İmam Malik Muvatta Hadis Kitabı

1954-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mülâmese ve münâbeze yoluyla yapılan alış verişleri yasakladı.» Buharî, Buyu, 43/63, Müslim, Buyu, 21/1, no: 1.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Mülâmese Ve Münabeze[yoluyla Satış
1955-) Mülâmese: (durulmuş) bir kumaşı açıp içine bakmadan eliyle dışından yoklayarak veyahut içinde ne olduğunu bilmeden geceleyin karanlıkta satın almaktır. ise, satıcı ve müşteriden her birinin düşünüp taşınmadan kendi kumaşım diğerine atarak, bunu şu kumaş karşılığında satıyorum demeleri suretiyle yapılan alış veriştir. İşte yasaklanan mülâmese ve münâbeze alış verişi budur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Mülâmese Ve Münabeze[yoluyla Satış
1956-) İmâm-ı Mâlik der ki: Ambalajında paketlenmiş bir taylesanı (ulemâ ve ileri gelenlerin giydiği kaftan) veya topunda sanlı bir kumaşı açıp içersine bakmadan alıp satmak, caiz değildir. Böyle bir alış verişte aldanma olabilir. Çünkü bu da mülâmeseden sayılır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Mülâmese Ve Münabeze[yoluyla Satış
1957-) İmâm-ı Mâlik der ki: Dolu çuvalları listeye göre satmak, taylesanı (kaftan) ambalajında ve kumaşı top halinde satmak gibi şeylerden farklıdır. Bu fark, yapılmakta olan muamele tarzından, insanlar tarafından bunun bilinmesinden ve bu işi yapanların tatbikatından doğmuştur. Bu, insanlar arasında yapılması caiz olan bir alış veriş ve herhangi bir mahzur görülmeyen bir ticaret şekli olarak devam etmektedir. Çünkü çuvalların açılmadan liste üzerinden satılmasından maksat aldatma değildir. Bu bakımdan, mülâmeseye benzemez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Mülâmese Ve Münabeze[yoluyla Satış
1958-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bizdeki ittifaka göre, bu konuda üzerinde ittifak edilen husus şudur: Bir kimse bir beldeden aldığı kumaşı başka bir beldeye getirip orada murabaha ile (kârla) satarken komisyon ve ambalaj ücretleri ile kendi masraflarını ve dükkân kirasını alış fiyatına ilâve ederek hesaplayamaz. Fakat dükkân sadece bu mal için kiralanır, aksi takdirde dükkâna ihtiyaç bulunmazsa o zaman kira ücreti de malın fiyatına ilâve edilir. Ama kâr hesaplanırken bu miktar nazarı itibara alınmaz. Yani kârsız olarak ilâve edilir. (Cezîrî, el-Fıkh ale'l-Mezahibil-erbea, c.2, s. 279) Maliki mezhebinde murabaha, aslında evlâ olan alış-verişlerden değildir. Çünkü burada malın fiyatı ve yapılan masraflar gibi bir çok şeyleri açıklamak icap eder ki, bu da halk için imkânsızdır. Alış verişin fasid olmasına sebep olabilir. göre murabaha, altın ve gümüşün dışındaki mallarda sahihtir. Cezîrî, el-Fıkh ale'l-zahibu'l-erbea, c. 2, s. 278-280). nakliye ücretini alış fiyatına ilâve edebilir. Yalnız bunda bir kâr aramaz, kârsız olarak ilâve eder. satıcı, kendisiyle pazarlık yapan kimseye bütün bu masrafları bildirir, o da bunu öğrendikten sonra hepsinin üzerine satıcıya kâr verirse bunda bir mahzur yoktur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Murabaha[alış Verişte Kâr
1959-) İmâm-ı Mâlik der ki: Yıkama, dikme, boyama ve benzeri şeyler kumaşla kâimdir. Kumaşta hesaba katıldığı gibi, bunda da kâr hesaba katılır. Eğer satıcı kumaşı satar, bunlardan hiçbir şey açıklamazsa kân da hesaba katamaz. Bu durumda kumaş elden çıkmış ise, taşıma kirası fiyatından sayılır. Ama bu kira üzerine kâr eklenemez. Eğer kumaş elden çıkmamış ise, aralarındaki alış veriş feshedilir. Fakat kendi nzalarıyla anlaşırlarsa, aralarındaki alış verişleri muteber olur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Murabaha[alış Verişte Kâr
1960-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse altın veya gümüşle, mesela on dirhemin bir dinar olduğu bir günde, bir mal satın alarak başka bir beldeye getirip veyahut satın aldığı yerde, satacağı günün rayici üzerinden murabaha ile sattığında, eğer o malı dirhem ile satın almış, dinar ile satmış ise veyahut dinar ile almış, dirhem ile satmış ise ve mal da henüz elinden çıkmamış ise müşteri muhayyerdir. Dilerse alır, dilerse bırakır. Eğer mal satıcının elinden çıkmış ise, satın almış olduğu fiyat üzerinden müşteriye kalır ve o fiyattan müşterinin kendisine verdiği oranda kâr hesaplanır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Murabaha[alış Verişte Kâr
1961-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse kendisine yüz dinara mal olan bir malı onda bir (%10) kârla satsa sonra bu malın kendisine doksan dinara mal olduğunu anlasa ve mal da elinden çıkmış (müşteri tarafından teslim alınmış) bulunsa muhayyer olur. İsterse malın, kendisinden teslim alındığı günkü kıymetini alır. Ancak, malın kıymeti ilk satışta kararlaştırılan fiyattan fazla olursa, bu fiyattan fazlasını alamaz. Bu da yüz on dinar eder. İsterse de doksan dinar üzerinden kendisine kâr takdir edilir. Ancak malın kararlaştırılan fiyatı satıldığı günkü kıymetinden aşağı olursa satıcı kararlaştırdıkları fiyat ile ana parasını ve kârını almak arasında muhayyer olur ki bu da doksan dinar eder.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Murabaha[alış Verişte Kâr
1962-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse murabaha ile bir mal satsa ve bu mal bana yüz dinara mal oldu dese, sonra da bu malın yüz yirmi dinara mal olduğu anlaşılsa, müşteri muhayyer olur. İster satıcıya malın teslim aldığı günkü kıymetini öder, isterse de ona verdiği kâr üzerinden neye ulaşırsa onu öder. Ancak bu, malı satın aldığı fiyattan daha aşağı olursa, o takdirde malın sahibine kararlaştırdıkları fiyattan daha noksan veremez. Çünkü baştan bu fiyata razı olmuştu. Mal sahibi ise, daha fazla talep etmektedir. Aynı zamanda, müşterinin elinde, bu konuda fatura üzerindeki fiyatı düşüreceğine dair satıcı aleyhinde herhangi bir delil de yoktur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Murabaha[alış Verişte Kâr
1963-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre durum şudur: Bir kaç kişi ortak olarak bir mal, meselâ bir bez veya ince kumaş satın alır, bunu duyan bir kimse onlardan birine: satın aldığın kumaşın vasfını ve durumunu öğrendim. Senin hissene şu kadar kâr versem bana satar mısın?» dediğinde: Evet.» der de o kârı verip onun yerine diğerlerine ortak olduktan sonra mala bakınca kalitesiz görüp pahalı bulsa bile, belirli vasıflar ve fatura üzerinden satın almış ise, bu alış veriş kendisi için kesinleşmiştir. Muhayyerliği de yoktur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Fatura Üzerinden Satış
1964-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimseye bir kaç çeşit kumaş gelip de alıcılar yanına toplandığında onlara faturasını okuyarak: Her balyada şu kadar Basra çarşafı, şu kadar Sabur çarşafı var, ölçüsü de şu kadardır.» der, kumaşın cins ve çeşitlerini onlara açıklar ve: Bu vasıflar üzere benden alınız» der, onlar da kendilerine anlatılan vasıflar üzere balyaları alırlar, sonra açınca pahalı bulurlar ve pişman olurlarsa bile, eğer satılan şey faturaya uygun ise buna uymaları lâzımdır, cayamazlar. Bu insanların tatbik ettiği muamelelerdendir. Mal faturaya uygun olup , muhalif bulunmadığı zaman aralarında bunu caiz görüyorlar.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Fatura Üzerinden Satış
1965-) Abdullah b. Ömer'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Şöyle buyurmuştur: «Alıcı ve satıcıdan her biri diğerine karşı, birbirlerinden (satış meclisinden) ayrılıncaya kadar muhayyerdirler. Ancak muhayyer alıp üzerinde anlaştıkları süreye kadar muhayyerlikleri devam eder.» Buhârî, Buyu, 34/44; Müslim, Buyu, 22/10, no: 43; Şafiî, Risale, no: 863; Şeybanî, 785.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Alış Verişte Muhayyerlik
1966-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bizde bunun belli bir hududu, bilinen bir tarifi yoktur. Buna göre herhangi bir muamele de yapılmamaktadır. Aslında Malikiler'e göre satış meclisinde muhayyerlik yoktur. Sadece «hıyar-ı şart» ve «hıyarı ayıb» vardır. Çünkü onlar, bu hadis âhad derecesinde olduğu için zan ifade eder, diyerek Medine halkının muamelesine bakıyorlar. Onların muamelesi ise, bu hadise muhalifti. Fakat onlarca tevatür hükmünde olduğundan bunu tercih ediyorlar. göre, hıyar-ı meclis şart koşulursa sahih olur. Fakat Malikiler'e göre şart koşulursa alış veriş fasit olur. göre ise hıyar-ı meclis şartsız olarak sabittir. Hatta, muhayyerliğin olmaması şart koşulsa, alış veriş batıl olur. Çünkü hıyar-ı meclis, içtihatla değil, nas'la sabittir. Bu yüzden de akdin icablarından olmuştur. (Cezîrî, el-Fıkh ale'l-Mezahibül-Erbea: c.2, s. 170-173). Hıyar-ı Şart: Belli bir süre içinde akdî feshetmek veya izin vermek üzere "taraflardan birinin veya ikisinin seçenekli olma hakkı. Hıyar-ı Ayıb: Alıcının kusurlu malı satıcıya aynen geri vermesi veya kabul etmesi. Meclis: Kabulden itibaren başlayan ve tarafların bedenen birbirinden ayrılmalarına kadar devam eden sürede tek taraflı iradeyle akitten vazgeçme hakkı.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Alış Verişte Muhayyerlik
1967-) Abdullah b. Mes'ud (radıyallahü anh) der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Her ne zaman iki kişi alış veriş yaparlarsa, söz satıcının sözü olur. Yahut da bu alış verişten vaz geçerler.» Tirmizî, Buyu, 12/43; Şeybanî, 786. satıcı muhayyer olur, mal da elinde bulunursa muhayyerlik müddeti geçtikten sonra artık bu, alış verişi geçerli kılamaz. Bu durumda mal müşterinin elinde olursa, satış işlemi kesinlik kazanır, satıcı o malı geri alamaz. Müşteri veya her ikisi birden muhayyer olsa durum yine aynıdır. (Bâcî, el-Münteka, c.5, s. 59).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Alış Verişte Muhayyerlik
1968-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse başka birisine bir mal satsa ve satışın kesinleşmesi esnasında: «Bunu sana filan kimse ile istişare etmek üzere satıyorum. Eğer razı olursa, alış verişimiz tamamdır. Razı olmazsa, aramızda bir alışveriş yoktur» dese ve bunun üzerine anlaşsalar, sonra müşteri, satıcının o kimseyle istişare etmesinden önce pişman olsa, her ikisi hakkında da bu alış veriş belirttikleri vasıflarda kesinlik kazanır. Müşteri için de bir muhayyerlik kalmaz. Satıcının şartları ile kabul etmek isterse, aynen geçerli olur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Alış Verişte Muhayyerlik
1969-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse diğer birisinden bir mal satın aldığında fiyat hususunda ihtilafa düşseler, mesela satıcı: Onu sana on dinara sattım» dese, müşteri de: ben senden beş dinara aldım» dese bu durumda satıcıya: «İster o malı müşteriye dediği fiyatla ver, ister malını kendi dediğin fiyattan (on dinardan) başka bir fiyata satmadığına dair yemin et.» denir. Eğer yemin ederse bu defa müşteriye: «Ya satıcının dediği fiyatla al, ya da dediğinden (beş dinardan) başka bir fiyatla almadığına yemin et,» denir. O da yemin ederse, mal ile bir ilgisi kalmaz. Çünkü onların her biri diğerine karşı hak iddia etmiş olur Zira her ikisi de yemin edince, birinin sözü diğerine tercih edilemez. Böyle olunca da aralarındaki alış veriş fesh edilir. (Bâcî, el-Münteka, c. 5, s. 61).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Alış Verişte Muhayyerlik
1970-) Seffah'ın azatlı kölesi Ebu Salih şöyle anlatıyor: Dâr-i Nahle Medine'de bezzazların (manifaturacıların) bulunduğu bir mahalle ahalisine veresiye bir kumaş sattım. Sonra oradan çıkıp Küfe'ye gitmek istediğimde bana paranın bir kısmım düşürmemi ve bu indirimden sonra geri kalanı da ödeme zamanı gelmeden önce ödemeyi teklif ettiler. Bunu Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh)'e sordum. O da: Bu parayı yemene ve başkalarına yedirmene hükmedemem» dedi. Bu ifade, onun haram olduğunu gösterir. Eğer mubah olsaydı, yemekten ve yedirmekten men etmezdi. (Bâcî, el-Münteka, c. 5, s. 65).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borç Ve Faiz
1971-) Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den: Bir kimsedeki vadeli alacağının bir kısmını düşürüp diğer kısmını vaktinden önce alan bir adamın durumu kendisinden sorulduğunda bunu hoş görmedi ve yasakladı.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borç Ve Faiz
1972-) Zeyd b. Eslem'den: Cahiliye devrinde faiz şöyle olurdu: Birisinde vadeli bir alacağı olan kimse, alacağının zamanı gelince borçlusuna: Borcunu ödeyecek misin, yoksa arttıracak mısın?» derdi. Verirse alır, veremezse alacağının üzerine faiz ilâvesiyle bir müddet daha ertelerdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borç Ve Faiz
1973-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bu hususta bize göre ihtilafsız mekruh olan, birisinde alacağı olan bir kimsenin, alacağının bir kısmından vaz geçmesine karşılık borçlunun geri kalan kısmı zamanı gelmeden ödemesi şeklindeki durumdur. Çünkü bu, ödeme zamanı geldikten sonra alacağını tehir etmesi ve borçlunun da ona daha fazla ödemesi mesabesindedir. Bu ise hiç şüphesiz doğrudan doğruya faizdir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borç Ve Faiz
1974-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimsenin diğer birinde vadeli yüz dinar alacağı olsa, zamanı gelince borçlu, ona: Bana peşin fiyatı yüz dinar olan bir malı yüz elli dinara vadeli olarak sat» dese, bu alış veriş doğru olmaz. İlim adamları bunu yasaklıyor. Mâlik der ki: Bu, mekruhtur. Çünkü bu durumda borçlu, alacaklıya sattığı şeyin bedelini, o şeyin aynıyla ödemiş, alacaklı da ilk yüz dinarı ikinci bir müddet için tehir etmiş, bu tehiri sebebiyle elli dinar daha alacağına eklemiş olur ki, bu mekruhtur, doğru değildir. aynı zamanda Zeyd b. Eslem'in cahiliye devrindeki alış verişler hakkında Rivâyet ettiği hadise benzemektedir. Onlar alacaklarının zamanı gelince borçluya: Ya borcunu öde, ya da artır (faiz ver)» derlerdi. Eğer öderse alırlar, ödeyemezse alacakları miktarı artırırlar, müddeti uzatırlardı.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borç Ve Faiz
1975-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den şöyle Rivâyet edildi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Zengin kimsenin borcunu sebepsiz yere geciktirmesi zulümdür. Herhangi biriniz (alacağının ödenmesi için) zengin birisine havale edildiğinde bunu kabul etsin.» buyurdu. Buhârî, Havâlât, 38/1; Müslim, Musâkat, 22/7, no: 33.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borç Ve Havale[101]
1976-) Musa b. Meysere'den şöyle Rivâyet edildi: Bir adam Said b. Müseyyeb'e sordu: Ben borçla satış yapan bir kimseyim (ne dersin)?» Said b. Müseyyeb de: Teslim alıp sahip olmadığın bir şeyi satma» dedi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borç Ve Havale[101]
1977-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse başka birisinden belli bir zaman sonra teslim almak üzere bir mal satın alsa —ki bu zaman şartı ya o malın pazarlarda revaç bulması ümidiyle, yahut da bu zamana ihtiyaç olduğundan olabilir— sonra satıcının bu tayin ettikleri zamana muhalefetinden dolayı müşteri o malı satıcıya iade etmek istese, bunu yapamaz. Bu alış verişe uyması gerekir. Ama satıcı, bu malı, tayin ettikleri zaman gelmeden önce getirse, müşteri onu almaya zorlanamaz.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borç Ve Havale[101]
1978-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse bizzat kendisi ölçerek bir miktar buğday satın alsa, sonra ondan satın alacak biri geldiğinde kendisinin ölçerek teslim aldığını bildirse, ikinci müşteri de onu tasdik ederek aynı ölçü ile almak istese, bu şekilde peşin yapılan satışta bir mahzur yoktur. Fakat vadeli olursa, ikinci müşteri de kendisi için ölçüp almadıkça mekruhtur. vadeli olduğunda mekruh oluşu, faize götüreceğinden ve bunun ölçüsüz, tartısız bir satış şekline dönüşeceği korkusundan dolayıdır. Bu bakımdan vadeli olduğunda mekruh oluşu hususunda bize göre ihtilaf yoktur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borç Ve Havale[101]
1979-) İmâm-ı Mâlik der ki: Borçlunun ikrarı olmadıkça huzurda bulunan ve bulunmayan hiç bir kimsenin alacağı devralınamaz. Yine mal bıraktığını bilse bile, ölünün alacağı da devralınamaz. Bunda bilinmezlik vardır. Çünkü (borçlunun bizzat ikrarı olmadan) alacağını tam olarak tahsil edeceği bilinemez. Bunun mekruh oluşunun sebebi, esas borçlunun ikrarı olmadığı için, gaib veya ölünün alacağının miktarı kesin olarak bilinemez. Ölen kimsenin borcu çıkarsa, verdiği para boşa gider. (Çünkü ölünün bıraktığı mallardan önce borçları ödenir, ona bir şey kalmayabilir.) Bunda başka bir ayıp daha vardır ki, o da şudur: Kendisi için garantisi olmayan bir şeyi devralmış olacağından tahsil edemezse, parası boşa gitmiş olur. Bu ise bir belirsizliktir, caiz olmaz.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borç Ve Havale[101]
1980-) İmâm-ı Mâlik der ki: Kişinin yanındaki bir şeyi satması ile aslı yanında olmayan bir şey vasıtasıyla borç vermesi arasında fark vardır.  îyne: Bir kimsenin malını veresiye satıp, sonra yine aynı mecliste faizden kurtarmak maksadıyla peşin para ile satın alması demektir. Buna «Bey'i iyne» denilir. Çünkü malı veresiye satın alan müşteri o malın bedelini aynen, yani peşin olarak alıyor. Eğer bu durumda müşteri satıcıya o malı kendisinden belli bir fiyatla satın almasını şart koşarsa bu haram olur. sahibi yanındaki para ile birine eşya alarak faiz elde etme maksadıyla şöyle der: İşte on dinar (ilerde karşılığında bana on beş dinar ödemen üzere) bununla sana ne satın almamı istiyorsun? Bu adam elindeki on dinarı nakden vererek ilerde faiziyle birlikte on beş dinar almış gibi olur. Bu caiz değildir. Zira dolaylı yoldan faiz olur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borç Ve Havale[101]
1981-) İmâm-ı Mâlik der ki: Çeşitli sınıflardan toplu olarak kumaş satan bir kimse, süs ve istemeleriyle bir miktar kumaşı istisna etse, eğer bundan süs ve desenleri seçmeyi şart koşmuş ise, bunda bir mahzur yoktur. Eğer istisna ettiği zaman seçmeyi şart koşmamış ise, kendisinden satın alınan kumaş sayısında ortak olur. Mesela istisna yaptığı çeşit, otuz parça olsa ve bundan on parçasını istisna etse, bunun üçte birine ortak olur. Yani üçte biri kendisinin, üçte ikisi de satın alan kimsenin olur. (Bâcî, el-Münteka, c. 5, s. 78). Burada iki elbisenin süs ve desenleri bir olmakla beraber kıymetleri farklı olabilir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Şirket, Tevliye Ve İkale[104]
1982-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre, yiyecek ve diğer şeylerde, teslim alınsın veya alınmasın peşin olup kâr ve noksanlık bulunmadığı ve paranın ödenmesi tehir edilmediği müddetçe şirket, tevliye ve ikale yapmakta bir mahzur yoktur. bu araya bir kâr veya noksanlık girerse veyahut onlardan (alıcı ve satıcıdan) biri ödemesi gereken şeyi tehir ederse, bu bir satış olur. Alış verişi helâl kılan şey onu da helâl kılar, alış verişi haram kılan onu da haram kılar. Bu ne bir şirket, ne bir tevliye ve ne de bir ikaledir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Şirket, Tevliye Ve İkale[104]
1983-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse bir mal, meselâ bir bez veya ince kumaş satın alsa, sonra başka birisi ona ortak olmak istese, o da kabul etse ve malın sahibine beraberce parayı ödeseler, sonra bu mal herhangi bir sebeple ellerinde telef olsa, ortak olan, kendisini ortak edenden parasını alır. O da malı satandan bütün parayı ister. Ancak ortak eden kimse, satış esnasında ve ilk satışıyla pazarlık anında ve bu ihtilaftan önce ortak ettiği kimseye, «Senin taahhüdün mesuliyetin, benim satın aldığım kimse üzerindedir» diye şart koşarsa, bu da sahihtir. Bu ihtilaf ortaya çıkıp ilk satıcıya ulaşınca, artık diğerinin şartı batıldır. Kusur kendisine aittir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Şirket, Tevliye Ve İkale[104]
1984-) Bir kimse diğer birine: "Bu malı ikimizin arasında müşterek olmak üzere satın al ve benim adıma da parayı öde. Ben de onu sana satarım» dese, bu doğru olmaz. Çünkü böyle söyleyince o malı satmak üzere onunla selem yapmış olur. Eğer o mal helak olsa veya elden çıkıp gitse parayı ondan alır. Bu da menfaat getiren bir selem sayılır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Şirket, Tevliye Ve İkale[104]
1985-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse bir mal satın alsa, sonra başka birisi ona: «Bu malın yarısına beni ortak et, ben de senin için onun tamamını satayım» dese, bu helâl olur, bir mahzuru olmaz. Çünkü bu yeni bir alış veriştir. Burada müşteri, diğer yarısını kendisi için satması şartıyla malın yarısını ortağına satmış olmaktadır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Şirket, Tevliye Ve İkale[104]
1986-) Ebû Bekr b. Abdurrahman b. Haris b. Hişam'dan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Herhangi bir kimse bir mal satar, o malı satın alan kimse iflas eder ve malı satan onun bedelinden hiç bir şey almamış olur da o malı aynen bulursa alabilir. Eğer malı satın alan kimse ölürse burada mal sahibi diğer alacaklılar gibidir.» İbn Abdilber der ki: Bütün Muvatta'larda böyledir. Bütün raviler, Malik'ten mürsel olarak Rivâyet ederler. Abdurrezzak ise mevsul Rivâyet eder. Şeybanî, 787.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlunun İflas Etmesi[106]
1987-) Ebu Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle Rivâyet edildi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Herhangi bir kimse iflas eder de (alacaklılarından) biri malını aynen bulursa, o malda hak sahibi obuaya başkalarından daha lâyıktır.» buyurdu. Buhârî, îstikrâd, 43/14; Müslim, Musâkat, 22/5, no: 22,

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlunun İflas Etmesi[106]
1988-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse diğer birine (veresiye) bir mal satsa da müşteri iflas etse, satıcı malını aynen bulursa alır. Müşteri malın bir kısmını satmış ve ayırmış olsa bile, malın sahibi onu almaya diğer alacaklılardan daha layıktır. Müşterinin o malı bölmesi, bulduğunu aynen almasına mani olmaz. Sattığı malın bedelinden bir miktar almış olsa da, onu geri verip malından bulduğunu alır. İsterse, bulamadığı kısımda diğer alacaklılarla beraber hak sahibi sayılır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlunun İflas Etmesi[106]
1989-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse herhangi bir mal, meselâ bir iplik, bir meta, (yiyecek ve giyecek gibi şeyler) veya bir parça arsa satın alsa, sonra bu satın alınan şey üzerinde bir iş, meselâ arsaya bir bina yapsa veya iplikten kumaş dokusa, sonra da iflas etse ve arsanın sahibi, «ben arsa ile üzerindeki binayı alacağım» dese, bunu yapamaz. Fakat arsaya ve müşterinin orada yaptığı şeylere kıymet konur. Sonra, arsanın ve binaların kıymetinin ne olduğu araştırılır. Bu belirlendikten sonra, onlar da ortak olurlar. Arsa sahibinin hissesine düşen kendisinin, binalara düşen de diğer alacaklıların olur. Mâlik der ki: Meselâ, bunların hepsinin kıymeti bin beşyüz (1500) dirhem olup, beşyüzü arsanın, bini de binaların değeri olsa, üçte biri arsa sahibine, üçte ikisi de diğer alacaklılara kalır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlunun İflas Etmesi[106]
1990-) İmâm-ı Mâlik der ki: İplik ve benzerleri de böyledir. Onlarda da böyle bir değişiklik yapılır da müşteri borçlanır ve ödeyemezse, aynı muamele burada da yapılır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlunun İflas Etmesi[106]
1991-) İmâm-ı Mâlik der ki: Satılan malda müşteri herhangi bir şey yapmaz. Fakat bu mal revaç bulur, fiyatı yükselmiş olur da sahibi onu almak ister, diğer alacaklılar da sahibine verilmesini istemezlerse, bu durumda alacaklılar, ya mal sahibine sattığı fiyattan noksansız bedelini ödeyip malı alırlar, yahut da malı ilk sahibine teslim ederler. malın fiyatı düşmüş ise, satan kimse iki şey arasında muhayyer olur. Ya malını alır, üstüne bir şey istemez; Yahutda diğer alacaklılarla beraber hissesine düşeni alır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlunun İflas Etmesi[106]
1992-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse (veresiye) bir cariye veya bir hayvan satın alsa ve bu aldığı (cariye veya hayvan) yanında doğurduktan sonra iflas etse, cariye yahut hayvan yavrusuyla birlikte satıcıya kalır. Ancak diğer alacaklılar kendilerinde kalmasını isterlerse, satıcının hakkını tam olarak vermeleri gerekir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlunun İflas Etmesi[106]
1993-) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in azatlı kölesi Ebû Râfi'den (radıyallahü anh) şöyle Rivâyet edildi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) genç bir deve borç aldı. Nihayet kendisine zekat malından bir sürü deve geldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e zekat malı helal olmadığına göre bu deveyi zekat ehlinden birisi için borç almış olması muhtemeldir. Yahut de zekat malından olan bu deve mahalline ulaştıktan sonra satın alma suretiyle veya başka yollarda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelmiş olabilir. Zekat ehlinden birisi için almış ise, o maldan verilmesi caizdir. Kendisi için almış ise, mahalline ulaştıktan sonra satın alınınca bu da verilebilir. (Bâcî, el-Münteka, c. 5, s. 96). Râfî' diyor ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana, O adama genç devesini vermemi emretti. Ben de: Develer arasında yedi yaşında iyi bir deveden başka bir deve bulamadım» dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Onu o adama ver. Çünkü insanların en hayırlısı, verirken en çok ihsan edendir.» buyurdu. Müslim, Müsâkat, 22/22, no: 118; Şafiî, Risale, no: 1606

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlarla Caiz Olan Şeyler
1994-) Mücahid'den şöyle Rivâyet edildi: Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) bir adamdan birkaç dirhem borç aldı. Sonra o borcu daha iyi dirhemlerle ödedi. Adam: «Ey Ebu Abdurrahman! bunlar, benim sana verdiğim dirhemlerden daha iyi.» dedi. Abdullah b. Ömer: «Biliyorum, fakat gönlüm böyle istedi» dedi. Bundan anlaşılan üstünlük, vasıftaki üstünlüktür. Yoksa, miktarda fazlalık olursa, bu caiz değildir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlarla Caiz Olan Şeyler
1995-) İmâm-ı Mâlik der ki: Altın, gümüş, yiyecek veya hayvan borç veren kimse eğer aralarında bir şart veya âdet yoksa, verdiğinden daha iyisini alabilir. Eğer böyle bir şart, bir vâ'd veya âdet olursa bu mekruhtur, caiz değildir. Mâlik der ki: Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) borç aldığı genç devenin yerine yedi yaşında daha iyi bir deve verdi. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) de borç aldığı dirhemlerden daha üstününü verdi. Eğer bu borç alanın gönlünden gelir, herhangi bir şart, bir vad ve bir anlaşma olmazsa helâl olur, bir mahzuru yoktur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlarla Caiz Olan Şeyler
1996-) İmâm-ı Mâlik'e şöyle Rivâyet edildi: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) bir kimsenin, başka bir beldede almak üzere diğer birisine yiyecek borç vermesini hoş görmedi. «Onun nakliye masrafı nerede?» dedi. Bu da ondan men ettiğini ve haram olduğunu gösterir. Çünkü başka bir beldede teslim edilmesini şart koşunca, ona taşıma masrafları da eklenir. Bu ise bir fazlalık olur. Faiz sayılır. (Bâcî, el-Münteka, c. 5, s. 98).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlarda Caiz Olmayan Şeyler
1997-) İmâm-ı Mâlik'e şöyle Rivâyet edildi: Bir adam Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'e gelerek şöyle dedi: Ey Ebu Abdurrahman Abdullah b. Ömer'in lakabıdır, ben bir adama borç verdim ve verdiğimden daha fazla vermesini şart koştum». Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh): Bu, faiz olur,» dedi. Adam: Bana nasıl yapmamı emredersin, ey Ebu Abdurrahman?» deyince Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh): Borç vermek üç şekildedir:

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlarda Caiz Olmayan Şeyler
1998-) Nafi’den Abdullah b. Ömer'in (radıyallahü anh) şöyle dediği Rivâyet edildi: «Her kim bir borç verirse onun aynen ödenmesinden başka bir şey şart koşmasın.»

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlarda Caiz Olmayan Şeyler
1999-) İmâm-ı Mâlik'den: Abdullah b. Mesud (radıyallahü anh)'un şöyle dediği Rivâyet edildi: «Her kim bir borç verirse, ondan daha fazla almayı şart koşmasın. Bu fazlalık bir tutam ot bile olsa faizdir.»

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlarda Caiz Olmayan Şeyler
2000-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre üzerinde ittifak edilen husus şudur: Bir kimsenin belirli vasıf ve suretlerle bir hayvanı borç almasında bir mahzur yoktur. Onun gibi bir hayvan ödemesi gerekir. Ancak borç alınmak istenen cariye olursa, bu hususta helâl olmayan bir şeyi helâl saymaya vesile olmasından korkulur, doğru olmaz. Yani bir kimsenin bir cariyeyi borç alıp onunla cima ettikten sonra aynı cariyeyi sahibine iade etmesi doğru olmaz. Bu helâl değildir, îlim adamları bunu yasaklıyor ve hiç kimseye bu hususta ruhsat vermiyorlar. Yani cariyelerin borç alınıp verilmesi helal değildir. Ebû Hanife, İmam Şafii ve Cumhur-i Fukaha da bu görüştedirler. (Bâcî, el-Münteka: c. 5, s. 99).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Borçlarda Caiz Olmayan Şeyler
2001-) Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «İçinizden hiç kimse başkasının satışı üzerine satış yapmasın» buyurdu. Buharî, Buyu, 34/58; Müslim, Buyu, 21/4, no: 7; Şeybanî, 784. şöyle olur: Satıcı ile müşteri bir malın fiyatı üzerinde anlaşma sağladıktan sonra henüz akit yapmadan, bir başkası müşteriye: « Ben aynen böyle bir malı sana daha noksan bir fiyatla satarım, yahut bu fiyata daha iyisini veririm» diyerek, birinci satıcıya zarar verir. Şöyle de olabilir: Satıcı ile müşteri bir fiyat üzerinde anlaştıktan sonra, başka bir kimse: «Ben bu mala daha fazla fiyat veriyorum» der, satıcı da ona satar. Satıcı ile müşteri fiyatı kararlaştırdıktan sonra meydana gelecek olan bu her iki şekil de Hanefiler'e göre tahrimen mekruh, Şafii, Maliki ve Hanbeliler'e göre ise haramdır. Fakat aralarında belli bir fiyat üzerinde anlaşmaları bulunmadığı müddetçe açık artırma ile satış caizdir. (Cezîrî, el-Fikh ale'l-Mezahibu'l-Erbea: c. 2, s. 277-278).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Pazarlık Ve Alış Verişte Yasaklanan Şeyler
2002-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Satış için pazara mal getiren kimseleri yolda (pazara girip fiyatları öğrenmeden mallarını almak için) karşılamayınız. İçinizden hiç kimse başkasının satışı üzerine satış yapmasın. Bir malı satın almak istemediğiniz halde, müşteri kızıştırmak için fiyat artırmaymız. Şehirde oturan bir kimse bir bedevi (kırlarda ve vahalarda oturan) adına satış yapmasın. Bu şöyle olur: Taşradan şehre mal getiren bir kimsenin malını şehirde bulunan simsar (komisyoncu) alır, azar azar piyasaya sürer, insanlar darlığa düşer, böylece fiyat yükselir. Hanefilere göre bu, halkın muhtaç olduğu, piyasanın daraldığı bir zamanda yapılırsa tahrimen mekruhtur. Bolluk zamanında ve insanların ihtiyacı olmayan bir zamanda olursa mekruh değildir. (Cezîrî, el-Fıkh ale'l-Mezahibi'l-Erbea, c. 2, s. 276). Burada Resûlüllah'ın bir gayesi de malları, üreticiden tüketiciye sattırıp aracıyı kaldırmaktır. Hem de zamanımızda da olduğu gibi, komisyoncular fiyat ve malın miktarında hile yapabilir, böylece köylü zararlı çıkar, tüketen de malı daha pahalıya almış olabilirler. Develerin ve koyunların memesinde (müşterinin büyük görmesi ve çok zannetmesi için) sütü sağılacak şekilde hazır bırakmayınız. Bir kimse bu şekilde bir hayvan alsa, onu sağıp durumu anladıktan sonra iki şeyden birini seçebilir: Ya olduğu gibi kabul eder, yahut da bir sâ' hurma ile birlikte geri verir. » Beraberinde verilen bir sâ hurma, sağılan sütün bedeli olarak veya çekişmeyi ortadan kaldırmak için verilir. Bunun yerine, kıymeti veya başka maddeler de verilebilir. (Bâcî, el-Münteka, c. 5, s. 106). Buharî, 34 - Buyu 64; Müslim, Buyu, 21/4, no: 11.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Pazarlık Ve Alış Verişte Yasaklanan Şeyler
2003-) İmâm-ı Mâlik der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: İçinizden hiç kimse başkasının satışı üzerine satış yapmasın» sözünün tefsiri şudur; Satıcının, pazarlık yapmakta olduğu müşteriye yönelip, parayı tahsil şartlarını, malın ayıpsız oluşunu ve onu satmak istediğini gösteren diğer şeyleri saymaya başladığı sırada, başka bir kimsenin gelip müslüman kardeşinin pazarlığı üzerine yeni bir pazarlık yaparak o malı almak istemesidir, işte yasaklanan budur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Alış - Veriş Kitabı
Konu: Pazarlık Ve Alış Verişte Yasaklanan Şeyler