İmam Malik Muvatta Hadis Kitabı
1299-)
Yahya b. Said'den: Said b. Müseyyeb şöyle derdi: Savaşta bir kişiye bir şey verilirse, savaş yerine varınca o şey onun olur.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Allah Yolunda Bir Şey Verenin Yapacağı İş
1300-)
İmâm-ı Mâlik'e: «Savaşa gitmeye iyice karar vererek hazırlığını yapan kimseye son anda ana-babası veya sadece birisi engel olursa bu kimse ne yapar?» diye soruldu. O şu cevabı verdi: karşı gelmemeli, seferini sonraki yıla ertelemelidir. Savaş için aldığı teçhizata gelince, bana kalırsa savaşa çıkıncaya kadar bunları muhafaza etmelidir. Eğer bozulmalarından korkarsa bunları satıp parasını da harpte işine yarayacak başka malzeme almak için saklamalıdır. Şayet, savaşa gitmek istediği zaman aynı malzemeyi her an alabilecek durumda ise elindeki bu malzemeleri istediği gibi kullansın.»
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Allah Yolunda Bir Şey Verenin Yapacağı İş
1301-)
Abdullah b. Ömer'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aralarında benim de bulunduğum bir seriyyeyi Necid taraflarına göndermişti. Ganimet olarak çok sayıda deve elde ettik. Seriyye'de bulunanların her birine on ikişer veya on birer tane deve düştü. Kalanlar da birer birer tekrar taksim edildi. Buhârî, Fardu’l-Hums, 57/15; Müslim, el-Cihad ve's-siyer, 32/35. Ayrıca bkz. Şeybanî, 863
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Savaş Ganimetleriyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
1302-)
Yahya b. Said, Said b. Müseyyeb'in şöyle dediğini naklediyor: Müslümanlar ganimetleri taksim ettikleri zaman bir deveyi on koyuna eşit sayıyorlardı. Rafı' b. Hadîc'ten mevsul olarak manaca Rivâyet edilmiştir. Buhârî, Şerike, 47/3; Müslim, Edâhî, 35/21
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Savaş Ganimetleriyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
1303-)
İmâm-ı Mâlik savaş için ücretle tutulan kişiyle ilgili olarak şunları söyler: katılıp savaş anında diğerleriyle beraber savaş yerinde hür (köle değil özgür) olarak bulunan kimseye elde edilen ganimetten hissesi verilir. Aksi takdirde bir şey verilmez. Bana göre, savaşta hür olarak bulunanların dışında hiç kimseye ganimetten verilmez.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Savaş Ganimetleriyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
1304-)
İmâm-ı Mâlik'ten: Müslüman sahillerinde bulunan düşmanlar kendilerinin tüccar olduklarını, denizin onları sahile attığını iddia etseler, müslümanlar da bunların sözlerinin doğruluğuna ancak bindikleri vasıtanın bozulması veya susuzluktan izinsiz sahile inmeleri gibi sebeplerle kanaat getirmeleri halinde, benim görüşüme göre bu konuda takdir kumandana aittir, o karar verir. Yalnız, bana kalırsa sahilde onları yakalayanlara beşte bir verilmez.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Elde Edilen Ganimetten Beşte Bir Alınması
1305-)
İmâm-ı Mâlik'ten: Benim görüşüme göre, müslümanlar düşman topraklarına girdikleri zaman elde ettikleri yiyeceklerden aralarında taksim edilmeden önce yiyebilirler.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Elde Edilen Ganimetin Beşte Birlere Taksim Edilmeden Önce Yenebilmesi
1306-)
İmâm-ı Mâlikten: Bana göre, elde edilen develer, sığır ve koyunlar da yiyecek gibidir. Müslümanlar düşman topraklarına girdikleri zaman bunlardan yiyebilirler. Şayet müslümanlar toplanıp taksim edinceye kadar, elde edilenler yenmeyecek olursa bozulurlar. Bu durum ise orduya zarar verir. Onun için elde edilenin tamamının yenmesinde bir mahzur yoktur. Ayrıca, ordu mensuplarından birinin elde edilen ganimetten bir miktar biriktirerek evine getirmesini de doğru bulmam.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Elde Edilen Ganimetin Beşte Birlere Taksim Edilmeden Önce Yenebilmesi
1307-)
İmâm-ı Mâlik'e: «Düşman topraklarında elde edilen yiyeceklerden yiyen, azık alan adamın artan yiyecekleri saklayarak evine getirip yemesi mi, yoksa memleketine gelmeden onları satarak parasından yararlanması mı onun için daha iyidir?» diye soruldu. Şu cevabı verdi: Eğer savaşta iken satarsa, bedelini ortak ganimete ilave eder, şayet yanına almış olduğu azıkla memleketine kadar gelmişse ve bu da azsa onu yemesinde ve ondan yararlanmasında bir mahzur yoktur.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Elde Edilen Ganimetin Beşte Birlere Taksim Edilmeden Önce Yenebilmesi
1308-)
İmâm-ı Mâlik'ten: Duyduğuma göre Abdullah b. Ömer'in bir kölesi ile bir atı kaçmış. Müşrikler bu köle ile atı yakalamışlar. Daha sonra da müslümanlar bunları ganimet olarak ele geçirmişler. Bu köle ile at, elde edilen ganimetlerin bölüşülmesinden önce sahibinin belli olması sebebiyle sahibi olan Abdullah b. Ömer'e teslim edilmiştir. Buhârî (el-Cihad ve's-Siyer, 56/187), mevsûl olarakRivâyet eder.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Düşmanın Eline Geçen Bir Malı Müslümanlar Tekrar Ganimet Olarak Elde Edince Sahibine İadesi
1309-)
İmâm-ı Mâlik'ten: Müslümanların mallarından düşman eline geçenler şayet tekrar müslümanların eline geçer ve taksim edilmeden önce sahibi belli olursa sahibine iade edilir. Şayet ganimetlerin bölüşülmesinden sonra bu mallardan daha önce müslümanlara ait olanlar belli olursa sahibine iade edilmez.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Düşmanın Eline Geçen Bir Malı Müslümanlar Tekrar Ganimet Olarak Elde Edince Sahibine İadesi
1310-)
«Bir müslümanın kölesi müşriklerin eline düşse ve bilahare müslümanlar bu köleyi ganimet olarak müşriklerden geri alsalar ne olur?» sorusuna İmâm-ı Mâlik şu cevabı verdi: Ganimetler bölüşülmeden önce kölenin durumu belli olursa ilk sahibi hiç bir şey ödemeden, köleye tekrar sahip olmak için hiçbir şekilde borca girmeden almaya daha çok layıktır. Eğer ganimetler bölüşüldükten sonra kölenin ilk sahibi belli olursa, isterse para karşılığında köleyi ilk sahibi alabilir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Düşmanın Eline Geçen Bir Malı Müslümanlar Tekrar Ganimet Olarak Elde Edince Sahibine İadesi
1311-)
İmâm-ı Mâlik'ten: Müslümanlardan bir adamın çocuk sahibi bir cariyesi (ümmü veledi) düşmanların eline düşse, sonradan tekrar bu kadını müslümanlar ganimet olarak düşmandan alsalar; ganimetler taksim edilirken kadın bir başka müslümanın hissesine düşse, bu sırada kadının sahibi kadını tanışa, bu durumda o kadını cariye yapmak imkânsızdır. Bu benim görüşüme göre, kumandan bu kadını hissesine düşen kimseye verecekse, ilk sahibine fidyesini ödemesi lâzımdır. Eğer ödemezse, ilk sahibinin kadının fidyesini ödeyerek onu başkasında bırakmaması gerekir. Yine benim kanaatime göre, kadının sahibinin ona köle yapması ve onunla cinsi münasebette bulunması doğru değildir. Çünkü kadın hür kadın durumundadır, efendisi fidyesini ödemekle mükelleftir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Düşmanın Eline Geçen Bir Malı Müslümanlar Tekrar Ganimet Olarak Elde Edince Sahibine İadesi
1312-)
İmâm-ı Mâlik'e, düşman ülkesine elçi olarak veya ticaret maksadiyle giden bir adamın, oradan hür veya köle satın alması veyahut da kendisine bunlardan birinin hediye edilmesi halinde durumunun ne olacağı soruldu. O şu cevabı verdi: Eğer satın aldığı kimse hür biri ise, satın alan onu köle yapamaz. Ancak kendisini satın alan adama borcunu ödemek zorundadır. Şayet kendisine bu para hibe edilmişse o hürdür ve borcu yoktur. Ancak adam satın aldığı hür kişiye mükâfat olarak bir şeyler vermişse o -hür kişi tıpkı karşılığı olan para gibi borçlu olur. alınan köle ise ilk sahibi kölesinin bedelini satın alana ödeyip ödememekte serbesttir. İsterse köleyi alır, satın alana parasını öder. Köle kendisinin olur. Ona vermek isterse verir. köle kendisine hibe edilmişse ilk sahibi köleyi almaya daha çok lâyıktır. Ayrıca bir şey ödemesi de gerekmez. Yalnız kendisine köle hibe edilen köleye mükafat olarak bir şey ödemişse ve ilk sahibi de köleyi geri almak isterse hibe edilen adama ödemiş olduğunu borçlanır.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Düşmanın Eline Geçen Bir Malı Müslümanlar Tekrar Ganimet Olarak Elde Edince Sahibine İadesi
1313-)
Ebû Katade b. Rib'i anlatıyor: Huneyn savaşının yapıldığı sene Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'la beraber sefere çıkmıştık. Düşmanla karşılaşınca müslümanlarda bir canlılık, bir hareket vardı. Bir ara müşriklerden birinin müslümanlardan birini öldürmek üzere olduğunu gördüm. Derhal geri dönüp arkasından yanına kadar vardım ve kılıçla ensesine vurdum, bana şöyle bir baktı, öyle bir bakıştı ki öleceğini anladım. Biraz sonra öldü, böylece ben de kurtuldum. Bu arada Ömer b. Hattab'la karşılaştım. Ona: Müslümanlar neredeler, ne yapıyorlar?» dedim. Bilemiyorum» dedi. Daha sonra da müslümanlar toplanıp geri döndüler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Kim (düşmanla) dövüşerek onu öldürür ve öldürdüğü açık delille bilinirse, ölenin üzerinden çıkanlar ona aittir.» bu sözleri duyunca hemen ayağa kalkarak: kim şahitlik yapacak?» dedim ve oturdum. Daha sonra, üçüncü defa ayağa kalkarak aynı şeyi söyledim. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber: Sana ne oluyor Ebû Katade?» diye sordu. Ben de olayı anlattım. Topluluktan bir adam: Ya Resûlallah! O adamın üzerinden çıkanlar benim yanımda. Ona söyleyin hakkını helâl etsin.» dedi. Hazret-i Ebû Bekir hemen müdahale ederek: Hayır, vallahi olmaz. Allah ve Resulü uğruna savaşan Allah’ın arslanlarından birinin hakkının sana verilmesi doğru değildir» dedi. Peygamber de: Doğru, onları ona ver!» buyurdu. Öldürdüğüm müşrikin üzerinden çıkanları bana verdi. Ben de bunlardan arta kalanı satarak Beni Seleme'den bir bahçe satın aldım. Müslüman olduktan sonra edindiğim ilk mal varlığım bu oldu. Buhârî, Fardu'l.Hums, 57/18; Müslim, el-Cihad ve's-Sıyer, 32/41.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Savaş Sırasında Öldürülen Düşmanın Üzerinden Çıkanların Ganimet Olarak Alınabilmesi Seleb
1314-)
Kasım b. Muhammed'den: Adamın birinin Abdullah b. Abbas'a ganimetle ilgili soru sorduğunu duydum. İbn Abbas ona şu cevabı verdi: «At ganimettir. Öldürdüğün düşmanın üzerinden çıkanlar da ganimet sayılır,» Daha sonra adam sorularını tekrarladı. İbn Abbas da aynı şeyleri söyledi. Adam: Allahü teâlâ'nın kitabında «ganimetler» (enfal) dediği şey nedir?» diye sordu, o kadar uzattı ki neredeyse zor kullanacaktı. Bunun üzerine: Şu olayı biliyor musun? Ömer b. Hattab'ın Sabiğ'i dövmesi olayını...» dedi. Bu olay Darimi'nin Süleyman b. Yesar ve Nafi'den Rivâyet ettiğine göre şöyle cereyan etmiştir. Adamın biri Medine'ye gederek Kur'an-ı Kerim'deki müteşabih âyetlerle İlgili sorular sormaya başlamış. Hazret-i Ömer hemen bu adama haber gönderip çağırmış. Onun için hurma sapından sopalar da hazırlamış. Adam gelince: «Sen kimsin?» diye sormuş. Ben Abdullah b. Ömer'im!» diyerek adamın kafasını bir vuruşta yarmış. Adam: Yeter ya Emirel mü'minin! Kafamdaki istifhamlar dağıldı...» diyerek yalvarmaya başlamış. Daha sonra Hazret-i Ömer adamı Basra'ya sürmüş.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Savaş Sırasında Öldürülen Düşmanın Üzerinden Çıkanların Ganimet Olarak Alınabilmesi Seleb
1315-)
İmâm-ı Mâlik'e: «Düşmanla dövüşerek onu öldüren bir kimse, kumandanın izni olmaksızın düşmanın üzerinde bulunanları alabilir mi? diye sordular. Şu cevabı verdi: Kumandanın izni olmadan kimse hiç bir şey alamaz. Kumandan da bu konuda kendi içtihadına göre karar verir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın «Bir düşmanla dövüşüp onu öldüren üzerindekileri de alır» hadisi şerifi bana ulaşmadı. Bu konuda sadece Huneyn savaşı örneği bence malûmdur.»
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Savaş Sırasında Öldürülen Düşmanın Üzerinden Çıkanların Ganimet Olarak Alınabilmesi Seleb
1316-)
Said b. Müseyyeb'den: Askerlere ganimetin beşte biri dağıtılıyordu. Mâlik der ki: Bu konuda duyup beğendiğim en güzel Rivâyet budur.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Askerlere Dağıtılan Ganimetin Elde Edilen Toplam Ganimetin Beşte Birinden Verilmesi
1317-)
İmâm-ı Mâlik'e «İlk elde edilen ganimet, ganimet olur mu?» diye soruldu. Şu cevabı verdi: Bu kumandanın içtihadına bağlıdır. Bu konuda kumandanın içtihadından başka bilinen ve uygulanmış bir örnek yoktur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) savaşta elde edilen ganimetin tamamını taksim ettiğine dair bir Rivâyet de bana ulaşmadı. Ancak Huneyn savaşında elde edilen ganimetin bir kısmını taksim ettiğini biliyorum. Demek ki elde edilen ilk ve son ganimetin taksimi konusunda kumandanın içtihadı (kararı ve izni) şarttır.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Askerlere Dağıtılan Ganimetin Elde Edilen Toplam Ganimetin Beşte Birinden Verilmesi
1318-)
İmâm-ı Mâlik'ten: Duyduğuma göre Ömer b. Abdülaziz şöyle derdi: Ata iki, şahsa bir hisse verilir. Buhari, el-Cihad ve's-Siyer, 56/51; Müslim, el-Cihad ve's-Siyer, 32/57. Bu hadise göre, süvariye, bir hisse kendisi için, iki hisse de atı için olmak üzere üç hisse verilir. Piyadeye ise bir hisse verilir. Malikî, Şafiî ve Hanbeli mezheplerinde hüküm böyledir. Hanefi mezhebinde de Ebû Yusufla İmam Muhammed'in içtihadı böyledir. Ebû Hanife'ye göre ise süvariye iki, piyadeye de bir hisse verilir. Mâlik: «Bunu (çeşitli kimselerden) hâlâ duyuyorum!» dedi.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Savaşta Atlara Da Ganimetten Pay Dağıtılması
1319-)
İmâm-ı Mâlik'e «Çok sayıda atla savaşa katılan bir adama her at için ganimetten ayrı ayrı pay verilir mi?» diye soruldu. Şu cevabı verdi: Hiç duymadım. Hem bana kalırsa sadece üzerinde savaştığı ata ganimetten hisse verilir.»
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Savaşta Atlara Da Ganimetten Pay Dağıtılması
1320-)
İmâm-ı Mâlik der ki: Türk atı (kadana) ve devesi de at cinsindendir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de: «At, katır ve eşek binmek ve zinet içindir.» en-Nahl, 8 denilmektedir. Yine başka bir ayeti kerimede de: «Düşmanlarınız için gücünüz yettiği kadar kuvvet ve at hazırlayın ki Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı kovalayasınız» el-Enfal, 60 buyurulmaktadır. Ben Türk atını ve hecin devesini at cinsinden kabul ediyorum. Ata ganimetten pay verildiği gibi bunlara da verilir Said b. Müseyyeb de böyle demiştir. Türk atına zekât düşer mi diye sorulduğunda O: düşüyor mu da, Türk atına düşsün» cevabını vermiştir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Savaşta Atlara Da Ganimetten Pay Dağıtılması
1321-)
Amr b. Şuayb anlatıyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Huneyn'den çıktığı zaman Ci'irrâne'ye gitmek istiyordu. Orada bulunanlar da ganimetlerin taksimini istiyorlardı. Tam bu sırada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın devesi bir ağaca yaklaştı, ridası ağaca takılınca sırtından çıktı. Hazret-i Peygamber: Ridamı getirin!» buyurdu. Daha sonra ise şunları söyledi: «Allah'ın size ganimet olarak verdiklerini taksim etmeyeceğimden mi korkuyorsunuz? Kuvvet ve iradesi sayesinde yaşadığım Allah'a yemin ederim ki, eğer Allah size Tihame'deki ağaçlar kadar nimet verse, yine aranızda bölüştürürdüm. Siz beni ne cimri, ne korkak, ne de yalancı olarak göremezsiniz» buyurdu. Bir yerde konakladığı zaman ordunun arasında ayağa kalkarak: İğneden ipliğe ne varsa getirin. Çünkü ganimete hıyanet, kıyamet gününde bunu yapanlar için bir ayıp, ateş ve büyük kusurdur» buyurdu. Daha sonra da yerden bir deve tüyü alarak (veya başka bir şey): Beni kuvvet ve iradesi ile yaşatan Allah'a yemin ederim ki, Allah'ın size ganimet olarak verdiğinin beşte birinden şu kadar fazlası bile bana ait değildir. Bu beşte bir de yine size harcanır» buyurdu. İbn Abdilber der ki: "Mürsel oluşunda Malik'ten ihtilaf yoktur
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Ganimete İhanet Edilmesi
1322-)
Zeyd b. Halid el-Cüheni'den: Biri Huneyn savaşında vefat etmişti. (Namazını kıldırması için) durumu Hazret-i Peygamber'e bildirdiler. Hazret-i Peygamber: «Arkadaşınızın namazını kılınız» buyurdu (ve fakat kendisi kıldırmak istemedi). Bunun üzerine oradakilerin yüz ifadeleri değişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Arkadaşınız ganimete hıyanet etmiştir.» buyurdu. Derhal eşyalarını açıp baktık, eşyaları arasında iki dirhem kıymetinde yahudi kolyeleri vardı. Nesaî (Kasmi’l-Fey; 38/7), mevsul olarak Rivâyet eder. Ebu Davud, Cihad, 15/133; Nesaî, Cengiz, 21/66; İbn Mace, Cihad, 24/34.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Ganimete İhanet Edilmesi
1323-)
Abdullah b. Mugire b. Ebi Bürde el-Kinani'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kabileye uğrayarak onlara dua etti. Bu esnada kabilelerden birine de dua etmedi. Yapılan araştırmada. Hazret-i Peygamberin dua etmediği kabile mensuplarından bir adamın eğeri altında çalınmış bir ganimet eşyası olan kolye bulundu. Onlar bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a getirdiklerinde, Hazret-i Peygamber ölüye tekbir getirir gibi tekbir getirdi. İbn Abdilber derki: "Bu hadisin herhangi bir yolda müsned olarak Rivâyet edildiğini bilmiyorum."
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Ganimete İhanet Edilmesi
1324-)
Ebû Hüreyre anlatıyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'la beraber Huneyn savaşının yapıldığı sene yola çıktık. Bu savaşta ganimet olarak mal, elbise ve eşyadan başka ne altın ne de gümüş elde edilmişti. b. Zeyd, Hazret-i Peygamber'e siyah bir köle hediye etti. Bu köleye Mid'am derlerdi. Hazret-i Peygamber Vadiül Kura'ya doğru yöneldi, oraya varınca Mid'am, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın bineğinden takımlarını indiriyordu. Birden nerden geldiği belli olmayan bir ok ona isabet etti ve hemen öldürdü. Halk «Cennet ona mübarek olsun» deyince Hazret-i Peygamber: Asla, kuvvet ve iradesi ile yaşadığım Allah'a yemin ederim ki Hayber savaşında ganimetler taksim edilmeden bir elbise almıştı, bu onu cehenneme atacaktır» buyurdu. Oradakiler bu sözleri duyunca, adamın biri Hazret-i Peygamber'e bir veya iki terlik kayışı getirdi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber: Çalınan mal bir veya iki terlik kayışı da olsa, cehennemden bir parçadır» buyurdu. Buhârî, el-Eymân ve'n-Nuzür, 83/33; Müslim, iman, 1/183.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Ganimete İhanet Edilmesi
1325-)
Abdullah b. Abbas'tan: Ganimete hıyanet edip de kalplerine korku düşmeyen bir toplum yoktur. Zina yaygınlaştığı halde ölümlerin artmadığı, ölçü ve tartıyı eksik yaptıkları halde rızkları kesilmeyen, haksız kararlar verildiği halde kan davaları artmayan ve sözlerinde durmadıkları halde Allah’ın kendilerine düşmanlarını musallat etmediği bir topluluk yoktur. İbn Abdilber der ki: "Bunu, muttasıl olarak Rivâyet ettik. Böylesi re'yle (akılla) söylenmez."
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Ganimete İhanet Edilmesi
1326-)
Ebû Hüreyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ve ira'desi sayesinde yaşadığım Allah'a yemin ederim ki, O'nun yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip tekrar öldürülmeyi, sonra tekrar diriltilip öldürülmeyi ne kadar isterdim.» Ebû Hüreyre üç defa: Allah şahidim olsun ki böyle söyledi» demiştir. Buhârî, Temenni, 94/1; Müslim, İmaret, 33/106
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Allah Yolunda Şehid Olmanın Fazileti
1327-)
Ebû Hüreyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Allah (şu durumdaki) iki kişiye güler: Biri diğerini öldürür, her ikisi de cennete girer. Bu şöyle olur: Bunlardan biri Allah yolunda savaşır ve bu esnada öldürülür, şehid olur. Öbürü yaptığına pişman olur ve müslüman olur sonra o da Allah yolunda savaşır şehid olur. Böylece o da cennete girer.» Buhârî, Cihad, 56/28; Müslim, İmaret, 33/128.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Allah Yolunda Şehid Olmanın Fazileti
1328-)
Ebû Hüreyre, Hazret-i Peygamber'in şöyle buyurduğunu naklediyor: «Beni kuvvet ve iradesi ile yaşatan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda yaralanan hiç kimse yoktur ki -Gerçi kimin Allah yolunda yaralandığını Allah bilir ya- kıyamet günü yarasından kanlar fışkırarak, rengi kan renginde ve kokusu misk gibi kokarak gelir.» Buharî, Cihad, 56/109; Müslim, İmaret, 33/105.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Allah Yolunda Şehid Olmanın Fazileti
1329-)
Ömer b. Hattab'tan: Allah'ım, ölümüm, hayatında bir kere bile secde etmiş birinin elinden olmasın. Çünkü kıyamet günü bu secdeyle kendini haklı çıkarmaya çalışır.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Allah Yolunda Şehid Olmanın Fazileti
1330-)
Abdullah b. Ebi Katade babasından naklediyor: Bir adam Hazret-i Peygambere gelerek: Ya Resûlallah! Allah yolunda sabırla, karşılığını sadece Ondan bekleyerek, asla geri dönmeden savaşsam, Allah benim hatalarımı örter mi?» diye sordu. Hazret-i Peygamber: Evet,» buyurdu. Adam dönüp gidince Hazret-i Peygamber onu çağırdı (veya adamı çağırttı) Ona: Ne demiştin?» diye sordu. Adam biraz önce söylediklerini tekrarladı. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber: Evet, bütün hatalarını affeder, ancak borcu affetmez. Cebrail bana böyle söyledi» buyurdu. Müslim, İmaret, 33/117.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Allah Yolunda Şehid Olmanın Fazileti
1331-)
Ömen b. Ubeydullah'ın azatlısı Ebû Nadr'dan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud şehitleri için: Bunların imanla amel ettiklerine ben şahidim» buyurunca Hazret-i Ebû Bekr: Biz onların arkadaşları değil miyiz Ya Resûlallah? Onlar gibi biz de müslüman olduk, onların cihat ettiği gibi biz de ettik» dedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber: Evet yaptınız ama, benden sonra ne yapacağınızı bilmiyorum» buyurdu. Bu söz üzerine Hazret-i Ebû Bekr ağladı, sonra da: Senden sonra biz öyle mi olacağız?» dedi. İbn Abdilber derki: "Bütün ravilere göre mürseldir. Ancak, manaca pek çok yoldan müsneddir."
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Allah Yolunda Şehid Olmanın Fazileti
1332-)
Yahya b. Said'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Medine'de otururken yanında da bir mezar kazılıyordu. Adamın biri bu kabre bakarak: Bir mü'min için ne kadar fena bir yer!» dedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber: İyi demedin!» buyurdu. Adam: Mezarı kasdetmedim Ya Resûlallah! Allah yolunda şehit olmanın burada yatmaktan daha iyi olacağını kasdetmiştim.» diye sözünü tavzih etti. Hazret-i Peygamber de üç defa: Allah yolunda şehitliğin benzeri yoktur. Yeryüzünde kabrimin olmasını en çok istediğim başka bir yer yoktur.» diyerek Medine'yi övdü. İbn Abdilber der ki: "Bu hadisi, müsned olarak bilmiyorum. Ancak, Malik ve başkalarından, manaca Rivâyet edilmiştir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Allah Yolunda Şehid Olmanın Fazileti
1333-)
Zeyd b. Eşlem, Ömer b. Hattab'ın şöyle dua ettiğini nakleder: Allahım! Dileğim senin yolunda şehit olmak ve Resulünün memleketinde ölmektir, Buhârî (Fedâilu'l-Medîne, 29/12), mevsul olarak Rivâyet etmiştir
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Şehitliğin İstenmesi
1334-)
Yahya b. Said'den: Ömer b. Hattab şöyle demiştir: Mü'minin şerefi takvasıdır, dini soyudur, iyiliği ahlakıdır. Cesaret ve korkaklık Allah'ın dilediğine verdiği sıfatlardır. Korkak, babasından ve annesinden kaçar, cesur kimse de hayatını hiçe sayarak, korkmadan savaşır. Öldürülme de bir nevi ölümdür, şehit kendisini Allah'a adayan kimsedir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Şehitliğin İstenmesi
1335-)
Abdullah b. Ömer'den: Ömer b. Hattab yıkandı, kefenlendi ve namazı kılındı. O şehitti, Allah ona rahmet eylesin.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Şehitlerin Yıkanması
1336-)
İmâm-ı Mâlik'e âlimlerden bazılarının şöyle dedikleri ulaşmıştır: Allah yolunda şehit olanlar ne yıkanırlar, ne de tek tek namazları kılınır. Onlar şehit oldukları elbiseleriyle defnedilirler. Mâlik der ki: Yukarıda nakledilenler savaş meydanında öldürülenler için geçerlidir. harp meydanında yaralandıktan sonra cephe gerisine taşınan kimse orada bir süre yaşar da ondan sonra ölürse, o zaman hem yıkanır, hem de namazı kılınır. Nitekim Ömer b. Hattab'a öyle yapılmıştır.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Şehitlerin Yıkanması
1337-)
Yahya b. Said'den: Ömer b. Hattab bir senede kırkbin deve gönderirdi. Bir kişiyi bir deve ile Şam'a, iki kişiyi bir deve ile de Irak'a gönderirdi. Bir defasında kendisine Iraklı bir adam gelerek: Bana ve Sühaym'e deve ver!» dedi. Ömer b. Hattab: « Allah aşkına! Sühaym Zıkk mı?» dedi. Adam: « Evet!» cevabını verdi. Buradan anlaşıldığına göre, gelen Iraklının Sühaym diye bir arkadaşı yoktur ve Hazret-i Ömer de bunu fark etmiştir. Adamın söylediği zatı tanıyor gibi davranan Hazret-i Ömer, adamın yalan söylediğini bu şekilde ortaya çıkarmış, fakat kendisine bir şey söylememiş, istediği develeri vermiştir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Allah Yolunda Yapıldığı Halde Hoş Karşılanmayan Davranış
1338-)
Enes b. Malik anlatıyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Küba'ya gittiği zaman Mühan'ın kızı Ümmü Haram'a uğrar, o da Peygamberimizi yedirip içirirdi. Ümmü Haram, Ubade b. Samit'in nikâhı altında idi. Yine bir gün Hazret-i Peygamber, Ümmü Haram'a uğradı. Ümmü Haram kendisine yemek ikram etti. Daha sonra oturarak saçlarım karıştırmaya başladı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyuyakaldı. Bilahare gülerek uyandı. Ümmü Haram: Niçin gülüyorsun Ya Resûlallah?» diye sordu. Hazret-i Peygamber şu cevabı verdi: Ümmetimden bir grup insan Allah yolunda savaşan gaziler olarak bana gösterildi. Şu denizin ortasında taht üzerinde kral gibi (veya taht üstündeki krallar gibi) duruyorlardı?» Ümmü Haram: Resûlallah! Dua edin de ben de onlardan olayım!» diye rica etti. Hazret-i Peygamber ona dua etti. Sonra başını koydu uyudu. Tekrak gülerek uyandı. Ümmü Haram: Ya Resûlallah! Niçin gülüyorsun?» diye sordu. Peygamberimiz ilk defasında olduğu gibi cevap verdi: Ümmetimden bir grup insan Allah yolunda savaşan gaziler olarak bana gösterildi. Taht üzerindeki kral gibi (veya tahtlar üzerinde kurulmuş krallar gibi)lerdi.» üzerine Ümmü Haram tekrar: Ya Resûlallah! Allah'a beni de onlardan kılması için dua et» dedi. Hazret-i Peygamber: Sen ilklerindensin!» buyurdu. Haram, Muaviye zamanında bir gemiye bindi. Gemiden karaya çıkınca bir hayvanla yoluna devam ediyordu. Ancak bineğinden düşüp vefat etti.Buhârî, Cihad, 56/3; Müslim, İmaret, 33/160. Haram, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in süt annelerinden idi. Nitekim Ümmü Haram'ın kız kardeşi Ümmü Süleym de Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i emzirmişti. Ümmü Haram, Hazret-i Muaviye zamanında Kıbrıs fethine iştirak etmiştir. Kıbrıs adası fethedildikten sonra geri Şam'a dönüleceği sırada Ümmü Haram'ın binmesi için bir katır getirilmişti. Çok yaşlı olan bu muhterem kadını bindiği hırçın katır sırtından atarak başı üzerine düşürmüş ve böylece Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in haber verdiği gibi deniz gazvesinde şehit düşmüştür. Türbesi Kıbrıs'tadır. Buhari şarihi Aynî der ki: «Ümmü Haram'ın kabri Kıbrıs'tadır. Halk tarafından tazim edilir ve kurak zamanlarda onun hatırına yağmur talep edilir ve halk arasında salih bir kadın kabri diye anılır.» kızı ümmü Haram katırdan düştüğü yere defnedilmiştir. Türbesi Larnaka civarında Tuz gölü kıyısındadır. Bugün Kıbrıs'ta Hala Sultan ismiyle maruf kadın bu hanımdır. Türkler mezarının bulunduğu yere bir türbe, bir cami yapmışlardır. Hala Sultan Türbesi bugün bile bir ziyaretgâh halindedir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Cihada Teşvik
1339-)
Ebû Hüreyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Eğer ümmetime meşakkat yüklemiş olmasaydım Allah yolunda hiç bir seriyyeden geri kalmazdım. Fakat onları bindirecek binek bulamadım, onlar da bundan sonra binecek vasıta bulamaz. Benden sonra benim gibi her sefere çıkamamak onlara ağır gelir. Halbuki Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip tekrar öldürülmeyi, sonra diriltilip tekrar öldürülmeyi ne kadar çok isterdim.» Buhârî, Cihad, 56/119; Müslim, İmaret, 33/103, 106.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Cihada Teşvik
1340-)
Yahya b. Said'den, Uhud harbinde Hazret-i Peygamber: « Sa'd b. er-Rebi' el-Ensari'den kim haber getirecek?» diye sordu. Adamın biri: Ben Ya Resûlallah!» dedi ve sonra savaş meydanında dolaşmaya başladı. Adamı gören Sa'd b. er-Rebi': Ne var?» diye sordu. Adam ona: Senden bir haber getirmem için beni Hazret-i Peygamber gönderdi.» dedi. Bunun üzerine Sa'd: Peygamberimize benden selam söyle, on iki tane yara aldığımı kendisine bildir. Yaraların hepsi de tam can alıcı yerlerimde. Kavmine söyle, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a bir şey olursa onlardan bir kişi bile kalsa Allah'ın dininde mazeretleri geçersiz sayılır.» dedi. İbn Abdilber der ki; "Bu hadis yalnızca siyer ehli tarafından Rivâyet edilir. Onlara göre meşhur ve maruftur
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Cihada Teşvik
1341-)
Yahya b. Said’den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O cihada teşvik ederek cennetten bahsetti. Ensardan bir zat da bu sırada elindeki hurmalardan yiyordu. Bunun üzerine: Eğer bunlar bitinceye kadar oturursam, ben yaşama hırsıyla dolu bir insanım demektir.» dedi ve elindeki hurmaları atarak kılıcını kuşanıp şehit oluncaya kadar savaştı. Mürseldir. Buhârî ve Müslim, mevsul olarak Rivâyet etmişlerdir. Buhârî, Megâzî, 64/17; Müslim, imaret, 33/143.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Cihada Teşvik
1342-)
Muaz b. Cebel’den: Savaş iki türlüdür. Birinde en kıymetli mallar feda edilir, arkadaşlar birbirine yardım ederler, kumandanlara itaat edilir ve bozgunculuktan kaçılır. İşte bu türlü bir savaş baştan sona hayırlıdır. İkinci tür savaşta ise en kıymetli mallar harcanmaz. Arkadaşlar birbirlerine yardımcı olmazlar, kumandanlara itaat edilmez ve bozgunculuk yapmaktan kaçınılmaz. İşte bu çeşit savaşa katılanlar tatminkâr bir şekilde geri dönemezler. Bu hadis, mevkuftur. Muaz'dan merfu olarak da Rivâyet edilmiştir. Ebu Davud, Cihad, 15/24; Nesaî, Cihad
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Cihada Teşvik
1343-)
Abdullah b. Ömer'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Hayır (iyilik), kıyamete kadar atın alnındadır.» Buhârî, el-Cihad ve's-Siyer, 56/43; Müslim, İmaret, 33/96. hadisi şerifte savaşın sürekliliği ve dolayısiyle atın önemi belirtiliyor. Başka bir hadis şerifle ise, «Cihad, kıyamete kadar devam edecektir.» denilmektedir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: At Yarışları Ve Savaş Harcamalarına Katkı:
1344-)
Abdullah b. Ömer'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hafya ile Senîyyetül vedâ arasında besili atlara koşu yaptırdı. Besili olmayan atlar arasında ise Seniyye ile Beni Züreyk Mescidi arasında koşu yaptırdı. Abdullah b. Ömer de bu koşuya katılanlardandı.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: At Yarışları Ve Savaş Harcamalarına Katkı:
1345-)
Said b. Müseyyeb'den: At yarışlarına ödül koymanın bir mahzuru yoktur. Yarışa katılan müsabıklardan yarışı kazanan bu ödülü alır, kazanamayan ise hiç birşey almaz. Buhârî, Salât, 8/41; Müslim, İmaret, 33/95.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: At Yarışları Ve Savaş Harcamalarına Katkı:
1346-)
Yahya b. Saîd'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i, ridâsı ile atının yüzünü silerken gördüler. Niçin böyle yaptığı sorulduğunda: Bu gece at konusunda dikkatim çekildi» buyurdu. Mürseldir. İbn abdilber, Ubeydullah b. Amr el-Fihrî-Malik-Yahya-Enes yoluyla, mevsul olarak Rivâyet etmiştir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: At Yarışları Ve Savaş Harcamalarına Katkı:
1347-)
Enes b. Malik'ten: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Haybere gitmek için yola çıktı. Gece oraya vardı. Bir kabileye saldıracağı zaman sabaha kadar hiç hücuma geçmezdi. Burada da sabah olunca yahudiler çapa ve sepetlerini alarak evlerinden çıktılar. Hazret-i Peygamber'i görünce: Muhammed! Vallahi o! Muhammed ve ordusu» diye telaşlandılar. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber: Allahü ekber, Hayber haraboldu. Biz bir kabilenin önüne konakladığımız zaman, azabla korkutulanların sabahı ne kötü oluyor» buyurdu. Buhârî, Cihad, 56/'] 02; Müslim, el-Cihad ve's-Siyer, 32/120,121.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: At Yarışları Ve Savaş Harcamalarına Katkı:
1348-)
Ebû Hüreyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Kim Allah yolunda iki şey verirse, ona cennetten: Ey Allah'ın kulu burası senin için daha hayırlıdır.» diye nida edilir. Namaza düşkün olanlar namaz kapısından, cihada düşkün olanlar cihat kapısından, sadakaya düşkün olanlar sadaka kapasından, oruca düşkün olanlar Reyyan kapısından çağırılırlar.» duyan Hazret-i Ebû Bekr: Ya Resûlallah! Bir kimsenin bu kapılardan sadece birinden çağrılması zaruri midir? Bu kapıların hepsinden birden çağrılacak kimse var mı?» diye sordu. (sallallahü aleyhi ve sellem): Evet olacak, umarım ki, sen de onlardan birisindir» diye mukabelede bulundu karşılık verdi. Buhârî, Savm, 30/4; Müslim, Zekât, 12/85, 86.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: At Yarışları Ve Savaş Harcamalarına Katkı: