Sünen-i İbn Mâce Hadis Kitabı
4419-)
- “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre: (sallallahü aleyhi ve sellem) "Âlemlerin Rabbi(nin emri, hesabı ve ceza ya da mükâfatı) için insanların (kabirlerinden) kalktıkları gün" (Mutaffifîn, 6) âyeti hakkında şöyle buyurmuştur : her biri iki kulağının yarılarına kadar tere batmış olarak ayakta (bekleyip) durur.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Bas Yâni Ölümden Sonra Dirîlme Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4420-)
- “... Âişe (radıyallahü anha)'dan; Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, yer (küresin) in yerden başka bir şeyle ve göklerin değiştirileceği günü (hatırlayıp gözle) âyetini (İbrahim, 48) sordum. İnsanlar o gün nerede olacak? dedim. O : üzerinde, buyurdu.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Bas Yâni Ölümden Sonra Dirîlme Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4421-)
- “... Ebû Said(-i Hudrî) (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: (köprüsü), cehennemin ortasının üstüne, sa'dân dikenleri gibi (ateşten) dikenler üzerine (kurulup) konulur. Sonra insanlar (onun üstünden) geçmeye çalışacaklar. Artık kimisi sapasağlam (geçip) kurtulur. Kimisi o (ateşten) dikenle tırmalanmış olup sonra (geçerek) kurtulur. Kimisi de o dikene takılarak cehenneme baş aşağı atılır.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Bas Yâni Ölümden Sonra Dirîlme Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4422-)
- “... Hafsa (radıyallahü anhâ)’dan; Şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) : Teâlâ, Bedir (harbin) de ve Hudeybiye (seferin) de hazır bulunan (müslümanlardan hiç kimsenin cehennem ateşine girmemesini cidden kuvvetle umarım,) buyurdu. Hafsa demiş ki : Ben : Resûlallah! Allah "Sizden cehenneme varmıyacak hiç bir kimse yoktur. Bu, senin Rabbin katında kesinleşmiş bir hükümdür. " (Meryem, 71) muhakkak buyurmadı mı, dedim. (Bunun üzerine) Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : Hafsa!) Sen Allah'ın: "Sonra biz Allah'tan korkup (O'na karşı gelmekten) sakınanları kurtarır, zâlimleri de toptan orada bırakırız. " (Meryem, 72) buyruğunu işitmedin mi?) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Bas Yâni Ölümden Sonra Dirîlme Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4423-)
- “... Ebü Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: (kıyamet günü) benim yanıma abdest izlerinden dolayı yüzleriniz, kol ve bacaklarınız nurlu olarak geleceksiniz. (Bu nur), Ümmetimin alâmeti olup ondan başka hiç bir kimsede bulunmaz.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Hazret-i Muhammed Sallallahü Aleyhî Ve Sellem’in Ümmetinin Kıyametteki Sıfatı Bâbı
4424-)
- “... Abdullah (bin Mes'ûd) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beraberinde bir kubbe (yani deriden mamul çadır) da idik. O (bize) : cennetliklerin dörtte biri olmanıza razı mısınız?) buyurdu. Biz : dedik. O. (bu kere): cennet ehlinin üçte biri olmanıza razı mısınız?) buyurdu. Biz : dedik. O şöyle buyurdu: (kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki, ben sizin cennetliklerin yarısı olmanızı çok kuvvetle umarım. Sebebi de şudur : Cennete yalnız müslüman olan kimse girecek, başkası giremiyecektir ve sizler müşrikler (yani kâfirler) içinde ancak, siyah öküzün cildindeki beyaz bir kıl veya kırmızı öküzün derisindeki siyah bir kıl gibisiniz.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Hazret-i Muhammed Sallallahü Aleyhî Ve Sellem’in Ümmetinin Kıyametteki Sıfatı Bâbı
4425-)
- “... Ebû Saîd(-i Hudri) (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: günü bir) peygamber beraberinde (ümmeti olarak) iki adam olduğu halde gelir. Bir başka peygamber, beraberinde (ümmeti olarak) üç kişi bulunduğu halde gelir. Bundan fazla ve az (ümmetle gelen peygamber) de olur. Sonra o (gelen her) peygambere: Sen kendi kavmine (dini) tebliğ ettin mi? diye sorulur. O da: Evet, der. Sonra onun kavmi (huzura) çağrılarak: Peygamberiniz size (dini) tebliğ etti mi? denilir. Onlar: Hayır, derler. Bunun üzerine (onların peygamberine) : Senin (dini kavmine tebliğ ettiğine dâir) şahidin kimdir? denilir. O da: Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ümmeti der. Bunun üzerine Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ümmeti çağırılır ve (onlara) : Bu peygamber (dinini kavmine) tebliğ etti mi? diye sorulur. Onlar da: Evet, derler. Sonra Allahü teâlâ (Ümmet-i Muhammedi'ye) : Bu peygamberin kendi kavmine dinî tebliğ ettiğine dâir bilginiz nedir (yani bu durumu nasıl bilebilirsiniz)? der. Onlar da: Peygamberlerin (dinlerini kendi kavimlerine) tebliğ ettiklerini bize Peygamberimiz (Muhammed) (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verdi, biz de O'nu doğruladık, derler. İşte bu açıklamam Allahü teâlâ'nın : böylece sizi hayırlı ve âdil bir ümmet kıldık ki bütün insanlar üzerine şâhidler olasınız. Peygamber (iniz) de üzerinize şâhid olsun. " (Bakara, 143) buyruğunun muhtevasıdır (içeriğidir).) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Hazret-i Muhammed Sallallahü Aleyhî Ve Sellem’in Ümmetinin Kıyametteki Sıfatı Bâbı
4426-)
- “... Rifâa el-Cühenî (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde bir yolculuk (veya savaş) tan geri döndük. O sıralarda Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : canı (kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki: İmân edip, sonra doğru yoldan ayrılmayan hiç bir kul yoktur ki cennete dâhil edilmesin. Siz ve iyi (= dindar) nesliniz cennetteki meskenlere (köşklere) yerleşmedikçe (diğer ümmetlerin mü'minleri olan) cennetliklerin cennete girmemelerini de ümit ederim ve Rabbim (Azze ve Celle), ümmetimden yetmiş bin kişiyi hesabsız olarak cennete dâhil etmeyi bana kesin vaadetti,) buyurdu.
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Hazret-i Muhammed Sallallahü Aleyhî Ve Sellem’in Ümmetinin Kıyametteki Sıfatı Bâbı
4427-)
- “... Ebû Ümâme el-Bâhilî (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre kendisi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şu buyruğu buyururken işittim, demiştir : Sübhânehû benim ümmetimden yetmiş bini, üzerlerinde ne hesab ne de azab olmaksızın cennete dâhil etmeyi bana vaadetti. (Bunlardan) beher birinin beraberinde yetmiş bin (kişi) ve Rabbim (Azze ve Celle)'nin avuçlarıyla üç avuç dolusu, (yani ümmetimden çok sayada kişi) bulunur.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Hazret-i Muhammed Sallallahü Aleyhî Ve Sellem’in Ümmetinin Kıyametteki Sıfatı Bâbı
4428-)
- “... Behz bin Hakîm'in baba babası (Muâviye bin Hayda el-Kuşeyrî) (radıyallahü anhüm)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir : (yani Ümmeti Muhammediye) kıyamet günü yetmiş ümmeti tamamlarız (yani ümmetlerin sayısı bizimle yetmişe ulaşır). Biz (dünyaya geliş bakımından) ümmetlerin sonuncusuyuz ve (de) en hayırlısıyız.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Hazret-i Muhammed Sallallahü Aleyhî Ve Sellem’in Ümmetinin Kıyametteki Sıfatı Bâbı
4429-)
- “... Behz bin Hakîm'in baba babası (Muâviye bin Hayda el-Kuşeyrî) (radıyallahü anhüm)’den rivâyet edildiğine göre kendisi: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim, demiştir: (ümmetim), ümmetlerin sayısını yetmişe tamamladınız. Siz ümmetlerin en hayırlısı ve Allah katında en değerlisisiniz.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Hazret-i Muhammed Sallallahü Aleyhî Ve Sellem’in Ümmetinin Kıyametteki Sıfatı Bâbı
4430-)
- “... Süleyman bîn Büreyde'nin babası (Büreyde bin el-Husayb) (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ehli yüz yirmi saftır. Seksen (saf) bu ümmetten, kırk saf da diğer ümmetlerden oluşur.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Hazret-i Muhammed Sallallahü Aleyhî Ve Sellem’in Ümmetinin Kıyametteki Sıfatı Bâbı
4431-)
- “... İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: (dünyaya geliş bakımından) ümmetlerin sonuncusuyuz ve (kıyamet günü) hesabı görüleceklerin ilkiyiz, (Kıyamet günü) "Ümmi olan ümmet ve peygamberi nerededir?" denilir (yani bu ümmete öncelik verilir). Bu itibarla biz (dünyaya gelişte) sonuncu (kıyamet günü hesabın görülmesi ve cennete girmek bakımından) önde olanlarız.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Hazret-i Muhammed Sallallahü Aleyhî Ve Sellem’in Ümmetinin Kıyametteki Sıfatı Bâbı
4432-)
- “... Ebû Bürde'nin babası (Ebû Mûsâ el-Eş'arî) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: kıyamet günü yaratıkları topladığı zaman secde etmek hususunda Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ümmetine izin verilecek ve bunun üzerine bu ümmet Allah'a uzun sürecek bir secde edecekler. Sonra onlara: "Başlarınızı (secdeden) kaldırınız. Biz sayınız kadar (kâfirleri) ateşten (kurtuluşunuz için) fidyeleriniz yaptık, buyurulacaktır.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Hazret-i Muhammed Sallallahü Aleyhî Ve Sellem’in Ümmetinin Kıyametteki Sıfatı Bâbı
4433-)
- “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: bu ümmet (Allah tarafından) rahmete mazhar olmuştur. Azabı da kendi elleriyledir. Sonra kıyamet günü olunca müslümanlardan her kişiye, müşriklerden bir kişi verilecek ve: Bu senin ateşten (kurtuluş) fidyendir, denilecektir.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Hazret-i Muhammed Sallallahü Aleyhî Ve Sellem’in Ümmetinin Kıyametteki Sıfatı Bâbı
4434-)
- “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: yüz rahmeti şüphesiz vardır. Onlardan bir rahmeti bütün yaratıklar arasında taksim buyurmuştur. İşte yaratıklar birbirlerine ancak o rahmet sebebiyle merhamet ederler, bu sebeble şefkatlaşırlar. Vahşi hayvan da yavrularına bu rahmet sebebiyle acır. Allah, doksan dokuz rahmeti de geciktirerek kıyamet günü (mü'min) kullarına onlarla merhamet edecektir.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Allahın Umulan Kıyametteki Rahmeti Bâbı
4435-)
- “... Ebû Saîd (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: (Azze ve Celle), gökleri ve yeri yarattığı gün yüz rahmet yaratarak onlardan bir rahmeti yerde kıldı. İşte anne, yavrusuna, hayvanlar birbirine ve kuşlar (birbirine) bu rahmetle şefkat ederler. Allah, doksan dokuz rahmeti de kıyamet gününe erteledi. Kıyamet günü olunca Allah yüz rahmeti bu rahmetle tamamlar.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Allahın Umulan Kıyametteki Rahmeti Bâbı
4436-)
- “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: (Azze ve Celle), yaratıkları yarattığı zaman kendi zâtı için: Benim rahmetim gadabıma galebe çalar, diye bizzat yazdı (yani vaad edip bu vaadini yerine getirmeyi taahhüt etti).) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Allahın Umulan Kıyametteki Rahmeti Bâbı
4437-)
- “... Muâz bin Cebel (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: bir merkeb üstünde iken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımdan geçti ve: Muâz! Allah'ın kullar üzerindeki hakkının ne olduğunu ve kulların Allah üzerindeki hakkının ne olduğunu bilir misin?) buyurdu. Ben de: ve Resulü daha iyi bilir, dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : Allah'ın kullar üzerindeki hakkı, kulların Ona ibâdet (ve kulluk) etmeleri ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmamalarıdır. Bunu yaptıkları zaman kulların Allah üzerindeki hakkı da onlara azab vermemesidir,) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Allahın Umulan Kıyametteki Rahmeti Bâbı
4438-)
- “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir: savaşlarının birisinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beraberinde bulunuyorduk. O (bu seferde) bir kavme uğrayarak : (Bunlar kimdir?) diye sordu. O kavim de: Biz müslümanız, dediler. Bir kadın da tandırına yakacak atmakla meşguldü ve beraberinde bir oğlu vardı. Tandırın alevi yükselince kadın çocuğunu uzaklaştırırdı. Sonra kadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına geldi ve : Allah'ın Resulü (mü)sün? dedi. O da: buyurdu. (Bunun üzerine) kadın (O'na) : anam sana feda olsun! Allah merhametli olanların en çok merhametlisi değil mi? dedi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : (en merhametlisidir),) buyurdu. Kadın : kullarına, annenin çocuğuna şefkatinden daha çok merhametli değil midir? dedi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem): (daha merhametlidir),) buyurdu. Kadın: anne, çocuğunu ateşe kesinlikle atmaz, (yani merhametlilerin en merhametlisi olan Allah, kullarının bâzısını nasıl ateşe atacak), dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ağlıyarak mübarek başını eğip uzun zaman yere baktı. Sonra mübarek başını kadına doğru kaldırarak: Allah, hak yoldan sapıp O'na itâat etmeye tenezzül etmeyen ve Tevhîd kelimesini söylemekten imtina eden azgın kulundan başka kullarına azab vermeyecektir,) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Allahın Umulan Kıyametteki Rahmeti Bâbı
4439-)
- “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) olan kişiden başka kimse ateşe girmiyecek,) buyurdu. Yâ Resûlallah! Şaki kimdir? diye sorulunca da O: ibâdet olarak Allah için hiç bir amel işlemeyen ve günahtır diye hiç bir günahı bırakmayan kimsedir,) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Allahın Umulan Kıyametteki Rahmeti Bâbı
4440-)
- “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre ; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); . . . . . . (Müddessir, 56) âyetini okudu (veya tilâvet etti). Sonra buyurdu ki : (Azze ve Celle) (bu âyette) : Ben (azabımdan) sakınılarak benden başka ilâh edinilmemeye (yani bana ortak koşulmamaya) lâyıkım. Artık kim benimle beraber başka bir ilâh edinmekten sakınırsa o kimseyi ben bağışlarım, buyurdu.) ..... Enes (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); . . . . . Müddessir, 56) âyeti hakkında şöyle buyurdu: buyurdu ki: Ben (azabımdan) sakınılarak benden başkasının bana ortak koşul mamasına lâyıkım ve bana ortak koşmaktan sakınan kimseyi bağışlamaya lâyık olan (da ancak) benim.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Allahın Umulan Kıyametteki Rahmeti Bâbı
4442-)
- “... Abdullah bin Amr (bin el-Âs) (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre kendisi: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i şöyle buyururken işittim, demiştir : günü bütün yaratıkların duyacağı biçimde ümmetimden bir adam (hesaba) çağırılır ve ona (günahlarının yazılı olduğu) doksan dokuz sicil (yani büyük defter açılıp) yayılır. Her defter gözün görebildiği saha kadar uzundur. Sonra Allah (Azze ve Celle) (o kula) : sicillerde yazılı (günahlar) dan bir şey inkâr eder misin? buyurur. Kul: ya Rabbi, der. sonra Allah (ona) : sevablarını ve günahlarını) kaydedip tutan yazıcı melekler sana haksızlık ettiler mi? buyurur. Sonra (yine) Allah (Azze ve Celle) : (kadar günahlarına karşılık bir iyiliğin - hayrın var mı? diye sorar. Bunun üzerine adam büyük bir korkuya kapılarak (telaşından) : (hiç bir iyi amelim yok), diyecek. Sonra Allah (Azze ve Celle) : (vardır). Şüphesiz katımızda senin bir takım iyi amellerin bulunur ve şüphesiz bu gün sana hiç bir zulüm yoktur, buyurur. Sonra o adam için bir yaprak kâğıt çıkarılır ki onda "Eşhedü ellâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve Resûlühu = Dilimle söyler, kalbimle de tasdik ederim ki Allah'tan başka ibâdete-tapınmaya lâyık hiç bir ilâh yoktur ve dilimle söyler, kalbimle de tasdik ederim ki Muhammed, Allah'ın kulu ve (son) elçisi, peygamberidir. " bulunur. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) buyur-muş ki: : Yâ Rabbi, şu (koskoca) büyük defterler yanında bu kağıt nedir? Allah (ona) : sana zulüm edilmiyecek, buyurur. Sonra siciller (yani günahlarının yazılı olduğu büyük defterler) terazinin bir kefesine konulur. Şehâdet kelimesinin yazılı olduğu kâğıd da terazinin diğer kefesine konulur (ve tartılır). Büyük defterler hafif gelir ve o kağıt parçası ağır gelir.) Muhammed bin Yahya dedi ki: Bıtâka, kâğıt parçasıdır. Mısır halkı kâğıda Bıtâka derler. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Allahın Umulan Kıyametteki Rahmeti Bâbı
4443-)
- “... Ebû Saîd-i Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Ka'be ile Beytü’l-Makdis (yani Kudüs'teki Mescid-i Aksa) arası kadar (büyük) bir havuzum vardır. Süt gibi beyaz olup kabları yıldızlar sayısıncadır. Kıyamet günü şüphesiz, ümmeti en çok olan peygamber benim.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Kevser Havzı Beyânı Bâbı
4444-)
- “... Huzeyfe (bin el-Yemân) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : benim havuzum, Eyle'den Aden'e kadar olan mesafeden cidden daha uzundur. Nefsim (kudret) elinde olan (Allah)'a yemin ederim ki muhakkak kabları yıldızların sayısından daha çoktur ve muhakkak o, sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. Ruhum (kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki adam yabancı develeri kendi havuzundan kovduğu gibi ben de bir takım adamları havuzumdan kovarım,) buyurdu, demiştir. (Bunun üzerine sahâbiler tarafından) : Resûlallah! Sen bizi tanıyacak mısın? diye soruldu. O: (Evet. Siz benim yanıma abdest izinden yüzleriniz, kollarınız ve ayaklarınız nurlu olarak varacaksınız. Bu alâmet sizden başka hiç bir kimsede olmayacaktır,) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Kevser Havzı Beyânı Bâbı
4445-)
- “... Ebû Sellâm el-Hubşî (Meiritûr el-Esved) (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir: Ömer bin Abdilaziz bana haber göndererek yanına çağırttı. Ben de bir katır sırtında onun yanına gittim. Nihayet yanına vardığım zaman (bana) : Ebâ Sellâm! Buraya kadar bindirip getirmek hususunda cidden sana meşakkat verdik, dedi. Ebû Sellâm da: doğrudur, Yâ Emîre’l-Mü'minin, dedi. Ömer bin Abdilaziz : yemin ederim ki, sana eziyyet çektirmek istemedim. Ve lâkin (kevser) havuzu hakkında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mevlâsı Sevbân (radıyallahü anh)’den senin rivâyet ettiğini haber aldığım bir hadis var. O hadisi kendi ağzınla bana rivâyet etmeni sevdim (de bunun için seni çağırttım), dedi. Ebû Sellâm el-Hubşî demiştir ki, bunun üzerine ben dedim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mevlâsı Sevbân (radıyallahü anh)'ın rivâyet ettiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: benim havuzum Aden ile Eyle arasındaki mesafe kadar (uzun) dur. Sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. Bardakları gökteki yıldızlar sayısı gibi (çok) dur. Kim ondan bir yudum içerse artık ebediyen susamaz. O havuzun başına yanıma gelenlerin ilki, (dünyada iken) elbiseleri kirli başlarındaki saçlar dağınık, karışık (yani maddî sıkıntıdan üstü başı perişan) olan muhacirlerin fakirleridir ki varlıklı eşraftan olan kadınlarla evlenemez ve kapılar onlara açılmaz.) demiştir ki: Ömer (bin Abdilaziz), sakalı ıslanıncaya kadar ağladı. Sonra şöyle söyledi: Lâkin ben bol nîmetlenmiş kadınlarla evlendim ve kapılar bana açıldı. Artık çâre yok, vücûdum üstündeki elbiseyi yıkamıyacağım ki iyice kirlensin ve başımı yağlamıyacağım ki saçım dağılıp karışsın, dedi. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Kevser Havzı Beyânı Bâbı
4446-)
- “... Enes (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: havuzumun iki kenarı arasındaki mesafe San'a ile Medine arasındaki mesafe gibi veya Medine ile Amman arasındaki mesafe gibidir.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Kevser Havzı Beyânı Bâbı
4447-)
- “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Allah'ın Nebîsi (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: gökteki yıldızlar sayısınca altın ve gümüş bardaklar görülür.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Kevser Havzı Beyânı Bâbı
4448-)
- “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: (sallallahü aleyhi ve sellem) bir mezarlığa giderek kabristan (da yatanlar) a şöyle selâm verdi: size ey mü'minler topluluğunun diyarında olanlar! Biz de inşâallah Teâlâ, size katılacağız.) Sonra Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) : kardeşlerimizi (dünyada) görmüş olmayı çok arzu ederdim, buyurdu.) Sahâbîler: Resûlallah! Biz senin (din) kardeşlerin değil miyiz? dediler. O: (Siz benim sahâbilerim (arkadaşlarım) sınız. Kardeşlerim de benden sonra gelen (mü'min) lerdir ve ben havuz üstünde öncünüzüm,) buyurdu. Sahâbîler : Resûlallah! Senin ümmetinden olup da henüz (dünyaya) gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksın? diye sordular. (Söyleyin bakayım, yağız ve doru at sürüsü içinde bir adamın sakar ve sekir atları bulunsa, adam kendi atlarını tanır olmaz mı?) diye sordu. Sahabîler: (tanır), dediler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem): onlar da kıyamet günü abdest izinden dolayı yüzleri, kolları ve ayakları nurlu olarak gelirler,) buyurduktan sonra: (Ben havuz üstünde sizin (ve onların) öncüsüyüm,) buyurdu. Daha sonra (Buyruğuna devamla) : takım adamlar kayıp devenin (sudan) kovulduğu gibi benim havuzumdan muhakkak kovulacaklar. Ben (onlara hitaben) dikkat ediniz, buraya geliniz, diye onları çağıracağım. Fakat (bana) : senden sonra muhakkak (dinde) değişiklik yaptılar, denilecek ve onlar geri dönmeye devam edecekler. Ben de haydin uzaklaşın, uzaklaşın diyeceğim,) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Kevser Havzı Beyânı Bâbı
4449-)
- “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: peygamberin kabul edilen bir duası olur ve her peygamber bu duasını acele etti (yani dünyada etti). Fakat ben (makbul) duamı ümmetime şefaat için sakladım. Bu sakladığım duâ ümmetimden olup da Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmadan ölen herkese nasip olur.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4450-)
- “... Ebû Saîd(-i Hudrî) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Âdem oğlunun (yani bütün insanların) büyüğüyüm de böbürlenme yoktur. Kıyamet günü (dirilmek için) yerin yarılmasıyla (kabirden) ilk çıkacak olan da benim. Bununla beraber böbürlenme yoktur. İlk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul olunacak kimse de benim ve (bununla) iftihar etmek yoktur. Kıyamet günü Hamd Bayrağı benim elimde bulunacak. Bununla beraber böbürlenmek yoktur.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4451-)
- “... Ebû Saîd(-i Hudrî) (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : ehli olan (yani ebedî olarak cehennemde kalacakları Kur'ân'da bildirilen) cehennemliklere gelince, şüphesiz onlar ateşte ne ölürler ne de yaşarlar (yani devamlı azabta olurlar). Lâkin günahları yüzünden veya hatâları sebebiyle kendilerine cehennem ateşi isabet eden bir takım insanlar da vardır ki ateş onları tam manâsıyla öldürür. Nihayet onlar (yanıp) kömür olunca onlar için şefâata izin verilir ve onlar guruplar hâlinde getirilip cennet nehirlerine dağıtılırlar. Sonra: (Cennet halkına hitaben) : Cennetlik olanlar! Şunların üzerine cennet nehirlerinin sularını dökünüz, denilir. Bunun üzerine (su dökülünce) onlar selin taşıdığı (çamur ve benzeri) kalıntıda olan tohum (hızla) bittiği gibi bitiverirler,) buyurdu. buyruk üzerine cemaattan biri: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (sel durumlarını bilmesi açısından) çölde imiş gibidir, dedi. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4452-)
- “... Câbir (bin Abdillah) (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre kendisi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim, demiştir: kıyamet günü benim şefaatim, ümmetimden büyük günahlar işleyenleredir.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4453-)
- “... Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: şefaat etmek ve (ya) ümmetimin yarısının cennete girmesi arasında muhayyer (serbest) kılındım. Ben şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaat daha umûmî ve daha çok yeterlidir. Siz bu şefaatimi takva sahibi (yani Allah'tan korkup kulluk görevlerini yerine getiren ve yasaklardan sakınan) mü'minler için mi sanırsınız? Hayır (öyle sanmayınız). Ve lâkin o (şefaatim) günahkâr, hatalı ve pis işlere karışan (müslüman) lar içindir.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4454-)
- “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: kıyamet günü toplanarak : Rabbimize bir şefaatçi göndersek de Rabbimiz bizi bu (sıkıntılı) yerimizden rahata kavuştursa, diyecekler (Bunu söylemeleri için Allah tarafından) gönüllerine ilham edilir (veya onlar bu sıkıntıya gereken önemi verirler. — Bu tereddüd ravi Said'e aittir—). Bunun üzerine mü'minler Âdem (Aleyhisselam) 'a varırlar ve (ona) : Âdem'sin, bütün insanların babasının, Allah seni (kudret) eliyle yarattı ve meleklerini sana secde ettirdi. Artık (ne olur) bizim için Rabbin katında şefaat et de bizi şu (sıkıntılı) yerimizden (kurtarıp) rahata kavuştursun, derler. Fakat Âdem (Aleyhisselâm) : sizin dediğiniz (şefaat) makamında değilim (ve Âdem vaktiyle işlediği hatâyı onlara yakınarak anlatarak bundan dolayı haya eder) ve lakin Nuh'a gidiniz. Çünkü O, Allah'ın yer yüzündekilere gönderdiği ilk resul (elçi)dir, der. Bunun üzerine mü'minler Nuh (Aleyhisselâm) 'a varırlar. O da: sizin dediğiniz (şefaat) mevkiinde değilim, (ve Nûh, hakkında bilgisi olmayan bir şeyi — ki oğlunun aile ferdlerinden oluşu dolayısıyla tufanda boğulmaması isteğidir— Rabbinden dilediğini anlatır ve bundan dolayı haya eder) ve lâkin Halilu'r-Rahmân (yani Allah'ın dostu) İbrâhîm (Aleyhisselâm)’ın yanına gidiniz, der. Sonra mü'minler İbrâhîm peygambere varırlar. Fakat O da sizin dediğiniz şefaat mevkiinde değilim. Ve lâkin Allah'ın kendisi ile konuştuğu ve Tevrat'ı verdiği kulu Mûsâ (Aleyhisselâm)'a gidiniz, der. O da : orada (yani şefaat makamında) yokum (ve Mûsâ bu arada vaktiyle kısas durumu olmaksızın bir adamı öldürdüğünü anlatır) ve lâkin siz, Allah'ın kulu, resulü, kelimesi ve ruhu (denilen) Îsa (Aleyhisselâm)’ın yanına gidiniz, der. Bunun üzerine mü'minler Îsa'ya varırlar. O da : sizin dediğiniz şefaat makamında yokum ve lâkin Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e, Allah'ın kendisinin geçmiş ve gelecek hatâlarını bağışladığı (o yüce) kula gidiniz, der. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: üzerine mü'minler benim yanıma gelirler. Ben de kalkıp giderim) (râvi demiştir ki: Şeyhim: "Ve mü'minlerden İki saf arasında yürürüm" buyruk cümlesini el-Hasan'dan naklen anlattı). Râvi demiştir ki sonra Enes (radıyallahü anh) 'in hadisine döndü. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (sözüne devamla) buyurdu ki : üzerine ben Rabbimin huzuruna çıkmak için izin isterim. Bana izin verilir. Sonra Rabbimi gördüğüm zaman hemen secdeye kapanının. Allah dilediği sürece beni secde hâlinde bırakır. Sonra (bana): kaldır Yâ Muhammed! Ve söyle, işitilirsin; iste, istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin kabul olunur, buyurulur. Bunun üzerine ben (başımı secdeden kaldırarak) O'na, Zâtının bana öğrettiği bir hamd şekliyle hamdederim. Sonra (genel ve özel) şefâatta bulunurum. Bunun üzerine Rabbim bana bir sınır (ve çerçeve) çizer. Ben de o sınır (yani ölçü) içinde kalanları cennete dâhil ederim. Sonra ikinci defa (şefaat için) dönerim ve O'nu görünce secdeye varırım, Allah beni dilediği kadar secdede bırakır. Sonra bana : kaldır (yâ) Muhammed! Söyle, dinlenirsin iste, istediğin verilir ve şefaat et şefaatin kabul olunur, buyurulur. Bunun üzerine ben de başımı kaldırıp O'na bana öğrettiği bir hamd şekliyle hamdederim. Sonra (tekrar) şefaat ederim. Rabbim benim (şefaat edeceğim kimseler) için bir sınır (ve çerçeve) çizer. Ben de o ölçü içine girenleri cennete dâhil ederim. Sonra üçüncü defa (şefaat etmeye) dönerim ve Rabbimi görünce secdeye kapanırım. Rabbim beni dilediği kadar (secdede) bırakır. Sonra : kaldır (yâ) Muhammed! Söyle, işitilirsin; iste, istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin kabul olunur, buyurulur. Ben de başımı kaldırıp O'na bana öğrettiği biçimde hamdederim. Sonra şefaat ederim. Allahım (yine) bana bir sınır tâyin eder. Ben de onları cennete dâhil ederim. Sonra dördüncü kez (Rabbimin huzuruna) dönerek: Rabbî (cehennemde) Kur'ân’ın hapsettiği (yani ebedi olarak cehennemde kalmalarına hükmettiği) kişilerden başka hiç kimse kalmadı, diyeceğim.) ... Râvi demiştir ki: Katade bu hadîsin hemen arkasında şöyle dedi : Ve Enes bin Mâlik (radıyallahü anh), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu da bize rivâyet etti : bir arpa (tanesi) ağırlığınca hayır (yani iman) bulunduğu halde "lâ ilahe illallah = Allah'tan başka ilâh yoktur" diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Keza: kalbinde bir buğday (tanesi) ağırlığınca hayır (yani imân) bulunduğu halde "Lâ ilahe illallah" diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Kalbinde zerre ağırlığı kadar hayır (yani imân) bulunup da "Lâ ilahe illallah" diyen herkes de cehennemden çıkacaktır.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4456-)
- “... Osman bin Affân (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: günü üç (zümre) şefaat eder : Peygamberler, sonra din bilginleri, sonra şehîdler.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4457-)
- “... Übeyy bin Kâ'b (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: günü olduğu zaman ben peygamberlerin imamı, hatibi ve şefaatlerinin sahibi olurum. (bu sözüm) bir böbürlenme değildir.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4458-)
- “... İmrân bin Husayn (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: bir takım (mü'min) insanlar cehennemden benim şefâatımla çıkacaklar (ve cennete girecekleridir. Onlar cehennemlikler, diye adlandırılacaklardır.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4459-)
- “... Abdullah bin Ebi'l-Ced'ân (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: ümmetimden bir adamın şefâatıyla Temim oğullan (kabilesi) nden daha çok (mü'min) kimseler muhakkak cennete girecektir,) buyururken işitmiş (ve orada hazır bulunanlar) : Resûlallah! Senden başka bir adam (mı) ? diye sorunca O : (Evet,) buyurmuştur. Abdullah bin Şakîk demiş ki) :Ben (Abdullah bin Ebi’l-Ced’ân'a:) Bu hadîsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den sen kendin (mi) işittin? dedim. O : kendim O'ndan işittim, dedi. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4460-)
- “... Avf bin Mâlik el-Eşcaî (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : bu gece beni ne hakkında muhayyer (serbest) kıldığını bilir misiniz?) diye (bize) sordu. Biz : ve Resulü (her şeyi) en iyi bilenlerdir, dedik. O: (İşte Rabbim ümmetimin yarısını cennete dâhil etmek ve şefaat (etmem) arasında şüphesiz beni muhayyer kıldı. Ben şefaat etmeyi seçtim,) buyurdu. Biz: Resûlallah! Bizi şefaat edeceğin kimselerden etmesi için Allah'a duâ buyur, dedik. O : her müslümanadır,) buyurdu. "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Şefaat Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
4461-)
- “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: sizin şu (dünya) ateşiniz, cehennem ateşinin yetmiş parçasından bir parçadır ve eğer su ile iki defa söndürülmemiş (yani harâreti giderilmemiş) olsaydı siz (dünyada) ondan yararlanamazdınız. Şüphe yok ki, dünya ateşi, (kendisinden) giderilmiş sıcaklığı ona iade etmemesi için Allah (Azze ve Celle)'ye duâ eder.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Cehennem Ateşinin Sıfatı Bâbı
4462-)
- “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Rabbine şikâyet ederek : Yâ Rabbi! Ben kendi kendimi yedim, dedi. Bunun üzerine Allah ona iki (defa) nefes (vermesi) için izin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes de yazın (dır). İşte bulduğunuz şiddetli soğuk, cehennemin zemherîrindendir, bulduğunuz şiddetli sıcak da onun harâretindendir.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Cehennem Ateşinin Sıfatı Bâbı
4463-)
- “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ateşi bin yıl yakılarak beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakılarak kıpkırmızılaştı. Daha sonra bin yıl yakılmak suretiyle nihayet simsiyah hâle geldi. Artık karanlık gece gibi kapkaradır.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Cehennem Ateşinin Sıfatı Bâbı
4464-)
- “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir : dünya nimetlerinden en çok yararlanıp müreffeh yaşıyanı kıyamet günü getirilir ve : Şu herifi ateşe bir kere daldırınız, denilir. Bu emir üzerine adam ateşe (bir kere) daldırıldıktan sonra kendisine : Falan (kişi)! Geçmiş zaman boyunca herhangi bir nimet senin eline geçti mi? denilir. Kendisi: geçmiş sürece bana hiç bir nimet bana isabet etmedi, der. Mü'minlerin (dünyada iken) en şiddetli sıkıntı ve belâ çekeni de (kıyamet günü) getirilir ve: Bunu cennete bir kere daldırınız, denilir. Bunun üzerine o mü'min cennete bir kere daldırılır. Sonra ona: Falan (Mü'min)! Geçmiş zaman boyunca herhangi bir sıkıntı veya belâ çektin mi? denilir. O da : Şu ana kadar hiç bir sıkıntı ve hiç bir belâ çekmedim, der.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Cehennem Ateşinin Sıfatı Bâbı
4465-)
- “... Ebû Saîd-i Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: kişi (cehennemde) şüphesiz öyle iri yapılı olur ki dişi Uhud (dağın) dan muhakkak daha büyük olur ve vücûdunun dişinden büyüklüğü (de) herhangi birinizin vücûdunun dişinden büyüklüğü gibidir.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Cehennem Ateşinin Sıfatı Bâbı
4466-)
- “... El-Hâris bin Ukayş (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: benim ümmetimden (şefaati makbul) öyle kimseler vardır ki onların şefâatıyla Mudar (kabilesin) den daha çok kişiler cennete girer. Şüphesiz benim (davet) ümmetimden öyle kimseler de bulunur ki, ateş (te yanmak) için cehennemin bir köşesini teşkil edecek kadar iri yapılı olur.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Cehennem Ateşinin Sıfatı Bâbı
4467-)
- “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: halkının üzerine ağlama gönderilir (yani ilâhi emirle onları bir ağlamak tutar) ve göz yaşları tükeninceye kadar ağlarlar. Sonra da kan ağlarlar. Nihayet yüzlerinde kanal biçimi gibi öyle çukur oluşur ki eğer o kanala gemiler salınırsa hızlı gidecektir.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Cehennem Ateşinin Sıfatı Bâbı
4468-)
- “... İbn-i Abbâs (radıyallahü anhüma)’dan; Şöyle demiştir Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : imân edenler Allah'tan sakınılması gerektiği gibi sakının ve herhalde mûslüman olarak can veriniz" (Âl-i îmrân, 102) âyetini okuyup şöyle buyurdu : zakkûm'dan bir damla yere damlatılmış olsaydı, o damla dünyadaki canlıların geçim vesilesi (olan tüm gıda maddeleri) ni bozardı. Artık zakkûm'dan başka yiyeceği olmayan (cehennem halkın) ın hali nasıl (elem verici) dir?) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Cehennem Ateşinin Sıfatı Bâbı
4469-)
- “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur : ateşi (mü'min olan) Âdem oğlunun secde yeri (yani organları) dışında kalan bedenini yiyer. Allah cehennem ateşine secde eserini (yani organlarını) yemeyi (yakmayı) yasakladı.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Cehennem Ateşinin Sıfatı Bâbı
4470-)
- “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: günü ölüm (bir koç gibi) getirilip Sırat (köprüsü) üstün’de durdurulur ve: Ey cennet halkı, diye çağırılırlar. Cennettekiler (bu çağrı üzerine) içinde bulundukları (güzel) yerden çıkarılacakları endişe ve korkusu ile bakarlar. Sonra: Ey Cehennem halkı, denilir. Onlar da içinde oldukları (kötü) yerden çıkarılacakları ümidiyle sevinç- ve ferahlı bakarlar. Daha sonra (Cennettekiler ile cehennemdekilere): Bunu tanır mısınız? diye sorulur. Onlar da : Evet, bu ölümdür, derler, Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki : Bunun üzerine emir verilerek ölüm. Sırat (köprüsü) üstünde boğazlanıp kesilir ve sonra cennet halkı ile cehennem halkının her ikisine de : İçinde bulunduğunuz halde devamlı kalıcılarsınız. Onda sonsuza dek ölüm yoktur, denilir.) "
Kaynak: Sünen-i İbn Mâce, Zühd Kitabı
Konu: Cehennem Ateşinin Sıfatı Bâbı