Sünen-i Tirmizî Hadis Kitabı
471-)
İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Sabah namazı vakti girince gece namazı ve vitr namazı kılınmaz öyleyse sabah namazı vakti girmeden vitr namazını kılın.” (Ebû Dâvûd, Vitr: 9) Hadis bu sözlerle sadece Süleyman b. Mûsâ, tarafından rivâyet edilmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğu da rivâyet edilmektedir: “Sabah namazından sonra vitr kılınmaz.” Pek çok ilim adamı bu görüştedirler. Şâfii, Ahmed ve İshâk; sabah namazından sonra vitr kılınmaz, görüşündedirler.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Vitr Namazını Geceleyin, Sabah Olmadan Kılınması
472-)
Talk b. Ali (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim buyurdular ki: “Bir gecede iki kere, vitr namazı kılınmaz yani vitiri kıldıktan sonra gece namazı kılarsa tekrar vitr kılmasına gerek yoktur.” (Ebû Dâvûd, Vitr: 9) Bu hadis hasen garibtir. adamaları, gecenin öncesinde vitiri kılıp sonra gece namazı için kalkan kimsenin durumunda değişik görüşler ortaya koydular. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı ve daha sonrakilerden bir kısmı: Bu durumdaki kimsenin vitr namazı bozulmuş olur gecenin öncesinde kıldığı vitr namazına bir rek’at ilave eder, sonra dilediği kadar gece namazı kılar daha sonra gece namazının sonunda vitr namazını kılar, böyle yapmakla bir gecede iki vitr kılınmaz hadisine de uyulmuş olur. bunlardandır. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı ve diğer bazı ilim adamları ise gecenin öncesinde vitr namazı kılan kimse, uyur sonra gece namazı için kalkar ve dilediği kadar namaz kılar, önceki kıldığı vitr namazını kıldığı şekilde bırakır. Sûfyân es Sevrî, Mâlik b. Enes, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Küfeliler ve Ahmed, bunlardandır. Bu görüş daha sahihtir, çünkü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vitr namazından sonra namaz kıldığı değişik rivâyetlerle bize ulaşmıştır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Bir Gecede İki Vitr Namazı Kılınmaz
473-)
Ümmü Seleme (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vitr namazından sonra iki rek’at namaz kılardı.” (Dârimî, Salat: 215) Bu hadis benzeri şekillerde Ebû Ümâme, Âişe ve başkaları tarafından da rivâyet edilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Bir Gecede İki Vitr Namazı Kılınmaz
474-)
Saîd b. Yesâr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir yolculukta İbn Ömer’le beraberdim, biraz geri kalmıştım. Nerede idin? Diye sordu, vitr namazını kıldım dedim. Dedi ki: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) senin için en güzel örnek değil mi? Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i biniti üzerinde vitr namazı kılarken gördüm.” (İbn Mâce, İkame: 127) Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve daha sonraki dönemlerden bir kısım ilim adamları binit üzerinde vitr kılınabileceği görüşündedirler. Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. kısım ilim adamları ise: “Binit üzerinde vitr namazı kılınmaz, binitten iner ve yerde kılar” demektedirler. Küfeli bazı alimler böyle düşünürler.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Binit Üzerinde Vitr Namazı Kılınabilir
475-)
Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim on iki rek’at kuşluk namazı kılarsa Allah o kimseye Cennet’te altından bir köşk yapar.” (Müslim, Müsafirîn: 13; Ebû Dâvûd, Tatavvu: 12) Bu konuda Ümmü Hanî, Ebû Hüreyre, Nuaym b. Hemmar, Ebû Zerr, Âişe, Ebû Ümâme, Utbe b. Abdis Sülemî, İbn ebî Evfâ, Ebû Saîd, Zeyd b. Erkâm ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Enes hadisi garibtir, sadece bu şekliyle bilmekteyiz.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Kuşluk Namazı
476-)
Abdurrahman b. ebî Leylâ (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in, Kuşluk namazı kıldığını bana Ümmü Hanî anlattı. Mekke fethi günü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendi evine girdiğini guslederek sekiz rek’at kıldığını aktardı ve dedi ki: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu sekiz rek’attan daha hafif namaz kıldığını hiç görmedim rükû’ ve secdelerini tam yapmıştı.” (Müslim, Müsafirîn: 13) Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda en sahih hadis Ümmü Hanî’nin hadisidir. Hadisçiler Nuaym’ın kim olduğu hakkında ihtilaf ettiler; bir kısmı Nuaym b. HAmmâr’dır derken bir kısmı da İbn Hemmar, İbn Hebbar ve İbn Hemam demişlerdir. Doğrusu İbn Hemmar’dır. hocası Ebû Nuaym bu kimse hakkında şüphe ederek “İbn Himaz” demekte ve yanılmaktadır. Sonra bu kanaatinden vazgeçerek “Nuaym Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den …) demektedir. Abd b. Humeyd bunu bana Buhârî’nin hocası Ebû Nuaym’den haber vermiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Kuşluk Namazı
477-)
Ebû’d Derdâ ve Ebû Zerr (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Allah’ın şöyle buyurduğunu haber verdi: “Ey Ademoğlu, gündüzün başlangıcında dört rekat namaz kıl ki, gündüzün sonuna kadar senin her türlü ihtiyaçlarını karşılayım.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 12) Bu hadis hasen garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Kuşluk Namazı
478-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim çift çift kılınan Duha namazına devam ederse, denizin köpüğü kadar bile olsa günahları affedilir.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 12) Vekî’, Nadr b. Şümeyl ve pek çok hadisçiler bu hadisi Nehhas b. Kahm’den rivâyet etmişlerdir. Bu hadisi sadece onun rivâyetinden bilmekteyiz.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Kuşluk Namazı
479-)
Ebû Saîd el Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kuşluk namazını devamlı kılardı ki, asla bırakmayacak derdik ve yine Kuşluk namazını günlerce bırakırdı ki artık onu hiç kılmayacak derdik.” (Müslim, Müsafirîn: 13) Bu hadis hasen garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Kuşluk Namazı
480-)
Abdullah b. Sâib (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), güneş batıya kayınca öğleden önce dört rek’at namaz kılar ve şöyle buyururdu: “O vakit gök kapılarının açıldığı bir saattir. Ben de amelimin o saatte Allah’a yükselmesini severim.” (Müsned: 14849) Bu konuda Ali ve Ebû Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Sâib hadisi hasen garibtir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle de rivâyet edilmiştir: “O güneş batıya kayınca dört rek’at namaz kılar ve sonuncu rek’atta selam verirdi.”
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Öğleden Önce Zeval Vakti Kılınan Sünnet Namaz
481-)
Abdullah b. ebî Evfâ (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kimin Allah’tan ve insanlardan bir istek ve ihtiyacı varsa güzelce abdest alsın, iki rek’at namaz kılsın sonra Allah’a hamdü sena ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e salavat getirdikten sonra şöyle desin; cezaları vermekte acele etmeyen ikram sahibi olan Allah’tan başka ilah yoktur. Büyük arşın sahibi olan Allah’ı her türlü noksanlıklardan uzak bilir her türlü kemal sıfatlarıyla beraber olduğunu kabul ederim. Tüm eksiksiz övgüler alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Allah’ım rahmetine sebep olan her şeyi ve bağışlamanı gerektirecek sebepleri ve her türlü günahtan uzak olmayı senden isterim. Allah’ım her günahımı bağışlamanı ve her üzüntümü gidermeni senin rızana uygun her ihtiyacımı karşılamanı senden isterim, Ey merhametlilerin en merhametlisi.” (İbn Mâce, İkame: 189) Bu hadis garib olup senedinde söz edilmiştir. b. Abdurrahman’ın hadis konusunda zayıf olduğu söylenmiştir. Faid Ebûl Verka’dır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Hacet İhtiyaç-istek Ve Dilek Namazı
482-)
Câbir b. Abdillah (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) her işimizde bize Kur’ân’dan sûre öğretir gibi istihareyi öğretirdi ve şöyle derdi; “Sizden biriniz bir işi yapmak istediğinde farz namazdan başka iki rek’at namaz kılsın ve şöyle desin “Ey Allah’ım hakkımda hayırlısını bildiğin için ben de senden hakkımda hayırlısı ne ise onu bildirmeni isterim. Senin güç ve kuvvetinle beni güçlendirmeni isterim ve her şeyi senin büyük lûtfundan isterim. Çünkü senin her şeye gücün yeter benim ise hiçbir şeye gücüm yetmez, sen her şeyi bilirsin ben ise bilemem akıl ve düşünmeyle bilinmeyecek her şeyi bilen sadece sensin. Ey Allah’ım şu yapacağım işin benim için dinim, yaşayışım ve işimin sonu hakkında hayırlı olduğunu biliyorsan -ki mutlaka bilmektesin- onu yapmayı bana kolay getir. Eğer bu iş benim için dinim, yaşantım ve işimin sonucu hakkında kötü olduğunu biliyorsan -ki mutlaka bilmektesin- onu benden uzaklaştır (veya bu günüm ve geleceğim şeklinde dedi) beni de ondan uzak eyle hayır nerede ise onu benim için takdir et ve ona razı et, beni diyerek, işi ne ise onu söyler.” (Nesâî, Nikah: 27; Ebû Dâvûd, Vitr: 31) Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd ve Ebû Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Câbir hadisi hasen sahih garibtir ve sadece Abdurrahman b. ebil Mevalî yoluyla bilmekteyiz. kimse Medîneli bir ihtiyar olup güvenilir bir kimsedir. Sûfyân ondan hadis rivâyet etmiştir. Pek çok hadis imâmı da yine ondan hadis rivâyet etmişlerdir. Abdurrahman b. Zeyd b. ebil Mevalî’dir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: İstihare Namazı Ve Duası
483-)
Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, annesi Ümmü Süleym, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e giderek: “Namazımda okuyacağım şeyleri bana öğret” dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “On kere Allahüekber, on kere Sübhanallah, on kere Elhamdülillah de sonra dileğin ne ise onu iste. Bu isteklerine Allah evet evet diye buyurur.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 14) Bu konuda İbn Abbâs, Abdullah b. Amr, Fadl b. Abbâs ve Ebû Rafî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Enes hadisi hasen garibtir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den tesbih namazıyla alakalı pek çok hadis rivâyet edilmiş çoğunluğu sahih değildir. Mübarek ve pek çok ilim adamı tesbih namazıyla alakalı rivâyetleri ortaya koyarak bu namazın değer ve kıymetini dile getirmektedirler. b. Abde ed Dabbî’nin, Ebû Vehb’den bize aktardığına göre Abdullah b. Mübarek’e tesbih namazı hakkında sordum dedi ki: “tekbîr aldıktan sonra “Subhaneke” duasını okursun sonra on beş kere “Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahû vallahü ekber” der, euzu besmele çeker Fatiha süresiyle birlikte bir süre okur ve sonra on kere “Subhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahû vallahü ekber” dersin sonra rükû’a gider aynı şekilde on kere söylersin rükû’dan kalkınca tekrar on kere söylersin. Secdeye varınca on sefer söyler secdeden kalkınca yine on sefer söyler sonra ikinci secdeye giderek tekrar on sefer söyle, bu şekilde dört rek’atı tamamlarsın. İşte böylece her rek’atta yetmiş beş tesbih okursun, her rek’ata on beş tesbihle başlar, fatiha ve sûre okuduktan sonra on tesbih getirerek namaz devam eder. Bu namazın gece kılınması ve iki rek’atta bir selam verilmesi bana göre daha iyidir. Gündüz kılarsa dilerse iki rek’at dilerse dört rek’atta bir selam verebilir. Vehb diyor ki: Abdulaziz b. Ebû Rizme, Abdullah b. Mübarek’den naklederek şu ilaveyi yaptı: “Rükû’ da üç sefer Sübhane Rabbiyel azım, secdede üç sefer Sübhane Rabbiyel A’la der ve söylenen tesbihatlara devam eder.” b. Abde, Vehb b. Zem’a yoluyla Abdulaziz’den ki; O, Ebû Rizme’nin oğludur, naklederek şöyle dedi: Abdullah b. Mübarek’e sordum tesbih namazında bir kimse yanılırsa sehv secdelerinde onar kere mi tesbih getirmesi gerekir? Hayır dedi. Onların sayısı üç yüz tesbihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Tesbih Namazı
484-)
Ebû Rafi’ (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), amcası Abbâs’a: “Ey Amca sana akrabalık bağı dolayısıyla bir iyilikte bulunayım mı? Bir iyilik yaparak seni faydalandırayım mı?” Abbâs: “Evet, ey Allah’ın elçisi” dedi. Bunun üzerine buyurdular ki: “Ey amca dört rek’atlık bir namaz kıl her rek’atta Fatiha ile beraber bir sûre okursun sonra on beş kere: “Allahüekber velhamdülillahi ve subhanallahi vela ilahe illallah” de sonra rükû’da on sefer söyle, secdede on sefer söyle, sonra başını secdeden kaldır on sefer söyle, ikinci secdeye vardığında yine on sefer söyle ikinci secdeden kalkınca ayağa kalkmadan yine on sefer söyle böylece bu tesbihlerin sayısı her rek’atta yetmiş beş eder, dört rek’atta üç yüz tesbih eder. Artık senin günahların çöllerin kumları sayısı kadar olsa bile Allah onları bağışlar. Abbâs: Ey Allah’ın Rasûlü! Dedi. Bu şekilde her gün kim yapabilir? Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), buyurdular ki: Her gün yapmaya gücün yetmezse cumadan cumaya yani haftada bir yap, haftada bir yapmaya da gücün yetmezse, ayda bir de olsa bu namazı kıl onu da yapmaya güç yetiremez isen senede bir sefer de olsa bu namazı kıl.” (İbn Abbâs rivâyetinde şu fazlalık vardır: Bunu da yapamazsan ömründe bir defa kıl.) (İbn Mâce, İkame, 190) Bu hadis Ebû Rafi’, rivâyetinden dolayı garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Tesbih Namazı
485-)
Ka’b b. Ucre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ey Allah’ın Rasûlü! Sana selamın nasıl olduğunu öğrendik, şimdi nasıl salavat getireceğimizi öğrenebilir miyiz? Buyurdular ki; şöyle deyin: “Allahummesalli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed, kema salleyte ala İbrahime inneke hamidün mecid ve barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammed kema barekte ala İbrahim inneke hamidün mecid.” “Ey Allah’ım Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e, onun soyuna sopuna ve inanan yakınlarına İbrahim ve O’nun soy sopuna hoş muamele ettiğin gibi muamele et, gerçekten sen övülmeye layık şan ve şerefi yüce olansın. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e onun soy sop ve inanan yakınlarına İbrahim (aleyhis-selâm)’ın soy sopu ve inanan yakınlarını mübarek kılıp bereketli hayatlar nasib ettiğin gibi mübarek kıl. Gerçekten sen övülmeye layık şanı şerefi yüce olansın.” (Nesâî, Sehv: 46) Ebû Üsâme’den naklen şöyle demiştir: Zaide, A’meş’den, Hakem’den, Abdurrahman b. ebî Leylâ’dan şu ilaveyi yapmıştır: “Bizde diyoruz ki “ve aleyna meahüm” (onlarla birlikte bizim üzerimize de…) Bu konuda Ali, Ebû Humeyd, Ebû Mes’ûd, Talha, Ebû Saîd, Büreyde, Zeyd b. Hârice ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ka’b b. Ucre hadisi hasen sahihtir. Abdurrahman b. ebî Leylâ’nın künyesi Ebû Îsa’dır. Ebû Leylâ’nın ismi ise Yesâr’dır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Salavat Getirmenin Şekli
486-)
Abdullah b. Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü insanların bana en yakın olacak olanı, bana en çok salavat getirenidir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen garibtir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle de rivâyet edilmiştir: “Bana kim bir salavat getirirse Allah ona on kere rahmet eder.” Bu konuda Abdurrahman b. Avf, Âmir b. Rabia, Ammâr, Ebû Talha, Enes ve Ubey b. Ka’b’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Sûfyân es Sevrî ve pek çok ilim adamlarından rivâyete göre, şöyle demişlerdir: Allah'ın salat etmesi onun rahmetidir, meleklerin salatı ise bağışlanma isteğinde bulunmaktır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Salavat Getirmenin Değer Ve Kıymeti
487-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kim bana bir salavat getirirse, Allah’ta o kimseye on salavat getirmiş sevâbı yazar.” (Nesâî, Sehv: 47) Bu konuda Abdurrahman b. Avf, Âmir b. Rabia, Ammâr, Ebû Talha, Enes ve Übey b. Ka’b’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Sûfyân es Sevrî ve pek çok ilim adamından rivâyet edildiğine göre; Allah’ın salat etmesi onun rahmet etmesi, meleklerin salat etmesi ise insanlara istiğfar (bağışlanmalarını istemek), demektir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Salavat Getirmenin Değer Ve Kıymeti
488-)
Ömer b. Hattâb (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Dua gök ile yer arasında durur, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e salavat getirinceye kadar o duadan hiçbir şey Allah katına yükselmez.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Salavat Getirmenin Değer Ve Kıymeti
489-)
Ömer b. Hattâb (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Bizim pazarımızda, dinde fakîh olanlar yani alışverişin dini hükümlerini bilenler satış yapsın.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen garibtir. adı; İbn Abdulazim’dir. Alâ b. Abdurrahman, Ebûl Hureka’nın azatlısı Yakub’un oğludur. Alâ tabiindendir. Enes ve başka sahabîlerden de hadis işitmiştir. Alâ’nın babası Abdurrahman b. Yakub’ta aynı şekilde tabiindendir. Ebû Hüreyre, Ebû Saîd el Hudrî ve İbn Ömer’den hadis işitmiştir. dedesi Yakub ise tabiinin büyüklerindendir. Ömer b. Hattâb’a yetişmiş ve ondan hadis rivâyet etmiş kimselerdendir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Salavat Getirmenin Değer Ve Kıymeti
490-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Güneşin doğduğu en hayırlı gün; Cuma günüdür. Adem o günde yaratıldı, Cennete o gün girdi ve o gün Cennet’ten çıkarıldı, kıyamette Cuma günü kopacaktır.” (Nesai, Cuma: 4; Buhârî, Cuma: 4) Bu konuda Ebû Lübabe, Selman, Ebû Zerr, Sa’d b. Ubâde, Evs b. Evs’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Gününün Değer Ve Kıymeti
490-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Güneşin doğduğu en hayırlı gün; Cuma günüdür. Adem o günde yaratıldı, Cennete o gün girdi ve o gün Cennet’ten çıkarıldı, kıyamette Cuma günü kopacaktır.” (Nesai, Cuma: 4; Buhârî, Cuma: 4) Bu konuda Ebû Lübabe, Selman, Ebû Zerr, Sa’d b. Ubâde, Evs b. Evs’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Bölümleri
491-)
Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Cuma günü duaların kabul edileceği, beklenen saati; ikindiden sonra güneş batıncaya kadar ki zaman içerisinde arayın.” (Nesâî, Cuma: 45; Muvatta, Cuma: 7) Bu hadis bu yönüyle garibtir. Bu hadis Enes’den başka değişik şekillerde de rivâyet olunmuştur. b. ebî Humeyd zayıf görülmüştür. Bazı ilim adamları hafızası yönünden zayıftır demişlerdir. Kendisine, Hammad b. ebî Humeyd ve Ebû İbrahim el Ensarî’de deniliyor, hadisleri pek hoş karşılanmıyor. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve sonraki dönemlerden pek çok ilim adamları bu beklenen saatin ikindiden sonra güneşin batmasına kadar ki zaman olduğunu söylemişlerdir. Ahmed ve İshâk bunlardandır. diyor ki: “Duaların kabul edilmesi beklenen saatle alakalı hadislerin çoğu ikindi namazından sonra olduğu şeklindedir. Güneşin batıya kaymasından sonra da olması ümit edilebilir.”
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Duaların Kabul Edileceği Saat
492-)
Amr b. Avf el Müzenî (radıyallahü anh)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Cuma günü bir saat vardır ki; Kul Rabbinden ne isterse Allah mutlaka ona o isteğini verir.” Ey Allah’ın Rasûlü o saat hangi saattir dediler: Buyurdular ki: “Cuma namazı için kamet getirilmesinden başlayıp namazdan çıkma zamanına kadardır.” (Muvatta, Cuma: 7) konuda Ebû Mûsâ, Ebû Zerr, Selman, Abdullah b. Selam, Ebû Lübabe, Sa’d b. Ubade ve Ebû Ümâme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Amr b. Avf hadisi hasen garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Duaların Kabul Edileceği Saat
493-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. Adem o gün yaratıldı o gün Cennete konuldu o gün Cennet’ten çıkarıldı. O günde bir saat vardır ki; Müslüman bir kul o saati namaz kılarak denk getirir ve o anda Allah’tan her ne hayır dilerse Allah o isteğini ona hemen verir.” Hüreyre diyor ki: Abdullah b. Selam’la karşılaştım ve bu hadisi ona hatırlattım dedi ki: Ben o saati bilirim. Ben de o saati bana haber ver benden gizleme dedim. Dedi ki: O saat ikindiden sonra güneş batıncaya kadardır, dedi. Ben de; ikindiden sonra nasıl olabilir çünkü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) “Müslüman kul o saati namaz kılarken denk getirir” buyurmuştur. Halbuki o vakitler namaz kılma vakti değildir dedim. üzerine Abdullah b. Selam şöyle dedi: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir yerde oturup namazı bekleyen namazdadır buyurmadı mı? Evet dedim. Dedi ki: İşte bu o demektir.” (Buhârî, Cuma: 4; Nesâî, Cuma: 4) Bu hadis uzuncadır, buraya ilgili bölümü alınmıştır. Bu hadis hasen sahihtir. “O saati bana haber ver benden gizleme” sözünün manası: “Cimri ve hasis olma” demektir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Duaların Kabul Edileceği Saat
494-)
Sâlim (radıyallahü anh)’ın babasından rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i şöyle derken işitmiştir: “Cumaya gelen boy abdesti alsın gelsin.” (Buhârî, Cuma: 2; Nesâî, Cuma: 7) Bu konuda Ömer, Ebû Saîd, Câbir, Berâ, Âişe ve Ebû’d Derdâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir. İbn Ömer hadisi hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Boy Abdesti Almak
495-)
Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)’in babasından bu hadisin benzerini Kuteybe, Leys b. Sa’d, İbn Şihâb, Abdullah b. Ömer ve babasından bu hadisin benzerini rivâyet etmiştir. el Buhârî dedi ki: Zührî’nin, Sâlim’den, babasından rivâyet ettiği hadis ile Abdullah b. Abdullah’ın babasından rivâyet ettiği her iki hadis de sahihtir. Zührî’nin arkadaşlarından bazıları Zührî’den naklederek diyorlar ki: Abdullah b. Ömer’in ailesi İbn Ömer’den bize aktarmışlardır. İbn Ömer’in, Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyetine göre, bu hadisin bir benzerini bize nakletmiştir. Cuma günü gusül abdesti alma konusundaki hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Boy Abdesti Almak
496-)
Sâlim (radıyallahü anh)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir Cuma günü Ömer (radıyallahü anh) hutbe okurken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bir kimse mescide girdi Ömer hutbe esnasında o kimseye niçin bu saate kaldın dedi, o kimse ezanı işitir işitmez hemen abdest aldım ve geldim dedi. Ömer’de sadece abdest mi? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gusletmeyi emrettiğini bildiğin halde mi?” Buyurdular. (Buhârî, Cuma: 2; Müslim, Cuma: 7) şekilde bu hadisi bize Ebû Bekir, Muhammed b. Ebân’dan, Abdurrazzak, Ma’mer ve Zührî’den de rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Boy Abdesti Almak
497-)
Abdullah b. Abdurrahman Ebû Salih’den, Abdullah b. Salih’den, Leys’den, Yunus ve Zührî’den bu hadisi bize aktarmışlardır. bu hadisi Zührî ve Sâlim’den rivâyet ederek “Ömer Cuma günü hutbe okurken” diyerek hadisi bize aktarıyor. Muhammed’e Mâlik’in bu rivâyetini sorduğumda sahih olan rivâyet Zührî’nin, Sâlim’den ve babasından yaptığı rivâyettir, dedi. Muhammed diyor ki: Bu hadis yaklaşık olarak aynı şekilde Mâlik tarafından Zührî, Sâlim ve babasından rivâyet edilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Boy Abdesti Almak
498-)
Evs b. Evs’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim Cuma günü her türlü temizliğini yapar ve boy abdesti alırsa Cuma namazı için camiye erkenden gider imâma yakın olur hutbeyi susup dinlerse bu yolda attığı her bir adıma karşılık gündüzü oruçlu gecesi ibadetle geçirilen bir yıllık amelin sevâbı kazanılmış olur.” (Nesâî, Cuma: 8) Abdullah b. Mübarek’den rivâyet edildiğine göre hadiste geçen “Gasselevağtesele” sözünün manası başını yıkar ve guslederse demektir. Bu konuda Ebû Bekir, Imrân b. Husayn, Selman, Ebû Zerr, Ebû Saîd, İbn Ömer ve Ebû Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Evs b. Evs hadisi hasendir. Eş’as es Sanâni’nin ismi Şerahîl İbn-ü Âde’dir. Ebû Cenap ise: Yahya b. Habib el Kassab el Kufî’dir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Boy Abdesti Almanın Değer Ve Kıymeti
499-)
Semure b. Cündüp (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Cuma günü kim abdest alırsa güzel bir iş yapmış demektir. Kim de guslederse bu yaptığı daha değerli ve kıymetlidir.” (Nesâî, Cuma: 9) Bu konuda Ebû Hüreyre, Âişe ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Semure hadisi hasendir. arkadaşlarından bir kısmı bu hadisi Katâde, Hasan ve Semure b. Cündüp yoluyla da rivâyet etmişlerdir. Bir kısmı ise Katâde’den, Hasan yoluyla “Mürsel” olarak yani rivâyette sahabe atlanıp tabiin direkt Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyeti şekliyle nakletmeleridir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve daha sonraki dönem ilim adamları bu hadisle amel etmişler olup: Yani Cuma günü gusletmenin hoş olduğunu fakat guslün yerine normal abdestin de kafi gelebileceğini söylemişlerdir. diyor ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Cuma günü gusletmeyi emretmesi vâcib olmayıp abdest veya gusül kişinin istediğini seçmekte serbest olduğunu bildirmektedir. Ömer hadisinde olduğu şekilde abdest de geçerlidir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Cuma günü boy abdesti alın demesi vâcib olup, abdestle gusül arasında serbestlik olmasaydı Ömer ve Osman’da bu gerçeği böylece bilselerdi. Ömer, Osman’ı çevirir ve: “Dön gusül yap” gel derdi. Bunca bilgisine rağmen Osman’a bu mesele gizli kalmazdı. Ne var ki bu hadis: “Cuma günü gusletmek kişi için değerli bir iştir ama mutlaka yapılması gereken vâcib bir iş değildir” anlamını içermektedir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Sadece Namaz Abdesti Almak Ta Yeterlidir
500-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim güzelce abdestini alır Cuma için camiye gelerek imâma yakın oturur, susar ve imâmı dinlerse iki Cuma arasındaki işlediği küçük günahları üç gün fazlasıyla affedilir. Kim de hutbe esnasında çakıl taşları ve benzeri şeylerle meşgul olursa boş iş yapmış olacağından sevâbını azaltmış olur.” (Buhari, Cuma: 35; Nesâî, Cuma: 22) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Sadece Namaz Abdesti Almak Ta Yeterlidir
501-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kim Cuma günü cünüplük yıkanması gibi yıkanarak mescide ilk vakitlerde giderse; deve kurban etmiş sevâbı gibi sevap kazanır, İkinci saatte giderse; inek kurban etmiş gibi sevap kazanır, üçüncü saatte giderse; büyük bir koç kurban etmiş gibi sevap kazanır, dördüncü saatte giderse; tavuk tasadduk etmiş gibi sevap kazanır, beşinci saatte giderse; bir yumurta sadaka vermiş gibi sevap kazanır. imâm minbere çıkınca melekler hazır olur ve hutbeyi dinlerler.” (Nesâî, Cuma: 13) Bu konuda Abdullah b. Amr ve Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Mescide Erken Gitmenin Sevâbı
502-)
Muhammed b. Amr (radıyallahü anh), tarafından sahabe olduğu söylenen Ebûl Ca'd Eddamrî’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim ihmal edip özürsüz olarak cumayı üç kere bırakırsa, Allah o kimsenin kalbini mühürler.” (Nesâî, Cuma: 2; Müslim, Cuma: 12) Bu konuda İbn Ömer, İbn Abbâs ve Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebûl Ca'd hadisi hasendir. Muhammed’e Ebûl Ca'd Eddamrî’nin adını sordum, bilemedi ve şöyle dedi: “O’nun Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyeti olarak sadece bu hadisi biliyoruz.” Bu hadisi sadece Muhammed b. Amr’ın rivâyetinden bilmekteyiz.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Özürsüz Olarak Cuma’yı Terkedenin Durumu
503-)
Kubâ’lı Süveyr (radıyallahü anh)’in babasından -ki bu kimse Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabındandı- rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize Kubâ’dan Cumaya katılmamızı emrederdi.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Hüreyre’den bu konuda yine bir hadis rivâyet edilmiştir ve sahih değildir. Bu hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Bu konuda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sahih bir hadis rivâyet edilmemiştir. Hüreyre’den şu şekilde de bir rivâyet vardır: “Cuma için mescide gitmek, gece olmadan evine dönebilen kimseye gereklidir.” Bu hadisin senedi zayıftır, çünkü Abdullah b. Sa’d el Makburî’den, Muarik b. Abbâd yoluyla gelmektedir. Yahya b. Saîd el Kattan: Abdullah b. Saîd el Makburî’nin hadisinde zayıf bir kimse olduğunu söylemektedir. İlim adamları Cuma’ya gidilebilecek mesafe konusunda değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı gece olmadan evine dönebilecek uzaklıkta olanlar gelebilir derken, bir kısmı da ezanı duyabilen kimselerin üzerine vâcibtir derler. Ahmed ve İshâk’ta bu görüşte olanlardandır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Namazına Ne Kadar Mesafeden Gelinir?
504-)
Ahmed b. Hasen (radıyallahü anh)’den işittim, şöyle diyordu: Ahmed b. Hanbel’in yanında idik, Cumaya gitmek kimlere vâcibtir konusu geçti. Ahmed b. Hanbel bu konuda hiçbir şeyden bahsetmedi. Ahmed b. Hasan dedi ki: Ahmed b. Hanbel’e bu konuda Ebû Hüreyre’den hadis rivâyet edilmiştir dedim. Ahmed b. Hanbel, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den mi? Dedi. Bende evet diyerek, Haccac b. Nusayr, Muarik b. Abbâd, Abdullah b. Saîd el Makburî, babasından ve Ebû Hüreyre’den “Cuma’ya gitmek gece olmadan evine dönebilecek kadar uzaklıkta olan kimseye gereklidir” rivâyetini aktardım. Bunun üzerine Ahmed b. Hanbel kızdı ve bana böyle bir rivâyet aktardığımdan dolayı, işlediğin günahtan dolayı “Rabbinden bağışlanma iste, Rabbinden bağışlanma iste” buyurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Ahmed b. Hanbel’in böyle yapması; bu hadisi hadis olarak kabul etmemesi ve senedinden dolayı zayıf kabul etmesindendir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Namazına Ne Kadar Mesafeden Gelinir?
505-)
Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre “Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) güneş batıya meylettiği zaman, Cuma’yı kılardı.” (Buhârî, Cuma: 15; Nesâî, Cuma: 14)
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Namazını Kılmanın Vakti
506-)
Enes’den benzeri bir rivâyet daha vardır. Bu konuda Seleme b. Ekvâ’, Câbir, Zübeyr b. Avvam’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Enes hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğunluğu bu hadis üzerinde birleşmişler. Cuma’nın öğle vakti gibi kılınacağını söylemişlerdir. Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Kimi ilim adamları da güneş batıya meyletmeden önce de kıla bilir demektedirler. Ahmed: “Güneş batıya meyletmeden önce kılan kimseye namazı yeniden kılması gerekir” demiyor.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Namazını Kılmanın Vakti
507-)
İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hurma kütüğüne dayanarak hutbe okurdu, bir minber edinince o kütük inledi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip ona sarılınca iniltisi kesildi.” (Buhârî, Cuma: 25) konuda Enes, Câbir, Sehl b. Sa’d, Übey b. Ka’b, İbn Abbâs ve Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Ömer hadisi hasen garib sahihtir. b. Alâ Basralı olup Amr b. Alâ’nın kardeşidir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Minber Üzerinde Hutbe Okumak
508-)
İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü hutbe okurdu sonra oturur, sonra kalkar ve hutbesini sürdürürdü. İbn Ömer: “Bugünkü yapıldığı gibi” dedi. (Buhârî, Cuma: 29; Nesâî, Cuma: 33) Bu konuda İbn Abbâs, Câbir b. Abdillah, Câbir b. Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. İlim adamları iki hutbe arasının bir oturuşla ayrılması görüşündedirler.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: İki Hutbe Arasında Oturmak
509-)
Câbir b. Semure (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber namaz kılardım, O’nun hutbesi de namazı da orta uzunlukta olurdu.” (Nesâî, Cuma: 31) Bu konuda Ammâr b. Yâsir, İbn ebî Evfâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Câbir b. Semure hadisi hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Hutbenin Uzun Ve Kısa Olmayıp Orta Yollu Olması
510-)
Ya'la b. Ümeyye (radıyallahü anh)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i minberde: “O Cehennemlikler, Cehennem bekçisine Ey Mâlik diye seslenecekler. “Rabbin hükmünü verip işimizi bitiriversin, böyle yanmaktansa ölüp kül olmak iyidir. Görevli de diyecek ki: Hayır siz burada ölmeden bu şekilde ebedî olarak yanacaksınız.” Zuhruf sûresi: 77. ayetini okurken işittim. (Nesâî, Cuma: 28) Ya'la b. Ümeyye hadisi hasen sahih garibtir. Bu hadisi İbn Uyeyne’nin hadisidir. İlim adamları imâmın hutbede Kur’ân’dan âyetler okuması gerektiğini söylemişlerdir. Şâfii: “İmâm hutbesinde Kur’ân okumaz ise hutbesini iade etmesi gerekir.” demektedir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Minberde Kur’ân’dan Âyet Okunmadan Hutbe Yapılabilir Mi?
511-)
Abdullah b. Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberin üzerinde cemaate yöneldiği an bizler de yüzümüzü ona çevirirdik.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu konuda İbn Ömer’den de rivâyet vardır. Bu hadisi Mansur’dan sadece Muhammed b. Fadl b. Atıyye’nin rivâyet ettiğini biliyoruz. Muhammed b. Fadl b. Atıyye hadisçiler yanında zayıftır ve tüm hadisleri zayıftır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve sonraki dönemlerden pek çok ilim adamları imâm hutbe verirken ona dönmelidir derler. Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. konuda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sahih bir rivâyet yoktur.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: İmâm Hutbe Okurken Cemaat Ona Doğru Dönmeli
512-)
Câbir b. Abdillah (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Cuma günü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), hutbe okurken bir adam çıkageldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona, namaz kıldın mı?” buyurdu. O da: “Hayır” deyince: “O halde kalk ve namaz kıl” buyurdu. (Nesâî, Cuma: 16; Buhârî, Cuma: 31) Bu hadis hasen sahihtir. (Bu konuda en sahih olan)
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Hutbe Okunurken Bile Olsa İki Rek’at Namaz Kılmak
513-)
Abdullah b. Ebî Serh (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Ebû Saîd el Hudrî bir Cuma günü Mervan hutbe okurken mescide girdi ve namaza durdu. Görevliler onu oturtmak için geldiler fakat o oturmadı, diretti ve namazını kıldı. Namazını bitirince yanına vardık dedik ki: Allah seni esirgedi neredeyse görevliler seni namaz kılmaktan engelliyeceklerdi. Bunun üzerine şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den gördüğüm bu iki rek’at namazı asla terk edecek değilim. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü hutbe okurken pejmürde kıyafetle bir kişinin geldiğini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hutbe esnasında ona iki rek’at kılmayı emrettiğini ve onunda kıldığını hatırlattı.” (Buhârî, Cuma: 31) ebî Ömer der ki: Sûfyân b. Uyeyne, imâm hutbe okurken gelirse iki rek’at namaz kılar ve böyle yapılmasını emrederdi. Kur’ân öğretmeni Ebû Abdurrahman da aynı görüşte idi. İbn Ömer’den işittim İbn Uyeyne’den naklen demiştir ki: Muhammed b. Aclân hadis konusunda güvenilir ve emin bir kişidir. Bu konuda Câbir, Ebû Hüreyre, Sehl b. Sa'd’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Saîd el Hudrî hadisi hasen sahihtir. ilim adamları bu hadise göre amel etmişlerdir. Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bir kısım ilim adamları ise şöyle diyor: “İmam hutbe okurken mescide girerse oturur namaz kılmaz.” Sûfyân es Sevrî ve Küfelilerin görüşü böyledir. Fakat birinci görüş daha sahihtir. Alâ b. Hâlid el Kureşî’den aktararak dedi ki: “Hasan el Basrî’yi gördüm imâm hutbe okurken mescide girdi iki rek’at namaz kıldı ve sonra oturdu.” Hasan el Basrî bu hadise uymuş olmak için böyle yapmıştır. Bu hadisi Câbir yoluyla rivâyet eden o’dur.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Hutbe Okunurken Bile Olsa İki Rek’at Namaz Kılmak
514-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim Cuma günü imâm hutbe okurken arkadaşına sus derse boş iş yapmış olur.” (Nesâî, Cuma: 22; Muvatta, Cuma: 5) Bu konuda İbn ebî Evfâ ve Câbir b. Abdillah’tan hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. adamları bu hadise göre amel etmişler ve kişinin imâm hutbe okurken konuşmasını hoş karşılamamışlar bir başkası konuşursa onu işaretle susturabileceğini söylemişlerdir. okunduğu esnada selam almak ve aksırana “Yerhamukallah” demek konusunda da ayrı görüşler benimsemişlerdir. Bir kısmı hutbe okunurken selam almaya ve aksırana karşılık vermeye ruhsat vermişlerdir. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Tabiin ve sonraki dönem alimlerinden bir kısmı da hoş karşılamamışlardır. Şâfii gibi.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: İmâm Hutbe Okurken Konuşmama Gereği
515-)
Muâz b. Enes el Cühenî (radıyallahü anh)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Kim Cuma günü Müslümanların omuzlarından aşarak öne geçerse Cehenneme giden bir köprü kurmuş olur.” (Nesâî, Cuma: 20; Muvatta, Cuma: 8) Bu konuda Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Sehl b. Muâz b. Enes el Cuhenî’nin hadisi garibtir. Çünkü bu hadisi sadece Rişdîn b. Sa’d rivâyetinden bilmekteyiz. İlim adamları bu hadisle amel etmişler ve Cuma günü omuzlardan atlayarak ön saflara geçmeyi hoş karşılamamışlar ve bu konuda sert davranmışlardır. Bazı hadisçiler Rişdîn b. Sa’d hakkında söz etmiş hafızası yönünden zayıflığını söylemişlerdir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Omuzları Aşarak Ön Safa Gitmenin Uygun Olmadığı
516-)
Muâz b. Enes (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir: “Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günü imâm hutbe okurken dizleri dikerek oturmayı yasakladı.” (Ebû Dâvûd, Salat: 226) Bu hadis hasendir. Ebû Mercûm’un ismi Abdurrahim b. Meymun’dur. Bazı ilim adamları imâm hutbe okurken dizleri dikerek oturmayı hoş görmemişler bir kısmı da böyle oturuşa ruhsat vermişlerdir. Abdullah b. Ömer ve başkaları gibi Ahmed ve İshâk imâm hutbe okurken dizleri dikerek oturmakta bir sakınca görmezler.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: İmâm Hutbe Okurken Dizleri Dikerek Oturmamak
517-)
Husayn (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Umâra b. Rûveybe’den işittim, Bişr b. Mervan hutbe okuyordu dua ederken ellerini kaldırınca Umâra şöyle dedi: Allah senin o iki zayıf ve kısa ellerini hayırdan mahrum etsin çünkü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i gördüm hutbe esnasında işaret parmağıyla işaretten başka bir ilavede bulunmazdı. Hadisi rivâyet edenlerden Hüşeym bu olayı tarif etmek için işaret parmağını gösterdi. (Bazı alimler burada el kaldırmanın dua için olmayıp jest ve mimik şeklindeki hareketler de olabileceğini söylemişlerdir.) (Buhârî, Cuma: 33) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Minberde Dua İçin Elleri Kaldırmanın Hoş Olmayışı
518-)
Sâib b. Yezîd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Cuma günü ezan, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekir ve Ömer zamanlarında imâm minbere çıktığı anda okunurdu. Osman (radıyallahü anh)’ın halifeliği döneminde cemaat çoğalıp mescidde okunan ezanı işitemez hale gelince Medîne çarşısında zevra denilen yerde kamet ve ezandan başka üçüncü bir ezanın okunmasını emretti.” (Buhârî, Cuma: 20) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cuma Günü Fazladan Okunan Ezan
519-)
Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma hutbesini bitirip minberden inince bir ihtiyaç olduğu takdirde konuşur, görüşür sonra Cuma namazını kılardı.” (Nesâî, Cuma: 36) Bu hadisi sadece Cerir b. Hazim’in rivâyetinden bilmekteyiz. Muhammed’den işittim diyor ki: Cerir b. Hazim bu hadiste vehme düşmüştür. Sahih olan rivâyet yine Enes’den gelen rivâyettir ki şöyledir: “Namaz için kamet getirildi bu arada cemaatten bir kişi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in elini tuttu ve cemaatten bir kısmını uyku bastırıncaya kadar konuştu.” Muhammed dedi ki: “İşte hadisin aslı budur.” Cerir b. Hazim bazen bir konuda vehme düşer fakat kendisi doğru bir kimsedir. diyor ki: Cerir b. Hazim, Sabit’in, Enes vasıtasıyla Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettiği “Namaz için kamet getirildiğinde beni görmeden ayağa kalkmayın” hadisinde de vehme kapılmıştır. Muhammed yine diyor ki: Hammad b. Zeyd’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Sabit el Bünanî’nin yanındaydık Haccac es Savvaf, Yahya b. ebî Kesir’den, Abdullah b. ebî Katâde’den, babasından ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den: “Namaz için kamet getirildiğinde beni görmeden kalkmayın” hadisini aktardı ki Cerir vehme kapılıp bu hadisi Sabit’in Enes yoluyla Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettiğini zannetti.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: İmâm Minberden İnince Bir İhtiyaç Varsa Konuşulabilir