İmam Malik Muvatta Hadis Kitabı

646-) Kâ'b b. Malik naklediyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Mü'minin ruhu kuş gibidir. Öldükten sonra tekrar dirileceği güne kadar cennetteki ağaçlardan yer, içer.» Nesaî, Cenaiz, 21/117; İbn Mace, Zühd, 37/32

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
647-) Ebû Hüreyre, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu naklediyor: «Cenabı Allah şöyle buyurmaktadır: Kulum bana kavuşmaktan hoşlanırsa ben de ona kavuşmaktan hoşlanırım, kulum bana kavuşmayı istemezse ben de ona kavuşmayı istemem.» Buharî, Tevhîd, 97/35.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
648-) Ebû Hüreyre naklediyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Hayatında hiçbir iyilik yapmamış olan adamın biri, ailesine kendisi öldükten sonra bedeninin yakılıp küllerinin yarısını karaya, yarısını da denize savrulmasını vasiyet etti. Allah'a yemin ederim ki, eğer onu ele geçirmeye kadir olursa, ona âlemlerden hiçbirine etmediği bir şekilde azab edecektir. Adam ölünce ailesi vasiyetini tuttu. Bunun üzerine Cenab-ı Allah karalara emretti, adamın külleri derhal toplandı, aynı şekilde denizlere de emretti, denizde bulunanlar da toplandı. Sonra da adama: Bunu niçin yaptın?» diye sordu. Adam: Sen daha iyi bilirsin, ama senden korkumdan yaptım!» diye cevap verince adamı affetti.» Buhârî, Tevhîd, 976/35; Müslim, Tevbe, 49/24.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
649-) Ebû Hüreyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Herkes tıpkı deve yavrusunun anasından eksiksiz doğduğu gibi İslam fıtratı üzere doğar. Sonradan ailesi onu yahudi veya hıristiyan yapar. Yeni doğan deve yavrusunda bir eksiklik görmek mümkün mü?» Orada bulunanlar, Hazret-i Peygamber'e: Henüz sabi iken ölen çocuk hakkında ne buyurursunuz?» iye sordular. Peygamberimiz: Allah onların yaptıklarını en iyi bilendir!» diye karşılık verdi. Buhârî, Kader, 82/3; Müslim, Kader, 46/24. —ç mfûn P9./22-. Müslim, Fiten, 52/53.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
650-) Ebû Hüreyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «İnsan birinin kabrine uğrayıp 'Keşke bu ölünün yerinde ben olsaydım' demedikçe kıyamet kopmayacak» Buhari, fiten, 92/22; Müslim fiten, 52/53

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
651-) Ebû Katade b. Rib'î şöyle anlatmıştır: Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanından bir cenaze geçiyordu: Hem kurtuldu, hem de kendisinden kurtulundu.» buyurdu. Yanındakiler: Bu ne demek Ya Resûlallah?» diye sorunca, Efendimiz şöyle buyurdu: «Mü'min bir kimse ise dünyanın eza ve meşakkatinden kurtularak Allah'ın rahmetine kavuşmuştur. Günahkâr bir kimse ise, dünyada kalanlar, memleketler, ağaçlar ve hayvanlar ondan kurtulmuştur.» Buhari, rıkak,81/42;Müslim, cenaiz,11/61

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
652-) Ömer b. Ubeydillah’ın azatlısı Ebû Nadr'dan: Osman b. Maz'un vefat ettiği zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cenazesine katılarak: hiçbir kötülüğe bulaşmadan gittin» buyurdu. İbn Abdilber, bu hadisi Aişe'den mevsul olarak Rivâyet etmiştir

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
653-) Hazret-i Âişe anlatıyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece kalktı, elbiselerini giydi ve dışarı çıktı. Hemen cariyem Berire'ye takip etmesini söyledim. Bakî mezarlığına kadar gitmiş, oraya hayli yakın bir yerde bir süre durduktan sonra dönüp geldi. Berire ondan önce gelerek durumu bana haber verdi. Sabaha kadar kendisine birşey söylemedim. Daha sonra olanları hatırlatınca, şöyle buyurdu: «Bakî mezarlığında medfun bulunanlara dua etmek için gönderildim.» Nesaî, Cenaiz, 21/103.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
654-) Ebû Hüreyre'den: Cenazelerinizi kaldırmakta elinizi çabuk tutunuz. Eğer ölen kimse iyi biri ise bir an önce onu rahatlatmış olursunuz, kötü biri ise omuzunuzdan yükü atmış olursunuz. İbn Abdilber der ki: "Ravilerin çoğu, bu şekilde mevkuf olarak Rivâyet etmiştir. Merfu olarak da Rivâyet edilir: Buhârî, Cenaiz, 23/52; Müslim, Cenaiz, 11/50. Ayrıca bkz. Şeybanî, 306

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
655-) Ebû Said el-Hudri'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Beşten az deveye zekât düşmez, iki yüz dirhem (595 gr.) tutmayan gümüşe zekât düşmez, üç yüz sa'dan (bir sa 2.176 gr'dır) daha az olan tahıla öşür düşmez.» Buhârî, Zekât, 24/32; Müslim, Zekât, 12/1.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zekata Tabi Mallar
656-) Ebû Said el-Hudri naklediyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Uç yüz sa'dan az hurmanın öşrü yoktur, iki yüz dirheme ulaşmayan gümüşe zekât düşmez, beşten deveden az sayıdaki deveye zekât düşmez.» Buhârî, Zekât, 24/42. Ayrıca bkz. Şeybanî, 325 Hanife'ye göre, öşre tâbi ürünlerde nisap şartı aranmaz, ürün az olsun çok olsun zekât ödenir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zekata Tabi Mallar
657-) İmâm-ı Mâlik'den: Duyduğuma göre Ömer b. Abdülaziz Dimaşk'taki valisine zekâtla ilgili olarak şu fermanı göndermiştir. «Zekât, ziraat ürününden, paradan ve hayvandan (deve, sığır, davar) alınır.» konuda İmâm-ı Mâlik şöyle der: Zekât üç türlü şeyden alınır: Ziraat ürünü, para ve hayvanlardan (deve, sığır, davar).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zekata Tabi Mallar
658-) Zübeyr'in azatlısı Muhammed b. Ukbe'den: Kasım b. Muhammed'e, büyük bir mal karşılığında serbest bırakılma akti yaptığım kölemin karşılığı aldığım maldan bana zekât düşüp düşmeyeceğini sordum. Kasım şu cevabı verdi; Hazret-i Ebû Bekr, üzerinden bir sene geçmeden bir maldan zekât almazdı. b. Muhammed anlatıyor: Ebû Bekr aylığını alan herkese: «Zekât düşen malın var mı?» diye sorar, eğer, «evet» cevabını alırsa aylığından zekâtı keser, «hayır» cevabını alırsa hiç bir şey almadan aylığının tamamını kendisine öderdi. Şeybanî, 327

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekatı
659-) Kudame'nin kızı Aişe babasından naklediyor. Osman b. Affan'a aylığımı almaya gittiğim zaman: «Zekât farz olmuş malın var mı?» diye sorardı. Şayet «evet» dersem zekâtın tutarını aylığımdan keser, «hayır!» dersem aylığımı kesintisiz verirdi. Malik, Mevkuf olarak Rivâyet eder. Dârakutnî derki: "Doğrusu Muvatta'daki gibi, Mevkuf oluşudur. Ayrıca bkz. Şeybanî, 328

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekatı
660-) Abdullah b. Ömer'den: Üzerinden bir sene geçmedikçe bir mala zekât düşmez. Şeybanî, 326

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekatı
661-) İbn Şihab'dan: Aylıktan ilk defa zekât alan Muaviye b. Ebî Süfyan'dır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekatı
662-) İmâm-ı Mâlik'den: Biz Medine'liler arasında ittifakla kabul edilip uygulanan geleneğe göre yirmi dinar (85 gr.) altınla iki yüz dirhem (595 gr.) gümüşe zekât farz olur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekatı
663-) İmâm-ı Mâlik'ten: Ağırlıkça eksik fakat sayıca yirmiyi tamamlayan altına zekât düşmez. Sayıyı doldurmayan fakat ağırlıkça yirmi dinarı tamamlayan altına zekât düşer. Yirmi dinardan az olan altına zekât düşmez. Ağırlıkça iki yüz dirhemden aşağı olan gümüşe zekât düşmez. Ağırlıkça iki yüz dirhemden fazla olan gümüşe zekât düşer, Ağırlıkça ikiyüz dirhem değerini geçince dinar olsun, dirhem olsun zekât düşer.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekatı
664-) İmâm-ı Mâlik şöyle der; Yüz altmış dirhemi olan bir adamın kendi memleketinde sekiz dirhem bir dinar sayılsa bu durumdaki adama zekât düşmez. Çünkü zekât düşmesi için elindeki paranın ya yirmi dinar altın ya da iki yüz dirhem gümüş değerinde olması lâzımdır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekatı
665-) İmâm-ı Mâlik der ki: Beş dinarı olan bir adam bunu çalıştırsa, henüz üzerinden bir sene geçmeden bu para zekât nisabına baliğ olsa, adama zekât düşer. Şayet elindeki bu mal üzerinden bir senenin geçmesine bir gün kalsa veya bir yılı bir gün geçse sene tamamlanır tamamlanmaz zekâtını verir. İkinci senenin zekâtını da birinci yıl verdiği tarihden itibaren tam bir yıl sonra verir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekatı
666-) İmâm-ı Mâlik şöyle der; On dinarı olan bir adam bununla ticaret yapsa bir yıl sonra bu para yirmi dinara çıksa bunun zekâtını vermesi icap eder, nisaba ulaştıktan sonra ayrıca bir yıl beklemesi gerekmez. Çünkü zekâta (nisab) ulaşmayan parası tam bir yıl sonra zekâta baliğ olmuştur, yani üzerinden bir sene geçmiştir. İkinci yılın zekâtını birinci yılın zekâtını verdikten bir sene sonra verir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekatı
667-) İmâm-ı Mâlik der ki: Biz Medine'lilerin ittifakına göre az olsun çok olsun sahibinin eline geçtikten bir yıl sonraya kadar kölelerin kazançlarından, onların ücretlerinden, meskenlerin kiralarından ve mükâteple Mükâtep: Efendisiyle belli bir bedeli belli bir süre içinde ödemek şartıyla azad sözleşmesi yapan köledir. yapılan akit bedellerinden zekât ödenmez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekatı
668-) İmâm-ı Mâlik'ten: Ortak altın ve gümüşleri olan kimselerden birinin hissesi yirmi dinar altın veya iki yüz dirhem gümüş değerinde olursa buna zekât düşer. Hissesi zekâta (nisaba) baliğ olmayan zekât vermez. hisseleri zekâta baliğ olur, fakat herkesin hissesi farklı ise bu takdirde her bir ortağın hissesi tesbit edilir, ona göre zekât alınır. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «İki yüz dirhem gümüş değerinden daha aşağı olan mala zekât düşmez.» Mâlik, yukarıda zikredilen meseleler konusunda duyduğu en güzel hükmün bu olduğunu söylemiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekatı
669-) Başka başka kimselerde alacağı olan biri hakkında İmâm-ı Mâlik şöyle der: Başka başka kimselerde altın veya gümüş cinsinden alacağı olan kimseye, bunların tutarını toplayıp tamamının zekâtını vermelidir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekatı
670-) İmâm-ı Mâlik'ten: Altın veya gümüş cinsinden servete sahip olan bir kimse bu serveti kazandığı günden itibaren bir yıl geçmedikçe zekâtını vermesi icap etmez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekatı
671-) Rabia b. Ebî Abdurrahman bazılarından şöyle duyduğunu naklediyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Nahle ile Medine arasındaki Far' civarında bulunan ve Medine'ye beş günlük bir mesafede olan Kabeliyye madenlerinin işletme hakkını Bilâl b. Haris el-Müzeni'ye vermişti. O gün bugün hâlâ bu madenlerden zekâttan başka bir şey alınmaz, Hanefi Mezhebine göre, madenlerden yüzde yirmi (humus) zekât ödenir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Madenlerin Zekâtı
672-) İmâm-ı Mâlik madenlerin zekâtıyla ilgili olarak şöyle der: Allah daha iyi bilir ama bana göre çıkarılan madenlerin değeri yirmi dinar altına veya iki yüz dirhem gümüş miktarına erişmedikçe bunlara zekât düşmez. Bu miktara ulaşınca zekât alınır. Çıkarılan maden miktarı arttıkça ve maden de çıkmaya devam ettikçe zekâtı hesaplanarak alınmaya devam edilir. Şayet maden bir ara kesilir; çıkmaz olur da sonra tekrar çıkmaya devam ederse, ilk defa çıkarmaya başlanıyormuş gibi zekâtı hesap edilir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Madenlerin Zekâtı
673-) İmâm-ı Mâlik'ten: Madenler de ziraat ürünleri gibidir; elde edilen malın bizzat kendisi zekât olarak alınır, ziraattan elde edilen mahsulde olduğu gibi madenlerde de çıkarılan malın üzerinden bir sene geçmesi beklenmez şeybani, 339

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Madenlerin Zekâtı
674-) Ebû Hüreyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Definelerin zekâtı beşte birdir.»

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Definelerin Zekâtı
675-) İmâm-ı Mâlik bu konuda şöyle der; Biz Medine'lilerin ittifakına ve âlimlerden duyduğuma göre define, eski kavimlerin gömüp bıraktığı ve bizim tesadüfen bulduğumuz maldır. Define bulmak için bir külfete girilmez, bu büyük bir çalışma ve araç gereç de istemez. Şayet bir sermaye gerektirir, insana büyük bir külfet yükler ve buna rağmen bazen bulunur, bazen bulunmayarak emek boşa, giderse bu artık define olmaktan çıkar.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Definelerin Zekâtı
676-) Abdurrahman b. Kasını babasından naklediyor: Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Hazret-i Aişe, kardeşinin yetim kızlarına evinde bakardı. Kızların süs için mücevherleri vardı, Hazret-i Aişe bunların zekâtını vermezdi. Şeybanî, 329 Ebu Hanife'ye göre, sadece altın ve gümüş zinet eşyası için zekât ödenir, yetimler ise bu mallar için zekât ödemezler.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Mücevherat, Külçe Altın Ve Anberin Zekâtı
677-) Nafi’ naklediyor: Abdullah b. Ömer, kızlarına ve cariyelerine altın takılar takar, bunların zekâtlarını vermezdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Mücevherat, Külçe Altın Ve Anberin Zekâtı
678-) Süs eşyasının zekâtıyla ilgili olarak İmâm-ı Mâlik şöyle der: Külçe altını, altın veya gümüş cinsinden mücevheri olan kimse eğer bunları kullanmıyorsa her sene kırkta bir üzerinden zekâtını verir. Zekât için nisap miktarı olan yirmi dinar altın veya iki yüz dirhem gümüş değerinden aşağı ininceye kadar zekâtını vermeye devam eder, bu miktardan azalınca zekattan düşer. Takmak için değil de bulundurmak için aldığı süs eşyasının da zekatınıda vermek icap eder. Sahibinin kullanacağı, ancak tamire ihtiyacından dolayı bekletilen külçe altın ve süs eşyalarına, kullanılan süs eşyaları  gibi zekât düşmez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Mücevherat, Külçe Altın Ve Anberin Zekâtı
679-) İmâm-ı Mâlik'ten: İnci, misk ve anber gibi zinet eşyasının tamamı zekâttan muaftır. Şeybanî, 330.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Mücevherat, Külçe Altın Ve Anberin Zekâtı
680-) Ömer b. Hattıab.'dan: Yetimlerin mallarıyla ticaret yapın ki zekat onları yiyip bitirmesin.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Yetimlerin Malarından Zekât Vermek Ve Mallarını İşletmek
681-) Abdurrahman b. Kasım babasından naklediyor: Hazret-i Aişe, ben ve kardeşimi iki yetim olarak odasında barındırıyor ve mallarımızın da zekâtlarını veriyordu.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Yetimlerin Malarından Zekât Vermek Ve Mallarını İşletmek
682-) İmâm-ı Mâlik'den: Duyduğuma göre Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Hazret-i Aişe evinde baktığı yetimlerin mallarını onlar adına işleteceklere verirmiş.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Yetimlerin Malarından Zekât Vermek Ve Mallarını İşletmek
683-) Yahya b. Said anlatıyor: Odamda baktığım kardeşimin yetimleri için biraz mal satın aldım, sonra da bunlar satıldı bu alış verişten çok kazanç elde edildi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Yetimlerin Malarından Zekât Vermek Ve Mallarını İşletmek
684-) Bu konuda İmâm-ı Mâlik şöyle der: Yetki verilmiş velinin, yetimlerin mallarıyla onlar adına ticaret yapmasında bir mahzur yoktur. Bu esnada zarar ederse —niyet samimi olduğu için— tazmin etmesi gerekmez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Yetimlerin Malarından Zekât Vermek Ve Mallarını İşletmek
685-) İmâm-ı Mâlik'den: Bana göre, zekâtını vermeden ölen bir kimsenin kalan malının üçte birinden zekâtı verilir, daha fazlası zekât için ayrılamaz. Bana göre, ölünün zekâtı borç hükmünde olduğu için, diğer vasiyyellerinden önce yerine getirilir. Mâlik'ten: Yukarıda anlattığımız durum ölen kimsenin zekâtının ödenmesini vasiyet etmesi halinde geçerlidir. Şayet ölen zekâtının ödenmesini vasiyet etmemişse bu takdirde mirasçılar onun zekâtını öderlerse güzel bir şey yapmış olurlar, ödemezlerse de sorumlu tutulamazlar.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Mirasın Zekâtı
686-) İmâm-ı Mâlikten; Biz Medineliler arasında ihtilafsız uygulanan bir geleneğe göre kendisine miras olarak para, ev eşyası, ev, köle ve cariye kalan bir kimse, bu malların kendileri ve bedelleri ellerine geçtikten bir sene sonra zekâtlarını verir. İkinci senenin zekâtını da birinci seneyi verdikten sonra tam bir yıl geçince verir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Mirasın Zekâtı
687-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bizdeki tatbikata göre kendisine bir servet miras kalan kimse bu malın üzerinden bir sene geçmedikçe zekâtını vermez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Mirasın Zekâtı
688-) Saib b. Yezid'den: Osman b. Affan şöyle derdi: işte bu zekâtınızı verme ayıdır. Kimin borcu varsa alacaklısına ödesin. Böylece tahsil etmiş olduğunuz alacaklarınızın zekâtını verebilirsiniz.» Şeybanî, 323.Hanefî Mezhebine göre, borcu olan önce bu borcu öder, nisap miktarı malı kalırsa, zekât yükümlüsü olur

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Alacakların Zekâtı
689-) Eyyüp b. Ebi Temime es-Sahtiyanî'den: Ömer b. Abdülaziz, valilerinden birinin halktan zorla zekât alması üzerine ona aldığını sahiplerine geri vermesini, malların geçmiş senelerdeki zekâtlarının da alınmasını yazmıştı. Daha sonra ikinci bir fermanla onlardan sadece son senenin zekâtının alınmasını istedi. Çünkü geçmiş senelere ait mallarına tamamen sahip değillerdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Alacakların Zekâtı
690-) «Yezid b. Husayfe der ki: Süleyman b. Yesar'a: «Bir malı olan fakat o malı kadar da borcu olan bir kimseye zekât düşer mi?» diye sordum. «Hayır!» cevabını verdi. Hanefi Mezhebine göre de bu kişi zekât yükümlüsü olmaz.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Alacakların Zekâtı
691-) Alacağın zekâtı konusunda İmâm-ı Mâlik şöyle der: Biz Medine'liler arasında ittifakla kabul edildiğine göre, alacaklı, malı eline geçtikten sonra zekâtını verir. Eğer borçlu, senelerce bunu vermez de bilâhare verirse, alacaklı malını alır almaz tek bir senelik zekât verir. Şayet aldığı nisaba ulaşmayacak kadar az bir şeyse zekât düşmez. Alacaklının aldığından başka kendi malı da varsa ve borçlusundan aldığı ile kendi malı nisaba ulaşıyorsa o zaman zekâtını verir. Mâlik'den: Borçludan aldığından başka matı yoksa, bu da nisaba ulaşmamışsa zekât vermez. Ancak borçlusundan peyderpey aldıklarının miktarını tesbit eder, aldıklarının toplamı nisabı bulunca zekâtını verir. Mâlik der ki: Alacaklı borçludan aldığını harcasın harcamasın aldıkları toplamı yirmi dinar (85 gr.) altın veya iki yüz dirhem (595 gr.) gümüş bedeline ulaşırsa zekâtını vermesi icap eder. Bundan sonra aldıkları az olsun çok olsun hesap ederek zekatını vermesi gerekir. Mâlik'den: Başkasında alacak olarak duran bir malın seneler sonra alınmasıyla sadece bir senelik zekâtının verilmesine şöyle bir delil getirebiliriz: adamın yanındaki bir eşya ticaret için senelerce beklese ve sonunda da satılsa, satış üzerinden sadece bir yıllık zekâtı verilir. Borçlu olan veya eşyası olan bir kimse bu borcunun ve eşyasının zekâtını başka bir malıyla ödeyemez, her şeyin zekâtı kendisinden ödenir, bir şeyin zekâtı başka bir şeyle ödenmez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Alacakların Zekâtı
692-) İmâm-ı Mâlik'ten: Biz Medine'liler arasındaki uygulamaya göre borçlu olan bir adamın bunu karşılayacak eşyası ve yine bunun dışında nisaba ulaşmış nakit parası varsa, elindeki nakit paranın zekâtını verir. Şayet elindeki eşya ve mevcut nakit parası sadece borcunu karşılamaya yeterse, o zaman zekât ödemez. Ne zaman ki nakit parası borcunu ödedikten sonra, kalan nisaba ulaşırsa o zaman onun zekâtını vermesi gerekir. Şeybani, 324

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Alacakların Zekâtı
693-) Halife Velid, Süleyman ve Ömer b. Abdülaziz zamanlarında Mısır'da zekât tahsildarlığı yapan Züreyk b. Hayyan anlatıyor: Ömer b. Abdülaziz, bana, «Gelen müslümanlara dikkat edip ticaret için olan mallarından kırk dinarda bir dinar olmak üzere yirmi dinarlık eşya kalana kadar hesap ederek zekât al. Zekât olarak alacağın miktar, üçte bir dinara düşmüşse, artık o maldan zekât alma diye emretti. zimmilerin (İslam ülkesindeki gayr-i müslimlerin) de ticaret mallarından yirmi dinarda bir dinar olmak üzere on dinarlık mala kadar hesap ederek haraç al. Şayet vereceği haraç bir dinarın üçte birinden aşağı düşerse o maldan hiç bir şey alma. Ertesi seneye kadar geçerli olacak şekilde aldığın mal karşılığında onlara makbuz (vergi makbuzu) ver.» diye yazmıştı.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Ticari Emtianın Zekatı
694-) İmâm-ı Mâlik'den: Biz Medine'illerin ittifakına göre ticaret eşyasının durumuyla ilgili hüküm şudur: malının zekâtını verir, elinde kalan malla da eşya, patiska kumaş ve buna benzer bir şeyler satın alır, sonra da bir sene dolmadan bunları satarsa, zekâtını verdiği günden itibaren bir sene geçmedikten sonra yeni bir zekât vermez. Eğer elindeki eşyayı senelerce satamazsa; ne kadar süre sonra satarsa satsın (bu arada geçen zaman için) zekât düşmez. Sattığı zaman yalnız bir senelik zekâtını verir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Ticari Emtianın Zekatı
695-) İmâm-ı Mâlik'ten: Yine biz Medine'illerin ittifakına göre, adam altın veya gümüş karşılığında ticaret için buğday, hurma veya bunlara benzer bir şeyler satın alsa, bir sene beklettikten sonra tekrar satınca elde ettiği para nisap miktarına ulaşırsa, sattığı zaman zekâtını verir. Bu tür alış verişlerin zekâtı ziraat ürünleri gibi ve ağaç kesimi gibi mahsul elde edilir edilmez alınmaz, bir süre beklemek icap eder.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Ticari Emtianın Zekatı