İmam Malik Muvatta Hadis Kitabı

1249-) Öldürülmesi halinde fidyesi verilecek olan her şeyin büyüğü ile küçüğünü öldürmek arasında hiç bir fark yoktur. Bu tıpkı hür küçük bir çocukla hür büyük bir kimsenin öldürülmeleri arasında fark olmayışı gibidir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacda Kuş Ve Diğer Yaban Hayvanlarını Vuranların Verecekleri Fidye Miktarı
1250-) Zeyd b. Eslem'den: Bir adam Ömer b. Hattab'a gelerek: Mü'minlerin emiri! Ben ihramlı iken kamçımla çekirgelere vurarak onları öldürdüm!» dedi. Ömer (radıyallahü anh): Öyleyse (fidye olarak) bir avuç yiyecek ver!» cevabını verdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: İhramlı İken Çekirge Öldürenin Cezası
1251-) Yahya b. Saîd'den: Adamın biri Ömer b. Hattab'a gelerek ihramlı iken çekirgeleri öldürdüğünü söyledi. Bunun üzerine Ömer (radıyallahü anh), Kâ'b'a: Gel, karar verelim.» dedi. Kâ'b: «Bir dirhem versin.» deyince, Hazret-i Ömer ona: «Sen dirhemleri bulabilirsin, fakat hurma (yoksullara) çekirgelerden daha faydalıdır.» dedi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: İhramlı İken Çekirge Öldürenin Cezası
1252-) Kâb b. Ucre'den: İhramlı vaziyette Hazret-i Peygamberle beraberdim. Başımdaki haşereler bana eziyet vermeye başlamışlardı. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber tıraş olmamı emrederek: «Ya üç gün oruç tut, ya adam başına iki müd olmak üzere altı fakiri doyur, ya da bir koyun kurban kes. Bunlardan hangisini yaparsan, fidyeni ödemiş olursun» buyurdu.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Kurban Kesmeden Tıraş Olanın Ödeyeceği Fidye[147]
1253-) Kâ'b b. Ucre anlatıyor: Hazret-i Peygamber bana: Sanırım haşereler sana eziyet veriyor!» dedi. Ben de: Evet Ya Resûlallah!» diye karşılık verdim. üzerine Peygamberimiz bana: Tıraş ol. Fidye olarak ya üç gün oruç tut, ya alta fakiri doyur, ya da bir koyun kurban kes.» buyurdu.Buharî, Muhsar, 27/5.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Kurban Kesmeden Tıraş Olanın Ödeyeceği Fidye[147]
1254-) Kâ’b b. Ucre anlatıyor: Ben arkadaşlarıma ait bir çömleğin altını üflerken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana geldi. Benim saç ve sakallarım haşerelerle dolmuştu. Hazret-i Peygamber alnımdan kaldırarak: Bu saçları kestir. Fidye olarak da, ya üç gün oruç tut, ya da altı fakiri doyur» buyurdu. Hazret-i Peygamber yanımda kesilecek kurbanlık olmadığını biliyordu. Buharî, Megâzî, 64/35; Müslim, Hacc, 15/80 (mevsûl olarak Rivâyet ederler).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Kurban Kesmeden Tıraş Olanın Ödeyeceği Fidye[147]
1255-) İnsanı rahatsız edici durumların fidyeleriyle ilgili olarak İmâm-ı Mâlik şöyle der: Zaruri bir durum olmadıkça kişiye fidye vermek düşmez. Kefaretler farz olduktan sonra ödenirler. Kefaret yüklenen kişi bunu dilerse kurban olarak, dilerse oruç olarak, dilerse sadaka olarak Mekke'de veya başka bir yerde ödeyebilir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Kurban Kesmeden Tıraş Olanın Ödeyeceği Fidye[147]
1256-) İmâm-ı Mâlik'ten: İhramda bulunan bir kimsenin ihramdan çıkıncaya kadar saçlarını yolması, onları tıraş etmesi, kısaltması doğru değildir. Şayet bu durum başına sıkıntı veriyorsa gerekeni yapar, Allahın emrettiği gibi de fidyesini verir. Yine ihramda bulunan kimsenin tırnaklarını kesmesi, haşere öldürmesi, üzerindeki, başındaki ve elbisesindeki haşereleri yere atması da doğru değildir. Şayet ihramda bulunan kimse üzerindeki veya elbisesindeki bir haşereyi yere atarsa, bir avuç yemekliği fidye olarak vermesi icap eder.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Kurban Kesmeden Tıraş Olanın Ödeyeceği Fidye[147]
1257-) İmâm-ı Mâlik'ten: ihramda bulunan bir kimsenin unutarak veya bilmiyerek burnundan, koltuk altından kıl koparması, hamam otu ile bedeninden kıl ayıklaması, mecburiyet altında başındaki bir yaranın etrafını tıraş etmesi, kan aldırmak için kafasındaki bir yerin kıllarını kesmesi gibi durumların hepsinde, her bir durum için ayrı ayrı fidye vermesi lâzımdır. Ancak, başından kan aldırmak için başının o kısmındaki saçları kesmesi gerekmez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Kurban Kesmeden Tıraş Olanın Ödeyeceği Fidye[147]
1258-) Herhangi bir kimse cemreleri taşlamadan önce bilmeyerek tıraş olsa fidye vermesi lâzımdır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Kurban Kesmeden Tıraş Olanın Ödeyeceği Fidye[147]
1259-) Abdullah b. Abbas'tan: Her kim haccın menasikinden birini unutursa (veya terkederse) kan akıtsın. Eyyüb der ki: Abdullah'ın «unutursa mı, yoksa terkederse mi» dediğini hatırlamıyorum.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Haccın Bir Menasikini Unutanın Yapacağı İşler
1260-) İmâm-ı Mâlik'ten: Haccın menasikini terkten dolayı hedy vermek gerekiyorsa, bu sadece Mekke'de mümkündür. Şayet başka türlü bir ceza gerekiyorsa, kişi bunu dilediği yerde ifa eder.167

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Haccın Bir Menasikini Unutanın Yapacağı İşler
1261-) İhramlı iken, ödenecek fidyeyi küçümseyerek ihramda giyilmemesi gereken elbiseyi giyen, saçlarını kısaltan veya mecbur kalmadığı halde koku sürünen kimseyle ilgili olarak İmâm-ı Mâlik şeyle der: ihramlı bir kimse bunları yapmamalıdır. Ancak zaruret halinde fidyesini vermesi şartiyle buna müsaade edilmiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Fidye İle İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1262-) İmâm-ı Mâlik'e: «Kişinin gerektiğinde oruç tutmak, sadaka vermek veya kurban kesmek gibi mükellefiyetlerden birini seçmekte hür olup olmadığı» soruldu. Ayrıca «Kurbanın ne olması gerektiği, yiyeceğin kaç müd olmasının şart olduğu, orucun kaç gün tutulacağı, bunlardan biri kendisine farz olan kişinin bunu hemen mi, yoksa daha sonra mı ifa edebileceği de» soruldu. O şu cevabı verdi: Allah'ın kitabında belirtilen kefaretlerden dilediğini yapar, bu konuda istediğini seçmekte muhayyerdir. Ne kurban edeceğine gelince, bu koyundur. Oruç üç gün, yiyecek ise, —Hazret-i Peygamber zamanındaki müd (bir müd, yarım kilodur) birim olmak şartiyle—altı fakiri ikişer müdle doyurmaktır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Fidye İle İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1263-) İmâm-ı Mâlik'ten: Ben bazı âlimlerin şöyle dediklerini de duydum: Şayet ihramlı kimse bir şey atsa, bununla hiç niyetinde olmadığı halde bir av hayvanını vursa, fidyesini vermesi lâzımdır. İhramsız olan bir kimsenin de Harem dahilinde bu şekilde hiç istemediği halde bir hayvanı öldürmesi ile fidyesini vermesi icabeder. Çünkü bu durumda hata da kast de aynıdır, hiç farkı yoktur.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Fidye İle İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1264-) «Bir grup insan ihramlı vaziyette iken veya Harem dahilinde ihramsız olarak bulunurlarken hep birlikte bir av hayvanını öldürseler ne olur?» sorusuna cevaben, İmâm-ı Mâlik şöyle der: Bana göre hepsi de ayrı ayrı cezasını vermelidirler. Şayet bir kurban kesilmesi gerekiyorsa, grupta bulunan herkesin ayrı ayrı birer kurban kesmeleri lâzımdır. Oruç tutulmaya hükmedilirse, hepsinin ayrı ayrı bu orucu tutmaları şarttır. Bunun gibi, yine bir grup insan hataen bir adamı öldürseler, bunlardan her birinin ayrı ayrı birer köle azat etmeleri gerekir, veyahut da iki ay aralıksız oruç tutmaları lâzımdır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Fidye İle İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1265-) İmâm-ı Mâlik'ten: Taş attıktan, başını tıraş ettikten sonra daha ziyaret tavafını yapamadan bir kimse, bir av hayvanına atsa veya avlasa, o avın cezasını vermesi gerekir. Çünkü Kur'an-ı Kerimde «ihramdan çıktığınız zaman avlanın» Maide, 5/2. buyuruluyor. Ziyaret tavafı yapmamış olan kimsenin ise henüz daha hanımına yaklaşamama ve koku sürünememe gibi mahrumiyetleri devam etmektedir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Fidye İle İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1266-) İmâm-ı Mâlik'ten: dahilinde ihramlı iken ağaç kesen kimseye bir şey lâzım gelmez. Bu konuda hiç kimsenin ağaç kesen aleyhinde bir hükümde bulunduğu bize kadar ulaşmadı. Ancak böyle yapan biri, hiç iyi bir şey yapmış sayılmaz.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Fidye İle İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1267-) İmâm-ı Mâlik'ten: veya unutarak hacda tutacağı üç gün orucu tutamayan veya hasta olduğu için tutamayan kimse, memleketine dönünce, bulursa Kabe'ye bir kurban göndersin, bulamazsa evinde üç gün oruç tutsun, daha sonra da yedi gün tutar.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Fidye İle İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1268-) Abdullah b. Amr b. As'dan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mina'da durdu, müslümanlar kendisine muhtelif sorular soruyorlardı. Bu arada adamın biri gelerek: Ya Resûlallah! kurban kesmeden önce bilmediğim için tıraş oldum, dedi. Hazret-i Peygamber: Kurbanını kes, önemli değil.» buyurdu. Daha sonra başka bir kimse daha gelerek: Ya Resûlallah! Cemreleri taşlamadan önce bilmediğim için kurban kestim, dedi. Buna da cevaben peygamberimiz: Taşını at önemli değil!» buyurdu. Hazret-i Peygambere burada gelmiş ve geçmiş ne sorulduysa hepsine de cevabı: Yap, önemli değil» oldu. Buharî, Hacc, 25/131; Müslim, Hacc, 15/327. Ayrıca bkz. Şeybanî, 501

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1269-) Abdullah b. Ömer'den: Hazret-i Peygamber bir gazveden, hacdan veya bir umreden dönerken her yüksek yerden geçerken üç defa tekbir getirirdi. Sonra da: «Tek olan Allah'tan başka ilah yoktur. Onun hiç bir şekilde ortağı da yoktur. Mülk onundur, hamd da ona mahsustur. O her şeye kadirdir. Dönenler, tövbe edenler, ibadet ve secde edenler, rabbimize hamdedenler, Allah vaadinde sadıktır. Kuluna yardım eder, Allah düşmanı grupları o tek başına hezimete uğratır,» diye dua ederdi. Buhârî, Umre, 26/12; Müslim, Hacc, 15/428. Ayrıca bkz. Şeybanî, 515.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1270-) İbn Abbas anlatıyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devesinin hevdecinde (çadırında) duran bir kadının yanından geçiyordu. Kadına: Bu Allah'ın resulüdür!» dendi. Bunun üzerine kadın yanındaki çocuğun yanlarından tutup kaldırarak: Bu haccedebilir mi Ya Resûlallah?» diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Evet, sana da sevap olur» buyurdu. Müslim, Hacc, 15/409

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1271-) Talha b. Ubeydillah b. Keriz'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Şeytan arefe günü görüldüğünden daha küçük, daha hakir, daha zelil ve daha öfkeli hiç bir zaman görülmedi. Bunun sebebi de rahmetin indirilişini, Allah'ın büyük günahları affedişini görmesidir. Bir de arefe gününden de daha küçük, daha zelil, daha öfkeli görüldüğü bir gün vardır ki o da Bedr harbinin olduğu gündür.» Bu söz üzerine Hazret-i Peygamber'e: Bedr'de şeytan ne gördü Ya Resûlallah?» diye sorulunca şöyle buyurdu: Cebrail'in melekleri savaş için sıra sıra yaptığını gördü.» Bu, mürseldir. Hâkim, Mustedrek'te Ebu'd-Derdâ'dan mevsul olarak Rivâyet etmiştir

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1272-) Talha b. Ûbeydillah b. Keriz'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Duaların en efdali arefe günü yapılandır. Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediklerinin en efdali de: Tek olan Allah'tan başka ilah yoktur, onun hiç bir şekilde ortağı yoktur» sözüdür. İbn Abdilber derki: "Mürsel oluşunda, Malik'ten ihtilaf yoktur, bu isnadlan sağlam bir yolla müsned oluşunu bilmiyorum. Faziletlerle ilgili hadisler, sağlam bir delile ihtiyaç duymaz. Ali ve İbn Amr'dan müsned olarak gelmiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1273-) Enes b. Malik’ten: Hazret-i Peygamber Mekke'nin fethedildiği sene Mekke'ye girdiğinde başında miğfer vardı. Miğferi çıkarınca bir adam kendisine gelerek: Ya Resûlallah! İbn Ha'tal, Kabe'nin perdeleri arasına sığınmış!» dedi. Buharî, Cezau's-Sayd, 28/18; Müslim, Hacc, 15/450.Bunun üzerine Peygamberimiz: Onu öldürün!» buyurdu. Aslında Kabe'ye sığınanlara dokunulmayacağı kararlaştırılmıştı. Fakat İbn Hatal, daha önce îslâma ve müslümanlara yaptığı büyük kötülükler sebebiyle kanı heder edilenlerdendi. Mâlik der ki: Ogün Resûlüllah da —Allah bilir—ihramlı değildi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1274-) Nafî'den: Abdullah b. Ömer Mekke'den yola çıktı. Kudeyd'e gelince kendisine Medine'den bir haber geldi. Bunun üzerine hemen ihramsız olarak Mekke'ye döndü.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1275-) İbn Şihab'den buna, benzer bir Rivâyet gelmiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1276-) Muhammed b. Imran el-Ensarî, babasından naklediyor: Ben Mekke yolu üzerindeki Serha'nın altında dururken Abdullah b. Ömer geldi. Şerha: kendisine doğru bir sürü patika yolun gittiği bir ağacın özel adıdır Neden bu ağacın altındasın?» dedi. « Gölgesinde oturmak için.» dedim. « Başka sebebi var mı?» dedi. Hayır, sadece gölgesi için» dedim. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer eliyle doğu tarafını işaret ederek Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakletti: «Mina'daki iki küçük dağ arasına varınca orada Sürer denilen bir vadide bir ağaç vardır. O ağacın altında yetmiş bin Peygamber yaşamıştır.» Nesaî.Hacc, 24/189.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1277-) İbn Ebî Müleyke'den: Ömer b. Hattab, Beytullah'ı tavaf eden cüzzamlı bir kadına rastladı. Ona: Ey Allah'ın cariyesi! Eğer evinde oturup başkalarına zararın dokunmasa daha iyi olurdu!» dedi. Bunun üzerine kadın derhal oturdu. Daha sonra kadına bir adam gelerek: Seni tavaf yapmaktan men eden adam öldü, haydi devam et!» dedi. Kadın adama: Onun dirisine itaat edip, ölüsüne asi olacak değilim» diye karşılık verdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1278-) Abdullah b. Abbas'tan: Rükün'le Kabe kapısının arası, Mültezem'dir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1279-) Muhammed b. Yahya b. Habban naklediyor: Bir adam, Rebeze'de Ebû Zerr'e rastladı. Ebû Zerr adama: Nereye?» diye sordu. Adam: Hacca gitmek istiyorum.» diye cevap verdi. Bunun üzerine Ebû Zerr: Başka bir sebep var mı?» dedi. Adam: Hayır! dedi Ebû Zerr; öyleyse yap» dedi. Olayın devamını adam şöyle anlatıyor: Oradan ayrıldıktan sonra Mekke'ye kadar geldim. Bir müddet orada kaldıktan sonra, bir gün kalabalık içinde bir adamı itekledim. Bir de ne göreyim? Rebeze'de karşılaştığım ihtiyar bu!.. Yani Ebû Zerr! Beni görünce tanıdı ve: Seninle konuşan benim!» dedi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1280-) İmâm-ı Mâlik, İbn Şihab'a; Hac için ihrama girip de çıkan bir engelden dolayı ihramdan çıkmayla ilgili soru sordum.» İbn Şihab, böyle bir şeyin olmayacağını kastederek: Bunu hiç kimse yapmış mı?» diye mukabele etti. Bu hoşuna gitmedi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1281-) İmâm-ı Mâlik, «kişi bineği için Harem'den ot toplar mı?» sorusuna «Hayır» cevabını verdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Hacla İlgili Çeşitli Rivâyetler:
1282-) İmâm-ı Mâlik’den: Hiç hacca gitmemiş, bekâr bir kadın, yanında yakın bir akrabası varsa onunla hacca gidebilir. Şayet yakın akrabası var da bekâr kadınla beraber hacca gidecek durumda değilse, o takdirde kadın Allah'ın kendisine farz kıldığı haccı terketmez. Bir grup kadın arasına katılarak hacca gitsin. Hanefi Mezhebinde bir kadının hacca gidebilmesi için mutlaka yanında kocası ya da bir mahremi olması gerekir. Bunlardan biri yoksa, kadın üzerine hac farz olmaz. Bu durum kadının bulunduğu yerle Mekke arasında bir sefer miktarı, yani üç gün ve üç gecelik mesafe olması halinde söz konusudur. Eğer bu mesafeden az olursa mahrem olmaksızın kadının haccetmesi caizdir. (Damad, Mecmau'l-Enhur c. I,, s. 262).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Yanında Yakın Akrabası Olmayan Kadının Hacca Gidebilmesi
1283-) Mü'minlerin annesi Hazret-i Aişe'den: Umreyi yaptıktan sonra hacceden, hedy bulamayan kimse, hac için ihrama girdiği günle, arefe günü arasında oruç tutar. Bu günlerde tutmaz ise, Mina günlerinde tutar.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Temettü Orucunun Zamanı
1284-) Salim b. Abdullah'tan: Abdullah b. Ömer bu hususta, Aişe (radıyallahü anh)'in söylediklerini söylerdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Hac Kitabı
Konu: Temettü Orucunun Zamanı
1285-) Ebû Hüreyre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu naklediyor: «Allah yolunda cihada çıkan kimse, geri dönünceye kadar, hiç usanmadan, yılmadan nafile oruç tutan ve nafile namaz kılan kimse gibidir.» Buhârî, el-Cihad ve's-Siyer, 560/1; Müslim, İmaret, 336U0.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Cihada Teşvik
1286-) Ebû Hüreyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Allahü teâlâ sadece ve sadece kendi yolunda cihad ve kendi emirlerinin tasdiki için evinden çıkardığı kimseyi (şehit olursa) cennete sokmayı yahut sevap veya ganimetlerle tekrar evine döndürmeyi üzerine almıştır.» Buhârî, el-Cihad ve's-Siyer, 560/2; Müslim, İmaret, 33/104.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Cihada Teşvik
1287-) Ebû Hüreyre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu naklediyor: «At bazı kimseler için sevap, bazıları için siper, bazıları için de vebaldir. sevaba vesile olduğu kimseyi şöyle anlatabiliriz: Adam atını Allah yolunda hazırlamıştır. Onu bir boş sahaya veya bir otlağa bağladığı zaman bu saha veya otlağa atın ipi süründükçe her şey adam için sevap olur. Şayet at ipini koparır da bir iki tur koşarsa, bastığı ve gübrelediği yerler dolayısiyle yine adam için sevap yazılır. Eğer bîr nehirden geçerken, adamın atını sulamak maksadı olmadığı halde at buradan su içerse yine adam adına sevap yazılır. bir adam vardır ki atını başkalarına yük olmamak, onlara muhtaç olmamak için hazırlar. Onu yederken olsun, binince olsun Allah'ın hakkını da unutmaz. İşte böyle kimse için de at siperdir. bir adam da vardır ki, başkalarına karşı övünmek, gösteriş yapmak ve müslümanlara karşı düşmanlık için atını hazırlamıştır. İşte böyle kimse için de atı vebaldir, yüktür.» (sallallahü aleyhi ve sellem)'a eşeklerle ilgili bir soru soruldu. Şöyle cevap verdi: «Günah ve sevabın her çeşidini açıkça belirten şu ayet-i kerimeden başka bu konuda bana bir şey nazil olmadı: «Her kim ki zerre miktarı hayır işlerse karşılığını görür, yine her kim ki zerre kadar fenalık yaparsa o da karşılığını görür.» (Zilzâl, 99/2) Buharî, el-Cihad ve's-Siyer, 56/48; Müslim, Zekât, 12/24

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Cihada Teşvik
1288-) Ata b. Yesar, Hazret-i Peygamberin şöyle buyurduğunu naklediyor: «Size insanların mertebece en hayırlı olanını söyleyeyim mi? Atının yularından tutup Allah yolunda cihat edendir. Bundan sonra insanların mertebece en hayırlı olanını haber vereyim mi? Birkaç koyun alarak bir kenara çeltilen, namaz kılıp, oruç tutan ve Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmadan ona ibadet eden kimsedir.» Mevsûl olarak da Rivâyet edilmiştir: Tirmizî, Fedâilu'l-Cihad, 20/18 (hasen görmüştür); Nesaî, Zekât, 23/74.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Cihada Teşvik
1289-) Ubade b. Velid, dedesi Ubâde b. Samit'ten naklediyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a Akabe gecesi biz kendisinden duyduklarımızı kabul edeceğimize, söylediklerini yapacağımıza, bollukta ve darlıkta, beğenilen ve beğenilmeyen durumlarda kendisine yardımcı olacağımıza, bir işi ehlinin elinden almak için çaba sarfetmeyeceğimize, nerede olursak olalım daima hakkı söyleyip, hak yolda olacağımıza ve Allah'ın dinine yardım hususunda hiç kimsenin kınamasından korkmayacağımıza dair biat ettik. Buhârî, Ahkâm, 93/43; Müslim, imaret, 33/41

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Cihada Teşvik
1290-) Zeyd b. Eslem'den: Ebû Ubeyde b. El-Cerrah, Ömer b. Hattab'a bir mektup yazarak Rumların yığınak yaptıklarını ve onlardan korktuklarını bildirdi. Ömer b. Hattab ona cevaben şöyle yazdı: Maksada gelince, ne zaman ki rnü'min bir kul sıkıntıya duçar olur, Allah ona bir kurtuluş yolu gösterir. Bir zorluk iki kolaylığa asla galip gelemez. Çünkü Allahü teâlâ Kitabında şöyle buyuruyor: «Ey iman edenler! Sabrediniz, birbirinize sabrı tavsiye ediniz, cihada devam ediniz. Allah'tan (azabından) sakınınız ki felah bulaşınız,» Âl-i îmran, 200.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Cihada Teşvik
1291-) Abdullah b. Ömer'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kur'an-ı Kerimle düşman topraklarında sefere çıkmayı yasaklamıştır. konuda İmâm-ı Mâlik der ki: «Bu yasak, düşmanın Kur'an-ı Kerim'i eline geçirmesi (ve Kur'an'a bir zarar vermesi) korkusundandır.»  Buharî, el-Cihad ve's-Siyer, 56/129; Müslim, İmaret, 33/93

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: I Kerimle Yolculuk Yapmanın Yasak Olması
1292-) Kâ’b b. Malik'in oğlundan (Abdurrahman'dan zannediyorum): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), İbn Ebi Hukayk'ın oğlunu öldürenlerin kadın ve çocuklarını öldürmelerini yasak etti. Onlardan biri şöyle diyor: Ebû Hukayk'ın oğlunun karısı bağırarak karşımıza çıktı. Hemen kılıcımı kaldırdım, tam bu sırada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yasağı aklıma geldi. Derhal kendimi tuttum. Eğer kadınların öldürülmesine dair Hazret-i Peygamberin koyduğu bu yasak olmasaydı o kadını öldürüp kurtulurduk. İbn Abdilber der ki: "Muvatta ravileri, hadisin mürsel olduğunda ittifak etmiştir." hadise, ashabın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sünnetine son derece bağlı olduklarını açık bir şekilde gösteriyor

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Savaşta Kadın Ve Çocukları Öldürmenin Yasaklığı
1293-) İbn Ömer'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Gazvelerden birinde kadın cesetleri gördü. Bundan hoşlanmadı. Bunun üzerine kadın ve çocukların öldürülmelerini yasakladı. Buhârî, el-Cihad ve's-siyer, 56/148; Müslim, el-Cihad ve's-Siyer, 32/24, 25. Ayrıca bkz. Şeybanî, 868.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Savaşta Kadın Ve Çocukları Öldürmenin Yasaklığı
1294-) Yahya b. Said'den: Ebû Bekr es-Sıddık Şam taraflarına bir ordu gönderdi. Kendisi de Yezid b. Ebî Süfyan'la beraber yürüyerek uğurlamaya çıktı. Yezid bu ordunun dörtte birine kumandanlık yapıyordu. Denildiğine göre Yezid, Hazret-i Ebû Bekr'e Ya sen de binersin, ya da ben inerim!» dedi. Ebu Bekr: Sen inme, ben de binmeyeceğim. Çünkü Allah yolunda her adımım karşılığında ben sevap alıyorum» dedi. Daha sonra ona şunları söyledi: Sen kendilerini Allah'a adadıklarını iddia eden zahitler göreceksin, onları ibadetleriyle başbaşa bırak. Başlarının ortalarını tıraş etmiş başka bir grup daha göreceksin, onları kılıçtan geçir. Sana on şey tavsiye ediyorum: Kadınları, çocukları ve yaşlı ihtiyarları öldürme. Meyve veren ağaçları kesme, mamur yerleri tahrip etme. Koyun ve develeri sadece yemek için kes. Arılan yakma, onları parçalama, ganimete ihanet etme. Korkaklık gösterme.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Savaşta Kadın Ve Çocukları Öldürmenin Yasaklığı
1295-) İmâm-ı Mâlik'ten: Ömer b. Abdülaziz valilerinden birine şöyle yazdı: Bize ulaştığına göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seriye gönderdiği zaman onlara; «Allah yolunda Allah'ın ismiyle savaşın. Sizler Allah'ı inkâr edenlerle savaşıyorsunuz. Ganimetlere ihanet etmeyiniz, zulmetmeyiniz, insanların organlarını kesmeyiniz, çocukları öldürmeyiniz» derdi. Sen de orduna ve kıtalarına bunların aynını söyle. Selâmlar.. Mevsul olarak da Rivâyet edilmiştir: Müslim, el-Cihad ve's-Siyer, 32/2.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Savaşta Kadın Ve Çocukları Öldürmenin Yasaklığı
1296-) İmâm-ı Mâlik, Kûfeli bir adamdan naklediyor: Ömer b. el-Hattab kendisinin gönderdiği bir ordu kumandanına şunları yazdı: Duyduğuma göre, sizden bazıları acem ileri gelenlerini takip ediyor. Dağa dayanınca geri çekiliyorlar. Bu sırada onlardan biri (düşmanına) farsça matras yani korkma, der. Fakat onu yakaladığı zaman öldürürmüş. Bunu hiç kimsenin yapacağını sanmıyorum. Yaparsa Allah'a yemin ederim ki onun boynunu vururum. Mâlik der ki: Bu hadis üzerinde ittifak olmadığı için onunla amel edilmez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Verilen Güvenceye Uymak
1297-) İmâm-ı Mâlik'e işaretle aman dilemek sözle aman dilemek yerine geçer mi? diye soruldu. Şu cevabı verdi: benim görüşüme göre önceden işaretle aman dileyenlerin isteklerinin kabul edilerek öldürülmemelerini ordu mensuplarına bildirmek lâzımdır. Çünkü benim nazarımda işaret, söz mevkiindedir. Abdullah b. Abbas'ın şöyle dediği bana nakledildi: Verdikleri sözde durmayan (ahdi bozan) hiç bir topluluk yoktur ki, Allah onlara düşmanlarını musallat etmesin.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Verilen Güvenceye Uymak
1298-) Nafî’den: Abdullah b. Ömer, Allah yolunda bir şey verdiği zaman verdiği arkadaşına şöyle derdi: Kuraya Mekke'de bir yer.  varınca istediğin gibi tasarruf et.»

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cihad Kitabı
Konu: Allah Yolunda Bir Şey Verenin Yapacağı İş