İmam Malik Muvatta Hadis Kitabı

1349-) İmâm-ı Mâlike soruldu: Bir devlet başkanı, himayesindeki zimmîlerden cizye almakta iken bunlardan müslüman olanlarının toprakları kendilerine mi bırakılır, yoksa müslümanlara mı verilir? Bunların diğer malları ne yapılır? Mâlik şu cevabı verdi: Bu çok çeşitli şekillerde değerlendirilir. Eğer bunlarla savaşsız anlaşma yapılmış da aralarında İslâmı kabul edenler olmuşsa, topraklarını ve mallarını almaya daha çok lâyıktırlar. Şayet savaş zoruyla zimmî olmuşlar ve bunlardan İslamı kabul edenler olmuşsa, bunların toprağı ve malları müslümanlara aittir. Çünkü onlar ülkelerinde mağlup olmuşlardır. Bütün varlıkları müslümanlara ganimet olmuştur. yoluyla anlaşmaya varılan zimmilere gelince, onlar mallarını ve canlarını anlaşarak garantiye bağlamışlardır. Onlara sadece üzerinde anlaşma yaptıkları malları verilir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Müslüman Olan Zimmilerin Topraklarının Durumu
1350-) Abdurrahman b. Ebî Sa'sa'dan: Ensar'dan olup sonradan Selemiyyeyn kabilesine mensup olan Amr b. Cemuh ve Abdullah b. Amr'ın mezarlarını sel götürmüştü. Çünkü onların kabirleri sel ağzına geliyordu, ikisi de aynı mezarda gömülü bulunuyorlar ve ikisi de Uhut şehitlerindendi. Derhal onlar için başka mezar kazıldı. Bulundukları mezar açılınca görüldü ki sanki henüz daha akşamleyin vefat etmişler gibi cesetleri hiç bozulmamış! Biri yaralanmış ve elini yarasının üzerine koymuştu. Böylece defnedilmiş. Mezar açılınca elini yaranın üzerinden aldılar, sonra el tekrar yaranın üzerine geldi, aynı eskisi gibi kondu. Mezarın açılışı ile Uhut harbi arasında tam kırk altı sene geçmişti.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Mecburiyet Halinde Birkaç Kişinin Aynı Kabre  Defnedilmesi; Rasûlüllahın Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Vefatından Sonra Onun Vadine Riayet
1351-) İmâm-ı Mâlik'ten: Zaruret halinde iki-üç kişinin aynı kabre defnedilmesinde bir mahzur yoktur. Ancak en yaşlısı kıble tarafına konulmalıdır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Mecburiyet Halinde Birkaç Kişinin Aynı Kabre  Defnedilmesi; Rasûlüllahın Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Vefatından Sonra Onun Vadine Riayet
1352-) Rebia b. Ebî Abdurrahman'dan: Hazret-i Ebû Bekr'e Bahreyn'den biraz mal gelmişti. Bunun üzerine Hazret-i Ebû Bekr: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kime bir sözü, bir va'di varsa gelsin!.» dedi. Cabir b. Abdullah geldi, Hazret-i Ebû Bekr ona üç tutam yiyecek verdi. Ebu Ömer der ki: "Muvatta ravilerinin ittifakıyla munkatıdır. Cabir'den, sahih yollarla muttasıldır." Buhârî, Kefalet, 39/3; Müslim, Fedâil, 43/6961.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Mecburiyet Halinde Birkaç Kişinin Aynı Kabre  Defnedilmesi; Rasûlüllahın Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Vefatından Sonra Onun Vadine Riayet
1353-) Abdullah b. Abbas'dan: Sa'd b. Ubade, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan fetva isteyerek; Annem nezir borcu varken vefat etti, adağını yerine getiremedi.» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da; Öyleyse onun yerine adağını sen yerine getir.» buyurdu. Buhârî, Vesâyâ, 55/19; Müslim, Nezr, 26/1. Ayrıca bkz. Şeybanî, 750. Buradaki nezir mutlaktır, yani mükellef «Allah için nezrim olsun!» der, ama nezrin ne olduğunu açıklamaz; ya da mukayyettir, yani namaz, oruç ve hac gibi nezrin cinsi açıklanmıştır. Nezir mutlak ise İmâm-ı Mâlik ve birçok ulemaya göre yemin kefareti gerekir. Ölen kimsenin nezrinin durumuna gelince bu ya bedenî ya da malî ibadet cinsinden olur. Şayet nezir bedenî ibadet cinsinden ise varislerinin onun nezrini ifa etmeleri gerekmez. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hiç kimse başkasının yerine oruç tutamaz ve hiç kimse de başkası yerine namaz kılamaz» buyurmuştur. Şayet nezir malî ibadet cinsindense ve yerine getirilmesini vasiyyet etmemişse yine varislerinin nezri ifa etmeleri vacip değildir. Şayet vasiyyet etmişse malının üçte birinden nezir borcunu vermeleri varislerine vaciptir. Bu sebeple, hadisteki hüküm hanefilerce mustehab kabul edilmiştir. (Bk. Bezlül-Mechûd, c.14. s. 261).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Yürümeyi Adamanın Gereği
1354-) Abdullah b. Ebî Bekr halasından, o da ninesinden naklediyor: Ninesi Mescid-i Küba'ya kadar yürümeyi adamıştı. Adağını yerine getiremeden vefat etti. Bunun üzerine Abdullah b. Abbas, kızına onun yerine yürümesine dair fetva verdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Yürümeyi Adamanın Gereği
1355-) İmâm-ı Mâlik'ten: Hiç kimse bir başkasının yerine yürüyemez. Şeybanî, 746

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Yürümeyi Adamanın Gereği
1356-) Abdullah b. Ebî Habibe'den: Henüz gençtim. Bir adama: Beytullah'a kadar yürüyeceğim, desem de Beytullah'a kadar yürümek bana nezir olsun demesem ne lâzım gelir?» diye sordum. Adamın biri de bana elindeki küçük bir salatalığı göstererek: Beytullah'a kadar yürüyeceğim dersen bunu sana vereceğim» dedi. Ben de: Evet, Beytullah'a kadar yürüyeceğim» dedim. Henüz o zamanlar gençtim. Biraz bekledikten sonra durumu anladım. Bana: lâzım» denildi. Ben hemen Said b. Müseyyeb'e gelerek durumu arzettim, o da bana: lâzım.» deyince, ben de yürüdüm. Mâlik der ki: Bu konuda durum biz Medine'liler arasında da aynıdır. Şeybanî, 745. «Beytullah'a kadar yürüyeceğim» demekle, «Beytullah'a kadar yürümek bana nezrolsun» demek arasında fark yoktur. Bir de buraya gitmeye hac için nezretmişse gitmesi üzerine vaciptir. Fakat namaz kılmak için nezretmişse, İmâm-ı Mâlik ve Şafiiye göre yine gider; Ebû Hanife'ye göre gitmesi gerekmez. Namazı herhangi bir yerde kılabilir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Yürümeyi Adamanın Gereği
1357-) Urve b. Uzeyne el-Leysi'den: Ninemle evden dışarı çıktık. Beytullah'a kadar yürümeyi nezretmişti. Bir süre yürüdükten sonra kesildi. Hemen azatlısını durumu sorması için Abdullah b. Ömer'e gönderdi. Birlikte yola çıktık. Abdullah b. Ömer'e durumu sordu. Abdullah: Ona söyle, bir bineğe binsin. Bilahare kesildiği yerden yürür» dedi. Hanefi Mezhebine göre yürüyerek haccetmeyi adayan, âciz duruma düşerse, bedy kurbanı gönderir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Beytullaha Kadar Yürümeyi Adamak
1358-) İmâm-ı Mâlik de der ki: Yukarıda belirtildiği gibi yapması gerekir, ayrıca bir de kurban keser.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Beytullaha Kadar Yürümeyi Adamak
1359-) Yine İmâm-ı Mâlik'e, Said b. Müseyyeb'in ve Ebû Seleme b. Abdurrahman'ın da Abdullah b. Ömer'in söylediği gibi söyledikleri nakledilmiştir. Şeybanî, 746.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Beytullaha Kadar Yürümeyi Adamak
1360-) Yahya b. Said'den: Yürümeyi nezretmiştim, aniden bir ağrı geldi. Hemen bir bineğe bindim, Mekke'ye kadar geldim, Ata b. Ebî Rebah'a ve diğerlerine danıştım, dediler ki: Kabe'ye bir kurban göndermen lâzım.» Medine'ye geldim. Durumu bir de oradaki âlimlere sordum. Ağrı girdiği için yürüyemediğim yerden itibaren tekrar yürümemi söylediler. Ben de yürüdüm.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Beytullaha Kadar Yürümeyi Adamak
1361-) İmâm-ı Mâlik'ten: Beytullah'a kadar yürümeyi kendime adadım, diyen bir kimse için de durum biz Medineliler arasında yukarda beyan edilen gibidir. Şayet o yürüyemezse bir bineğe biner. Kurbanlık olarak da Kabe'ye ya bir deve yahut sığır veya koyun gönderir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Beytullaha Kadar Yürümeyi Adamak
1362-) İmâm-ı Mâlik'e «Seni Beytullah'a götüreceğim!» diyen bir adamın durumu soruldu. Şu cevabı verdi: söyleyen adam eğer onu omuzunda taşımayı ve bununla da kendine meşakkat çektirmeyi ve nefsini terbiye etmeyi aklına koymuşla o adamı Kabe'ye götürmesi gerekmez. Kendisi yürüyerek gitsin ve bir de kurban kessin. Eğer, seni Beytullah'a götüreceğim derken hiç birşey aklından geçirmemişse, o zaman bir bineğe binip haccetsin, giderken de söz verdiği adamla beraber gitsin. Bu takdirde o adamı, «Seni Beytullah'a götüreceğim» demiş olur. Şayet adam kendisiyle hacca gelmek istemezse ona bir şey lâzım gelmez, o borcunu ödemiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Beytullaha Kadar Yürümeyi Adamak
1363-) İmâm-ı Mâlik'e, «kardeşiyle, babasıyla şöyle, şöyle konuşmayacağına dair vaatta bulunan, konuşursa Beytullah'a kadar yürümeyi adayan kimsenin yapamıyacağı belli olan bu nezri hakkında soruldu. Bu durumu her sene yenilese ve böyleceömür boyu ifa edemiyeceği adaklar adamış olur. Bu durumdaki bir adamın nezirlerden birini ifa etmesi veya muayyen bir nezrini yerine getirmesi yeterli midir?» diye soruldu. İmâm-ı Mâlik şu cevabı verdi: nezretmiş olduğunu yerine getirmesinden başkasının yeterli olacağını bilmiyorum. Yürüyebildiği kadar yürür, geri kalanı için de gücünün yettiği kadar hayır işleyerek Allah 'in rızasını kazanmaya çalışır. Şeybanî, 748

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Beytullaha Kadar Yürümeyi Adamak
1364-) İmâm-ı Mâlik'ten: Alimlerden duyduğum en güzel söz, Beytullah'a kadar yürümeye yemin eden kadın veya erkek, yeminlerini bozarlarsa ne olur sorusuna verilen cevaptır. yemin eden, Beytullah'a kadar yürüyüşünü umre yaparken ifa etmiş ise bu takdirde Safa ile Merve arasında sa'yini yapar, oradan ayrılır. yürüyerek hacca gitmeyi nezretmiş ise bu durumda Mekke'ye kadar yürür, hac ibadeti tamamen sona erdikten sonra oradan ayrılır. Ziyaret tavafını yapıncaya kadar yürümeye devam eder. kadar yürümek sadece hac ve umre esnasında mümkündür.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Kabeye Kadar Yürümeye Yemin Etmek
1365-) Humeyd b. Kays ve Sevr b. Zeyd ed-Dili, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan naklediyorlar. Ancak Zeyd'den gelen Rivâyet diğer arkadaşınkine nazaran biraz daha uzun: Peygamber adamın birini güneşin altında ayakta dururken gördü: Bu adam da ne yapıyor?» diye sordu. Oradakiler: Konuşmamayı, güneşin altında durmayı, oturmamayı ve oruç tutmayı nezretti» dediler. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber: Söyleyin ona konuşsun, gölgeye çekilsin, ayakta durmayıp otursun, ancak orucunu tamamlasın.» Bu, mürseldir. İbn Abbas'tan mevsûl olarak da gelmiştir. Buhârî, el-Eymân ve'n-Nuzûr, 83/31.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Allaha İsyan Olan Hususlarda Adağın Caiz Olmayışı
1366-) İmâm-ı Mâlikten: Yukarıda zikredilen konuda Hazret-i Peygamber'in o zata keffaret emrettiğini duymadım. Ancak Allah'a itaat olanı tamamlamasını, isyan olanı da terketmesini emrettiğini duydum . Hanefîlere göre masiyet olan nezir terkedilir. Yerine yemin keffareti verilir. Çünkü Peygamber efendimizin bu manada hadisi şerifi vardır

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Allaha İsyan Olan Hususlarda Adağın Caiz Olmayışı
1367-) Kasım b. Muhammed'den: Abdullah b. Abbas'a bir kadın gelerek: Oğlumu kurban kesmeyi nezrettim» dedi. İbn Abbas: Oğlunu kesme, yemin kefareti ver.» dedi. Bu sırada İbn Abbas'ın yanında oturan bir ihtiyar söze karışarak: Bu konuda kefaret nasıl olur?» dedi. İbn Abbas da: Zıhar yapan gibi öder» diyerek şu ayeti kerimeyi okudu: zıhar yapanların karıları onların anaları değildir. Anaları kendilerini doğuranlardan başkası değildir... Kadınlarından zıhar ile ayrılmak isteyip de sonra sözlerini geri alanlar birbirleriyle temas etmeden önce bir köle azat etmeleri gerekir. İşte size bununla öğüt veriliyor. Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır. Fakat kim (bunu) bulamazsa yine birbirleriyle temas etmeden önce aralıksız iki ay oruç (tutsun). Buna da güç yetiremezse, altmış yoksul doyursun.» el-Mücadele:2-4. için ayrıca bkz. Şeybanî, 752.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Allaha İsyan Olan Hususlarda Adağın Caiz Olmayışı
1368-) Hazret-i Aişe, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu naklediyor: «Kim Allah'a itaat etmeye nezrederse ona itaat etsin, kim de Allah'a isyana nezir ederse Allah'a asi olmasın.» Hanefî Mezhebine göre, Allah'a isyan konusundaki adak yerine getirilmez, yemin keffareti ödenir. Mâlik şöyle der: Resûlüllah'in (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kim Allah'a asi olmayı nezrederse ona asi olmasın.» şeklindeki hadisin manası şudur: Kişinin Şam'a kadar, Mısır'a kadar, Rebeze'ye ve bunun gibi bazı yerlere kadar yürümeyi nezretmesinde, Allah'a itaatle ilgili bir husus yoktur. Filanla konuşursa veya buna benzer konuda da mesuliyeti gerektirecek bir şey yoktur. Konuşarak nezrini bozabilir, yahut yeminini kırabilir. Bu konularda doğrudan Allah'a itaatle ilgili bir durum söz konusu değildir. Sadece Allah'a itaat içeren nezirlerin yerine getirilmesi gerekir. Şeybanî,753.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Allaha İsyan Olan Hususlarda Adağın Caiz Olmayışı
1369-) Mü'minlerin annesi Hazret-i Aişe şöyle derdi: Yemin-i Lağv, bir insanın hayır vallahi, evet vallahi şeklinde yemin etmesidir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Lağv:
1370-) İmâm-ı Mâlik'den: Bu konuda duyduğum en güzel tarif şudur: Yemin-i lağv, bir insanın bir konunun öyle olduğuna kesinlikle inanarak yemin etmesi fakat hakikatte öyle olmadığının anlaşılması halidir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Lağv:
1371-) Yemin-i akd, bir adamın elbisesini on dinara satmayacağına dair yemin edip sonra tekrar onu on dinara satması veya kölesini döveceğine dair yemin edip dövmemesi ve buna benzer yemin edilip yerine getirilmeyen yeminlerdir. Yemin-i akd yapan kimse kefaret-i yemin öder, fakat yemin-i lağv yapan ödemez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Lağv:
1372-) İmâm-ı Mâlik'ten: Bile bile günah üzerine yemin etmek, yalan yere yemin etmek, birini memnun etmek için veya birine mazur görünmek için yemin etmek veya bir mala sahip olabilmek için yemin etmek, kefaretle ödenen yeminlerden daha büyük günahtır. Buna yemini gamus (yalan yere yemin) denir ki bile bile yalan yere yemin etmektir. Büyük günahlardandır. Kefaretle ödenmez. Tövbe istiğfar etmesi gerekir. Hadis için ayrıca bkz. Şeybanî, 756.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Lağv:
1373-) Abdullah b. Ömer'den: Kim vallahi diye yemin eder de hemen peşinden inşallah derse ve bu yeminini de yerine getirmezse yeminini bozmuş olmaz. Hanefi Mezhebi de, böyle yeminlerde bu görüşü benimser.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Kefareti Gerektirmeyen Yeminler
1374-) İmâm-ı Mâlik'ten: Sözünü bitirmeden, inşaallah demesi gerekir. Duyduğumun en güzeli budur. Çünkü vallahi ve inşaallah sözleri birbiri peşinden, susmadan söylenmiştir. Şayet bu iki kelime arasında kesip sussaydı istisna gerçekleşmezdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Kefareti Gerektirmeyen Yeminler
1375-) "Allahı inkâr etmiş olayım!" veya "Allah'a şirk koşmuş olayım" diyerek yemin eden, sonra da yeminini bozan biri hakkında İmâm-ı Mâlik der ki: «Ona kefaret gerekmez, o bu sözüyle ne kâfir olur, ne de müşrik. Ancak eğer şirk ve küfür kalbine yerleşmişse durum değişir. Allah'tan af dilesin, böyle bir şey bir daha kendisinden zuhur etmesin, çok fena bir şey yapmış olur. Şeybanî, 749

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Kefareti Gerektirmeyen Yeminler
1376-) Ebû Hüreyre, Hazret-i Peygamberin şöyle buyurduğunu naklediyor: «Kim bir yemin eder, sonra da bunun aksini yapmanın daha hayırlı olacağını görürse yemininin kefaretini versin, hayırlı bulduğu işi yapsın.» Müslim, Eyman, 27/12

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Kefareti Gerektiren Yeminler
1377-) İmâm-ı Mâlik'ten: Her kim bir şey belirtmeden üzerime nezir olsun derse yemin kefareti vermesi lâzımdır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Kefareti Gerektiren Yeminler
1378-) İmâm-ı Mâlik yemin-i tevkid'i şöyle açıklar: Yemin-i tevkid, bir kimsenin bir şey üzerine defalarca yemin etmesidir. Kişi yemin ettiği konuda yemin üzerine yemin eder. Meselâ, vallahi şundan, şundan noksan yapamayacağım diye çok sayıda üç veya daha fazla sayıda yemin eder. bunlara tek bir kefaret yeterlidir, tıpkı yemin kefareti gibi. Meselâ bir kimse, vallahi bu yemeği yemiyeceğim, bu elbiseyi giymeyeceğim ve bu eve değirmeyeceğim diye bir defa yemin ederse bir kefaret kâfidir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Kefareti Gerektiren Yeminler
1379-) Bir adamın hanımına eğer senin şu elbiseni giyersem, senin mescide gitmene izin verirsem boşsun diye peşpeşe bir cümleyle yemin etse ve bu yeminlerden herhangi birini bozsa adamın boşanması lâzımdır. Artık bundan sonra diğer hususlarda da yeminini bozması kendisine yeni bir mesuliyet yüklemez. Yemin ettiği konulardan sadece birinde bile yeminini bozsa yemin bozulmuş olur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Kefareti Gerektiren Yeminler
1380-) İmâm-ı Mâlik der ki: Kadının nezri konusunda durum biz Medine'liler arasında da aynıdır. Kadına kocasının izni olmadan da nezir vacip olur. Bedenini ilgilendiriyorsa ve bunun da kocasına bir zararı yoksa yeminini yerine getirir. Şayet kocasına bir zararı dokunuyorsa kocası karısını bundan men edebilir. O zaman onu ifa edinceye kadar üzerinde borç olarak kalır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Kefareti Gerektiren Yeminler
1381-) Abdullah b. Ömer'den: Bir kimse yemin-i tevkid yapar (bir şey hakkında defalarca yemin eder), sonra da yeminini bozarsa, ya bir köle azat eder, ya da on fakiri giydirir. tevkidsiz yemin ederse, sonra da yeminini bozarsa on fakiri doyurması lâzımdır. Her fakire bir müd buğday verilir. Eğer bunu bulamazsa üç gün oruç tutar. Şeybanî, 739.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Yemin Kefaretinin Ödenişi
1382-) Nafî', Abdullah b. Ömer'in yemin kefareti olarak her fakire birer müd buğday vermek suretiyle on fakiri de doyurduğunu, yemin-i tevkid yaparsa birkaç tane köle azat ettiğini nakleder.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Yemin Kefaretinin Ödenişi
1383-) Süleyman b. Yesar'dan: Ben müslümanların yemin kefareti olarak küçük müd birimi ile bir müd buğday verdikleri zamana yetiştim. Onlar bu kadarını kendileri için kâfi görürlerdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Yemin Kefaretinin Ödenişi
1384-) İmâm-ı Mâlik'ten: Yemin kefareti olarak yapıldığını duyduğum en güzel şey fakir giydirmektir. Eğer erkekler giydirilecekse, namaz için kâfi gelecek tek parçalı elbiseler: kadınlar giydirilecekse, baş örtüsü ve uzun etek olmak üzere altlı üstlü giydirmelidir. İşte bu onların, namaz kılmaları için yeterli gördükl tesettür ölçüsüdür. Şeybanî,738.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Yemin Kefaretinin Ödenişi
1385-) Abdullah b. Ömer'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ömer b. Hattab'a bir binek üzerinde babası adına yemin ederken yetişti. «Babalarınız adına yemin etmenizi Allah yasakladı. Kim yemin ederse Allah adına yemin etsin, ya da sussun» buyurdu. Buhârî, el-Eymân ve'n-Nuzûr, 83/4; Müslim, Eyman, 27/3

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Yeminle İlgili Muhtelif Rivâyetler
1386-) İmâm-ı Mâlik'ten: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle yemin etti: «Hayır! Kalbleri değiştiren Allah'a yemin ederim.» Zürkanî der ki: "Bilindiği üzere belağa ifadeli Rivâyeti sahihtir, belki bu ona, hocası Musa b. Ukbe'den gelmiştir." el-Eymân ve'n-Nuzûr, 83/3. kalpleri değiştirmek, fiziki olarak onları bir tarafa çevirmek değil, kalplerin durum ve arzularının yönünü değiştirmektir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Yeminle İlgili Muhtelif Rivâyetler
1387-) İbn Şihab'dan: Bana gelen Rivâyetlere göre Ebû Lübabe b. Abdulmünzir'in tevbesini Cenabı Allah kabul ettiği zaman Hazret-i Peygamber'e gelerek: Ya Resûlallah! Günaha duçar olduğum kabilemin ülkesinden hicret ediyorum, sana komşu olacağım. Allah ve Resulü uğruna mallarımın hepsini tasadduk ederek onlardan vazgeçiyorum» dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: Hepsini değil de üçte birini tasadduk etmen yeterlidir» buyurdu.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Yeminle İlgili Muhtelif Rivâyetler
1388-) Mü'minlerin annesi Hazret-i Aişe'den (radıyallahü anh); Hazret-i Aişe'ye: «Malım, Kabe'nin kapısı için feda olsun!» diye yemin eden bir adamın durumu soruldu. Şu cevabı verdi: «Malından yemin kefareti verir.»

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Yeminle İlgili Muhtelif Rivâyetler
1389-) İmâm-ı Mâlik'e: «Malım Allah yolunda feda olsun!» diye yemin eden, sonra da yeminini bozan bir adamın durumu soruldu. Şu cevabı verdi: üçte birini Allah yolunda verir. Bu hüküm, Ebâ Lübabe meselesiyle ilgili olarak Hazret-i Peygamber'den nakledilmiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Adaklar Ve Yeminler Kitabı
Konu: Yeminle İlgili Muhtelif Rivâyetler
1390-) Bera b. Azip'ten: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a «kurbanlık hayvan seçiminde nelerden kaçınmalıdır?» diye soruldu. Hazret-i Peygamber eliyle işaret ederek: Dört şeyden!» buyurdu. Bera da bunu naklederken eliyle işaret ediyor ve: - Benim elim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ınkinden daha kısadır» diye ilâvede bulunuyordu. Daha sonra Hazret-i Peygamberin sözüne devam ederek: «Çok bariz bir şekilde topal olmayacak, gözlerinden biri kör olmayacak, ilk bakışta anlaşılacak şekilde ağır hasta olmayacak ve kendisini toparlayamayacak şekilde zayıf da olmayacak.» diye bitirdi. Hanefi Mezhebi, kurbanlık hayvanların taşıması gerekli şartlar konusunda bu hadisi delil olarak alır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kurbanlar Kitabı
Konu: Kurban Edilmesi Yasak Olan Hayvanlar
1391-) Nafi'den: Abdullah b. Ömer, kurbanlık sığır ve develeri, organları noksan ve yaşları elverişli hale gelmemiş olanları kesmekten çekinirdi. Mâlik'ten: Bu konuda duyup en çok beğendiğim davranış budur. Şeybanî, 630,631.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kurbanlar Kitabı
Konu: Kurban Edilmesi Yasak Olan Hayvanlar
1392-) Nafî anlatıyor: Abdullah b. Ömer bir defa Medine'de kurban kesmişti. Bana boynuzlan çıkmış bir koç saün alıp gelmemi, bilahare onu kurban bayramı günü halkın namaz için toplandığı yerde kesmemi emretti. Ben de yaptım. Daha sonra koç kendisine götürüldü. Kurban kesilirken, başını tıraş etti. Hasta olduğu için cemaatle beraber bayramda bulunamadı. O şöyle derdi: «Kurban kesenin saçlarını tıraş etmesi vacip değildir.» Halbuki İbn Ömer böyle yapmıştır. Şeybanî,631.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kurbanlar Kitabı
Konu: Kurbanlıkların Seçiminde Müstehap Olan Hususlar
1393-) Büşeyr b. Yesar'dan; Ebû Hürde b. Niyar, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bayram günü namazdan dönmeden önce kurbanını kesmişti. Kendisinin iddia ettiğine göre, Hazret-i Peygamber ona tekrar bir kurban daha kesmesini emretmiştir. Bunun üzerine Ebû Bürde: Bir yaşını bitirmiş bir çebiş (keçi yavrusu) var, başka bir şey bulamadım, Ya Resûlallah!» deyince Peygamberimiz: Başkasını bulamazsan onu kes!» buyurdu. Buhârî, îdeyn, 13/5; Müslim, Edâhî, 35/4-9.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kurbanlar Kitabı
Konu: İmam Bayram Namazından Dönmeden Kurban Kesilmesi
1394-) Abbad b. Temim'den: Uveymir b. Eşkar, bayram sabahı namazdan dönülmeden önce kurbanını kesmişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a durumu sordu. Hazret-i Peygamber ona başka bir kurban kesmesini emretti. İbn Mace, Edâhî, 26/12. Ayrıca bkz. Şeybanî, 637

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kurbanlar Kitabı
Konu: İmam Bayram Namazından Dönmeden Kurban Kesilmesi
1395-) Cabir b. Abdullah'tan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kurban etlerinin üç günden sonra yenmesini yasak etmişti. Bilahare «Yiyiniz, tasadduk ediniz, azık yapınız, muhafaza edip yiyiniz» buyurdu. Müslim, Edâhî, 35/29. Ayrıca bkz. Şeybanî (-635

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kurbanlar Kitabı
Konu: Kurran Etlerinin Saklanması Ve Korunması
1396-) Abdullah b. Vakid'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kurban etlerinin üç günden fazla muhafaza edilmemesini emretmişti. Abdullah b. Ebû Bekr hemen giderek bu durumu Abdurrahman'ın kızı Amre'ye sordu. Amre: Doğru. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımı Hazret-i Aişe'den duymuştum. O şöyle diyordu: Bayram vakti badiye'den bir grup insan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara: «Kurban etlerini sadece üç gün muhafaza edebilirsiniz, fazlasını tasadduk ediniz» dedi. Bundan bir müddet sonra Hazret-i Peygambere, müslümanlar kurbanlarından faydalanıyorlar, onların yağlarını eritiyor, bunlarla yemekler yapıyorlardı, dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir durum mu var?» dedi. Gelen müslümanlar: « Kurban etlerinin üç günden fazla muhafazasını yasaklamıştınız,» dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Şu gelen heyet için yasaklamıştım. Şimdi ise siz onları yiyiniz, tasadduk ediniz ve saklayınız.» buyurdu. Müslim, Edâhî, 35/28. Ayrıcabkz. Şeybanî, 634

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kurbanlar Kitabı
Konu: Kurran Etlerinin Saklanması Ve Korunması
1397-) Ebû Said el-Hudri'den: Bir seferden dönmüştüm, ailem bana et getirdi, «Bakın kurban eti olmasın» dedim. «Kurban eti» dediler. Bunun üzerine ben: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üç günden fazla onun muhafaza edilmiyeceğini söylememiş miydi?» dedim. Evet ama, senden sonra da, muhafaza edebileceğimizi söyledi» dediler. Hemen evden çıkıp durumu soruşturdum. Bana Hazret-i Peygamber'in şöyle buyurduğunu haber verdiler: «Size kurban etini üç günden fazla muhafaza etmemenizi emretmiştim. Şimdi ise yiyiniz, tasadduk ediniz ve ondan bir kısmını muhafaza ederek kullanınız. İçki yapmak için kullandığınız kapları kullanmamanızı da emretmiştim. Şimdi kullanabilirsiniz. Şıra yapımını yasaklamıştım, artık yapabilirsiniz. Sizlerin kabir ziyareti yapmanızı da yasaklamıştım, artık oraları ziyaret edebilirsiniz. Yalnız oralarda yatanlar hakkında fena sözler söylemeyiniz.» Buhârî, Megâzî, 64/12, Fedâilu'l-Kur'an, 66/13. Ayrıca bkz. Şeybanî, 636. Kurban kesenlerin, kurban eti yemesinde sakınca yoktur, ayrıca bir miktarı saklanabilir ve bir miktarı (üçte biri) tasadduk edilir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kurbanlar Kitabı
Konu: Kurran Etlerinin Saklanması Ve Korunması
1398-) Cabir b. Abdullah'tan: Hudeybiye anlaşmasının olduğu sene Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber yedi kişi adına bir kişi deve, yedi kişi adına da bir sığır kestik. Müslim, Hacc, 15/350. Ayrıca bkz. Şeybanî, 639.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kurbanlar Kitabı
Konu: Kurbanda Ortaklık— Sığır Ve Deve Kurbanında Ortakların Sayısı