Sünen-i Dârimî Hadis Kitabı

1903-) Bize İsmail b. Ebân haber verip (dedi ki), bize Hatim b. İsmail b. Ebân, Ca'fer b. Muhammed'den, (O) babasından, (O da) Câbir b. Abdillah'tan (naklen) rivâyet etti. Cafer'in babası dedi ki: (Bir gün) Câbir b. Abdillah'ın yanına girdik de O, (âmâ olduğu için, yanına giren) toplulukta (bulunanların kim olduklarını) sordu, nihayet (sıra) bana geldi. Ben de; "-ben, Ali'nin oğlu Hüseyin'in oğlu Ali'nin oğlu Muhammed'im" dedim. Bunun üzerine elini (gömleğimin) üst düğmesiyle alt düğmesine uzattı (ve onları açtı), sonra ağzım göğsümün ortasına koydu -ki, ben o zaman genç bir delikanlıydım- ve "-hoş geldin yeğenim, dilediğini sor!" dedi. Ben de O'na (bazı şeyler) sordum. O, (o vakit) âmâ idi. Derken namaz vakti geldi ve dokuma (bir örtüye) bürünerek kalktı. Bu (örtüyü) omuzlarına her koyduğunda, küçüklüğünden dolayı, etrafı (omuzlarından aşağı) düşüyordu. Halbuki kaftanı (ridâsı) yanıbaşında, çatma elbise askılığının üzerinde idi. Neyse, (bize) namazı kıldırdı. Ardından ben; "-bana, Resûlüllah'ın haccından haber verin" dedim. O da, eliyle işaret edip dokuz (parmağını) yumdu ve şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) (Medine'de) dokuz sene, haccetmeksizin kaldı. Sonra onuncu yılda, hac sebebiyle insanlara ilan ettirdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bu yıl) hac yapacaktır. Bunun üzerine Medine'ye çok kimse geldi. Onların hepsi Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) uymanın ve O'nun yaptığı gibi yapmanın peşindeydi. Neyse, biz O'nunla yola çıktık. Nihayet Zu'l-Huleyfe'ye geldik. (Orada) (Hazret-i Ebu Bekr'in hanımı) Esma' bint Umeys, Muhammed b. Ebi Bekri doğurdu ve Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem); "-nasıl (ihram) yapacağım?" diye (bir haberci) gönderdi. (Hazret-i Peygamber) de; "-(Temizlik için) gusül yap, kan akıntı yerine bir bez bağla ve ihrama gir" buyurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (orada bir gece kalıp) mescidinde (ikindi -iki rekat olarak-., akşam, yatsı -iki rekat olarak- ve sabah) namazlarını kıldırdı. Sonra el-Kasva' (denilen devesine) bindi. Devesi O'nu el-Beydâ' mevkiine çıkardığında, gözümün görebildiğince (Hazret-i Peygamber'in) önündeki binekli ve yayalara, aynı şekilde sağındakilere, aynı şekilde solundakilere ve aynı şekilde arkasındakilere baktım. (O zaman) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda idi. Kur'an O'na iniyor, yorumunu da O biliyordu. (Binaenaleyh, hac amellerini, O'nun yaptığı gibi yapıyorduk). O, yüksek sesle, Tevhid'i (ihtiva eden şu cümleleri, telbiyeyi) söyleyip ihrama girdi. "-Lebbeyk, Allahumme lebbeyk! Lebbeyk, lâ şerike leke lebbeyk! İnne'l-hamde, ve'n-ni'mete, leke ve'l-mülk! Lâ şerike lek!" (= Emrine amadeyim, Allah'ım, emrin başüstüne! Yönelişim, sevgim, tâat-u ibadetim yalnız sanadır. Emrine amadeyim, senin hiçbir ortağın yoktur, emrin başüstüne! Hiç şüphe yok ki, hamd ve nimet senindir, mülk de! Senin hiçbir ortağın yoktur!)" İnsanlar ise, yüksek sesle söylemekte oldukları telbiyeyi söyleyip ihrama girdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de onların (telbiyelerinde ilave ettikleri) hiçbir şeyi yadırgamadı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), (yolculuğu boyunca aynı) telbiyeyi söyledi, (onu hiç değiştirmedi). O'nunla beraber Kabe'ye geldiğimizde, -Câbir (bu arada) şöyle dedi: (eskiden) sadece hacca niyet ederdik. (Hacla beraber) Umre yapmayı (veya hac aylarında umre yapmayı) bilmezdik." O Hacer-i Esved'i istilâm etti, sonra (kudüm tavafının ilk) üç (şavtında) remel yaptı, (sonraki) dört (şavtında âdeti üzere) yürüdü. Ardından Makam-ı İbrahim'in (arkasına) yaklaşıp namaz kıldı ve "Siz de İbrahim'in makam'ından kendinize bir namazgah edinin!" (Meâlindeki âyeti) okudu. O, (bu namazında) Makâm-ı (İbrahim'i) kendisiyle Kabe arasında bırakmıştı. (Hadisin râvisi Ca'fer, rivâyetinin burasında şöyle demiştir:) şöyle derdi. Bilmiyorum O, bunu Câbir'den, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) mi söyledi, yoksa (onlardan naklen) değil mi? (Babam) dedi ki, (Hazret-i Peygamber) bu iki rekât namazda "Kul Kuve'llahu Ehad" ile "Kul Yâ Eyyühe'l-Kâfîrûn" (Sûrelerini) okudu. Hazret-i Peygamber) sonra Hacer-i Esved'in yanına dönüp onu istilâm etti. Sonra da (Mescid-i Haram'ın Safa) kapısından Safa (tepesine) doğru çıktı. Safa (tepesine) gelince; Safa ile Merve, Allah'ın alâmetlerindendir" (mealindeki ayeti) okudu (ve) "Allah'ın başladığı ile başlarım!" (diyerek, Safa ile Merve arasındaki aye) Safâ'dan başladı. Bunun üzerine, Kabe'yi görünceye kadar Safa tepesinin) üzerine çıktı, Allah'ı birleyip tekbir getirdi ve şöyle dedi: ilahe illallahu Vahdehu lâ şerike leh! Lehu'l-mülk ve lehü'l-hamd, yuhyi ve yumitu ve hüve alâ külli şey'in Kadir! La ilahe illallahu Vahdeh, enceze va'deh ve nasara abdeh ve hezeme'l-ahzâbe Vahdeh!" (= Yalnız Allah'tan başka, hiçbir ilah yoktur, O'nun hiçbir ortağı yoktur! Mülk O'nundur, hamd da O'nun! O diriltir ve öldürür. O'nun gücü her şeye yeter. Yalnız Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. O, (Peygamberine) verdiği sözü tam olarak yerine getirmiştir, kuluna yardım etmiş ve (Hendek savaşında veya her yerde düşman) gruplarını tek başına yenmiştir!)" (Hazret-i Peygamber), müteakiben bunlar arasında dua etti ve bu (sözlerinin) aynısını üç defa söyledi. Merve'ye doğru indi. Ayakları, (Safa ile Merve arasındaki) vadinin içine vardığı zaman, -Abdullah b. Abdirrahman ed-Dârimî dedi ki, "Yani yürüyüşünü hızlandırdı"-, (vadiden) yukarı çıktığımızda (âdeti üzere) yürüdü ve Merve'ye geldiğimizde Merve'nin üzerinde, Safa'nın üzerinde yaptığı gibi yaptı (yani Kabe'yi görecek kadar yukarısına çıktı, zikir ve dua etti). Nihayet Merve'de sa'yın sonuna gelince şöyle buyurmuştu: yok ki, ben, yapmış olduğum bu (hac) işime yeniden başlasaydım, kurbanlık (hedy) getirmez ve onu umre yapardım. Artık sizden kimin beraberinde kurbanlık yoksa o (hac niyetini bozup) ihramdan çıksın ve onu (yani haccını) umreye çevirsin!" O zaman Şurâka b. Mâlik b. Cu'şum kalktı ve "Ya Resûlüllah, (haccı umreye çevirebilmek ve hac aylarında umre yapabilmek) bu yıla mı hastır, yoksa ebediyyen mi (böyle yapılabilecektir?)" diye sordu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir elinin) parmaklarını diğerlerine kenetleyip şöyle buyurdu: hac (aylarına) böyle girmiştir -(Bunu) iki kere (buyurdu)-. Hayır, bilakis (bu hüküm) sonsuza dek (geçerlidir!) Hayır, bilakis (bu hüküm) sonsuza dek (geçerlidir!)" sırada) Ali, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) için (satın almış olduğu) develerle Yemen'den geldi ve (hanımı) Fatıma'yı, ihramdan çıkıp boyalı giysiler giymiş ve sürme çekmiş olan kimseler arasında buldu. Ali, O'na bu (durumunu) yadırgadı da O; (bunu) bana babam emretti!" dedi. Ali, sonraları (Halife iken Kûfe'de, bu olay hakkında) şöyle derdi: "(O zaman) ben kendisini, yaptığı şeylerden dolayı Fatıma aleyhine kışkırtmak, (yani Fatıma'nın, ayıplanmasını gerektirecek işlerini anlatmak) ve O'nun anlatıp da benim O'na yadırgamış olduğum şeyler hususunda Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) fetva sormak üzere Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gittim. (Ben, Fatıma'nın söylediklerini nakledince Hazret-i Peygamber) de şöyle buyurdu: söylemiş. Sen, hac için ihrama girdiğin zaman ne yaptın?" Ben; Muhakkak ki ben Resûlünün ihrama girdiği (niyetle) ihrama giriyorum!" dediğimi (naklettim). O da; "Öyle ise benim beraberimde kurbanlık var. Bu sebeple sen ihramdan çıkma!" buyurdu." Hadisi anlatan) Câbir, sözüne şöyle devam etti: Neyse, Ali'nin Yemen'den getirdiği kurbanlıklarla Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) getirdiklerinin toplamı yüz deve oldu. (Hazret-i Ali, Yemen'den 37 deve getirmişti). Neticede, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraberinde kurbanlık bulunan kimselerden başka insanların hepsi (umre yaparak) ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Terviye günü gelince, (Hazret-i Peygamber insanları) Mina'ya yöneltti. Biz de hac için yüksek sesle telbiye getirip ihrama girdik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bineğine bindi (ve yola koyulduk). Mina'da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldırdı. (Sabah namazından) sonra biraz bekledi. Nihayet güneş doğunca, kendisi için Nemire mevkiinde kıl bir çadır kurulmasını emretti. Ardından Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bineğine bindi ve (Mina'dan Arafat'a doğru) yola koyuldu. Kureyşliler O'nun, Kureyşlilerin cahiliye döneminde Müzdelife'de yaptıkları gibi, Meş'ar-i Haram'ın yanında duracağından, ("Vakfe" yapacağından) hiç şüphe etmiyorlardı. Ama Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Arafat'ın (yakınına) gelinceye kadar yoluna devam etti ve çadırını Nemire'de kurulmuş buldu. Oraya konakladı. Nihayet O, yani güneş (batıya) meyledip (öğlenin vakti girince), Kasvâ (denilen devesinin) palanının vurulmasını emretti. (Devesinin palanı vurulup hazırlanınca ona bindi ve Ürene isimli) vadinin ortasına geldi. (Orada) halka bir konuşma yaptı ve şöyle buyurdu: yok ki, kanlarınız ve mallarınız; bu (Zilhicce) ayınızda, bu (Mekke) şehrinizde bu (arefe) gününüze hürmet edilişi, (bundan dolayı da bu günde birbirinizin kanına ve malına sataşmayısınız) gibi, birbirinize haramdır. Şunu iyi bilin ki, cahiliye işlerinden her şey ayaklarımın altındadır, (onların geçerliliği kaldırılmıştır). Cahiliye döneminin kan dâvaları da kaldırılmıştır. Kaldırılan ilk kan davası ise, bizim kan davamız, yani (amcamın oğlu) Rebîa ibnu'l-Hâris'in kan davasıdır. (Rabia'nın oğlu, Benû Sa'd kabilesinde süt çocuğu olarak bulunuyordu da Hüzeyliler onu öldürmüşlerdi.) Cahiliye döneminin faizi de kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk faiz ise Abbâs b. Abdulmuttalib'in (alacağı olan) faizdir. Artık onun tamamı kaldırılmıştır. Ayrıca kadınlar hakkında da Allah'tan korkup (onlara iyi muamelede bulunun). Çünkü siz onları ancak Allah'ın (verdiği) güvence ile aldınız, namuslarını da Allah'ın sözü ile helâl edindiniz. Muhakkak ki sizin onlar üzerinde, evlerinize hoşlanmadığınız hiç kimseyi ayak bastırmamaları hakkınız vardır. Şayet onlar bunu yaparlarsa, onları, incitmeksizin (hafifçe) dövün. Onların da sizin üzerinizde, meşru örfe uygun olarak yiyeceklerini ve giyeceklerini (sağlamanız) hakları vardır. Size (Kıyamet gününde) benden sorulacaktır. O zaman siz ne diyeceksiniz?" kiram) şöyle cevap verdiler: "Tanıklık edeceğiz ki, sen (Allah'ın sana, bize ulaştırmak üzere indirdiği şeyleri) ulaştırdın, (onun elçiliği emanetini) yerine getirdin ve (insanlara) doğru yolu gösterdin!" Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber) şehadet parmağı ile işaret edip onu insanlara çevirerek göğe kaldırdı (ve şöyle buyurdu): şahid ol! Allah'ım şâhid ol! Allah'ım şâhid ol!" Bilâl tek ezan okudu, bir kamet getirdi, (Hazret-i Peygamber) de öğleyi kıldırdı. Sonra (Bilâl tekrar) kamet getirdi, (Hazret-i Peygamber) de ikindiyi kıldırdı. O, bu ikisinin arasında (başka) bir namaz kıldırmamıştı. (Hazret-i Peygamber) sonra bineğine binip (Arafat'a gitti ve orada) vakfeye durdu. (Vakfesinde) devesi Kasvâ'nın karnını (Rahmet Tepesi'nin eteğindeki) kayacıklara doğru -(Râvi) İsmail "ağaççıklara doğru" demiştir- çevirdi, yayaların yolunu ise önünden geçirdi. Sonra kıbleye döndü ve güneş batıp sarılığı yok oluncaya kadar, yani güneş yuvarlağı batıncaya kadar vakfe yaptı. Sonra Usâme'yi terkisine bindirdi. Ardından (devesi) Kasvâ'nın yularını, başı, palanın başının iç yüzüne değecek kadar, kendisine çekerek ve sağ eliyle (hızlı gidenlere), olun! Sakin olun!" işareti yaparak yola çıktı. (Hazret-i Peygamber) her tepeye geldiğinde, (devesinin yularını, oraya rahatça çıkması için) biraz sarkıtıyordu. Nihayet Müzdelife'ye geldi ve orada akşam ile yatsıyı tek ezan ve iki kametle kıldırdı. Sonra yan üstü yattı. Fecr doğduğunda sabah namazını tek ezan ve tek kametle kıldırdı. Kasvâ'ya bindi ve (gidip) Meş'ar-ı Haram tepesinin üzerinde durdu. (Orada) Kıbleye yönelip, ortalık iyice aydınlanıncaya kadar Allah'a dua etti, tekbir, tehlil ve Tevhid getirdi, (yani : Ekber; Lâ ilahe illallah; Lâ ilahe illallahu vahdehu lâ şerike leh, lehu'l-mülkü ve lehu'l-hamd, yuhyi ve yumit ve huve ala külli şey'in kadir" dedi). Sonra güneş doğmadan önce, terkisine el-Fadl b. Abbas'ı alarak yola çıktı. (El-Fadl), güzel saçlı, beyaz tenli, güzel çehreli bir kimse idi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yola çıkınca, çabuk çabuk giden kadınlara rastladı. El-Fadl da onlara bakmaya başladı. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) elini alıp el-Fadl'ın yüzüne koydu. O zaman el-Fadl başını diğer tarafa çevirdi. Bu sefer Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) elini diğer tarafa koydu. Nihayet (Hazret-i Peygamber) Muhassir vadisine gelince (devesini) biraz hareketlendirdi. Sonra, seni Büyük Cemre'ye (yani Akabe Cemresi'ne) çıkaran orta yola girdi. ağaç bulunan Cemre'ye (yani Akabe Cemresi'ne) geldiğinde, küçük fiske taşları gibi olan (taşlardan), her bir taşta tekbir getirerek yedi taş attı. Ayrıca (Hazret-i Peygamber bu taşları) vadinin alt tarafından atmıştı. O, sonra kurban kesme yerine gitti ve eliyle 63 deve kesti. Sonra (bıçağı) Ali'ye verdi. O da, geri kalan (37) deveyi kesti. (Böylece) onu kendi kurbanlıklarına ortak etti. Sonra her kurbandan bir parça (alınmasını) ve bunların bir tencereye konulup pişirilmesini emretti. (Emri hemen yerine getirildi. Hazret-i Peygamber ile Hazret-i Ali) de etlerinden yediler, et suyundan içtiler. (Hazret-i Peygamber) sonra bineğine binip süratle Kabe'ye doğru gitti. varıp (ifâda tavafını yaptı). Ardından öğle namazını Mekke'de kılıp, (hacılara) zemzem (kuyusundan) su çıkarırlarken Abdulmuttaliboğularının yanına geldi ve şöyle buyurdu: "-(Su) çekin, Abdulmuttaliboğulları! Şayet insanlar (ben zemzem suyu çekip hacılara dağıttığımda bunu hac ibadetlerinden zannedip hacılara zemzem) suyu dağıtma görevinizi elinizden zorla almayacak olsalardı, ben de sizinle beraber (su) çekerdim!" Onlar da O'na bir kova (zemzem) verdiler. O da (ondan) içti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Haccın Sünnete Uygun Yapılışı Hakkında
1904-) Bize Muhammed b. Saîd el-Isbehâni haber verip (dedi ki), bize Hatim b. İsmail, Ca'fer'den, (O) babasından, (O da) Câbir'den (naklen), bunu (yani bir önceki Hadisi) haber verdi.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Haccın Sünnete Uygun Yapılışı Hakkında
1905-) Bize Süleyman b. Harb haber verip (dedi ki), bize Hammâd -ki O, İbn Zeyd'dir-, Eyyûb'dan, (O) Saîd b. Cübeyr'den, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Bir ara bir adam Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber Arafat'ta Vakfe yapıyordu. Derken ansızın devesinden düştü (de, devesi onun boynunu kırdı) -veya (Hadisin râvisi); "(Devesi) onu hemen olduğu yerde öldürdü" demiştir-. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Onu su ve sidr ağacı (yaprağıyla) yıkayın, iki bezle kefenleyin, (ancak) ona ne güzel kokular sürün, ne de onun başını örtün. Çünkü yüce Allah onu Kıyamet Günü, telbiye getirirken diriltecektir!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: İhramlı Kimse Öldüğünde Ona Ne Yapılacağı
1906-) Bize Ebû Asım, Ubeydullah b. Ebi Ziyâd'dan, (O) el-Kasım'dan, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: "Kabe'yi tavaf etme, (şeytanlara) çakıl taşları atma ve Safa ile Merve arasında sa'yetme (vecibeleri) ancak Allah'ın anılmasını devam ettirmek için konulmuştur!" Ebû Asım demiştir ki, "(Ubeydullah) bu (Hadisi bazan Hazret-i Peygamber'e) nisbet ederdi."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Tavafta Ve Safa İle Merve Arasındaki Sayda Allahı Anmak
1907-) Bize Ebû Nuaym ve Muhammed b. Yusuf, Süfyan'dan, (O) Ubedullah b. Ebi Ziyâd'dan, (O) el-Kasım'dan, (O) Hazret-i Âişe'den, (O da) Hazret-i Peygamber'den (naklen); bunun (yani bir önceki Hadisin) benzerini haber verdiler.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Tavafta Ve Safa İle Merve Arasındaki Sayda Allahı Anmak
1908-) Bize Nuaym b. Hammâd haber verip (dedi ki), bize Abdulaziz b. Muhammed, Rebia b. Ebi Ab di rr ahman'dan, (O) el-Hâris b. Bilâl İbni'l-Hâris'ten, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Ya Resûlüllah", demiştim, "haccı bozup (umre yapmak) sadece bizim için mi (meşru kılınmıştır), yoksa bizden sonrakiler için de (meşru mudur?)" Şöyle buyurmuştu: "Hayır, sadece bizim için (meşru kılınmıştır)."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Haccı Bozmak Fesih Hakkında
1909-) Bize Sehl b. Hammâd haber verip (dedi ki), bize Şu'be, el-Hakem'den, (O) Mücahid'den, (O) İbn Abbas'tan, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle buyurdu: "Bu, kendisinden faydalandığımız bir umredir. Binaenaleyh, kimin beraberinde kurbanlık yoksa, o ihramdan tamamen çıksın. Artık umre, Kıyamet Gününe kadar hac (aylarına) girmiştir."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Hac Aylarında Umre Yapan Kimseler
1910-) Bize Ca'fer b. Avn haber verip (dedi ki), bize Abdulaziz b. Ömer b. Abdilaziz, Rebi’ b. Sebre'den (naklen) rivâyet etti ki, babası kendisine anlatmış ki, onlar (yani Sahabiler) Hazret-i Peygamber ile birlikte yol almışlar, nihayet Usfân'a varmışlar. O zaman, Mudlicoğullarından Mâlik b. Suraka veya Suraka b. Malik isimli bir adam Ona; "Bize (haccın hükümlerini) bugün doğmuş (yani o konuda hiçbir şey bilmeyen) bir topluluğa açıklanacak şekilde (net ve tam olarak) açıklayın" demiş. (Hazret-i Peygamber de) şöyle buyurmuş: "Muhakkak ki Allah sizin için bu haccınıza umre sokmuştur. Binaenaleyh (Mekke'ye) geldiğinizde, yanlarında kurbanlık olanlar hariç, kim Kabe'yi tavaf eder, Safa ile Merve arasında sa'y yaparsa, ihramdan çıkmış olur."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Hac Aylarında Umre Yapan Kimseler
1911-) Bize Şihâb b. Abbâd haber verip (dedi ki), bize Davud b. Abdirrahman, Amr b. Dinar'dan, (O) İkrime'den, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dört umre yapmıştı: (Hicri 6. yılın Zilkade ayında teşebbüs ettiği, ancak yapamadığı) Hudeybiye Umresi; ertesi yıl (Zilkade ayında yaptığı) Kaza Umresi -veya (ravi), "Kısas (Umresi)" demiştir. (Bu kelimelerin hangisinin söylendiğinde) Şihâb b. Abbâd şüpheye düşmüştür-; üçüncüsü (Hicri 8. yılın Zilkade ayında) Cirâne (veya Ci'irrâne mevkiinden gidip yaptığı umre); dördüncüsü ise (Hicri 10. yılda, Veda) Haccı'yla beraber (yaptığı umre).

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: İ Peygamber Kaç Umre Yaptı?
1912-) Bize Ebu Asım, İbn Cüreyc'den, (O) Atâ'dan, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bir kadına şöyle buyurdu: "Ramazan'da umre yap. Çünkü Ramazanda yapılan bir umre, bir hacca denktir."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Ramazan Ayında Yapılan Umrenin Fazileti
1913-) Bize Ahmed b. Halid haber verip (dedi ki), bize Muhammed b. İshak, Huzeyme Kabilesinin Esed boyundan olan İsa b. Ma'kıl b. Ebi Ma'kıl el-Ese di'den rivâyet etti (ki, O şöyle demiş): Bana Yusuf b. Abdillah b. Selam, ninesi Ümmü Ma'kıl'dan rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ramazanda yapılan bir umre, bir hacca denktir."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Ramazan Ayında Yapılan Umrenin Fazileti
1914-) Bize Muhammed b. Yezid el-Bezzar haber verip (dedi ki), bize Yahya b. Zekeriyya rivâyet edip (dedi ki), bize İbn Cureyc rivâyet edip (dedi ki), bana Muzahim b. Ebi Muzahim, Abdulaziz b. Abdillah'tan, (O da) Muharriş el-Kabi'den (naklen) haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Hicri 8. yılın Zilkade ayında) Cirâne'den çıktı. Nihayet umre yapmak niyetiyle ihrama girdi ve Mekke'ye geceleyin girip umresini yaptı. Sonra gecesinin sonunda (Mekke'den çıkıp Cirâne'ye geldi) ve Cirâne'de gecelemiş olarak sabahladı.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Umrede İhrama Girme Yer Ve Zamanları: Mikâtlar
1915-) Bize Sadaka İbnu'l Fadl rivâyet edip (dedi ki), bize Uyeyne, Amr b. Evs'ten rivâyet etti ki, O şöyle diyormuş: Bana Abdurrahman b. Ebi Bekr, şöyle diyerek haber verdi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana, Hazret-i Âişe'yi bineğimin terkisine alıp da O'na, Ten'im'den (ihrama girdirerek) umre yaptırmamı emretmişti. Süfyan demiştir ki, bu (Hadisin) senedi gibi (senedler) Şu'be'nin hoşuna giderdi.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Umrede İhrama Girme Yer Ve Zamanları: Mikâtlar
1916-) Bize Ahmed b. Yunus rivâyet edip (dedi ki), bize Davud el-Attar, İbn Hüseyin'den, (O) Yusuf b. Mahek'ten, (O) Hafsa bint Abdirrahman b. Ebi Bekr es-Sıddik'ten, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Abdurrahman b. Ebi Bekr'e şöyle buyurmuştu: "Kızkardeşini (yani Âişe'yi) bineğinin terkisine al ve O'na Ten'im'den umre yaptır. O, taşlık tepeden inince O'na emret de ihrama girsin. Çünkü (buradan yapılan umre) kabule şayan bir umredir."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Umrede İhrama Girme Yer Ve Zamanları: Mikâtlar
1917-) Bize Musedded haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Eyyub'dan, (O) Nafi'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, Hazret-i Ömer (Hacer-i Esved'i öptüğünde) şöyle demişti: "Muhakkak ki ben seni öpüyorum. Ve yine muhakkak ki ben senin bir taş olduğunu da biliyorum. Fakat ben Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) seni öperken görmüştüm."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: İ Esvedi Öpmek Hakkında
1918-) Bize Ebu Asım, Ca'fer b. Abdillah b. Osman'dan, O'nun şöyle dediğini haber verdi: Ben Muhammed b. Abbâd b. Ca'fer'i, Hacer-i Esved'i istilâm eder (selâmlar), sonra öpüp başını üzerine koyarken gördüm de, O'na; "nedir bu (yaptığın?)" dedim. O da şöyle karşılık verdi: "Dayın Abdullah b. Abbas'ı, bunu yaparken görmüştüm." O sonra şöyle demişti: "Ömer'in bunu yaptığını görmüştüm. O sonra şöyle demişti: -Şüphesiz ben biliyorum ki, sen bir taşsın. Fakat ben Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu yaparken görmüştüm!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: İ Esvedi Öpmek Hakkında
1919-) Bize Haccâc b. Minhâl rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Eyyub'dan, (O) Nafi'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Mekke'nin fethinde) Mekke'ye, terkisinde Usâme b. Zeyd olduğu halde girmiş ve devesini Kabe'nin dibine çökertmişti... Sonra ibn Ömer sözüne şöyle devam etti: İnsanlar da (O'na doğru) yönelmişlerdi. Derken Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Bilal ve Usâme (Kabe'nin içine) girmişler (ve Kabe'nin kapısı kapatılmıştı. Onlar içerde bir müddet kalmışlar, sonra kapı açılmış, ben de hemen içeriye girmiştim). O zaman kapının arkasından Bilal'e; "Resûlüllah nerede namaz kıldı?" demiştim de O; "iki direğin arasında!" cevabını vermişti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Kabenin İçinde Namaz Kılmak
1920-) Bize Ahmed b. Abdillah b. Yunus haber verip (dedi ki), bize Leys, İbn Şihâb'dan, (O) Salim'den, (O da) Abdullah'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Usâme b. Zeyd, Bilal ve Osman b. Talha el-Hacebi Kabe'nin içine girmişlerdi..." (Ravi) daha sonra onun, (yani bir önceki hadisin) benzerini zikretti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Kabenin İçinde Namaz Kılmak
1921-) Bana Ferve b. Ebi'l-Mağra' rivâyet edip (dedi ki), bize Ali b. Mushir, Hişam b. Urve'den, (O) babasından, (O da) Hazret-i Aişeden (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana şöyle buyurmuştu: "Senin kavminin zamanı küfür (dönemine) yakın olmasaydı, Kabe'yi yıkar, sonra onu İbrahim'in temeli üzerine bina ederdim. Çünkü Kureyş (onu, yıkıldığında yeniden) bina ettiklerinde (maddi imkânsızlıkları sebebiyle) tamamen asli temelleri üzerine bina etmekten) aciz kalmışlardı. Ayrıca ben ona, (ön kapısının karşısında) bir arka kapı yapardım."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Hicr, Kabedendir
1922-) Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki), bize Ebul-Ahvas, el-Eşas b. Suleym'den, (O) el-Esved'den, (O da) Hazret-i Âişe'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) "bu duvar (yani Hicr-i İsmail'in duvarı) Kabe'den midir?" diye sordum. "Evet" buyurdu. "Öyleyse", dedim, "onlar ne diye onu Kabe'ye katmamışlar?" Şöyle buyurdu: "Doğrusu (bunu yapmaktan, helâl) para ve malzeme (eksikliği) alıkoymuştu!" "Peki, kapısı neden yüksek?" dedim. Buyurdu ki, "Kabilen bunu, dilediklerini içeri sokmaları, dilediklerine engel olmaları için yapmışlardı. Kabilenin zamanı, cahiliye dönemine yakın olmasaydı, bu sebeple de ben, kalplerinin (bunu) yadırgayacağından endişe etmeseydim, ciddi olarak Hicr-i (İsmail'e) yönelir ve onu Kabe'ye katar, (Kabe'nin) kapısını da yer seviyesine indirirdim."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Hicr, Kabedendir
1923-) Bize Muhammed b. Ahmed haber verip (dedi ki), bize Süfyân b. Uyeyne, Amr'dan, (O da) Atadan (naklen) rivâyet etti (ki, O şöyle dedi): İbn Abbâs'ı, şöyle derken işittim: "Muhassab'da konaklamak, birşey değildir. O sadece, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) (geride kalanların kavuşması ve topluca gitmeleri için) inmiş olduğu bir yerdir." Ebû Muhammed (ed-Dârimi) dedi ki: "Tahsib (Muhassab), Mekke'de bir yerdir. O Bathâ'da da bir yerdir."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Muhassabda Konaklamak Hakkında
1924-) Bize el-Esved b. Amir haber verip (dedi ki), bize Ebû Kudeyne -ki O, Yahya İbnu'l-Muhelleb'dir-, el-A'meş'ten, (O) el-Hakem'den, (O) Miksem'den, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mina'da beş (vakit) namaz kıldı."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Minada, Arafata Gidilinceye Kadar Kaç Vakit Namaz Kılınır?
1925-) Bize Muhammed b. Ahmed ile Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, İshak b. Yûsuf’tan rivâyet ettiler (ki, O şöyle demiş): Bize Süfyân es-Sevri, Abdulaziz b. Rufey'den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Enes b. Mâlik'e; "bana, Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) aklında kalan birşey anlat! O, terviye günü (yani arefeden önceki gün) öğle namazını nerede kılmıştı?" diye sordum. "Mina'da!" cevabını verdi. (Abdulaziz, sözüne devamla) dedi ki, "peki, nefr günü ikindi namazını nerede kılmıştı?" dedim. O da; "Abtah'da!" dedi, sonra sözüne şöyle devam etti: "Sen, emirlerinin yaptığı şeyi yap!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Minada, Arafata Gidilinceye Kadar Kaç Vakit Namaz Kılınır?
1926-) Bize Abdullah b. Salih haber verip (dedi ki), bana el-Leys rivâyet edip dedi ki; bana Hâlid, Said b. Ebi Hilâl'den, (O) Katâde'den, (O da) Enes'ten (naklen) rivâyet etti ki, O kendisine anlatmış ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Veda Haccı'nda, bayramın 3., Zilhicce ayının 13. günü) Mina'da öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılmış ve iyice uyumuş, sonra bineğine binip Kabe'ye (gitmiş) ve (veda) tavafını yapmıştı.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Minada, Arafata Gidilinceye Kadar Kaç Vakit Namaz Kılınır?
1927-) Bize Muhammed İbnu's-Salt, Mansûr b. Ebi’l Esved'den, (O) Süleyman'dan, (O) İbrahim'den, (O da) Abdurrahman b. Yezid'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Abdullah, Hazret-i Osman'la Mina'da namazları dört rekât olarak kıldığı halde, şöyle demiştir: "Andolsun ki, ben bu yerde (dört rekattı) namazları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile iki rekat iki rekat olarak, Ebû Bekir ile iki rekat iki rekat olarak, Ömer ile iki rekat iki rekat olarak kılmıştım. Sonra (namazları eda) yollarınız ayrıldı. Keşke (burada kıldığım) dört rekattan, kabul edilen iki rekat nasibim olsa!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Minada Namazların Kısaltılması
1928-) Bize Muhammed b. Yûsuf, el-Evzâi'den, (O) ez-Zühri'den, (O) Sâlim'den, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Veda Haccı'nda) Mina'da (dört rekatlı) namazları iki rekat olarak kılmıştı. (Mina'da dört rekatlı namazları, Halifelikleri esnasında) Hazret-i Ebû Bekir de, Hazret-i Ömer de iki rekât olarak (kılmışlardı). Hazret-i Osman da Halifeliğinin başında iki rekât olarak kılmıştı. Ancak O, daha sonra onları tamamlamış, (yani dört rekât olarak kılmış) idi.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Minada Namazların Kısaltılması
1929-) Bize Ubeydullah b. Mûsa, Süfyân'dan, (O) Yahya b. Saîd'den, (O) Abdullah b. Ebî Seleme el-Mâcişûn'dan, (O da) İbn Ömer'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: "Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber Mina'dan (yola) çıkmıştık da, kimimiz tekbir, kimimiz telbiye getiriyordu."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Minadan Arafata Gidilirken Nasıl Hareket Edilir?
1930-) Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Malik rivâyet edip (dedi ki), bana Muhammed b. Ebi Bekr es-Sakafi rivâyet edip dedi ki; Enes b. Mâlik'e, "sabahleyin Mina'dan Arafat'a giderken, telbiyeyi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile nasıl yapıyordunuz?" diye sormuştum. O da şöyle cevap vermişti: "Telbiye getiren telbiye getiriyordu, O (bunu) yadırgamıyordu. Tekbir getiren tekbir getiriyordu, O (bunu da) yadırgamıyordu."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Minadan Arafata Gidilirken Nasıl Hareket Edilir?
1931-) Bize Muhammed b. Yûsuf rivâyet edip (dedi ki), bize İbn Uyeyne rivâyet edip (dedi ki), bana Amr b. Dinar, Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im'den rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Cübeyr şöyle dedi: Bir devemi kaybetmiştim de onu aramaya çıkmıştım. Derken Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem), halkla beraber Arafat'ta dururken (vakfe yaparken) görmüş ve bunun üzerine şöyle demiştim: "Vallahi hiç şüphesiz bu, dinlerine sıkı sıkıya bağlı olan Kureyş'tendir. Peki burada işi ne?"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Arafatta Durmak: Vakfe
1932-) Bize Ubeydullah b. Mûsa, Usame b. Zeyd'den, (O) Atâ'dan, (O da) Cabir'den (naklen) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Mina'da şeytana taş) atmış, sonra (halkın meselelerini dinlemek üzere) oturmuştu. Derken O'na bir adam gelip; "ya Resûlüllah, doğrusu ben (kurban) kesmeden önce tıraş oldum, (ne buyurursunuz?)" demiş, (Hazret-i Peygamber de); "Hiçbir mahzuru yoktur!" buyurmuştu. Sonra O'na başkası gelip; "ya Resûlüllah, (şeytana taş) atmadan önce tavaf yaptım, (ne buyurursunuz?)" demiş, (Hazret-i Peygamber yine); "Hiçbir mahzuru yoktur" buyurmuştu. Böylece (o gün Hazret-i Peygamber'e) hiçbir şey sorulmamıştı ki, O, "Hiçbir mahzuru yoktur!" buyurmuş olmasın. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştu: "Arafat'ın hepsi vakfe yeridir. Müzdelife'nin hepsi vakfe yeridir. Mina'nın hepsi (kurban) kesme yeridir! Mekke'nin dağ aralarının hepsi yol ve kurban kesme yeridir."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Arafatın Hepsi Vakfe Yeridir
1933-) Bize Haccâc b. Minhâl rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme rivâyet edip (dedi ki), bize Hişam b. Urve, babasından, (O da) Usâme b. Zeyd'den (naklen) haber verdi ki, O (yani Usâme), Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) terkisinde imiş de, (Hazret-i Peygamber) Arafat'tan (Müzdelife'ye) dönmüştü. O (bu yolculuğunda bineğini) orta bir hızla sürüyordu. Geniş bir yere gelince ise (bineğini) iyice hızlandırıyordu.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Arafattan Akın Akın Dönme Esnasında Nasıl Gidilir?
1934-) Bize Ebu Nuaym rivâyet edip (dedi ki), bize Züheyr, İbrahim b. Ukbe'den rivâyet etti (ki, O şöyle demiş): Bana Küreyb haber verdi ki, O, Usâme b. Zeyd'e sorup şöyle demiş: "Bana, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) terkisine bindiğin öğle sonrasında nasıl hareket ettiğinizi -veya "nasıl yaptığınızı"- söyler misin?" O da şöyle cevap vermiş: "Şu insanların konaklamak için develerini çökerttikleri vadiye geldik ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devesini (orada) çökertti, sonra (gidip) bevletti -(Ravi Züheyr, rivâyetinde, "bevletti" yerine) "su döktü" dememiştir-. Ardından abdest suyu istedi ve çok tam olmayan, (yani abdest uzuvlarını birer defa yıkayarak) bir abdest aldı. Sonra ben; "ya Resûlüllah", dedim, "namaz mı (kılacaksın?)" "Namaz, önünde(ki Müzdelife'de kılınacaktır)" buyurdu. (Usâme) sözüne şöyle devam etti: Peşinden (Hazret-i Peygamber) bineğine bindi. Nihayet Müzdelife'ye geldik ve akşam (namazı için ezan okutup) kamet getirtti. Sonra O ve halk, bineklerini konak yerlerine çökerttiler. Ancak (hayvanlarının yüklerini) çözmediler. Nihayet yatsı için kamet getirtip (akşam ve yatsı namazlarını birlikte) kıldırdı. Ardından halk, (hayvanlarının yüklerini) çözdüler. (Küreyb) sözüne şöyle devam etti: (Ayrıca); "bana sabahladığınızda nasıl hareket ettiğinizi söyleseniz?" dedim, O da şöyle karşılık verdi: (Hazret-i Peygamber'in) terkisine el-Fadl b. Abbas bindi. Ben ise (Mina'ya) ilk önce varan Kureyşlilerin içinde yaya olarak (yola) koyuldum.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Müzdelifede İki Namazı Birleştirmek
1935-) Bize Haccâc haber verip (dedi ki), bize Hammâd rivâyet edip (dedi ki), bize Mûsa b. Ukbe, Küreyb b. Ebi Müslim’den, (O da) Usâme'den (naklen) onun, (yani bir önceki Hadisin) benzerini rivâyet etti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Müzdelifede İki Namazı Birleştirmek
1936-) Bize Ebul-Velid haber verip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip dedi ki, Adiyy b. Sabit bana haber verip dedi ki, Abdullah b. Yezid'i, Ebu Eyyub'dan (naklen anlatırken) işittim ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) akşam ile yatsı (namazlarını yatsı vaktinde) birleştirmişti. -O, Müzdelife'de (birleştirmesini) kastediyor.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Müzdelifede İki Namazı Birleştirmek
1937-) Bize Ubeydullah b. Abdilmecid haber verip (dedi ki), bize İbn Ebi Zi'b, İbn Şihâb'dan, (O) Salim'den, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) akşam ve yatsı namazlarını Müzdelife'de, bu (namazların) birinde (ezan okutmayıp) sadece kamet getirterek ve ne aralarında, ne de birisinin peşinde nafile namaz kılmayarak, (birlikte) kıldırmıştı.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Müzdelifede İki Namazı Birleştirmek
1938-) Bize Ebu Asım, İbn Cüreyc'den (O) Atâ'dan, (O da) İbn Şevval'den (naklen) haber verdi ki, O (yani İbn Şevval) O'na haber vermiş ki, Hazret-i Ümmü Habibe kendisine haber vermiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O'na, (yani Hazret-i Ümmü Habibe'ye) Müzdelife'den geceleyin ayrılmasını emretmişti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Müzdelifeden Geceleyin Ayrılma Nefr Hususunda Kolaylık
1939-) Bize Ubeydullah b. Abdilmecid haber verip (dedi ki), bize Eflah rivâyet edip dedi ki, el-Kasım b. Muhammed, Hazret-i Âişe'den (naklen) şöyle rivâyet ederken işittim: (Hazret-i Âişe) demiş ki: "Şevde bint Zem'a; Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem), (O'nun Müzdelife'den) ayrılmasından önce kendisinin ayrılması için izin istemişti." -El-Kasım demiştir ki, O (yani Hazret-i Şevde) "sebte" bir hanım idi. El-Kasım sözüne şöyle devam etmiştir: "Sebte", "ağır, kilolu" demektir.- "(Hazret-i Peygamber de O'na izin vermiş), O da (geceleyin Müzdelife'den) ayrılmıştı. (Hazret-i Peygamber) bizi ise beraberinde alıkoymuştu. Nihayet biz de (Müzdelife'den), O'nun ayrılmasıyla ayrılmıştık." Hazret-i Âişe (sözünün devamında) şöyle demiş: "Şimdi ben de, Sevde'nin izin istemesi gibi, Resûlüllah'tan izin istemiş olsaydım da (Müzdelife'den) halktan önce ayrılabilseydim, (bu) bana, kendisiyle sevinilecek (her şeyden) daha sevimli gelirdi."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Müzdelifeden Geceleyin Ayrılma Nefr Hususunda Kolaylık
1940-) Bize Ebu'l-Velid et-Tayâlisî haber verip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip (dedi ki), bize Bukeyr b. Atâ rivâyet edip dedi ki, Abdurrahman b. Ya'mer ed-Dili'yi, şöyle derken işittim: Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) hac sorulmuştu da O şöyle buyurmuştu: "Hac, Arafat'ta (vakfe yapmaktan) ibarettir." -veya O, "Arafe'de (vakfe yapmaktan) ibarettir" buyurmuştu.- "Kim Müzdelife (yani kurban bayramı) gecesine sabah namazından önce kavuşursa, (hacca) kavuşmuş demektir." (Hazret-i Peygamber şöyle) de buyurmuştu: "Mina'da (Allah'ı zikretme) günleri üç gündür. Artık kim iki günde (yani kurban bayramının 2. ve 3. günde) zikir ve ibadetlerini bitirip Mina'dan (dönmek için) acele ederse, ona hiçbir günah yoktur. (Kurban bayramının 4. gününün gecesi Mina'da geceleyip) geri kalana da hiçbir günah yoktur."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Hac Ne İle Tamam Olur?
1941-) Bize Ya'lâ haber verip (dedi ki), bize İsmail, Amir'den, (O da) Urve b. Mudarris'ten (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Bir adam (Müzdelife'deki) vakfe yerinde kalabalığın içinde Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip şöyle demişti: "Ya Resûlüllah! Tayyi dağından geldim. Binek hayvanımı da yordum, kendimi de yordum. Vallahi, hiçbir dağ da kalmadı ki, üzerinde vakfe yapmış olmayayım! Şimdi benim haccım oldu mu?" (Hazret-i Peygamber de) şöyle buyurmuştu: "Kim bizimle (Müzdelife'deki) bu (sabah) namazında, daha önce -gece veya gündüz- Arafat'a gelmiş olduğu halde hazır bulunursa, o, hac ibadetlerini yerine getirmiş (yani saç ve tırnaklarını kesip temizlenerek ihramdan çıkma zamanına gelmiş), onun hacı da tamam olmuş demektir!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Hac Ne İle Tamam Olur?
1942-) Bize Ebu'l-Velid haber verip (dedi ki), bize Şu'be, Abdullah b. Ebi's-Sefer'den, (O) eş-Şabi'den, (O da) Urve b. Mudarris b. Harise b. Lam'dan (naklen) rivâyet etti ki, O; "Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldim..." dedi ve (devamında) onun, (yani bir önceki Hadisin) benzerini zikretti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Hac Ne İle Tamam Olur?
1943-) Bize Ebu Gassan Malik b. İsmail haber verip (dedi ki), bize İsrail, Ebu İshak'tan, (O) Amr b. Meymûn'dan, (O da) Hazret-i Ömer İbnu'l-Hattab'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Cahiliye dönemi insanları Müzdelife'den, güneşin doğuşundan sonra akın akın dönerler ve "aydınlan, Sebir dağı! Ta ki (bineklerimizi) seğirttirerek (gidelim!)" derlerdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ise onlara muhalefet etmiş ve güneşin doğmasından önce, sabah namazını ortalık ağarınca -veya O; "ortalık aydınlanınca" demiştir- kılanların sabah namazını (kılma zamanından) sonra (Müzdelife'den) ayrılmıştı.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Müzdelifeden Ayrılma Vakti
1944-) Bize İshak b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize İsa b. Yunus, İbn Cüreyc'den haber verdi ki, O şöyle demiş: Bana Ebu'z-Zübeyr haber verdi ki, İbn Abbas'ın azadlısı Ebu Ma'bed O'na, İbn Abbas'tan, (O da) el-Fadl'dan (naklen) haber vermiş ki, Hazret-i Peygamber' (sallallahü aleyhi ve sellem) Arefe akşamı ve Müzdelife sabahı (halk) yola çıktığında (onlara); "Sükûnetle, yavaş yavaş gidiniz!" buyurmuştu. Bu esnada kendisi de, devesinin (hızlanmasına) engel oluyordu. Nihayet Muhassir vadisine girdiğinde (devesini) hızlandırmıştı.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Muhassir Vadisinde Binek Hayvanlarının Hızlanması
1945-) Bize Ahmed b. Abdillah haber verip (dedi ki), bize Leys, Ebu'z-Zübeyr'den (naklen), kendi senediyle onun, (yani bir önceki Hadisin) benzerini rivâyet etti. Abdullah (ed-Dârimî) dedi ki: "El-îdâ: hızlandırmak" (fiili) develer için, "el-îcaf: yeldirmek, hızlandırmak" (fiili) atlar için kullanılır).

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Muhassir Vadisinde Binek Hayvanlarının Hızlanması
1946-) Bize Abdullah b. Saîd haber verip (dedi ki), bize Ebu Usâme, Ubeydillah'tan, (O da) Nafi'den (naklen) rivâyet etti ki; Abdullah b. Abdullah ile Salim, el-Haccac’ın İbnu'z-Zübeyr'le (savaşmaya) geldiği gecelerde, (İbnu'z-Zübeyr'in) öldürülmesinden önce, (babaları) İbn Ömer'le konuşup şöyle demişlerdi: "Bu sene hac yapmaman sana zarar vermez. Biz seninle Kabe'nin arasına girilmesinden, (sana engel olmalarından) endişe ediyoruz!" (İbn Ömer) de şöyle cevap vermişti: "Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber umre yapmak üzere çıkmıştık da, Kureyş kâfirleri Kabe'ye (gitmemize) engel olmuşlardı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kurbanını kesmiş, başını tıraş etmiş, sonra da geri dönmüştü. Binaenaleyh, ben sizi şahid tutarım ki, ben (kendime) bir umre vacip kıldım. Artık benimle Kabe'nin arası boş bırakılırsa, tavaf ederim. Benimle onun arasına girilirse, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem), ben kendisiyle iken yapmış olduğu gibi yaparım!" (İbn Ömer) sonra da Zu’l-Huleyfe'den umre niyetiyle ihrama girmişti. Ardından (bir müddet) yürümüş, sonra şöyle demişti: "(Böyle bir sebeple engel olunma meselesinde) o ikisinin (yani hac ile umrenin) durumu aynıdır. Sizi şahid tutarım ki, ben (kendime) umremle beraber bir hac vacip kıldım, (yani hacc-ı kıran yapmaya niyet ettim!)" sözüne şöyle devam etti: (İbn Ömer) o ikisi için bir tavaf ve bir sa'y yapmış, sonra kurban kesme günü gelip de kurban kesinceye kadar "ihram"dan çıkmamıştı. O şöyle derdi: "Umre ile haccı birleştirip de ikisi için birlikte ihrama giren kimse, kurban kesme günü ihramdan, bu ikisinden (yani umre ile hacdan) birlikte çıkıncaya kadar ihramdan çıkmamış olur!"

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Hac Yapması Düşman Tarafından Engel Olunan Kimse Hakkında
1947-) Bize Ebu Asım, Haccac es-Savvaf’tan, (O) Yayha b. Ebi Kes ir'den, (O) İkrime'den, (O) el-Haccac b. Amr el-Ensari'den, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle buyurdu: "Kimin (bir yeri) kırılırsa veya ayağına birşey isabet edip topal düşerse, (niyet etmiş olduğu haccın) ihramından çıkabilir. (Bu durumda) onun, (kaza olarak) başka bir hac yapması gerekir. " Ebu Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: "Bu (Hadisi) Muaviye b. Sellam ile Ma'mer, Yahya b. Ebi Kesir'den, (O) ikrime'den, (O) Abdullah b. Rafi'den, (O) el-Haccac b. Amr'dan, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet ettiler."

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Hac Yapması Düşman Tarafından Engel Olunan Kimse Hakkında
1948-) Bize Ubeydullah b. Mûsa haber verip (dedi ki), bize İbn Cüreyc, Ebu'z-Zübeyr'den, (O da) Cabir'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cemreyi, kurban kesme günü kuşluk vaktinde, ondan sonraki (günler) güneşin tam tepeden batıya döndüğü (zeval) esnasında atmıştı.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Akabe Cemresinin Hangi Vakitte Atılacağı Hakkında
1949-) Bize Abdullah b. Mesleme haber verip (dedi ki), bize Malik, Abdullah b. Ebi Bekr'den, (O) Ebul-Beddah b. Asım'dan, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) deve çobanlarının, kurban kesme günü (yani bayramın 1. günü Akabe Cemresi'ni) atmalarına, sonra ertesi gün veya ertesi günden sonraki gün iki günün (cemrelerini birden) atmalarına, sonra da ayrılma ("nefr") günü (son cemrelerini) atmalarına izin vermişti. Ebu Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: "(Kaviler) arasında (bu Hadisin senedinde), "Abdullah b. Ebi Bekr, babasından, (O da) Ebu'l-Beddah'tan (naklen)" diyenler vardır.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Akabe Cemresinin Hangi Vakitte Atılacağı Hakkında
1950-) Bize Osman b. Ömer haber verip (dedi ki), bize Osman b. Murre, Ebu Seleme b. Abdirrahman'dan, (O) Abdurrahman b. Osman et-Teymi'den, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Veda Haccı'nda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize, cemreleri, fiske taşı gibi (taşlarla) atmamızı emretmişti.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Cemreleri Fiske Taşı Gibi Taşlarla Atmak Hakkında
1951-) Bize Ubeydullah b. Mûsa, Süfyan'dan, (O) Ebu'z-Zübeyr'den, (O da) Cabir'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara emretmişti de, (cemreleri) fiske taşı gibi (taşlarla) atmışlardı. (Hazret-i Peygamber) Muhassir vadisinde (devesini) hızlandırmıştı. (Daha önce Müzdelife sabahı yola çıkıldığında ise, halka); "Sükûnet içinde olunuz, (yavaş yavaş gidiniz!)" buyurmuştu.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Cemreleri Fiske Taşı Gibi Taşlarla Atmak Hakkında
1952-) Bize Amr b. Avn haber verip (dedi ki), bize Halid b. Humeyd el-A'rec, Muhammed b. İbrahim'den, (O da) Abdurahman b. Muaz'dan (naklen) haber verdi ki, (O şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize cemreleri, fiske gibi (taşlarla) atmamızı emrederdi. Ebu Muhammed (ed-Darimi'ye); "Abdurrahman b. Muaz’ın Sahabiliği var mıdır?" diye soruldu, O da; "evet" dedi.

Kaynak: Sünen-i Dârimî, Hac Menasıkı Kitabı
Konu: Cemreleri Fiske Taşı Gibi Taşlarla Atmak Hakkında