İmam Malik Muvatta Hadis Kitabı

2560-) İmâm-ı Mâlik der ki: Zannediyorum ki bunlar Müdlic kabilesinden oğlunu öldüren babaya Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'in yaptığının benzerini hükmetmek istediler.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyete Varis Olma Ve Diyetin Ağırlaştırılması
2561-) Urve b. Zübeyr'den: Ensar'dan Cülah oğlu Uheyhe isminde birinin kendisinden daha küçük bir amcası vardı. Terbiye ve gözetimine dayıları bakıyordu. Küçük amcası kendisini, bakmak üzere dayılarının yanından aldı  Çünkü amcası, asabeden yani baba tarafından erkek akrabalardandır. Bu sebeple, baba ve annesiz çocuğa bakmaya bunlar dayılarından önceliklidir, îşte amcası çocuğu, bu hakkını kullanarak dayılarının yanından almıştır. ve öldürdü. Bunun üzerine dayıları: «Büyüyüp kuvvetleninceye kadar ona biz baktık. Fakat amcasından birinin hakkı bize galebe çaldı. (Onu ve malını elimizden aldılar). Amcası ölümüne sebep oldu. Çocuğun mallarına da asabesi (baba tarafından erkek akrabası) varis oldu. Dayı tarafı varis olamadı. Bu sebeple çocuğun mallarını asabesi alınca dayıları yukarıdaki metinde geçen duygularını ifade etmişlerdir dediler. «işte bunun için katil, öldürdüğü kimsenin mirasından alamaz» dedi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyete Varis Olma Ve Diyetin Ağırlaştırılması
2562-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre ihtilafsız kabul edilen hüküm şudur: Kasden adam öldüren, öldürdüğü kimsenin ne diyetine ve ne de malına varis olmaz. Varis olan hiçbir kimseyi de mirasdan mahrum edemez. Hataen adam öldüren de, öldürdüğü kimsenin diyetine varis olamaz. Fakat malına varis olmasında ihtilâf edilmiştir. Çünkü bu durumda «malına varis olup almak için» katilin onu öldürdüğü ithamı yapılamaz: Bana göre malına varis olup diyetine varis olmaması daha uygundur. Ebû Hanife ve İmam Şafii'ye göre, hataen yakınını öldüren, ne maktulun diyetine ve ne de malına varis olamaz. (Bk. Bâcî, Münteka, c. 7, s. 108).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyete Varis Olma Ve Diyetin Ağırlaştırılması
2563-) Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hayvan yaralamasında diyet yoktur. Hiç bir kimse etkide bulunmamış ve sebep olmamışsa, Kuyu kazmada meydana gelen cinayette diyet yoktur. Maden ocağında meydana gelen zararda diyet yoktur. Define mallarında beşde bir oranında vergi vardır.» buyurdu. Buhârî Zekât, 24/66; Müslim, Hudud, 29/11, no: 45. mallarının vergisiyle ilgili malumat zekât bölümünde geçti. Mâlik der ki: Hadisteki Cubâr, onda diyet yok demektir,

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyetle İlgili Diğer Konular
2564-) İmâm-ı Mâlik der ki: Hayvanın meydana getirdiği zarardan binici, sürücü ve hayvanın yularından çeken sorumludur. Ya bu üç kişi ayrı ayrı bulunmuş olur, ya da beraberce. Bunlardan sadece biri bulunursa hayvanın meydana getirdiği zarar ve ziyandan o sorumlu olur. Üçü beraber ve kusurları varsa müştereken sorumlu olurlar. Fakat hayvana bir şey yapılmaksızın tekme vurup zarar vermişse ondan sorumlu olmazlar. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) atını koşturup zarar meydana getirene diyet hükmetti. Mâlik der ki: Hayvana binen, arkasından süren ve önünden çeken zararı ödemeye atını koşturandan daha müstehaktır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyetle İlgili Diğer Konular
2565-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre halkın gelip geçtiği yola kuyu kazan, hayvan bağlayan veya bunların benzerini yapan kimse, eğer bu işleri ihtiyacından dolayı yapmamışsa, bunların meydana getirdiği zarardan sorumludur. Eğer diyet miktarı, tam diyetin üçte birinden azsa, kendi malından öder. Diyet miktarı, tam diyetin üçte biri ve daha fazla ise, âkılesi (baba tarafından erkek akrabaları) öder. Şayet bunları ihtiyacından dolayı yapmışsa mesela kuyuyu yağmur suyu toplanması için kazmış ve hayvanından bir işi için inip yolda bırakmışsa, o zaman bunların hiç birinden dolayı sorumlu olmaz.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyetle İlgili Diğer Konular
2566-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir adam kuyuya inmeye başlayıp başka biri de onu takip ederken alttaki adam üsttekini çekip her ikisi de kuyunun dibine düşüp ölseler, çeken kimsenin âkılesi öbürünün varislerine diyet öder.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyetle İlgili Diğer Konular
2567-) İmâm-ı Mâlik der ki: Biri bir çocuğa kuyuya inmesini veya ağaca çıkmasını emredip de çocuk bunu yaparken ölse veya zarar görse, emir veren kimse bunun diyetini öder.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyetle İlgili Diğer Konular
2568-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre ihtilafsız kabul edilen görüş şudur: Diyet ödemesi gereken âkile ile beraber bulunan kadın ve çocukların diyet ödemesi gerekmez. Diyeti erginlik çağına girmiş erkekler öder.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyetle İlgili Diğer Konular
2569-) İmâm-ı Mâlik der ki: Köle azad ederek ya da aralarında anlaşma yoluyla birbirine bağlı kimseler dilerlerse birbirlerinin diyetini öderler. Bunlar diyeti ödemekten kaçınırsa, divan ehli denilen devletten maaş alan gruplar birbirlerinin diyetini öder. Resmî divan ehli teşekkül etmeden Resûlu Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ve Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh) zamanında diyet ödemede müslümanlar birbirleriyle yardımlaşıyorlardı. Divan usulü (hazineden maaş alan grupların) teşekkülü Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) zamanında oldu. Bir kimsenin diyetini akrabasından ve velayet yoluyle bağlı olduğu kimselerden başkasının ödemesi gerekmez. Çünkü velayet (birbirine bağlılık) yabancılara intikal etmez. Resul-i Ekrem de: «Vela hakkı azad edenindir» buyurdu. Mâlik der ki: «Velâ sabit bir nesebdir. »

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyetle İlgili Diğer Konular
2570-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre, hayvanlara zarar veren kimsenin hayvanın bu zarar sebebiyle noksanlaşan kıymeti kadarını ödemesi gerekir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyetle İlgili Diğer Konular
2571-) İmâm-ı Mâlik der ki: Kısasen öldürülmesi gereken biri zina, hırsızlık gibi haddi gerektiren başka bir suç da işlemiş olsa, kendisine had tatbik edilmez. Ölüm cezası hepsine kafidir. Fakat iffetli kimseye zina iftirası cezası böyle değildir. Çünkü iftira edilen kimseye: «Sana ne oluyor da aleyhine iftirada bulunan kimseyi kırbaçlıyorsun?» denilir. Bu sebeple, kısasen ölüme mahkûm edilen kimseye önce hadd-i kazfden (iffete iftira) dolayı kırbaçlanıp sonra öldürülmesi görüşündeyim. Katlin dışında diğer yaralamalardaki kısasda durum böyle değildir. Çünkü kısasen öldürme, öbür cezaların hepsine kafidir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyetle İlgili Diğer Konular
2572-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kimse köyde veya başka yerde bir toplum arasında öldürülmüş olarak bulunsa, ölüye evi ve yeri en yakın olan sorumlu tutulmaz. Çünkü başka yerde öldürülüp de onları suçlu göstermek için kapılarına atılmış olabilir. Bu gibi şeylerden dolayı hiçbir kimse sorumlu tutulmaz.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyetle İlgili Diğer Konular
2573-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir grup insan dövüşse, sonra ayrıldıklarında aralarında kimin yaptığı bilinmeyen yaralı veya ölü biri bulunsa, bu hususta işittiklerimin en iyisi, bu ölünün diyetini, kendileriyle döğüşenlerin hepsinin ödemesidir. Ölü veya yaralı döğüşen iki gruptan da değilse, diyeti her iki grubun da ödemesi gerekir. Şeybani ,677

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Diyetle İlgili Diğer Konular
2574-) Said b. Museyyeb'den: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) bir adamı pusu kurup tuzağa düşürerek öldüren beş veya yedi kişiyi öldürdü ve: «Bütün San'a halkı bu suça iştirak etmiş olsaydı hepsini öldürürdüm» dedi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Pusu Kurarak Ve Sihirle Adam Öldürme
2575-) Zürare oğlu Sa'd oğlu Abdurrahman oğlu Muhammed'e Rivâyet edildiğine göre, Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hanımı Hafsa (radıyallahü anh) kendisine sihir yapan cariyesinin öldürülmesini emretti ve öldürüldü. Hafsa (radıyallahü anh) cariyenin hürriyetine kavuşmasını kendi ölümüne bağlamıştı.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Pusu Kurarak Ve Sihirle Adam Öldürme
2576-) İmâm-ı Mâlik der ki: Kendisine sihir yapmayana sihir yapan kimse, Allah'ın kitabında şöyle buyurduğu şu kimse gibidir: «Andolsun ki onlar (yahudiler) onu (sihri) satın alan (sihir ve büyü yaparak kazanç sağlayan) kimsenin ahirette hiçbir nasibi olmadığını muhakkak biliyorlardı» Bakara: 102. bizzat yapanın öldürülmesi görüşündeyim.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Pusu Kurarak Ve Sihirle Adam Öldürme
2577-) Kudame kızı Aişe'nin azadlı kölesi Hüseyin oğlu Ömer'den: Abdulmelik b. Mervan değnek ile öldürülen birinin velisine katili aynen öldürmesini emretti. O da katili değnekle öldürdü.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Kasden Adam Öldürmenin Cezası
2578-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre ittifakla kabul edilen görüş şudur: Bir adam birine değnekle vursa yahut ona taş atsa veya kasden vursa, o da ölse, bu kasden öldürmedir ve kısas gerekir. Daha önce, Hanefîler'e göre, öldürme olayının beş kısma ayrıldığını belirtmiştik. Onlara göre kasden adam öldürme, silahla veya kılıç, bıçak ve balta gibi yaralayıcı aletlerle olur. Bunların dışında taş, sopa ve elle vurarak öldürme, Ebû Hanife'ye göre, kasde benzeyen öldürmedir. Kısas gerekmez, diyet gerekir. Ebû Yusuf ile Muhammed'e ve diğer mezhep imamlarına göre ise, kasden öldürmedir. Kısası gerektirir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Kasden Adam Öldürmenin Cezası
2579-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre kasden öldürme bir adamın diğerine canı çıkıncaya kadar kasden vurarak öldürmesidir. Ayrıca yine aralarında düşmanlık olan birinin diğerine vurarak o sağ iken ayrılıp sonra adamın bu darbeden dolayı kan kaybederek ölmesi de kasden öldürmedir. Bunda kasame (elli yemin) gerekir. İmam Şafı'ye göre de, küçük sopayla ölünceye kadar vurulup öldürülmesi kasden öldürmedir. Kısas gerekir. Hanefîler'e göre ise, kasde benzeyen öldürmedir, diyet gerekir. İmâm-ı Mâlik'in belirttiği gibi bunda kasame gerekmesi şöyle olur: O adamın dövmesinden dolayı öldüğü kesin delille sabit olmayıp velileri, bunu kasden falan kimse öldürdü diye dava açarlar, davalı da bunu inkâr ederse, mahkemece maktulun velilerine elli yemin tevcih edilir. Yemin ederlerse katil kısasen öldürülür. Bu Malikilerin hükmüdür. Konu ileride müstakil olarak ele alınacak, Hanefiler'in görüşü orada izah edilecek.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Kasden Adam Öldürmenin Cezası
2580-) İmâm-ı Mâlik der ki: Hür bir adamı kasden hep beraber öldüren erkekler, bir kadını öldüren kadınlar ve bir köleyi öldüren köleler kısas olarak öldürülürle

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Kasden Adam Öldürmenin Cezası
2581-) İmâm-ı Mâlik'e şöyle Rivâyet edildi: Mervan b. Hakem, Muaviye b. Ebi Süfyan'a, kendisine adam öldürmüş sarhoş birinin getirildiğini, (buna kısas uygulanıp uygulanmıyacağının) bildirilmesini yazınca, Muaviye: «Maktul karşılığında onu öldür» diye cevap verdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Adam Öldürmede Kısas
2582-) İmâm-ı Mâlik der ki: Allah'ın «Hür hür ile, köle, köle ile -(bunlar erkekdirler) kadın, kadın ile (kısas olunur)» Bakara, 178 buyruğunun açıklanması hakkında işittiklerimin en güzeli erkekler arasında kısas olduğu gibi, kadınlar arasında da olur. Hür erkeği öldüren hür erkek öldürüldüğü gibi, hür kadını öldüren hür kadın da öldürülür. Yine erkek köleyi öldüren erkek köle öldürüldüğü gibi, cariyeyi öldüren cariye de öldürülür. Hanefiler'e göre, köleyi öldüren hür kimsenin kısas yoluyla öldürüleceğini daha önce belirtmiştik. Şu halde kısas, erkekler arasında olduğu gibi, kadınlar arasında da olur. bunun gibi kısas, erkeklerle kadınlar arasında da olur. Nitekim Allahu Teala, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur: «Biz Tevrat'ta onların üzerine farz kıldık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralamalar muhakkak kısastır. (Bunlarda kısas tatbik edilir.)»  Maide,45 Allahü Teala cana karşı canın kısas olunacağını bildirdi. O halde hür adam öldüren kadın, kısasen öldürülür, onu yaralayan kadın da kısasen yaralanır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Adam Öldürmede Kısas
2583-) İmâm-ı Mâlik der ki: Biri bir adamı diğerinin dövmesi için tutar da o da orada ölünceye kadar döverse, bakılır. Şayet tutan öldürmesi için tutmuşsa o zaman her ikisi de öldürülür. Fakat sadece örfen insanların dövdüğü gibi dövmesi için tutup da öldürmek niyetiyle döveceğini bilmiyorsa o zaman katil öldürülür. Tutana da onu tuttuğu için bir sene hapis cezası verilir, öldürülmez. Ebû Hanife ve İmam Şafî'ye göre, tutana kısas yapılmaz.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Adam Öldürmede Kısas
2584-) İmâm-ı Mâlik der ki: Kasden bir adamı öldüren veya gözünü çıkaran kimse kısas yapılmadan önce öldürülse veya gözü çıkarılsa, o zaman ne diyet vermesi ve ne de kısas yapılması gerekir. Çünkü öldürülen veya gözü çıkarılan kimsenin hakkı, o adamın canında veya gözünde idi. Bunlar da kısasdan önce yok olmuştur. birinin bir adam öldürerek katil olduktan sonra ölmesi gibidir. Katil öldükten sonra ölü sahibinin ne diyet ve ne de başka bir şey isteme hakkı yoktur. Çünkü Allahu Teala: Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hür, hür ile, köle köle ile, ... kısas olunur»  Bakara, 178 buyurdu. Mâlik der ki: Kısas, maktulü öldüren katile uygulanır. Katil ölünce maktulün kısası da, diyeti de kalmaz.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Adam Öldürmede Kısas
2585-) İmâm-ı Mâlik der ki: Yaralamalarda hür ile köle arasında kısas olmaz. İmam Şafii ile Ebû Hanife'ye göre de hüküm aynıdı Hür kimseyi kasden öldüren köle öldürülür. Fakat köleyi kasden öldüren hür kimse öldürülmez. İmam Şafii'ye göre de hüküm aynıdır. Ebû Hanife'ye göre ise, köleyi öldüren hür kimse de kısasen öldürülür. işittiklerimin en güzeli budur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Adam Öldürmede Kısas
2586-) İmâm-ı Mâlik der ki: İlmine güvendiğim alimler şöyle derler: Maktul ölmeden önce kendisini kasden öldürenin affedilmesini istese, bu caizdir. Çünkü maktul kendi kanı hakkında hükme velilerinden daha layıktır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Kasden Öldürmede Affetme
2587-) İmâm-ı Mâlik der ki: Maktulün velisi onu kasden öldüreni affetse, katilin diyet vermesi gerekmez. Ancak diyet vermesi şartıyla affederse o zaman alır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Kasden Öldürmede Affetme
2588-) İmâm-ı Mâlik der ki: Kasden adam öldüren affedilirse, ceza olarak yüz kırbaç vurulur ve bir sene hapsedilir..

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Kasden Öldürmede Affetme
2589-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir adam diğerini kasden öldürür de bu delille sabit olur ve maktulün de oğulları ve kızları olup oğulları katili affeder, kızları affetmekten kaçınırlarsa, oğullarının affı yeterlidir. Oğullarla beraber bulunan kızları babalarının kanını talep ve affetmede haklan yoktur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Kasden Öldürmede Affetme
2590-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre ittifakla kabul edilen hüküm şudur: Kasden birinin el ve ayağını kıran kimsenin cezası diyet değil kısastır. Ancak kol ve ayağı kırılan kimse kısastan vaz geçerse ceza diyete dönüşür.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Yaralarda Kısas
2591-) İmâm-ı Mâlik der ki: Yaraladığı kimsenin yarası iyileşinceye kadar hiç bir kimseye kısas yapılmaz. Yara iyileşince kısas yapılır. Kısas yapılan kimsenin yarası iyileşince, yaraladığı kimsenin yarası gibi olursa bu kısasdır. Fakat kısas yapılanın yarası daha fazla olur veya ölürse, önce yaralanıp kısas talep edene bir şey gerekmez. Kısas yapılan kimsenin yarası iyileşir de yaraladığı kimse çolak kalır veya yarasının yerinde iz ve kusur kalırsa, ikinci defa kısas yapılmaz. Mâlik der ki: Fakat ona, elinin ilk halinden yaranın meydana getirdiği noksanlık kadar diyet verilir (tazminat ödenir). Vücuttaki yaraların durumu da böyledir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Yaralarda Kısas
2592-) İmâm-ı Mâlik der ki; Bir kimse kasden vurup karısının gözünü çakarsa, yahut kolunu kusa, ya da parmağını kesse veya buna benzer şeyler yapsa kısas yapılır. koca karısına kasden iple veya çubukla vursa da arzu etmediği bir yaralama meydana gelse diyetini verir, kısas yapılmaz.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Yaralarda Kısas
2593-) İmâm-ı Mâlik'e Rivâyet edildiğine göre Hazm oğlu Amr oğlu Muhammed oğlu Ebu Bekir uyluğun kırılmasında kısas yaptı.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Yaralarda Kısas
2594-) Yesar oğlu Süleyman'dan: Hacılardan birinin azad ettiği köle Âiz oğullarından bir adamın oğlunu öldürdü. Maktulün babası, oğlunun diyetini istemek için Ömer b. Hattab'a şikâyete gidince, Ömer b. Hattab: Ona diyet gerekmez» dedi. Adam: Oğlum onu öldürseydi neye hükmederdin?» deyince, Hazret-i Ömer: O zaman diyetini verirdiniz» dedi. Bunun üzerine adam: O halde bu yılan gibidir, onu bırakırsan sokar, öldürürsen intikam alır» dedi. Şeybanî, 679.Yılanların çia olduğu söylenir. Bunlardan birini öldürünce eşi öç alırmış

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Diyetler (kanlıklar) Kitabı
Konu: Serbest Bırakılan Kölenin Diyet Ve Cinayeti
2595-) Ebu Hasme oğlu Sehl'den: Kabilemin büyüklerinden bir kısım adamlar bana şöyle haber verdi: Sehl oğlu Abdullah ile Muhayyisa, maruz kaldıkları fakirlikten dolayı (hurma satın almak için) Hayber'e gittiler. Orada Muhayyısa'ya gelinerek Sehl oğlu Abdullah'ın öldürülüp bir kuyuya atıldığı haber verildi. O da Yahudiler'e gidip: Vallahi onu siz öldürdünüz» dedi. Onlar da: Vallahi onu biz öldürmedik» dediler. Bunun üzerine Muhayyısa geri döndü. (Medine'ye) kavminin yanına gelerek durumu onlara haber verdi. Sonra Muhayyısa, büyük kardeşi Huveyyısa Muhayyısa ve Huveyyısa ensardan Abdullah b. Mesud'un oğullarıdır. Maktul Abdullah ile kardeşi Abdurrahman da bunların kardeşi Sehl'in oğullarıdır. ve (maktulün kardeşi) Abdurrahman, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldiler. Hayber'den gelen Muhayyısa konuşmak isteyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yaşlı ağabeysini kasdederek, Söz hakkını büyüğe ver, büyüğün konuşsun» dedi. Bunun üzerine önce Huveyyısa, sonra da Muhayyısa konuştu. Daha sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): (Yahudiler) ya maktulün diyetini öderler ya da bize harp ilân etmiş olurlar» dedi.  zaman müslumanlarla Hayber Yahudileri arasında sulh anlaşması vardı ve Hayber Yahudilerine bu hususu yazıyla bildirdi. Onlar da: Vallahi onu biz öldürmedik» diye cevap yazınca, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Huveyyısa, Muhayyısa ve Abdurrahman'a: Adamınızın kan bedeline hak kazanmak için (onu Yahudilerden birinin öldürdüğüne) yemin eder misiniz?» dedi. Onlar; Hayır» deyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Yahudiler sizin iddianızı red için yemin etsinler mi?» dedi. Onlar da: Yahudiler müslüman değil ki (yeminlerine inanalım)» deyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) maktulün diyetini kendi yanından vermeyi kabullendi ve yüz dişi deve gönderdi. Hatta develer onların evine kadar götürüldü. Davacılar yemin etmekten kaçındıkları için, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu defa davacılara yemin teklif edip etmeyeceklerini sormuştur ki Şafii ve Malikiler'e göre de tatbikat böyledir. Davacılar onların yeminlerini de kabul etmek istemeyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) olayın daha fazla sürüncemede kalmasını önlemek ve bu sebeple Yahudilerle ölü sahipleri arasında çıkacak ihtilafı önlemek için maktulün diyetini kendi malından veya devlet hazinesinden ödemiştir. . Ayrıca burada gayri müslimlerin yeminlerinin geçerli olduğunu öğreniyoruz. Şayet onların yeminleri muteber olmasaydı, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara yemin teklifinde bulunmazdı. Ölü sahipleri onlara düşmanlık ve kızgınlıklarından dolayı yeminlerini kabul etmemiştir. der ki: «Bunlardan kırmızı bir dişi deve beni tepti». ", Ahkâm, 93/38; Müslim, 28/1, no: 6; Şeybanî, 681 Malik der ki: Hadisteki fakir kelimesi, kuyu demektir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Yemine Ölü Sahiplerinden Başlanması
2596-) Yesâr oğlu Büşeyr anlattı: Sehl oğlu Abdullah el-Ensârî ve Mesud oğlu Muhayyısa, Hayber'e gittiler. Oraya varınca işlerini takip etmek üzere ayrıldılar. Sehl oğlu Abdullah öldürüldü. Muhayyısa, Medine'ye geldi. Daha sonra kendisi, kardeşi Huveyyısa ve Sehl oğlu Abdurrahman, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldiler. Ölünün kardeşi olduğu için Abdurrahman konuşmak isteyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): büyüğe bırak, Önce büyüğün konuşsun» buyurdu. Böylece Huveyyisa ile Muhayyisa konuşup Sehl oğlu Abdullah'ın öldürülmesini anlattılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de kendilerine: kan bedelinin size verilmesi için elli yemin eder misiniz?» deyince onlar: Öldürüldüğünü görmedik ve yanında değildik» dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): O halde elli yemin ederek Yahudiler sizin iddianızdan kurtulur» Bu hadise istinaden İmâm-ı Mâlik, Şafii ve Ahmed b. Hanbel böyle faili meçhul katil hadiselerinde elli yemin maktulün velilerine yani davacılarına ettirilir, derler. Hanefiler ise, Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in « Delil getirmek davacıya, yemin etmek de inkâr edene, (başka bir Rivâyette) davalıya aittir.» hadisi şerifini alarak, yemin maktulün bulunduğu yerden davacıların seçeceği elli davalıya ettirilir, derler buyurunca, onlar: Ya Resûlallah kâfir kavmin yeminlerini nasıl kabul ederiz» dediler. Ebu Ömer der ki: Bu hadisin mürsel oluşunda Malik'e muhalefet yoktur. Sahihayn ve başkalarında, Beşir-Sehl b. ebi Hayseme-Râfî b. Hadîc yoluyla mevsuldür: Buhârî, Diyât, 87/22; Müslim, Kasame, 28/1, no:2. oğlu Yahya der ki: Yesar oğlu Büşeyr, maktulün diyetini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi verdi, dedi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Yemine Ölü Sahiplerinden Başlanması
2597-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bizdeki ittifaka göre alimlerin geçmişte ve yeni üzerinde ittifak ettikleri ve benim de güvendiğim kimselerden işittiğim şey, kasâmede önce davacıların yemin etmeleridir. Kasame ancak şu iki şeyden biriyle gerekir: Ya maktul, ölmeden önce kan bedelim falana aittir, (beni şu vurdu) der, ya da ölü sahipleri şüpheli delil getirir. Katil zanlısıyla ilgili delil kesin değilse, bu, davacıların davalı aleyhine yemin etmelerini gerektirir. İşte bize göre kasame ancak bu iki şeyden biriyle olur. Mücerred ölüm olayıyla kasame sabit olmaz. Ortada bir şüphenin bulunması gerekir. Dört mezhep bu hususta görüş birliği içerisindedir. Ancak bu şüphenin ne olduğunda ihtilaf edilmiştir. Hanefiler'e göre, adamın kendi eceliyle değil de başkaları tarafından öldürülmüş olduğuna dair üzerinde bir iz bulunması ve maktulun belirli kimselerin mülkünde bulunmuş olması yeterlidir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Yemine Ölü Sahiplerinden Başlanması
2598-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bize göre kasden veya hata yoluyla olduğu iddia edilen ölüm olayında tatbikatın böyle olmasında ve insanların muamelelerinde kasameye ölü sahiplerinin başlamasında ihtilâf yoktur. Mâlik der ki: Davacılar (kasden öldürme davasında) yemin ederlerse, ölülerinin kanına hak kazanırlar ve aleyhinde yemin ettikleri öldürülür Hanefiler'e göre, kasame neticesinde kısas hükmü verilmez, diyetle hükmedilir. Katil bulunmaz, Ölünün bulunduğu semt halkı elli yemini ederlerse, neticede maktulün varislerine diyet vermelerine hükmolunur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Yemine Ölü Sahiplerinden Başlanması
2599-) Kasame'de ancak bir kişi öldürülür, iki kişi öldürülmez. Kan sahiplerinden yani maktulün akrabalarından elli kişi elli yemin eder. Şayet sayıları elli kişiden az olur veya bir kısmı yemin etmekten kaçınırsa, diğerlerine tekrar yemin teklif edilip elli yemine tamamlanır. Ancak maktulün affetme yetkisi olan yakınlarından biri yemin etmekten çekinirse o zaman kan davası düşer. Mâlik der ki: Ölünün yakınlarından katili affetme yetkisi olmayanlardan biri yeminden kaçınırsa, diğerlerine tekrar yemin ettirilir. Şayet affetme yetkisi olanlardan biri yemin etmek istemezse, bir kişi de olsa ölünün diğer sahiplerine tekrar yemin ettirilmez. Ölü sahipleri böylece yemin edince, bu defa davalılara yemin teklif edilir. Onlardan elli erkek (kendileri öldürmediklerine ve öldüreni bilmediklerine) elli yemin eder. Şayet davalılar elli kişiden az ise, yemin edenlere tekrar yemin ettirilir. Davalı sadece bir kişi ise, o elli yemin eder ve kurtulur. Hanefiler'e göre, davacılara yemin gerekmediğini daha önce kaydetmiştik.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Yemine Ölü Sahiplerinden Başlanması
2600-) İmâm-ı Mâlik der ki: Öldürme hadisesindeki yemin ile diğer hususlardaki yeminler farklıdır. Çünkü biri diğerine borç verince hakkını vesika ve delille sağlama bağlamak ister. Ama birini öldürmek isteyen bunu bir topluluk içerisinde yapmaz, tenha yer ar. Delille sabit olmayan yerde kasame olmasa ve kasame de diğer hukuki muamelelerde yapıldığı gibi yapılsa o zaman ölülerin kanları boşa gider, zayi olur ve bu şekildeki hükmü bilenler insanların kanını akıtıp öldürmeye cesaret ederlerdi. İnsanların adam öldürmekten kaçınması ve katil zanlısının da bu gibi durumda maktulün sözü ile sorumlu tutulmaması için kasamede öldürülenin sahiplerinden başlanılması gerekli kılındı.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Yemine Ölü Sahiplerinden Başlanması
2601-) İmâm-ı Mâlik der ki: Az sayıda bir topluluk maktulü öldürmekle itham edilip de ölü sahipleri bunların yemin etmelerini teklif ederlerse, onlardan her biri kendi adına elli yemin eder, yoksa elli yemin bunların sayısına taksim edilmez. Mâlik der ki: Bu konuda işittiğim sözlerin en güzeli budur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Yemine Ölü Sahiplerinden Başlanması
2602-) İmâm-ı Mâlik der ki: Kasame (yemin etmek) maktulün asabesine (baba tarafından erkek akrabalarına) düşer, onlar yeminleriyle kısas yapılan kan davacılarıdır,

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Yemine Ölü Sahiplerinden Başlanması
2603-) İmâm-ı Mâlik der ki: Kasden adam öldürmedeki kasamede kadınlardan hiç biri yemin etmez. Hatta maktulün velileri sadece kadınlar olsa, bunlara yemin gerekmez. Affetme yetkilen de yoktur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Kasden Adam Öldürmede Kan Davacılarından Yemin Etmeleri Caiz Olanlar
2604-) İmâm-ı Mâlik der ki: Kasden öldürülen erkeğin asabesi (baba tarafından erkek akrabaları) veya yakınları kalkıp: «Biz yemin edip ölümüzün kanına hak kazanacağız» deseler, hak kendilerinin olur. Mâlik der ki: Kadınlar affetmeyi isteseler de afları geçerli olmaz. Asabesi ve yakınları bu hususta kadınlardan daha çok söz sahibidirler. Çünkü ölüye yemin eden ve kana hak kazanan bunlardır. Mâlik der ki: Ölünün asabesi yahut yakınları ölünün kanına hak kazandıktan sonra affetseler de, kadınlar afdan kaçınıp: «Ölümüzün katilini serbest bırakmayız» deseler, o zaman söz kadınlarındır. Çünkü kan sabit olup kısas kesinleşince, kadınlar ve asabeden kısası isteyenler, istemeyenlerden daha çok hak sahibidirler.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Kasden Adam Öldürmede Kan Davacılarından Yemin Etmeleri Caiz Olanlar
2605-) İmâm-ı Mâlik der ki: Kasden adam öldürmede davacılara yemin ettirilebilmesi için, yemin etmeleri gerekenlerden en az iki kişi ve daha fazla olması gerekir Davacı bir kişi olursa yemin ettirilmez. O zaman yemin davalıya teklif edilir. Davalı bir kişi de olsa yemin ettirilir. Çünkü davacıya yemin ettirmemekle hak zayi olmaz. Halbuki davalıya yemin ettirilmezse maktulün kanı boşa gitmiş olur. Yeminin adedi elli oluncaya kadar bu iki kişiye tekrar ettirilir. Elli yemin edince kana hak kazanırlar. Hüküm bizde böyledir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Kasden Adam Öldürmede Kan Davacılarından Yemin Etmeleri Caiz Olanlar
2606-) İmâm-ı Mâlik der ki: Bir grup insan hep beraber bir adamı ölünceye kadar dövseler, öldürülen bir kişi yerine hepsi öldürülür. Fakat dövmelerinden sonra ölürse yemin gerekir. Yani adam dövülürken iki kişi şahit olur, dövülmeden sonra bir müddet yaşayıp da ölürse o zaman bu dövmeden dolayı ölüp ölmediğine dair kasame gerekir. Yemin yoluyla ise ancak bir adam kısasen öldürülür. Birden fazla öldürülmez. Hanefîler'e göre, kasame (yemin) neticesinde kısas gerekmez, sadece diyet gerekir. Dava kasden öldürme davası ise, davalılar diyeti kendi mallarından verirler. Şayet dava hata yoluyla öldürme davası ise, o zaman diyeti davalıların âkılesi (baba tarafından erkek arkabaları verir. (Meydanı, Lübâb, c.3, s. 172).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Kasden Adam Öldürmede Kan Davacılarından Yemin Etmeleri Caiz Olanlar
2607-) İmâm-ı Mâlik der ki: Hata yoluyla adam öldürmede kan davacıları yemin ederler ve yeminleriyle kana hak kazanırlar. Bunlar elli yemin ederler. Yeminlerinin sayısı, diyetteki hisseleri oranında olur. Elli yemin davacılara taksim edilince, eksik kalan yemin taksimde kendisine en çok yemin düşene yaptırılır. Mâlik der ki: Öldürülenin kadınlardan başka varisleri yoksa, yemini bunlar ederler ve diyeti alırlar. Sadece bir erkek varisi varsa, elli yemin eder ve diyeti alır. Bu hüküm, kasden öldürmede değil, hata yoluyla öldürmededir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Hataen Adam Öldürmede Yemin Kasame
2608-) İmâm-ı Mâlik der ki: Öldürülenin yakınları (kısastan vazgeçip) diyeti kabul edince Allah'ın kitabında belirttiği taksim üzere miras alırlar. Buna ölünün kızları, kız kardeşleri ve mirasçı olabilen diğer kadınlar da varis olurlar. Şayet kadınlar hissesini aldıktan sonra diyet artarsa, o zaman kalanı kadınlarla beraber en yakın erkeklere ait olur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Kasamedk Miras
2609-) İmâm-ı Mâlik der ki; Hata yoluyla öldürülen maktulün bir kısım varisleri yok iken, bulunanlardan biri kendi hissesine düşen miktarı almak istese, kasame tamam olup elli yemin yapıncaya kadar bunu alamaz ve diyetten ne az ve nede çok hiç bir şeye hak kazanamaz. Fakat elli yemin ederse, o zaman diyetten hissesine düşen miktarı alır. Zira kan ancak elli yeminle sabit olur. Kan sabit oluncaya kadar diyet sabit olmaz. Bundan sonra o gaib varislerden biri gelirse elli yeminden miras miktarı oranınca yemin eder ve diyetten hakkını alır. Bütün varisler diyet haklarını alıncaya kadar bu iş böyle devam eder. Mesela anabir erkek kardeş gelirse miras hakkı altıda birdir. Elli yeminin altıda birini yapar. Yemin eden kimse diyetten hakkını alır. Yeminden kaçmanan hakkı ise yok olur. Varislerin bir kısmı gaib veya buluğa ermemiş çocuk olursa, hazır olanlar elli yemin ederler. Bundan sonra gaib gelir veya çocuk buluğa ererse, bunlardan her biri diyetteki hakları ve mirasları oranınca yemin ederler. Mâlik der ki: Bu işittiklerimin en güzelidir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Kasame Kitabı
Konu: Kasamedk Miras