Sünen-i İbn Mâce Hadis Kitabı
3096-)
- “... El-Berâ bin Âzib (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir : (sallallahü aleyhi ve sellem) ve Ashâbı başımızda (hac yolculuğuna) çıktılar. Biz (sahâbilerin çoğu) hac niyetiyle ihrama girdik. Sonra Mekke'ye vardığımız zaman Resül-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (bize) : haccınızı umre'ye çeviriniz,) buyurdu. Sahâbiler: Yâ Resûlallah! Biz hac niyetiyle ihrama girdik. Haccımızı umre'ye nasıl çevirelim, dediler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : emrettiğim şeye bakınız, (onu) yapınız,) buyurdu. Sahâbiler: İhramdan çıkmaya yanaşmadılar. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (bu duruma) hiddetlenip gitti. Sonra Âişe (radıyallahü anhâ)'nın yanına öfkeli olarak girdi. Âişe (radıyallahü anhâ) : Resûlallah)! Kim seni hiddetlendirdi? Allah o kimsenin cezasını versin, dedi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : bir şeyi emredip de bana uyulmadığı halde nasıl hiddetlenmeyeyim?) diye cevab verdi. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Haccı Feshetmek Yâni Umreye Çevirmek
3097-)
- “... Esma bint-i Ebî Bekir (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir : Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beraberinde ihrâmlı olarak (Hac yolculuğuna) çıktık. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) : kurbanlık olanlar ihrâmlı kalsınlar ve beraberinde kurbanlık olmayanlar (tavaf ve sa'y'den sonra) ihramdan çıksınlar,) buyurdu. Esma demiştir ki: beraberimde kurbanlık yoktu. Bu nedenle ben ihramdan çıktım. (Kocam) Zübeyr'in beraberinde kurbanlık vardı, o ihramdan çıkmadı. Sonra ben (ziyaret) elbisemi giyip Zübeyr'in yanına varıp oturdum. Zübeyr: kalk, benden uzak dur, dedi. Ben de : Senin üstüne atılacağımdan mı korkuyorsun, dedim. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Haccı Feshetmek Yâni Umreye Çevirmek
3098-)
- “... Bilâl bin el-Haris (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: (Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'e) : Yâ Resûlallah! Haccın umre'ye çevirilmesi hükmü (Veda haccı yolculuğuna katılan) bizlere mi mahsustur? yoksa bütün insanlara umumî midir? Bunu bize bildir, dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : (Bu hüküm umûmî değil, bize (yani Veda haccı yolculuğuna katılanlara) mahsustur,) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Haccın Umreye Çevîrilmesi Veda Haccına Katılan Sahâbîlere Mahsustu, Diyenlere Ait Hadîsler
3099-)
- “... Ebû Zerr(-i Gıfârî) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: umre'ye çevirilmesi hükmü Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (beraberinde Veda haccı yolculuğunda bulunan) sahabilerine mahsustu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Haccın Umreye Çevîrilmesi Veda Haccına Katılan Sahâbîlere Mahsustu, Diyenlere Ait Hadîsler
3171-)
- “... Amr bin el-Ahvas (el-Çeşmî) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Veda haccında (Minâ'da) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) 'den şunu işittim : insanlar! Dikkat ediniz! Hangi gün en mukaddes gündür?) Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bu buyruğu üç kez tekrarladı. Sahâbîler (radıyallahü anhüm) : mukaddes gün Hacc-ı Ekber (yani Kurban bayramının ilk) günüdür, dediler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : bu beldeniz (Mekke) de, bu (Zilhicce) ayınızda bu (bayram) gününüz nasıl mukaddes bir gün ise şüphesiz kanlarınız (yani canlarınız) , mallarınız ve ırzlarınız kendi aranızda (her yerde ve her zaman) öyle mukaddestir. Dikkat ediniz! Hiç bir suçlu kendi nefsinden başka kimse aleyhine suç işlemez (Yani onun suçundan dolayı başkası cezalandırılmaz). Evlâd babasının suçundan dolayı cezalandırılmaz. Baba da evlâdının suçundan dolayı muahaza edilmez. olunuz ki, şeytan bu beldeniz (Mekke) de (Allah'tan başkasına ibâdet edilmekle) kendisine itâat edilmekten kesinlikle ebedî surette ümidini yitirmiştir. Lâkin küçümsediğiniz bâzı işlerinizde ona uymak işi vuku bulacak, bu da onu memnun edecektir. insanlar)! Bilmiş olunuz ki, Câhiliyet devrinden kalma kan gütme dâvalarının hepsi iptal edilmiştir. Anılan kan dâvalarından ilga ettiğim ilk kan dâvası Abdulmuttalib'in oğlu el Hâris'in kan davasıdır. (El-Hâris, Beni Leys kabilesinde çocuğu için süt anasını arıyordu. Hüzeyl kabilesi onu öldürmüştü). insanlar)! Bilmiş olun ki Câhiliyet devrinden kalma faizin her nevi iptal edilmiştir. Mallarınızın sermayesi sizin hakkınızdır. Zulüm etmeyiniz ve zulmolunmayınız,) buyurdu. Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan sonra üç kez: ediniz! Ey Ümmetim, Ben (Allah'ın emrini) tebliğ ettim mi?,) diye sordu. Sahâbîler (radıyallahü anhüm) : diye cevab verdiler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : şâhid ol, Allahım şâhid ol, Allahım şâhid ol, dedi.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Kurban Bayramının İlk Günü Minada Hutbe Okumak
3172-)
- “... Cübeyr bin Mut'im (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) Minâ’nın el-Hayf (denilen dere kenarın) da ayağa kalkarak şöyle buyurdu: benim sözümü işitip de (başkasına) tebliğ eden adamın yüzünü ağartsın. Çünkü fıkıh (kaynağı olan hadisleri) ezberleyen nice adamlar fıkıhçı değiller ve fıkıhçı olan nice (hadis) hafızları kendilerinden daha kuvvetli fıkıhçılara (hadisleri) iletebilirler. Üç meziyyet vardır ki müslüman bir kişi onlara sahip olduğu sürece kalbi, kin, hıyanet ve husûmet beslemez: Ameli, tam bir ihlâsla sırf Allah rızâsı için işlemek, müslümanların başındaki yöneticilere hayır dilemek ve müslümanların cemaatından ayrılmamak. Çünkü müslüman cemaatının daveti, arkalarındakileri de kaplar.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Kurban Bayramının İlk Günü Minada Hutbe Okumak
3173-)
- “... Abdullah bin Mes'ud (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: (sallallahü aleyhi ve sellem) Arafat'ta muhadrama (yani kulakları kesik gibi küçücük olan) devesi üstünde olduğu halde şöyle buyurdu, demiştir: sahâbilerim!) Bu gün hangi gündür, bu ay hangi aydır ve bu belde hangi şehirdir biliyor musunuz?) diye sordu. Sahâbîler (radıyallahü anhüm) : belde mukaddes bir şehirdir, bu ay mukaddes bir aydır ve bu gün mukaddes bir gündür, diye cevab verdiler. (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : olunuz ki bu şehriniz (Mekke) de, bu (Arefe) gününüzde, bu (Zilhicce) ayınız nasıl mukaddes ise, mallarınız ve canlarınız da şüphesiz size haram ve mukaddestir.) İyi biliniz ki: Ben Kevser havuzu başında öncünüzüm (yani orada muhtaç olduğunuz şeylerin önceden hazırlayıcısıyım) ve diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla övünürüm. Artık (çok günahlar işlemekle) siz benim yüzümü karartmayınız (yani beni Allah'a karşı mahcub etmeyiniz). olunuz ki: Ve ben (kıyamet günü) bâzı insanları kurtaracağım. Bâzı insanlar da benden kurtarılacak (yani zebaniler onları) götürecekleridir. Ben: Yâ Rabbi! Arkadaşcıklarım (ne olacaklar?) diyeceğim. Allah şöyle buyuracak: sonra onların neler ihdas ettiklerini bilmiyorsun.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Kurban Bayramının İlk Günü Minada Hutbe Okumak
3174-)
- “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre : (sallallahü aleyhi ve sellem) Veda haccında bayramın ilk günü cemreler arasında durdu. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (beraberinde bulunanlara hitaben) : (Bu gün hangi gündür?) diye sordu. Sahâbiler (radıyallahü anhüm) : Nahr (Kurban bayramı) günüdür, dediler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) : (Peki bu şehir hangi şehirdir?) diye sordu. Sahâbîler (radıyallahü anhüm) : Bu şehir, Mukaddes beldetullah (Mekke) dir, dediler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : (Peki bu ay hangi aydır?) buyurdu. Sahâbiler (radıyallahü anhüm) : Bu ay, Allah'ın mukaddes ayıdır, diye cevab verdiler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) : (Bu gün, hacc-ı Ekber günüdür. Bu ayda, bu günde bu beldeniz nasıl mukaddes ise, canlarınız, mallarınız ve ırzlarınız da size mukaddestir,) buyurdu. Sonra. (Allah'ın emrini) tebliğ ettim mi?) buyurdu, Sahâbîler: Evet, diye cevab verdiler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) : şâhid ol,) demeye başladı. Daha sonra halka veda etti. Bu nedenle sahâbîler; Bu hac. Veda haccıdır, dediler. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Kurban Bayramının İlk Günü Minada Hutbe Okumak
3175-)
- “... Âişe ve İbn-i Abbâs (radıyallahü anhüm)'den rivâyet edildiğine göre: (sallallahü aleyhi ve sellem) ziyaret tavafını (bayramın birinci gününü ikinci gününe bağlayan) geceye tehir etmiştir. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Kabeyi Ziyaret Tavafı
3176-)
- “... Abdullah bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre: (sallallahü aleyhi ve sellem) ifaza (yani ziyaret) tavafının yedi şavtında (turunda) remel etmemiş (yani hızlı ve çalımlı yürümemiş) tir. Atâ demiş ki ifâza tavafında remel (yani hızlı ve çalımlı yürümek) yoktur. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Kabeyi Ziyaret Tavafı
3177-)
- “... Muhammed bin Abdirrahman bin Ebî Bekir (radıyallahü anhüm)’den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: (bir defa) İbn-i Abbâs (radıyallahü anhüma)'nın yanında oturuyordum. Bir adam onun yanına geldi. İbn-i Abbâs (radıyallahü anhüma), adama: Nereden geldin? diye sordu. Adam: Zemzem'den (geliyorum), dedi. İbn-i Abbâs (radıyallahü anhüma) ona: Zemzemden lâyıkıyla içtin (mi?), dedi. Adam: Bu nasıl olur?, diye sordu. İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ): Zemzem'den su içmek istediğin zaman kıbleye doğru dur, Allah'ın ismini an, Zemzem suyunu içerken üç defa nefes al ve ondan kana kana iç. Zemzem suyunu böylece içtikten sonra Allah (Azze ve Celle)'ye hamdet. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki : münafıklar arasındaki alâmeti farika onların Zemzem'den kana kana içememeleridir.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Zemzem Suyun Dan İçmek
3178-)
- “... Câbir bin Abdillah (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den şu hadîsi işitmiştir. suyu ne maksadla içilirse onun için (yararlı) dır.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Zemzem Suyun Dan İçmek
3179-)
- “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem), (Mekke'nin) fetih günü, beraberinde Bilal (bin Rabâh) ve Osman bin Şeybe olduğu halde Ka'be'ye girdi ve kapıyı içerden kilitlediler. Sonra Ka'be'den çıktıkları zaman, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ka'be'nin neresinde namaz kıldığını Bilâl'a sordum. Bilal, O'nun Ka'be'ye girdiğinde sağında kalan iki direk arasında ve yüzüne karşı gelen duvara doğru namaz kıldığını bana haber verdi. ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kaç rekât namaz kıldığını Bilâl'a sormamış olmaklığımdan dolayı kendi nefsimi kınadım. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Kabeye Girmek
3180-)
- “... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; Şöyle demiştir : (sallallahü aleyhi ve sellem) benim yanımdan sevinçli olarak çıkıp gitti. Bir süre sonra üzgün olarak yanıma döndü. Ben: Resûlallah! Sen sevinçli olarak yanımdan çıktın ve üzgün olarak döndün? dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu : Ka'be'ye girdim. Ama keşki girmeseydim. Çünkü (girmekliğimle) ümmetime güçlük çıkarmış olduğumdan korkarım. )
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Kabeye Girmek
3181-)
- “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre : bin Abdilmuttalib (radıyallahü anh), sikâye (hacıları Zemzem suyundan suvarmak) hizmeti için Minâ günlerinde geceleri Mekke'de geçirmek üzere Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den izin istedi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona izin verdi.
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Minâ Gecelerinde Mekkede Gecelemek Bâbı
3182-)
- “... İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) hiç kimseye (Minâ gecelerinde) geceyi Mekke'de geçirmek ruhsatını (yani müsaadesini) vermedi. Yalnız (Abdulmuttalib oğlu) Abbâs'a sikaye hizmetinden dolayı müsaade etti. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Minâ Gecelerinde Mekkede Gecelemek Bâbı
3183-)
- “... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan: Şöyle demiştir: dönüşte) el Ebtah (deresin) de konaklamak sünnet değildir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Medine yoluna) çıkması sırf kolay olsun diye orada konakladı.
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Minânın Son Günü Mekkeye Dönüşte El-muhassab Deresinde Konaklamak
3184-)
- “... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; Şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) Minâ'dan döndüğü günü ertesi güne bağlayan gecenin sonunda Bathâ'dan (Medine'ye) hareket etti. " ". . . İbn-i Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan: Şöyle demiştir : (sallallahü aleyhi ve sellem) ve (O'ndan sonra halîfe olan) Ebû Bekir, Ömer ve Osman (radıyallahü anhüm) (Minâ'dan dönüşlerinde) el Ebtah (deresin) de konaklıyorlardı. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Minânın Son Günü Mekkeye Dönüşte El-muhassab Deresinde Konaklamak
3186-)
- “... İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir: (Hac için Mekke'ye gelen) halk (farz tavaftan ve Minâ günlerinden sonra) etrafa dağıtıyorlardı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : hiç kimse Ka'be'yi son kez tavaf etmedikçe (Mekke'den) çıkmasın) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Veda Tavafı
3187-)
- “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), adamın son görevi Ka'be'yi tavaf (ı Veda) olmadıkça (Mekke'den) çıkmasını yasaklamıştır. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Veda Tavafı
3188-)
- “... Âişe (radıyallahü anhâ)’dan; Şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcelerinden) Safiyye bint-i Huyey ifâda (yani haccın farz olan) tavafı ettikten sonra hayız (yani aybaşı âdeti) gördü. Âişe demiştir ki: Ben bu durumu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anlattım. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : (ifâda tavafını âdet görünceye kadar geciktirmekle) bizim (Medine'ye) hareket etmemizi engelleyici mi?) buyurdu. Ben: ifâda tavafı etti ve ondan sonra âdet gördü, dedim. Resül-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : halde Safiyye çıksın (yani veda tavafını beklemeden Medine'ye hareket edebilir. ) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Ay Başı Âdeti Gören Kadın Veda Tavafı Etmeden Mekkeden Çıkabilir
3189-)
- “... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; Şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) Safiyye (bint-i Huyey)’den söz etti (yani durumunu sordu). Biz de onun ay başı âdeti hâline girdiğini söyledik. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : olan kavmine) uğursuzluk getiren kadın! Ben onu ancak yola çıkmamızı engelleyici sanırım (Yani galiba onun yüzünden Medine'ye hareketimiz gecikecek), buyurdu. Bunun üzerine ben: Resûlallah! Safiyye Kurban bayramının ilk günü ifâda tavafı etti, dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : zaman (Medine'ye hareket etmemize) engel yok. Ona söyleyin yollansın. ) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Ay Başı Âdeti Gören Kadın Veda Tavafı Etmeden Mekkeden Çıkabilir
3190-)
- “... Ca'fer bin Muhammed'in babası (Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebî Tâlib) (radıyallahü anhüm)’den; Şöyle demiştir: Câbir bin Abdillah (radıyallahü anhümâ)'nın yanına girdik. Yanına vardığımız zaman girenlerin kimler olduğunu (bir bir) sordu. Nihayet sıra bana gelince : Muhammed bin Ali bin Hüseyin'im, dedim. Bunun üzerine elini başıma uzatarak (gömleğimin yakasındaki) üst düğmemi çözdü. Sonra alt düğmemi de çözdü. Daha sonra avucunu iki mememin arasına (göğsümün üstüne) koydu. Ben o zaman genç bir çocuktum. (Bana) : geldin. Dilediğini sor, dedi. Ben de ona (Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in haccının keyfiyetini) sordum. Kendisi âmâ idi. O sırada namaz vakti geldi. Bunun üzerine bir dokumaya bürünerek (namaza) kalktı. Sarındığı dokuma küçük olduğu için omuzlarına koydukça iki tarafı kendisine doğru geriye dönüyordu. Cübbesi de yanıbaşında askı üstünde (duruyor) idi. Bize namaz kıldırdı. Namazdan sonra ben (kendisine) : Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hac edişini anlat, dedim. Bunun üzerine eliyle dokuz sayısına işaret ederek dedi ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) hac etmeden (Medine'de) dokuz yıl durdu. Sonra onuncu yıl Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hacedeceğini halka ilân edilmesini emretti. Bunun üzerine Medine'ye çok insan geldi. Hepsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e uymak (yani O'nunla beraber hac etmek) ve O'nun yaptığının mislini yapmak istiyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Medine'den yola) çıktı. Biz de O'nunla beraber çıktık. Zü’l-Huleyfe'ye vardık. Esma bint-i Umeys (orada) Muhammed bin Ebi Bekr'i doğurdu ve: Ben ne yapacağım? diye Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e haber gönderdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (ona) : kanın akmasını engelleyici bir bez sarın ve ihrama gir) buyurdu. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zü’l-Huleyfe mescidinde namaz kıldı. Sonra Kasvâ (denilen deve) ye bindi. Nihayet devesi O'nu Beydâ (denilen mevki) ye çıkarınca (Câbir demiştir ki) O'nun önünde gözümün görebildiği kadar binekli ve yayaya baktım, O'nun sağında da o kadar insan vardı. Solunda da o miktarda insan bulunurdu ve bir o kadar da arkasında vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de aramızda bulunuyordu. Kur'ân (âyetleri) O'na iniyor, mânâlarını da o biliyordu. Artık O, ne yapıyorsa biz de ayni şeyi yapıyorduk. Resûl-i Ekrem, tevhîd'i, (yani Allah'ın birliğini ihtiva eden şu lebbeyk duasını yüksek sesle okudu) : dâvetine çokça icabet ettim. Senin dâvetine mükerrer icabet ettim. Senin ortağın yoktur. Senin dâvetine tekrar icabet ettim. Şüphesiz, hamd ve nimet senindir mülk de senindir. Hiç bir ortağın yoktur. " ise hâlen yüksek sesle okudukları lebbeyk duasını yüksek sesle okudular. (Yani Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in lebbeyk duasına ilâve yaptılar. ) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de onların okuduklarından bir şeyi reddetmedi (yani niçin bu ilâveyi yapıyorsunuz demedi). Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi telbiyesine devam etti. Câbir demiştir ki: Biz hactan başka bir şeye niyet etmiyorduk. Biz umreyi bilmiyorduk (Yani hac ile umrenin birlikte yapılabileceğini veya hac mevsiminde umre yapılabileceğini bilmiyorduk). Nihayet biz O'nunla beraber Ka'be'ye vardığımız zaman rüknü (yani Hacer-i Esved'i) istilâm etti ve Üç tur hızlı, dört tur da normal yürüyüşle tavaf etti. Sonra İbrahim (Aleyhisselâm)'in makamına gidip (Ve İbrahim'in makamından namaz yeri edininiz. ) Bakara, 135 âyetini okudu. Sonra Makamı, kendisiyle Kabe araına aldı (ve makamın arkasında durup iki rekât namaz kıldı). (Râvî Ca'fer demiştir ki:) Babam diyordu ki: O, bu iki rek'at (tavaf namazın) da (Fâtiha'dan sonra) Kâfirûn ve ve İhlas sûrelerini okurdu. (Ben babamın bunu ancak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den merfû olarak rivâyet ettiğini bilirim. ) —Yani anılan sûreleri okuyan Câbir değil, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) olduğu rivâyet olunmuştur— (Câbir rivâyetine devamla şöyle demiştir:) Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ka'be'ye dönerek rüknü (yani Hacer-i Esved'i) istilâm etti. Sonra (Safa) kapı (sın) dan Safâ'ya çıktı. Nihayet Safâ'ya yaklaşınca; "Şüphesiz Safâ ile Merve Allah'ın (menâsik) alâmetlerindendir" âyetini okudu ve: başladığı (Safa tepesi) nden (sa'y'e) başlarız, buyurarak Safâ'dan (sa'y'e) başladı, Ka'be'yi görünceye kadar Safa tepesinin üstüne çıktı. Sonra tekbîr alarak, tehlil ve hamd eyledi ve; başka (ibâdete lâyık) hiç bir ilâh yoktur. O, birdir. Ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd da O'nundur. Diriltir ve Öldürür. O, her şeye de kadirdir. Allah'tan başka (tapınmaya lâyık) hiç bir ilâh yoktur. O, birdir. Hiç bir ortağı yoktur. (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ine verdiği) vaadini yerine getirdi, kuluna zafer verdi ve yalnız başına düşman hiziblerini hezimete uğrattı" dedi. Bu arada duâ etti ve bu zikir ile duayı üç defa tekrarladı. Sonra Safa tepesinden inip Merve ye doğru yürüdü. İnişi bitip derenin ortasına varınca hızlı yürüdü. Ayakları dereden çıkınca Merve tepesine varıncaya kadar (yine) normal yürümeye devam etti. Safa üstünde yaptığını Merve Üstünde de yaptı. Tavaf (yani yedi tur sa'y'ı) Merve üstünde bitince : aylarında umre etmenin câizliğini şimdi bildiğim gibi başlangıçta bilseydim kurbanlığımı (Mekke'ye) sevketmezdim ve ihramına başladığım haccı umre'ye çevirirdim. Artık sizlerden (hac niyetiyle ihrama girip de) beraberinde kurbanlığı olmayanlar hemen ihramdan çıksın ve haccını umre'ye çevirsin,) buyurdu. Bunun üzerine herkes ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Yalnız Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile yanında kurbanlığı bulunanlar ihramdan çıkmadılar. Sonra Sürâka bin Mâlik bin Cü'şüm ayağa kalkarak: Resûlallah! Bu iş (yani hac aylarında umre etmek veya haccı umre'ye çevirmek), bu yılımıza mı mahsus, yoksa ebedî olarak devam edecek mi? diye sordu. Câbir demiştir ki: Bu soru üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir elinin parmaklarını diğer elinin parmaklarına kenetleyerek: şöylece (kenetlenen parmaklarım gibi) hacca dâhil olmuştur. Umre şöylece hacca dâhil olmuştur. Hayır (bu yıla mahsus değildir) . Bilâkis ebedî olarak devam edecektir,) buyurdu. demiştir ki: Ali (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in develerini (Yemen'den) getirdi. Fâtime (radıyallahü anhâ)'yi da ihramdan çıkanlar meyânında, boyalı elbise giymiş ve gözlerine sürme çekilmiş olarak buldu. Ali (radıyallahü anh) Fâtime'nin ihramdan çıkmasına karşı çıktı. Fâtime: çıkmamı babam bana emretti, dedi. Alî (radıyallahü anh) Irak'ta (halîfe) iken şöyle derdi : üzerine ben Fâtıme'yi bu yaptığı işten dolayı azarlatmak ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) 'den naklen anlattığı husus ile onun yaptığı işe karşı çıkmam meselesi hakkında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e fetva sormak üzere Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına gittim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : doğru söylemiş, doğru söylemiş. Sen hacca niyetlenirken ne dedin?) buyurdu. Ben: Resûl'ün (sallallahü aleyhi ve sellem) neye niyetlendiyse, ben de ona niyetlendim, cevâbını verdim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (bana) : beraberimde kurbanlığım var. (Yani bu nedenle ben ihramdan çıkamam) Sen (de) ihramdan çıkma,) buyurdu. demiştir ki: Alî (radıyallahü anh) in Yemen'den getirdiği kurbanlıklar ile Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Medine'den getirdiği kurbanlıkların toplamı yüz adetti. Sonra herkes ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Yalnız Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraberinde kurbanlığı olanlar ihramdan çıkmadılar. Sonra terviye (yani Zilhicce'nin sekizinci) günü olunca ve Minâ'ya doğru hareket edecekleri zaman (ihramdan çıkmış olanlar) hac niyetiyle ihrama girdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayvanına binerek (Minâ'ya) gitti. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (o günün) öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazları ile (ertesi günü) sabah namazını Minâ'da kıldı. Sonra güneş doğuncaya kadar biraz bekledi ve kendisi için (Arafat'a yakın olan) Nemire (denilen yer) de kıldan bir çadırın kurulmasını emretti. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Minâ'dan Nemire'ye) hareket etti. Kureyş kendilerinin câhiliyet devrinde yaptıkları gibi O'nun da Meş'ar-i Haram yanında veya Müzdelife(nin başka bir yerin) de vakfe edeceğinde (yani vakfe Arafat'a gitmiyeceğinde) şüphe etmiyorlardı. Halbuki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Kureyş'in kanaati hilâfına) Müzdelife'yi geçerek Arafat (in yakının) a vardı. Nemire'de kendisi için çadırı kurulmuş olarak buldu ve oraya indi. Nihayet güneş göğün ortasında batıya kayınca (yani öğle vakti girince), Kasvâ (denilen devesi) nin hazırlanmasını emretti. Bunun üzerine kasva'ya semer vuruldu. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) binip (Ürene denilen) derenin ortasına vardı. Orada halka bir hutbe okuyarak şöyle buyurdu: (Zilhicce) ayınızda, şu (Mekke) şehrinizde bu (Arefe) gününüz nasıl mukaddes ise (yani bu yer ve zamanda günah işlemek nasıl ağır biçimde haram ise) şüphesiz kanlarınız ve mallarınız da size haramdır (yani birbirinizin kanını akıtmanız ve haksız yere birbirinizin mâlını almanız her yerde ve her zaman şiddetle haramdır. ) Bilmiş olunuz ki câhiliyet devri işlerinden olan her şey bu iki ayağımın altına konulmuştur (yani bâtıldır, işlerliği yoktur). Câhiliyet devrine ait kanlar bâtıldır (yani ne kısası, ne diyeti ne de kefareti vardır). İptal ettiğim kan dâvası (amcam) el Hâris'in oğlu Rebia'nın kan davasıdır. (Maktul Benî Sa'd kabilesinde süt anadaydı, Hüzeyl kabîlesi onu öldürmüştü). —Sahih rivâyete göre öldürülen kişi Rebîanut oğlu İyâs'tı — Câhiliyet döneminin faizi de bâtıldır (yani buna ait işlem geçersizdir). İlk iptal ettiğim faiz bizim faizimiz, (yani amcam) Abbâs bin Abdulmuttalib'in faizidir. Çünkü faizin hepsi bâtıldır. Kadınlar hakkında Allah'tan korkunuz. Çünkü şüphesiz siz onları Allah'ın emâneti (yani iyi davranma ahdi) ile aldınız. Onların ırzlarını Allah'ın kelimesi (yani emri veya nikâh akdi) ile kendinize helâl kıldınız. Yaygılarınıza (yani evlerinize) hoşlanmadığınız kimselere ayak bastırmamaları şüphesiz sizin onlar üzerindeki hakkınızdır. Bunu yaparlarsa (yani mahremi olsun veya olmasın hoşlanmadığınız her hangi bir erkek veya kadının evinize girmesine izin verirlerse), onlara zarar vermeyecek biçimde dövünüz. Maruf bir şekilde (yani hâlinize göre veya normal biçimde) onların nafakasını ve giyeceğini vermek onların sizin üzerinizdeki hakkıdır. Size öyle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı sarılırsanız dalâlet'e gitmezsiniz (yani cennet yolundan sapmazsınız. Size bıraktığım şey) Allah'ın kitabıdır. Ben (kıyamet günü) size sorulacağım. Acaba ne diyeceksiniz?) Sahâbîler: şeyleri) tebliğ ettiğine, görevini hakkıyla îfa ettiğine ve (ümmete) nasîhatta bulunduğuna şehâdet ederiz, dediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) şehâdet parmağını semâya kaldırıp sonra halka doğru eğerek üç defa: şâhid ol, Allahım şâhid ol, Allahım şâhid ol,) dedi (Bu hutbeden) sonra Bilâl (radıyallahü anh), ezan okudu. Sonra ikâmet etti. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazını (iki rekât olarak) kıldırdı. Sonra Bilâl (tekrar) ikâmet etti. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ikindi namazını (da iki rekât olarak) kıldırdı. (Yani öğle ve ikindi farzlarını ard arda Cem-i Takdim şeklinde kıldırdı). Resûl-i Ekrem bu iki namaz arasında başka namaz kılmadı. Bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (devesine) binerek vakfe yerine (yani Rahmet dağının eteğine) geldi. Devesinin göğsünü kayalara çevirdi. Yayaların yolunu da karşısına aldı ve kıbleye döndü. Akşama kadar orada vakfeye durdu. Nihayet güneşin sarılığı biraz gitti ve güneş tamamen kayboluncaya kadar vakfeye devam etti. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Üsâme bin Zeyd'i terkisine alarak oradan (Müzdelife'ye) hareket etti. Resûl-i Ekrem kasvâ (denilen devesi) nin yularını o derece kasmıştıki neredeyse devenin başı semerin ön kısmındaki deriye değiyordu ve Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) sağ eliyle işaret ederek : insanlar, sükunetten ayrılmayın, sükûnetten ayrılmayın (yani acele etmeyin)) buyuruyordu. Kum tepeciklerinden birine geldikçe düzlüğe çıkıncaya kadar devesinin dizginini gevşetiyordu. Nihayet Müzdelife'ye vardı. Orada akşam ve yatsı namazlarını bir ezan ve iki ikâmetle kıldırdı. (Yani bu iki namazı Cem-i Tehir şeklinde kıldırdı) Ve bunlar arasında başka namaz kılmadı. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), fecir doğuncaya kadar uzandı. Fecir doğunca bir ezan ve bir ikâmetle sabah namazını kıldırdı. Sonra Kasvâ'ya binerek Meş'ari Harâm'a geldi. Bu dağın üstüne çıktı. Orada (kıbleye dönerek) Allah'a hamd etti, tekbîr aldı ve tevhîd'de bulundu (Yani el-Hamdu lillâh Vellahu Ekber ve Lâ ilahe illallah dedi). Ortalık iyice aydınlanıncaya kadar orada vakfe'ye devam etti. Sonra henüz güneş doğmamış iken oradan yola çıktı ve terkisine Fadl bin Abbâs'ı aldı. Fadl, güzel saçlı beyaz tenli ve yakışıklı bir zât idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yola çıkınca, yanından bir takım kadınlar koşarak geçtiler. Fadl onlara bakmaya başladı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), elini diğer taraftan (Fadl'ın yüzüne) koydu. Fadl da yüzünü o taraftan çevirip baktı. Nihayet Resül-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (Müzdelife ile Minâ arasında bulunan) Muhassir deresine vardı ve (devesini) biraz hızlandırdı. Sonra seni büyük cemre'ye çıkaran orta yola girdi ve nihayet ağacın yanındaki (büyük) cemre'ye vardı (buna Akabe cemresi de denilir). (O cemre'ye) fiske taşı gibi yedi aded çakıl attı. Her çakılı atarken tekbîr alıyordu (yani Allahü Ekber ( diyordu). Taşları derenin ortasından attı. Sonra mezbahaya döndü. 63 deveyi kendi eliyle boğazladı. Sonra (bıçağı) Alî'ye verdi. Ali de (O'nun emriyle) kalan deveyi boğazladı. Resül-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem), kurbanlıklarına Alî'yi ortak etti. Sonra, her deveden birer parça etin alınmasını emretti. Bunlar bir çömleğe konularak pişirildi. İkisi de develerin etinden yediler ve et suyundan içtiler. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (ifâda tavafı için Minâ’dan) Ka'be'ye indi. (Tavaftan sonra) öğle namazını Mekke'de kıldı. Daha sonra Zemzem (kuyusu) üzerinde halka suvarmakta olan Abdulmuttalib'in oğullarının yanına vardı ve (onlara) : su) çıkarınız Ey Muttalib oğulları. Su çıkarmanız hususunda halkın size izdiham vermesi korkusu olmasaydı ben de sizinle beraber su çıkarırdım (Yani su çıkarırsam halk bunu menâsikten sanarak izdiham vermekle işinizi engelleyebilir), buyurdu. Sonra onlar kendisine bir kova su sundular. O da bundan içti, "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Resûlullah Sallallahü Aleyhi Ye Sellem İn Haccının Beyânı
3191-)
- “... Biz üç nevi hac niyetiyle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in refakatinde yolculuğa çıktık. Bâzılarımız hac ve umreye beraber niyetlenerek ihrama girdi. Bir kısmımız yalnız hac ihramına girdi. Bâzılarımız da yalnız umre ihramına girdi. Hac ve umreyi beraber ifa etmek üzere ihrama girmiş olanlar hac menâsikini tamamlayıncaya kadar ihramdan çıkmadı. Yalnız hac niyetiyle ihrama girenler de hac menâsikini bitirinceye kadar ihramdan çıkmadı ve yalnız umre ihramına girenler, Ka'be'yi tavaf edip Safa ile Merve arasında sa'y ettikten sonra ilerde hac niyetiyle ihrama girmek üzere, umre'nin ihramından çıktılar. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Resûlullah Sallallahü Aleyhi Ye Sellem İn Haccının Beyânı
3192-)
- “... Süfyân(-ı Sevrî) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa hac etmiştir : İki hacc'ı hicret etmeden önce ve bir haccı hicret ettikten sonra Medine'den gitmek suretiyle ifa etmiştir. Hicretten sonra ettiği hac ile umre'yi birleştirmiştir (Yani Hacc-ı Kıran etmiştir). (Bu hac'ta) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in getirdiği kurbanlar ile Alî'nin (Yemen'den) getirdiği kurbanların toplamı yüz deveyi bulmuştur. Bu develerden birisi de burnunda gümüşten bir halka bulunan Ebû Cehl'in erkek devesi idi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (bunlardan) 63 tanesini kendi eliyle boğazlamış. Ali de kalanları boğazlamıştir. Bu hadîsi kim (sana) anlatmış? diye sorulmuş kendisi : babasından, babası da Câbir (radıyallahü anh) 'den rivâyet etmiştir. İbn-i Ebî Leylâ da el-Hakem'den, bu da Mıksem'den, Mıksem de İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet etmiştir."
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Resûlullah Sallallahü Aleyhi Ye Sellem İn Haccının Beyânı
3193-)
- “... Haccâc bin Amr el-Ensârî (radıyallahü anh)’den: Şöyle demişdir : Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle buyururken işittim : girdikten sonra) vücûdunun bir tarafı kırılan veya topallayan bir kimse ihramdan çıkabilir ve gelecek yıl haccetmekle mükelleftir. ) ... (Râvî) Ben bunu İbn-i Abbâs ve Ebû Hüreyre (radıyallahü anhüm)'e rivâyet ettim. Bunlar; Haccâc doğru söylemiştir, dediler.
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Muhsar Yâni İhrama Girdikten Sonra Arafatta Vakfe Etmekten Veya Farz Tavafı Etmekten Menedilen Kimse
3195-)
- “... Abdullah bin Râfi Mevlâ Ümmü Seleme (radıyallahü anha)’den; Şöyle demiştir: ihrâmlı kimsenin (farz menâsikini tamamlamaktan) men edilmesi meselesini Haccâc bin Amr (el-Ensâriy)e sordum. Bunun üzerine Haccâc şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: girdikten sonra) vücûdunun bir tarafı kırılan veya hastalanan ya da topallayan kimse ihramdan çıkabilir ve gelecek yıl haccetmekle mükellef olur.) ... (Râvî) İkrime demiştir ki: Ben bunu İbn-i Abbâs ve Ebû Hüreyre (radıyallahü anhüm)'e rivâyet ettim. Bunlar; Haccâc doğru söylemiştir, dediler. Abdürrezzak demiştir ki: Ben bu hadîsi Destevâi sahibi Hişâm'ın cüz'ünde (yani küçük kitabında) buldum ve Ma'mer'e götürdüm. Ma'mer bana okudu veya ben ona okudum. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Muhsar Yâni İhrama Girdikten Sonra Arafatta Vakfe Etmekten Veya Farz Tavafı Etmekten Menedilen Kimse
3197-)
- “... Abdullah bin Ma'kıl (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir : (Kûfe'de) Mescid'de Ka'b bin Ucre (radıyallahü anh)’ın yanına oturdum ve ona; “Oruçtan veya sadakadan veya kurbandan bir fidye — gerekir—” âyetini sordum. Ka'b dedi ki: âyet benim hakkımda indirildi. (Ben Hudeybiye'de umre'nin ihramında iken) başımdan bir elemim vardı. Bitler (başımdan) yüzüme dökülür vaziyette ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına götürüldüm. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (bana): şu gördüğüm vaziyete ulaştığını sanmıyordum. Bir koyun bulabilir misin?) diye sordu. Ben : diye cevab verdim. Bunun üzerine şu âyet indi: dedi ki: "Oruç üç gündür. Sadaka beher fakire yarım sa’ yiyecek vermek üzere altı fakiredir. Kurban da bir koyundur. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Muhsar Yâni Hac Veya Umrenin Farz Olan Menâsîkîni Yapmaktan Alakonulan Kimsen İn Fidyesi Yâni İhrâmlıya Yasak Bîr Şey İşlemesinin Cezası
3198-)
- “... Ka'b bin ücre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: bitler bana eziyet ettiği zaman Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem). başımı tıraş etmemi ve (fidye olarak) üç gün oruç tutmamı veya altı fakiri yedirmemi emretti ve O, kurban edeceğim hayvanın yanımda bulunmadığını biliyordu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Muhsar Yâni Hac Veya Umrenin Farz Olan Menâsîkîni Yapmaktan Alakonulan Kimsen İn Fidyesi Yâni İhrâmlıya Yasak Bîr Şey İşlemesinin Cezası
3199-)
- “... İbn-i Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan rivâyet edildiğine göre: (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu ve ihrâmlı iken hacamat olmuştur. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: İhrâmlı Kimsenin Hacamat Olması Bâbı
3200-)
- “... Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: (sallallahü aleyhi ve sellem) ihrâmlı iken yakalandığı bir ayak rahatsızlığı nedeniyle hacamat olmuştur. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: İhrâmlı Kimsenin Hacamat Olması Bâbı
3201-)
- “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre : (sallallahü aleyhi ve sellem) ihrâmlı iken başına kokusu güzelleştirilmemiş zeytin yağını sürerdi. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: İhrâmlının Sürünebileceği Yağ Hakkında Gelen Hadîs Bâbı
3202-)
- “... İbn-î Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan: Şöyle demiştir: haccında Arafat'ta) bir adam ihrâmlı iken devesi (onu yere düşürüp) boynunu kırdı (ve adam derhal öldü). Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) : su ve sidr ile yıkayınız ve iki ihramı içinde kefenleyiniz ne yüzüne ne de başına bez sarmayınız. Çünkü o. Kıyamet günü Lebbeyk duasını okuyarak diriltilecektir) buyurdu. ... Bu hadisin misli ..... senediyle de İbn-i Abbâs'tan bize rivâyet edilmiştir. Ancak bu senedde râvî; . . . . . . demiş ve Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'in güzel koku yaklaştırmayınız. Çünkü o. Kıyamet günü Lebbeyk, diyerek diriltilecektir) buyurduğunu söylemiştir. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: İhramda İken Ölen Erkek
3204-)
- “... Câbir (bin Abdillah) (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir : (sallallahü aleyhi ve sellem) ihrâmlının sırtlan avlanması (suçu) sebebiyle bir koç (cezasın) a hükmetti ve sırtlanı av hayvanlarından kıldı. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: İhrâmlının Av Avlamasının Cezası, Bâbı
3205-)
- “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : kişinin deve kuşu yumurtasını avlanması (suçu) sebebiyle o yumurta bedeli (fidyesi) vardır) buyurmuştur. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: İhrâmlının Av Avlamasının Cezası, Bâbı
3206-)
- “... Âişe (radıyallahü anhâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: olan beş nevi hayvan vardır ki hill (yani Harem-i Şerif dışın) da ve Harem'de öldürülür: Yılan, ebka (yani karnında veya sırtında beyazlık veya siyahlık bulunan) karga, fare. akûr (ısırıcı) köpek ve çaylak. ) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: İhrâmlı Kişinin Öldürülebildiği Hayvanların Beyânı
3207-)
- “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: yüzünde yürüyen hayvanlardan beş nevî vardır ki, ihrâmlı iken onları öldürene (veya buyurdu ki onlan öldürmekte) hiçbir günah yoktur: Akreb, karga, çaylakcık, fare ve kelb-i akûr (yani ısırıcı köpek veya yırtıcı hayvan). )
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: İhrâmlı Kişinin Öldürülebildiği Hayvanların Beyânı
3208-)
- “... Ebû Saîd-i Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ; kimse, yılanı, akrebi, saldırgan yırtıcı hayvanı, kelb-i akûr'u ve fâsıkcık fareyi öldürür) buyurmuştur. Saîd-i Hudri'ye, Fareye niçin füveysika (fâsıkcık) denilmiş, diye soruldu. Ebû Saîd: (bir gece) fare evi yakmak üzere yağlı, yanık bir paçavrayı tutup sürüklerken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunun için uykudan uyandı, diye cevab verdi. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: İhrâmlı Kişinin Öldürülebildiği Hayvanların Beyânı
3209-)
- “... Sa'b bin Cessâme (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Ebvâ veya Veddân'da iken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma uğradı. Ben de O'na yabanî bir eşek hediye ettim: Fakat O, (kabul buyurmayarak) bana geri verdi. Sonra yüzümden üzüntü, kırılma belirtisini görünce şöyle buyurdu : (hediyeni) sana iade etmek yoktur. Lâkin biz ihramdayız. )
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: İhrâmlı Kimsenin Av Hayvanı Etinden Yemesinin Yasaklığı
3210-)
- “... Alî bin Ebî Tâlib (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ihramda iken bir aveti getirildi. Fakat Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) onu yemedi. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: İhrâmlı Kimsenin Av Hayvanı Etinden Yemesinin Yasaklığı
3211-)
- “... Talha bin Ubeydillah (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: (sallallahü aleyhi ve sellem) ona bir yabanî eşek vererek arkadaşlar arasında ihramda bulundukları halde taksim etmesini emretmiştir. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: İhrâmlı Kimse Kendisi İçin Avlanılmadığı Zaman Av Hayvanı Etinden Yiyebileceği Nin Beyânı Bâbı
3212-)
- “... Abdullah bin Ebî Katâde'ain babası (Ebû Katâde el-Ensari) (radıyallahü anhüma)'dan; Şöyle demiştir:Hudeybiye (yolculuğu) zamanında ben (de) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beraberinde (yolculuğa) çıktım. Resûl-i Ekrem'in arkadaşları ihramlandılar. Fakat ben ihrâmlanmadım. Sonra (yolda) bir yabanî eşek gördüm. Ben hemen ona hücum edip avladım. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hayvanın durumunu anlattım ve (onu avlanırken) ihrâmlanmış olmadığımı belirtmek için); bunu, senin için avladım (Yâ Resûlallah), dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu yemeleri için arkadaşlarına emretti. Fakat Zât-i Nebevileri için avladığımı söyleyince O, bundan yemedi. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: İhrâmlı Kimse Kendisi İçin Avlanılmadığı Zaman Av Hayvanı Etinden Yiyebileceği Nin Beyânı Bâbı
3213-)
- “... Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe (radıyallahü anhâ)’dan; Şöyle demiştir : (sallallahü aleyhi ve sellem) (Mekke'ye) Medine'den kurban gönderirdi. Ben de O'nun kurbanının boynuna takılacak ipleri büküyor (ve hazırlıyor) dum. Kurbanları Mekke'ye yolladıktan sonra Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem), İhrâmlı kimsenin sakındığı şeylerin hiç birisinden sakınmazdı. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Büdün Yâni Kabeye Gönderilen Kurbanlık Deve Ve Sığırlar In Boyunlarına Kurbanlık Nişanını Takmak Bâbı
3214-)
- “... Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Âişe (radıyallahü anha)'dan; Şöyle demiştir : (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (Mekke'ye göndermek istediği) kurbanlığının boynuna takılacak ipleri ben büküyordum. O da bu ipleri kurbanının boynuna takıyordu. Sonra onu (Mekke'ye) gönderiyordu. Sonra ihrâmlı kimsenin sakındığı şeylerin hiç birisinden sakınmaksızın kendisi (Medine'de) ikâmet ediyordu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Büdün Yâni Kabeye Gönderilen Kurbanlık Deve Ve Sığırlar In Boyunlarına Kurbanlık Nişanını Takmak Bâbı
3215-)
- “... Âişe (radıyallahü anhâ)’dan; Şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) Ka'be'ye bir defa kurbanlık ganem (koyunlar veya keçiler) gönderdi ve onların boyunlarına kurbanlık alâmetlerini taktı. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Ganem Yâni Koyun Ve Keçiyi Kıladelemek Yâni Boyunlarına Kurbanlık Alâmetini Takmak Bâbı
3216-)
- “... İbn-i Abbâs (radıyallahü anhüma)’den rivâyet edildiğine göre: (sallallahü aleyhi ve sellem) (Veda haccında) kurbanlık devesinin hörgücünün sağ tarafını (bıçakla) nişanladı ve (akan) kanı temizledi. Alî kendi rivâyetinde: Bu iş Zü’l-Huleyfe'de olmuş ve Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) devesinin boynuna kurbanlık alâmeti olarak iki papuç takmış, dedi. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Kurbanlık Olarak Mekkeye Gönderilen Develeri Ve Sığırları Nişanlamak Bâbı
3217-)
- “... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan rivâyet edildiğine göre: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kurbanlığının boynuna kurbanlık alâmetini taktı, nişanladı ve (Mekke'ye) gönderdi, İhrâmlı kişinin sakındığı şeylerden de sakınmadı. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Kurbanlık Olarak Mekkeye Gönderilen Develeri Ve Sığırları Nişanlamak Bâbı
3218-)
- “... Alî bin Ebî Tâlib (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) bana, (Veda haccında Mekke'ye sevkettiği kurbanlık) develerine nezâret etmemi, semerleri ile derilerini (fakirlere) taksim etmemi ve kassab'a (ücret olarak) develerden bir şey vermememi emretti ve: (ücretini) biz (yanımızdan) veririz) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Kurbanlık Olarak Mekkeye Gönderilecek Develerin Sırtlarına Semer Atan Hakkında Gelen Hadîs Bâbı
3219-)
- “... İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre: (sallallahü aleyhi ve sellem) kurbanlık develeri meyânında burun halkası gümüşten olan Ebû Cehl'in bir erkek devesini de kurban olarak Mekke'ye yolladı. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Dişi Ve Erkek Hayvanlardan Mekkeye Kurban Gönderme
3220-)
- “... İyâs bin Seleme'nin babası (Seleme) (radıyallahü anhümâ)’den rivâyet edildiğine göre : (sallallahü aleyhi ve sellem)’in (Harem-i Şerife yolladığı) kurbanlık develeri içinde erkek bir deve de bulunuyordu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Hac Ve Umre İbâdeti Kitabı
Konu: Dişi Ve Erkek Hayvanlardan Mekkeye Kurban Gönderme