Genel ile İlgili Hadisler

1490-) îbni Mes'ud (r.a.) rivayet ediyor: Allah'ım, fayda vermeyen ilimden, korku duymayan kalbten, kabul edilmeyen duadan, doymayan nefisten, insanı maddî ve manevî huzursuzluğa düşüren açlıktan en kötü sırdaş olan hıyanetten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, düşkün ihtiyarlıktan, sıkıntılı yaşlılıktan, Deccalin fitnesinden, kabir azabından, dirilerin ve ölülerin fitnesinden Sana sığınırım. Allah'ım, Sana yakarıp duâ eden, yolunda mütevazı, itaatkâr ve sana yönelmiş bir kalb istiyoruz. Allah'ım, herkesi kaplayan bağışlamanı, kurtarıcı emirlerini, her günahtan selâmeti, her iyiliği kazanmayı, Cenneti elde etmeyi ve Cehennemden kurtulmayı istiyorum.

Kaynak: Hâkim'in Müstedre/finden.
Konu: Genel
1490-) İmrân İbni Husayn radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem onun babası Husayn’a dua etmesi için şu iki cümleyi öğretti: “Allâhumme elhimnî rüşdî ve eiznî min şerri nefsî: Allahım! Beni senin doğru yoluna ilet! Nefsimin şerrinden beni koru!”

Kaynak: Tirmizî, Daavât 70
Konu: Genel
1491-) Ebü’l-Fazl Abbas İbni Abdülmuttalib radıyallahu anh şöyle dedi: - Yâ Resûlallah! Bana Allah Teâlâ’dan isteyeceğim bir şey öğret, dedim. - “Allah’dan âfiyet dileyin!” buyurdu. Aradan birkaç gün geçtikten sonra tekrar yanına geldim ve: - Yâ Resûlallah! Bana Allah Teâlâ’dan isteyeceğim bir şey öğret, dedim. - “Ey Abbas! Ey Resûlullah’ın amcası! Allah’tan dünya ve âhirette âfiyet dileyin!” buyurdu.

Kaynak: Tirmizî, Daavât 85.
Konu: Genel
1492-) Şehr İbni Havşeb şöyle dedi: Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’ya: - Ey mü’minlerin annesi! Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem senin yanında bulunduğu zamanlarda en çok hangi duayı okurdu? diye sordum. O da şöyle dedi: - Çoğu zaman “Yâ mukallibe’l-kulûb! Sebbit kalbî alâ dînik: Ey kalpleri halden hale çeviren Allah! Benim kalbimi dininden ayırma!” diye dua ederdi.

Kaynak: Tirmizî, Kader 7, Daavât 90, 124.
Konu: Genel
1493-) Ebü’d-Derdâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Dâvûd aleyhisselâm şöyle dua ederdi: Allâhumme innî es’elüke hubbeke ve hubbe men yuhibbüke, ve’l-amele’llezî yübelligunî hubbeke. Allâhummec‘al hubbeke ehabbe ileyye min nefsî ve ehlî ve mine’l-mâi’l-bârid: Allahım! Senden seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim. Allahım! Senin sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha ileri kıl!”

Kaynak: Tirmizî, Daavât 73, Tefsîrü’l-kur’ân 39
Konu: Genel
1494-) Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm: Ey azamet ve kerem sahibi Allahım! duasını ihmâl etmeyip sık sık söyleyiniz.”

Kaynak: Tirmizî, Daavât 92.
Konu: Genel
1494-) Ali'den (r.a,) rivayetle: Allah'ım, İbrahim peygamber Senin kulun ve dostun idi. Mekke halkı için bereketle Sana duâ edeceğim. Ben Muhammed de Senin kulun ve Resulünüm. Senden Medine halkı için, Mekke ahalisi için bereketlendirdiğinin iki katı müd ve sa'—ölçü aletleriyle, Ölçtükleri şeylerle—olan ölçülerine bereket vermeni istiyorum.

Kaynak: Timizi, Menakıb;67.
Konu: Genel
1495-) Ebû Ümâme radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem birçok dua okudu, fakat biz ondan hiçbir şey ezberleyemedik. Bunun üzerine: - Yâ Resûlallah! Pek çok dua okudun, biz onları ezberleyemedik, dedik. O zaman Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu: - “O duaların hepsini içine alan bir duayı size öğreteyim mi? Şöyle deyiniz: Allâhumme innî es’elüke min hayri mâ seeleke minhü nebiyyüke Muhammedün sallallahu aleyhi ve sellem. Ve neûzü bike min şerri mesteâzeke minhü nebiyyüke Muhammedün sallallahu aleyhi ve sellem. Ve ente’l-müsteân, ve aleyke’l-belâğ, ve lâ havle velâ kuvvete illâ billâh: Allahım! Peygamber’in Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in senden dilediği hayırları ben de dilerim. Peygamber’in Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in sana sığındığı şerlerden biz de  sana sığınırız. Yardım ancak senden beklenir. İnsanı dünya ve âhirette muradına ulaştıracak sensin. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.”

Kaynak: Tirmizî, Daavât 89
Konu: Genel
1495-) Ebû Saîd (r.a.) rivayet ediyor: İbrahim peygamber Mekke'yi haram kılıp harem kıldı; ben de Medine'yi iki dağı arasıyla haram kılıyorum. Orada kan akıtılmayacak, savaş için silah taşınmayacak, hayvan besleme gayesi dışında ağaç kesilmeyecek. Allah'ım, bizim için Medine'mizi mübarek eyle. Allah'ım, sa' ile olan ölçümüze bereket ver. Allah'ım müd ile olan ölçümüze bereket ver. Allah'ım, her bereketin yanma iki bereket ver. Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Medine'deki hiçbir tepe ve hiçbir dere yoktur ki, üzerinde iki melek bulunup siz geri dönünceye kadar onu korumasınlar.

Kaynak: Müslim, Hacc: 475; Ebıî Davud, Menasik: 95; Müsned,2:256; 3:23,
Konu: Genel
1496-) İbn Mes‘ûd radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in dualarından biri şöyleydi: “Allâhumme innî es’elüke mûcibâti rahmetike ve azâime mağfiretike ve’s-selâmete min külli ismin ve’l-ganîmete min külli birrin ve’l-fevze bi’l-cenneti ve’n-necâte mine’n-nâr: Allahım! Senin rahmetini kazandıracak, bağışlamanı sağlayacak işler yapmayı, her türlü günahtan uzak durmayı, bütün iyilikleri işlemeyi, cennete kavuşup cehennemden kurtulmayı nasip etmeni niyâz ediyorum.”

Kaynak: Hâkim, el-müstedrek, I, 525.
Konu: Genel
1496-) Âişe'den (r.a.) rivayetle: Allah'ım, tembellikten, düşkün ihtiyarlıktan, günahlı yerlerden, borçlanmaktan, kabir fitnesinden ve kabir azabından, Cehennem fitnesinden ve Cehennem azabından ve zenginliğin kçtü fitnesinden Sana sığınıyorum. Fakirlik fitnesinden Sana sığınıyorum. Mesih-i Deccalm fitnesinden Sana sığmıyorum. Allah'ım, günahlarımı benden su, kar ve dolu ile yıka. Beyaz elbise kirlerden temizlendiği gibi, kalbimi günahlardan temizle, Doğu ile batıyı birbirinden uzaklaştırdığın gibi benim ve günahlarımın arasını da öylece ayır.

Kaynak: Buhari, Cıhad: 25,74; Et'ıme: 28; Tefsîr-i Sûre: 16;daavat 36,38,40; Müslim, Daavat: 48,52; Tirmizî, Daavat 70,76
Konu: Genel
1497-) Âişe (r.a.) rivayet ediyor: Allah'ım, şu anda hazır bulunanı ileride gelecek olanlarıyla, bildiklerim ve bilmediklerimle bütün hayırları Senden istiyorum. Şu anda bulunanı ve ileride gelecek olanlarıyla, bildiklerim ve bilmediklerimle bütün serlerden Sana sığınırım. Allah'ım, Senin kulun ve peygamberinin dilediği hayırları Senden diliyor, kulun ve peygamberinin Sana sığındığı serlerden Sana sığınıyorum. Allah'ım, Senden Cenneti ve ona yaklaştıracak her türlü söz ve davranışı diliyor, Cehennemden ve ona yaklaştıracak her türlü söz ve davranıştan Sana sığınıyorum. Benim için takdir ettiğin bütün hükümleri hayır kılmanı Senden istiyorum.

Kaynak: Ibni Mâce, Dua: 4.
Konu: Genel
1497-) Ebü’d-Derdâ radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir: “Bir müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek ona, aynı şeyler sana da verilsin, diye dua eder.”

Kaynak: Müslim, Zikir 86. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Vitir 29
Konu: Genel
1498-) Ebü’d-Derdâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre  Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyururdu: “Bir müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, ‘duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin’ diye dua eder.”

Kaynak: Müslim, Zikir 87, 88. Ayrıca Bk. İbni Mâce, Menâsik 5
Konu: Genel
1498-) Âişe (r.a.) Resûl-ü Ekrem Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: Allah'ım, temiz, pâk, mübarek, Sana en sevimli, vesile edinilerek Sana duâ edildiğinde kabul ettiğin, bir şey dilenildiği zaman verdiğin, merhamet istendiğinde merhamet ettiğin, musibet ve sıkıntıların kalkması istendiğinde kaldırdığın ismin hürmetine Senden istiyorum.

Kaynak: İbni Mâce, Dua; 9.
Konu: Genel
1499-) Üsâme İbni Zeyd radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kendisine iyilik edilen bir kimse o iyiliği yapana, cezâkellâhü hayran: Allah seni hayırla mükâfatlandırsın, derse, ona en iyi şekilde teşekkür etmiş olur.”

Kaynak: Tirmizî, Birr 87
Konu: Genel
1500-) Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kendinize beddua etmeyiniz; çocuklarınıza beddua etmeyiniz; mallarınıza da beddua etmeyiniz. Dileklerin kabul edildiği zamana denk gelir de Allah bedduanızı kabul ediverir.”

Kaynak: Müslim, Zühd 74. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Vitir 27  
Konu: Genel
1501-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu sebeple secdede çok dua etmeye bakın!”

Kaynak: Müslim, Salât 215.
Konu: Genel
1501-) Şeddad bin Evs (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: Allah'ım, Senden dinde sebatı istiyorum. Doğru yolda kararlılığı istiyorum. Nimetine şükretmeyi istiyorum. Güzelce Sana ibâdet etmeyi istiyorum. Doğru bir dil, selîm bir kalb istiyorum. Bildiklerimin şerrinden Sana sığınıyorum. Bildiklerimin hayrını Senden diliyorum. Bildiğin günahlarım için Senden bağışlanma diliyorum. Şüphesiz Sen gaybları çok iyi bilensin.

Kaynak: Neseî, Sehv; 61; Tirmizf, Daavat: 23; Müsned,4:123,125.
Konu: Genel
1502-) îbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor: Allah'ım, yalnız Sana teslim oldum. Yalnız Sana îman ettim. Yalnız Sana tevekkül ettim. Ve yüzümü yalnız Sana çevirdim. Senin yolunda, Senin yardımınla düşmanlarıma karşı koyuyorum. Allah'ım, Senden başka ilâh yok. Beni saptırmandan yalnız Senin izzetine sığınıyorum. Sen hiç ölmeyen dirisin; cinler ve insanlar ise ölürler.

Kaynak: Buhari, Îman: 12; Tevhid: 7; Müslim, Zikir: 68;müsned, 1:302.
Konu: Genel
1502-) Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Herhangi biriniz acele etmedikçe duası kabul edilir. (Kul acele ederek) Rabbime kaç defa dua ettim de duamı kabul etmedi, der.”

Kaynak: Buhârî, Daavât 22; Müslim,  Zikir 90, 91. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Vitir 23; Tirmizî, Daavât 12; İbni Mâce, Dua 7
Konu: Genel
1503-) Ebû Ümâme radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: - Hangi dua daha çok kabul edilir? diye sordular. - “Gecenin son saatlerinde ve farz namazlardan sonra yapılan dua” buyurdu.

Kaynak: Tirmizî, Daavât 79. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Tatavvû‘ 10; Nesâî, Mevâkît 35, 40   
Konu: Genel
1504-) Ubâde İbni’s-Sâmit radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yeryüzünde bir müslüman Allah’tan bir şey dilerse, günah bir şeyi istemediği veya akrabası ile ilgisini kesmeyi arzu etmediği sürece Allah onun dileğini mutlaka yerine getirir veya ona vereceği şey kadar bir kötülüğü kendisinden giderir.” Orada bulunanlardan biri: - O takdirde biz Allah’tan çok şey isteriz, deyince, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem: - “Allah’ın lutfu dilediğiniz şeylerden daha çoktur” buyurdu.

Kaynak: Tirmizî, Daavât 115. Ayrıca Bk. Ahmed İbni Hanbel, müsned, Iıı, 18
Konu: Genel
1505-) îbni Ömer'den (r.a.) rivayetle: Allah'ım, bize bizimle Sana isyan sayılacak şeyler arasında perde olacak kadar korkunu, bizi Cennetine kavuşturacak taatinı, dünya musibetlerini bizden hafifletecek kuvvetli îmanı nasib eyle. Allah'ım, bizi hayatta bıraktığın sürece kulağımızdan, gözümüzden ve kuvvetimizden bizi faydalandır. Bunları son ânımıza kadar bizden alma. Bize zulmedenlerden intikamımızı al. Bize düşmanlık edenlere karşı bize yardım et. Bize dînî musibet verme. Dünyayı, bizim en büyük kaygımız ve ilmimizin son hedefi yapma. Bize acımayanları başımıza musallat etme.

Kaynak: Tırmizî, Dua: 87.
Konu: Genel
1505-) İbni Abbâs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir keder ve üzüntü hissettiği zaman şöyle dua ederdi: “Lâ ilâhe illallâhü’l-azîmü’l-halîm. Lâ ilâhe illallâhü rabbü’l-arşi’l-azîm. Lâ ilâhe illallâhü rabbü’s-semâvâti ve rabbü’l-ardı ve rabbü’l-arşi’l-kerîm: Azamet ve hilim sahibi olan Allah’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Azametli arşın sahibi olan Allah’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Göklerin rabbi, yerin rabbi ve yüce arşın rabbinden başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur.”

Kaynak: Buhârî, Daavât 27, Tevhîd 22, 23; Müslim, Zikir 83. Ayrıca Bk. Tirmizî, Duâ 39; İbni Mâce, Duâ 17
Konu: Genel
1506-) Ebû Muhammed Abdurrahman İbni Ebû Bekr es-Sıddîk radıyallahu anhümâ  şöyle dedi: Suffe ashâbı fakir kişilerdi. Bir keresinde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: - "İki kişilik yemeği olan (suffe ashâbından) bir üçüncüsünü; dört kişilik yemeği olan da bir beşincisini ve hatta altıncısını yemeğe buyur edip götürsün!" Yahut buna benzer bir tavsiyede bulundu. Ebû Bekir, onlardan üç kişiyi evine getirdi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de on kişiyi alıp götürdü. Ebû Bekir, akşam yemeğini Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in evinde yedi. Yatsı namazı kılınıncaya kadar orada kaldı. Gecenin  hayli ilerlemiş bir vaktinde evine döndü. Hanımı ona: - Seni misafirlerinin yanında bulunmaktan alıkoyan nedir? diye sordu. O da: - Vay! Sen onlara hâlâ yemek vermedin mi? diye çıkıştı. Hanımı: - Sen gelmedikçe yemek yemeyeceklerini söylediler, sofra kurduk, yemediler, dedi. (Hadisin râvîsi) Abdurrahman şöyle dedi: Ben ortalıktan kaybolup saklandım. Ebû Bekir bana: - Behey anlayışsız herif! diye bağırdı. Verdi veriştirdi. Sonra hiddetle: - İçinize sinmesin, yiyin. Vallahi ben bu yemekten yemiyeceğim, dedi. (Abdurrahman dedi ki), Allah'a yemin ederim ki, bizim her el uzattığımız lokmanın altından yemek daha artıyordu. Nihayet misafirler doydular. Yemek de  ilk getirildiğinden daha fazla olarak ortada duruyordu. Ebû Bekir yemeğe baktı, olduğu gibi duruyordu. Hanımına hitâben: - Bu ne hal? Ey Benî Firâsın kızı! dedi. O da: - Gözümün nuruna yemin ederim ki, yemek şimdi öncekinden üç misli fazladır, dedi. Bunun üzerine Ebû Bekir o yemekten yedi ve ettiği yemini kastederek, "O, şeytandandı" dedi. O yemekten bir lokma aldıktan sonra, geri kalanı Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e gönderdi. Yemek orada sabaha kadar durdu. Bizim ile bir topluluk arasında bir sözleşme vardı. Sözleşmenin süresi bittiği için o topluluk Medine'ye gelmişlerdi. İçlerinden sözcü olarak on iki kişi ayırdık. Her biri ile beraber kaç kişinin bulunduğunu Allah bilir. İşte onların hepsi o yemekten yediler. Buhârî'nin bir rivâyetinde (Edeb 87) şöyle denilmektedir: (Misâfirlerin, kendisi gelmedikçe yemek yemek istemediklerini öğrenince) Ebû Bekir, o yemekten yemeyeceğine dair yemin etti. Hanımı da o yemedikce yemeyeceğine yemin etti. Misafir veya misafirler de, zaten o yemedikçe sofraya oturmayacağına – veya oturmayacaklarına- yemin etmişlerdi. Bunun üzerine Ebû Bekir: - Başlangıçta yaptığım yemin şeytandandır, haydi buyurun yemeğe, dedi. Kendisi de misafirleri de yediler. Her el uzattıkları lokmanın altından yemek çoğalıyordu. Bunun üzerine Ebû Bekir, hanımına: - Ey Benî Firasın kızı, bu ne hal? dedi. O da: - Gözümün nûruna yemin ederim ki, yemek şimdi, ilk halinden daha fazladır, dedi. Oradakiler yediler, mevcut yemeği Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e gönderdiler. Abdurrahman, Hz. Peygamber'in bu yemekten yediğini haber verdi. Bir başka rivâyette (Buhârî, Edeb 88) olay şöyle anlatılmaktadır:  Ebû Bekir, oğlu Abdurrahman'a; - Ben Hz. Peygamber'in yanına gideceğim. Ben gelinceye kadar misafirlerin hizmetinde bulun, yemeklerini yedirmiş ol, diye tenbihde bulundu. Abdurrahman misafirlere yemek getirdi, "Buyurunuz," dedi. Onlar: - Bu evin sahibi nerede? dediler. Abdurrahman: - Siz buyurun, yiyin, dedi. Onlar: - Evin sahibi gelinceye kadar biz yemiyeceğiz, dediler. Abdurrahman: - Yemeğinizi lutfen yiyiniz. Eğer babam geldiğinde siz yemek yememiş olursanız, bana darılır, kızar, diye ısrar ettiyse de misafirleri yemeye ikna edemedi. (Abdurrahman diyor ki) babam geldiğinde bana fenâ halde çıkışacağını bildiğim için o gelince hemen savuşup bir yere gizlendim. - Misafirlere ne yaptınız? diye sordu. Durumu haber verdiler. Bunun üzerine: - Abdurrahman! diye bana seslendi. Cevap vermedim. Sonra yine: - Abdurrahman! diye bağırdı. Ben yine ses vermedim. Bu defa: - Behey anlayışsız herif! Sesimi duyuyorsan, Allah aşkına gel, dedi. Ben de yanına gelip: - Benim kusurum yok, istersen misafirlere sor, dedim. Misafirler: - Abdurrahman doğru söylüyor, bize yemek getirdi ama biz yemedik, dediler. Bunun üzerine: - Demek beni beklediniz! Ben de bu gece bu yemeği yemiyeceğim işte! dedi. Onlar: - Allaha yemin ederiz ki sen yemezsen, biz de yemeyiz, dediler. Ebû Bekir: - Allah iyiliğinizi versin! Size ne oluyor ki, yemeğimizi kabul etmiyorsunuz? Haydi buyurun yemeğe! dedi. Yemek geldi, babam elini koydu, besmele çekti, "Kızgınlığımdan ötürü başta ettiğim yemin şeytandandır" deyip yemeği yedi, misafirler de yediler.

Kaynak: Buhârî, Mevâkît 41, Menâkıb 25, Edeb 87-88; Müslim, Eşribe 176, 177
Konu: Genel
1506-) Ebû Hüreyre (r«a.) rivayet ediyor: Allah'ım, bana öğrettiğinden beni faydalandır. Ve fayda verecek şeyi bana Öğret. Ve ilmimi arttır. Her hâl ü kârda Allah'a hamd olsun. Cehennem ehlinin halinden Allah'a sığınıyorum.

Kaynak: Tirmizî, Daavat: 128.
Konu: Genel
1507-) Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem  şöyle buyurdu: "Sizden önce yaşamış ümmetler içinde  kendilerine ilham olunan kimseler vardı. Şayet ümmetim içinde de onlardan biri varsa, hiç şüphesiz o Ömer'dir."

Kaynak: Buhârî, Fezâilü'l-ashâb 6; Enbiyâ 54; Müslim, Fezâilü's-sahâbe 23. Ayrıca Bk. Tirmizî, Menâkıb 17
Konu: Genel
1507-) Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayetle: Allah'ım, beni şükrünü çok yapan, zikrini çok eden, nasihatine uyan, tavsiyelerini gözeten eyle.

Kaynak: Tirmizîğen.
Konu: Genel
1508-) Câbir İbni Semüre radıyallahu anhümâ dedi ki; Kûfeliler(in bir kısmı vâli) Sa'd İbni Ebû Vakkâs'ı (halife) Ömer İbnu'l-Hattâb radıyallahu anh'e şikâyet ettiler. Ömer de Sa'd'ı vâlilikten azledip  Ammar İbni Yâsir'i Kufeye vâli tayin etti. Kûfeliler Sa'd hakkındaki şikâyetlerini, "Sa'd namaz kıldırmasını bile bilmiyor" demeye kadar vardırmışlardı. Ömer, adam gönderip Sa'd'ı Medineye getirtti ve: - Ey Ebû İshak! Bu adamlar senin namaz kıldırmayı bile bilmediğini iddia ediyorlar, dedi. Bunun üzerine Sa'd: -  Allaha yemin ederim ki ben onlara Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in namazı gibi namaz kıldırdım; ondan hiçbir şeyi eksik bırakmadım. Yatsı namazını kıldırırken ilk iki rek'atte uzunca ayakta durur, son iki rek'ati de hafif tutarım, dedi. Ömer: - Senden  bizim beklediğimiz de aslında budur, Ey Ebû İshak, dedi.  Sonra, (durumu bir de  yerinde araştırmak üzere) Sa'd ile birlikte bir veya birkaç adamı Kûfeye gönderdi. Görevli kişi Kûfelilerden Sa'd'ın durumunu soruşturdu, bütün mescidlere gidip cemaata Sa'd'ı sordu. Onlar da Sa'd hakkında hep övgü dolu sözler söylediler. En sonunda Absoğulları mescidine gitti (ve herkesi Sa'd hakkında bildiklerini Allah için söylemeye davet etti). Onlar arasından Ebû Sa'de  Üsâme İbni Katâde kalktı ve şöyle dedi: - Mâdem ki bize Allah adını verdin, söyliyeyim: Sa'd, askerle birlikte harbe gitmez, mal taksiminde eşitliği gözetmez, adâletle hükmetmez, dedi. Bunun üzerine Sa'd şöyle dedi: - (Madem ki sen böyle dedin) Ben de  senin hakkında vallahi üç dilek dileyeceğim: Allahım, senin bu kulun bu söylediklerinde yalancı ise, sen onun ömrünü uzat, fakirliğini artır ve kendisini fitnelere çarptır. Sonraları Üsâme'ye  hali sorulduğunda: - Kocamış, fitneye uğramış zavallı bir ihtiyarım ben. Sa'd'ın bedduasına tutuldum, diye cevap verirdi. Hadisi, Câbir  İbni Semüre'den rivayet eden râvi Abdülmelik İbni Umeyr şöyle der: Daha sonraki zamanlarda o kişiyi ben de gördüm. Yaşlılıktan dolayı kaşları gözlerinin üzerine düşmüş olduğu halde yollarda rast geldiği kız çocuklarına sataşır, onları çimdiklerdi.

Kaynak: Buhârî, Ezân 95; Müslim, Salât 158-159. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Salât 128; Nesâî, İftitâh 74
Konu: Genel
1509-) Urve İbni'z-Zübeyr'den rivayet edildiğine göre Ervâ Binti Evs,  kendi arazisinden bir parçayı gasbettiği iddiasıyla Saîd İbni Zeyd İbni Amr İbni Nüfeyl İbni'l-Hakem radıyallahu anh'ı (Medine vâlisi) Mervân İbnü'l-Hakem'e şikâyet etti. Bu şikâyet üzerine Saîd: - Ben bu konuda Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in söylediklerini dinledikten sonra, onun hakkını üzerime geçirir miyim hiç! dedi. Mervân: - Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den ne duydun? diye sordu. O da: - Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in, "Kim haksız olarak  bir karış yer alırsa, o yerin yedi katı o kişinin boynuna dolanır" buyurduğunu işittim, dedi. Bunun üzerine Mervân Saîd'e hitâben: - Artık senden, bundan başka delil istemiyorum, dedi. Dâva bu noktaya gelince Saîd: - Allahım! Eğer bu kadın yalancı ise, sen onun gözünü kör et, kendisini de o arazisinde öldür! diye beddua etti. Urve dedi ki, kadın ölmeden önce gözleri kör oldu ve bir gün o dâva konusu yerde gezinirken bir çukura düşüp öldü. Buhârî, Bed'ül-halk 2, Mezâlim 13; Müslim, Müsâkât 139-142. Ayrıca bk. Tirmizî, Diyât 21

Kaynak:  müslim'in, Muhammed İbni Zeyd İbni Abdullah İbni Ömer'den Bir Rivayeti De Aynı Mânadadır. Râvi Muhammed, O Kadının  Kör Olduğunu, Saîd'in Bedduasına Uğradım Diyerek Duvarlara Tutuna Tutuna Yürüdüğünü Görmüş Ve O Kadının, Dâva Konusu Arazisindeki Bir Kuyuya Düştüğünü Ve Kabrinin O Kuyu Olduğunu Haber Vermiştir ( Müslim, Müsâkât 138 ).
Konu: Genel
1509-) Şekele rivayet ediyor: Allah'ım, kulağınım şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve şehvetimin şerrinden Sana sığınıyorum.

Kaynak: Neseî, Istiâze; 4,10,11; Ebû Davud, Vitr; 32.
Konu: Genel
1510-) Câbir İbni Abdullah radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Uhud Harbi'nden önceki gece babam beni yanına çağırdı ve "Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in sahâbîlerinden ilk öldürelecek kişinin ben olacağımı sanıyorum. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hariç, benim için geride bırakacağım en kıymetli kişi sensin. Borçlarım var, onları öde. Kardeşlerine  daima iyi davran" dedi. Sabahleyin babam ilk şehid düşen kişi oldu. Bir başka şehid ile birlikte onu bir kabre defnettim. Sonra onu bir başkasıyla aynı kabirde bırakmayı içime sindiremedim. Altı ay sonra onu kabirden çıkardım. Bir de ne göreyim; kulağı(nın bir kısmı) hariç, tüm vücûdu kendisini kabre koyduğum günkü gibiydi. Onu yalnız başına  bir mezara defnettim.

Kaynak: Buhârî, Cenâiz 78
Konu: Genel
1510-) Ebû Bekre'den (r.a.) rivayetle: Allah'ım, bedenime afiyet ver. Kulağıma afiyet ver. Gözüme afiyet ver. Allah'ım, küfrân-ı nimet ve fakirlikten Sana sığınırım. Allah'ım, kabir azabından Sana sığınırım. Senden başka hiçbir ilâh yoktur.

Kaynak: Müslim, Zikir: 33,35; Ebû Davud, Edeb: 101; Tirmizî,daavat: 66; İbni Mâce, Dua: 4; Müsned, 5:42.
Konu: Genel
1511-) Enes radıyallahu anh şöyle dedi: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in ashâbından iki kişi karanlık bir gecede Peygamber aleyhisselam'ın yanından çıktılar. Önlerinde meş'ale gibi iki ışık peydâ oldu. Birbirlerinden ayrılınca da evlerine varıncaya kadar herbirinin yolunu bir ışık aydınlattı.

Kaynak: Buhârî, Salât  79; Menâkıbü'l-ensâr 13
Konu: Genel
1512-) Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başlarına Medineli Âsım İbni Sâbit'i komutan tayin ettiği on kişiden oluşan bir kâfileyi (irşad ve istihbârât için) görevlendirdi. Kâfile Usfân ile Mekke arasında bulunan Hüdât denilen yere ulaştı. Bunların hareketi (müşriklerce),  Hüzeyl'in bir kolu olan ve Lihyân oğulları denilen  kabileye haber verilmişti. Lihyân oğulları yüze yakın okçudan oluşan bir grupla onları takibe aldılar. Âsım ve arkadaşları izlendiklerini farkedince, kendilerini savunabilecekleri yüksekçe bir yere sığındılar ama düşman da onların çevresini sardı ve: - İnin aşağı, elinizdeki silahları bırakıp teslim olun. Söz veriyoruz hiç birinizi öldürmeyeceğiz! dediler. Bunun üzerine Âsım İbni Sâbit: - Arkadaşlar! Ben, bir kâfirin sözüne güvenerek aşağı inmem, dedi. Allahım, durumumuzu Peygamberine bildir, diye dua etti. Bunun üzerine düşmanlar, Âsım'ı (ve komutasındaki altı kişiyi) oka tutup şehit ettiler. İçlerinden üç kişi, Hubeyb, Zeyd İbni Desine ve bir kişi daha verilen söze güvenerek inip teslim oldular. Müşrikler bu üç kişiyi ellerine geçirince, yay tellerini çıkarıp onları kıskıvrak bağlamaya kalktılar.  Durumu gören üçüncü kişi: -Bu bize yapılan ilk kalleşliktir. Vallahi size aslâ teslim olmayacağım. Şu şehitler bana güzel bir örnektir, diye direndi. Onu zorla sürükleyip götürmek istediler ise de şiddetle karşı koydu. Bunun üzerine   onu da şehit ettiler. Hubeyb ve Zeyd İbni Desine'yi götürüp Bedir Gazvesi sonrasında Mekke'de sattılar. Hubeyb'i, Bedir Gazvesi'nde öldürdüğü Hâris İbni Âmir İbni Nevfel İbni Abdimenâf'ın oğulları satın aldı. Hubeyb, kendisini öldürmeye karar verdikleri güne kadar onların elinde esir olarak kaldı. Bu esâret günlerinde Hubeyb, etek traşı olmak için Hâris'in kızlarından birinden bir emânet ustura istedi, o da verdi. Bir ara kadının gafletinden yararlanan küçük çocuğu, Hubeyb’in yanına sokuldu. Hubeyb'in elinde ustura olduğu halde çocuğu dizine oturttuğunu görünce kadın, son derece telaşlandı. Durumu sezen Hubeyb: - Çocuğu öldüreceğimden mi endişeleniyorsun? Ben böyle bir şey yapmam! dedi. Kadın dedi ki:  Allah'a andolsun ki ben hayatımda Hubeyb'den daha iyi bir esir görmedim. Vallahi ben onu, zincire bağlı olduğu ve Mekke'de hiç bir meyvenin bulunmadığı bir gün taze üzüm yerken gördüm. Bu, Allah'ın Hubeyb'e  lutfettiği bir rızıktı. Hâris'in oğulları onu öldürmek için Harem bölgesinin dışına Hill denilen yere çıkardıkları zaman Hubeyb onlara: - Müsaade edin de iki rek'at namaz kılayım, dedi. Bıraktılar. Hubeyb iki rek'at namaz kıldı ve sonra “Allaha yemin ederim ki, ölümden korktuğumu zannetmeyeceğinizi bilsem, bu namazı daha  fazla kılardım” dedi ve “Allahım! Bunların her birini tek tek mahvet, birer birer canlarını al, hiç birini sağ bırakma!” diye dua edip şu beyitleri okudu: Müslüman olarak öldükten sonra, Nasıl öldüğümü asla dert etmem. Bunların hepsi  elbette Allah uğrunda; Dilerse O, pek kolaydır, parçalanmış vücûdumla rahmete ermem! Böylece Hubeyb, idam edilecek her müslümanın iki rekat namaz kılması âdetini başlatan kişi oldu. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, düşman tarafından kuşatıldıkları gün bu on kişilik müslüman kafilesinin başına gelenleri ashâbına anında bildirmişti. Âsım İbni Sâbit'in şehit edildiğini haber aldıkları zaman Kureyş'in bazı ileri gelenleri, (Bedir savaşında) kendilerinden birini öldürmüş olması sebebiyle onu tanımaya yarayacak bir parçasını getirmek üzere adamlar yolladılar. Bunun üzerine Allah, Âsım'ı korumak için bir arı sürüsü gönderdi. Bu arı bulutu Âsım'ın cesedini kapladı. Kureyşin adamları, onun nâşından hiç bir şey koparmaya imkân bulamadılar.

Kaynak: Buhârî, Cihad 170, Meğâzî 10, 28
Konu: Genel
1513-) İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Ömer radıyallahu anh, herhangi bir şey hakkında "Ben şöyle düşünüyorum" dedi mi, o şey gerçekten onun düşündüğü gibi neticelenirdi.

Kaynak: Buhârî, Menâkıbü'l-ensâr  35
Konu: Genel
1514-) Ebû Hüıeyre (r.a.) rivayet ediyor: Allah'ım, işlerimin muhafızı olan dinimi benim için yoluna koy. Geçim sebebim olan dünyamı benim için yoluna koy. Varacağım yer olan âhiretimi benim için yoluna koy. Hayatımı her hayrı arttırmaya vesîle kıl. Ölümümü her kötülükten kurtulup rahat olmaya vesile kıl.

Kaynak: Müslim, Zikir: 71; Neseî, Sehiv: 89; Müsned, 4:399.
Konu: Genel
1514-) Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Allah'a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun."

Kaynak: Buhârî, Edeb 31, 85, Rikak 23; Müslim, Îmân 74, Lukata 14. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Edeb 123; Tirmizî, Kıyâmet 50
Konu: Genel
1515-) îbni Mes'ûd (r.a.) Resûl-ü Ekrem Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: Allah'ım, Senden hidâyeti, takvayı, tok gözlülüğü ve zenginliği istiyorum.

Kaynak: Müslim, Zikir: 72; Tirmizl Daavat; 72; İbnimâce, Dua:2; Müsned, 1:411, 416.
Konu: Genel
1515-) Ebû Mûsâ radıyallahu anh şöyle dedi: - Ey Allah'ın Resûlü! Hangi müslüman en üstündür? diye sordum. - "Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olduğu kimse" cevabını verdi.

Kaynak: Buhârî, Îmân 4, 5, Rikak 26; Müslim, Îmân 64, 65. Ayrıca Bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 2; Tirimizî, Kıyâmet 52, Îmân 12; Nesâî, Îmân 8, 9, 11
Konu: Genel
1516-) Sehl İbni Sa'd radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iki budu arasındaki (üreme) organını koruma sözü verirse, ben de ona cennet sözü veririm."

Kaynak: Buhârî, Rikak 23. Ayrıca Bk. Tirmizî, Zühd 61 
Konu: Genel
1517-) Ebû Hureyre  radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre o, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinlemiştir: "Kul, iyice düşünüp taşınmadan bir söz söyleyiverir de bu yüzden cehennemin, doğu ile batı arasından daha uzak bir yerine düşer gider".

Kaynak: Buhârî, Rikak  23 ; Müslim, Zühd 49, 50
Konu: Genel
1517-) Heysem bin Mâlik Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: Allah'ım, sevgini bana en sevimli şey kıl. Korkunu benim için en çok korkulan şey kıl. Sana kavuşmaya olan iştiyakla dünyadan ihtiyaç bağlarımı kopar. Ehl-i dünyanın gözünü dünyalariyla aydınlatı-3'orsan benim gözümü de ibâdetinle aydınlat.

Kaynak: Ebü Nuaym'ın Tf//ye'sinden.
Konu: Genel
1518-) Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebî salallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kul, Allah'ın hoşnut olduğu bir sözü önemsemeksizin söyleyiverir de Allah onun derecesini yüceltir. Yine bir kul Allah'ın gazabını gerektiren bir sözü hiç önemsemeksizin söyleyiverir de Allah onu bu sözü sebebiyle cehennemin dibine atar."

Kaynak: Buhârî, Rikak 23. Ayrıca Bk. Tirmizî, Zühd 10; İbni Mâce, Fiten 12
Konu: Genel
1519-) îbni Amr (r.a.) Resûl-ü Ekrem Efendimizin (a.s.m.) söyle buyurduğunu rivayet ediyor: Allah'ım, Senden sıhhati, iffeti, emâneti, güzel ahlâkı ve kadere rızâyı istiyorum.

Kaynak: Taberânî'nin Keö/rtnden.
Konu: Genel
1519-) Ebû Abdurrahman Bilâl İbni'l-Hâris el-Müzenî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kul, Allah'ın hoşnut olduğu bir sözü söyler, fakat onunla Allah'ın rızâsını kazanacağı hiç aklına  gelmez. Halbuki Allah, o  söz sebebiyle, kendisine kavuştuğu kıyamet gününe kadar o kimseden hoşnut olur. Yine bir kul da Allah'ın gazabını gerektiren bir söz söyler fakat o sözün kendisini Allah'ın gazabına çarptıracağını düşünmez. Oysa Allah, o kimseye o kötü söz sebebiyle kendisine kavuşacağı kıyamet gününe kadar gazap eder."

Kaynak: Muvatta, Kelâm 5; Tirmizî, Zühd 12. Ayrıca Bk. İbni Mâce, Fiten 12
Konu: Genel
1520-) Süfyân İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi: - Ey Allah'ın Resûlü! Bana kesinlikle yapmam gereken bir iş söyle dedim. Efendimiz: - "Rabbim Allah'tır de, sonra dosdoğru ol!" buyurdu. Ben: - Ey Allah'ın Resûlü! Hakkımda (zararını göreceğimden) en çok  endişe ettiğin şey nedir? dedim. Efendimiz, o güzel dilini eliyle tuttu ve: - "İşte budur!" buyurdu.

Kaynak: Tirmizî, Zühd  61;  Ayrıca Bk. İbni Mâce, Fiten 12
Konu: Genel
1521-) İbn Ömer  radıyallahu anhümâ  "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem  şöyle buyurdu" dedi: "Allah'ı anmaksızın çok konuşmayın. Allah'ın zikri dışında çok söz söylemek, kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanların ise, Allah'dan en uzak kimseler olduğu  kesindir."

Kaynak: Tirmizî, Zühd 62
Konu: Genel
1521-) Âişe (r.a.) rivayet ediyor: Allah'ım, gazabından rızâna, cezandan affına, azabından rahmetine sığınıyorum. Senin medih ve senanı saymakla bitiremiyorum. Sen zâtını övdüğün gibisin.

Kaynak: Müslim, Salâî: 222; Ebû Davud, Salât: 148; Viîr: 5;timizi, Daavat: 75.
Konu: Genel