İmam Malik Muvatta Hadis Kitabı

2610-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre, kölelerin durumu şöyledir; Köle kasden veya hata yoluyla öldürülür, sonra efendisi (bunu falan öldürdü diye) bir şahit getirirse, şahitle beraber kendisi de bir yemin ettikten sonra öldürülenin bedelini alır. Hataen ve kasden öldürülen kölelerde kasame (elli yemin) yoktur. Kasame gerekir diyen hiç bir ilim sahibini işitmedim.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Kölelerde Kasame
2611-) İmâm-ı Mâlik der ki: Köle kasden veya hata yoluyla öldürülürse efendisine kasame de yoktur, yemin de gerekmez. Efendisi buna ancak ya iki adil şahitle ya da bir şahitle beraber kendi yeminiyle hak kazanır. Mâlik der ki: Bu, işittiklerimin en güzelidir. Kasame konusu biterken ehemmiyetine binaen şu hususları belirtmek istiyoruz: Kasamenin uygulanması, muayyen kimselerden meydana gelen mahalle veya semt halkını daha dikkatli veya uyanık bulundurur. Bölgeleri içerisindeki faili meçhul cinayet olaylarının meydana gelmesini önlemeye çalışırlar, Cemiyet içerisinde katil olayı elbetteki fevkalade mühim bir hadisedir. Kasame neticesinde maktulün yakınlarına diyet vermekle bu acı nisbeten hafifletilmiş olup, böylece onların maddi ve manevi yardımına koşulmuş olur. Katili bilinmeyen öldürme hadisesinde bir kısım kimseler töhmet altında bulunabilir. Kasame ile bu da giderilmiş olur. Böylece cemiyetin dirlik ve düzenliği sağlanmış olur

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Kölelerde Kasame
2612-) Enes b. Malik (radıyallahü anh)'dan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Medine halkı için şöyle dua etti: «Allahım! Onların ölçeklerini bereketlendir. Sa' ve müdlerini bereketli kıl.» Buhârî, Buyu, 34/53; Müslim, Hac, 15/85, no: 465.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medine Ve Medinelilere Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Duası
2613-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) şunları anlattı: insanlar turfanda meyveyi gördüklerinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirirler, o da meyveyi eline alınca: Allah'ım! meyvelerimizi bize bereketlendir, Medine'mizde bize bolluk ver, sa’ ve müddümüzde bize bereketler ihsan eyle, Allah'ım Şüphesiz ki İbrahim senin kulun, halil'in (dostun) ve peygamberindir. Ben de senin kulun ve peygamberinim. O Mekke için sana dua etti. Ben de Medine için sana dua ediyorum. Onun Mekke için senden talep ettiğinin benzerini ve bir misli fazlasını senden talep ediyorum» Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gördüğü en küçük çocuğu çağırır, bu meyveyi ona verirdi. Müslim, Hac, 15/85, no:483. ilk çıkan meyveyi, Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirmeleri onun duasını almayı arzu ettiklerinden dolayı idi. İbrahim (aleyhisselâm)'in Mekke için yapmış olduğu dua Kur'an-ı Kerim'de İbrahim sûresinin 35-37. âyetlerinde zikredilmektedir ki anlamı şöyledir: « (Habibim) hatırla o zamanı kit İbrahim: Rabbim, demişti, bu şehri (Mekke-i Mükerreme'yi) emniyetli kıl. Beni de oğullarımı da putlara tapmaktan uzak tut... Ey Rabbimiz! Ben evladlarımdan kimini (İsmail aleyhisselâm) ile validesini (Hacer'i) senin mukaddes olan evinin yanında ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz! Onları bu vadiye yerleştirmemin sebebi dosdoğru namazlarını kılmaları içindir. Artık sen insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir ve onları bir kısım meyvelerle rızıklandır. Umulur ki onlar bu sebeple şükrederler.» Şerifin son bölümünde Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'in çocuklara karşı olan şefkat ve merhameti ile onları sevindirmeye verdiği itinayı görüyoruz.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medine Ve Medinelilere Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Duası
2614-) Zübeyr b. Avvam’ın azadlı kölesi Yuhannes şunları anlattı: «Fitne (karışıklık) zamanında Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'ın yanında oturuyordum. Azat ettiği bir cariye gelerek ona selam verdi ve: Ya Eba Abdurrahman ben Medine'den çıkmak istiyorum. Açlık sıkıntısı çekiyoruz.» deyince: Otur ey akılsız! Şüphesiz ki ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu işittim: «Medine'nin mihnet ve sıkıntısına sabreden kimseye, kuşkusuz kıyamet gününde şefaatçi veya şahîd olurum.» Müslim, Hac, 15/85, no:482. Şerif, Medine-i Münevvere'de oturmanın ve oradaki mihnet ve sıkıntılara katlanmanın sevap ve faziletli olduğuna delildir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Medine halkına şahid veya şefaatçi olması şöyle izah edilmiştir. Medine halkının bir kısmına şahid ve bir kısmına da şefaatçi olur. Bu da ya günahkarlara şefaatçi, itaatkârlara şahid veya kendi seadet zamanında ölenlere şahid, daha sonra ölenlere şefaatçi olur, demektir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinede İkamet Etme Ve Oradan Göç
2615-) Cabir b. Abdullah anlatıyor: «Bir bedevi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e müslüman olmak üzere biat etti. Daha sonra Medine'de sıtma hastalığına yakalanınca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip: Ya Resûlallah! Biatimi boz. (Medine'den ayrılmama müsade buyur)» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kabul etmedi. Daha sonra tekrar gelip: Biatimi boz» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine kabul etmeyince bedevi tekrar gelip: Benim biatimi boz» dedi. Bu defa da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) isteğini kabul etmeyince, bedevi çıkıp gitti. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Şüphesiz ki Medine şehri demirci körüğü gibidir. (Nasıl ki körük demir üzerindeki kir ve pası giderirse) Medine şehri de kötüleri atar. İyiler orada kalır» buyurdu. Buharî, Ahkâm, 93/47; Müslim, Hacc, 15/88, no:489; Şeybanî, 89.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinede İkamet Etme Ve Oradan Göç
2616-) Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i işittim şöyle buyurdu: Rabbim bana öyle bir şehre hicret etmemi emretti ki bu diğer bütün şehirlere galip gelip hükmeder. İnsanlar ona Yesrib diyorlar, onun ismi Medine'dir. Körüğün demirin pasını giderdiği gibi Medine de kötü insanları yok eder, dışarı atar.» Buharî, Fedâilu'l-Medîne, 29/2; Müslim, Hac, 15/88, no:488.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinede İkamet Etme Ve Oradan Göç
2617-) Urve'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Medine'den hoşlanmıyarak sevabını istemeyerek çıkan birinin yerine Allah daha hayırlı kimseleri getirir» buyurdu.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinede İkamet Etme Ve Oradan Göç
2618-) Ebû Züheyr oğlu Süfyan'dan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı işittim Şöyle buyurdu: «Yemen fethedilecektir. Medine'lilerden bir grup ailelerini ve kendilerine tabi olanları alıp Yemen'e göçeceklerdir. Halbuki —bilseler— Medine kendileri için daha hayırlıdır. Şam da fethedilecektir. O zaman Medine'lilerden bir grup ailelerini ve kendilerine uyanları alıp Şam'a göçeceklerdir. Halbuki —bilseler— Medine kendileri için daha hayırlıdır. Irak da fethedilecektir. O zaman da Medine halkından bir grup ailelerini ve kendilerine uyanları alıp Irak'a göç edeceklerdir. Bilseler Medine kendileri için daha hayırlıdır.» Buharî, Fedâilu'l-Medîne, 29/5; Müslim, Hac, 15/90, no:497. hadis-i Şerifte, Resûl-i Ekrem Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kaç mucizesini görüyoruz: Yemen, Şam ve Irak'ın fethedileceği haber verilmiştir. Gerçekten bunları belirtilen sıraya uygun olarak fethedilmiştir. Yemen, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında, diğerleri de daha sonra fethedilmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabının bir kısmının Medine'yi terkedip oralara göçeceklerini haber vermiştir ki bu da gerçekleşmiştir. Bunların Medine'de kalmalarının daha hayırlı olacağı bildirilmiştir. Birçok fitne ve kargaşa Medine terkedildikten sonra meydana gelmiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinede İkamet Etme Ve Oradan Göç
2619-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Medine şu en güzel haliyle terkedilecek. Hatta köpek ve kurt mescide girip, mescidin bir kısım direklerine veya minbere siğecek (çişleyecek).» buyuranca: Ya Resûlallah o zaman meyveler kimin olacak?» dediler. Rızıklarını arayan kuş ve yırtıcı hayvanların olacak» buyurdu. Buhârî, Fedâilu'l-Medîne, 29/5; Müslim, Hac, 15/91, no:499. Iyad'ın belirttiğine göre Medine bu hale İslamın ilk asrında düşmüştür. Daha önce İslâmiyetin merkezi, ashab ve tabiinin barınağı, müslümanların en mamur ve medeni şehri olan Medine-i Münevvere, daha sonra bu en güzel haliyle bırakılarak Hilafet merkezi Şam'a ve Irak'a (önce Küfe'ye, sonra Bağdat'a) nakledilmiştir. Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hadis-i şeriflerinde belirttiği haller birer mucize olarak vuku bulmuştur. İmam Nevevî'ye göre ise, Medine-i Münevvere bu hale kıyametin kopması yaklaştığı bir zamanda düşecektir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinede İkamet Etme Ve Oradan Göç
2620-) İmâm-ı Mâlik'e şöyle Rivâyet edildi: Ömer b. Abdülaziz, Medine'den çıkacağı zaman ona yönelip ağladı, sonra yanında bulunan arkadaşına seslenerek: Ey Müzahim! Medine'nin barındırmayıp dışarı sürdüğü kimselerden olmamızdan korkuyor musun?» dedi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinede İkamet Etme Ve Oradan Göç
2621-) Enes b. Malik'ten: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Uhud dağı görününce şöyle dedi: «Bu öyle bir dağdır ki biz onu severiz, o da bizi sever. Allahım! İbrahim, Mekke'yi harem (kutsal) kıldığı gibi, ben de iki kara taşlığın arasındaki Medine'yi harem kılıyorum.»

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinenin Harem Kutsal Kılınması
2622-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) şöyle derdi: «Ben Medine'de ceylanları otlar halde görsem onları ürkütmem. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «İki kara taşlığın arasındaki Medine haremdir (kutsaldır. Hiç bir şeye ve hiç kimseye tecavüz edilemez)» buyurdu. Buhârî, Fedailul-Medine, 29/ Taaarruzdan korunmuş, menedilmiş bu bölgede, diğer normal yerlerde yapılan bir takım işleri yapmak yasak kılınmıştır. Oradaki ağaçlan kesmek, otlan koparmak, hayvanları avlamak gibi. Bu bölge Medine civarındaki Ayir dağı ile Uhud dağı arasındaki bölgedir. Üç mezhebe göre hüküm böyie olmakla beraber, Hanefılere göre Medine'de, Mekke'de olduğu gibi harem bölge yoktur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'nin güzelliğini ve kutsiyetini korumak için «Medine, Haremdir» buyurmuştur. Medeni şehircilik ve çevre açısından ot, ağaç ve etrafındaki hayvanların şehrin güzelliği için ne kadar önemli olduğunu izahata lüzum yok sanırız.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinenin Harem Kutsal Kılınması
2623-) Ebû Eyyüb el-Ensârî (radıyallahü anh)'den: «Bir grup çocuğun bir tilkiyi avlamak için Medine'nin bir köşesine sıkıştırdıklarını görünce onları kovdum tilkiyi kurtardım» dedi. İmâm-ı Mâlik der ki: Ebû Eyyüb el-Ensârî, çocuklara: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hareminde bu yapılır mı?» demiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinenin Harem Kutsal Kılınması
2624-) İmâm-ı Mâlik'e Rivâyet edildiğine göre bir adam: «Ben Medine'nin Esvaf mevkiinde bir kuş avladığım sırada Zeyd b. Sabit yanıma gelerek kuşu elimden alıp serbest bıraktı» dedi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinenin Harem Kutsal Kılınması
2625-) Müminlerin annesi Hazret-i Aişe (radıyallahü anh) şunları anlattı: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Medine'ye gelince Ebu Bekir ve Bilal (radıyallahü anh) sıtma hastalığına yakalandılar. Ben kendilerini ziyaret edip, Babacığım! Kendini nasıl hissediyorsun? Ey Bilal, kendini nasıl buluyorsun?» dedim. Ebû Bekir (radıyallahü anh)'ı sıtma humması tutunca (şu beyti) söylerdi: evinde mutludur. ona takunya kayışından daha yakındır.» Habeşi (radıyallahü anh) de sıtma nöbeti geçirince yüksek sesle şöyle derdi: bilebilseydim: Mekki vadisinde güzel kokulu yumuşak otların arasında geceleyebilecek miyim? gün Mecenne sularına varabilecek miyim? Şame ve Tafîl dağlarını görebilecek miyim?» Aişe (radıyallahü anh) derki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip bunu haber verdiğimde şöyle niyaz etti: «Ya Rab! Bize Medine'yi Mekke'den daha çok sevdir. Onu vebadan kurtar. Ölçeklerini (Ölçekle satılan şeylerini) bize bereketlendir. Medine'nin sıtma hastalığını da Cuhfe'ye götür.» Buhârî, Menâkıbu'l-Ensâr, 63/46; Müslim, Hac, 15/86, no:480. Cuhfe, Mekke'ye 82 mil mesafede bir köydür.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinede Veba Hastalığıyla İlgili Hadisler
2626-) Hazret-i Aişe (radıyallahü anh) der ki Amir b. Füheyre şöyle diyordu: «Ölümü tatmadan şiddetini hissettim. Korkak kimsenin ölümü tepesinden iner (beklemediği yönden gelir).» Hadiste inkıta vardır. Çünkü Yahya, Hazret-i Aişe'yi görmemiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinede Veba Hastalığıyla İlgili Hadisler
2627-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Medine kapılarında melekler vardır. Oraya veba salgını ve Deccal giremez.» Buhârî, Fedâilu'l-medîne, 29/9; Müslim, Hac, 15/87, no:485. hadis-i şerife biraz açıklık getiren Buhari'deki şu iki hadis-i şerifi faydalı olur kanaatiyle kaydetmek istiyoruz: «Enes b. Malik (radıyallahü anh)'dan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Mekke ve Medine dışında Deccal (orduların)ın çiğnemediği hiç bir belde kalmaz. Medine'nin bütün giriş yerlerini saf saf melekler muhafaza ederler. Sonra Medine, halkıyle beraber üç defa sarsılır. Allahu Teâlâ, Medine'de bulunan kâfir ve münafıkların, oradan çıkarır, onlar da Deccal'in ordusuna karışırlar.» (Buhari, Kitabü fedaili’l-Medine, b. La Yehulüd-Deccâlü el-Medinete) «Ebû Said el-Hudri (radıyallahü anh) den, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize Deccal'dan uzun uzadıya bahsettiği hadiste şöyle buyurdu: (Medine'ye) gelecektir. Fakat ona Medine'ye girmek nasib olmayacak. Ancak Medine çevresindeki bazı çorak araziye inecektir. O gün, iyi insanlardan biri Deccal'a karşı çıkar ve: Şehadet ederim ki sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bize hadisi ile haber verdiği Deccal'sın, der. Bunun üzerine Deccal (etrafında bulunan avanesine): «Şimdi ben bu adamı öldürür, sonra diriltirsem hakkımda şüphe eder misiniz?» der. Onlar da: «Hayır» deyince Deccal bu adamı öldürüp sonra diriltir. Bunun üzerine ölüp dirilen kimse: «Vallahi senin Deccal'lığın Hakkındaki inancım şimdi öncekinden daha da kuvvetlendi» deyince, Deccal: «Artık bunu öldürün» dedi. Fakat ona bir şey yapamaz, öldüremez» (Buhari, belirtilen yer.)

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medinede Veba Hastalığıyla İlgili Hadisler
2628-) Ebû Hakim oğlu İsmail'den: Ömer b. Abdulaziz'in şöyle dediğini işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (vefatından önceki) son sözü şu oldu: «Allah yahudileri ve hıristiyanlan kahretsin. Onlar Peygamberlerinin mezarlarını mescidler edindiler. Arap diyarında iki din bir arada kalmayacaktır» Mürseldir. Sahihayn'da Hazret-i Aişe'den mevsuldür: Buhârî, Cenaiz, 23/62; Müslim, Mesacid, 5/3, no:19.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Yahudilerin Medineden Çıkarılıp Sürülmesi
2629-) İbn Şihab'dan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Arab yarımadasında iki din bir arada bulunmayacak» buyurdu. Şihab der ki: Ömer b. Hattâb (radıyallahü anh) bu hadisi araştırdı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Arab yarımadasında iki din bir arada bulunmayacak» buyruğunu kesin olarak anlayınca, Hayber'den yahudileri çıkarıp sürdü. Mürseldir. Sahihayn'da İbn Abbas'tan mevsuldür: Buhârî, cizye, 58/6; Müslim,

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Yahudilerin Medineden Çıkarılıp Sürülmesi
2630-) İmâm-ı Mâlik der ki: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh), Necran ve Fedek'den yahudileri çıkardı. Hayber yahudilerine gelince, bunlar hurma ve arazilerini bırakarak Hayber'i terketmişlerdir. Fedek yahudilerinin hurma ve arazilerinin yarısı kendilerine aitti. Çünkü Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem), onlarla arazi ve hurmalarının yarısı kendilerine kalmak üzere anlaşma yapmıştı. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), onların arazi ve bahçelerinin bedelini altın, gümüş, deve, urgan ve semer olarak verip onları Fedekten sürdü. Hayber, Medine'nin kuzey doğusunda hurmalıklarıyle, bahçeleriyle ve kaleleriyle meşhur güzel bir yerdir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde Hayber, Yahudilerin merkezi, fitne ve fesat yuvası olmuştu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bunlarla anlaşmak istiyordu. Halbuki bunlar müşriklerle işbirliği yaparak müslümanların aleyhine çalışıyorlardı. Bu sebeple Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hicretin 7 inci yılı Muharrem ayında Hayberi muhasara etti. Çetin muharebeden sonra Hayber kalesi zabtedildi. Yahudiler, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a müracaat ederek arazilerinde yancı olarak çalışmak istediklerini belirttiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de kabul buyurdu. Bu cihetle Resulü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem), her sene mahsûl mevsimi Abdullah b. Revaha'yı Hayber'e gönderir, o da mahsulü ikiye böler, yarısını Yahudilere bırakır, yarısını Medine'ye gönderirdi. Medine'ye iki günlük mesafede, akar suları ve güzel hurmalıkları bulunan bir Yahudi kasabası idi. Hayber muhasarası esnasında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bunlara da davetçi gönderip kendilerini İslama davet etmişti. Fakat bunlar reislerini göndererek arazilerini Resûlüllah'a teslim edip yarıcı olarak çalışmak istediklerini bildirdiler. Bunların istedikleri kabul edildi. ise, Yemen cihetinde bir yerdir. Burada Hıristiyan ve Yahudiler yaşıyordu. Buradan gelen 60 kişilik bir heyetle Resûl-i Ekrem arasında geçen tartışma Ali îmran sûresinin ilk âyetlerinde yer alır. Yahudiler, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu fani alemden göçüşünden sonra rahat durmadılar. İlk halife Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh), irtidad (dinden dönme) ve isyan olaylarını bastırıp devletin birliğini sağlamlaştırmakla meşgul olduğu için, diğer ikinci derecedeki işlere el atmadı. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in son günlerindeki, Arap yarımadasında İslam dininin dışında diğer dinlerin barınmayacağı vasiyetini nazarı dikkate alarak, oralardan Yahudi ve Hıristiyanlan arazi ve meyveliklerinin değerini verip Arap yarımadası dışına sürmüştür. bilgi için Bk. Sahih-i Buhari, Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi c. 10, s. 282, 383 ve c. 7, s. 166-167).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Yahudilerin Medineden Çıkarılıp Sürülmesi
2631-) Hişam babası Urve (radıyallahü anh)'dan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Uhud dağı görününce şöyle buyurdu: «Bu, bizi seven, bizim de sevdiğimiz bir dağdır.» Malik'in bütün ravilerine göre mürseldir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medine İle İlgili Diğer Hadisler
2632-) Kasım oğlu Abdurrahman'dan: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh)’ın azadlı kölesi Eşlem bana şunları anlattı: Mekke yolunda Mahzum kabilesinden Abdullah b. Ayyaş'ı ziyaret ettiğimde, yanında nebız (hurma ve üzüm şerbeti) görünce: şerbeti Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) çok seviyor» dedim. Bunun üzerine Abdullah b. Ayyaş, büyük bir kadeh nebiz alarak getirilip Ömer b. Hattab’ın önüne koydu. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) kadehi ağzına yaklaştırdı, sonra başını kaldırıp: Bu güzel bir şerbettir» dedi, sonra birazını içip kalanı sağındaki bir adama verdi. Bu arada Abdullah dönüp gitmeye başlayınca Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) ona seslenerek: Sen mi, elbette Mekke, Medine'den hayırlıdır, diyorsun?» dedi. Abdullah da: Mekke, Allah'ın haremi, emin kıldığı yerdir. Beytullah da oradadır» deyince Hazret-i Ömer (radıyallahü anh): Ne beytullah ve ne de haremi hakkında bir şey söylemiyorum, deyip, sonra devamla: «Sen mi Mekke, Medine'den daha hayırlıdır, diyorsun?» dedi. Abdullah da yine: Mekke, Allah'ın Haremi ve emin kıldığı yerdir. Beytullah da oradadır» dedi. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) yine: Allah'ın Haremi ve evi hakkında bir şey demiyorum» dedi, sonra Abdullah dönüp gitti.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Medine İle İlgili Diğer Hadisler
2633-) Abdullah b. Abbas (radıyallahü anh)'dan: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) Şam'a gitti. Serg'e Serg, Tebuk vadisinde bir kasabadır. Medine'ye 13 konak uzaklıktadır varınca kendisini ordu komutanları Ebu Ubeyde b. el-Cerrah ve arkadaşları karşıladılar ve Şam diyarında veba salgınının baş gösterdiğini haber verdiler. Bunun üzerine Hazret-i Ömer (radıyallahü anh): Bana ilk muhacirleri çağır» dedi. Ben de çağırdım. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) onlara veba hastalığının meydana geldiğini haber vererek, istişarede bulundu. Aralarında ihtilâf çıktı. Bunlardan bir kısmı: Sen bir görev için çıktın. Bundan geri dönmeni uygun görmüyoruz» dediler. Bir kısmı da: İnsanların geri kalanı ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabı seninle beraberdirler, onları vebaya atmanı doğru görmüyoruz» deyince, Hazret-i Ömer (radıyallahü anh): Yanımdan uzaklasın,» deyip, sonra «bana Ensarı çağırın» buyurdu. Ben de onları çağırdım. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) onlarla da istişarede bulundu. Onlar da muhacirlerin dediklerini söyleyip ihtilâf ettiler. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) onlara da: Benden uzaklasın» dedi, sonra: Bana burada bulunan Mekke fethi muhacirlerini, Kureyş büyüklerini çağır» dedi. Ben de onları çağırdım. Onlardan hiç biri ihtilâf etmedi ve: Adamlarla beraber geri dönmen ve onları veba tehlikesine atmaman kanaatindeyiz» dediler. Bunun üzerine Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), insanlara şöyle seslendi: «Ben sabahleyin hayvanıma binerek Medine'ye geri döneceğim. Siz de buna göre hazırlanın», deyince, Ebû Ubeyde (radıyallahü anh): Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?» dedi. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) şöyle cevap verdi: Ey Ebû Ubeyde, keşke bunu senden başkası söyleseydi! Evet Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bir defa yıkılmaya yüz tutmuş bir duvarın yanından giderken oradan süratle geçtiğinde, kendisine Ya Resûlallah (sallallahü aleyhi ve sellem), Allah'ın kazasından mı kaçıyorsunuz?» denince: « Allah'ın kazasından Allah'ın kaderine sığınıyorum» buyurmuştur. İşte Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'ın yukarıdaki cevabı, Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu buyruğundan alınmıştır. Bana söyle bakalım: Senin develerin olsa, iki yamaçlı bir vadiye inseler. Bu yamaçlardan biri otlu diğeri çorak, otsuz olsa, sen develeri bol otlu yerde otlatsan, Allah'ın kaderiyle otlatmış olmaz mısın? Çorak yerde de otlatsan yine Allah'ın kaderiyle otlatmış olmaz mısın?» Bu sırada, daha önce bir işi için aralarından ayrılmış olan Abdurrahman b. Avf (radıyallahü anh) gelip: Bu hususta benim bilgim var. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu işittim: «Bir yerde veba hastalığını işitirseniz oraya gitmeyiniz. Bir yerde de veba hastalığı çıkar da siz orada bulunursanız vebadan kaçarak oradan çıkmayınız» üzerine Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), Allah'a hamdedip Medine'ye döndü. Buhârî, Tıb, 76/30; Müslim, Selam, 39/32, no:98.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Veba Hastalığıyla İlgili Hadisler
2634-) Amirin babası Sa'd b. Ebî Vakkas (radıyallahü anh) anlattı: Üsame b. Zeyd (radıyallahü anh)'a: hastalığı hakkında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den ne işittin?» diye sorduğumda: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Veba, yahudilerden bir gruba veya sizden önce yaşayan bir ümmete gönderilmiş bir azabdır. Siz bir yerde bu hastalığın çıktığını duyarsanız oraya girmeyiniz. Sizin bulunduğunuz bir yerde de bu hastalık çıkarsa hastalıktan kaçarak oradan çıkmayınız» buyurdu» Buharî, Enbiya, 60/34; Müslim, Selâm, 39/32, no:92. dedi. der ki: Ebu'n-Nadr «Sizi oradan sadece kaçış çıkarır» demiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Veba Hastalığıyla İlgili Hadisler
2635-) Rabia oğlu Amir oğlu Abdullah'dan: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) Şam'a gitti. Serg'e varınca Şam'da veba salgını çıktığı kendisine haber verildi. Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf (radıyallahü anh), Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'a Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu haber verdi; Bir yerde veba salgını çıktığını duyarsanız oraya gitmeyiniz. Bulunduğunuz bir yerde de veba çıkarsa bundan kaçarak oradan çıkmayımz.» Bunun üzerine Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), Serg'den geri döndü. Buhârî, Tıb, 76/30; Müslim, Selâm, 39/32, no.100. Mısır ve Irak'ı istila eden bu korkunç veba salgını hicri 17. yılda baş göstermiş ve aylarca devam etmişti. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), bu salgın haberi gelince olayı yerinde tetkik etmek üzere Medine'den hareket etmiş, Serge gelince, yukarıda kaydedilen sebeplerle Medine'ye geri dönmüştü. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) bir müddet sonra Suriye Emiri Ebû bir iş İçin yanına çağırmış, fakat Ebû Ubeyde şu cevabı vermişti: «Allah'ın kaderi değişmez. Ölümüm mukadder ise nerede olsam ölürüm. İslâm ordusunu terkederek yalnız başıma emin bir yere hareket etmiyeceğim. Malumunuz olsun.» Hazret-i Ömer bu mektubu okuyunca gözleri yaşarmıştı. Bu salgında Ebû Ubeyde ve ashabın bir kısım büyükleri de dahil olmak üzere tam 25 bin kişi ölmüştü. (Daha geniş bilgi için Bk. Şibli, Asr-ı saadet, c.4, s. 291 vd.) Hadis-i şerifden bir yerde veba, kolera gibi salgın hastalık belirirse oraya girmememiz emrediliyor. Böyle bir yere girmek, kendimizi bilerek tehlikeye atmak demektir. Yüce Rabbimiz, el-Bakara sûresinin 195. âyet-i kerimesinde «Canlarınızı kendi ellerinizle tehlikeye atmayın» buyurur. Yine Hadis-i şerifin veba çıkan yerde bulunuyorsak başka yere gitmemiz hakkındaki bölümüne alimler değişik açıklamalarda bulunmuşlardır. Her halde bunun sebebi de hastalığı diğer yerlerdeki insanlara bulaştırmak ihtimali olsa gerektir. Bugün modern tıbbın tatbik ettiği karantina usûlü de budur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Veba Hastalığıyla İlgili Hadisler
2636-) Salim b. Abdillah der ki: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) ordusuyla Serg'den Abdurrahman b. Avf (radıyallahü anh)’ın Rivâyet ettiği hadisden dolayı geri döndü.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Veba Hastalığıyla İlgili Hadisler
2637-) İmâm-ı Mâlik'e Ömer b. Hattab (radıyallahü anh)’ın şöyle dediği Rivâyet edildi: Şüphesiz ki Rukbe'deki el-Bâcî der ki: Rukbe, Mekke ile Irak arasında olup Amir oğullarının yeridir. İbn Abdülber ise Taif de bir vadidir, demiştir. bir ev bana göre Şam'daki on evden daha hayırlıdır.» Mâlik der ki: Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) bu sözüyle Şam'da şiddetli vebaya yakalanmaktansa vadide sağlıklı yaşamak daha hayırlıdır demek istiyor.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Muhtelif Konular Kitabı
Konu: Veba Hastalığıyla İlgili Hadisler
2638-) Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Adem ile Musa münazara etti de Adem, Musa'ya üstün geldi. Musa Adem'e: Sen insanları azdıran ve cennetten çıkaran Adem misin?» dedi. Adem de ona: Sen Allah'ın her şeyin ilmini kendisine verdiği ve risaletiyle insanlar üzerine seçtiği Musa mısın?» dedi. Musa: Evet.» deyince, Adem: Ben yaratılmadan önce bana takdir edilen şey dolayısıyla mı beni ayıplıyorsun?» dedi. Müslim, kader,46/2,no:14.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kader Kitabı
Konu: Kader Hakkında Konuşmanın Yasaklanması
2639-) Cühen kabilesinden Yesar oğlu Müslim Rivâyet eder: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh)'a: «Rabbim, Adem oğullarının sulbünden soyunu çıkarmış onlara; Ben sizin Rabbiniz değil miyim? demiş ve buna kendilerini şahit tutmuştu. Onlar da: Evet: (Rabbimizsin) buna şehadet ettik demişlerdi. (İşte bu itiraf ettirme) kıyamet günü «Bizim bundan haberimiz yoktu» dememeniz içindi». A'raf, 172. âyetin manası sorulunca: (sallallahü aleyhi ve sellem)'i işittim. Ona bu ayetin manası sorulduğunda şöyle buyurdu, dedi: «Şüphesiz ki Allahü teâlâ Adem'i yarattı. Sonra kudret eliyle sırtını sıvazlayıp ondan zürriyetini çıkardı ve «bunları cennet için yarattım, cennetliklerin amelini işleyecekler» dedi. «Sonra Adem'in sırtına yine dokunup ondan bir nesil daha çıkardı ve «bunları cehennem için yarattım. Cehennem ehlinin amelini işleyecekler» buyurdu. Bunun üzerine bir adam: Ya Resûlallah! O zaman amelin ne yararı var?» deyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Şüphesiz ki Allah, kulu cennetlik yaratınca ölünceye kadar ona cennet ehlinin amelini işletir. Bu sebeple onu cennete sokar. Bir kul da cehennem için yaratılınca, ona ölünceye kadar cehennem ehlinin amelini işletir. Bu sebeple onu cehenneme sokar.» Ebu Davud, Sünnet, 39/16; Tirmizî, Tefsir, 44/7, no:2.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kader Kitabı
Konu: Kader Hakkında Konuşmanın Yasaklanması
2640-) İmâm-ı Mâlik'e şu Rivâyet edildi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Size iki şey bırakıyorum. Bunlara sımsıkı bağlandığınız sürece, asla doğru yoldan sapmayacaksınız. Bunlar, Allah'ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.» buyurmuştur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kader Kitabı
Konu: Kader Hakkında Konuşmanın Yasaklanması
2641-) Tavus el-Yemani'den: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabından bir takım insanlara yetişdim. Onlar, her şey kader iledir.» diyorlardı. b. Ömer (radıyallahü anh)’ın da şöyle dediğini işittim: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki: «Her şey kader iledir. Hatta acizlik ile zekâ bile.» Müslim, Kader, 46/40, no:18.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kader Kitabı
Konu: Kader Hakkında Konuşmanın Yasaklanması
2642-) Amr b. Dinar'dan: Abdullah b. Zübeyr (radıyallahü anh)'ın hutbesinde şöyle dediğini işittim: «Hidayete erdiren ve dalâlete düşüren Allah'tır.»

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kader Kitabı
Konu: Kader Hakkında Konuşmanın Yasaklanması
2643-) İmâm-ı Mâlik'in amcası İbn Malik oğlu Ebi Süheyl'den: Ömer b. Abdulaziz ile gidiyordum. Bana Şu kaderiyye grubu hakkındaki görüşün nedir?» deyince: Görüşüm, onları tevbeye davet etmendir. Tevbe ederlerse (ne alâ) etmezlerse onları kılıçtan geçirirsin» dedim. Ömer b. Abdulaziz: Benim görüşüm de budur» dedi. Mâlik der ki: Benim görüşüm de böyledir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kader Kitabı
Konu: Kader Hakkında Konuşmanın Yasaklanması
2644-) Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)'dan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):. «Bir kadın, kendisi evlenmek için kızkardeşinin boşanmasını istemesin. Çünkü kendisi için takdir edilen ne ise o olur.» buyurdu. Buharî, Kader, 82/4.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kader Kitabı
Konu: Kadercilerle İlgili Hadisler
2645-) Ka’b oğlu Muhammed el-Kurazî anlattı: Muaviye b. Ebî Süfyan minberden şöyle hitabetti: Ey insanlar! Allah'ın verdiğine hiç bir şey engel olamaz. Allah'ın vermediğini de hiç kimse veremez. Güçlü kimseye, Allah'ın gücü karşısında hiç kimsenin gücü fayda vermez. Allah, hakkında hayır dilediği kimseyi dinde derin anlayışlı kılar.» sonra Muaviye: «Ben bu kelimeleri bu minber üzerinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim» dedi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kader Kitabı
Konu: Kadercilerle İlgili Hadisler
2646-) İmâm-ı Mâlik'e Rivâyet edildiğine göre şöyle denildi: «Her şeyi gerektiği şekilde yaratan, hiç bir şey, takdir edip tayin ettiği vakti geçmeyen Allah'a hamdolsun. Bana Allah yeter. Allah, dua edeni işitir. Allah'dan başka dua edilecek bir makam yoktur.»

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kader Kitabı
Konu: Kadercilerle İlgili Hadisler
2647-) İmâm-ı Mâlik'e şöyle denildiği Rivâyet edildi: Hiç bir kimse rızkını tamamlamadan ölmez. O halde rızkınızı helal yoldan arayınız. Cabir'den manaca merfu olarak gelmiştir: İbn Mace Ticarat, 12/2.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kader Kitabı
Konu: Kadercilerle İlgili Hadisler
2648-) İmâm-ı Mâlik’den; Muaz b. Cebel (radıyallahü anh): (Yemene vali olarak giderken) «Ayağımı üzengiye koyduğum zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bana son tavsiyesi şu oldu: Ey Muaz b. Cebel! İnsanlar için ahlâkını güzelleştir.» Bu, Muvatta'dan başkasında mevsul olarak bulunmayan dört hadisten biridir. Sufyan b. Uyeyne'nin hakkında şu sözleri söylediği Malik'e bu durum zarar vermez: Belag sözcüğüyle Malik'in naklettiği hadis, sahih hadistir. "Belaganî" (bana geldi) dediğinde, bu sahih, bir isnaddır. Sonrakilerin bu hadisin mevsul olduğunu görmeyişleri ona zarar vermez. Belki de onlara ulaşmayan kitaplarda mevsuldür.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Güzel Ahlâk Kitabı
Konu: Güzel Ahlâkla İlgili Hadisler
2649-) Peygamber efendimizin zevcesi Hazret-i Aişe (radıyallahü anh) şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), iki şey arasında serbest bırakılınca, günah olmadığı müddetçe, bunun en kolayını alırdı. Şayet günah ise, insanların en fazla ondan uzaklaşanı olurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kendi şahsı için kimseden intikam almamıştır. Ancak, Allah'ın mukaddes kıldığı şeyler çiğnenmişse, o zaman Allah için onların intikamım alırdı.» Buhârî, Menakıb, 61/23; Müslim, Fedail, 43/20, no:77.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Güzel Ahlâk Kitabı
Konu: Güzel Ahlâkla İlgili Hadisler
2650-) Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebî Talib'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terketmesi, müslümanlığının güzelliğindendir» buyurdu. Malik’in ravilerine göre, mürseldir. hasendir, hatta sahihtir. Zührî-Ebu Seleme-Ebu Hureyre senediyle Rivâyet edilmiştir: Tirmizî, Zühd, 34/11; İbn Mace, Fiten, 36/12; Şeybanî, 949.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Güzel Ahlâk Kitabı
Konu: Güzel Ahlâkla İlgili Hadisler
2651-) Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Hazret-i Aişe (radıyallahü anh)'dan: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber iken, bir adam huzuruna girmek için izin istedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «O, kabilenin en kötü oğludur» dedi. Sonra ona izin verdi. Aradan fazla zaman geçmeden Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in onunla beraber güldüğünü işittim. Adam çıkınca: Resûlallah! Biraz önce sen o adam hakkında söyleyeceğini söyledin. Sonra aradan zaman geçmeden onunla beraber güldün» dediğimde, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): İnsanların en kötüsü, şerrinden dolayı insanların kendisinden korunduğu kimsedir» buyurdu. Süfyan b. Uyeyne - Muhammed b. Munkedır - Urve - Aişe senediyle Rivâyet edilmiştir: Buhârî, Edeb, 78/8; Müslim, Edeb, 45/22, no:73.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Güzel Ahlâk Kitabı
Konu: Güzel Ahlâkla İlgili Hadisler
2652-) Ka'b el-Ahbâr şöyle derdi: «Kişinin Allah katındaki değerini öğrenmeyi seviyorsanız, Ölümünden sonra kendisini takib eden güzel övgüye bakınız.»

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Güzel Ahlâk Kitabı
Konu: Güzel Ahlâkla İlgili Hadisler
2653-) Yahya b. Said şöyle dedi: Bana Rivâyet edildi ki: «Kişi ahlakının güzelliğiyle, geceleyin namaz kılan ve şiddetli sıcakta oruç tutarak susuz kalan kimsenin derecesine yükselir.»  Ebu Davud, 40/7

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Güzel Ahlâk Kitabı
Konu: Güzel Ahlâkla İlgili Hadisler
2654-) Yahya b. Said'den: Said b. Müseyyeb'i işittim: «Size çok namaz kılıp sadaka vermekten daha üstün bir şeyi haber vereyim mi?» dedi. Evet, haber ver.» dediler. İki kişinin arasını düzeltip, dargınları barıştırmaktır. Bir de çok buğz etmekden kaçınınız. Çünkü buğz (iyi huyları) kökünden yok eder» dedi.  Malik'in bütün ravilerine mevkuftur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Güzel Ahlâk Kitabı
Konu: Güzel Ahlâkla İlgili Hadisler
2655-) İmâm-ı Mâlik'e Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim» buyurduğu Rivâyet edildi.  İbn Abdilber der ki: Ebu Hureyre ve başkalarından çeşitli yollarla sahih-muttasıldır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Güzel Ahlâk Kitabı
Konu: Güzel Ahlâkla İlgili Hadisler
2656-) Rekâne oğlu Talha oğlu Zeyd, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e isnad ederek şöyle dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her dinin bir ahlâkı vardır. İslâm'ın ahlâkı da hayadır.»  İbn Abdilber der ki: Malik'in çoğu ravileri mürsel olarak Rivâyet eder. Şeybanî, 950.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Güzel Ahlâk Kitabı
Konu: Haya İle İlgili Hadisler
2657-) Abdullah b. Ömer anlattı: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), utangaçlığından dolayı din kardeşini ayıplayan bir adamın yanına varınca: Onu kendi haline bırak. Çünkü haya imandandır.» buyurdu. Buhârî, îman, 2/16; Müslim, İman, 1/12, no:59. Şeybanî, 950.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Güzel Ahlâk Kitabı
Konu: Haya İle İlgili Hadisler
2658-) Avf oğlu Abdurrahman oğlu Hümeyd'den: Bir adam, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelip: Ya Resûlallah! Bana hayatıma uygulayacağım bir kaç kelime öğret (öğüt ver). Unutacağım çok şey söyleme» deyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Hiç bir şeye kızma.» buyurdu. Çoğunluğa göre mürseldir. Buhârî, Edeb, 78/76.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Güzel Ahlâk Kitabı
Konu: Öfke İle İlgili Hadisler
2659-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): (güreş meydanlarında başkalarını) yenen değildir. Asıl pehlivan kızgınlık anında nefsine hakim olan kimsedir» buyurdu. Buhârî, Edeb, 78/76; Müslim, Birr, 45/30; no:107

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Güzel Ahlâk Kitabı
Konu: Öfke İle İlgili Hadisler