İmam Malik Muvatta Hadis Kitabı

746-) Üzüm de aynıdır. Toplanan bütün üzümler siyahı ve kırmızısı aynı cins sayılarak zekâtı hesaplanır. Bir kimse beş vesk (üçyüz sa') üzümü hasad ederse buna zekât düşer, bu kadardan az olursa düşmez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zekât Düşmeyen Ziraî Ürünler
747-) Buğday, hurma ve üzümdeki gibi cinsleri farklı farklı da olsa baklagiller de çeşitli türleri aynı cinsmiş gibi toplanır ve beş vesk (300 sa') gelirse zekâtı verilir. Nohut, mercimek, lobya ve cülban baklagillerdendir. Bir kişi tek bir sınıftan değil, çeşitli sınıflardan bu tür ziraî ürün hasat ederse, bunlar birbirine eklenir, bu kişi zekât öder. Mâlik'den: Ömer b. Hattab, tahılla baklagillerin zekâtını ayrı ayrı aldı: Gelen hristiyan îrak'lı (Nabat) tüccarların baklagiller cinsinden olan mallarından onda bir, tahıl ve üzüm cinsinden olan mallarından da yirmide bir gümrük vergisi aldı.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zekât Düşmeyen Ziraî Ürünler
748-) İmâm-ı Mâlik der ki: Eğer bir kimse, «nasıl olur da zekâta ulaşması için baklagillerin cinsleri üstüste toplanır, halbuki bir kimse baklagillerin en iyi cinsinden bir (kilosunun) peşin karşılığında biraz daha düşük kalitesinden iki (kilo) alabilir? Oysa, buğday türleri birbiriyle farklı ölçülerde değiştirilemezler.» diye itirazda bulunursa şöyle cevap verilir: Altın ile gümüş de zekâtları hesaplanırken üstüste toplandılar: Halbuki bir miktar peşin altın karşılığında bir sürü gümüş alınabilir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zekât Düşmeyen Ziraî Ürünler
749-) İmâm-ı Mâlik der ki: İki kişi ortak olarak sekiz vesk (480 sa') hurma elde etseler, bunlara zekât düşmez. Şayet birinin hissesine düşen beş vesk (300 sa') diğerininki de dört vesk (240 sa') gelirse, 300 sa' gelene zekât düşer. 240 sa' gelene düşmez. Bütün ortaklıklarda durum böyledir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zekât Düşmeyen Ziraî Ürünler
750-) Bütün hasat edilen ziraî ürünler, hurmalar, üzümlerde ayrı ayrı 300 sa' elde eden kimselere zekât düşer. Daha aşağısını elde eden ortağa zekât düşmez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zekât Düşmeyen Ziraî Ürünler
751-) İmâm-ı Mâlik der ki: Biz Medine'liler arasındaki geleneğe göre buğday, hurma, üzüm ve diğer tahıllar elde edilince zekâtları da verilir. Zekâtını verdiği malı sahibi senelerce yanında alıkoyup sonra da satabilir. Satınca elde ettiği paraya üzerinden bir yıl geçmedikçe zekât düşmez. mallar gelir veya başka yolla kazanılmış olup ticarî amaçlı değilse yiyecek, tahıl ve eşya mesabesinde olup, kişi bunları kazanır, senelerce elinde tutar, sonra altın ve gümüş karşılığında satarsa, sattığı günden itibaren parasının üzerinden bir yıl geçmeden zekât gerekmez. Şayet bu mallar ticaret eşyası olur da sahibi zekâtını verdiği mal karşılığında bu malları satın almış ve o günden itibaren bir sene elinde tutmuş ise, sattığı anda zekâtınıvermesi gerekir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zekât Düşmeyen Ziraî Ürünler
752-) İmâm-ı Mâlik şöyle demiştir: Biz Medine'liler arasında ihtilafsız uygulanan ve benim de âlimlerden duyduğuma göre meyvelerin tamamına zekât düşmez. Nar, şeftali, incir ve bunlara benzeyen, benzemeyen bütün meyvalara zekât düşmez, Aslında bu fetva mahallidir. O günkü şartlara göre verilmiştir. Çünkü o gün inciri kurutmak, şeftaliyi saklamak mümkün değildi. Bu tür meyvalar saklanamıyacağı için yaşken yeniyor ve zekâtı da verilmiyordu.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zekât Düşmeyen Mallar: Meyveler, Yonca Ve Sebzeler
753-) Yoncaya ve sebzelere de zekât düşmez. Bunlar satıldıkları takdirde, paraları sahibinin eline geçtikten bir sene sonra zekâtı verilir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zekât Düşmeyen Mallar: Meyveler, Yonca Ve Sebzeler
754-) Ebû Hüreyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Müslümanın kölesi ile atına zekât düşmez.» Buharî, Zekât, 24/46; Müslim, Zekât, 12/8. Ayrıca bkz. Şeybanî, 336 Mezhebi içinde atların zekâtı konusunda iki görüş vardır: a) îmameyne göre, atlar asla zekâta tabi olmaz, b) Ebu Hanife'ye göre ise nesil için bulunuyorlarsa saime (senenin yarısından fazlasında kırda beslenen) her at başına bir dinar veya ikiyüz dirhemde beş dirhem (yani değerinin %2,5'u) zekât ödenir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Kölelerin, Atların Ve Balın Zekâtı
755-) Süleyman b. Yesar anlatıyor: Şam halkı Ebu Ubeyde b. el-Cerrah'a: Atlarımızdan ve kölelerimizden de zekât al!» dediler. Ebu Ubeyde almadı, yalnız onların isteklerini Ömer b. Hattab'a bir mektupla bildirdi. Hazret-i Ömer de almadı. Şamlılar tekrar Ebu Ubeyde ile konuştular. Aynı istek devam ediyordu. Ebu Ubeyde tekrar halifeye yazdı. Bunun üzerine halife Ömer b. Hattab kendisine: «Eğer istiyorlarsa al, yine onlara ve kölelerine ver» diye yazdı. Mâlik der ki: «Yine onlara ver», «onların fakir olanlarına ver» demektir. Şeybanî, 338

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Kölelerin, Atların Ve Balın Zekâtı
756-) Amr b. Hazm'ın torunu Abdullah b. Ebî Bekr anlatıyor: Babam Mina'da iken Ömer b. Abdülaziz'den kendisine, «ballardan ve atlardan zekât almamasını» bildiren bir ferman geldi. Şeybanî, 337

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Kölelerin, Atların Ve Balın Zekâtı
757-) Abdullah b. Dinar'dan: Said b. Müseyyeb'e: Kadanadan (katırlardan) zekât alınır mı?» diye sordum. Attan almıyor mu?» diye karşılık verdi. Şeybanî, 885. imameyn'e göre beş farak'ı bulunca, Ebû Hanife'ye göre her miktarda öşre tâbidir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Kölelerin, Atların Ve Balın Zekâtı
758-) İbn Şihab'dan: Duyduğuma göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Bahreyn mecusilerinden cizye almıştır. Buhari, Cizye, 57/1. b. Hattab îran mecusilerinden, Osman b. Affan da Berberî'lerden cizye almıştır. , Siyer, 19/31, Ayrıca bkz. Şeybanî, 332

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Ehli Kitap Ve Mecusilerin Vergileri Cizyeleri
759-) Cafer b. Muhammed b. Ali babasından naklediyor: Ömer b. Hattab sözü mecusilere getirerek: «Onlar hakkında ne yapacağımı bilmiyorum.» dedi. Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf: Ben Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) 'onlara ehl-i kitap gibi muamele edin', dediğini bizzat, duydum .

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Ehli Kitap Ve Mecusilerin Vergileri Cizyeleri
760-) Ömer b. Hattab'ın azatlısı Esleme'den: Ömer b. Hattab, Mısır ve Şam gayri müslimlerine dörder dinar, Irak gayri müslimlerine de kırkar dirhem cizye tarh etti. Ayrıca müslümanlara yardımı ve misafirlik hakkının üç gün olması kuralını da koydu. Şeybanî, 333

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Ehli Kitap Ve Mecusilerin Vergileri Cizyeleri
761-) Zeyd b. Eşlem babasından naklediyor: Ömer b. Hattab'a: Zekâtlıklar arasında kör bir deve var» dedim. Birini verin de işini görsün!» diye karşılık verdi. O kör!» dedim. Ömer (radıyallahü anh): Katara katınca yürür.» dedi. Peki, nasıl otlayacak?» dedim. Bunun üzerine Hazret-i Ömer: o cizye malı mı, yoksa zekâttan mı?» diye sordu. Cizye malı.» dedim. Ömer (radıyallahü anh): Anladım, siz onu yemek istiyorsunuz!» deyince ben: Üzerinde cizye malı olduğuna dair işaret var.» dedim. Hazret-i Ömer'in emri üzerine deve kesildi. Ömer'in (radıyallahü anh) yanında dokuz tabak vardı. Meyve ve hoşa giden yiyecekler olduğu zaman mutlaka bu tabaklara koyar, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarına gönderirdi. Bu arada kızı Hafsa da Hazret-i Peygamberin hanımı olduğu için ona da gönderir, fakat en son gönderirdi. Şayet yetişmezse, kızıma yetişmesin diye düşünürdü. Bu sefer de kesilen devenin etlerini bu tabaklara koydu. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarına gönderdi. Kalanının da yemek yapılmasını emrederek, ensarla muhacirin bazılarını davet etti.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Ehli Kitap Ve Mecusilerin Vergileri Cizyeleri
762-) İmâm-ı Mâlik şöyle demiştir: Kendilerinden cizye alınanlardan, başka bir vergi alınmasını ben uygun görmüyorum.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Ehli Kitap Ve Mecusilerin Vergileri Cizyeleri
763-) İmâm-ı Mâlik'den; Duyduğuma göre Ömer b. Abdülaziz zekât tahsildarlarına «Kendilerinden cizye alınanlar müslüman olurlarsa cizyelerini almamalarını» bir fermanla bildirdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Ehli Kitap Ve Mecusilerin Vergileri Cizyeleri
764-) Cizyeyle ilgili olarak İmâm-ı Mâlik şöyle der: Şimdiye kadar geçen tatbikata göre cizye, ehl-i kitabın kadın ve çocuklarından alınmaz. Sadece akıl baliğ olmuş erkeklerinden alınır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Ehli Kitap Ve Mecusilerin Vergileri Cizyeleri
765-) Zimmilerin ve mecusilerin hurmalarından elde ettikleri üzümlerinden, zirai ürünlerinden, küçük ve büyük baş hayvanlarından zekât alınmaz. Çünkü zekât, müslümanları temizlemek ve fakirlerini gözetmek için yine müslümanlar için farz kılınmıştır. Cizye ise ehl-i kitabı küçültmek için konmuştur. Onların anlaşarak içinde yaşadıkları ülkede kendilerinden cizye dışında vergi alınmaz. Yalnız ticaret yaparlar da bu vesileyle müslüman memleketlere girip çıkarlarsa ticaret mallarından onda bir vergi alınır. Cizye, sadece müslüman bir ülkede yaşamak ve onları düşmanlarına karşı korumak üzere taraflarca yapılan bir anlaşma neticesinde alınmaktadır. Ticaret maksadiyle başka bir memlekete giden zimmiden gümrük (öşür) alınır. Yine ticaret maksadıyla Mısır'dan Şam'a, Şamlı olan Irak'a, Iraklı olan Medine'ye veya Yemene veyahut da başka bir memlekete gitse yine gümrük (öşür) verir. Ehl-i kitap ve mecusilerin ne mallarına, ne meyvelerine, ne de zirai ürünlerine zekât yoktur. Şimdiye kadar uygulama böyle olmuştur. Onlar dinlerine tabidir, hangi dindelerse onda devam ederler. Ticaret için bir yıl içinde bir memlekete birkaç defa girip çıksalar, her defasında onda bir gümrüklerini verirler. Çünkü cizye anlaşması şartlarının içerisinde ticaret yapmak yoktur. Kendilerine yetişmiş olduğum Medine âlimleri de bu şekilde hüküm vermişlerdir. İmam Şafii ile İmam Ebu Hanife, ehl-i Kitab'dan bunun senede ancak bir kere alınabileceğini söylemişlerdir. (Zürkanî Şerhi, 1/190).

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Ehli Kitap Ve Mecusilerin Vergileri Cizyeleri
766-) Salim b. Abdullah babasından naklediyor: Ömer b. Hattab, hristiyan tüccarların buğday ve zeytinlerinden yirmide bir gümrük vergisi alırdı. Onun bu vergiyi düşük almasının sebebi, Medine'ye bu malların çok gelmesini sağlamak içindi. Halbuki baklagillerden onda bir vergi alırdı. Şeybanî,331

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zimmilerin Gümrük Vergisi Üşür
767-) Saib b. Yezid anlatıyor: Ömer b. Hattab zamanında Abdullah b. Utbe b. Mes'ud'la birlikte Medine çarşılarında vergi memuru olarak çalışıyordum. O zaman biz Hıristiyan tüccarlardan onda bir vergi alıyorduk.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zimmilerin Gümrük Vergisi Üşür
768-) İmâm-ı Mâlik'den: İbn Şihab'a: Ömer b. Hattab neyi ölçü alarak hıristiyan tüccarlardan onda bir vergi alıyor?» diye sordum. İbn Şihab: Cahiliyye devrinde öyle alınırdı, Ömer (radıyallahü anh) de buna devanı etti» diye cevap verdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Zimmilerin Gümrük Vergisi Üşür
769-) Ömer b. Hattab anlatıyor: İyi bir at alıp Allah rızası için birine verdim. Adam ata iyi bakmıyordu. Onun için atı satın almak istedim. Zannedersem ucuz da alabilecektim. Durumu Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Bir dirheme de verse alma, çünkü verdiği sadakadan dönen kustuğunu yiyen köpek gibidir» buyurdu. Buhârî, Zekât, 24/59; Müslim, Hibât, 24/1

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Sadakanın Satın Ya Da Geri Alınması
770-) Abdullah b. Ömer'den: Ömer b. Hattab, Allah rızası için bir at bağışladı. Sonra da onu satın almak istedi. Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) durumu arzedince peygamberimiz şöyie buyurdu: «Onu ne satın al, ne de sadakandan geri dön.» Buhârî, Zekât, 24/59; Müslim, Hibât, 24/3.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Sadakanın Satın Ya Da Geri Alınması
771-) İmâm-ı Mâlik'e: « Birine sadaka veren bir adam verdiği sadakanın başka biri tarafından satıldığını görse, onu satın alabilir mi?» diye soruldu. Mâlik: kalırsa olmaması daha iyidir» cevabını verdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Sadakanın Satın Ya Da Geri Alınması
772-) Nafî' anlatıyor; Abdullah b. Ömer, Vadiyülkura ve Hayber'deki kölelerinin fitrelerini de verirdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Fitre Yükümlüsü
773-) İmâm-ı Mâlik'ten: Fitrenin farz olması konusuyla ilgili duyduğum, en güzel şey geçimini üzerimize aldığımız kimselerin de fitrelerini ödeme mecburiyetidir. Bu durumda kişi müsluman olan mükatebinin (akitte serbest bırakılmış köle), ölümünden sonra hür olacak kölesinin, ve diğer kölelerinin, yanında veya başka yerde olduklarına, ticaret, için olup olmadıklarına bakmaksızın hepsinin fitresini verir. Müslüman olmayanların fitresini vermesi gerekmez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Fitre Yükümlüsü
774-) Evden kaçan kölenin durumuna bakılır, efendisi yerini bilsin veya bilmesin henüz kaybolmuş ve efendisi hayatından ve döneceğinden ümitli ise fitresini verir. Şayet aradan uzun zaman geçmiş ve efendisi ümidini kesmiş ise onun fitresini vermez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Fitre Yükümlüsü
775-) Fitre kentliler gibi köylülere de farzdır. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fitrenin, Ramazanda, hür, köle, kadın ve erkek her müslürnana farz olduğunu bildirmiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Fitre Yükümlüsü
776-) Abdullah b. Ömer'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazanda fitreyi, kadın, erkek, hür ve köle her müslüman bir sa' (2.176 gr.) hurma veya bir sa' arpa olarak takdir etti. Buharî, Zekât, 24/70; Müslim, Zekât, 12/12.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Fitrenin Miktarı
777-) Ebû Saîd el-Hudrî anlatıyor: Biz fitreyi bir sâ' yemek, bir sa' arpa, bir sa' hurma, bir sa' keş (keş peyniri, kuru yoğurt) veya bir sa' kuru üzümden verirdik. Bu sa', Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) tesbit ettiği ölçü idi. Buharî, Zekât, 24/73; Müslim, Zekât, 12/17.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Fitrenin Miktarı
778-) Nafî'den: Abdullah b. Ömer fitresini hurmadan başka bir şeyle vermezdi, yalnız bir defasında arpadan verdi. Buharî, Zekât, 24777.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Fitrenin Miktarı
779-) İmâm-ı Mâlik şöyle demiştir; Zıhar hariç bütün keffaretler, fitre ve öşür, müdd-i Nebi ile küçük müdle (bir müd, yarım kg.dır) ölçülür. Zıhar keffareti ise, en büyük müd olan Hişam müddü ile ölçülür.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Fitrenin Miktarı
780-) Nafi'den: Abdullah b. Ömer, bayramdan iki üç gün önce fitreyi toplayan kimseye fitresini gönderirdi.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Fitrenin Ödenme Zamanı
781-) İmâm-ı Mâlik'den: Benim gördüğüme göre, bayram günü şafak atınca, namazdan önce fitrenin verilmesini âlimler iyi görürlerdi. Buharî, Zekât, 24/76 (İbn Ömer'den merfu olarak); Müslim, Zekât, 12/2223

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Fitrenin Ödenme Zamanı
782-) İmâm-ı Mâlik der ki: İnşaallah fitreyi verme süresi bayram günü namazdan önce ve sonra devam eder. Şeybanî, 344

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Fitrenin Ödenme Zamanı
783-) İmâm-ı Mâlik'ten: Kişinin kölesinin kölesi, işçisi, karısının kölesi için fitre vermesi gerekmez. Yalnız bunlardan kendisine hizmet edenler varsa ve mutlaka kendisine lâzım iseler, o zaman bunların da fitresini verir. İster ticaret maksadıyla alınsın, ister başka maksatla alınsın müslüman olmayan köleye müslüman olmadıkça fitre düşmez.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Zekât Kitabı
Konu: Fitre Yükümlüsü Olmayanlar
784-) Abdullah b. Ömer'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sözü Ramazana getirerek: «Hilâli görmeden oruca başlamayın, yine hilâli görmeden bayram yapmayın. Şayet hava bulutlu olursa ayı otuz güne tamamlayın.» buyurdu. Buhârî, Savm, 30/11; Müslim, Sıyâm, 13/3. Ayrıca bkz. Şeybanî, 346,

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Oruç Kitabı
Konu: Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi [1]
785-) Abdullah b. Ömer'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Ay yirmi dokuz çekebilir, hilâli görmeden oruca başlamayın, hilâli görmeden bayram da yapmayın. Şayet Ramazanın son günü hava bulutlu olursa ayı otuz güne tamamlayın.» Buhârî, Savm, 30/11; Müslim, Siyam, 13/9. «İHTİLAF-I METALİ»a itibar eden, fıkhı görüş açısından konuya bakıldığı zaman, bu konudaki ayrılığı tabiî karşılamak mümkündür. Ancak, hemen ifade etmeliyiz ki, bugün bu konuda görülen ayrılık, «İHTİLAF-I METALİ»a itibar etmekten meydana gelmemektedir. Hilâlin tesbitinde uygulanan farklı metotların meydana getirdiği bir ayrılıktır. Ancak, kabule mecburuz ki, «İHTİLAF-I METALİ»a itibardan dolayı meydana gelmiş de olsa, günümüz müslumanlarının ayrılığa tahammülü yoktur. Çünkü, biraz önce de belirttiğimiz gibi, dünyamız küçülmüş, mesafeler kısalmıştır. Çok seri haberleşme ve ulaşım imkânları sayesinde, dünyanın herhangi bir noktasında meydana gelen bir olay, bu noktaya en uzak köşesinde bile, anında duyulabilmektedir. Bir İslâm Ülkesinde bayram yapılırken, bir başka İslâm Ülkesinde oruca devam edilmesi, «İHTİLAF-I METALİ»a itibar eden fikhî görüşe dayanılmış da olsa, müslüman toplumları izahı mümkün olmayan bir sonuçla karşı karşıya getirmektedir. Aslında, çok iyi bildiğimiz gibi; Hanefî, Maliki ve Hanbelî Mezheplerinin cumhur-ı fukahası «İHTİLAF-I METALλa itibar edilmemesi, hilâlin bir yerde sübutu halinde bütün İslâm Dünyasının bu sübuta göre amel etmesi görüşündedir. Şafiî mezhebinde de aynı görüşü benimseyen fakihler vardır. O halde, bu ayrılığı ortadan kaldırmak hepimiz için önemli bir görev olmaktadır. konuda özellikle Avrupa ülkelerinde çalışan ve değişik İslâm Ülkelerine mensup bulunan müslümanlar, daha güç durumdadır. Bunların bir kısmı, kendi ülkelerine uymakta, diğer bir kısmı, başka ülkelerin ilânına itibar etmekte, böylece aynı şehirde yaşayan, aynı dine, hatta aynı millete mensup olan müslümanlar, ayrı günlerde oruca başlamakta ve bayram yapmaktadır. Bunlar içinde kırıcı ithamlarda bulunanlar ve farkında olmadan fitneye yol açanlar da pek çoktur. Bu halin onları, gayr-ı müslimler karşısında güç bir duruma sokmuş olması da ayrı bir gerçek ve ayrı bir acıdır. ülkelerde çalışan müslüman işçisi, kendisine müslüman olmayanlar tarafından sorulan «Siz hepiniz aynı dinin mensupları değil misiniz? Niçin aynı günde bayram yapmıyorsunuz?» sorusuyla karşı karşıya gelmekten kurtarılmalıdır. Bu konuda en yakın geçmişteki, Ramazan, Şevval ve Zilhicce hilâllerinin tesbitini örnek olarak ele almak istiyorum. malûmları olduğu üzere, 1398 H. -1978 M. yılı Ramazan orucuna bazı İslâm Ülkelerinde (Meselâ: Türkiye, Afganistan, Fas ve Nijerya'da) 6 Ağustos 1978 Pazar günü başlanmışken, diğer bazıları (meselâ: Mısır, Suudî Arabistan, Lübnan, Suriye gibi ülkelerde) oruca 5 Ağustos Cumartesi günü girilmiştir. İslâm Ülkelerinin büyük çoğunluğu 5 veya 6 Ağustos günlerinde bölünerek oruca başlarken, 4 ve 7 Ağustos günleri Ramazan'a giren ülkeler de vardır. Büyükelçiliklerden aldığımız bilgiler bizi yanıltıcı nitelikte değilse, Irak ve Kuveyt'deki müslümalar, 4 Ağustosta oruca niyyet etmişler, Pakistan'daki müslüman kardeşlerimiz ise, oruç tutmağa 7 Ağustos günü başlamışlardır. «İHTİLAF-I METALλa itibar eden fıkhî görüş savunulsa bile, bu tablo karşısında İslâm Dünyasının hazin durumunu görmemek mümkün değildir. 1398 H. /1978 M. yılı Şevval hilâline gelince: hazin sonuç, bu hilâlin ilanı konusunda da ortaya çıkmıştır. Şöyle ki: Bazı ülkelerde 2 Eylül akşamı Şevval hilâli görülmüş gibi, 3 Eylülde bayram yapılmış, diğer bazı ülkelerde ise, aynı gün oruca devam edilerek, bayrama bir gün sonra (4 Eylülde) girilmiştir. Kesin tesbitlerimiz olmamakla beraber, Ramazan'a girişlerine bakarak, bazı ülkelerde de 2 ve 5 Eylül günlerinde bayram yapıldığım söylemek mümkündür. Yine bu yıl, Zilhicce hilalinin tesbitinde ve kurban bayramının ilânında karşılaşılan sonuç, Ramazan ve Şevval hilâllerinin durumundan farklı olmamıştır. Bazı İslâm ülkelerinde 31 Ekim akşamı Zilhicce hilâli görülmüş gibi 1 Kasım tarihi 1 Zilhicce olarak ilân edilirken, diğer bazılarında 2 Kasım günü 1 Zilhicce olarak kabul ve ilân edilmiştir. kanaatimiz olur ki, bu ayrılık, «İHTİLAF-I METALİ»'dan doğan bir ayrılık değildir. Bu ülkelerde hilâl gözlenmesi ve tesbitinin yol açtığı bir ayrılık da değildir. Şu veya bu ülkelerin hilâli bizzat gözleyerek ve sadece bu gözlem olarak ilân ettiklerini, diğerlerinin ise, bunu yapmadıkları için yanlış yolda olduklarını iddia etmek de imkânsızdır. İhtilâfın temelinde, İslâm ülkelerinde uygulanan farklı metotlar yatmaktadır.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Oruç Kitabı
Konu: Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi [1]
786-) Abdullah b. Abbas'tan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sözü Ramazana getirerek şöyle buyurdu: « Hilali görmedikçe oruca başlamayın, yine hilâli görmedikçe orucu bırakmayın. Şayet son günü hava bulutlu olursa ayı otuz güne tamamlayın.» Bu hadis, Munkatı'dır, Ebu Davud (Savm, 14/7) mevsûl olarak Rivâyet eder. Ayrıca bkz. Tirmizî, Savm, 6/5;Nesaî, Siyam, 22/13. konusu bu bildiride yer alan bazı kararlar uygulanmış ve olumlu sonuçlar alınmışsa da, özellikle Ramazan’ın başlangıcıyla ilgili noktada, halâ bazı farklı uygulamalar ortaya çıkmakladır. Bu farklı uygulamaların en önemli sebebi, ilmî olmaktan çok siyasîdir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Oruç Kitabı
Konu: Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi [1]
787-) İmâm-ı Mâlik'den: Duyduğuma göre Osman b. Affan zamanında sabahtan hilâl görünmüş, fakat Hazret-i Osman orucunu bozmayarak akşama, güneş batıncaya kadar oruca devam etmiştir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Oruç Kitabı
Konu: Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi [1]
788-) Yahya'nın belirttiğine göre İmâm-ı Mâlik, Ramazan hilâlini gören kişi hakkında şöyle demiştir: hilalini sadece kendisi gören kimse oruca başlar. Onun, o günün Ramazan ayına ait bir gün olduğunu bile bile oruç tutmaması uygun olmaz.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Oruç Kitabı
Konu: Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi [1]
789-) Şevval hilalini sadece kendisi gören kimse orucunu bozmasın. Çünkü ona inanmayanlar onu itham ederler. Kendileri hilâli gördüklerinde «biz hilâli gördük!» derler. Kim gündüzden Şevval hilâlini görürse orucunu bozmasın. O gün akşama kadar oruca devam etsin. Çünkü gördüğü hilâl ertesi günün hilâlidir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Oruç Kitabı
Konu: Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi [1]
790-) Yahya'dan, İmâm-ı Mâlik şöyle demiştir: bayram günü Ramazan sanarak oruç tutsa, kendilerine güvenilir biri de gelse bir gün önce hilâlin göründüğünü söylese, o gün de orucun otuz biri tamamlanacak olsa, o gün hemen hangi saatte olursa olsun oruçlarını bozarlar. Gelen adam zevalden sonra gelmişse bayram namazını da kılmazlar.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Oruç Kitabı
Konu: Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi [1]
791-) Abdullah b. Ömer'den: Şafaktan önce kalkıp oruca niyetlenmeyenin o günkü orucu oruç değildir. Hanefi Mezhebine göre, zevale kadar, bir şey yenilmemişse, oruca niyet edilebilir.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Oruç Kitabı
Konu: Şafaktan Önce Oruca Niyetlenmek
792-) İbn Şihab'dan: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hanımları Hazret-i Aişe ile Hazret-i Hafsa'dan bu mealde birer Rivâyet vardır. Ebu Davud, Savra, 14/71; Tirmizî, Savm, 6/33; Nesaî, Sıyâm, 22/68. Ayrıca bkz. Şeybanî, 372.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Oruç Kitabı
Konu: Şafaktan Önce Oruca Niyetlenmek
793-) Kehl b. Sa'd es-Saidi'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Müslümanlar iftarda acele ettikleri sürece hayırda daim olurlar.» Buhârî, Savm, 30/45; Müslim, Siyam, 13/9

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Oruç Kitabı
Konu: İftarda Acele Edilmesi
794-) Said b. Müseyyeb'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur; «Müslümanlar: iftarda acele ettikleri sürece hayırda daim olurlar.» İbn Abdilber der ki: "Bu hadisin mürsel oluşunda, Malik'ten ihtilaf yoktur." Ayrıca bkz. Şeybani, 364.

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Oruç Kitabı
Konu: İftarda Acele Edilmesi
795-) Humeyd b. Abdurrahman'dan: Ömer b. Hattab ve Osman b. Aftan, akşam namazlarını kılar, namazdan sonra hava kararınca Ramazan oruçlarını açarlardı. Şeybanî, 365

Kaynak: İmam Malik Muvatta, Oruç Kitabı
Konu: İftarda Acele Edilmesi