Genel ile İlgili Hadisler

31-) îbni Ömer (r.a.) rivayet ediyor ki: Davet edildiğinizde icabet edin.

Kaynak: Buhan, Nikâh: 74; Müslim, Nikâh: 99,102,104; Tirmizî,nikâh: 12; Müsned, 2:68,127.
Konu: Genel
31-) Suheyb (-i Rûmî) radıyallâhü anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden önceki ümmetler içinde bir padişah, bir de onun sihirbazı vardı. Bu sihirbaz yaşlanınca, padişaha: - “Ben yaşlandım, bana genç birini göndersen de ona sihirbazlığı öğretsem” dedi. Padişah da ona bir genç gönderdi. Gencin yolu üzerinde bir rahip bulunmaktaydı. Genç ona uğradı, yanında oturdu ve konuşmalarını dinledi, beğendi. Sihirbaza her gittiğinde rahibe uğrar ve yanında bir süre kalırdı. Sihirbaz ona “niçin geç kaldın?” diye kızar ve döğerdi. Delikanlı bu durumu rahibe şikâyet etti. O da şöyle dedi: - Sihirbazdan korktuğunda, “evdekiler alıkoydular”de; âilenden çekindiğinde de “sihirbaz alıkoydu” de. Genç, durumu böylece idare edip giderken, bir gün yolda insanların gelip geçmesine engel olan büyük ve yırtıcı bir hayvana rastladı ve kendi kendine “Sihirbazın mı yoksa râhibin mi daha üstün olduğunu işte şimdi öğreneceğim” diyerek bir taş aldı ve “Ey Allahım, rahibin yaptıklarını sihirbazın yaptıklarından daha çok seviyorsan, şu hayvanı öldür ki insanlar yollarına devam etsinler” dedi ve taşı hayvana doğru fırlatıp onu öldürdü. Halk da geçip gitti. Daha sonra delikanlı râhibe gelip olayı anlattı. Râhip ona: - Delikanlı! Şimdi artık sen benden daha üstünsün. Zira sen bu gördüğüm mertebeye erişmişsin. Öyle sanıyorum ki, sen yakında bir belâya uğratılacaksın. Böyle bir şey olursa, sakın benim bulunduğum yeri kimseye gösterme! Dedi.  Delikanlı, körleri, alaca hastalığına tutulmuş olanları kurtarır ve diğer hastalıkları da tedâvî ederdi. Padişahın o sıralarda kör olmuş bir yakını bunu duydu, değerli hediyelerle birlikte delikanlıya gitti ve: - Eğer beni tedâvî edersen, bütün bunlar senin olacak dedi. Delikanlı: - Ben kendiliğimden kimseye şifâ veremem. Şifayı ancak Allah Teâlâ verir. Eğer sen Yüce Allah’a inanırsan, ben ona dua ederim, o da (dilerse) sana şifa verir, dedi. Adam iman etti. Allah Teâlâ da ona şifa verdi. Adam eskiden olduğu gibi padişahın yanına gelip meclisteki yerini aldı. Padişah: - Senin gözünü kim iyi etti? diye sordu. O da: - Rabbim, dedi. Bu defa Padişah: - Senin benden başka rabbin mi var? diye gürledi. Adam: - Benim de senin de rabbin Allah Teâlâ’dır, dedi.  Bunun üzerine sinirlenen padişah adamı tutuklattı ve gencin yerini gösterinceye kadar ona işkence ettirdi. Sonuçta adam gencin yerini söyledi. Delikanlı getirildi. Padişah ona: - Delikanlı, demek senin sihirbazlığın körleri ve alacaları iyi edecek dereceye ulaşmış. Duydum ki sen epeyce işler yapıyormuşsun, öyle mi? diye sordu. Delikanlı: - Hayır, ben kimseye şifa veremem. Şifa veren Allah Teâlâ’dır dedi. Padişah delikanlıyı tutuklattı ve rahibin yerini gösterinceye kadar ona işkence ettirdi. Neticede rahip getirildi ve kendisine “dininden dön!” denildi. Rahip bu teklife yanaşmadı. Bunun üzerine padişah bir testere getirtip başının tam ortasından rahibi ikiye biçtirdi. Rahibin parçalarının her biri bir yana düştü. Sonra Padişahın adamı getirildi ona da “dininden dön!” denildi. Ancak o da kabul etmedi. Padişah onu da parçalarının her biri bir tarafa düşünceye kadar testere ile başının ortasından ikiye biçtirdi. Daha sonra delikanlı getirildi ve “dininden dön (yoksa öleceksin)” diye tehdit edildi, fakat delikanlı direndi. Padişah delikanlıyı adamlarından bir gruba teslim etti ve onlara şu talimatı verdi:  - Bunu şu dağın tepesine çıkarın, dininden dönerse ne âlâ, değilse, aşağıya yuvarlayın gitsin. Delikanlıyı götürdüler, dağın tepesine çıkardılar. Delikanlı: “Allah’ım, beni bunların elinden nasıl dilersen öylece kurtar!” diye dua etti. Bunun üzerine dağ sarsıldı ve onlar aşağı yuvarlandılar. Delikanlı sapasağlam yürüyerek padişahın yanına döndü. Padişah ona: - Yanındakiler ne oldu? Dedi. Delikanlı da: - Allah beni onların elinden kurtardı, dedi. Bunun üzerine padişah, delikanlıyı adamlarından bir başka gruba teslim etti ve:  - Bunu Kurkur denilen bir gemiye bindirip denizin ortasına götürün. Dininden dönerse ne âlâ, değilse, denize atın gitsin, dedi. Delikanlıyı alıp götürdüler. O: “Allah’ım, beni bunların elinden dilediğin şekilde kurtar!” diye dua etti. Gemi içindekilerle beraber ala-bora oldu, hepsi boğuldu. Delikanlı sağ-salim padişahın yanına döndü. Padişah onu görünce:  - Yanındakiler ne oldu? diye sordu. Delikanlı da: - Allah beni onların elinden kurtardı, dedi ve ilâve etti: - Benim sana söyleyeceklerimi yapmadıkça beni öldüremezsin. Padişah: - Neymiş onlar? Dedi. Delikanlı: - Halkı geniş bir meydanda topla. Beni de bir hurma kütüğüne bağla. Okdanlığımdan bir ok al, yayın tam ortasına koy. Sonra da “Delikanlının rabbinin adıyla de ve at. İşte ancak bunu yaparsan beni öldürebilirsin” dedi. Padişah halkı geniş bir meydanda topladı. Delikanlıyı hurma kütüğüne bağladı. Sonra delikanlının sadağından bir ok aldı, yayına yerleştirdi. “Delikanlının rabbi olan Allah adıyla” deyip oku fırlattı. Ok, delikanlının şakağına isabet etti. Delikanlı elini şakağına koydu ve oracıkta öldü. Bunun üzerine halk: -Biz, delikanlının rabbine iman ettik, dediler. Daha sonra durumu padişaha ileterek: -Gördün mü çekindiğin şey nihâyet başına geldi; halk iman etti, dediler. Bunun üzerine padişah, sokak başlarına büyük hendekler kazılmasını emretti. Hendekler ateşle doldurulmuştu. Padişah: -Bu yeni dinden dönmeyen herkesi, zorla ateşe atın (yahut “onları ateşe girmeye zorlayın”) dedi. Emri yerine getirdiler. En sonunda kucağında çocuğu ile bir kadın geldi, bir ara ateşe girmemek ister gibi yaptı, sendeledi. Çocuk: - “Anneciğim, sık dişini, sabret, çünkü sen hak din üzeresin!” de(mek suretiyle annesini cesaretlendir)di.

Kaynak: Müslim, Zühd 73
Konu: Genel
32-) Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, (çocuğunun) mezarı başında (bağıra-çağıra) ağlayan bir kadının yanından geçti. Ona:  - “Allah’dan kork ve sabret!” buyurdu. Kadın: - Çek git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, senin başına gelmemiştir, dedi. Kadın Hz. Peygamber’i tanıyamamıştı. Kendisine, onun Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem olduğunu söylediler. Bunu duyar duymaz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kapısına koştu, orada kapıcılar yoktu. (Özür beyan etmek üzere Hz. Peygamber’e): - Sizi tanıyamadım, dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de: - “Sabır dediğin, felâketle karşılaştığın ilk anda dayanmaktır” buyurdu.

Kaynak: Buhârî, Cenâiz 32, 43; Ahkâm 11; Müslim, Cenâiz L4-l5. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 23; Tirmizî, Cenâiz 13; Nesâî, Cenâiz 22
Konu: Genel
33-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah Teâlâ şöyle buyurdu demiştir. “Dünyada sevdiği bir dostunu aldığım zaman, (sabredip) ecrini Allah’tan bekleyen mü’min kulumun katımdaki karşılığı cennettir.”

Kaynak: Buhârî, Rikak 6
Konu: Genel
34-) Âişe radıyallahu anhâ’dan rivâyet edildiğine göre, kendisi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tâun hastalığını sormuş, o da şöyle buyurmuştur: “Tâun hastalığı, Allah Teâlâ’nın dilediği kimseleri kendisiyle cezalandırdığı bir çeşit azaptı. Allah onu mü’minler için rahmet kıldı. Bu sebeple tâuna yakalanmış bir kul, başına gelene sabrederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde ikamete devam eder ve başına ancak Allah ne takdir etmişse onun geleceğini bilirse, kendisine şehit sevabı verilir.”

Kaynak: Buhârî, Tıb 31; Ayrıca Bk. Buhârî, Enbiyâ 54; Kader 15; Müslim, Selâm 92-95
Konu: Genel
35-) Enes İbni Mâlik radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir: “Allah Teâlâ buyuruyor ki:  “Kulumu, iki gözünü kör etmekle imtihan ettiğim zaman sabrederse, gözlerine karşılık olarak cenneti veririm.”

Kaynak:  buhârî, Merdâ 7; Ayrıca Bk. Tirmizî, Zühd 58
Konu: Genel
36-) Atâ İbni Ebî Rebâh’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ bana: - Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi? dedi. Ben: - Evet, göster, dedim. İbn Abbâs şöyle dedi: - Şu (iri yarı) siyah kadın var ya! İşte bu kadın (bir gün) Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve: - Beni sara tutuyor ve üstüm başım açılıyor. İyileşmem için Allah’a dua ediniz, dedi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:  -“Eğer sabredeyim dersen, sana cennet vardır. Ama yine de sen istersen, sana şifa vermesi için Allah’a dua ederim” buyurdu. Bunun üzerine kadın: - Ben (hastalığıma) sabrederim. Ancak sar’a tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için dua buyurunuz, dedi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de ona dua etti.

Kaynak: (buhârî, Merdâ 6; Müslim, Birr 54)
Konu: Genel
37-) Ebû Abdurrahman Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, gönderildiği kavim tarafından dövülüp yüzü kanatılan, bir taraftan yüzündeki kanı silen bir taraftan da “Ey Allah’ım, halkımı bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar” diyen bir peygamberi anlatması hâlâ gözlerimin önündedir.

Kaynak: Buhârî Enbiyâ, 54. Ayrıca Bk. Buhârî, Mürteddîn 5; Müslim, Cihâd 104; İbni Mâce, Fiten 23
Konu: Genel
38-) Ebû Saîd ve Ebû Hureyre radıyallahu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar.”

Kaynak: Buhârî, Merdâ1, 3; Müslim, Birr 49
Konu: Genel
39-) Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzûruna vardım. Kendisi sıtmaya yakalanmıştı. - Ey Allah’ın Resûlü! Gerçekten şiddetli bir sıtma nöbetine tutulmuşsunuz, dedim. - “Evet, sizden iki kişinin çekebileceği kadar ızdırab çekmekteyim” buyurdu. - (Herhalde) bu iki kat sevap kazanmanız içindir, dedim.

Kaynak: - “evet, Öyledir. Allah, Ayağına Batan Bir Diken Veya Başına Gelen Daha Büyük Bir Sıkıntıdan Dolayı Müslümanın Günahlarını Bağışlar. O Müslümanın Günahları Ağaç Yaprakları Gibi Dökülür” Buyurdu. (buhârî, Merdâ 3, 13, 16; Müslim, Birr 45)
Konu: Genel
40-) îbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor ki: Allah bid'atçının amelini bid'atmdan vaz geçinceye kadar kabul etmez.

Kaynak: İbni Mâce, Mukaddime: 7.
Konu: Genel
40-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah, hayrını dilediği kişiyi sıkıntıya sokar.”   

Kaynak: Buhârî, Merdâ 1
Konu: Genel
41-) Enes (r.a.) rivayet ediyor ki, Resûl-ü Ekrem (a.s.m.) şöyle buyuruyor: Allah belâ ve musibetlerin mü'min kulunun bedeni üzerinde hâkimiyet kurmasına izin vermez.

Kaynak: Deylemi’nin müsnedü’l-firdevs’inden
Konu: Genel
41-) Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Başına bir musibet geldi diye hiç biriniz ölümü temenni etmesin. Mutlaka böyle bir şey temenni etmek zorunda kalırsa: ‘Allahım, benim için yaşamak hayırlı olduğu sürece beni yaşat, hakkımda ölüm hayırlı olduğu zaman da beni öldür’ desin.”

Kaynak: Buhârî, Merdâ 19; Daavât 30; Müslim, Zikir 10, 13. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 9; Nesâî, Cenâiz 1; İbni Mâce Zühd 31
Konu: Genel
42-) Ebû Abdullah Habbâb İbni Eret radıyallahu anh şöyle dedi: Hırkasını başının altına yastık yapmış Kâbe’nin gölgesinde dinlenirken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e (müşriklerden gördüğümüz işkencelerden) şikâyette bulunduk ve : - Bize yardım dilemeyecek, Allah’a bizim için dua etmeyecek misiniz? dedik. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem  şöyle cevap verdi: - “Önceki ümmetler içinde bir mü’min tutuklanır, kazılan bir çukura konulurdu. Sonra da bir testere ile başından aşağı ikiye biçilir, eti-kemiği demir tırmıklarla taranırdı. Fakat bütün bu yapılanlar onu dininden döndüremezdi. Yemin ederim ki Allah mutlaka bu dini hâkim kılacaktır. Öylesine ki, yalnız başına bir atlı, Allah’tan ve sürüsüne kurt saldırmasından başka hiç bir şeyden endişe etmeksizin San’a’dan Hadramut’a kadar emniyetle gidecektir. Ne var ki, siz sabırsızlanıyorsunuz.” Buhârî’nin bir başka rivayetinde ifade, “Peygamber aleyhisselâm hırkasına bürünmüştü. Bizler müşriklerden çok işkence görüyorduk” şeklindedir.

Kaynak: Buhârî, Menâkıb 25. Ayrıca Bk. Buhârî, İkrâh 1, Menâkıbu’l-ensâr 29,   Ebû Dâvûd,  Cihâd 97
Konu: Genel
43-) İbni Ömer (r.a.) Resûlullahın (a,s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Kaba davranana yumuşaklıkla muamele ederek, vermeyene vererek şerefi Allah katında arayınız.

Kaynak: İbni adiyy’in  El Kamil’inden.
Konu: Genel
43-) Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi: Huneyn Savaşı ganimetlerini taksim ederken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bazı kişilere diğerlerinden fazla hisse verdi. Akra’ İbni Hâbis’e yüz deve, Uyeyne İbni Hısn’a da bir o kadar verdi. Arapların ileri gelenlerine de o günkü taksimde biraz fazla pay verdi. Bunun üzerine bir kişi: - Vallahi bu taksimde hakkâniyet yoktur, Allah rızâsı da gözetilmemiştir! dedi. Ben de: - Allah’a yemin ederim ki bunu ben Resûlullah’a söyleyeceğim, dedim. Gittim, adamın söylediklerini anlattım. Bunun üzerine, kızgınlığından Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yüzü kıpkırmızı kesildi. Sonra şöyle cevap verdi: - “Allah ve Resûlü de adâlet etmezse, hiç kimse adâlet etmez.” Daha sonra da şöyle buyurdu: “Allah, Mûsâ’ya rahmet etsin. O bundan daha ağır bir ithama maruz kalmıştı da sabretmişti.” Ben (kendi kendime), “Bundan sonra kimsenin sözünü Resûlullah’a iletmeyeceğim” diye karar verdim.

Kaynak: Buhârî, Edeb 53; Müslim, Zekât 145
Konu: Genel
44-) Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre  Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah, iyiliğini dilediği kulunun cezasını dünyada verir. Fenalığını dilediği kulunun cezasını da, kıyamet günü günahını yüklenip gelsin diye, dünyada vermez.” Nebî sallallahu aleyhi ve sellem (yine) şöyle buyurmuştur: “Mükâfâtın büyüklüğü, belânın şiddetine göredir. Allah, sevdiği topluluğu belâya uğratır. Kim başına gelene rızâ gösterirse Allah  ondan hoşnut olur. Kim de rızâ göstermezse, Allahın gazabına uğrar.” 

Kaynak: Tirmizî, Zühd 57. Ayrıca Bk. İbnî Mâce, Fiten 23
Konu: Genel
45-) Ebû Hümeyd es-Sâidî'den rivayet ediliyor: Seni seven kimseye sen de ona olan sevgini bildir. Çünkü bu sevgiyi daha da sağlamlaştırır

Kaynak: Taberani’nin Kebir’inden.
Konu: Genel
45-) Enes İbni Mâlik radıyallahu anh şöyle dedi: Ebû Talha radıyallahu anh’ın hasta bir erkek çocuğu vardı. Ebû Talha evde değilken çocuk öldü. Eve döndüğü zaman: - “Oğlumun durumu nedir?” diye sordu. Çocuğun annesi Ümmü Süleym: - O şimdi eskisinden daha rahat, dedi. Akşam yemeğini hazırlayıp getirdi. Ebû Talha yemeğini yedi sonra da hanımıyla yattı. Daha sonra hanımı ona “Çocuğu defnediniz” dedi. Ebû Talha sabahleyin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gitti ve olup biteni anlattı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: - “Bu gece ilişkide bulundunuz mu?” diye sordu. Ebû Talha: - Evet, dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: - “Allahım, bu ikisine mübârek kıl” diye dua etti. (Zamanı gelince) Ümmü Süleym bir erkek çocuk doğurdu. Ebû Talha bana: - “Çocuğu al, Peygamber’e götür” dedi. Ümmü Süleym de bir miktar hurma verdi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: - “Çocuğun yanında herhangi bir şey var mı?” diye sordu. Ben: - Evet, bir kaç hurma var, dedim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hurmaları ağzına alıp çiğnedi. Sonra çıkarıp çocuğun ağzına koydu ve damağını hafifçe oğdu, adını da Abdullah koydu.  Buhâri, Cenâiz 42, Akîka 1; Müslim, Edeb 23; Fezâilü’s-sahâbe 107 Buhârî’nin bir  rivayetine göre Süfyân İbni Uyeyne; “Ensardan bir kişi (İbâye İbni Rifa’a)  Abdullah’ın dokuz çocuğunu gördüğünü, hepsinin de Kur’an’ı okuyan ve mânasını anlayan kimseler olduğunu söylemiştir.”   Buhâri, Cenâiz 42 Müslim’in rivâyetinde ise, olay şöyle anlatılmaktadır: Ebû Talha’nın, Ümmü Süleym’den olma bir oğlu vefat etti. Ümmü Süleym, ev halkına: - Ebû Talha’ya ben haber vermedikce, oğlu hakkında hiç biriniz bir şey söylemeyiniz! diye tenbihledi. Sonra Ebû Talha eve geldi. Ümmü Süleym akşam yemeğini getirdi. Ebû Talha yemeğini yedi. Yemekten sonra Ümmü Süleym, eskiden olduğundan daha güzel süslendi. O da hanımıyla yattı. Ebû Talha’nın karnı doyup  tatmin olduğunu görünce Ümmü Süleym ona: - Ey Ebû Talha, bir millet, bir aileye emânet bir şey verseler de, sonra emânetlerini isteseler, iade etmeyebilirler mi, ne dersin? dedi.  Ebû Talha: - Hayır, (vermemezlik edemezler) dedi. Ümmü Süleym: - O halde oğlunu geri alınmış böyle bir emânet bil, dedi. Ebû Talha kızdı ve: - Mademki öyle, niçin hiç bir şey olmamış gibi davrandın? Şimdi de tutmuş, oğlumun durumunu bana haber veriyorsun, öyle mi? dedi. Derhal kalkıp Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gitti ve olanı biteni olduğu gibi haber verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: - “Geçen gecenizi Allah hakkınızda bereketli kılsın” buyurdu. Ümmü Süleym hâmile kaldı.  Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir sefere çıkmıştı. Ümmü Süleym de  bu sefere iştirak etmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem seferden döndüğünde Medine’ye gece girmezdi. Medine’ye yaklaştıklarında Ümmü Süleym’i doğum sancıları tuttu. Bu sebeple Ebû Talha onun yanında kaldı, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yoluna devam etti. Ebû Talha şöyle demeye başladı: - Rabbim! Sen çok iyi bilirsin ki ben, Resûlün ile beraber Medine’den çıkmaktan, onunla beraber Medine’ye girmekten son derece memnun olurum. Fakat bu defa  bildiğin sebepten takılıp kaldım. Bunun üzerine Ümmü Süleym: - Ebû Talha! Şimdi artık sancım kalmadı. Sen git, dedi. (Enes diyor ki) Biz yolumuza devam ettik. Medine’ye geldiklerinde Ümmü Süleym’i yine doğum sancısı tuttu ve bir erkek çocuk doğurdu. Annem (Ümmü Süleym) bana: - Enes, bu çocuğu sen sabahleyin Resûlullah’a götürmeden kimse emzirmesin, dedi. Sabahleyin ben çocuğu alıp Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e götürdüm. Resûlullah’ın elinde bir dağlama âleti vardı. Beni görünce: - Herhalde Ümmü Süleym doğum yaptı, buyurdular. - Evet, dedim. Hemen elindeki dağlama âletini bıraktı. Ben de çocuğu kucağına verdim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Medine’ye has acve hurmasından bir tane istedi. Onu ağzında iyice çiğnedi, sonra da çocuğun ağzına çaldı. Çocuk yalanmaya başladı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Kaynak: - “medinelilerin Hurma Sevgisine Bakın!” buyurdu. Çocuğun Yüzünü Okşadı Ve Ona Abdullah Adını Verdi.  müslim, Fezâilü’s-sahâbe 107
Konu: Genel
46-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Gerçek babayiğit, güreşte rakîbini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olan kimsedir.”

Kaynak: Buhârî, Edeb 102; Müslim, Birr 106-108
Konu: Genel
47-) Süleyman İbni Surad radıyallahu anh şöyle dedi: Bir gün Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında oturuyordum. İki kişi birbirine sövüp duruyordu. Bunlardan birinin yüzü öfkeden kıpkırmızı olmuş, boyun damarları şişmiş, dışarı fırlamıştı. Bunu gören Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ben bir söz biliyorum, eğer bu kişi onu söylerse, üzerindeki bu kızgınlık hali geçer. Eğer o, “Eûzü billâhi mine’ş-şeytânirracîm = İlâhi rahmetten kovulmuş şeytandan Allaha sığınırım” derse, üzerindeki hâl kaybolur.”

Kaynak: Oradakiler Nebî sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in  Ona “ilâhî Rahmetten Kovulmuş Şeytandan Allah’a Sığın!” tavsiyesinde Bulunduğunu İlettiler.   buhârî, Bed’ü’l-halk 11, Edeb 44, 76; Müslim, Birr 109
Konu: Genel
48-) Muâz İbni Enes radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre  Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Gereğini yapmaya gücü yettiği halde öfkesini yenen kimseyi Allah, Kıyamet günü herkesin gözü önünde çağırır, hûriler arasından dilediğini seçmekte  serbest bırakır.”

Kaynak: Ebû Dâvûd, Edeb 3 ; Tirmizî, Birr 74; Kıyâmet 48. Ayrıca Bk. İbni Mâce, Zühd 18
Konu: Genel
49-) Ebû Hureyre  radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, bir adam Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e: - Bana öğüt ver, dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de ona: - “Kızma!” buyurdu.  Adam dileğini bir kaç kez tekrar etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de (her defasında ısrarla) : - “Kızma!” buyurdu.

Kaynak: Buhârî, Edeb 76. Ayrıca Bk. Tirmizî, Birr 73
Konu: Genel
50-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Erkek olsun, kadın olsun mü’min, Allah’a günahsız olarak kavuşuncaya kadar kendisinden, çoluk çocuğundan, malından belâ eksik olmaz.”  

Kaynak: Tirmizi, Zühd 57
Konu: Genel
51-) Ebû Mûsâ (r.a.) rivayet ediyor ki: Size müjde veriyorum. Siz de sonra gelenlere müjde verin ki, Allah'tan başka ilâh olmadığına samimî olarak şahitlik eden kimse Cennete girecektir.

Kaynak: Müsned, 4:402,411
Konu: Genel
51-) Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Uyeyne İbni Hısn (Medine’ye) geldi ve yeğeni Hurr İbni Kays’a misafir oldu. Hurr, Hz.  Ömer’in danışma meclisi üyelerindendi. Zaten genç olsun yaşlı olsun âlimler (kurrâ), Hz. Ömer’in danışma meclisinde bulunurlardı. Bu sebeple Uyeyne, yeğeni Hurr İbni Kays’a: - Yeğenim, senin devlet başkanı yanında önemli bir yerin vardır. Beni kendisiyle  görüştür, dedi. Hurr,  Ömer’den izin aldı. Uyeyne  Ömer’in yanına girince: - Ey Hattâb oğlu, Allah’a yemin ederim ki, bize fazla bir şey vermiyorsun. Aramızda adâletle de hükmetmiyorsun, dedi. Ömer hiddetlendi, Uyeyne’ye ceza vermek istedi. Bunun üzerine Hurr: - Ey Müminlerin emiri, Allah, Peygamberine “Affı seç, iyiliği emret, cahilleri cezalandırmaktan vazgeç!” buyurdu. Benim bu amcam da câhillerdendir, dedi. Allah’a yemin ederim ki, Hurr bu âyeti okuyunca Ömer, Uyeyne’yi cezalandırmaktan vazgeçti. Zaten Ömer, Allah’ın kitabına son derece bağlı idi.

Kaynak: Buhârî, Tefsîru Sûre  (7), 5, İ’tisâm 2
Konu: Genel
52-) Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: - “Hiç şüphesiz, benden sonra, adam kayırmalar ve  yadırgayacağınız bazı işler olacaktır” buyurdu. Ashâb-ı kirâm: - Ey Allahın Resûlü! O zaman nasıl davranmamızı tavsiye edersiniz? dediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de: - “Siz üzerinize düşen görevleri yapar,  kendi hakkınızı ise, Allah’tan beklersiniz” buyurdu.

Kaynak: Buhâri, Menâkıbu’l-enbiyâ 8;  Fiten 2 ; Müslim, İmâre  45, 48
Konu: Genel
53-) îbni Ömer (r.a.) rivayet ediyor: Allah'ın en hoşlanmadığı helâl, boşanmadır.

Kaynak: Hakim’in müstedrek’i  Ve  Darimi’den
Konu: Genel
53-) Ebû Yahyâ Üseyd İbni Hudayr radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Medinelilerden bir adam:  - Ey Allahın Resûlü, falan kişi gibi beni de vâli tayin etmez misiniz?  dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: - “Siz, benden sonra adam kayırma olayları göreceksiniz. Havuz başında bana kavuşuncaya kadar sabrediniz!” buyurdu.

Kaynak: Buhârî, Fiten 2, Menâkıbü’l-ensâr 8; Müslim, İmâre 48, Fedâil 27,28
Konu: Genel
54-) Muâz (r.a.) rivayet ediyor ki: Allah'ın en çok buğzettiği yaratık îman edip sonra- küfre giren kimsedir.

Kaynak: Hemmam’ın el-fevaid’inden
Konu: Genel
54-) Ebû İbrahim Abdullah İbni Ebû Evfâ radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, düşmanla karşılaştığı gazalardan birinde  Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem güneş tepe noktasından batıya doğru  meyledinceye kadar bekledi, sonra kalktı ve: - “Ey müslümanlar! Düşmanla karşılaşmayı arzu etmeyiniz; Allahtan âfiyet dileyiniz. Fakat düşmanla karşılaşınca da sabrediniz ve biliniz ki, cennet kılıçların gölgesi altındadır” buyurdu. Sonra Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua etti: “Ey kitab’ı (Kur’an’ı) indiren, bulutları gökyüzünde gezdiren ve düşman saflarını darmadağın eden Allahım,  şu düşmanı  perişan et ve bizi onlara karşı muzaffer kıl!” 

Kaynak: Buhârî,cihâd 112; Müslim, Cihâd 20
Konu: Genel
55-) Âişe (r.a.) rivayet ediyor: Allah'ın en çok gazap ettiği kimse, düşmanlıkta aşırı gidendir.

Kaynak: Buharî, Ahkâm: 34.
Konu: Genel
55-) Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki sözde ve işde doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.”

Kaynak: Buhâri, Edeb 69; Müslim, Birr 103-105. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Edeb 80; Tirmizi, Birr 46; İbni Mâce, Mukaddime 7; Duâ 5
Konu: Genel
56-) Ebû Ümame (r.a.) rivayet ediyor: Allah'a verilen söz yerine getirilmesi en lâyık olan sözdür.

Kaynak: Taberani’nin Kebir’inden.
Konu: Genel
56-) Ebû Muhammed Hasan İbni Ali İbni Ebû Tâlib radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den: “Şüpheliyi bırak, şüphe vermeyene bak. Zira gönül, (sözde ve işde) doğrudan huzur, yalandan kuşku duyar” buyurduğunu belledim.

Kaynak: Tirmizî, Kıyâmet 60
Konu: Genel
57-) Ibni Abbas (r.a.) rivayet ediyor ki: Allah en çok şu üç kişiye gazap eder:, (1) Mekke ve Medine'de günah işleyene, (2) dinde Câhiliye âdetini yaşatmak isteyene, (3) bir kimsenin haksız yere kanını dökmeyi şiddetle arzulayana.

Kaynak: Buhari, Diyat.9..
Konu: Genel
57-) Ebû Süfyân Sahr İbni Harb radıyallahu anh, Bizans Kralı Herakliyus ile aralarında geçen uzun konuşmayı naklederken şöyle dedi: Herakliyus: - O (peygamber olduğunu söyleyen) adam size neleri emrediyor? diye sordu. Ben de: - Sadece Allah’a kulluk ediniz, O’na hiç bir şeyi ortak koşmayınız. Atalarınızın iman ettiklerini söyledikleri şeyleri terkediniz, diyor ve bize  namaz kılmayı, sözde ve işde doğruluğu, iffetli yaşamayı ve akraba ile ilgilenmeyi emrediyor, dedim.

Kaynak: Buhârî, Bed’u’l-vahy 6, Salât 1, Sadakât 28; Müslim, Cihâd 74
Konu: Genel
58-) Ebû Sâbit, Ebû Saîd ve Ebû Velîd künyeleriyle tanınan ve Bedir mücâhidlerinden olan Sehl İbni Huneyf radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bütün kalbiyle şehid olmayı isteyen kişiyi Allah, yatağında ölse bile, şehidler mertebesine ulaştırır.”  

Kaynak: Müslim, İmâre 157. Ayrıca Bk. İbni Mâce, Cihâd 15
Konu: Genel
59-) Ebû'd-Derdâ (r.a.) Resûlullahın (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: İhtiyacım ilgili yere ulaştıranı ayan kimsenin ihtiyacını ulaştırın. Kim bunu yaparsa, Allah Kıyamet günü ayaklarını Sırat köprüsünde sabit kılar.

Kaynak: Taberani’nin kebir’inden
Konu: Genel
59-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah’ın salât ve selâmı üzerlerine olsun, önceki peygamberlerden biri düşmanla savaşmaya (cihada) çıktı. (Hareketinden önce) ümmetine şöyle seslendi: - Bir hanımla evlenmiş olup onunla henüz gerdeğe girmemiş olan, yaptığı evin henüz çatısını çatmamış olan, gebe koyun veya deve alıp yavrulamasını bekleyen kimse peşime düşmesin! Bu sözleri söyledikten sonra yola çıktı. İkindi sularında (düşman) yurduna vardı. Güneşe hitâben: - Sen de ben de emir kuluyuz dedi; sonra: Allah’ım onun batmasını geciktir, diye dua etti. Bunun üzerine orayı fethedinceye kadar güneşin batması geciktirildi. (Nihayet) ganimetler bir araya getirildi. Onları yakmak için gökten ateş indi fakat yakmadı. Bunun üzerine Peygamber: - İçinizde ganimetten mal aşırmış olanlar var. Haydi her kabileden bir temsilci benimle tokalaşıp bîat etsin! dedi. Tokalaşma esnasında bir kişinin eli peygamberin eline yapıştı. O zaman Peygamber: - İhânet eden sizdedir. Derhal senin kabilene mensup kişiler gelip bana bîat etsinler! dedi. Bîat esnasında iki ya da üç kişinin eli peygamberin eline yapıştı. Bu defa onlara: - Aşırılmış olan mal sizde! dedi.  Adamlar, sığır kafasına benzer altından yapılmış bir baş getirdiler. Peygamber onu öteki ganimetlerin içine koydu. Ateş de hepsini yaktı, kül etti. Zira ganimet bizden önce hiç bir peygamber (ve ümmetin)e helâl değildi. Allah Teâlâ zaaf ve aczimizi bildiği için onu bize helâl kıldı.”

Kaynak: Buhârî, Humus 8; Müslim, Cihâd 32
Konu: Genel
60-) Ebû Hâlid Hakîm İbni Hizâm radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Satıcı ve alıcı (söz kesip) pazarlığı bitirdikten sonra birbirlerinden ayrılmadıkça alış-verişi bozup bozmamakta serbesttirler. Eğer onların her biri karşılıklı olarak doğru söyler (mal ile paranın durumunu olduğu gibi) açıklar ise, alış-verişleri bereketli olur. Yok eğer gizler ve yalan beyânda bulunurlarsa, alış-verişlerinin bereketi kalmaz.”

Kaynak: Buhârî, Büyû’ 19, 22, 44, 46;  Müslim, Büyû’ 47. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Büyû’ 1; Tirmizî, Büyû’ 6, 26; Nesâî, Büyû’ 4, 8, 11
Konu: Genel
61-) Ömer İbnü’l-Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi: Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gelmiş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber’in yanına sokuldu, önüne oturdu, dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve: - Ey Muhammed, bana İslâm’ı anlat! dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: - “İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resûlü olduğuna şehâdet  etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı (tastamam) vermen, ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdu. Adam: - Doğru söyledin dedi. Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti. Adam: - Şimdi de imanı anlat bana, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: - “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir” buyurdu. Adam tekrar: - Doğru söyledin, diye tasdik etti ve: - Peki ihsan nedir, onu da anlat, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: - “İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu. Adam yine: - Doğru söyledin dedi, sonra da: - Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: - “Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir” cevabını verdi. Adam: - O halde alâmetlerini  söyle, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: - “Annelerin, kendilerine câriye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, başı kabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binalarda birbirleriyle yarışmalarıdır ” buyurdu. Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: - “Ey Ömer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun?” buyurdu. Ben: - Allah ve Resûlü bilir, dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: - “O Cebrâil’di, size dininizi öğretmeye geldi” buyurdu.

Kaynak: Müslim, Îmân 1, 5. Ayrıca Bk. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6; İbni Mâce, Mukaddime, 9
Konu: Genel
62-) Ebû Karsafe'den rivayet ediliyor: Kim bir cami yaparsa, Allah da onun için Cennette bir ev yapar. Caminin temizliğini yapmak ise, Cennet kadınlarının mehirleridir.

Kaynak: Taberani’nin kebir’inden
Konu: Genel
62-) Ebû Zer Cündeb İbni Cünâde ve Ebû Abdurrahman Muâz İbni Cebel radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Nerede ve nasıl olursan ol, Allah’dan kork. Kötülük işlersen, hemen arkasından iyilik yap ki, o kötülüğü silip süpürsün.

Kaynak: İnsanlarla Güzel Geçin!”   tirmizî, Birr 55
Konu: Genel
63-) Ebû Said'den rivayet ediliyor: Su bardağını ağzından uzaklaştır, sonra nefes al.

Kaynak: Beyhaki’nin şuabü’l-iman’ından
Konu: Genel
63-) Abdullah İbni Abbas  radıyallahu anhümâ’dan nakledildiğine göre şöyle demiştir: Bir gün Hz. Peygamber’in terkisinde bulunuyordum. Bana: “Yavrucuğum, sana bazı kaideler öğreteyim” dedi ve şöyle buyurdu: “Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allah’ın (rızâsını) her işte önde tut, Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile! Ve bil ki, bütün bir ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar, ancak Allah’ın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. (Bundan sonra takdirde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.)  Tirmizî, Kıyâmet 59

Kaynak: Tirmizî Dışında Bir Rivayette De (ahmed İbni Hanbel, müsned, I, 307) Şöyle Buyurulmaktadır: “allah’ın Emir Ve yasaklarını gözet, o’nu önünde Bulursun. bolluk İçindeyken (emirlerine Bağlı Kalmakla) Sen Allah’ı Tanı Ki O Da Darlığa Düşünce (kurtarmak Suretiyle) Seni Tanısın. Bil Ki Senin Hakkında Yazılmamış Olan Şey Başına Gelmez. Sana Takdir Edilen De Seni Atlayıp (başkalarına) Gitmez. Bil Ki Zafer Sabırla, Sevinç Üzüntüyle, Kolaylık Da Zorlukla Birliktedir.”
Konu: Genel
64-) Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor ki, Resûl-ü Ekrem (a.s.m.) şöyle buyuruyor: Ey Âdemoğlu, Rabbine itaat et ki, sana akıllı denilsin. Ona isyan etme ki, sana câhil denmesin.

Kaynak: Ebu nuaym’ın  Hilye’sinden
Konu: Genel
64-) Enes İbni Mâlik radıyallahu anh şöyle dedi:

Kaynak: “siz Kıl Kadar Bile Önemsemediğiniz Birtakım İşler Yapıyorsunuz Ki, Biz Onları, Resûlullah sallallahu Aleyhi Ve Sellem zamanında Helâk Edici Büyük Hatalardan Sayardık.”  buhârî, Rikak 32
Konu: Genel
65-) îbni Ömer (r.a.) rivayet ediyor: Ey Âdemoğlu! Sana Wı gelecek nimetler varken, seni azdıracak şeyleri istiyorsun. Ey Âdemoğlu, ne aza kanaat ediyorsun; ne de çoğa doyuyorsun.

Kaynak: Beyhaki’nin şibü’l-iman’ı  Ve  İbni adiyy’in  El-kamil’inden.
Konu: Genel