Riyâzu's Sâlihîn Hadis Kitabı
1402-)
Evs İbni Evs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- "Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çokça salâtü selâm getiriniz; zira sizin salâtü selâmlarınız bana sunulur” buyurunca, ashâb-ı kirâm:
- Yâ Resûlallah! Vefat ettiğin ve senden hiçbir eser kalmadığı zaman salâtü selâmlarımız sana nasıl sunulur? diye sordular.
Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm:
- "Allah Teâlâ peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi toprağa haram kıldı" buyurdu.
Kaynak: Ebû Dâvûd, Salât 201, Vitir 26. Ayrıca Bk. Nesâî, Cum`a 5; İbni Mâce, İkamet 79, Cenâiz 65
Konu: Genel
1403-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimse perişan olsun.”
Kaynak: Tirmizî, Daavât 101
Konu: Genel
1404-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kabrimi bayram yeri haline çevirmeyiniz. Bana salâtü selâm getiriniz. Zira nerede olursanız olun sizin salâtü selâmınız bana ulaşır.”
Kaynak: Ebû Dâvûd, Menâsik 97
Konu: Genel
1405-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse bana salâtü selâm getirdiği zaman, onun selâmını almam için Allah Teâlâ ruhumu iade eder.”
Kaynak: Ebû Dâvûd, Menâsik 96. Ayrıca Bk. Ahmed İbni Hanbel, müsned, Iı, 527
Konu: Genel
1406-)
Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cimri, yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimsedir.”
Kaynak: Tirmizî, Daavât, 101. Ayrıca Bk. Ahmed İbni Hanbel, müsned, I, 201
Konu: Genel
1407-)
Fedâle İbni Ubeyd radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazdan sonra Allah’a hamd etmeden, Peygamber aleyhisselâm’a salâtü selâm getirmeden dua eden bir adamı işitti. Bunun üzerine:
“Bu adam acele etti” buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı. Ona veya bir başkasına şöyle buyurdu: “Biriniz dua edeceği zaman önce Allah Teâlâ’ya hamdü senâ etsin, sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e salâtü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin.”
Kaynak: Ebû Dâvûd, Vitir 23. Ayrıca Bk. Tirmizî, Daavât 65; Nesâî, Sehv 48
Konu: Genel
1408-)
Ebû Muhammed Kâ‘b İbni Ucre radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza gelmişti. Kendisine:
- Yâ Resûlallah! Sana nasıl selâm vereceğimizi öğrendik, sana nasıl salavât getireceğiz? diye sorduk. O da şöyle buyurdu:
- “Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd. Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de rahmet et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin. Allahım! İbrâhim’in âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz.”
Kaynak: Buhârî, Daavât 32, Tefsîru Sûre (33), 10; Müslim, Salât 66. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Salât 179; Tirmizî, Vitir 20; Nesâî, Sehv 51; İbni Mâce, İkâme 25
Konu: Genel
1409-)
Ebû Mes‘ûd el-Bedrî radıyallahu anh şöyle dedi:
Biz Sa‘d İbni Ubâde radıyallahu anh ile birlikte otururken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi. Beşîr İbni Sa‘d ona:
- Yâ Resûlallah! Allah Teâlâ sana salavât getirmemizi emretti. Sana nasıl salâtü selâm getireceğiz? diye sordu.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sükût buyurdu. Sükûtun uzaması sebebiyle biz içimizden, keşke sormasaydı, diye geçirdik. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
- “Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli İbrâhîm, ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de rahmet et. Allahım! İbrâhim’in âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz. Selâm ise bildiğiniz gibidir.”
Kaynak: Müslim, Salât 65. Ayrıca Bk. Tirmizî, Tefsîru Sûre (33), 23
Konu: Genel
1410-)
Ebû Humeyd es-Sâ‘idî radıyallahu anh şöyle dedi:
Ashâb-ı kirâm:
- Yâ Resûlallah! Sana nasıl salavât getireceğiz? diye sordular. Şöyle buyurdu:
- “Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ salleyte alâ İbrâhîm, ve bârik alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ bârekte alâ İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e, hanımlarına ve zürriyetine de rahmet et. İbrâhim’e hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e, hanımlarına ve zürriyetine de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin,deyiniz.”
Kaynak: Buhârî, Enbiyâ 10, Daavât 33; Müslim, Salât 69. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Salât 179; Nesâî, Sehv 54; İbni Mâce, İkâme 25
Konu: Genel
1411-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dile hafif, mîzana konduğunda ağır gelen ve Rahmân olan Allah’ı hoşnut eden iki cümle vardır: Sübhânallahi ve bi-hamdihî sübhânallahi’l-azîm: Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim. Ben Yüce Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tekrar tenzih ederim”
Kaynak: Buhârî, Daavât 65, Eymân 19, Tevhîd 58; Müslim, Zikir 31. Ayrıca Bk. Tirmizî, Daavât 60; İbni Mâce, Edeb 56
Konu: Genel
1412-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber demek, benim için, üzerine güneş doğan her şeyden daha kıymetlidir.”
Kaynak: Müslim, Zikir 32. Ayrıca Bk. Tirmizî, Daavât 128
Konu: Genel
1413-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi:
“Bir kimse her gün yüz defa, lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, derse, on köle âzâd etmiş kadar sevap kazanır; ona yüz iyilik sevabı yazılır; yüz günahı bağışlanır; bu zikir o gün akşama kadar o kimsenin şeytandan korunmasını sağlar. Bu zikri ondan daha fazla tekrarlayan kimse dışında hiç kimse daha faziletli bir iş yapmamış olur”. Resûl-i Ekrem sözüne şöyle devam etti: “Bir kimse günde yüz defa sübhânallâhi ve bi-hamdihî derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır.
Kaynak: Buhârî, Bed’ü’l-halk 11; Daavât 64, 65; Müslim, Zikir 28. Ayrıca Bk. Tirmizî, Daavât 59, 62; İbni Mâce, Duâ 14
Konu: Genel
1414-)
Ebû Eyyûb el-Ensârî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse on defa, lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, derse, İsmâil aleyhisselâm’ın soyundan dört kimseyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevap kazanır.”
Kaynak: buhârî, Daavât 64; Müslim, Zikir 30. Ayrıca Bk. Tirmizî, Daavât 103
Konu: Genel
1415-)
Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
“Allah’ın en çok hoşlandığı sözü sana bildireyim mi? Allah’ın en çok hoşlandığı söz, sübhânallahi ve bi-hamdihî demektir”, buyurdu.
Kaynak: Müslim, Zikir 85
Konu: Genel
1416-)
Ebû Mâlik el-Eş’arî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Temizlik imanın yarısıdır. el-Hamdü lillâh duası mizanı, sübhânallahi ve’l-hamdü lillâhi zikri ise yer ile göklerin arasını sevap ile doldurur.”
Kaynak: Müslim, Tahâret 1. Ayrıca Bk. Tirmizî, Daavât 86
Konu: Genel
1417-)
Sa‘d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir bedevî Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek:
- Bana söyleyeceğim bir zikir öğret, dedi.
Resûl-i Ekrem ona şu zikri okumasını tavsiye etti:
- “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, Allâhü ekber kebîran ve’l-hamdü lillâhi kesîrâ ve sübhânallâhi Rabbi’l-âlemîn, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-Azîzi’l-Hakîm: Tek olan Allah’tan başka ilâh ve O’nun bir eşi ve benzeri de yoktur. Kudreti ve saltanatıyla Allah en büyüktür. Bitip tükenmeyen hamd O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Azîz ve Hakîm olan Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.”
Bedevî:
- Bunlar Rabbim için söyleyeceğim dua ve zikirlerdir. Kendim için ne söylemeliyim? dedi.
Resûl-i Ekrem:
- “Allâhümmağfir lî verhamnî vehdinî verzuknî: Allahım, beni bağışla, bana merhamet et, rızânı kazandıracak işler yaptır ve bana hayırlı rızık ver, de” buyurdu.
Kaynak: Müslim, Zikir 33-36
Konu: Genel
1418-)
Sevbân radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem selâm verip namazdan çıkınca üç defa istiğfâr eder ve “Allâhumme ente’s-selâm ve minke’s-selâm tebârekte yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm: Allahım selâm sensin. Selâmet ve esenlik sendendir. Ey azamet ve kerem sahibi Allahım, sen hayır ve bereketi çok olansın” derdi.
Hadisin râvilerinden biri olan Evzâî’ye:
- İstiğfâr nasıl yapılır? diye sorulunca:
- Estağfirullah, estağfirullah demektir, dedi.
Kaynak: Müslim, Mesâcid 135, 136. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Vitir 25; Tirmizî, Salât 108; Nesâî, Sehv 81, 82; İbni Mâce, İkame 32
Konu: Genel
1419-)
Muğîre İbni Şu‘be radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem selâm verip namazdan çıkınca şu duayı okurdu:
“Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr. Allâhumme lâ mâni‘a li-mâ a‘tayte ve lâ mu‘tıye li-mâ mena‘te velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü: Allah’tan başka ilâh yoktur, yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter. Allahım! Senin verdiğine engel olacak, vermediğini de verecek bir kimse yoktur. Senin lutfun olmadan hiçbir zengine serveti fayda vermez.”
Kaynak: Buhârî, Ezân 155, İ‘tisâm 3, Kader 12, Daavât 18; Müslim, Mesâcid 137, 138.
Konu: Genel
1420-)
Abdullah İbni’z-Zübeyr radıyallahu anh namazdan sonra selâm verince her defasında şöyle derdi:
“Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr; lâ havle velâ kuvvete illâ billâh; lâ ilâhe illallahu velâ na‘büdü illâ iyyâh; lehü’n-ni‘metü ve lehü’l-fazlu ve lehü’s-senâü’l-hasen; lâ ilâhe illallahu muhlisîne lehü’d-dîne velev kerihe’l-kâfirûn: Allah’tan başka ilâh yoktur; yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir. Allah’tan başka ibadete lâyık bir ilâh yoktur. Biz yalnız O’na ibadet ederiz. Sahip olduğumuz nimet ve lutuf O’nundur. En güzel medh ü senâ O’na yakışır. Kâfirler hoşlanmasa bile, bütün samimiyetimizle, Allah’tan başka ilâh yoktur, deriz”.
Abdullah İbni’z-Zübeyr, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in her namazdan sonra bu sözlerle zikrettiğini söyledi.
Kaynak: Müslim, Mesâcid 139, 140. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Vitir 25; Nesâî, Sehv 34
Konu: Genel
1421-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Mekke'den Medine'ye hicret eden müslümanların fakirleri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e gelerek şöyle dediler:
- Varlıklı müslümanlar cennetin en yüksek derecelerini ve ebedî nimetleri alıp götürdüler. Bizim kıldığımız namazları onlar da kılıyorlar. Tuttuğumuz oruçları onlar da tutuyorlar. Fazla malları olduğu için hac ve umre yapıyorlar, cihad ediyorlar ve sadaka veriyorlar, biz veremiyoruz.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem onlara:
- "Sizden önde gidenlere yetişebileceğiniz, sizden sonra gelenleri geçebileceğiniz, sizin yaptığınızı yapanlar dışında herkesten üstün olacağınız bir şeyi haber vereyim mi?" diye sordu.
- Evet, söyle yâ Resûlallah! dediler.
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
- "Her namazın ardından otuz üçer defa Allah’ı tesbih eder, O’na hamdeder ve tekbir getirirsiniz.”
Hadisi Ebû Hureyre’den rivayet eden Ebû Sâlih’in söylediğine göre, sahâbîler bu zikirleri nasıl okuyacaklarını sorunca Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
“Her birinden otuz üçer defa olmak üzere sübhânallah, elhamdülillah, Allâhü ekber, dersiniz."
Kaynak: Buhârî, ezân 155; daavât 18; müslim, mesâcid 142.
Konu: Genel
1422-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her namazdan sonra kim otuz üç defa sübhânallah, otuz üç defa elhamdülillâh, otuz üç defa Allâhü ekber der, yüze tamamlamak için de lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr: Allah’tan başka ilâh yoktur; yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter” derse, günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile affedilir.”
Kaynak: Müslim, Mesâcid 146.
Konu: Genel
1423-)
Kâ‘b İbni Ucre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Farz namazların ardından okunan zikirleri okuyan -veya bunları yapan- kimse hiçbir zaman zarara uğramaz. Bunlar otuz üç defa sübhânallah, otuz üç defa elhamdülillâh, otuz dört defa Allâhü ekber demektir.”
Kaynak: Müslim, Mesâcid 144, 145. Ayrıca Bk. Tirmizî, Daavât 25; Nesâî, Sehv 92
Konu: Genel
1424-)
Sa‘d İbni Ebû Vakkas radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazlardan sonra şu duayı okuyarak Allah’a sığınırdı:
“Allâhumme innî eûzü bike mine’l-cübni ve’l-buhl, ve eûzü bike min en uredde ilâ erzeli’l-ömr, ve eûzü bike min fitneti’d-dünyâ, ve eûzü bike min fitneti’l-kabr: Allahım! Korkaklıktan, cimrilikten sana sığınırım. Erzel-i ömürden sana sığınırım. Dünya fitnesinden sana sığınırım. Kabir fitnesinden sana sığınırım.”
Kaynak: Buhârî, Cihâd 25, Daavât 37, 41, 44. Ayrıca Bk. Müslim, Zikir 50, 52; Nesâî, İstiâze 5, 6, 27, 39; İbni Mâce, Duâ 3
Konu: Genel
1425-)
Muâz radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onun elinden tuttu ve:
“Muâz! Vallahi seni gerçekten seviyorum” buyurdu. Sonra sözüne şöyle devam etti: “Muâz! Her namazdan sonra şu duayı mutlaka okumanı tavsiye ediyorum: Allâhumme einnî alâ zikrike ve şükrike ve hüsni ibâdetik: Allahım! Seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana lâyık ibadet etmek için bana yardım eyle!.”
Kaynak: Ebû Dâvûd, Vitir 26. Ayrıca Bk. Nesâî, Sehv 60
Konu: Genel
1426-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz namazda tahiyyâtı bitirdiği zaman, dört şeyden Allah’a sığınarak şöyle desin: Allâhumme innî eûzü bike min azâbi cehennem ve min azâbi’l-kabr ve min fitneti’l-mahyâ ve’l-memât ve min şerri fitneti’l-mesîhi’d-deccâl: Allahım, cehennem azâbından ve kabir azâbından, hayat ve ölüm fitnesinden, kör deccâlin fitnesine uğramaktan sana sığınırım.”
Kaynak: Müslim, Mesâcid 128. Ayrıca Bk. Müslim, Mesâcid 130-134; Ebû Dâvûd, Salât 149, 179; Nesâî, Sehv 64
Konu: Genel
1427-)
Ali radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazda, teşehhüd ile selâm arasında yaptığı duayı şöyle diyerek bitirirdi:
“Allâhümmağfirlî mâ kaddemtü vemâ ahhartü, vemâ esrartü vemâ a‘lentü, vemâ esraftü, vemâ ente a‘lemü bihî minnî, ente’l-mukaddimü ve ente’l-muahhir, lâ ilâhe illâ ente: Allahım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senden başka ilâh yoktur.”
Kaynak: Müslim, Müsâfirîn 201, Zikir 70.
Konu: Genel
1428-)
Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem rükû ve secdede şu duayı çok okurdu:
“Sübhâneke’llâhümme rabbenâ ve bi-hamdik. Allâhümm’ağfir lî: Allahım! Yüce Rabbimiz! Seni ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve sana hamdederim. Allahım! Beni bağışla.”
Kaynak: Buhârî, Ezân 123, 139; Megâzî 5, Tefsîru Sûre (110), 1; Müslim, Salât 217.
Konu: Genel
1429-)
Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem rükû ve secdede iken:
“Sübbûhün kuddûsün Rabbü’l-melâiketi ve’r-rûh: Allahım! Sen ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tamamıyla münezzehsin. Sen bütün kusurlardan ve noksanlardan tamamıyla arınmışsın, mukaddessin. Sen meleklerin ve Rûh’un Rabbisin” derdi.
Kaynak: Müslim, Salât 223.
Konu: Genel
1430-)
İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Rükûda âlemlerin Rabbine tâzim ediniz. Secdede ise dua etmeye çalışınız; çünkü oradaki duanızın kabul olma şansı daha fazladır.”
Kaynak: Müslim, Salât 207
Konu: Genel
1431-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu sebeple secdede çok dua etmeye bakın!”
Kaynak: Müslim, Salât 215.
Konu: Genel
1432-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem secdede şöyle dua ederdi:
“Allâhümmağfirlî zenbî küllehû, dikkahû ve cillehû, ve evvelehû ve âhirehû, ve alâniyetehû ve sirrehû: Allahım! Günahımın hepsini, küçüğünü, büyüğünü, öncesini, sonrasını, açığını, gizlisini bana bağışla!”
Kaynak: Müslim, Salât 219.
Konu: Genel
1433-)
Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Bir gece Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in yanımda olmadığını farkettim, karanlıkta el yordamıyla bakınmaya çalıştım. Bir de baktım ki, rükûda -veya secde halinde-:
“Sübhâneke ve bi-hamdik, lâ ilâhe illâ ente: Ben seni ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve sana hamdederim. Senden başka ibadete lâyık ilâh yoktur” diye zikrediyor.
Kaynak: Müslim, Salât 221.
Konu: Genel
1434-)
Sa‘d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında bulunuyorduk. Bize:
- “Sizden biri her gün bin sevap kazanmaktan âciz midir?” diye sordu. Yanında oturanlardan biri:
- Bir kimse her gün bin sevabı nasıl kazanır? diye sordu. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
- “Yüz defa sübhânallah der, ona bin iyilik yazılır veya bin günahı bağışlanır.”
Kaynak: Müslim, Zikir 37.
Konu: Genel
1435-)
Ebû Zer radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Her birinizin her bir eklemi için günde bir sadaka vermesi gerekir. İşte bu sebeple her tesbih bir sadaka, her hamd bir sadaka, her tehlîl (lâ ilâhe illallah demek) bir sadaka, her tekbîr bir sadaka, iyiliği tavsiye etmek sadaka, kötülükten sakındırmak sadakadır. Kuşluk vakti kılınan iki rek`at namaz bunların yerini tutar."
Kaynak: Müslim, Müsâfirîn 84, Zekât 56.
Konu: Genel
1436-)
Mü’minlerin annesi Cüveyriye Binti’l-Hâris radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bir gün sabah namazını kıldıktan sonra, Hazret-i Cüveyriye namaz kıldığı yerde oturmakta iken erkenden evden çıktı. Kuşluk vakti tekrar eve döndü. Cüveyriye radıyallahu anhâ’nın hâlâ yerinde oturmakta olduğunu görünce:
- “Yanından ayrıldığımdan beri hep burada oturup zikirle mi meşgul oldun?” diye sordu. O da:
- Evet, diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
- “Senin yanından ayrıldıktan sonra üç defa söylediğim şu dört cümle, senin sabahtan beri söylediğin zikirlerle tartılacak olsa, sevap bakımından onlara eşit olur: Subhânallâhi ve bi-hamdihî adede halkihî ve rızâ nefsihî ve zinete arşihî ve midâde kelimâtihî: Yarattıkları sayısınca, kendisinin hoşnut olduğunca, arşının ağırlığınca ve bitip tükenmeyen kelimeleri adedince ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim.”
Müslim, Zikir 79. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 24
Müslim’in diğer bir rivayeti şöyledir:
“Subhânallâhi adede halkıhî, subhânallâhi rızâ nefsihî, subhânallâhi zinete arşihî, subhânallâhi midâde kelimâtihî
Müslim, Zikir 79. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 56
Tirmizî’nin rivayeti ise şöyledir:
“Sana okuyacağın bir zikir öğreteyim mi? Subhânallâhi adede halkıhî, subhânallâhi adede halkıhî, subhânallâhi adede halkıhî; subhânallahi rızâ nefsihî, subhânallahi rızâ nefsihî, subhânallahi rızâ nefsihî; subhânallahi zinete arşihî, subhânallahi zinete arşihî, subhânallahi zinete arşihî; subhânallahi midâde kelimâtihî, subhânallahi midâde kelimâtihî, subhânallahi midâde kelimâtihî, dersin.”
Kaynak: Tirmizî, Daavât 104.
Konu: Genel
1437-)
Ebû Mûsâ el-Eş‘arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Rabbini zikredenle etmeyenin farkı, diriyle ölünün farkı gibidir.”
Buhârî, Daavât 66
Müslim ise bu hadisi şöyle rivayet etmiştir:
“İçinde Allah’ın anıldığı ev ile Allah’ın anılmadığı evin farkı, diriyle ölünün farkı gibidir.”
Kaynak: Müslim, müsâfirîn 211
Konu: Genel
1438-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: Ben kulumun beni düşündüğü gibiyim. Beni zikrettiği zaman onunla beraberim. Eğer beni yalnız başına anarsa, ben de onu yalnız anarım. Şayet beni bir toplulukla beraber anarsa, ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım.”
Kaynak: Buhârî, Tevhîd 15; Müslim, Zikir 2, 19, 50; Tevbe 1.
Konu: Genel
1439-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Müferridler öne geçti” buyurdu. Bunun üzerine sahâbîler:
- Müferridler ne demektir, yâ Resûlallah? diye sordular. Resûl-i Ekrem de:
- “Allah’ı çok anan erkeklerle kadınlardır” buyurdu.
Kaynak: Müslim, Zikir 4.
Konu: Genel
1440-)
Câbir radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:
“Zikrin en faziletlisi lâ ilâhe illallah’tır.”
Kaynak: Tirmizî, Daavât 9.
Konu: Genel
1441-)
Abdullah İbni Büsr radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’e hitâben:
- Yâ Resûlallah! İslâmiyet’in emirleri çoğaldı. Bana sıkı sıkıya yapışacağım bir şey söyle, dedi. O da:
- “Dilin hep Allah’ı zikretsin!” buyurdu.
Kaynak: Tirmizî, Daavât 4.
Konu: Genel
1442-)
Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse sübhânallahi ve bi-hamdihî: Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim, derse, cennette onun için bir hurma ağacı dikilir.”
Kaynak: Tirmizî, Daavât 60.
Konu: Genel
1443-)
İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İsrâ gecesinde İbrâhim aleyhisselâm’a rastladım. Bana şunu söyledi: Yâ Muhammed! Ümmetine benden selâm söyle ve onlara cennetin toprağının çok güzel, suyunun tatlı, arazisinin son derece geniş ve dümdüz, ağaçlarının da sübhânallahi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber’den ibaret olduğunu haber ver.”
Kaynak: Tirmizî, Daavât 59
Konu: Genel
1444-)
Ebü’d-Derdâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashâbına:
- “Size en hayırlı, Allah katında en değerli, derecenizi en fazla yükseltecek, sizin için sadaka olarak altın ve gümüş dağıtmaktan daha kazançlı, düşmanla karşılaşıp da sizin onların boynunu vurmanızdan, onların da sizi öldürmesinden daha çok sevap getirecek amelin ne olduğunu haber vereyim mi? diye sordu. Onlar da:
- Evet, söyle dediler. Resûl-i Ekrem de:
- “Allah Teâlâ’yı zikretmektir” buyurdu.
Kaynak: Tirmizî, Daavât 6.
Konu: Genel
1445-)
Sa’d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh’in rivayet ettiğine göre, kendisi bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber, önündeki hurma çekirdekleriyle veya çakıl taşlarıyla tesbih çeken bir kadının yanına girdi. Peygamber aleyhisselâm kadına:
“Bundan daha kolayını -veya daha faziletlisini- sana haber vereyim mi?” diye sorduktan sonra şöyle buyurdu: “Sübhânallahi adede mâ halaka fi’s-semâi ve sübhânallahi adede mâ halaka fi’l-ard ve sübhânallahi adede mâ beyne zâlike ve sübhânallahi adede mâ hüve hâlik: Ben Allah’ı gökyüzünde yarattıkları sayısınca ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzîh ederim. Ben Allah’ı yeryüzünde yarattıkları sayısınca ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzîh ederim. Ben Allah’ı yerle gök arasında yarattıkları sayısınca ulûhiyetine yakışmayan sıfatlardan tenzîh ederim. Ben Allah’ı bundan sonra yaratacakları sayısınca ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzîh ederim, de. Allahu ekber’i de böyle, elhamdülillâh’ı da böyle, lâ ilâhe illallah’ı da böyle, lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ı da böyle söylersin.”
Kaynak: Tirmizî, Daavât 113.
Konu: Genel
1446-)
Ebû Mûsâ radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana hitâben:
- “Cennet hazinelerinden bir hazineyi sana bildireyim mi?” buyurdu. Ben de:
- Evet, Yâ Resûlallah, bildir, dedim. Şöyle buyurdu:
- “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh: Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.”
Kaynak: Buhârî, Megâzî 38, Daavât 50, Kader 7, Tevhîd 9; Müslim, Zikir 44-46.
Konu: Genel
1447-)
Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Allah Teâlâ’yı her halinde zikrederdi.
Kaynak: Müslim, Hayz 117. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Tahâret 9; Tirmizî, Daavât 9; İbni Mâce, Tahâret 11
Konu: Genel
1448-)
İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz eşiyle birleşeceği zaman, ‘bismillâh, Allâhumme cennibne’ş-şeytâne ve cennibi’ş-şeytâne mâ razaktenâ: Allahım! Şeytanı bizden ve bize vereceğin çocuktan uzaklaştır’ derse ve bu beraberlikten çocukları olursa, şeytan ona zarar veremez.”
Kaynak: Buhârî, Vudû’ 8, Bed’ü’l-halk 11, Nikâh 66, Daavât 54, Tevhîd 13; Müslim, Nikâh 116.
Konu: Genel
1449-)
Huzeyfe ve Ebû Zer radıyallahu anhümâ şöyle dediler:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yatağına yattığı zaman: “Bismike’llâhümme ahyâ ve emût: Allahım! Senin ismini anarak ölür, dirilirim (uyur, uyanırım)” derdi. Uykudan uyanınca da: “Elhamdülillâhillezî ahyânâ ba‘de mâ emâtenâ ve ileyhi’n-nüşûr: Bizi öldükten sonra dirilten Allah’a hamdolsun. Yeniden diriltip huzurunda toplayacak olan da O’dur” derdi.
Kaynak: Tirmizî, Daavât 28.
Konu: Genel
1450-)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ’nın yollarda dolaşıp zikredenleri tesbit eden melekleri vardır. Bunlar Cenâb-ı Hakk’ı zikreden bir topluluğa rastladıkları zaman birbirlerine “Gelin! Aradıklarınız burada!” diye seslenirler ve o zikredenleri dünya semâsına varıncaya kadar kanatlarıyla çevirip kuşatırlar. Bunun üzerine Allah Teâlâ, meleklerden daha iyi bildiği halde yine de onlara:
- “Kullarım ne diyor?” diye sorar. Melekler:
- Sübhânallah diyerek seni ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih ediyorlar, Allâhü ekber diye tekbir getiriyorlar, sana hamdediyorlar ve senin yüceliğini dile getiriyorlar, derler. Konuşma şöyle devam eder:
- “Peki onlar beni gördüler mi ki?”
- Hayır, vallahi seni görmediler.
- “Beni görselerdi ne yaparlardı?”
- Şayet seni görselerdi sana daha çok ibadet ederler, şânını daha fazla yüceltirler, ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni daha çok tenzih ederlerdi.
- “Kullarım benden ne istiyorlar?”
- Cennet istiyorlar.
- “Cenneti görmüşler mi?”
- Hayır, yâ Rabbi! Vallahi onlar cenneti görmediler.
- “Ya cenneti görseler ne yaparlardı?”
- Şayet cenneti görselerdi onu büyük bir iştiyakla isterlerdi, onu elde etmek için büyük gayret sarfederlerdi.
- Bunlar Allah’a neden sığınıyorlar?”
- Cehennemden sığınıyorlar.
- “Peki cehennemi gördüler mi?”
- Hayır, vallahi onlar cehennemi görmediler.
- “Ya görseler ne yaparlardı?”
- Şayet cehennemi görselerdi ondan daha çok kaçarlar, ondan pek fazla korkarlardı.
Bunun üzerine Allah Teâlâ meleklerine:
- “Sizi şahit tutarak söylüyorum ki, ben bu zikreden kullarımı bağışladım” buyurur. Meleklerden biri:
- Onların arasında bulunan falan kimse esasen onlardan değildir. O buraya bir iş için gelip oturmuştu, deyince Allah Teâlâ şöyle buyurur:
- “Orada oturanlar öyle iyi kimselerdir ki, onların arasında bulunan kötü olmaz.”
Buhârî, Daavât 66. Ayrıca bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 251-252, 358-359
Müslim’in bir rivayeti şöyledir:
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ’nın diğer meleklerden ayrı, sadece zikir meclislerini tesbit etmek üzere dolaşan melekleri vardır. Allah’ın zikredildiği bir meclis buldular mı, o kimselerin aralarına otururlar ve diğer melekleri oraya çağırarak cemaatin arasındaki boş yerleri ve oradan dünya semasına kadar olan mesafeyi kanatlarıyla doldururlar. Zikredenler dağılınca onlar da semâya çıkarlar. Allah Teâlâ daha iyi bildiği halde onlara:
- “Nereden geldiniz?” diye sorar. Melekler de:
- Yeryüzündeki bazı kullarının yanından geldik. Onlar Sübhânallah diyerek ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni tenzih ediyorlar, Allâhü ekber diye tekbir getiriyorlar, lâ ilâhe illallah diyerek seni tehlil ediyorlar, elhamdülillâh diyerek sana hamdediyorlar ve senden istiyorlar, derler. (Konuşma şöyle devam eder):
- “Benden ne istiyorlar?”
- Cennetini istiyorlar.
- “Cennetimi gördüler mi?”
- Hayır, yâ Rabbi, görmediler.
- “Ya cenneti görseler ne yaparlardı?”
- Senden güvence isterlerdi.
- Benden neden dolayı güvence isterlerdi?”
- Cehenneminden yâ Rabbi.
- “Peki benim cehennemimi gördüler mi?”
- Hayır, görmediler.
- “Ya görseler ne yaparlardı?”
- Senden kendilerini bağışlamanı dilerlerdi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ şöyle buyurur:
- “Ben onları affettim. İstediklerini onlara bağışladım. Güvence istedikleri konuda onlara güvence verdim.
Bunun üzerine melekler:
- Yâ Rabbi, çok günahkâr olan falan kul onların arasında bulunuyor. Oradan geçerken aralarına girip oturdu, derler. O zaman Allah Teâlâ şöyle buyurur:
- “Onu da bağışladım. Onlar öyle bir topluluktur ki, onların arasında bulunan kötü olmaz.”
Kaynak: Müslim, Zikir 25. Ayrıca Bk. Tirmizî, Daavât 129
Konu: Genel
1451-)
Ebû Hureyre ile Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir topluluk Allah’ı zikretmek üzere bir araya gelirse melekler onların etrafını sarar; Allah’ın rahmeti onları kaplar; üzerlerine sekînet iner ve Allah Teâlâ onları yanında bulunanlara över.”
Kaynak: Müslim, Zikr 39, 38. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Vitir 14; Tirmizî, Daavât 7; İbni Mâce, Mukaddime 17
Konu: Genel