Ayrıca Bk. İbni Mâce, Et’ıme 50
Konu: Genel
518-)
Ebû Ümâme İyâs İbni Sa’lebe el-Ensârî el-Hârisî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gün, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbı onun yanında dünyadan bahsettiler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Siz işitmiyor musunuz? İşitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır; sâde hayat sürmek imandandır.”
Kaynak: Ebû Dâvûd, Tereccül 2. Ayrıca Bk. İbni Mâce, Zühd 4
Konu: Genel
519-)
Ebû Abdullah Câbir İbni Abdullah radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Ubeyde radıyallahu anh’ı başımıza kumandan tayin ederek, Kureyş kervanının karşısına çıkmak üzere bizi gönderdi. Bize azık olarak bir dağarcık hurma verdi. Verecek başka bir şey bulamamıştı. Ebû Ubeyde hurmayı bize tane tane veriyordu. Dinleyenlerden biri:
– O hurmalarla nasıl geçinebiliyordunuz? diye sordu. Câbir:
– Onları çocuğun meme emmesi gibi emer, sonra üzerine su içerdik, o gün geceye kadar bize yeterdi. Sopalarımızla ağaç yapraklarını silker, sonra onları su ile ıslatıp yerdik, dedi. Sonra da sözüne şöyle devam etti: Biz deniz sahili boyunca yürüdük. Sahil boyunda önümüze büyük kum tepesi gibi bir şey çıktı. Onun yanına kadar geldik, bir de baktık ki, Anber denilen bir balık. Ebû Ubeyde:
– Bu, ölü bir hayvandır, (yenilmez) dedi. Sonra da: Hayır, bizler Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in elçileriyiz ve Allah yolundayız. Siz son derece zorda kalmış bulunuyorsunuz, o halde yiyiniz, dedi. Biz üç yüz kişi idik ve bir ay süreyle onun etinden yiyerek orada kaldık, hatta kilo da aldık. Balığın göz çukurundan testilerle yağ aldığımızı biliyorum. Biz ondan öküz büyüklüğünde parçalar kesiyorduk. Ebû Ubeyde bizden onüç kişiyi alıp onun göz çukuruna oturttu, onun kaburga kemiklerinden birini de alıp dikti. Sonra yanımızdaki en büyük deveyi semerledi ve deve ile kaburga kemiğinin altından geçti. Balığın etinden pastırma da yaptık. Medine’ye gelince, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gidip olup bitenleri anlattık. Resûl-i Ekrem:
“O, Allah’ın sizin için çıkardığı bir rızıktır. Onun etinden yanınızda bir miktar var mı, bize de yedirseniz?” buyurdu. Biz de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ondan bir parça gönderdik, o da yedi.
Kaynak: Müslim, Sayd 17
Konu: Genel
520-)
Esmâ Binti Yezîd radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gömleğinin kolu bileğine kadardı.
Kaynak: Ebû Dâvûd, Libâs 3; Tirmizî, Libâs 27
Konu: Genel
521-)
Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Biz Hendek Savaşı gününde siper kazıyorduk. Önümüze son derece sert bir kaya çıktı. Sahâbîler, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip:
– Siperde önümüze bu kaya çıktı, dediler. Resûl-i Ekrem:
“Ben hendeğe ineceğim” buyurdu, sonra ayağa kalktı, açlıktan karnına taş bağlamıştı. Biz üç gün müddetle yiyecek hiçbir şey tatmaksızın orada kalmıştık. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kazmayı eline aldı ve sert kayaya vurdu, o kaya un ufak olup kum yığınına döndü. Ben:
– Yâ Resûlallah! Eve gitmeme izin veriniz, dedim. Evde eşime:
– Ben, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’i dayanılmayacak bir halde gördüm, yanında yiyecek bir şey var mı? diye sordum. Eşim:
– Biraz arpa ile bir de oğlak var, dedi. Ben oğlağı kestim, arpayı da öğüttüm. Eti tencereye koyduk. Sonra ben, ekmek pişmekte, tencere de taşlar üzerinde kaynamakta iken, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim.
– Ey Allah’ın Resûlü! Birazcık yemeğim var, bir iki kişiyle birlikte bize gidelim, dedim. Resûl-i Ekrem:
– “O yemek ne kadar?” diye sordu. Ben de olanı söyledim. Bunun üzerine:
– “Ooo! Hem çok, hem güzel. Hanımına söyle de, ben gelinceye kadar tencereyi ateşten indirmesin, ekmeği de fırından çıkarmasın!” buyurdu. Sonra ashâba:
– “Kalkınız” dedi, muhacirler ve ensar hep birlikte kalktılar. Ben telaşla eşimin yanına varıp:
– Vay başımıza gelenler! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yanında muhacirler, ensâr ve beraberlerinde olanlarla birlikte geldi, dedim. Karım:
– Sana ne kadar yemeğimiz olduğunu sordu mu? dedi, ben:
– Evet, dedim.
Resûl-i Ekrem sahâbîlere:
– “Giriniz, birbirinizi sıkıştırmayınız” buyurdu. Resûl-i Ekrem ekmeği koparıyor, üzerine et koyuyor ve her defasında tencereyi ve fırını kapıyor, ondan aldığını ashâbına veriyordu. Sonra yine aynını yapıyordu. Onların hepsi doyuncaya kadar, ekmeği koparıp üzerine et koymaya devam etti. Neticede bir miktar yiyecek arttı. Resûl-i Ekrem karıma:
– “Bunu ye, konu komşuya da hediye et, çünkü insanları açlık perişan etti” buyurdu.
Buhârî, Megâzî 29
Bir başka rivayette Câbir şöyle demiştir:
Hendek kazıldığı zaman ben Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’de açlık gördüm. Hemen eşimin yanına dönüp:
– Yanında bir şey var mı? Çünkü ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in çok acıktığını gördüm, dedim. Eşim bana içinde bir ölçek arpa olan bir dağarcık çıkardı. Bizim bir de besili kuzucuğumuz vardı. Hemen ben onu kestim, arpayı da eşim öğüttü. Ben işimi bitirinceye kadar, o da işini bitirmişti. Eti parçalayıp tencereye koydum. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına dönerken eşim bana:
– Sakın beni Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve yanındakilere rezil etme, dedi! Bu sebeple Resûl-i Ekrem’e durumu gizlice söyleyerek:
– Yâ Resûlallah! Küçük bir kuzumuz vardı onu kestik, bir ölçek de arpa öğüttüm. Bir kaç kişi birlikte buyurunuz, dedim. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Ey Hendek ehli! Câbir bir ziyafet hazırlamış, haydi buyurun!” diye yüksek sesle bağırdı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana dönerek:
“Ben gelinceye kadar sakın tencerenizi ateşten indirmeyin, hamurunuzu da ekmek yapmayın” buyurdu. Ben eve geldim, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de halkın önünden geldi. Ben eşimin yanına varınca bana:
– Ah seni seni, dedi. Ben de:
– Senin bana söylediğini aynen yaptım, dedim. Eşim hamuru çıkardı. Resûl-i Ekrem ona püfledi ve bereketli olması için dua etti; sonra tenceremize yönelip ona da püfledi ve bereketlenmesi için dua etti. Sonra da karıma:
“Bir ekmekçi hanım çağır da seninle beraber ekmek yapsın. Tencerenizden yemeği kepçe ile al, onu ateşten de indirmeyiniz” buyurdu. Gelenler bin kişi idiler. Allah’a yemin ederim böyle. Güzelce yediler, hatta kalanı bırakıp gittiler. Tenceremiz eksilmeden kaynıyor, azalmayan hamurumuzdan da iki hanım tarafından sürekli ekmek yapılıyordu.
Kaynak: Müslim, Eşribe 141
Konu: Genel
522-)
Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
(Üvey babam) Ebû Talha, (annem) Ümmü Süleym’e:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sesi kulağıma pek zayıf geldi; kendisinin aç olduğunu da biliyorum. Yanında yiyecek bir şey var mı? dedi. Ümmü Süleym:
– Evet, var dedi ve arpa ekmeğinden yapılmış bir kaç çörek çıkardı. Sonra kendisine ait bir başörtüsü aldı; onun bir tarafına çörekleri sarıp dürdü ve elbisemin altına yerleştirdi. Örtünün bir kısmını da belime sardı, sonra beni Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gönderdi. Ben ekmeği götürdüm. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i mescidde, cemaatle birlikte otururken buldum. Ben de yanlarında ayakta durdum. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Seni Ebû Talha mı gönderdi?” buyurdu. Ben:
– Evet, dedim.
– “Yemek için mi?” buyurdu.
– Evet, diye cevap verdim. Resûlullah sallalahu aleyhi ve sellem yanında bulunanlara:
– “Kalkınız” buyurdu, onlar da kalkıp yürüdüler, ben önlerinden yürüdüm. Ebû Talha’ya gelerek durumu bildirdim. Bunun üzerine Ebû Talha:
– Ey Ümmü Süleym! Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cemaatle birlikte geldi, oysa bizim yanımızda onları doyuracak bir şey yok? dedi. Ümmü Süleym:
– Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dedi. Ebû Talha da hemen gidip Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i karşıladı. Resûl-i Ekrem, Ebû Talha ile birlikte geldi ve eve girdiler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Ey Ümmü Süleym! Yanında olanları getir” buyurdu. O da bu ekmeği getirdi. Resûlullah sallalahu aleyhi ve sellem emredip ekmekleri parçalattı. Ümmü Süleym, yağ tulumunu sıkarak o ekmek parçaları üzerine yağ sürdü. Sonra, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de onun içine Allah’ın söylemesini dilediği duayı okudu. Bundan sonra:
– “On kişiye izin ver!” buyurdu. Ebû Talha on kişiye izin verdi, onlar doyuncaya kadar yediler, sonra çıktılar. Resûl-i Ekrem:
– “On kişiye daha izin ver!” buyurdu. Ebû Talha onlara da izin verdi, onlar da yiyip çıktılar. Hz. Peygamber:
– “Bir on kişiye daha izin ver!” buyurdu. Neticede cemaatin hepsi yiyip doydular. Bu cemaat yetmiş veya seksen kişi idi.
Buhârî, Menâkıb 25; Müslim, Eşribe 142
Bir rivayette şöyledir:
On kişi durmadan giriyor, on kişi de çıkıyordu. Neticede onlardan içeri girip karnını doyurmayan hiç kimse kalmadı. Sonra Ebû Talha sofrayı yeniden düzenledi. Bir de ne görsün, yemekler sanki cemaatin yemeğe başladığı andaki gibi duruyordu.
Müslim, Eşribe 143
Bir başka rivayette şöyledir:
Onar onar yediler. Seksen kişiye böyle yaptılar. Sonra Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile ev sahipleri yediler. Yine de artanını bıraktılar.
Müslim, Eşribe 143
Başka bir rivayet şöyledir:
Sonra komşularına yetecek kadarını artırdılar.
Müslim, Eşribe 143
Enes bir rivayetinde şöyle demiştir:
Bir gün, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelmiştim. Kendisini ashâbı ile otururken buldum. Karnına bir sargı sarmıştı. Ashâbından bazılarına:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem karnını niçin sardı? diye sordum. Onlar:
– Açlıktan, diye cevap verdiler. Bunun üzerine, annem Ümmü Süleym Binti Milhân’ın eşi Ebû Talha’ya gittim ve:
– Ey babacığım! Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i karnını bir sargı ile bağlamış vaziyette gördüm. Ashâbından bazılarına bunun sebebini sordum, açlıktan olduğunu söylediler, dedim. Ebû Talha annemin yanına girdi ve:
– Yiyecek bir şey var mı? diye sordu. Annem de:
– Evet, evde bir parça ekmek ve bir kaç hurma var. Eğer Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize tek başına gelirse, kendisini doyururuz. Eğer onunla birlikte başkası da gelirse, onlara az gelir, dedi. Enes hadisin tamamını zikretti.
Kaynak: Müslim, Eşribe 143
Konu: Genel
523-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, gönül tokluğudur.”
Kaynak: Buhârî, Rikak 15; Müslim, Zekât 130. Ayrıca Bk. Tirmizî, Zühd 40; İbni Mâce, Zühd 9
Konu: Genel
524-)
Abdullah İbni Amr radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Müslüman olan, yeterli geçime sahip kılınan ve Allah’ın kendisine verdiklerine kanaat etmesini bilen kurtulmuştur.”
Kaynak: Müslim, Zekât 125. Ayrıca Bk. Tirmizî, Zühd 35
Konu: Genel
525-)
Hakîm İbni Hizâm radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den (mal) istedim, verdi. Bir daha istedim, yine verdi. Tekrar istedim, tekrar verdi. Sonra şöyle buyurdu:
- “Ey Hakîm! Gerçekten şu mal çekici ve tatlıdır. Kim onu hırs göstermeksizin alırsa, o malda kendisine bereket verilir. Kim de ona göz dikerek hırs ile alırsa, o malın bereketi olmaz. Böylesi kişi, yiyip yiyip de bir türlü doymayan obur gibidir. Üstteki (veren ) el, alttaki (alan) elden daha hayırlıdır.”
Hakîm diyor ki, bunun üzerine ben:
- Ey Allah’ın Resûlü! Seni hak din ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, yaşadığım sürece senden başka kimseden bir şey kabul etmeyeceğim, dedim.
Gün geldi, Hz. Ebû Bekir, Hakîm’i kendisine ganimet malından hisse vermek için çağırdı. Fakat Hakîm, onu almaktan uzak durdu. Daha sonra Hz. Ömer, kendisini bir şeyler vermek için davet etti. Hakîm yine kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer:
- Ey müslümanlar! Sizi Hakîm’e şahit tutuyorum. Ben kendisine şu ganimetten Allah’ın ona ayırdığı hissesini veriyorum, fakat o almak istemiyor, dedi.
Netice itibariyle Hakîm, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatından sonra, ölünceye kadar kimseden bir şey kabul etmedi.
Kaynak: Buhârî, Vasâyâ 9, Cihâd 27, Zekât 47, 50, Humus 19, Rikak 7, 11; Müslim, Zekât 96. Ayrıca Bk. Tirmizî, Fiten 26, Zühd 41; Nesâî, Zekât 50, 80, 93; İbni Mâce, Fiten 19
Konu: Genel
526-)
Ebû Bürde’den, Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte bir savaşa çıkmıştık. Altı kişilik bir grup olarak biz nöbetleşe bir deveye biniyorduk. Ayaklarımız delindi. Benim de ayaklarım delinmiş ve tırnaklarım düşmüştü. Ayaklarımıza bez parçaları sarıyorduk. Ayaklarımıza böyle bez parçaları bağladığımız için o savaşa Zâtürrikâ’ ismi verildi.
Ebû Bürde diyor ki; “Ebû Mûsâ bunları söyledi sonra da yaptığından hoşlanmadı ve; “Bunları söylemekle hiç de iyi etmedim” diye pişmanlığını dile getirdi.
Ebû Bürde, Ebû Mûsâ’nın bu tavrını, “Herhalde o bunu, yaptığı bir yiğitliği ifşâ etmiş olduğu için hoş görmedi” diye yorumladı.
Kaynak: Buhârî, Meğazî 31; Müslim, Cihâd 149
Konu: Genel
527-)
Amr İbni Tağlib radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ganimet malları - ya da esirler- getirilmişti. O bunları kimine verip kimine vermemek suretiyle dağıtmıştı. Mal vermediği kişilerin ileri geri söylendikleri kendisine ulaşınca, Allah’a hamd ve senâ ettikten sonra şöyle buyurdu:
“Allah’a yemin ederim ki, ben kimilerine veriyor, kimilerine vermiyorum. Aslında mal vermediğim kimseler, verdiklerimden bence daha sevgilidir. Ben bazı kimselerin kalbinde sabırsızlık ve tama’ gördüğüm için veririm. Bazı kimseleri de, Allah’ın kalblerinde yarattığı kanaat ve hayırla baş başa bırakırım. Amr İbni Tağlib de bunlardan biridir.”
Amr İbni Tağlib der ki, “Vallahi Hz. Peygamber’in hakkımda söylediği bu söz, benim için bütün dünyaya bedeldir.”
Kaynak: Buhârî, Cum’a 29, Humus 19, Tevhîd 49
Konu: Genel
528-)
Hakîm İbni Hizâm radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Üstteki el, alttaki elden daha hayırlıdır. Harcamaya, geçimini üstlendiklerinden başla! Sadakanın iyisi, ihtiyaç fazlası maldan ve-rilendir. Dilenmekten sakınmak isteyenleri, Allah iffetli kılar. Halka karşı tok gözlü davranmak isteyenleri de Allah, insanlara muhtaç olmaktan kurtarır.”
Kaynak: Buhârî, Zekât 18, Vasâyâ 9, Nafakât 2; Müslim, Zekât 95. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Zekât 39; Nesâî, Zekât 53, 60.
Konu: Genel
529-)
Ebû Abdurrahman Muâviye İbni Ebû Süfyân Sahr İbni Harb radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilenmekte ısrar etmeyiniz. Allah’a yemin ederim ki, sizden biri benden bir şey ister de, hoşuma gitmemesine rağmen, benden bir şey koparırsa, verdiğim malın bereketini görmez.”
Kaynak: Müslim, Zekât 99
Konu: Genel
530-)
Ebû Abdurrahman Avf İbni Mâlik el-Eşca’î radıyallah anh şöyle dedi:
Biz dokuz, veya sekiz yahut yedi kişilik bir grub Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında oturuyorduk. Bize:
- “Allah’ın elçisine bîat etmez misiniz?” buyurdu. Oysa biz, yeni bîat etmiştik. Bu sebeple:
- Ey Allah’ın Resûlü! Biz sana bîat ettik ya! dedik. Sonra tekrar:
- “Allah’ın elçisine bîat etmeyecek misiniz?” buyurdu.
Bu defa bîat için ellerimizi uzatarak:
- Ey Allah’ın Resûlü! Biz sana bîat etmiştik. Şimdi ne üzerine bîat edeceğiz? dedik.
- “Allah’a kulluk edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak, beş vakit namazı kılmak, itaat etmek - sesini alçaltarak bir cümle söyledi ve - kimseden bir şey istememek üzere bîat edeceksiniz! buyurdu.
Avf İbni Mâlik diyor ki: Yemin ederim ki bu gruptan bazılarını görürdüm; kamçısı yere düşerdi de kimseden onu kendisine vermesini istemezdi.
Kaynak: Müslim, Zekât 108. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Zekât 27; Nesâî, Salât 5; Bîat 18; İbni Mâce, Cihâd 41
Konu: Genel
531-)
İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İçinizden birilerinin, yüzünde bir parça et bile kalmamış olduğu halde Allah’ın huzuruna çıkacağı güne kadar dilencilik aranızda sürüp gidecektir.”
Kaynak: Buhârî, Zekât 52; Müslim, Zekât 103, 104
Konu: Genel
532-)
İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem minber üzerinde iken sadaka vermekten, dilenmeyip iffetli yaşamaktan bahsetmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Üstteki el, alttaki elden hayırlıdır. Üstteki el, veren; alttaki el ise, dilenip alan eldir.”
Kaynak: Buhârî, Zekât 18, 50; Müslim, Zekât 94, 95, 96, 97, 106. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Zekât 28. Tirmizî, Zühd 32, Kıyâmet 39; Nesâî, Zekât 50, 52, 53, 93
Konu: Genel
533-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Mal biriktirmek için dilenen, gerçekte kor istiyor demektir. Artık ister az, ister çok dilensin.”
Kaynak: Müslim, Zekât 105. Ayrıca Bk. İbn Mâce, Zekât 25
Konu: Genel
534-)
Semüre İbni Cündeb radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilenmek, yüz karasıdır. Kişi dilenmek suretiyle kendi yüzünü lekeler. Sadece devlet başkanından hakkını istemesi ya da zaruret sebebiyle dilenmek böyle değildir.”
Kaynak: Tirmizî, Zekât 38. Ayrıca Bk. Nesâî, Zekât 93
Konu: Genel
535-)
İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim ihtiyaç içine düşer de bunu insanlara açarsa, ihtiyacı kapanmaz. Kim de ihtiyacını Allah’a arzederse, Allah’ın, hemen veya ileride o kimseye rızık vermesi umulur.”
Kaynak: Ebû Dâvûd, Zekât 28. Ayrıca Bk. Tirmizî, Zühd 18
Konu: Genel
536-)
Sevbân radıyallahu anh şöyle dedi:
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Kim bana, halktan hiçbir şey dilenmeyeceğine dair söz verirse, ben de ona cenneti garanti ederim” buyurdu. Bunun üzerine
- Ben söz veriyorum, dedim.
Râvi diyor ki, Sevbân hiç kimseden hiçbir şey istemiyordu.
Kaynak: Ebû Dûvûd, Zekât 27. Ayrıca Bk. Tirmizî, Zühd 61
Konu: Genel
537-)
Ebû Bişr Kabîsa İbni’l-Muhârik radıyallahu anh şöyle dedi:
Yüklendiğim bir kefâlet borcu yüzünden Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e başvurdum. Bana;
- “Bekle biraz. Sadaka malı gelsin, ondan sana verilmesini emrederiz!” dedi. Sonra da şöyle buyurdu:
- “Ey Kabîsa! Dilenmek yalnızca üç kişi için helâldir:
Kefâlet üstlenen kişi ki, borcunu ödeyinceye kadar dilenmesi helâldir. Sonra dilenmekten vazgeçer.
Bütün mal varlığını yok eden büyük bir felâkete uğramış kişinin geçimini yoluna koyacak kadar -yahut ihtiyacını giderecek kadar- dilenmesi helâldir.
Hakkında, kendisini tanıyanlardan aklı başında üç kişinin “filan fakir düştü” diyecekleri kadar fakr u zarûrete uğramış kişinin geçimini temin edecek kadar dilenmesi helâldir. Ey Kabîsa! Bu hallerin dışında dilenmek haramdır, dilenen haram yemiş olur.”
Kaynak: Müslim, Zekât 109. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Zekât 26; Tirmizî, Zekât 23; Nesâî, Zekât 80.
Konu: Genel
538-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin, bir iki lokma veya bir iki hurma için kapı kapı dolaşan kimse değildir. Asıl miskin, ihtiyacını karşılayacak bir şeyi bulunmadığı halde, durumu bilinmediği için kendisine sadaka verilemeyen ve kendisi de kalkıp insanlardan bir şey istemeyen kimsedir.”
Kaynak: Buhârî, Zekât 25; Tefsîru Sûre (2) 18; Müslim, Zekât 101,102. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Zekât 24; Nesâî, Zekât 76
Konu: Genel
539-)
Sâlim İbni Abdullah İbni Ömer, babası Abdullah İbni Ömer’den, o da Ömer radıyallahu anhüm’den rivayet ettiğine göre Ömer şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem arada sırada bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de kendisine:
Bunu benden daha fakir ihtiyaç içinde kıvranan birine verseniz, derdim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de cevaben:
- “Sen bunu al! Göz dikmediğin ve istekli de olmadığın halde sana gelen böylesi malı al. Kendine mal et, ister ye ister tasadduk et! Fakat böyle olmayan bir malın peşine de düşme!”
Kaynak: Buhârî, Zekât 51; Ahkâm 17; Müslim, Zekât 110. Ayrıca Bk. Nesâî, Zekât 94
Konu: Genel
540-)
Ebû Abdullah Zübeyr İbni’l-Avvâm radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Herhangi birinizin iplerini alıp dağa gitmesi ve sırtına bir bağ odun yüklenip getirerek onu satması ve Allah’ın bu sebeple onun yüzsuyunu koruması, verseler de vermeseler de insanlardan bir şeyler dilenmesinden çok hayırlıdır.”
Kaynak: Buhârî, Zekât 50, 53; Büyû‘ 15, Müsâkât 13. Ayrıca Bk. Nesâî, Zekât 85; İbni Mâce, Zekât 25
Konu: Genel
541-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden herhangi birinizin sırtına bir bağ odun yüklenip satması, herhangi bir kişiden dilenmesinden hayırlıdır. O da ya verir, yahud vermez.”
Kaynak: Buhârî, Zekât 50, 53; Müslim, Zekât 106. Ayrıca Bk. Tirmizî, Zekât 28
Konu: Genel
542-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Davud aleyhisselâm ancak elinin emeğiyle kazandığını yerdi.”
Kaynak: Buhârî, Büyû’ 15
Konu: Genel
543-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Zekeriyyâ aleyhisselâm marangozdu.”
Kaynak: Müslim, Fezâil 169. Ayrıca Bk. İbni Mâce, Ticârât 5
Konu: Genel
544-)
Mikdâm İbni Ma’dîkerib radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hiçbir kimse, asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir. Allah’ın Peygamberi Dâvûd aleyhisselâm da kendi elinin emeğini yerdi.”
Kaynak: Buhârî, Büyû’ 15, Enbiyâ 37
Konu: Genel
545-)
İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ancak iki kişiye gıbta edilir:
Allah’ın verdiği malı hak yolunda harcamayı başaran kimse.
Yine Allah’ın kendisine verdiği ilim ve hikmet ile yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse.”
Kaynak: Buhârî, İlim 15, Zekât 5, Ahkâm 3, Temennî 5, İ’tisâm 13, Tevhîd 45; Müslim, Müsâfirîn 268
Konu: Genel
546-)
İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ashabına:
- “Hanginize mirasçısının malı, kendi malından daha sevimlidir?” diye sordu. Onlar :
- Ey Allah’ın Resûlü! Hepimiz malımızı herşeyden fazla severiz, dediler.
Hz. Peygamber de:
- “Kişinin kendi malı hayır yaparak önceden gönderdiği, mirasçısının malı ise, harcamayıp geriye bıraktığıdır!” buyurdu.
Kaynak: Buhârî, Rikak 12
Konu: Genel
547-)
Adî İbni Hâtim radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yarım hurma ile de olsa cehennemden korunun!”
Kaynak: Buhârî, Zekât 9, 10, Menâkıb 25, Rikak 49, 51, Edeb 34, Tevhîd 36; Müslim, Zekât 66-68. Ayrıca Bk. Tirmizî, Kıyâmet 1, Zühd 37; Nesâî, Zekât 63, 64; İbni Mâce, Mukaddime 13; Zekât 28
Konu: Genel
548-)
Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şey istendiği zaman asla “yok” demezdi.
Kaynak: Buhârî, Edeb 39; Müslim, Fezâil 56
Konu: Genel
549-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her sabah iki melek iner. Biri:
-Ya Rabb! İyilik edene malının karşılığını (halef) ver, der. Diğeri de:
-Ya Rabb!. Cimrilik edenin malını telef et, diye dua eder.”
Kaynak: Buhârî, Zekât 27; Müslim, Zekât 57
Konu: Genel
550-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğne göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah Teâlâ şöyle buyurdu” demiştir:
“Ey âdemoğlu! (Allah için) infak et ki, sana da infak olunsun!”
Kaynak: Buhâri, Tefsîru Sûre (11) 2; Nefekât 1; Tevhid 35; Müslim, Zekât 36, 37. Ayrıca Bk. İbni Mâce, Keffârât 15
Konu: Genel
551-)
Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre bir kimse Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
- Müslümanın hangi ameli daha hayırlıdır? diye sordu. Hz. Peygamber de:
- “Tanıdık tanımadık herkese yemek yedirmen ve selâm vermendir” buyurdu.
Kaynak: Buhârî, Îmân 6, 20; İsti’zân 9, 19; Müslim, Îmân 63. Ayrıca Bk. Nesâî, Îmân 12; İbni Mâce, Et’ime 1.
Konu: Genel