İmam Malik Muvatta Hadis Kitabı
595-)
Ümmü Atıyye el-Ensarî anlatıyor: Kızım vefat ettiği zaman, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize gelerek: Onun suyuna sidr koyun, üç defa, veya beş defa yahut daha fazla yıkayınız. Son yıkayışta da bol miktarda veya biraz kâfur sürünüz. İşiniz bitince bana haber verin.» buyurdu. İşimizi bitirince kendisine haber verdik, bunun üzerine bize izarını (belden aşağı giyilen bir nevi etek) vererek: «Bunu sarınız.» buyurdu. Buharî, Cevaiz, 23/7;.Müslim, Cevaiz, 11/36.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazenin Yıkanma Şekli:
596-)
Abdullah b. Ebî Bekir'den: Umeys'in kızı Esma, Hazret-i Ebû Bekir vefat ettiği zaman onu yıkadı. Daha sonra da orada bulunan muhacirlere: Ben oruçluyum, hava da çok soğuk, acaba yıkanmam gerekir mi?» diye sordu. Onlar da: Hayır!» diye cevap verdiler. Şeybanî, 305. Bu hadiste geçen, Umeys kızı Esma, Hazret-i Ebubekir'İn hanımıdır. Hanefi Mezhebine göre, kadın kocasını yıkayabilir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazenin Yıkanma Şekli:
597-)
İmâm-ı Mâlik bazı alimlerin şöyle dediklerini duymuştur: Bir kadın vefat eder, onu yıkayacak başka bir kadın, yakın akrabalarından (mahremlerinden) herhangi bir kimse veya vefat eden kadının kocası da bulunmazsa eline, yüzüne toprakla mesh edilerek teyemmüm yaptırılır. Mâlik'den: Bir adam vefat eder de onu yıkamak için sadece kadın bulunursa o takdirde adama teyemmüm yaptırılarak defnedilir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazenin Yıkanma Şekli:
598-)
İmâm-ı Mâlik'den: Cenaze yıkamanın bize göre belli şekli yoktur, Önemli olan yıkanıp temizlenmesidir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazenin Yıkanma Şekli:
599-)
Hazret-i Âişe'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) pamuktan dokunmuş, ince, beyaz, üç kat bezle kefenlendi. Ayrıca üzerinde gömlek ve sarık da yoktu. Buharî, Cenaiz, 23/19; Müslim, Cenaiz, 11/45
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazenin Kefenlenmesi
601-)
Yahya b. Saîd anlatıyor: Duyduğuma göre Hazret-i Ebû Bekir hastalandığı zaman Hazret-i Aişe'ye, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kaç kat kefene sarıldığını sordu. O da: Pamuktan dokunmuş, ince, beyaz üç kat kefenle sarıldı.» diye cevap verdi. Bunun üzerine Hazret-i Ebû Bekir üzerine (kırmızı çamur veya zağferan sürülmüş), elbiseyi işaret ederek: Alın bunu yıkayın, iki kat daha bularak beni bununla kefenleyin.» dedi. Hazret-i Âişe: Bu eski elbiseyle mi?» diye sorunca, Hazret-i Ebû Bekir: Yaşayanlar yeniye ölülerden daha çok muhtaçtırlar. Nasıl olsa çürüyüp gidecek onun için yeni olması gerekmez.» Buharî, Cenaiz, 23/94.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazenin Kefenlenmesi
602-)
Abdullah b. Amr b. As anlatıyor: Ölü, bir gömlek, bir izar (etek), bir de bunların üzerine üçüncü kat bir bezle kefenlenir. Bu üç kat bulunmaz da sadece bir kat kefen bulunursa onunla yetinilir. Şeybani 305
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazenin Kefenlenmesi
603-)
İbn Şihab’dan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Ebû Bekir ve Hazret-i Ömer cenazenin önünde yürürlerdi. Sonra gelen halifeler ve Abdullah b. Ömer de aynı şekilde cenazenin önünde yürürlerdi. İbn Abdilber der ki: "Bu hadis, Muvatta'da ravilere göre bu şekilde mürseldir." İbn Ömer'den mevsul olarak Rivâyet edilmiştir: (Ebu Davud, Cenaiz, 20/44; Tirmizî, Cenaiz, 8/26; Nesaî, Cenaiz, 21/56; İbn Mace, Cenaiz, 6/16). Ayrıca bkz. Şeybanî, 307
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazenin Önünde Yürümek
604-)
Abdullah b. Hedîr'in oğlu Rebîa'dan: Cahş'ın kızı Âişe (radıyallahü anha)'ın cenazesinde Hazret-i Ömer'in cemaati cenazenin önünde yürüttüğünü gördüm. Şeybanî, 308
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazenin Önünde Yürümek
605-)
Hişam b. Urve'den: Her cenazede babamı mutlaka önde görürdüm. Daha sonra Bakî mezarlığına gelir, cenazenin en sonundaki gelinceye kadar orada otururdu.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazenin Önünde Yürümek
606-)
İbn Şihab; «Cenazenin arkasında yürümek sünnete uygun değildir.» demiştir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazenin Önünde Yürümek
607-)
Hişam b. Urve'den: Hazret-i Ebû Bekir'in kızı Esma, ailesine: Öldüğüm zaman kefenimi buharlayın, sonra bana da hanut (güzel kokulu şeyler) sürünüz. Kefenimi hanutlamaym, cenazeme de meş'aleyle katılmayın» diye vasiyet etti.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeye Meşaleyle Katılmak
608-)
Saîd b. Ebû Saîd el-Makburî'den: Ebû Hüreyre ölümünden sonra cenazesine meş'aleyle katılınmamasını vasiyet etti. da bu konuda: «İmâm-ı Mâlik'in de böyle şeyleri hoş karşılamadığını duymuştum» der. Şeybanî, 309.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeye Meşaleyle Katılmak
609-)
Ebû Hüreyre anlatıyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Habeş kralı Eshame'nin (Habeş Necaşî’sinin) vefat ettiği gün durumu ashabına bildirdi. Hemen namazgaha giderek saf oldular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dört tekbirle Eshame'nin namazını kıldırdı. Buhârî, Cenaiz, 23/4; Müslim Cenaiz, 11/62.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazında Tekbir
610-)
Huneyfin torunu Ebû Umame b. Sehl anlatıyor: Yoksul bir kadın hastalanmıştı, durum hemen Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verildi. Hazret-i Peygamber düşkünleri ziyaret eder, onların hal ve hatırlarını sorardı. Bu sefer: Ruhunu teslim edince bana haber verin.» buyurdu. Cenazeyi gece hazırladılar, fakat o saatte Hazret-i Peygamber'i rahatsız etmeyi uygun bulmayarak sabahı beklediler. Sabah olunca, onlar Hazret-i Peygamber'e bildirildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Bana haber verin demedim mi?» diye çıkışınca ashab: Ya Resûlallah! Seni uyandırıp geceleyin cenazeye götürmeyi uygun bulmadık.» diye karşılık verdiler. Bunun üzerine saf yaptılar, dört tekbirle namazı cemaat halinde kıldılar. İbn Abdilber derki: "Bu hadisin mürse) oluşunda, Muvatta'da Malik'e karşı gelinmemiştir."
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazında Tekbir
611-)
İmâm-ı Mâlik, İbn Hişam'a Cenaze namazının tamamına yetişemeyen kimsenin ne yapması gerektiğini sordu. O da «Yetişemediği kısmı kaza eder.» diye cevap verdi. (11/a) Bu kaza, sadece tekbirler alınarak yapılır; Dualar okunmaz
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazında Tekbir
612-)
Ebû Saîd el-Makburî anlatıyor: Ebû Hüreyre'ye: «Cenaze namazında nasıl dua ediyorsun?» diye sordum. Ebû Hüreyre: Anlatayım.» dedi ve şöyle devam etti: Cenazenin çıktığı evden itibaren ona refakat ederim. O musalla (taşına) konunca tekbir alırım, Allah'a hamd ederim (sübhaneke okurum), Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) salavat getiririm, daha sonra da şu duayı okurum: «Allahım o senin kulundur, kulunun ve cariyenin oğullarıdır. Senden başka ilâh olmadığına, Muhammed'in senin kulun ve resulün olduğuna şehadet ederdi. Sen onun durumunu daha iyi bilirsin. Allahım, eğer o iyi bir kimseyse iyiliğini arür, kötü kimseyse kötülüklerini affet. Allahım, onun ecrinden bizi mahrum bırakma, ondan sonra bizi doğru yoldan şaşırtma.» Şeybanî, 311
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazında Okunacak Dua
613-)
Saîd b. Müseyyeb anlatıyor: Ebû Hüreyre'nin arkasında henüz mükellef olmamış bir çocuğun cenaze namazını kılıyordum. Ebû Hüreyre'nin şöyle dua ettiğini duydum: «Allah'ım, onu kabir azabından koru!» Mükellef olmayan bu çocuğa kabir azabının da olmaması gerekir. Ebû Hüreyre'nin bu şekilde dua etmesinin sebebi, kabir azabının şiddetini belirtmek içindir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazında Okunacak Dua
614-)
Nâfi anlatıyor; Abdullah b. Ömer cenaze namazlarında Kur'an'dan hiçbir şey okumazdı.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazında Okunacak Dua
615-)
Huveytıb'ın torunu Abdurrahman b. Ebî Sufyan'ın azatlısı Muhammed b. Ebî Harmele'den: Ebî Seleme'nin kızı Zeynep vefat ettiği zaman Tarık, Medine valisi idi. Âişe (radıyallahü anha)'in cenazesi sabah namazından hemen sonra getirildi. Baki kabristanına defnedildi. Tarık o gün, cenazenin geç kalmaması için sabah namazını daha erken kıldırmıştı. Ebî Harmele demiştir ki: Abdullah b. Ömer'in, ailesine: «Ya cenazeniz için şimdi namaz kılarsınız, ya da güneş yükselinceye kadar ertelersiniz» dediğini işittim.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazının Sabah Namazından Sonra Ortalık Aydınlanınca, Akşam Namazından Sonra Da Güneşin Sarılığı Kayboluncaya Kadar Kılınması
616-)
Nâfi'den: Abdullah b. Ömer, «ikindi ve sabah namazları vaktinde kılınırsa, bu vakitlerden sonra cenaze namazı da kılmabilir» dedi. Şeybanî, 313.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazının Sabah Namazından Sonra Ortalık Aydınlanınca, Akşam Namazından Sonra Da Güneşin Sarılığı Kayboluncaya Kadar Kılınması
617-)
Ömer b. Ubeydullah’ın azatlısı Nadr anlatıyor: Resûlüllah'ın hanımı Hazret-i Aişe, Sa'd b. Ebî Vakkas vefat ettiği zaman dua etmesi için cenazesini mescide; kendi yanına getirmelerini istedi! Ashaba cenazenin mescide götürülmesi pek hoş gelmedi. Bunun üzerine Hazret-i Aişe: İnsanlar ne çabuk değişiyorlar! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Süheyl b. Beyda'nın namazını mescidden başka bir yerde mi kıldı sanki!» dedi. İbn Abdilber derki: "Muvatta'da, ravilerin çoğuna göre bu şekilde munkatı'dır."Müslim (Cenaiz, 11/99), mevsul olarak nakleder.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazının Mescidde Kılınabilmesi
618-)
Abdullah b. Ömer: «Ömer b. Hattab’ın cenaze namazı mescidde kılınmıştı» demiştir. Şeybanî, 314.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazının Mescidde Kılınabilmesi
619-)
İmâm-ı Mâlik'den: Duyduğuma göre Osman b. Affan, Abdullah b. Ömer ve Ebû Hüreyre, Medine'de cenaze namazlarını kadın—erkek cemaat halinde kılarlardı. Erkekler imamın arkasında, kadınlar da onların arkasında saf yapardı.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazını Cemaatle Kılmak
620-)
Nâfi'den: Abdullah b. Ömer, cenaze namazında selâm verirken sesini yanındakine de duyururdu.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazını Cemaatle Kılmak
621-)
Nâfi'den: Abdullah b. Ömer: «Abdestsiz cenaze namazı kılınmaz.» derdi.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazını Cemaatle Kılmak
622-)
Yahya'dan: İmâm-ı Mâlik: İlim ehlinden hiçbirinin veled-i zina (piç) ve annesinin cenaze namazlarının kılınmıyacağına dair birşey söylediklerine şahit olmadım.» dediğini işittim.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Namazını Cemaatle Kılmak
623-)
İmâm-ı Mâlik anlatıyor: Duyduğuma göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) pazartesi günü vefat etti. Salı günü defnedildi. Ashap namazını cemaatsiz olarak münferiden kıldılar. Hiçbir kimse onlara imam olmadı. Ashaptan bir kısmı minberin yanına, bir kısmı da Bakî' kabristanına defnedelim, dediler. Tam bu sırada Ebû Bekr es-Sıddîk geldi. Ben Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hiçbir peygamber yoktur ki ruhunu teslim ettiği yere defnedilmesin.» buyurduğunu duydum,» dedi. Bunun üzerine derhal oraya bir mezar kazıldı. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yıkanması esnasında üzerindeki gömleği de çıkarmak istediler, «Gömleği çıkarmayın!» diye bir ses duydular. Böylece cenaze, üzerindeki gömlekle yıkandı. İbn Abdilber derki: "Bu hadisin, bu tarzda Rivâyet edildiğini hiçbir şekilde bilmiyorum. Sadece Malik'e ulaştığına göre ifadesi vardır."
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Ölünün Defnedilmesi
624-)
Hişam b. Urve, babasından naklen anlatıyor: Medine'de iki adam vardı. Bunlardan biri kazdığı mezarlara lahd yapar, diğeri yapmazdı. Hazret-i Peygamber vefat edince Ashap: «Hangisi önce gelirse Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) mezarını o kazsın.» dediler. Önce, kazdığı mezarlara lahd (mezar çukuru) yapan geldi. Böylece Hazret-i Peygamber'in mezarı da lahdli oldu. İbn Mace, Cenaiz, 6/40 (İbn Abbaa'tan).
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Ölünün Defnedilmesi
625-)
Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Ümmü Seleme'den «Kazma seslerini duyuncaya kadar, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiğine inanamadım.» İbn Abdilber der ki: "Bu hadisi, Ummu Seleme'den değil, Aişe'den muttasıl olarak biliyorum."
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Ölünün Defnedilmesi
626-)
Yahya b. Said’den: Hazret-i Aişe dedi ki: Rüyamda odama üç tane ay düştüğünü gördüm. Bunun üzerine rüyamı hemen Hazret-i Ebû Bekr'e anlattım. (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince benim odama defnedildi. Hazret-i Ebû Bekr bana: Rüyanda gördüğün ayların biri ve en hayırlısı!» dedi.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Ölünün Defnedilmesi
627-)
İmâm-ı Mâlik, güvenilir pekçok kişiden şöyle naklediyor: Sa'd b. Ebî Vakkas ve Amr b. Nufeyl'in torunu Said b. Zeyd, Medine yakınlarındaki Akik mevkiinde vefat ettiler. Bunun üzerine Cenazeleri Medine'ye getirilerek orada defnedildiler.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Ölünün Defnedilmesi
628-)
Hişam b. Urve, babasından naklediyor: Mezarımın Bakî kabristanında olmasını istemem. Başka yere defnedilmem benim için oraya defnedilmemden daha sevimlidir. Çünkü benimki ya zalim birinin yerinde olacak ki onunla beraber bulunmayı istemem, ya da salih birinin yerinde olacak, benim için onun kemiklerinin yerinden çıkarılmasına da gönlüm razı olmaz. Bakî mezarlığında yer mahdut olduğundan en son kazılan mezarlar çok defa eski bir mezar yeri oluyordu. Yukarıda zikredilen durumla bu kastedilmektedir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Ölünün Defnedilmesi
629-)
Ali b. Ebî Talib anlatıyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), cenaze geçerken ayağa kalkar, geçince otururdu. Müslim, Cenaiz, 11/82. Ayrıca bkz. Şeybanî, 310.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Geçerken Ayağa Kalkmak Ve Mezar Üzerine Oturmak
630-)
İmâm-ı Mâlik’den: Duyduğuma göre Ali b. Ebi Talib mezarlara başını koyar ve üzerlerine uzanırmış. Mâlik şöyle demiştir: Mezarlar üzerine oturmak yasaklanmıştır. Benim kanaatime göre bu yasak, mezarları kirletmemek için olsa gerek.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Geçerken Ayağa Kalkmak Ve Mezar Üzerine Oturmak
631-)
Sehl b. Huneyf’in oğlu Ebû Ümame'den: Biz cenazeye katılır, cemaatin tamamı kabrin başına gelinceye kadar oturmazdık.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenaze Geçerken Ayağa Kalkmak Ve Mezar Üzerine Oturmak
632-)
Cabir b. Atîk anlatıyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Abdullah b. Sabiti ziyarete gelmişti, onu baygın bir vaziyette buldu. Seslendi, fakat cevap alamadı. Bunun üzerine: «İnna lillahi ve inna ileyhi raciûn = Biz Allah için ve onun rızasını kazanmak için yaşıyoruz, mutlaka yine onun huzuruna varacağız.» buyurdu ve: «Ebû Rebî’ sana yetişemedik!» diye ilave etti. Durumu gören kadınlar, derhal bağırıp ağlaşmaya başladılar. Cabir de onları susturmaya çalışıyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Dokunma onlara! Yalnız rahatlayınca ağlamasınlar» buyurdu. Orada bulunanlar; Rahatlamak ne demektir, Ya Resûlallah?» diye sorunca Hazret-i Peygamber: Ruhunu teslim ettiği zaman!» diye cevap verdi. Abdullah b. Sabit'in kızı: Mutlaka şehit olmanı isterdim, çünkü sefer hazırlıklarını tamamlamıştın.» deyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah herkese niyetine göre verir, Siz kimleri şehit kabul ediyorsunuz?» buyurdu. Oradakiler: Allah yolunda ölenler!» diye cevap verdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara şöyle mukabelede bulundu: «Allah yolunda ölenlerin dışında yedi türlü şehit vardır: Taun hastalığından ölen şehittir, suda boğulan şehittir, zâtu’l-cenb hastalığından ölen şehittir. Karın ağrısından ölen şehittir, yangında ölen şehittir, yıkık altında ölen şehittir, doğumda ölen kadın şehittir.» Ebu Davud, Cenaiz, 20/10, Nesaî, Cenaiz, 21/14. şerifle şehit olduğu bildirilen yedi grup kimseler müslümanlığı yaşayan kimselerdir. Yoksa sadece ismi müslüman olup İslam'ın emirlerini yapmayan kimseler bu kutsal dereceye nail olamazlar. Şehitlik rütbesi Allah'ın, sevdiği kullarına verdiği bir mükâfattır. Hadiste bildirilen ölüm sebeplerinden birine duçar olmasaydı, Allah'a daha nice kulluk yapacak, hayır ameller işleyecekti. Bu tarz ölüm sebepleri ömrünü kesip yapacağı ibadetlerden mahrum bıraktığı için Allah mükâfat olarak ona şehitlik derecesi veriyor.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Ölünün Arkasından Ağlamak
633-)
Abdurrahman’ın kızı Amre anlatıyor: Mü'minlerin annesi Hazret-i Aişe'ye, Abdullah b. Ömer'in: ağlaması yüzünden ölüye azap edilir.» dediği nakledilince Hazret-i Âişe: Ebû Abdurrahman'ı Allah affetsin, o yalan söylemez, fakat ya unuttu, ya da hata ediyor. Bir defa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir yahudi ailesine uğradı, onlar ölen bir aile fertleri için ağlıyorlardı. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber: «Siz ona ağlıyorsunuz, fakat şu anda ona kabrinde azap ediliyor.» buyurdu. Buhârî, Cenaiz, 23/33; Müslim, Cenaiz, 11/25. Ayrıca bkz. Şeybanî, 320 Yahudi kadına kabrinde azap edilmesi, Ebû Abdurrahman'ın anladığı gibi yaşayanların onun için ağlamasından değil, islâm'ı kabul etmeyerek Yahudi olarak ölmesindendir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Ölünün Arkasından Ağlamak
634-)
Ebû Hüreyre Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu naklediyor: «Üç çocuğu ölen bir müslümana cehennem azabı dokunmaz. Ancak Allah'ın andı gereği (ya oradan geçerken ya da cehennemde az bir müddet kalarak) azabı hisseder.» Buhârî, Cenaiz, 23/6; Müslim, el-Birr ve's-Sıla, 45/150.Allah'ın andından maksat «İçinizden cehenneme uğramayacak hiç bir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür.» (Meryem sûresi: 19/71) mealindeki âyette işaret edilen durumdur.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Başa Gelen Felaketlerin Ecrini Allahtan Beklemek
635-)
Ebû Nadr es-Selemî'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Üç çocuğu ölen her müslüman eğer olanlara sırf Allah rızası için sabretmişse bu çocuklar, cehenneme karşı birer kalkan olarak onu korurlar.» Bunu duyan oradaki bir kadın: İki çocuğu ölen kimseye de aynı şey olur mu, Ya Resûlallah? deyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): İki çocuğu ölene de olur» buyurdu. Müslim, el-Birr ve's-Sıla, 45/152
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Başa Gelen Felaketlerin Ecrini Allahtan Beklemek
636-)
Ebû Hüreyre, Hazret-i Peygamberin şöyle buyurduğunu naklediyor: «Mü'min, çoluk çocuğuna ve akrabalarına gelen felâketlere ölünceye kadar sabrederse, onun hiçbir günahı kalmaz.»
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Başa Gelen Felaketlerin Ecrini Allahtan Beklemek
637-)
Muhammed b. Ebû Bekr'in torunu Abdurrahman b. Kasım'dan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Müslümanlar benim başıma gelen musibetlere bakarak, kendi karşılaştıkları musibetlere karşı güç bulsunlar.»
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Başa Gelen Felaketlerin Ecrini Allahtan Beklemenin Faziletiyle İlgili Diğer Rivâyetler
638-)
Ümmü Seleme'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Kimin başına bir musibet gelir de Allahü teâlâ'nın emrettiği gibi: «Allah ve onun rızasını kazanmak için yaşıyoruz. Mutlaka gene onun huzuruna varacağız. Allahım bu musibetin ecrini bana ver, bana kaybettiğimden daha hayırlısını ver!» diye dua ederse Allah mutlaka onun duasını kabul eder» Ebû Seleme vefat edince, ben de bu şekilde dua ettim. Sonra da kendi kendime: «Ebû Seleme'den daha hayırlısı kim olabilir ki?» diye umutsuzluğumu dile getirdim. Demek ki varmış. Cenabı Allah, Ebû Seleme vefat edince benim Resûlüllah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) evlenmemi nasip etti. Müslim, Cenaiz, 11/4
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Başa Gelen Felaketlerin Ecrini Allahtan Beklemenin Faziletiyle İlgili Diğer Rivâyetler
639-)
Kasım b. Muhammed anlatıyor: Karım vefat etmişti, Muhammed b. Kâ'b el-Kurazî ta'ziyeye gelerek bana şunları anlattı: İsrail oğullarından âlim, anlayışlı, ibadetine düşkün müctehid bir adam vardı. Bunun bir de hanımı vardı. Birbirlerini çok seviyorlardı. Bir gün kadın vefat etti. Adam çok üzüldü; üzüntüsünden eve çekilip kapıyı kapattı, halktan tamamen uzaklaştı, öyle ki evine hiç kimse girip çıkmaz oldu. Bu durumu duyan bir kadın gelerek kapıcıya: Ona işim düştü, bir fetva soracağım, ancak mutlaka kendisiyle görüşmem lâzım!» dedi. Kapıya gelen herkes dönüp gittiği halde, kadın kapıdan ayrılmıyor ve: Mutlaka kendisiyle görüşmem lâzım!» diye diretiyordu. Kapıcı durumu içerdeki zata bildirerek: Burada bir kadın var, sizden bir şey sormak istiyor ve mutlaka görüşmem şart diyor. Herkes dağıldığı halde o hâlâ kapıdan ayrılmadı.» dedi. Bunun üzerine hanımı vefat eden zat: Alın içeri!» diye emir verdi. Kadın içeri girdi. Ben size bir konuda bir şey danışmak için geldim!» diy söze başladı. Adam: Nedir o mesele?» dedi. Kadın anlattı: Ben komşularımdan bir kadından (ödünç olarak) bir süs eşyası almıştım. Bunu bazen giyer, bazen de ödünç olarak başkalarına verirdim. Bir zaman sonra sahibi bu zinet eşyasını geri vermemi istedi. Geri vereyim mi?» zat: Evet mutlaka vermelisin!» diye cevap verince kadın: Ama bu bende hayli zaman kaldı!» diye mukabele etti Adam: Aldığın gibi vermen de lâzımdır.» dedi, kesti attı. Kadın: Mademki öyle, Allahu Teâlâ'nın sana ödünç olarak verip de, sonra haklı olarak geri aldığı şeye (hanımına) neden böyle üzülüyorsun?» diyerek asıl maksadını belirtti. zat durumdan ibret alarak kadın vasıtasiyle doğruyu gördü.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Başa Gelen Felaketlerin Ecrini Allahtan Beklemenin Faziletiyle İlgili Diğer Rivâyetler
640-)
Abdurrahman'ın kızı Amre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), mezar soygunculuğu yapan kadın ve erkeğe lanet etmiştir. İbn Abdilber derki: "Aişe'den müsned olarak Rivâyet edilir."
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Kefen Soyuculuğun Vebali
641-)
Hazret-i Aişe'den: Hayatta bulunan bir müslümanın herhangi bir kemiğini kırmak nasıl günahsa, Ölü bir müslümanın kemiğini kırmak da aynı şekilde günahtır. Ebu Davud, Cenaiz, 20/58; İbn Mace, 6/63.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Kefen Soyuculuğun Vebali
642-)
Hazret-i Aişe'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından önce göğsüme yaslandı, kulak verdim şöyle dua ediyordu: «Allahım beni affet, bana acı ve beni yüce makama kavuştur.» Buharî, Megâzî, 64/83; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe, 44/85.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
643-)
İmâm-ı Mâlik'e Hazret-i Âişe'nin şöyle dediği ulaşmıştır: Hiçbir peygamber ölüp ölmemek konusunda muhayyer bırakılmamış değildir.» Onun bu sözünden sonra: «Allahım beni yüce makama kavuştur» diye dua ettiğini duyunca artık vefat edeceğini anladım. Buhârî, Megâzî, 64/83; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe, 44/87.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
644-)
Abdullah b. Ömer, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: «Sizden biri vefat ettiği zaman sabah, akşam makamı kendisine gösterilir. Eğer cennetlikse cennet ehli olarak, cehennemlikse cehennem ehli olarak... Şöyle denir: İşte kıyamete kadar kalacağın yerin.» Buharî, Cenaiz, 23/90; Müslim, Cennet, 51/56.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler
645-)
Ebû Hüreyre, Hazret-i Peygamberin şöyle buyurduğunu nakletmiştir: «Âdem oğlunun kuyruk sokumu hariç bütün bedeni toprakta çürür. Çünkü Ademoğlu kuyruk sokumundan meydana geldi, yine oradan vücut bulacak.» Müslim, Fiten, 52/142.
Kaynak: İmam Malik Muvatta, Cenazeler Kitabı
Konu: Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler