İmam Malik Muvatta Hadis Kitabı

2207-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kişi, sevabını Allah'tan isteyerek bir bağışta bulunsa, sonra bağışlanan ölse, vereseleri onun yerine geçerler ve haklarını alırlar. daha bağışlanan bağışı teslim almadan önce ölse, bağışlananın hiç bir hakkı kalmaz. Çünkü, o kişiye bir bağış yapılmış, o da bu bağışı teslim almamıştır. yapan, bağışı yaparken şahitle delillendirdiği halde bağışı vermek istemese, buna hakkı yoktur. Bağışlanan istediği zaman (elinden) bağışı alabilir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Caiz Olmayan Bağış
2208-) Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) der ki: «Bir kimse akrabalık dolayısıyla veya sadaka olarak bir hibede bulunsa, yapmış olduğu bu hibeden dönemez. Bir kimse de karşılık beklediğini söyleyerek bir hibede bulunsa, o kimse memnun edilmezse hibesinden dönebilir.»

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Hibe
2209-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bizdeki hüküm ittifakla şöyledir: Karşılık beklenerek yapılan hibe, hibe edilenin yanında bir fazlalık ya da eksiklik gibi bir değişikliğe uğrarsa, hibe edilenin, hibe edene hibeyi teslim aldığı günkü kıymetini vermesi gerekir. Şeybanî, 805. Hibe eden kişi, karşılık beklememelidir. Karşılık beklerse, hibe olmaktan çıkar, ecir ve sevap da alamaz.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Hibe
2210-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bizde ittifak edilen hüküm şöyledir: Bir kimse oğluna bir sadaka verse, oğlu da o sadakayı teslim alsa, ya da çocuk, baba ocağında olup babası ona sadaka verdiğine şahid getirse, sadaka verenin sadakadan cayma hakkı yoktur. Çünkü o kişi, verdiği sadakadan dönemez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Sadakadan Dönüş
2211-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bizde ittifak edilen hüküm şöyledir: Bir kimse, çocuğuna bir bağışta bulunur ya da sadakanın dışında bir hediye verirse, çocuk bazı kişilerin kendisine babasının vermiş olduğu bu hediyeye güvenerek verdikleri bir borcun olduğunu ortaya koyamadığı müddetçe, o kişi bu hediyesinden cayabilir. Böyle borçların varlığı sözkonusu olduktan sonra, babanın vermiş olduğu hediyeden cayma hakkı yoktur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Sadakadan Dönüş
2212-) Yahut, baba, oğluna veya kızına bir hediye verir de bir kadın, bu erkekle evlenir, evlenme sebebi o erkeğin zenginliği ve babasının ona vermiş olduğu hediyedir. Bu durumda baba verdiği hediyeden caymak ister, veya bir adam, babasının hediye verdiği bir kızla evlenir, onunla evlenme ve mehrini artırma sebebi de kadının zenginliği, malı oluşu ve babasının verdiği hediyedir. Sonra baba: «Ben bu işten vazgeçiyorum» derse, babanın oğluna ve kızına verdiği hediyeden cayma hakkı yoktur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Sadakadan Dönüş
2213-) Cabir b. Abdullah el-Ensarî (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Herhangi bir kişiye ve çocuklarına bir Umra hibe edilirse, bu o kişinin olur. Bu Umra, hiç bir zaman hibe eden kişiye geri dönmez. Çünkü hibe edenin hibesi, miras hükümlerinin geçerli olduğu bir hibedir.» Müslim, Hibât, 24/4, no: 20; Şeybanî, 811.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Umra[55]
2214-) Mekhul ed-Dımeşkî, el-Kasım b. Muhammed'e Umra'yı ve bu hususta halkın fikirlerini sordu. b. Muhammed: Beraber yaşamış olduğum bütün insanlar malları ve kendilerine verilen hibeler konusunda şartlarım sürdürüyorlar» dedi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Umra[55]
2215-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bizdeki hüküm şöyledir: Hibe eden «Umra sana ve çocuklarına» kaydını söylememişse, Umra kendisine gerisin geri dönebilir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Umra[55]
2216-) Nafi (radıyallahü anh) der: Hazret-i Ömer'in oğlu Abdullah (radıyallahü anh)'a kız kardeşi Hazret-i Hafsa'dan miras olarak bir ev düştü. Hazret-i Hafsa (radıyallahü anha) bu evi Zeyd b. Hattab'ın kızına ömür boyu mesken olarak kullanması için vermişti. Zeyd'in kızı ölünce, Abdullah b. Ömer kendisinin olduğu görüşüyle eve sahip oldu. Şeybanî, 812.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Umra[55]
2217-) Zeyd b. Halid el-Cüheni der ki: Bir adam, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a buluntu şeyin hükmünü sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da: Onun kabını ve bağını tanı, sonra onu bir sene halka duyur. Sahibi gelirse ona verirsin. Gelmezse onu harcayabilirsin.» Adam: Ya Resûlallah! Bulunan koyun ise?» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): O senin veya başka bir din kardeşinin ya da kurdundur.» Yani onu bulduğun yerde sahibi yoksa alabilirsin demektir. cevabını verdi. Adam: Kaybolan devenin hükmü nedir?» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ondan sana ne? Yani onu bulduğun yerde alamazsın demektir. Bol su alan karnı, sağlam ayakları var. Sahibi gelinceye kadar, ağaç yapraklarından karnını doyurur, suya gidebilir» (Yani ona dokunamazsın) buyurdu. Buhârî, Lukata, 45/4; Müslim, Lukata, 31/3.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Buluntu Mal
2218-) Abdullah b. Bedr der ki: Şam yolunda bir kabilenin evinde misafir oldum ve içerisinde seksen dinar olan bir kese buldum, bunu Ömer b. Hattab'a söyleyince, Hazret-i Ömer bana: Bir sene, onu cami kapılarında ilan et ve Şam'dan gelenlere duyur. Bir sene geçince de, onu istediğin gibi harcıyabilirsin» dedi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Buluntu Mal
2219-) Nafi'den: Bir adam bir yitik buldu. Bu münasebetle Abdullah b. Ömer'e gelerek ona şöyle söyledi: Bir yitik buldum, bu hususta fikrin nedir?» Abdullah b. Ömer ona: Onu halka ilan et» dedi. O da: « îlan ettim» dedi. Abdullah: Daha fazla ilan et» dedi. Adam: İlan ettim» cevabını verdi. Abdullah b. Ömer: Onu «ye» diyemem, isteseydin (bulduğun yerden) onu almayabilirdin?» dedi. (Onu «ye» diyemem) sözünün anlamı, ödeme sorumluluğu olmaksızın onu mülkiyetine almanı emredemem, bu sorumluluk içerisinde harcayabilirsin demektir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Buluntu Mal
2220-) İmâm-ı Mâlik, bir yitiği bulup onu yitiklere tanınan süre sona ermeden —bu süre bir senedir— harcayan bir köle hakkında der ki: Bu yitik, kölenin zimmetinde sabit olur. Efendisi, ya kölenin harcadığı yitiğin bedelini verir, ya da köleyi yitik sahiplerine teslim eder. tanınan süre tamamlanıncaya kadar yitiği muhafaza eder, sonra harcasa köle borçlanır. Bu borcun yerine köle verilmez. Efendisi de bu borçtan sorumlu değildir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Bulduğu Yitiği Harcayan Köle İle İlgili
2221-) Ensardan Sabit b. ed-Dahhak (radıyallahü anh) der ki: Harre denilen yerde bir deve buldum ve onu bağladım, sonra Ömer b. Hattab (radıyallahü anh)'a onu arzettim. Hazret-i Ömer de bana onu üç defa halka ilan etmemi emretti. Ben Hazret-i Ömer'e, devenin arazimde olduğunu söyleyince bana: Onu bulduğun yere salıver» diye emretti.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Yitik Hayvanlar
2222-) Said b. el-Müseyyeb (radıyallahü anh)'den: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh), sırtını Kâ'be'ye dayamış olarak şöyle dedi: Yitik bir hayvanı alan yanlış iş yapmıştır.» Aslında, Zeyd b. Halid'den merfudur. Ayrıca bkz. Müslim, 31- Lukata, 1, no:12.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Yitik Hayvanlar
2223-) İbn Şihab der ki: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) zamanında yitik develer, güven altında idiler. Yavrularlar ve kimse onlara dokunmazdı. Osman b. Affan (radıyallahü anh) halifeliği zamanında, bu develerin ilan edilmelerini, sonra da satılmalarını, sahibi gelirse parasının ona verilmesini emretti.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Yitik Hayvanlar
2224-) Şurahbîl b. Said'den: Sa'd b. Ubâde, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir harbe katılmıştı. Annesi, Medine'de ölmek üzereydi. Annesine: Vasiyette bulun» denildi. O da: Neyi vasiyet edeyim? Mal, Sa'd'indir dedi ve Sa'd gelmeden öldü. Sa'd gelince, durum kendisine anlatıldı. Sa'd: Ya Resûlallah, anamın yerine sadaka versem, ona faydası olur mu?» diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): diye cevap verdi. Bunun üzerine Sa'd adlarını söyleyerek «Şu, şu bahçe annemin adına sadakadır» dedi. Nesaî, Vesâya, 30/7.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Ölmüş Kimse Adına Sadaka Verilmesi
2225-) Hazret-i Peygamberin hanımı Hazret-i Aişe'den: Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a: «Annem aniden öldü. Sanıyorum ki konuşabilseydi, tasaddukta bulunacaktı. Onun adına sadaka verebilir miyim?» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Evet» buyurdu. Buhârî, Vesâyâ, 55/19; Müslim, Zekât, 12/15ı no: 51, Vasıyyet, 15/2, No: 12-ia

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Ölmüş Kimse Adına Sadaka Verilmesi
2226-) İmâm-ı Mâlik'e şöyle Rivâyet edildi: el-Haris b. el-Hazreç oğullarından olan Ensardan bir adam, anne ve babasına tasaddukta bulundu ve ikisi de ölünce, bu adama onlara vermiş olduğu maldan bir hurmalık düştü. Konuyu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a sordu: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da: Sadakanın sevabı sana verildi. Onu miras olarak al» buyurdu. İbn Abdilber derki: Bu hadis çeşitli yollarla Rivâyet edilmiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Akdiye (yargılama) Kitabı
Konu: Ölmüş Kimse Adına Sadaka Verilmesi
2227-) Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Vasiyet edilebilecek bir mala sahip olan müslüman bir kişinin yanında vasiyeti yazılı olmadan iki gece yatması doğru değildir.» Buhârî, Vesâyâ, 55/1; Müslim, Vasiyet, 25/1,2,3. hadisi şerifteki iki gece sözü, bir sınırlama değildir. Azlığı anlatmak için bu ifade kullanılmıştır. Az bir zaman bile olsa o zamanı vasiyetsiz geçirmemek gerektiğini ifade eder.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Vasiyyet Edilmesini Emir
2228-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bizde ittifak edilen hüküm şöyledir: Sağlığında ya da hastalığında, içerisinde bir kölenin kölelikten azat edilmesi veya başka bir şey yazılı olan bir vasiyette bulunan bir kişi, Ölünceye kadar bu vasiyeti değiştirerek istediği şekle sokabilir. Bu vasiyeti bir kenara atarak tamamen değiştirmek isterse yapabilir. Ancak, Öldükten sonra bir kölenin azat edilmesini vasiyet etmişse, bunu değiştirmesine imkân yoktur. Vasiyetin bu hükmü, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in «Vasiyet edilebilecek bir mala sahip olan müslüman bir kişinin yanında vasiyeti yazılı olmadan iki gece yatması doğru değildir» buyruğu gereğidir. Mâlik der ki: Vasiyet eden kişi, vasiyetini ve vasiyetle açıklanan köle azat etmeyi değiştirme hakkına sahip olmasaydı, o zaman vasiyet eden kişilerin azat etmeyi vasiyet ettiği kölesinde ve diğer vasiyet ettiği mallarda tasarruf edememesi gerekirdi. Halbuki kişi hazan sağlığında, hazan de yolcu iken vasiyette bulunur. Sağlığında ve yolcu iken vasiyyet eden kişinin bu mala ihtiyacı vardır. Bunların vasiyet ettikleri mallarda tasarruf yetkileri ellerinden alınırsa, bu, vasiyette bulunmamalarına sebep olur. Bundan da bütün insanlık zarar görür. Tasarruf yetkilerini ellerinden alamadığınıza göre, vasiyyeti sonradan değiştirmek de bir tasarruf olduğundan, bu hak da ellerinden alınmamalıdır. Mâlik der ki: Bizde ittifak edilen hüküm şöyledir: Vasiyyet eden bir kişi, dilerse vasiyyetini değiştirebilir. Ancak, ölümünden sonra bir köle azat etmeyi vasiyyet etmişse, bunu değiştirme hakkı yoktur. Şeybanî, 734. sonra köle azat etmeyi vasiyyet etmek, bağlayıcı, değiştirilemez bir akittir. Diğer vasiyyetler bağlayıcı değildir, değiştirilebilir

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Vasiyyet Edilmesini Emir
2229-) Amr b. Süleym ez-Zürakî'den: Ömer b. el-Hattab (radıyallahü anh)'a şöyle denildi. Burada bulûğa ermemiş Gassanlı zengin bir çocuk var. Varisleri Şam'dadır. Burada yalnız bir amca kızı var. (Ne yapılması gerekir?)» Hazret-i Ömer: Amcasının kızına vasiyette bulunsun» dedi. çocuk da amca kızına «Bi'r-i Cüşem» denilen yeri vasiyyet etti. Bu mal, otuz bin dirheme satıldı. Vasiyyet ettiği amca kızı, Ümmü Amr b. Süleym ez-Zürakî'dir. Şeybanî, 735.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Çocuğun, Aklı Ermeyen, Deli Ve Ahmak Kimselerin Vasiyeti
2230-) Ebû Bekr b. Hazm'dan: Medine'de Gassan'lı bir çocuk ölmek üzereydi, varisleri de Şam'daydı. Hazret-i Ömer'e konu anlatılarak: Falanca ölüyor, vasiyet etsin mi? denildi. Hazret-i Ömer: « Etsin» dedi. Bekir der ki: Çocuk on, on iki yaşlarındaydı. « Bi'r-i Cûşem» denilen yeri vasiyyet etti. Sahibi orasını otuz bin dirhem (gümüş paraya) sattı.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Çocuğun, Aklı Ermeyen, Deli Ve Ahmak Kimselerin Vasiyeti
2231-) İmâm-ı Mâlik der ki: Vasiyet ettikleri şeyi bilecek kadar akılları başlarında ise zayıf akıllı, ahmak ve bazan iyileşen delinin yaptığı vasiyyet makbuldür. Vasiyet ettiği şeyi bilecek kadar akılları başlarında değilse ve akılsızlığı fazla ise, yaptıkları vasiyet caiz değildir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Çocuğun, Aklı Ermeyen, Deli Ve Ahmak Kimselerin Vasiyeti
2232-) Sa'd b. Ebi Vakkas (radıyallahü anh) anlatır: Veda haccı senesi hastalığımın artması üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni ziyarete gelince ona: Ya Resûlallah, gördüğün gibi hastalığım çok şiddetlendi. Ben mal sahibiyim. Bir kızımdan başka da varisim yok. Malımın üçte ikisini sadaka olarak verebilir miyim?» dedim. (sallallahü aleyhi ve sellem): Hayır, veremezsin» buyurdu. Yarısını sadaka olarak verebilir miyim?» dedim. Hayır,» buyurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Üçte bîrini sadaka olarak verebilirsin, üçte bir az değildir. Varislerini zengin bırakman başkalarına el açan fakirler olarak bırakmandan daha iyidir. Allah'ın rızasını kazanmak için vereceğin her nafaka, hatta hanımının ağzına koyduğun her lokma, sevap kazanmana vesile olur» buyurdu. Ya Resûlallah, arkadaşlarım seninle Medine'ye gidecekler. Ben, Mekke'de ölecek miyim» dedim. Bazı sahabe ölümün Mekke'de olmasından dolayı hicretinin noksan olacağından endişe ediyordu. (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: (Hayır) sen (şimdi) Mekke'de ölmeyeceksin, Burada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mucize olarak gelecekten haber veriyor. daha salih ameller işleyeceksin, derecen yükselecektir. Müslümanlar senden yararlanıncaya, müşrikler de senden zarar görünceye kadar yaşıyacaksın. Allah'ım! Ashabımın hicretini tamamla, onları gerisin geri çevirme» Buhârî, Cenaiz, 23/37; Müslim, Vasiyet, 35/1, no: 5. bu göçmenler içinde Sa'd b. Havle ne kadar zavallıdır, (sonradan Mekke'ye dönmek zorunda kaldı ve orada vefat etti). Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Sa'd'in Mekke'de vefatına üzüldü. Buhârî, Cenaiz, 23/37; Müslim, Vasiyet, 25/1, no: 5.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Vasiyetin Malın Üçte Birini Geçemeyişi
2233-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir şahıs malının üçte birini bir adama vasiyet eder, aynı şahıs başka bir adama da vasiyette bulunarak: falanca yaşadığı müddetçe ona hizmet etsin, sonra hürdür» derse, bakılır: Kölenin değeri, Ölenin malının üçte biri kadarsa, kölenin hizmeti kıymetlendirilir. Sonra bu iki kişi arasında taksim edilir. Üçte biri, malın üçte birini alacak olana; geri kalanı, kölenin hizmet edeceği kişiye verilir. Her ikisi de kölenin hizmetinden veya ücretle çalıştırılıyorsa ücretinden hisseleri miktarınca alırlar. Kölenin hizmet edeceği kişi ölünce de köle hür olur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Vasiyetin Malın Üçte Birini Geçemeyişi
2234-) «Falancaya şu ve şu, falancaya da şu ve şu malımı vasiyet ettim» diyerek malının üçte birini vasiyyet eden ile «bu mal üçte birden fazladır» diyen vereseler hakkında, İmâm-ı Mâlik der ki: «Vereseler, vasiyet edilen kişilere vasiyet edilenin tamamını verip geri kalanı kendileri almakla, ölenin malından üçte birini ayırıp vasiyet edilen kişilere vermek arasında seçimlidirler. İsterlerse vasiyyet edilen kişilerin bu üçte birde haklan eşit olur. Şeybanî, 736. Mezhebine göre, vasiyet, borçlardan sonra malın üçte biri için caizdir. Daha fazlası, mirasçıların izniyle yapılabilir. Mirasçılar bu izinden dönemez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Vasiyetin Malın Üçte Birini Geçemeyişi
2235-) İmâm-ı Mâlik der ki: Gebe bir kadının vasiyeti ve malında verdiği hükümleri ve bu kadın için caiz olan şeyler hakkında işittiğimin en güzeli şudur: Gebe kadın da hastaya benzer, hastalık korkutmayacak derecede hafifse böyle bir hasta malında istediğini yapar. Eğer hastalık korkulacak derecede şiddetli ise bu hasta, ancak malının üçte birinde tasarruf hakkına sahiptir. Mâlik der ki: Gebe kadın da böyledir. İlk gebeliği müjde ve sevinçten ibarettir. Hastalık ve korkulacak bir şey sayılmaz. Zira Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'inde şöyle buyurur: «Biz ona (Hazret-i İbrahim'in hanımı Sâre) İshakı müjdeledik. Ishak'dan sonra hafif bir rahatsızlık hissetti. Ya'kub'u verdik» Hud,71 hamile kaldı. Zaman geçip hamileliği ağırlaşınca (karnında çocuk büyüyünce) Adem'le birlikte rablerine şöyle dua ettiler: Ya Rabbi! Sen bize iyi bir çocuk verirsen, biz elbette şükredenlerden oluruz.» A’raf, 189 bir kadın ağırlaşınca yalnız malının üçte birinde hüküm verebilir. Malının hepsinde tasarruf edebileceği süre, ilk altı ayın tamamıdır. Yüce Allah, Kitabı Kur'an-ı Kerim'de «Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler» Bakara, 233 «Çocuğa gebe kalmakla, çocuğun anneden ayrılma süresi otuz aydır» Ahkaf, 15. buyurmuştur. Hamile olduğu günden itibaren altı ay geçen bir kadın, yalnız malının üçte birinde söz sahibidir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Gebenin, Hastanın Ve Cephede Bulunan Kişilerin Mallarının Durumu
2236-) İmâm-ı Mâlik, cephede harbeden bir adam hakkında der ki: Bu adam cepheden düşmana hücum edince malının yalnız üçte birinde söz sahibi olur. Bu adam harbettiği müddetçe gebe kadın ve ölüm korkusu olan hastaya benzer.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Gebenin, Hastanın Ve Cephede Bulunan Kişilerin Mallarının Durumu
2237-) İmâm-ı Mâlik der ki: «Size farz kılındı ki sizden biri ölmek üzereyken malı varsa anne ve babasıyla yakınlarına vasiyyet etmesi gerekir» Bakara, 180. âyetinin hükmü, Allah'ın kitabındaki miras taksimi hakkında inen âyetlerle neshedilmiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Varise Ve Yakınlara Vasiyyet
2238-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bizce ittifakla kabul edilen hüküm şudur: Varise herhangi bir vasiyyette bulunmak caiz değildir. Ancak, varislerin kabul etmesi halinde caiz olur. Varislerin bir kısmı kabul eder de diğer bir kısmı kabul etmezlerse, vasiyyeti kabul edenlerin hisselerinde caiz olur, kabul etmeyenler vasiyyet yapılan maldaki haklarını alırlar.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Varise Ve Yakınlara Vasiyyet
2239-) Malının yalnız üçte birini vasiyet edebilecek derecede şiddetli hasta varislerden birine malın üçte birinden fazlasını vasiyyet etmesi hususunda diğer varislerden izin istese, onlar da bu izini verseler İmâm-ı Mâlik bu hususta der ki: Varisler verdikleri izinden dönemezler. Şayet varislerin kararlarından dönmeleri caiz olsa, hepsi döner. Vasiyyet eden ölünce de malın hepsini kendileri alır, üçte bir ve üçte birden fazla olarak vasiyyet etmesine izin verilen malı, vasiyyet etmesine engel olurlardı.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Varise Ve Yakınlara Vasiyyet
2240-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse sıhhatli iken varislerden birine yapacağı vasiyyette varislerden izin istese, onlar da bu izini verseler bu izin vermeleri bağlayıcı olmaz. Varisler isterlerse dönebilirler. Bu hükmün sebebi şudur: Kişi sıhhatli oldukça malının tamamında harcama yapmak onun en tabii hakkıdır. Malında istediği tasarrufu yapabilir. İsterse malının tamamını sadaka olarak verir, yahut onu istediğine verebilir. Ancak diğer varislerin varlığı sebebiyle mirasdan pay alamayan varislere vasiyet ederken, varislerden izin istemesi halinde izin verirlerse vasiyet caizdir. Bu takdirde malının üçte birinde yapmış olduğu vasiyyet geçerlidir. Üçte ikisinde diğer varisler, mirastan mahrum olan kişiden daha fazla hak sahibidirler. Bu hüküm, varislerin durumları ve izin verdikleri malın müsait olmasa halindedir. Vasiyyet eden ölmek üzere iken varislerden biri mirasını ona bağışlamak isterse bağışlıyabilir. Sonra bu malda ölen bir tasarrufta bulunmamışsa mal, bağışlayana döner. Ancak ölen, bir varisi hakkında «falanca zayıftır, mirasını ona bağışlamanı isityorum» demişse ve bağışlıyan da mirasını bu zayıf kimseye bağışlamışsa ölenin, bu kişinin adını vermiş olması halinde bu vasiyet caizdir. Varislerden biri mirasını bağışladıktan sonra ölmek üzere olan kişi bir kısmında tasarrufta bulunup diğer bir kısmında tasarrufta bulunmadan ölürse, geri kalan mal bağışlayana döner. Bağışlayan bağışladığı kimsenin ölümünden sonra geri kalan bu malı alır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Varise Ve Yakınlara Vasiyyet
2241-) Bir kimse bir vasiyette bulunsa, varislerden birine birşey verdiğini fakat o varisin bunu almadığını söyler, varisler de bu vasiyeti kabul etmezlerse durum ne olur? Bu hususta İmâm-ı Mâlik der ki: İta mal Allah (celle celâlüh)'ın kitabına uygun olarak taksim edilmek üzere varislere miras olarak döner. Çünkü ölen, bu malın üçte birinden olmasını istememiştir. Bundan dolayı, üçte biri kendilerine vasiyet edilen kişiler bu malı taksim edemezler.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Varise Ve Yakınlara Vasiyyet
2242-) Ebû Urve (radıyallahü anh)'dan: Yumuşak huylu ve erkekliği kalmamış bir kişi, Hazret-i Peygamberin hanımı Ümmü Seleme (radıyallahü anha)'in yanındayken Abdullah b. Ebi Ümeyye (radıyallahü anh)'ye şöyle dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'da onun sözünü duyuyordu: Abdullah! Allah (celle celâlüh) size yarın Taif şehrini fethetmeyi nasip ederse tavsiye ederim, Gaylan'ın kızının yanına git, o kadın o kadar semiz ki önden bakınca karnının eti dört kat, yanlardan sekiz kat görünüyor.» Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): (artık) sizin yanınıza girmesinler» buyurdu. Çoğunluk bu şekilde mürsel olarak Rivâyet etmiştir. Buhârî (Megazî, 64/56) ve Müslim (Selâm, 39/13, no:32), muttasıl olarak Rivâyet ederler.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Kadınlaşmış Erkekler Ve Çocuğu Alma Hakkı Olanlar
2243-) el-Kasım b. Muhammed (radıyallahü anh) der ki: Ömer b. el-Hattab (radıyallahü anh) Ensardan bir kadınla evliydi. Bu kadından Asım adında bir oğlu oldu. Sonra boşandılar. Hazret-i Ömer, Küba'ya geldiğinde oğlu Asım'ı mescidin avlusunda oynarken gördü. Onu kucakladı. Hayvanın üzerinde önüne oturttu. Bunun üzerine ninesi yetişti, çocuğu Hazret-i Ömer'den almak istedi, o da vermedi. Birlikte Hazret-i Ebû Bekr'in yanına geldiler. Hazret-i Ömer: Bu benim oğlum» dedi. Kadın: Benim oğlum» dedi. Bekir de Hazret-i Ömer'e hitaben: Çocukla onun arasına girme, onları serbest bırak» dedi. Ömer de üzerine düşmedi. Mâlik der ki: Ben de böyle uyguluyorum.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Kadınlaşmış Erkekler Ve Çocuğu Alma Hakkı Olanlar
2244-) İmâm-ı Mâlik der ki: Hayvan, kumaş ve diğer ticari eşyaları satın alan kimsenin yaptığı alış-veriş caiz değilse, bu kişiye almış olduğu eşyaları sahibine iade etmesi emredilir. Mâlik der ki: Mal sahibi, geri aldığı malın parasını, kendisine iade edilen güne göre değil, sattığı güne göre (aldığı parayı aynen) öder. Çünkü ödeme, malı müşterinin teslim aldığı güne göredir. Müşterinin yanında malın değeri düşmüşse zarar mal sahibine ait; değer fazlası yine mal sahibinindir. Müşteri malı teslim aldığı zaman mal rağbette, fiat yüksek olup iade ederken mal kimsenin rağbet etmediği bir zamanda fiat düşük olabilir. (Bunlardan müşteri sorumlu değildir. Zira satış aslında batıldır. Mal müşterinin yanında emanet sayılır). Mesela müşteri malı alırken değeri on dinar olup iade ederken bir dinara düşmüşse, mal sahibi müşteriden dokuz dinar istiyemez. Yahut malı satarken değeri birdinar olup geri alırken değeri on dinara yükselmişse, müşteri de mal sahibinden dokuz dinar fazla isteyemez. Ancak malı teslim aldığı günün değeri olan bir dinarı alır. Mâlik der ki: Bunu şu mesele açıklar: Bir hırsız herhangi bir eşyayı çalsa, çaldığı günkü değerine bakılır. El kesecek miktara ulaşmışsa eli kesilir. Hapsedilmesi ya da kaçması sebebiyle el kesme işi gecikse ve bu arada çaldığı şeyin değeri el kesmeyi gerektirmeyen miktara da düşse eli kesilir. Eğer çaldığı zamanki kıymeti el kesmeyi gerektirmiyecek kadar azsa, sonradan malın değerinin yükselmesi elini kesmeyi gerektirmez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Caiz Olmayan Satış Halinde Malın İadesi
2245-) Yahya b. Said (radıyallahü anh)'den: Ebûd-Derdâ, Selman Farisi'ye «Mukaddes topraklara gelin» diye yazdı. Selman da ona şöyle yazdı: «Hiç bir toprak hiçbir kişiyi mukaddes yapmaz, insanı mukaddes yapacak amelidir. Duyduğuma göre, doktor olmuş tedavi yapıyormuşsun, iyileştirebiliyorsan, ne mutlu sana. Doktorluk taslıyorsan, bir kişiyi öldürüp de cehenneme girmekden sakın.» Ebûd-Derdâ iki kişi arasında hüküm verip de o iki kişi dönüp gittikten sonra onlara bakar ve şöyle derdi: «Bana dönün ve hikâyenizi bana tekrar anlatın.» Ebûd-Derdâ vallahi doktorluk taslıyordu.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: İsabetli Ve İsabetsiz Hükümler
2246-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse efendisinden izinsiz bir köleden önemli bir işte yardım istese ve böyle bir iş de ücretle yapılıyorsa, köleye de bir şey olursa, bundan dolayı o şahıs kölenin kıymetini öder. Köleye bir şey olmamışsa, efendisi çalıştığının ücretini isterse buna yetkisi vardır. Bu hüküm bize göredir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: İsabetli Ve İsabetsiz Hükümler
2247-) İmâm-ı Mâlik der ki: Kısmen hür, kısmen köle olan bir kişinin şahsi malı kendi yanında muhafaza edilir. Ancak bu maldan yemesine ve giymesine harcıyabilir. Bu köle ölürse, malı kısmen kölesi olduğu efendisine kalır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: İsabetli Ve İsabetsiz Hükümler
2248-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bizce hüküm şöyledir. Baba isterse çocuğunun malı da varsa, malı olduğu günden itibaren çocuğa harcadığı nakit veya eşyayı hesap eder (ve malından alabilir).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: İsabetli Ve İsabetsiz Hükümler
2249-) Abdurrahman b. Delâf el-Müzenî'den: Cüheyne kabilesinden bir adam, hacıları geçer ve develer satın alır, bu develerden kâr sağlardı. Sonra yine hızlı gider, hacıları geçerdi. Bir seferinde iflas etti. Durumu Ömer b. Hattab'a intikal ettirildi. Ömer (radıyallahü anh) şöyle dedi: Ey insanlar! Useyfia, Cüheyne kabilesinin Useyfiası; Dindar ve güvenilir olmak yerine "hacıları geçti" diye övülmesini seven bir kişidir. Şimdi bu şahıs borç olarak alış-veriş yapmış, borcunu ödemeye yaklaşmamıştır. Borcu bütün malını götürecek hale gelmiştir. Kimin onda alacağı varsa sabahleyin bize gelsin. Malını alacaklılar arasında taksim edeceğiz. Borçlanmaktan sakının. Borcun önü üzüntü, sonu da malın elinden alınmasıdır.»

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: İsabetli Ve İsabetsiz Hükümler
2250-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bizce kölelerin işlemiş olduğu suçlarda şöyle amel edilir: Köle birini yaralamış veya bir şeyi gizlice almış veya muhafaza altında olan bir şeyi çalmış veya dalda asılı bir meyvayı koparmış veya hasar vermiş veya elinin kesilmesini gerektirmeyen bir hırsızlık yapmışsa, bütün bunlarda ceza olarak kölenin kendisi alınır, bundan daha ileriye gidilmez. Yapmış olduğu suç az olsun, çok olsun. Yalnız kölenin efendisi, kölesinin aldığı veya hasar verdiği şeyin kıymetini veya yaraladığı şeyin diyetini vermek isterse verebilir. Kölesi kendinde kalır. Kölenin kendisini vermek isterse verebilir. Bunun dışında efendinin bir şey vermesi gerekmez. Bu konuda efendi muhayyerdir, dilediği yolu seçer.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Kölelerin Zarar Vermesi Ve Yaralaması
2251-) Said b. el-Müseyyeb'den: Osman b. Affan (radıyallahü anh) şöyle dedi: Bir kimse kendisine yapılan bağışa sahip olacak çağa gelmemiş küçük oğluna bir bağışta bulunur, bunu duyurur, şahitlerle pekiştirirse, bu bağış, babasının gözetiminde ise geçerlidir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Geçerli Olan Bağış
2252-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse küçük oğluna altın ya da gümüş bağışladıktan sonra —bağışladığı henüz kendi elindeyken— ölse, çocuk bundan birşey alamaz. Ancak babası bu bağışı tayin ederek ayırır veya onu oğlu adına başka birinin yanına koyarsa bu bağış oğlu için geçerlidir; oğlunun olur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Vasıyyet Kitabı
Konu: Geçerli Olan Bağış
2253-) Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Bir köledeki hissesini azat eden kimsenin kölenin geri kalan hisselerini azat edebilecek miktara ulaşan malı varsa, köleye adil bir şekilde değer biçilir, diğer ortakların hisselerine düşen parayı verir ve köle azat olunur. O kimsenin malı yoksa, kendi hissesiyle ilgili yaptığı azat geçerlidir.» Buhârî, Itk, 49/4; Müslim, Itk, 20, no:1.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Itk (köle Azadı) Ve Velâ Kitabı
Konu: Köledeki Hisseyi Azat Etmek
2254-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bizce ittifakla amel şöyledir: Efendi, ölümünden sonra köledeki üçte bir veya dörtte bir veya yarı ya da her hangi bir hissesini azat etmiş olsun, ancak bu kölenin efendinin beyan edip azat ettiği hisse kadarı azat olur. Bu hüküm, o hissenin azadının vacip olması, efendinin ölümünden sonra yürürlüğe girmesi ve efendinin de yaşadığı müddetçe muhayyer olması sebebiyledir. Kölenin azat olması, vasiyet eden efendi adına gerçekleşirse, efendinin malından (ölünce) aldığı kadarı azat olur. Geri kalan azat olmaz. Çünkü efendinin malı, başkalarının olur. Azat edilmeyen kısmı başkaları adına nasıl azat olur!? Kölenin bir kısmını azat eden onlar olmadığı gibi, velası da kendilerine ait değildir. Azat eden, ölen şahısdır. Vela da onun hakkıdır. Bu, başkalarının malına yüklenemez. Ancak Efendi kölenin geri kalan kısmının malından azat olmasını vasiyet etmiş ise, bu vasiyet hem vereseleri, hem de diğer ortakları bağlayıcıdır. Ortakların bunu kabul etmeme hakları yoktur. Bu vasiyet ölenin üçte bir malında geçerlidir. Çünkü üçte bir malda vereselere bir zarar yoktur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Itk (köle Azadı) Ve Velâ Kitabı
Konu: Köledeki Hisseyi Azat Etmek
2255-) İmâm-ı Mâlik der ki; Bir kimse hasta iken kölesinin üçte birini o anda kesin olarak azat etse, malının üçte birinden kölenin tamamı azat olur. Çünkü hasta iken kesin olarak kölesinin üçte birini azat edenle, (vasiyet yoluyla) ölümünden sonra kölesinin üçte birini azat eden kişi arasında fark vardır. Ölümünden sonra kölesinin üçte birini azat eden yaşasa, azat etmeden vazgeçebilir ve azat yürürlükten kalkar. Ama hastalığında kölesinin üçte birini kesin olarak azat eden efendi yaşasa, kölenin tamamı kendi adına azat olur. Ölünce de malının üçte birinden azat olur. Çünkü sağlığında beyanı, malının tamamında geçerli olduğu gibi, ölümünde de beyanı malının üçte birinde geçerlidir. Şeybanî, 840.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Itk (köle Azadı) Ve Velâ Kitabı
Konu: Köledeki Hisseyi Azat Etmek
2256-) İmâm-ı Mâlik der ki: Kölesini kesin olarak azat eden bir kişi, kölenin şahadeti kabul edilir hale geldikten, dokunulmazlığı kesinleştikten ve mirası sabit olduktan sonra, artık normal kölesine şart koştuğu hizmet ve işleri ona da şart koşamaz ve kölelerin yapacakları işleri yaptıramaz. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Bir köledeki hissesini azat eden efendinin kölenin geri kalan hissesini azat edebilecek miktar bulan malı varsa, köleye adil bir şekilde değer biçilir, diğer ortaklara hisselerine düşen parayı verir ve köle onun adına azat olur.» Mâlik der ki: Köle sadece bir kimsenin olup bir kısmını azat etmişse, bu kişiye lâyık olan kölenin azadını tamamlamaktır. Kısmen köle, kısmen hür olarak bırakılamaz.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Itk (köle Azadı) Ve Velâ Kitabı
Konu: Azat Etmenin Şartı