İmam Malik Muvatta Hadis Kitabı
2004-)
Yoksa satışa arzedilen ve bir çok kimse tarafından pazarlığı yapılmakta olan bir mal hakkında pazarlığa iştirak etmede —ki bu açık artırma olur— bir sakınca yoktur. Eğer pazarlığa katılan insanlar onu ilk pazarlık yapan kimseye bırakırlarsa, o mal batıla benzer bir fiyatla alınmış ve satıcıların malına mekruh karışmış olur. Bize göre hüküm böyledir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Pazarlık Ve Alış Verişte Yasaklanan Şeyler
2005-)
Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Neceşi (alıcı olmadığı halde alıcı gibi davranarak malın fiyatını yükseltmeyi) yasakladı. Buhârî, Buyu, 34/60; Müslim, Buyu, 21/4, no: 13.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Pazarlık Ve Alış Verişte Yasaklanan Şeyler
2006-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Neceş: Niyetin satın almak olmadığı halde başkalarının da sana uyarak yüksek fiyat vermesi için satıcının malına kıymetinden daha fazla fiyat ver mendir. Şeybanî, 772.Hanefilere göre bu durum, malın fiyatı kıymetinden fazlaya çıkarsa tahrimen mekruhtur. (Cezîrî, el-Fıkh ale'İ-Mezahibü'l-Erbeâ, c. 2, s. 273).
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Pazarlık Ve Alış Verişte Yasaklanan Şeyler
2007-)
Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den: Bir adam Bu adamın Habban b. Münkiz (radıyallahü anh) olduğu Rivâyet edilir. (Bâcî, el-Münteka: c. 5, s. 108). (sallallahü aleyhi ve sellem)’e alış verişte aldandığını anlatınca, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): veriş yaptığın zaman: Aldatma Hadis-i Şerifin metnindeki «Hılâbe» kelimesi, dinde hile ve aldatmaca yok anlamındadır. Bu aldatma ve hile de, sadece bir malı pahah satmak veya ucuza almak değil, aynı zamanda maldaki ayıp ve kusuru gizlemek demektir. (Bâcî, a.g.e., c. 5, s. 108). yok, de» buyurdu. Mâlik der ki: Bu adam alış veriş yaparken: «Aldatma yok» derdi. Buhârî, Buyu, 34/48; Müslim, Buyu, 21/12, no: 48. Ayrıca bkz. Şeybanî, 788
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Alış Veriş Hakkındaki Dıger Hadisler
2008-)
Said b. Müseyyeb der ki: Ölçü ve tartıya riayet edilen bir yere geldiğin zaman, orada uzun zaman ikamet et, ölçü ve tartının noksan yapıldığı bir yere geldiğin zaman ise orada fazla durma. Zira ölçü ve tartıya riayet edilen yerde iyilik, adalet ve bereket olur. Böyle bir yerde uzun zaman kalan da hayır görür. Ölçü ve tartıya riayet edilmeyen yerde ise alış verişin bereketi olmaz. Aksine haksızlık ve zulüm olur. Bunlar da Allah'ın azabına sebep olur. (Bâcî, a.g.e., s. 5, s. 109).
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Alış Veriş Hakkındaki Dıger Hadisler
2009-)
Muhammed b. Münkedir der ki: «Allah, satarken az bir kâra razı olan, alırken parayı gönül hoşnutluğuyla veren, borcunu çabuk ödeyen ve borçlusunu sıkıştırmayan insanları sever.» Buhârî, (34-Buyû, 16), Mutarrif oluyla merfu olarak Rivâyet eder.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Alış Veriş Hakkındaki Dıger Hadisler
2010-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse deve, koyun, kumaş, köle veya sayı ile alınıp satılan başka bir malı götürü usulü ile satın alamaz. Bunu biraz açıklamak gerekir. Sayı ile satılan şeyler ikiye ayrılır: At, deve, koyun, köle ve diğer hayvanlarla elbiseler gibi, vasıfları muhtelif olanlar ki, bunları kabala (götürü) satmak caiz değildir. Ceviz (eskiden sayı ile satılırdı) ve yumurta gibi vasıflan değişmeyenler ki, bunlar her ne kadar sayı ile satılan şeylerden iseler de götürü ile satmak da caizdir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Alış Veriş Hakkındaki Dıger Hadisler
2011-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse, başka birisine fiyatını tayin edip, kendisi adına satması için bir mal vererek: «Eğer bunu söylediğim fiyattan satarsan, sana bir dinar —veya aramızda kararlaştırılacak başka bir şey— vereceğim. O fiyata satamazsan hiç bir şey vermem» dese bunda bir mahzur yoktur. Satacağı fiyatı ve bu satış için vereceği ücreti belirlemiş ise, diğeri de aynı fiyattan satınca o ücreti alır. Satamazsa bir şey alamaz.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Alış Veriş Hakkındaki Dıger Hadisler
2012-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Yine bir kimsenin diğer bir kimseye: «Benim kaçan kölemi veya devemi yakalayıp getirebilirsen, sana şu kadar ücret veririm» demesi de böyledir. Bu bir ücrettir. Yoksa o adamı kiralama değildir. Eğer kiralama olsaydı, kaçanı yakalayamayınca ücret vermemesi doğru olmazdı.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Alış Veriş Hakkındaki Dıger Hadisler
2013-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Fakat bir kimseye mal verilip de, « Bunu sat, her dinar için sana şu kadar ücret veririm» denilse, bu caiz değildir. Çünkü malın fiyatından düşecek her dinar, onun alacağı ücretin de düşmesi demektir. Bu da ne alacağını bilemeyeceği için bir belirsizlik vardır. Çünkü fiyat belli olmayınca, işi yapacak olanın alacağı ücret de belli olmaz. Ücretin belli olmaması ise, zaruret bulunmadıkça caiz değildir. (Bâcî, el-Münteka c. 5, s. 112) Mâlik'in caiz görmediği husus, ekseriyetle az olduğu için kolayca sayılabilen, ölçü ve tartı ile takdir edilemeyen şeylerdedir. Yoksa ölçü ve tartı ile satılan şeyleri götürü satmak da caizdir. (Bâcî, el-Münteka; c. 5, s. 110). Hanife'ye göre, Mesela bir sürü koyunun her biri şu fiyata veya bir top kumaşın her metresi şu fiyata diyerek satmak fasittir. Yalnız bu mesele, kumaşın baş tarafı ile son tarafının kıymeti birbirinden farklı olduğu takdirde böyledir. Farklı olmazsa, Ebû Hanife'ye göre, yalnız bir metresi için caizdir, İmam Muhammed ile Ebû Yusuf’a göre ise, hepsi için geçerlidir. Diğer üç mezhep imamına göre de hüküm aynıdır. Koyun meselesine gelince, aynı mecliste koyunların sayısını öğrense bile, Ebû Hanife'ye göre sahihe dönüşmez, fasit olarak kalır. Ama müşteri ve satıcı her ikisi de razı olursa, teâtî (konuşmadan alıp vermek) suretiyle alış veriş akdi gerçekleşebilir. Sayı ile satılan şeylerde de hüküm aynıdır. İmam Muhammed ve Ebû Yusuf’a göre ise, bunların hepsi caizdir. Çünkü bu husustaki cehaleti ortadan kaldırmak, müşteri ile satıcının elindedir, (İbn Abidîn, Reddül-Muhtar, c. 4, s. 540, İbnu’l-Humam, Fethül-Kadir, c. 5, s. 475)
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Alış Veriş Hakkındaki Dıger Hadisler
2014-)
İmâm-ı Mâlik, İbn Şihab'a; Bir kimsenin bir hayvanı kiralayıp da sonra daha fazla bir ücretle başkasına kiraya vermesi hakkında ne dersin?» deyi sordu. O da: Bunda bir mahzur yoktur» dedi. Maliki ve Şafiiler'e göre, teslim almadan önce olsun, sonra olsun daha fazlasına başka birisine kiraya verebilir. Ebû Hanife'ye göre ise, böyle bir hayvan veya bir ev kiralayan kimse, onu teslim almadan önce başkasına kiraya veremez. Teslim aldıktan sonra da kiraladığı fiyattan fazlasına veremez. Aynı ücret üzerinden verebilir. (Bâcî, el-Münteka: c. 5, s. 114).
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Alış Veriş Hakkındaki Dıger Hadisler
2015-)
Zeyd, babası Eşlem’den şöyle Rivâyet etti: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh)'ın oğulları Abdullah ve Ubeydullah (radıyallahü anh) bir ordu ile Irak seferine çıktılar. Dönüşlerinde Basra valisi Ebû Musa el-Eş'arî'ye uğradılar. Ebu Musa el-Eş'âri (radıyallahü anh) onları çok iyi karşıladı ve: Size faydalı olabileceğim bir iş gelse elimden mutlaka yapardım» dedi. Sonra da: Evet, burada hazineye ait biraz mal var. Ben onu Emiril-Mü'minine (halifeye) göndermek istiyorum. Size borç olarak vereyim, onunla Irak'tan biraz mal alır, Medine'de satarsınız, ana parayı Halifeye teslim edersiniz. Yapacağınız kâr da ikinize ait olur.» dedi. Onlar da kabul ettiler. Ebu Musa el-Eş'ârî (radıyallahü anh) böyle yaptı ve Ömer b. Hattab (radıyallahü anh)'a malı onlardan almasını yazdı. ve Ubeydullah (radıyallahü anh) Medine'ye gelince aldıkları malı sattılar ve kâr sağladılar. O malı Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'e verdiklerinde o: Bütün ordu sizin gibi borç aldı mı?» diye sordu. Onlar da: « Hayır» dediler. Bunun üzerine Ömer b. Hattab (radıyallahü anh): Ey Emiril-Müminin'in oğulları, demek siz borç aldınız, hem malı ve hem de kârı ödeyiniz.» dediğinde Abdullah sustu. Ubeydullah ise: Ya emirel müminin, bu kâr sana ait değil, çünkü bu mal, noksanlaşsa veya helak olsaydı biz yine onu ödeyecektik» dedi. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) tekrar: Ödeyiniz» dediğinde, Abdullah yine sustu, Ubeydullah ise aynı şekilde karşı çıktı. Abdullah'ın sükût etmesi, babasına karşı bir saygı ifadesi olarak ona karşı çıkmamasından kaynaklanmaktadır. Ubeydullah'ın cevap vermesi de delil getirerek hakkını istemekti. Bundan sonra Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'ın yine «Mal ve kârını ödeyin» demesi, maldan elde edilen kârda sermaye sahibinin de hakkı olduğunu vurgulamak içindir. (Bâcî, el-Münteka, c. 5, s. 150) Halife Ömer'in, yanındaki adamın işaretini dinleyip aynen kabul etmesi takdire şayandır. Bu da islam'da bir şahsın makamı ne kadar büyük olursa olsun halktan birinin işaret ve tenkitlerini dinleyip onu değerlendirmesi gerektiğini ifade eder. Dolayısıyla, istişare ve tartışmaların önem ve faydasını gösterir. Bunun üzerine Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'ın meclisinde bulunanlardan biri: O malı kırad (mudabere) yapsanız ey müminlerin emiri» diye fikir beyan etti. Ömer (radıyallahü anh)'de: Onu kırad (mudabere) yaptım» dedi ve ana para ile kârının yarısını aldı. Oğulları Abdullah ve Ubeydullah (radıyallahü anh) da kârın diğer yarısını aldılar.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığı
2016-)
Alâ b. Abdurrahman babası tarikiyle dedesinden Rivâyet eder: Osman b. Affan (radıyallahü anh) Alâ b. Abdurrahman’ın dedesine kân aralarında müşterek olmak üzere çalıştırmak için kırad (mudarebe olarak bir mal, bir sermaye) verdi.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığı
2017-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Caiz olduğu bilinen kırad (mudarebe= kâr ortaklığı), bir kimsenin arkadaşından — sermaye zayi olduğunda— ödeme sorumluluğu olmaksızın Çalışan kimse, malı alır, çalıştırır. Fakat malın helak olmasından sorumlu tutulmaz. Zarar mal sahibine ait olur. Çünkü çalıştırmak üzere teslim alanın yanında mal emanettir. Onu muhafaza etmesi gerekir. Fakat elde olmayan sebeplerle zayi olursa onu ödemekle yükümlü değildir. çalıştırmak üzere bir mal alması şeklinde olur. Kâr ortağı olan kimsenin, ortaklıkla ilgili olarak sefere çıktığında yokluğu esnasında yiyecek ve giyecek masrafları malın miktarı ile orantılı olarak israfa gitmeden o maldan ödenir. Eğer bu ticareti kendi memleketinde yapıyorsa, giyecek ve masrafları kendisine aittir, sermayeden verilmez.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Caiz Olan Şeyler
2018-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Ortaklardan her birinin arkadaşına yardım etmesinde bir mahzur yoktur.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Caiz Olan Şeyler
2019-)
Yine mal sahibinin, mal verdiği kimsenin satın aldığı maldan şartsız olarak bir kısmını satın almasında da bir mahzur yoktur. Yalnız malı onun elinde biraz daha bırakmak için bir hediye kabilinden veya taksimden önce kârdan bir şeyler almak gibi gayelerle olursa caiz değildir. (Bâcî, el-Münteka, c. 5, s. 153).
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Caiz Olan Şeyler
2020-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse kölesi ile başka bir adama (kâr aralarında müşterek olmak üzere) beraberce çalıştıracakları bir mal verse, bu caizdir, bir mahzuru yoktur. Çünkü kâr, kölesinin malt olmuş olur. Ondan vaz geçinceye kadar efendisinin olmaz. Çünkü o, kazancında yabancı bir kişi mesabesinded
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Caiz Olan Şeyler
2021-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimsenin diğer birinde alacağı olsa da borçlu onun kendisine kırad (çalıştırmak için bir sermaye) olarak bırakılmasını istese alacaklı malını teslim almadıkça bu mekruhtur. Teslim aldıktan sonra ise ister kırad olarak verir, ister vermez. Çünkü bunda malı sebebiyle borçluyu sıkıştırma korkusu vardır. O da malı artırmak üzere tehir edilmesini istemektedir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kar Ortaklığında Caiz Olmayan Şeyler
2022-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse diğer birine kırad olarak, bir mal verse de çalışmaya başlamadan önce bir kısmı helak olsa, sonra o malı çalıştırarak kâr sağlasa ve çalışan kimse çalışmaya başlamadan önce helak olan malın dışında kalan kısmı sermaye yapmak istese, onun sözü kabul edilmez. Kârından asıl sermayeyi tamamlamaya zorlanır. Sonra sermayeden artan kısım ortaklık şartlarına göre ikisine taksim edilir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kar Ortaklığında Caiz Olmayan Şeyler
2023-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Kırad ancak altın veya gümüşün aynında olur. Diğer mallarla ticaret eşyasında olmaz. Nitekim reddi hoş olmayıp durumu farklı olduğu, zaman caiz olmayan bazı alış verişler de vardır. Bu bir misal olarak söylenmiştir. Yani kâr ortaklığında mekruh ve haram olan şeyler olduğu gibi alış verişte de aynı şekilde mekruh ve haram olan şeyler vardır. Faize gelince onun azı da çoğu da hiç bir suretle caiz değildir. Başka yerlerde caiz olan şeyler de bu hususta caiz olmaz. Çünkü Allahü teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: (faize) tevbe ederseniz sermayeleriniz yine sizindir. (Böylece) ne haksızlık yapmış, ne de haksızlığa uğratılmış olursunuz. (Yani ne fazla almış olursunuz, ne de eksik)» Bakara: 2/279.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kar Ortaklığında Caiz Olmayan Şeyler
2024-)
İmâm-ı Mâlik kırad olarak bir kimseye mal verip de benim malımla ancak şu malları satın alacaksın diye şart koşan veya belirterek şu malı satın almayacaksın diyen kimse hakkında şöyle der: Bir kimse, sermaye verdiği kişiye ismi ile su malı veya şu hayvanı (muayyen bir malı veya hayvanı) satın almayacaksın diye şart koşsa, bunda bir mahzur yoktur. Ama sermaye verdiği kişiye, şu veya bu mallardan başkasını satın almayacaksın diye şart koşmak mekruhtur. Ancak kendisinden başkasının alınmamasını emrettiği mallar, çok bulunup yaz ve kış değişmiyorsa, bunda da bir mahzur yoktur.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâk Ortaklığında Caiz Olan Şartlar
2025-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse diğer birine kırad (sermaye) olarak bir mal verip de ortağından ayrı hususi bir kâr şartı ileri sürse, bir dirhem bile olsa, bu caiz değildir. Çünkü şart koşulan miktar, belki kârın tamamını kapsayabilir. Böyle olunca da diğer ortağa bir şey kalmaz. Dolayısıyla kimin ne alacağı bilinemez. Bu yüzden böyle bir şart koşulduğu takdirde anlaşma fasid olur. (Bâcî, el-Münteka, c. 5, s. 160).Ancak kârın yarısını kendisi, yarısını veya üçte birini veya dörtte birini yahut da bundan daha az ya da daha fazlasını arkadaşı için şart koşarsa, bu söylediği şey az olsun çok olsun bunların hepsi helâldir ve o müslümanın kâr ortaklığıdır. Fakat kendisi için arkadaşının dışında hususi bir kâr olarak; bir dirhem veya daha az bir şeyi ayırıp geri kalan kârın aralarında yan yarıya olmasını şart koşsa, bu caiz olmaz. Müslümanların kâr ortaklığı, bu şekilde değildir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâk Ortaklığında Caiz Olan Şartlar
2026-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Sermaye sahibinin çalışandan ayrı olarak kendisi için kârdan hususi bir şey şart koşması caiz değildir. Aynı şekilde çalışanın da kendisi için arkadaşından ayrı olarak hususi bir kâr şart koşması caiz olmaz. Yine kâr ortaklığı ile beraber alış veriş, kira, çalışma, selem ve ortaklardan birinin arkadaşından ayrı olarak kendisi için şart koşacağı fayda sağlayan herhangi bir şey bulunamaz. Yani bir akid, bunların hepsini kapsamına alamaz. Ayrı ayrı akid yapılması gerekir. Ancak ikisi için de uygun olduğu takdirde, belirli ölçüler dahilinde şartsız olarak yardımlaşabilirler. Ortaklardan biri, arkadaşından fazla olarak altın, gümüş, buğday ve başka herhangi bir şey almayı şart koşamaz. Kâr ortaklığına bunlardan bir şey girerse o kiralama olur. Kiralama ise, ancak sabit ve belli bir ücretle yapılır. Malı alan kimse, malı almakla beraber, (ondan) mükâfat vermeyi şart koşamaz. Ortak ticaret malından kimseye yardım edemez, kendisi için de bir şey alamaz. Mal çoğalınca, sermaye ayrıldıktan sonra kârı anlaşmalarına göre taksim ederler. Eğer mal kazanç sağlamamış veya zarar etmiş ise, çalışan kimseye kendisine harcadığından ve zarardan dolayı hiç bir şey lâzım gelmez. Yani sermayenin ayrılıp sahibine verilmesinden sonra taksim edilecek bir kâr kalmazsa çalışanın ne lehine ne de aleyhine hiç birşey yoktur. Eğer zarar söz konusu ise çalışana ödettirilmez. Çünkü o emanetçi sayıldığından, bunu ödemekle yükümlü değildir. Yine mal için yaptığı yolculuk esnasında yaptığı masrafları da ödemez. Bütün bunlar mal sahibinin verdiği sermayeye aittir. Kâr ortaklığı, mal sahibi ile çalışanın (kârın taksimi hususunda) razı olacakları bir şekilde caizdir. Aralarındaki kâr da yan yarıya, üçte bir, dörtte bir, bundan daha az veya daha çok olabilir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Caiz Olmayan Şartlar
2027-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Malı kırad olarak alan kimsenin, sermaye sahibinin, sermayeyi çekmeden uzun yıllar çalıştırmayı şart koşması caiz değildir. Mal sahibinin de ona, sen bu malı —zaman tayin ederek— şu kadar yıl bana geri vermeyeceksin diye şart koşması da uygun değildir. Çünkü kırad (mudarebe), belli bir zaman için olmaz. Hanefîler'e göre, mudarebeyi zamanla kayıtlamak caizdir. Mesela, yalnız yaz veya kış mevsiminde veya şu kadar sene çalışmasını, şart koşmak gibi. Bu müddet dolunca, ortaklık da sona ermiş olur. (Cezîrî, el-Mezahibu’l-Erbea, c.3, s. 51). Fakat mal sahibi malını çalıştıracak kimseye verir de onlardan biri bu işi bırakmak isterse bırakabilir. Mal sahibi de malını alır. Eğer mudarebe malı ile bir ticaret eşyası satın alınmış ise, o mal satılıp aynen önceki mala dönüşmedikçe sermaye sahibi malını geri alamaz. Eğer çalışan kimse sermayeyi eşya olarak iade etmek istese o da bunu yapamaz. Ancak o eşyayı satar, sermayeyi de aldığı gibi aynı (para) olarak iade eder.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Caiz Olmayan Şartlar
2028-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimseye kırad olarak sermaye veren kimsenin o sermayenin zekâtının özellikle kendi hissesine düşen kârdan ödenmesini şart koşamaz. Çünkü bunu şart koşunca hissesine ayrılacak kârdan kendisi için sabit bir fazlalık şart koşmuş olur. Aynı zamanda şart koştuğu miktar kârdan çıkarıldıktan sonra, geriye başka mal kalmayabilir. Bu miktar, kârın hepsini kapsayabilir. Böyle olunca da, çalışanın hissesine bir şey kalmaz. Bu durum bilinemiyeceği için, böyle bir şart da caiz değildir. (Bâcî, el-Münteka: c.5, s. 163). Yine bir kimsenin ortaklık için sermaye verdiği kimseye yalnız filan kimseden mal satın alacaksın diye şart koşması caiz değildir. Hanife'ye göre ise, böyle bîr şart caizdir. Bu o kimsenin güvenilir birisi olmasından ileri gelir. Bunda da ortakların menfaati vardır. Çünkü o takdirde çalışan ortak, belli olmayan bir ücretle iş yapan bir ücretli durumuna düşer.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Caiz Olmayan Şartlar
2029-)
İmâm-ı Mâlik, bir kimseye kırad olarak bir mal verip de ona (malın zayiinde) ödeme sorumluluğunu şart koşan bir kimse hakkında der ki: Mal sahibinin, kıradın esasları ve müslümanın geçmiş adetleri dışında malı hakkında bir şey şart koşması caiz değildir. Kıradda (kâr ortaklığında) çalışan kimseye ödeme sorumluluğu şart koşmak bu akdin fasit olmasını gerektirir. Çünkü bu akitte mal, çalışanın elinde emanet sayılır. (Bâcî, el-Münteka, c. 5, s. 164). Daman (ödeme sorumluluğu) şartı üzerine mal artarsa, bu sorumluluktan dolayı kendisi hakkında kâr artmış olur. Kârı da aralarında ödeme sorumluluğu olmadan vermiş gibi taksim ederler. Eğer mal telef olursa, onu çalıştıran kâr ortağı üzerinde herhangi bir sorumluluk görmüyorum. Çünkü (mudarebede) Ödeme sorumluluğu şartı batıldır.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Caiz Olmayan Şartlar
2030-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse diğer birine kırad (sermaye) olarak bir mal verse de meyvesini veya neslini alarak, kendilerini muhafaza etmek isteğiyle sadece hurmalık veya hayvan satın almasını şart koşsa, bu caiz olmaz. Müslümanların kâr ortaklığındaki tatbikatları, böyle değildir. Ancak bunları satın alır, sonra da diğer ticaret mallarının satıldığı gibi satarsa, bu caizdir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Caiz Olmayan Şartlar
2031-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Mudaribin (çalışan ortağın) sermaye sahibine mal hususunda bir hizmetçinin kendisine yardım etmesini şart koşmasında bir mahzur yoktur. Yalnız o mal hususundaki hizmetini aşarak başka işlerde ona yardımcı olamaz.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Caiz Olmayan Şartlar
2032-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse diğer birine kâr ortaklığı için nakdi paradan başka bir mal veremez. Zira diğer mallarda mukarada (kâr ortaklığı) olmaz. Çünkü ticaret mallarında mukarada ancak şu iki şekilden biriyle olur: Ya mal sahibi arkadaşına: «Bu malı al ve sat. Onun bedeli ile de başka mal satın al ve kırad (mudarebe) olmak üzere onu da sat» demesiyle olur ki, bu durumda mal sahibi kendisi için malının satışından ve gerekli masraflarından bir fazlalık şart koşmuş olur. Yahut da: «Bu malı satın al ve sat, sonra da benim için sana verdiğim gibi bir mal satın al. Eğer bir şey artarsa, onu da aramızda taksim ederiz.» demesiyle olur. Bu durumda da, belki mal sahibi çalışana o malı revaçta iken ve fiyatı yüksek olduğu bir zamanda vermiş olur. Çalışan da ucuzladığı bir zamanda iade etmekle o malı üçte bir veya daha az bir fiyatla satın almış olabilir. Böyle olunca da çalışan, kârdan kendisine düşen hissede malın fiatından eksilen miktarın yarısı kadar kazanç sağlamış olur. Yahut da malı, fiyatı düşük olduğu bir zamanda alır. Elinde çoğalıneaya kadar çalışır, sonra bu mal pahalanır ve iade edeceği zaman fiyatı yükselir, onu satın almak için elindeki malın hepsini verebilir. Böylece onun çalışması ve gayreti boşa gider. Bu ise bir belirsizliktir, doğru değildir. Eğer bu bilinmeden yapılırsa, sermaye verilen kişinin o satışı yapması ve çalışması hususundaki ücretine bakılır ve ona ödenir. Sonra da bu mal, nakde dönüşüp para olduğu günden itibaren mudarebe olur ve emsali mudarebeler gibi muamele görür. Yani mal, çalışanın elinde para olarak bulunup, mudarebe akdine uygun hale gelince akit tashih edilir. Öncesi için de, sermayeyi çalıştırana ücreti ödenir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Ticaret Mallarında Kâr Ortaklığı
2033-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse diğer birine kırad (sermaye) olarak bir mal verse, o da bununla bir eşya satın alarak ticaret yapacağı bir beldeye götürse, orada da fiyatlar düşse ve satınca zarardan korksa da kira ödeyip başka bir beldeye naklederek yine zararına satsa ve kira asıl malın hepsini kaplasa, eğer sattığı mal kirayı karşılarsa yapılacak başka bir şey yoktur. Eğer kira masrafı sermayeden fazla tutarsa, eksileni sermaye sahibi değil, parayı çalıştıran öder. Çünkü mal sahibi, ona sadece malında ticaret yapmasını emretmişti. Fazla kiradan dolayı bir şey ödemez. Eğer mal sahibinden böyle bir şey istenecek olsaydı, sermaye olarak verdiği malın dışında üzerinde bir borç olmuş olurdu ki, çalışan ortak sermaye sahibine böyle bir şey yükleyemez.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kar Ortaklığında Kiralama
2034-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse, diğer birine kırad (sermaye) olarak bir mal verir, o da bu malı çalıştırarak kâr eder sonra bu malın kârı ile veya o mal ile bir cariye satın alarak birleşme yapar ve bu cariye ondan hamile olur, sonra da mal eksilirse (zarar ederse), eğer malı varsa, cariyenin kıymeti o maldan alınır. Malın, eksiği de ödettirilir. Mal ödendikten sonra fazlalık kalırsa, ilk ortaklık üzerine aralarında taksim edilir. Eğer kâfi miktarda malı bulunmazsa, cariye satılır ve kıymetinden mal ödenir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Yetkisini Aşmak
2035-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir adam başka birine kırad olarak bir mal verse, o da —eksiğini yanından ödeyerek— sermayeden fazla bir mal alsa, bu mal ister kârla satılsın ister zararla, isterse de satılmasın sermaye sahibi muhayyer olur. O malı almak isterse, alır ve borcunu öder. Almak istemezse, sermayeyi çalıştıranın kendi yanından ilâve ettiğini de hesaba katarak kâr ve zararda o malın bedeline hissesi oranında ortak olur.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Yetkisini Aşmak
2036-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse, diğer birinden kırad olarak bir mal alsa da başka birisine verse, o da sahibinin izni olmadan o malı çalıştırsa birinci mudarıp malı öder. Çünkü sahibinin izni olmadan malı başka birisine vermekle yetkisi dışına çıkmış sayılır. Bundan dolayı da zararı ödemesi gerekir. (Mütercim). Eğer mal zarar ederse, zarar ona aittir. Kâr ederse, mal sahibi şart koştuğu kârı alır. Sonra da çalışan mudarıp, geri kalandan şart koştuğu miktarı alır.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Yetkisini Aşmak
2037-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse elinde bulunan kırad (sermaye)'dan kendi kendine borç para çekerek kendi hesabına bir eşya satın aldığında, eğer kâr ederse, şartlarına göre aralarında taksim ederler. Zarar ederse, kendisi öder.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Yetkisini Aşmak
2038-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse, diğer birine kırad olarak bir mal verse, o da bu maldan biraz borç alarak kendisi için bir eşya satın alsa, mal sahibi muhayyer olur. Dilerse, sermayesine göre o mala ortak olur, dilerse ortağına bırakarak ondan bütün sermayesini alır. Bu hususta haksızlık yapanların hepsine karşı böyle muamele edilir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Yetkisini Aşmak
2039-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse, diğer birine kırad olarak bir mal verdiğinde, eğer o mal masraf kaldıracak kadar çok olursa ve çalışan da o mal için yolculuğa çıkarsa, ondan yiyebilir ve malın miktarı ile mütenasip olarak normal şekilde giyinebilir. Mal çok olup da korumaya gücü yetmezse, kendisine yardım edecek birisini kiralayarak ücretini o maldan ödeyebilir. Kendisinin yapmaması ve başkasına yaptırılması gereken bazı işler olabilir. Alacakların tahsili, eşyanın ambalajı ve nakli gibi. Sermayeden bunları yapacak birini de kiralayabilir. Fakat ailesinin yanında ikamet ediyorsa —ticaret için sefere çıkmadıkça—sermayeden yiyecek ve giyecek parası çekemez.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Caiz Olan Masraflar
2040-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse, diğer birisine kırad olarak bir mal verse, o da hem o mal, hem de kendi malıyla birlikte (ticaret için) yolculuğa çıksa, masrafını hisselerine göre her iki maldan karşılar.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Caiz Olan Masraflar
2041-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimsenin yanında kırad malı bulunsa, ondan yiyecek ve giyecek masraflarını karşılar. Fakat o maldan hiç bir şeyi hibe edemez. Dilenci ve benzeri kimselere veremez ve hiç kimseyi de onunla mükâfatlandıramaz. Ama bir toplulukla beraber bulunur da onlar birer yiyecek getirir, o da bir yiyecek getirirse öbürlerine bir ikramda bulunma kastı olmadığı müddetçe bu caiz görülür. Çünkü, ekseriyetle beraber yolculuk yapan yol arkadaşları, yemeklerini de beraber yerler. Bu bakımdan normal sınırı aşmadığı müddetçe, bunda bir mahzur yoktur. Eğer mal sahibinin izni olmadan böyle bir şeye yönelirse, ondan helâllik istemesi gerekir. Helâl ederse, bir şey lâzım gelmez. Helâl etmezse, sarfettiği şeyin mislini ona ödemesi gerekir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Caiz Olmayan Masraflar
2042-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre üzerinde ittifak edilen husus şudur: Bir kimse diğer birine kırad olarak bir mal verir, o da bununla bir eşya satın alarak veresiye satar ve kâr eder, sonra da alacağını teslim almadan önce ölürse, varisleri istedikleri takdirde, o alacağı teslim alabilirler. Eğer bu hususta emin iseler, babalarına şart koşulan kâr onların hakkıdır. Eğer o alacağı istemeyi hoş görmezler, mal sahibi ile borçluyu başbaşa bırakırlarsa, onu istemekle mükellef tutulmazlar. Yani onu, mal sahibine havale ettikten sonra, kâra ve zarara karışmazlar. Eğer o alacağı tahsil ederlerse, babaları için şart koşulan kâr ve nafaka kendilerine ait olur. Çünkü onlar, bu hususta babalarının vekili sayılırlar. Eğer onlar bu hususta güvenilir değillerse, güvenilir ve emin birini getirebilirler. O, bütün malı ve kazancı tahsil edince, babalarının hakkına sahip olurlar.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Borçlar
2043-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse, diğer birine çalıştırmak üzere sermaye olarak bir mal verse, bu hususta veresiye sattığı şeyler hakkında ödeme sorumluluğu vardır. Eğer veresiye satacak olursa, mal sahibine öder. Bu sorumluluk, mal sahibi ona veresiye satmamayı şart koştuğu ve bu satışta zarar olduğu zaman söz konusudur. Çünkü mudarib, burada yetkisini aşmış olur. Eğer bu satışta kâr olursa, şartlarına göre aralarında taksim edilir. Çünkü veresiye satmasıyla yetkisini aşmış olması, kârdaki hakkını düşürmez. (Bâcî, el-Münteka, c.5, s. 176).
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Borçlar
2044-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir adam, kâr ortağı yaparak sermaye verdiği kimseye, ayrıca ödünç para verebilir. Ondan ödünç de alabilir. Kâr ortağı, kâr almaksızın sermaye sahibinin hesabına mal alıp satabilir. Ortaklığın gerektirmediği karşılıklı yardımlaşma sırf din kardeşliğinin icabı olacak, her iki tarafın da ard düşünceleri olmayacak, bu gibi yardımlaşmalar ortaklığı kurarken şart koşulmayacak ve mal sahibinin ortağımın işini görmezsem sermayemi çalıştırmaz, iade eder, kâr ortağının da, ortağımın işini görmezsem sermayesini çeker, endişeleri olmayacak. Aksi halde, yukarıdaki yardımlaşmalar yersiz olur. İlim erbabı, bu gibi ard düşünceli yardımlaşmalara müsaade etmemişlerdir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Sermaye Sahibi Adına Mal Alıp Satmak[18]
2045-)
Bir adamdan borç aldıktan sonra, o malın kendisinde kırad (sermaye) olarak kalmasını isteyen bir adam hakkında İmâm-ı Mâlik der ki: ondan almadıkça bunu uygun görmüyorum, aldıktan sonra ise ister sermaye olarak verir, ister elinde tutar.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Alacaklar
2046-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Yine bir adam, başka birisine sermaye olarak bir mal verir (o da bir müddet çalıştıktan sonra) kâr ederek, sermayenin çoğaldığını haber verir ve onu üzerine borç olarak yazmasını isterse, bunu da hoş görmüyorum- Ancak malını aldıktan sonra, ister ona borç verir, isterse vermez. Bu, o malın eksilmiş olup da çalışanın o eksiği tamamlamak için malı ödemeyi geciktirmek istemesi korkusundan dolayıdır. Çünkü bu mekruhtur, doğru olmaz.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Alacaklar
2047-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse başka birine kırad olarak bir mal verse, o da çalışarak kâr etse ve sermaye sahibinin bulunmadığı bir sırada kârdan kendi hissesini almak istese, mal sahibi olmadıkça hiç bir şey alması caiz değildir. Taksim edilmesi esnasında, mal ile beraber hesaplanmayan bir şey alacak olursa, onu ödemek zorundadır.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Muhasebe
2048-)
Sermayedar ile çalışan ortağın, mal yanlarında olmadan hesaplaşarak birbirlerinden ayrılmaları caiz değildir. Mal sahibi önce sermayesini alır, sonra da kârı anlaşmalarına göre taksim ederler.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Muhasebe
2049-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Borçlu bir kimse aldığı sermaye ile bir mal satın alsa ve alacaklıları da onu arayıp sermayedarın olmadığı bir beldede elinde fazlalığı belli olan kârlı bir mal ile yakalayarak malın satılmasını ve kârdan ona düşecek hisseyi almak isteseler, bu durumda, mal sahibi gelip sermayesini aldıktan sonra kârı anlaşmalarına göre taksim edinceye kadar o kârdan hiç bir şey alamazlar.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Muhasebe
2050-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Yine bir adam, diğer birine sermaye olarak bir mal verir, o da ticaret yaparak, kâr elde eder. Sonra sermayeyi ayırır, kârı da taksan ederek kendi hissesini alır ve sermaye sahibinin hissesini de sermayeye katar ve bunu şahitler huzurunda da yaparsa, mal sahibi huzurda olmadan kârı taksim etmek caiz değildir. Mal sahibi sermayesini alıp, geri kalanı anlaşmalarına göre taksim edinceye kadarbir şey almışsa, onu iade eder. Hanefîler'e göre de, mal "sahibi sermayesini almadan önce kârın taksim edilmesi doğru olmaz. Eğer taksim edilirse durdurulur. Yani mal sahibi, sermayesini alırsa, sahih olur. Aksi takdirde, taksim işlemi batıl olur, Şafii'lere göre ise, sermayenin tesliminden önce de kâr taksim edilebilir. Ancak ticaret eşyalarının tamamen satılıp sermayenin nakde dönüşmesinden önce taksim edilemez. (Cezîrî, el-Fıkh ale'l- el-Mezahibu’l-Erbea, c.3,
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Muhasebe
2051-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse başka birine sermaye olarak bir mal verse, o da o malı çalıştırıp mal sahibine: «Kârdan senin hissen budur. Bu kadar da kendime aldım. Sermayen de tam olarak yanımdadır.» dese, bunu hoş karşılamam. Malın tamamı hazır olur, mal sahibi kendisiyle hesap görür, sermaye meydana çıkar, o da tam olarak kendisine ulaşacağını bilir, sonra kârı aralarında taksim ederler. Bundan sonra da, malı ona ister verir, ister vermez. Malın hazır olmasının gerekliliği, çalışanın onu eksiltmiş olması ve bu yüzden de kendisinden alınmamasını ve elinde bırakılmasını istemesi endişesinden dolayıdır.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığında Muhasebe
2052-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir adam, diğer birisine sermaye olarak bir mal verir, o da bununla bir eşya alır da sermayedar o eşyanın satılmasını ister, malı alan da «satmayı uygun görmüyorum» der ve böylece aralarında ihtilaf çıkarsa, hiç birinin sözüne bakılmaz. O eşya hakkında tücrübesi olan ve bu işten anlayan bilirkişilere sorulur. Eğer satılmasını uygun görürlerse, eşya satılır. Bekletilmesini uygun görürlerse bekletilir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığıyla İlgili Çeşitli Meseleler
2053-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse başkasından sermaye alarak çalıştırsa, sonra sermayedar malını sorduğunda: «Tam olarak benim yanımda» diye cevap verse, malını almak istediğinde de: «Benim yanımda o malın şu kadarı zarar etti. Fakat malı yanımda bırakman için öyle dedim» dese, önce yanında olduğunu ikrar ettikten sonra inkâr etmesi fayda vermez. Kendisi hakkındaki ikrarı üzerine mal (tamamen) alınır. Ancak malın zarar ettiğine dair sözünü destekleyecek bir delil getirirse, ona göre hareket edilir. Herhangi bir delil getiremezse, önceki ikrarı ile mal alınır. İnkârın kendisine bir yararı olmaz. Mâlik der ki: Yine aynı şekilde: «Sermaye ile şu kadar kâr ettim» dedikten sonra sermayedar malı ile kârını istediğinde: «Ben o sermaye ile hiç bir şey kazanmadım. Ancak sermayeyi elimde bırakman için öyle söyledim» dese, bunun da bir yaran olmaz. İkrar ettiği şekilde mal kendisinden alınır. Ancak sözünü ve doğru söylediğini destekleyecek bir delil getirirse malı tamamen ödemesi gerekmez.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kırâd (sermaye-emek
Ortaklığı)
Konu: Kâr Ortaklığıyla İlgili Çeşitli Meseleler