Genel ile İlgili Hadisler

1795-) İbni Abbâs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre, Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh Şam'a doğru yola çıktı. Serg denilen yere varınca, kendisini orduların başkomutanı Ebû Ubeyde İbni Cerrâh ile komuta kademesindeki arkadaşları karşıladı ve Şam'da vebâ hastalığı başgösterdiğini ona haber verdiler. İbni Abbâs'ın dediğine göre, Hz. Ömer ona: – Bana ilk muhacirleri çağır, dedi; ben de onları çağırdım. Ömer, onlarla istişare etti ve Şam'da vebâ salgını bulunduğunu kendilerine bildirdi. Onlar, nasıl hareket edilmesi gerektiğinde ihtilaf ettiler. Bazıları: – Sen belirli bir iş için yola çıktın; geri dönmeni uygun bulmuyoruz, dediler. Bazıları da: – Halkın kalanı ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabı senin yanındadır. Onları bu vebânın üstüne sevketmenizi uygun görmüyoruz, dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer: – Yanımdan uzaklaşınız, dedi. Daha sonra: – Bana ensarı çağır, dedi; ben de onları çağırdım. Fakat onlar da muhacirler gibi ihtilâfa düştüler. Hz. Ömer: – Siz de yanımdan gidiniz, dedi. Sonra: – Bana Mekke'nin fethinden önce Medine'ye hicret etmiş olan ve burada bulunan Kureyş muhacirlerinin yaşlılarını çağır, dedi. Ben onları çağırdım; onlardan iki kişi bile ihtilaf etmedi ve: – Halkı geri döndürmeni ve bu vebânın üzerine onları götürmemeni uygun görüyoruz, dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer insanlara seslendi ve: – Ben sabahleyin hayvanın sırtındayım, siz de binin, dedi. Ebû Ubeyde İbni Cerrâh radıyallahu anh: – Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun? dedi. Hz. Ömer: – Keşke bunu senden başkası söyleseydi ey Ebû Ubeyde! dedi. Ömer, Ebû Ubeyde'ye muhalefet etmek istemezdi. Sözüne şöyle devam etti: – Evet Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin, senin develerin olsa da iki tarafı olan bir vadiye inseler, bir taraf verimli diğer taraf çorak olsa, verimli yerde otlatsan Allah'ın kaderiyle otlatmış; çorak yerde otlatsan yine Allah'ın kaderiyle otlatmış olmaz mıydın? İbni Abbâs der ki: – O sırada, birtakım ihtiyaçlarını karşılamak için ortalarda görünmeyen Abdurrahman İbni Avf radıyallahu anh geldi ve: – Bu hususta bende bilgi var; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i: "Bir yerde vebâ olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz. Bir yerde vebâ ortaya çıkar, siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkmayınız" buyururken işitmiştim, dedi. Bunun üzerine Ömer radıyallahu anh Allah'a hamd etti ve oradan ayrılıp yola koyuldu.

Kaynak: Buhârî, Tıb 30; Müslim, Selâm 98
Konu: Genel
1795-) Enes'den (r.a.) rivayetle: Allahu Teâla kulun bir şey yeyip, birşey içtikten sonra Allah'a hamdetmesinden memnun olur.

Kaynak: Müslim, Zikir: 89; Tirmizî, Et'ıme: 18; Müsned,3:100,117.
Konu: Genel
1796-) Üsâme radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Bir yerde bulaşıcı hastalık ortaya çıktığını duyduğunuz zaman oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde bulaşıcı bir hastalık ortaya çıkarsa, oradan da çıkmayınız."

Kaynak: Buhârî, Tıb 30; Müslim, Selâm 100
Konu: Genel
1796-) Ebû Saîd (r.a.) rivayet ediyor: Allah Kıyamet Günü kulunu öylesine hesaba çeker ki, ona kötülüğü gördüğünde niçin engel olmadığını bile sorar. Şayet Allah onun kalbine vereceği cevabı ilham etmişse o şöyle der: "Ya Rabbi, ben insanlardan ayrılarak sana ümit bağladım."

Kaynak: İbni Mâce, Fiten: 21; Mûsned, 3:27,29,77.
Konu: Genel
1797-) Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "İnsanı helâke sürükleyen yedi şeyden sakınınız." Sahâbîler: – Yâ Resûlallah! Bu yedi şey nedir? diye sordular. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu: "Allah'a şirk koşmak, sihir ve büyü yapmak, – haklı olarak öldürülen müstesna- Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı bir insanı öldürmek, fâiz yemek, yetim malı yemek, düşmana hücum sırasında harpten kaçmak, evli olup hiçbir şeyden haberi olmayan namusuna düşkün müslüman kadınlara zina isnad etmek."

Kaynak: Buhârî, Vasâyâ 23, Tıb 48, Hudûd 44; Müslim, Îmân 145. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Vesâyâ 10; Nesâî, Vesâyâ 12
Konu: Genel
1797-) Ebû Saîd (r.a.) rivayet ediyor: Allah rahmetini şu üç grup üzerine bol bol yağdırır: 1. Namaz için saf tutanlara, 2. Gece yarısı namaz kılanlara, 3. Yalın kılıç Allah yolunda savaşanlara

Kaynak: İbni Mâce, Mukaddime: 13.
Konu: Genel
1798-) İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Kur'ân-ı Kerîm ile düşman diyarına yolculuk yapmayı yasakladı. 

Kaynak: Buhârî, Cihâd 129; Müslim, İmâre 92-94. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 81; İbni Mâce, Cihâd 45
Konu: Genel
1798-) Ebû Musa'dan (r.a.) rivayetle: Allah Şaban ayının 15. gecesinde [Berat Gecesi] rahmetiyie tecellî ederek kendisine şirk koşan ve Müslüman kardeşine kin güden kimseler hâriç bütün kullarını affeder.

Kaynak: İbni Mâce, İkâme: 191; Mûsned, 2:176.
Konu: Genel
1799-) Ukbe bin Âmir (r.a.) rivayet ediyor: Allah kötülüğe iltifat etmeyen genci emsallerine üstün tutar.

Kaynak: Mûsned, 4:151.
Konu: Genel
1799-) Ümmü Seleme radıyallahu anhâ'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Gümüş kaptan bir şey içen kimse karnına cehennem ateşi doldurmuş olur. Buhârî, Eşribe 28; Müslim, Libâs 1. Ayrıca bk. İbni Mâce, Eşribe 17 Müslim'in bir rivayetinde: "Gümüş ve altın kaplardan yiyen ve içen kimse" şeklindedir.

Kaynak: Müslim, Libâs 1
Konu: Genel
1800-) Ebû Musa'dan (r.a.) rivayetle: Allah zâlime mühlet verir. Yakaladığında ise bir daha yakasını bırakmaz.

Kaynak: Buhari, Tefeîr-i Sûre: 11; Müslim, Birr: 62; Timizi,tefsîr-i Sûre: 11-
Konu: Genel
1800-) Huzeyfe radıyallahu anh şöyle dedi: Şüphesiz Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bize ipek ve atlastan yapılmış elbise giymeyi, altın ve gümüş kaplardan içmeyi yasakladı ve: "Bunlar dünyada kâfirlerin, âhirette ise sizlerindir" buyurdu. Buhârî, Eşribe 28, Libâs 27; Müslim, Libâs 3, 4. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Eşribe 17; Tirmizî, Eşribe 10; İbni Mâce, Eşribe 17 Buhârî ve Müslim'in bir rivayetinde, Huzeyfe radıyallahu anh: Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i "Saf ipek ve atlas elbise giymeyiniz. Altın ve gümüş kaptan bir şey içmeyiniz. Altın ve gümüş tabaklardan da yemek yemeyiniz" buyururken işittim, demiştir.

Kaynak: Buhârî, Et‘ime 29; Müslim, Libâs 5
Konu: Genel
1801-) Enes İbni Sîrîn şöyle dedi: Ben, Enes İbni Mâlik radıyallahu anh ile birlikte Mecûsîlerden bir grubun yanında idim. Gümüşten bir kap içinde pelte tatlısı getirildi; Enes onu yemedi. Getiren kişiye, onu başka bir kaba aktarması söylenildi; o da ağaçtan yapılmış bir kaba aktarıp getirdi, Enes de ondan yedi.

Kaynak: Beyhakî, Es-sünenü'l-kübrâ, I, 28, Tahâret, Bâbü'l-men'i Mine'l-ekli Fî Sıhâfi'z-zehebi Ve'l-fıdda
Konu: Genel
1802-) Enes radıyallahu anh şöyle dedi: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem erkeğin sarı renkli koku sürünmesini yasakladı.

Kaynak: Buhârî, Libâs 33; Müslim, Libâs 77. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Tereccül 8; Tirmizî, Edeb 51; Nesâî, Menâsik 43, Zînet 73
Konu: Genel
1802-) Semûre bin Cündeb (r.a.) rivayet ediyor: Allahu Taâla ihsan sahibidir. Öyle ise siz de ihsanda bulununuz.

Kaynak: Ibni Adiyy'in El-kâmit'müen.
Konu: Genel
1803-) Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem benim üzerimde sarıya boyanmış iki elbise gördü ve: "Bunu sana annen mi emretti?" buyurdu. Ben: Onları yıkarım, dedim. "Hattâ onları yak" diye emretti. Müslim, Libâs 28. Ayrıca bk. Nesâî, Zînet 95 Müslim'in bir başka rivayetinde: "Şüphesiz ki bunlar kâfirlerin giysilerindendir. Sen onları giyme" buyurdu.

Kaynak: Müslim, Libâs 27
Konu: Genel
1804-) îbni Ebî Evfâ'dan (r.a.) rivayetle: Allah, zulmetmediği müddetçe hâkimle beraberdir, zulmettiğinde onu bırakır, şeytanı ona arkadaş eder.

Kaynak: Hâkim'in Mûstedrekive Beyhaki'nin Söneninden.
Konu: Genel
1804-) Ali radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den şöyle buyurduğunu işitip ezberledim: "Büluğ çağına ulaştıktan sonra yetimlik kalkar. Bütün gün ge-ceye kadar susmak yoktur."

Kaynak: Ebû Dâvûd, Vesâyâ 9
Konu: Genel
1805-) Kays İbni Ebû Hâzim şöyle dedi: Ebû Bekir es-Sıddîk radıyallahu anh, Ahmes kabilesine mensup Zeynep isimli bir kadının yanına gelmişti. Onun hiç konuşmadığını görünce: – Bu kadına ne oldu ki hiç konuşmuyor? diye sordu. Orada bulunanlar: – Suskunluk ibadeti yapıyor, dediler. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir ona: – Konuş! Çünkü bu yaptığın iş helâl değildir; bu Câhiliye amelidir, dedi. Bu uyarı üzerine kadın konuştu.

Kaynak: Buhârî, Menâkıbü'l-ensâr 26. Ayrıca Bk. Dârimî, Mukaddime 23
Konu: Genel
1805-) Abdullah bin Cafer (r.a.) rivayet ediyor: Kişi, Allah'ın hoşlanmadığı bir yere harcamak için borçlanmadığı sürece, Allah, borcunu ödeyinceye kadar onunla beraberdir.

Kaynak: İbni Mâce, Sadakat: 10.
Konu: Genel
1806-) Enes'den (r.a.) rivayetle: Şüphesiz gerçek ucuzlatıp pahalandıran, daraltan, genişleten ve rızık veren Allah'tır. Ben, ne bir kan, ne de bir mal ile ilgili herhangi bir hakkı benden isteyecek kimsenin bulunmadığı bir halde Rabbime kavuşmayı ümit ederim.

Kaynak: Ebû Davud, 49; İbni Mâce, Ticârât: 27; Dua: 10;dirim!, Büyü1:13; Müsned, 3:156, 286.
Konu: Genel
1806-) Sa’d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir kimse kendi babası olmadığını kesinlikle bildiği birinin soyundan geldiğini ileri sürerse, ona cennet haramdır.”

Kaynak: Buhârî, Ferâiz 29; Müslim, Îmân 114, 115. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 109-110; İbni Mâce, Hudûd 36
Konu: Genel
1807-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Babalarınızdan yüz çevirip onları inkâr etmeyiniz. Her kim kendi babasını bırakıp bir başkasına baba derse, nankörlük etmiş olur.”   

Kaynak: Buhârî, Ferâiz 29, Hudûd 31; Müslim, Îmân 112, 114.
Konu: Genel
1808-) Yezîd İbni Şerîk İbni Târık şöyle dedi: Ali radıyallahu anh’ı minberde konuşurken gördüm ve şöyle buyurduğunu duydum: “Hayır, iddialar doğru değildir. Vallahi bizim yanımızda Kur'ân-ı Kerîm’den ve şu sahîfeden başka okuduğumuz bir yazı yoktur.” Böyle dedikten sonra o sahîfeyi açtı. Orada develerin yaşları ve yaralamayla ilgili hükümler vardı. Yine bu sahîfede Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem  şöyle buyuruyordu: “Ayr (Âir) dağından Sevr dağına kadar olan yerler Medine’nin haremidir. Her kim orada Kitap ve Sünnet’e aykırı bir iş yapar veya bid’at çıkaran birini korursa, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun. Allah Teâlâ kıyamet gününde o kimsenin ibadetlerini ve tövbesini kabul etmeyecektir. Müslümanlardan birinin verdiği bir söz ve güvence, yaptığı bir antlaşma hepsini bağlar. Her kim bir müslümanın verdiği söz ve himayeyi dikkate almazsa, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun. Allah Teâlâ kıyamet gününde o kimsenin tövbesini ve ibadetlerini kabul etmeyecektir. Her kim kendi babası olmadığını kesinlikle bildiği birinin soyundan geldiğini ileri sürerse veya kendi efendisi olmayan birini efendi olarak kabul etmeye kalkarsa, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun. Allah Teâlâ kıyamet gününde o kimsenin tövbesini ve ibadetlerini kabul etmeyecektir.”

Kaynak: Buhârî, Fezâilü’l-medîne 1, Cizye 10, 17, Ferâiz 21, İ’tisâm 5; Müslim, Hac 467, 468. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Menâsik 95-96  
Konu: Genel
1809-) Ebû Zer radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söyledi: “Babası olmadığını bildiği birini babam diye sahiplenen kimse, babasına nankörlük etmiş olur. Kendisine ait olmayan bir şeyi sahiplenmeye kalkışan kimse bizden değildir; o cehennemdeki yerine hazırlansın. Her kim, bir adama öyle olmadığı halde kâfir veya Allah düşmanı derse, bu sözler gerisin geriye kendine döner.”

Kaynak: Müslim, Îmân 112; Ayrıca Bk. Buhârî, Menâkıb 5, Edeb 44
Konu: Genel
1810-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ da kıskanır. O’nun kıskanması, kulun ilâhî yasakları çiğnemesi sebebiyledir.”

Kaynak: Buhârî, Nikâh 107; Müslim, Tevbe 36. Ayrıca Bk. Tirmizî, Radâ‘ 4
Konu: Genel
1811-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir kimse ‘Lât ve Uzzâ hakkı için’ diye yemin edecek olursa, hemen ardından ‘lâ ilâhe illallah’ desin. Yine bir kimse arkadaşına ‘Gel, seninle kumar oynayalım’ derse, hemen sadaka versin.”

Kaynak: Buhârî, Tefsîru Sûre (53), 2, Edeb 74, İsti’zân 52, Eymân 53; Müslim, Eymân 5.  
Konu: Genel
1811-) Enes'den (r.a.) rivayetle: Şüphesiz Yüce Allah anne rahmine bir meleği vekil tayin etmiştir. O melek şöyle der: "Ya Rabbi nutfe oldu. Ya Rabbi rahme tutunan yapışkan bir madde oldu. Ya Rabbi, bir çiğnemlik et oldu. Allahu Ta-âlâ yaratılışını gerçekleştirmek istediğinde melek, 'Yâ Rabbi, itaatkâr mıdır âsi midir? Erkek midir, kız mıdır? Rızkı ne olacaktır? Ömrü ne kadardır?" Bunlar böylece anne rahminde iken yazılır.

Kaynak: Buhari, Hayz: 17; Enbiya: 1; Kader: 1; Müslim, Kader:5; Müsned 3:116,148.
Konu: Genel
1812-) Nevvâs İbni Sem’ân radıyallahu anh  şöyle dedi: Bir sabah Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem deccâlden uzun uzun bahsetti. Sonunda yorulup sesini alçalttı, sonra tekrar yüksek sesle konuştu. Biz onun anlatışına bakarak deccâlin Medine civarındaki hurmalıklara gelip dayandığını zannettik. Tekrar yanına gittiğimiz zaman üzüntümüzü anladı ve: - “Hayrola, bu ne hal?” dedi. Biz de: - Yâ Resûlallah! Sabahleyin deccâlden bahsettin. Kâh alçak sesle kâh yüksek sesle konuştuğun için, biz onun hurmalıklara gelip dayandığını sandık, dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: - “Sizin adınıza deccâlden başka şeylerden daha çok korkuyorum. Şayet deccâl ben aranızdayken çıkarsa, onun oyununu bozar, delillerini çürütürüm. Eğer ben aranızdan ayrıldıktan sonra çıkarsa, artık herkes kendini ona karşı savunup korumalıdır. Zaten Allah Teâlâ mü’minleri onun kötülüklerinden koruyacaktır. Deccâl kıvırcık saçlı, patlak gözlü, (Câhiliye devrinde ölen) Abdüluzzâ İbni Katan’a benzeyen bir gençtir. Sizden onu gören Kehf sûresinin baş (ve son) tarafından onar âyet okusun. O Şam ile Irak arasındaki bir yerden çıkacak. Sağa sola her yana kötülüğünü yayacaktır. Ey Allah’ın kulları, imanınızı koruyup direnin!” - Yâ Resûlallah! Deccâlin yeryüzünde kalma süresi ne kadardır? diye sorduk. Şöyle buyurdu: - “Kırk gündür. Bir günü bir yıl kadar, bir başka günü bir ay kadar, bir diğer günü de bir hafta kadardır; geri kalan günleri ise sizin bildiğiniz günler gibidir.” Biz: - Yâ Resûlallah! Bir yıl kadar olan günde, kılacağımız bir günlük namaz kâfi gelecek mi? dedik. - “Hayır, siz namaz vakitlerini ona göre takdir ve hesap ediniz” buyurdu. Biz: - Yâ Resûlallah! Onun yeryüzündeki sürati ne kadardır? diye sorduk. Şöyle buyurdu: - “Rüzgârın sürüklediği bulut gibi insanların yanından geçer, ilâh olduğunu söyleyerek kendisine iman etmelerini ister, onlar da iman ederler. Göğe yağmur yağdırmasını emreder, yağmur yağar; yere bitki bitirmesini emreder, otlar, çayırlar biter; insanların yayılmaya gönderdikleri hayvanları daha gösterişli ve semiz, sütleri daha bol olarak döner. Daha sonra başka insanların yanına gelerek onları kendine inanmaya davet eder; fakat onlar kendisine inanmayıp teklifini geri çevirirler; deccâl de yanlarından ayrılıp gider; lakin sabahleyin suları çekilip çayır çimenleri kurur, hayvanları da helâk olur. Deccâl bir örene uğrayıp ‘Definelerini ortaya çıkar!’ der, o harâbedeki defineler arıbeyinin peşinden giden arılar gibi deccâlin arkasından gider. Sonra deccâl babayiğit bir genci yanına çağırıp onu kılıcıyla ikiye biçer; vücudunun her parçası bir yana düşer; ardından ona seslenir. Delikanlı gülümseyen bir çehreyle ona doğru gelir. Deccâl böyle işler yaparken Allah Teâlâ Mesîh İbni Meryem sallallahu aleyhi ve sellem’i gönderir. Mesîh, boyanmış iki elbise içinde, ellerini iki meleğin kanatları üzerine koyarak Dımaşk’ın doğusundaki Akminare’nin yanına iner. Mesih parıldayan yüzüyle başını yere eğince saçlarından terler damlar, başını kaldırınca inci gibi nûrânî damlalar dökülür. Onun nefesini koklayan kâfir derhal ölür. Nefesi baktığı yere ânında ulaşır. Mesih deccâlin peşine düşer, onu (Kudüs yakınındaki) Bâbülüd’de yakalayıp öldürür. Sonra Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem, Allah Teâlâ’nın kendilerini deccâlin şerrinden koruduğu birtakım insanların yanına gelir, onların yüzlerini okşayarak deccâl fitnesinin sona erdiğini söyler ve kendilerine cennetteki yüksek derecelerini haber verir. Bu sırada Allah Teâlâ Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem’e vahyederek “Kimsenin öldüremeyeceği kullar yarattım; diğer kullarımı toplayıp Tûr’a götür” buyurur. Allah Teâlâ Ye’cûc ve Me’cûc’ü yeryüzüne gönderir. Onlar tepelerden süratle inip giderler; öncüleri Taberiye gölüne varıp gölün bütün suyunu içer. Arkadan gelenler oraya vardıklarında, “Bir zamanlar burada çok su varmış” derler. Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem  ile yanında bulunan mü’minler Tûr dağında mahsur kalırlar. Onlardan her biri için bir öküz başı, sizin bugünkü paranızla yüz altından daha kıymetli olur. Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem ile yanındaki mü’minler bu belâdan kendilerini kurtarması için Allah Teâlâ’ya yalvarırlar. Allah Teâlâ da Ye’cûc ve Me’cûc’ün enselerine kurtçuklar musallat eder; hepsi bir anda ölüp gider. Ardından Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem ile mü’minler Tûr dağından inerler. Ye’cûc ve Me’cûc’ün kokmuş cesetlerinin olmadığı bir karış yer bulamazlar. Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem ile yanındaki mü’minler bu belâdan da kendilerini kurtarması için Allah Teâlâ’ya yalvarırlar. Allah Teâlâ deve boyunları gibi iri kuşlar gönderir; bu kuşlar onların kokmuş cesetlerini alarak Cenâb-ı Hakk’ın dilediği yere götürüp atarlar. Sonra Allah Teâlâ hiçbir evin ve çadırın engel olamayacağı bol bir yağmur gönderir; bu yağmur yeryüzünü ayna gibi pırıl pırıl temizler. Daha sonra yeryüzüne “Meyveni bitir, bereketini getir” diye emredilir. O gün bir grup insan tek bir nar ile doyar, kabuğuyla da gölgelenirler. Yaylıma gönderilen hayvanların sütü de bereketlenir, bir devenin sütü kalabalık bir grubu, bir ineğin sütü bir kabileyi, bir koyunun sütü bir cemaati doyurur. Onlar böyle yaşayıp giderken Allah Teâlâ tatlı bir rüzgâr gönderir; bu rüzgâr onları koltuk altlarından sarmalayıp her mü’minin ve müslimin rûhunu alıp götürür. Yeryüzünde insanların en fenaları kalır; onlar eşekler gibi birbiriyle tepişip herkesin gözü önünde cinsel ilişkide bulunurlar ve kıyamet onların üzerine kopuverir.”

Kaynak: Müslim, Fiten 110. Ayrıca Bk. Tirmizî, Fiten 59; İbni Mâce, Fiten 33
Konu: Genel
1812-) Enes bin Mâlik (r.a.) rivayet ediyor: Allah Kadir Gecesini ümmetime hediye etmiş, ondan önce kimselere vermemiştir.

Kaynak: Deylemî'ninmlisnedü'/-wev5'înden.
Konu: Genel
1813-) Âişe'den (r.a.) rivayetle Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuşlardır: Safta boşluk bırakmayıp dolduranlara Allah rahmet eder, melekler de mağfiret diler. Kim saftaki bir boşluğu doldurursa, Allah onun bir derecesini yükseltir.

Kaynak: İbni Mâce, İkâme: 50.
Konu: Genel
1813-) Rib’î İbni Hırâş şöyle dedi: Ebû Mes’ûd el-Ensârî ile birlikte Huzeyfe İbni Yemân’ın yanına gittim. Ebû Mes’ûd ona: - Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den deccâl hakkında duyduklarını söyle, dedi. Huzeyfe de şunları söyledi: - “Deccâl, yanında bir su ve bir de ateş olduğu halde ortaya çıkacak. Bazılarının onun yanında gördüğü su gerçekte su olmayıp yakıcı ateştir. Bazılarının onun yanında gördüğü ateş de gerçekte ateş olmayıp soğuk, tatlı bir sudur. Sizden deccâle kim yetişirse, ateş olarak gördüğü tarafta bulunsun. Zira o, tatlı, içimi güzel bir sudur.” Ebû Mes’ûd el-Ensârî, Huzeyfe’nin böyle söylediğini ben de duydum, dedi.

Kaynak: Buhârî, Enbiyâ 50, Fiten 26; Müslim, Fiten 105, 108
Konu: Genel
1814-) Câbir (r.a.) Resûl-ü Ekrem Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

Kaynak: Nesei, İmame: 25; Ezan: 14; İbni Mice, İkâme: 50;dârimî, Salât: 49; Ebû Davud, Salât 93.
Konu: Genel
1814-) Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem  şöyle buyurdu: “Ümmetimin hayatta bulunduğu bir zamanda deccâl çıkar ve kırk, bu kadar zaman kalır. (Râvi, Hz. Peygamber’in kırk gün mü, kırk ay mı, yoksa kırk yıl mı buyurduğunu bilemediğini söylemektedir.) Bunun üzerine Allah Teâlâ Îsâ İbni Meryem’i yeryüzüne gönderir; o da deccâli bularak ortadan kaldırır. Sonra insanlar, aralarında hiçbir düşmanlık bulunmadan yedi yıl yaşarlar. Sonra Allah Teâlâ Şam taraflarından soğuk bir rüzgâr gönderir ve bu rüzgâr kalbinde zerre kadar hayır -veya iman- bulunan yeryüzündeki bütün insanların ruhunu kabzeder. Şayet biriniz dağın içine bile girse, bu rüzgâr onu mutlaka bulup canını alır. İşte o zaman yeryüzünde kötülüklere bir kuş hafifliğiyle dalan, yırtıcı hayvan atılganlığıyla şuursuzca saldıran kimseler kalır. Bunlar ne bir iyilik tanırlar ne de bir kötülüğü yadırgarlar. Şeytan bir insan kılığına girerek onlara görünür ve: - Dediğimi yapmayacak mısınız? diye sorar. Onlar da: - Ne yapmamızı emredersin? derler. Şeytan da onlara putlara tapmalarını emreder. Onlar her türlü ahlâksızlığı yapıp putlara taparken rızıkları bollaşır, hayat tarzları iyileşir. Daha sonra sûra üflenir. Onun sesini duyan herkes dehşet ve şaşkınlık içinde yıkılır kalır. Sûrun sesini ilk duyup can veren adam, devesinin havuzunu tamir eden bir kimsedir. Onunla birlikte yanındakiler de kendilerini yere atıp can verirler. Sonra Allah Teâlâ çiğ gibi -veya gölge gibi- bir yağmur yağdırır. İnsanların çürüyüp gitmiş cesetleri bununla yeniden hayat bulur. Ardından sûra bir kere daha üflenir; herkes yerinden fırlayıp kendilerine verilecek emri beklemeye başlar. Daha sonra: - Haydi, Rabbinize gelin! denir.  Meleklere de: - Onları alıkoyun; çünkü onlar sorguya çekilecektir, denir. Daha sonra yine meleklere: - Cehennemlikleri ayırın! buyurulur. Onlar da: - Kaçta kaçını ayıralım? diye sorarlar. - 1000 kişiden 999’unu, denir. İşte o gün, dehşeti yüzünden çocukların ihtiyarladığı bir gün olacaktır. O gün her şeyin ortaya çıktığı korkunç bir gündür.”

Kaynak: Müslim, Fiten 116
Konu: Genel
1815-) Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Mekke ile Medine dışında, deccâlin ayak basmadığı bir yer kalmaz. Mekke ile Medine’nin bütün yollarında saf tutmuş melekler bu iki şehri korur. Deccâl kumlu, çorak bir yere iner. Ardından Medine üç defa sarsılır; Allah Teâlâ orada bulunan kâfir ve münafıkları dışarı çıkarır.”  

Kaynak: Müslim, Fiten 123. Ayrıca Bk. Buhârî, Fezâilü’l-medîne, 9, 26, 27, Tevhîd 31; İbni Mâce, Fiten 33
Konu: Genel
1816-) Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İsfahan yahudilerinden taylasanlı yetmiş bin kişi deccâlin ardından gider.”

Kaynak: Müslim, Fiten 124
Konu: Genel
1817-) Ümmü Şerîk radıyallahu anhâ Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu dinledi: “İnsanlar deccâlden kaçıp dağlara sığınırlar.”

Kaynak: Müslim, Fiten 125. Ayrıca Bk. Tirmizî, Menâkıb 69; İbni Mâce, Fiten 33
Konu: Genel
1818-) İmrân İbni Husayn radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim dedi: “Hz. Âdem’in yaratıldığı zamandan kıyametin kopacağı ana kadar deccâlden daha büyük bir fitne yoktur.”

Kaynak: Müslim, Fiten 126. Ayrıca Bk. Ahmed İbni Hanbel, müsned, Iv, 19-21
Konu: Genel
1818-) İbni Ömer'den (r.a.) rivayetle: Allah ümmetimi dalâlet üzerine birleştirmez. Allah'ın rahmet ve himaye eli cemaatin üzerindedir. Kim cemaatten ayrilırsa Cehenneme doğru ayrılır.

Kaynak: Tırmızî, Fıten: 7.
Konu: Genel
1819-) Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Deccâl ortaya çıkınca, mü’minlerden biri onun bulunduğu tarafa doğru gider. Deccâlin silâhlı adamları onun önüne çıkarak: - Nereye gitmek istiyorsun? diye sorarlar. - Şu ortaya çıkan adamın yanına, der. Deccâlin adamları: - Sen bizim Rabbimize inanmıyor musun? diye sorarlar. O da: - Bizim Rabbimizin gizli bir yanı yok ki onu bırakıp başkasına inanalım, der. Deccâlin bazı adamları: - Öldürün şunu, derler. Bir kısmı ise: - Tanrınız, haberi olmadan bir kimseyi öldürmeyi yasaklamadı mı! derler ve o mü’mini deccâlin yanına götürürler. O mü’min deccâli görünce diğer mü’minlere: - Ey mü’minler! Bu adam Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kendisinden bahsettiği deccâldir, diye seslenir. O zaman deccâl adamlarına: - Bunu iyice bir dövün, der. Onu dövmek üzere tutarlar. Deccâl tekrar, “Yakalayın şunu, yarın kafasını”, der. Onun sırtını, karnını dayaktan geçirirler. Bu defa deccâl, “Bana iman etmiyor musun?” diye sorar. O mü’min: - Sen yalancı Mesîh’sin, der. Deccâlin emri üzerine onu testereyle baştan aşağı ikiye biçerler. Deccâl o zâtın ikiye bölünen cesedinin arasından yürüyüp geçtikten sonra ona:  - Ayağa kalk! der. O da doğrulup kalkar. Deccâl tekrar: - Bana iman ediyor musun? diye sorar.  O da: - Senin hakkındaki kanaatim iyice pekişti, dedikten sonra halka dönerek, ‘Ey insanlar! O benden sonra artık kimseyi öldürüp diriltemez’, der. Deccâl onu kesmek için yakalar. Fakat Allah Teâlâ o mü’minin boynundan köprücük kemiğine kadar olan kısmı bakır haline dönüştürür; bu sebeple deccâl ona bir şey yapamaz. Bunun üzerine deccâl onun ellerinden ve ayaklarından tutup fırlatır. Halk onu cehenneme attığını zanneder. Halbuki o cennete atılmıştır.” Resûlullah sözünü şöyle tamamladı: “İşte bu mü’min, âlemlerin Rabbine göre insanların en büyük şehididir.”

Kaynak: Müslim, Fiten 113. Ayrıca Bk. Buhârî, Fiten 27
Konu: Genel
1819-) Câbir bin Abdullah (r.a.) rivayet ediyor: Allah, söz ve davranışlarında hayâsızlık yapan ve kendisini buna necbur hisseden kimseleri sevmez.

Kaynak: Butıarfnin Etfemnden.
Konu: Genel
1820-) Mugîre İbni Şu‘be radıyallahu anh  şöyle dedi: Hiç kimse Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e deccâl hakkında benden fazla soru sormadı. Resûl-i Ekrem bana: - “O sana zarar vermeyecek” buyurdu. Ben: - Bazı kimseler deccâlin yanında dağ kadar ekmek, bir nehir kadar içme suyu bulunduğunu söylüyorlar, deyince: - “Allah yanında o, bu söylediklerinden daha değersizdir” buyurdu.

Kaynak: Buhârî, fiten 26; müslim, âdâb 32, fiten 114, 115. ayrıca Bk. ibni Mâce, Fiten 33 
Konu: Genel
1821-) İbni Amr'dan (r.a.) rivayetle: Bir mü'min kul dünyada çok sevdiği bir yakınını kaybeder de sabredip musibetin mükâfatını Allah'tan beklerse, Allah o kulu için Cennetin dışında bir mükâfata razı olmaz.

Kaynak: Neseî, Cenâiz: 23.
Konu: Genel
1821-) Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bütün peygamberler ümmetlerini  yalancı kör deccâlin tehlikesine karşı uyarmışlardır. Şunu bilin ki, onun bir gözü kördür; ama sizin azîz ve celîl olan Rabbiniz tek gözlü değildir. Deccâlin iki gözünün arasına kâfir (ke-fe-re) diye yazılmıştır.”

Kaynak: Buhârî, Fiten 26, Tevhîd 17; Müslim, Fiten 101, 102. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Melâhim 14, Sünnet 25-26; Tirmizî, Fiten 56, 62; İbni Mâce, Fiten 33 
Konu: Genel
1822-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Hiçbir peygamberin ümmetine deccâl hakkında söylemediği bir şeyi size haber vereyim mi? Onun bir gözü kördür. Yanında cennete ve cehenneme benzeyen bir şey olacaktır. Onun cennet dediği şey, cennet değil cehennemdir.”

Kaynak: Buhârî, Enbiyâ 3; Fiten 26; Müslim, Fiten 109
Konu: Genel
1823-) İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem herkesin yanında deccâlden söz ederek şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ tek gözlü değildir. Şunu unutmayın ki, deccâlin sağ gözü kördür. Onun bu gözü üzüm salkımından dışarı fırlamış üzüm tanesi gibidir.”   

Kaynak: Buhârî,  Fiten 26, Tevhîd 17; Müslim, Îmân 274. Ayrıca Bk. Tirmizî, Fiten 60  
Konu: Genel
1823-) Enes (r.a.) rivayet ediyor: mükâfatlandırdığı mü'mine  etmez, onu âhirette de mükâfatlandım. Kâfire gelince  o hayır verilecek kalmaksın onu âhirete göndersin.

Kaynak: Mûsned, 3:123,125,283.
Konu: Genel
1824-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Müslümanlarla yahudiler çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Yahudi taşın, ağacın arkasına saklanacak, bunun üzerine o taş, o ağaç yahudiyi kovalayan kimseye, ‘Ey müslüman! Arkamda bir yahudi var, gel onu öldür!’ diyecek. Yalnız garkad ağacı bir şey söylemeyecek; çünkü o yahudilerin ağaçlarındandır.”

Kaynak: Buhârî, Cihâd 94, Menâkıb 25; Müslim, Fiten 82  
Konu: Genel
1825-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Canımı kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir adam bir kabrin yanından geçerken kendini o kabrin üzerine atıp, ‘Âh! Keşke şu kabirde yatanın yerinde ben olsaydım’ diye kendini yerden yere vurmadıkça dünya hayatı son bulmayacaktır. O kimse dindarlığı sebebiyle değil, başına gelen belâlar yüzünden böyle davranacaktır.”

Kaynak: Buhârî, Fiten 22; Müslim, Fiten 54
Konu: Genel
1826-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Fırat nehrinin suyu çekilip, aktığı yatakta bulunan bir altın dağı meydana çıkmadıkça ve kurtulup kazanan ben olayım diye birbiriyle çarpışan her yüz kişiden doksan dokuzu ölmedikçe kıyamet kopmaz.” Buhârî, Fiten 24; Müslim, Fiten 29. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 25 Diğer bir rivayet ise şöyledir: “Pek yakında Fırat nehrinin suyu çekilerek aktığı yatakta bir altın hazinesi meydana çıkacaktır. O günü gören kimse, o hazineden kesinlikle bir şey almasın.”   

Kaynak: Buhârî, Fiten 24; Müslim, Fiten 29-32. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Melâhim 13; Tirmizî, Sıfatü’l-cenne 26
Konu: Genel