Sünen-i Tirmizî Hadis Kitabı

3515-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Biz, Hârisenin oğlu Zeyd’i, Muhammed’in oğlu Zeyd diye çağırırdık. Nihayet Ahzab sûresi 5. ayeti indi: “Evlatlık olarak aldığınız çocuklara gelince, onları gerçek babalarının isimleri ile çağırın. Bu Allah nezdinde, daha adaletli bir davranıştır. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, onları din kardeşleriniz ve dostlarınız olarak görün. Her konuda olduğu gibi, bu konularda da yanılarak yaptığınız hususlarda, size bir günah yoktur. Asıl önemli olan, kalplerinizle kastederek yaptığınız işlerde günah vardır. Gerçekten de Allah, çok bağışlayan ve çok acıyandır.” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Fedail-üs Sahabe: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3516-) Âmir eş Şa’bi (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Ahzab sûresi 40. ayeti hakkında şöyle demiştir: “Onun erkek evladı ergenlik çağına erişecek kadar yaşayacak değildir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3517-) Ümmü Imara el Ensârîyye (radıyallahü anha)’den rivâyet edilmiştir. Kendisi, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelmiş ve Kur’ân da her şeyi erkekler için görüyorum, kadınların herhangi bir şeyle anıldıklarını görmüyorum, dedi. üzerine Ahzab sûresi 35. ayeti nazil olmuştur: “Gerçek şu ki, Allah’a teslim olmuş bütün erkekler ve kadınlar, inanan bütün erkekler ve kadınlar, kendini ibadet ve taata vermiş erkekler ve kadınlar, niyet ve davranışlarında doğru ve samimi olan erkekler ve kadınlar, sıkıntılara göğüs geren erkekler ve kadınlar, gönülden saygı ile Allah’a karşı gelmekten korkan erkekler ve kadınlar, sadaka veren erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar, iffet ve namuslarını koruyan erkekler ve kadınlar, Allah’ı durmaksızın çokça anan erkekler ve kadınlar var ya; işte Allah onlara bağışlanma ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle bilinir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3518-) Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Cahş’ın kızı Zeyneb hakkındaki Ahzab sûresi 37. ayeti indiği zaman Zeyd şikayetçi olarak geldi, boşamadan dolayı üzgündü. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kendisine “Eşini terk etme, Allah’a kendine ve diğer insanlara karşı vazifene dikkat et” diyordu. (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Cuma: 17) Bu hadis sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3519-) Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zeyneb binti Cahç hakkında “… Fakat Zeyd o kadınla beraberliğini sona erdirdiğinde onu seninle evlendirdik…” ayeti indirilince Zeyneb, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in diğer hanımlarına karşı övünür ve şöyle derdi: “Sizleri kendi aileleriniz evlendirdi. Beni ise yedi kat semanın üstünden Allah evlendirdi.” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Cuma: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3520-) Ümmü Hani binti Ebû Tâlib (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bana dünür olmuştu. Kendisinden özür diledim özrümü kabul etti. Sonra Allah, Ahzab sûresi 50. ayetini indirdi: “Ey peygamber! Biz; mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiği mallarla birlikte savaş esirlerinden; yasal olarak sana bıraktığı, sahip olduğun cariyeleri de helal kıldık. ve seninle birlikte Medîne’ye göç etmiş olan amca ve halalarının kızlarını, dayı ve teyzelerinin kızlarını da sana helal kıldık. Bir de kendisini mehirsiz olarak peygambere hibe eden ve peygamberin de kendisini almak istediği kadını, diğer mü’minlere değil, sadece sana mahsus olmak üzere helal kıldık. onlara, eşleri ve sağ ellerinin altında bulunanlar konusunda, yapmaları gerekeni de bildirdik ki, sana bir zorluk olmasın, sen bir sıkıntıya ve güç duruma düşmeyesin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.” ona helal olmuyordum çünkü ben hicret etmemiştim. Ben Mekke fethinde Müslüman olanlardandım. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen sahihtir. Sadece Süddî’nin rivâyeti olarak bu şekliyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3521-) Şehr b. Havşeb (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbâs şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e iman edip hicret eden kadınlardan başka diğer kadınlarla evlenmesi yasaklanmıştı. Bunun üzerine Ahzab sûresi 52. ayeti nazil oldu: “Ey peygamber! Bunların dışında artık sana başka kadınlarla evlenmek helal olmaz. Onlardan birinin güzellikleri hoşuna gitse bile, başka eşlerle değiştirmen de sana helal değildir. Ancak yasal olarak sahip olunan cariyeler hariç. Allah herşeyi görüp, gözetendir.” Allah, iman etmiş cariyelerini ve kendini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hibe eden kadını helal kılmıştır. İslam’dan başka her dinden kadını da haram kılmıştır. Sonra şöyle buyurdu: Maide sûresi 5. ayeti “… Her kim Allah’a inanmayı reddederse tüm yaptıkları boşa gider ahirette de zarara uğrayanlardan olacaktır.” Okudu ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sözünü şöyle sürdürdü: Ahzab 50. ayetini okudu: “Ey peygamber! Biz; mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiği mallarla birlikte savaş esirlerinden; yasal olarak sana bıraktığı, sahip olduğun cariyeleri de helal kıldık. ve seninle birlikte Medîne’ye göç etmiş olan amca ve halalarının kızlarını, dayı ve teyzelerinin kızlarını da sana helal kıldık. Bir de kendisini mehirsiz olarak peygambere hibe eden ve peygamberin de kendisini almak istediği kadını, diğer mü’minlere değil, sadece sana mahsus olmak üzere helal kıldık. onlara, eşleri ve sağ ellerinin altında bulunanlar konusunda, yapmaları gerekeni de bildirdik ki, sana bir zorluk olmasın, sen bir sıkıntıya ve güç duruma düşmeyesin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.” dışındaki kadın cinslerini haram kılmıştı. (Müsned: 2773) Bu hadis hasendir. Bu hadisi sadece Abdulhamid b. Behram’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Ahmed b. Hasan’dan işittim şöyle diyordu: Ahmed b. Hanbel’in şöyle dediğini anlatırdı: Abdulhamid b. Behram’ın, Şehr b. Havşeb’den rivâyeti zararsızdır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3522-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ölümünden önce mahremi olan kadınlardan başka tüm kadınlar helal kılınmıştır.” (Nesâî, Nikah: 27) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3523-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraberdim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), zifaf yaptığı kadının kapısına geldi ve davetlilerden bazı kimselerin hâlâ onun yanında olduklarını gördü bunun üzerine gidip bir işini gördü bu yüzden biraz oyalandı sonra döndü onun yanında hâlâ bazı kişiler duruyordu yine gitti ve dönüp geldi ki onlar gitmişler. İçeri girdi sonra benimle kendisi arasına bir perde indirdi. Sonra bunu Ebû Talha’ya anlattım, Ebû Talha: Eğer dediğin gibiyse bu konuda mutlaka bir âyet inecektir, dedim. Sonra Hicab ayeti indi. (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Nikah: 17) Bu hadis bu şekliyle garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3524-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) evlenmiş ve zifaf yapmıştı. Bu münasebetle annem Ümmü Süleym hurma keş ve yağdan yapılan “Hays” yemeği yapmıştı ve bir tabağa koymuş ve Ey Enes bunu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e götür ve ona deki: “Bunu size annem gönderdi. Size selamı var bu yemek biraz az oldu.” Yemeği Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e götürdüm, Annemin selamı var bu yemeği gönderdi ve az olduğunu da söyledi dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu oraya bırak sonra bazı kişilerin adlarını vererek falan falanı ve tüm karşılaştığın kimseleri çağır dedi. Ben de isimlerini verdiği kimseleri ve karşılaştığım kimseleri çağırdım. Enes’e sordum kaç kişiydiler diye üçyüz kişi kadar vardı dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bana dedi ki: Enes Kase’yi getir. Onlarda içeri girdiler sofa ve hücre doldu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Onar kişilik halkalar oluşturulsun ve herkes önünden yesin.” Herkes doyuncaya kadar yedi, bir gurup çıktı bir gurup girdi. Hepsi yedi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ey Enes Kaseyi kaldır buyurdu. Ben de kaldırdım koyduğum zaman mı daha çoktu yoksa kaldırdığım zaman mı daha çoktu bilemiyorum. Davetlilerden bazı insanlar peygamberin evinde oturup sohbete daldılar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de oturuyordu. Ailesi ise yüzünü duvardan yana çevirmişti. (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bu davranışları ağır geldi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) çıktı, öteki hanımlarına selam verdi ve dönüp geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dönüp geldiğini görünce onu üzdüklerini anlayarak kapıya doğru yüklenip çıkıp gittiler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldive ara yerdeki perdeyi indirdi ve ailesiyle zifaf yaptı. Ben ise hücrede oturmakta idim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kısa bir zaman kaldıktan sonra benim yanıma çıktı sonra Ahzab sûresi 53. âyet nazil oldu: “Ey inananlar! İzin verilmedikçe, peygamberin evlerine girmeyin ve yemek için davet edildiğiniz zaman, erkenden gidip, hazırlanmasını beklemeye kalkışmayın. Çağrıldığınızda en uygun zamanda girin, yemeği yiyince hemen ayrılın, lafa dalmayın, bu durum peygamberi üzüyordu fakat O, size bunu söylemekten utanıyordu. Ama Allah, doğruyu size öğretmekten çekinmez. Peygamber hanımlarından birşey isteyeceğiniz veya soracağınız zaman, perde arkasından isteyin ve sorun. Bu durum, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri bakımından fitne ve kötü zannı giderici, temiz bir davranıştır. Allah’ın peygamberini incitmeniz ve kendisinden sonra, O’nun eşleriyle evlenmeniz, size asla helal değildir. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır.” Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âyetleri Müslümanlara okudu. Enes’den naklederek şöyle dedi: Bu âyetlerin iniş zamanına en yakın olan benim. Bundan sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hanımları kapandılar ve yabancılardan uzak kalmaya başladılar. (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Nikah: 17) Bu hadis hasen sahihtir. Osman’ın oğludur. Kendisine İbn Dinar’da denilir. Ebû Osman el Basrî diye de künyelenir. Hadisçiler yanında güvenilir bir kişidir. Kendisinden Yunus b. Ubeyd, Şu’be ve Hammad b. Zeyd hadis rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3525-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), hanımlarından birisiyle evlenmişti. Beni insanları düğün yemeğine çağırmam için göndemişti. Onlar yemeği yiyip çıkınca Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Âişe’nin odasına yürür gibi yaptı iki kişi hâlâ oturuyordu tekrar döndü geldi. O iki kişi kalkıp gittiler, sonra Allah, Ahzab sûresi 53. ayetini indirdi. Bu hadis buradakinden uzuncadır. (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Nikah: 17) Bu hadis Beyan’ın rivâyeti olarak hasen garibtir. Sabit, Enes’den bu hadisi daha uzunca rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3526-) Ebû Mes’ûd el Ensarî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bizim yanımıza gelmişti. Biz de Sa’d b. Ubâde’nin yanında oturuyorduk. Beşîr b. Sa’d, Peygamberimize dedi ki: “Allah bize sana salavat getireceğimizi emretti şimdi sana nasıl salavat getirelim?” Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sustu keşke bu soruyu sormamış olsaydı dedik. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Şöyle deyiniz: “Ey Allah’ım, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e, O’nun soy sop ve inanan yakınlarına İbrahim (aleyhis-selâm) ve onun soy sopuna rahmet edip hoş muamele ettiğin gibi muamele et. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e onun soy sop ve inanan yakınlarını mübarek kılıp bereketli hayatlar nasib ettiğin gibi alemde mübarek kıl gerçekten sen övülmeye layık ve şanı şerefi yüce olansın” Salat budur selam da bildiğiniz gibidir. (Müslim, Salat: 27; Ebû Dâvûd, Salat: 17) Bu konuda Ali, Ebû Humeyd, Ka’b b. Ucre, Talha b. Ubeydullah, Ebû Saîd, Zeyd b. Harîce, (Hârise de denilir) ve Büreyde’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3527-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Mûsâ (aleyhis-selâm) çok utangaç ve hayalı idi. Hayasından dolayı derisinden bile bir şey görünmezdi. İsrailoğulları bu yüzden kendisine eziyet ederlerdi ve şöyle derlerdi: “Bunun böylece örtünmesinin tek sebebi ya derisinde cilt hastalığı olması veya kasık yarığı hastalığı yada başka bir hastalığı vardır.” Allah, Mûsâ’yı onların söylediklerinden temize çıkarmak istedi. Mûsâ bir gün yalnız kalmıştı, elbiselerini bir taşın üzerine koyarak yıkanmıştı. Yıkanma işini bitirdiği zaman elbiselerini almak üzere taşa yöneldi fakat taş elbiselerini alıp yürümeye başladı. Mûsâ da asasını alarak taşın arkasına düştü ve ey taş! elbisemi ver ey taş elbisemi ver! demeye başladı sonunda İsrailoğullarından bir toplumun yanına bu vaziyette varmış oldu onlarda Mûsâ’yı çıplak vaziyette ve yaratılış olarak insanların en güzeli olarak gördüler. Böylece Allah ta O’nu onları söylemekte oldukları şeylerden temize çıkardı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sözüne şöyle devam etti: Taş durdu, Mûsâ da elbisesini aldı ve giydi. Asasıyla taşa vurmaya başladı. Vallahi Mûsâ’nın asasının darbelerinden dolayı o taşla üç dört ve beş yara izi vardır. İşte Allah’ın Ahzab sûresi 69. ayetinde söylediği sözün anlamı budur: “Ey iman edenler! Siz de Mûsâ’ya eziyet eden, İsrailoğulları gibi olmayın. Unutmayın ki Allah onu, kendisine karşı ileri sürdükleri iddialardan temize çıkardı. Çünkü o, Allah katında pek değerliydi, büyük şeref ve itibar sahibiydi.” (Buhârî, Gusul: 27; Müslim, Hayz: 17) Bu hadis hasen sahihtir. Daha değişik şekilde Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir. Bu konuda Enes (radıyallahü anh)’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3528-) Ferve b. Müseyk el Murâdî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim ve Ey Allah’ın Rasûlü! Müslümanlıktan yüzçevirenlerine karşı müslümanlığa yönelenleriyle beraber savaşabilir miyim? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), onlara karşı bana savaş izni verdi ve beni komutan tayin etti. Yanından çıktığım zaman Gutayfî ne yaptı? Diyerek beni sormuş ve kendisine benim hareket ettiğim bildirilmişti. Hemen peşimden adam gönderip beni geri çevirdi. Yanına geldim kendisi ashabıyla beraberdi. Buyurdu ki: Kavmini İslam’a davet et onlardan müslüman olanlardan Müslümanlıklarını kabul eyle. Kim de müslüman olmazsa sana yeni bir emir verinceye kadar acele etme… Sonradan Sebe’ hakkında indirilen âyetler indirildi. Bunun üzerine bir adam: Ey Allah’ın Rasûlü! Sebe’ nedir? Bir ülke mi, yoksa bir kadın mı? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Sebe’ ne bir ülkedir ne de bir kadın… Fakat O, Arapların on çocuğu olan bir adamdır. Bu çocuklardan altısı Yemen dolaylarına indi dördü de Şam tarafına yerleşmiştir. Şam tarafına inenler: Lahm, Cüzam, Gassan ve Âmile’dir. Yemen’e inenler de Ezd, Eşariler, Hımyer, Müzhiç, Enmar ve Kindelilerdir. Bir adam Ey Allah’ın Rasûlü! Enmar kimlerdir? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Onlar Has’am ve Becîle’dir. Aynı şekilde bu hadis İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. (Ebû Dâvûd, Huruf: 27) Bu hadis hasen garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Sebe’ Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3529-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Allah gökyüzünde bir işe hükmettiği zaman melekler onun emrine boyun eğerek kanat çırparlar o kanatlarının sesi sanki sert taşın üzerinde zincirin çıkardığı sese benzer. Kalblerinden korku ve endişe kalkınca: Rabbiniz ne buyurdu? Diyerek birbirlerine sorarlar ve şöyle derler: “Doğru ve gerçek olanı O ne yücedir ne büyüktür” (Sebe’ sûresi 23. âyet) Şeytanlarda Allah’ın sözlerinden bir şeyler kapmak için üst üste yığılmışlardır. (İbn Mâce, Mukaddime: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Sebe’ Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3530-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabıyla birkaç kişiyle birlikte otururken bir yıldız kayması oldu ve gökyüzü aydınlanıverdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Cahiliyye döneminde böyle bir şey gördüğümde ne derdiniz? Diye sordu. Ashab: Büyük bir adam doğacak veya büyük bir adam ölecek derdik… Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Bu yıldız hiç kimsenin doğumu ve ölümü için atılmaz ne var ki Aziz ve Celil olan Rabbimiz bir işe hüküm verdiği zaman arşı taşıyan melekler Allah’ı tesbih ederler sonra da onlardan sonra gelenler gök halkı Allah’ı tesbih ederler. Sonra tesbih şu göğe kadar varır sonra altıncı göğün halkı yedinci göğün halkına sorar onlarda bunlara bildirirler sonra her göğün halkı birbirine haber sorar ve nihayet haber dünya semasının halkına ulaşır. Bu arada şeytanlar da kulak hırsızlığı yapmak için birbirlerinin üzerine çıkarak semaya yükselir de bunun üzerine Allah onların üzerine bu akan yıldızları atıverir o şeytanlar bu kulak hırsızlığıyla elde edebildikleri bazı haberleri dünyadaki dostları olan şair ve kahin gibi kimselere aktarırlar bu bilgiler geldiği şekilde aktarılmış olsa doğru ve gerçektir. Fakat bu haberi değiştirip bazı ilavelerde bulunurlar. (Müslim, Selam: 27) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Sebe’ Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3531-) Bu hadis Zührî’den, Ali b. Hüseyn’den, İbn Abbâs’tan ve Ensâr’dan bazı kimselerden şöyle rivâyet edilmiştir. “Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanındaydık…” diyerek mana olarak bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir. Aynı şekilde Huseyn b. Hureys, Velid b. Müslim’den ve Evzâî’den bu hadisi bize aktarmışlardır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Sebe’ Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3532-) Ebû Saîd el Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), “Sonra kitabı, kullarımızdan seçtiklerimize miras bıraktık, derken onlardan, yaratılış gayesi dışında yaşayan da var ve onlardan orta yolda hareket eden de var ve onlardan Allah’ın izniyle hayırlarda herkesten ileri giden de var, bu ise en büyük fazilettir.” Fatır sûresi 32. ayeti hakkında şöyle demiştir: Bunların hepsi aynı derecede ve hepsi Cennet’tedirler. (Müsned: 11321) Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Melaike Fatır Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3533-) Ebû Saîd el Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Benîseleme; Medîne’nin uzak bir bölgesinde idiler ve mescide yakın bir yere taşınmak istediler. Bunun üzerine Yasin sûresi 12. ayeti indi: “Başkaları değil yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve hayatlarında onların gelecek için yaptıkları her türlü eylemi ve geride bıraktıkları bütün iyi ve kötü izleri, kayda geçireceğiz. Zira biz, herşeyin apaçık kaydını bir ana kitapta yazıp, tespit etmekteyiz.” Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Sizin mescide gidip gelirken attığınız ayak izleri de kaydedilmektedir. Dolayısıyla mescidin yakınına taşınmayınız.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis Sevrî’nin rivâyeti olarak hasen garibtir. Ebû Sûfyân, Tarîf-üs Sa’dî’dir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Yasin Süresinden Tefsir Edilen Âyetler
3534-) Ebû Zerr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Güneş battığı sırada mescide girmiştim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), oturmakta idi ve bana: “Ey Ebû Zerr! Şu güneşin nereye gittiğini biliyor musun?” buyurdu. Ben de Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dedim. Şöyle buyurdular: O gidiyor secde etmek için izin istiyor ve kendisine izin veriliyor. Sanki ona günün birinde geldiğin yerden doğ denilecek oda battığı yerden doğacaktır. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sonra Yasin sûresi 38. ayetini okudu: “ve güneşde de onlar için bir alamet ve işaret vardır. O da kendine ait bir yörüngede akıp gider. Bu kudret sahibi ve herşeyi bilen Allah’ın iradesinin bir sonucudur.” İşte bu güneşin istikrar bulmasıdır. Ebû Zerr dedi ki: Abdullah b. Mes’ûd’un okuyuş şekli böyledir. (Buhârî, Bed-il Halk: 27; Müslim, İman: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Yasin Süresinden Tefsir Edilen Âyetler
3535-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Bir davetçi bir şeye davet ettiği zaman kıyamet günü durdurulacak ve o kimseden ayrılmayacaktır hatta bir kimse bir kimseyi değişik bir şeye çağırsa bile.” Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Saffat sûresi 24-25. ayetini okudu: “Tutuklayın, durdurun onları. Şüphe yok ki, onlar sorguya çekilecekler” “Size ne oldu ki, birbirinize yardım etmiyorsunuz?” (Dârimî, Mukaddime: 27) Bu hadis garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Saffat Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3536-) Übey b. Ka’b (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Saffat sûresi 147. ayetini sordum: “Bu hadiseden sonra, Yunus’u kaçıp geldiği kavmine gönderdik. Onların nüfusu o gün için, yüzbin veya daha fazla idiler.” Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüzbinden yirmibin fazla” buyurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Saffat Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3537-) Semure (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Saffat sûresi 77. ayeti: “Kavmini tufanla helak ettikten sonra, Nuh’un soyunu, yeryüzünde kalan ve O’ndan türeyip çoğalan bir toplum kıldık.” Hakkında Hâm, Sâm ve Yafes’den türediler. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Yâfit, Yafis ve Yefis de denilir. Bu hadis hasen garib olup bu hadisi sadece Saîd b. Beşîr’in rivâyetiyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Saffat Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3538-) Semure (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Sâm, Arabların babası “Ham” Habeşlilerin babası “Yafis” ise Rumların babasıdır. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Saffat Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3539-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Tâlib hastalanmıştı. Kureyş onu ziyarete geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de amcasını ziyarete gelmişti. Ebû Tâlib’in yanında bir kişilik oturma yeri vardı. Ebû Cehil kalkıp oraya Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in oturmasına engel olmaya çalıştı. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i Ebû Tâlib’e şikayet ettiler. Ebû Tâlib Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Ey kardeşimin oğlu milletinden ne istiyorsun? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Onlardan bir kelime istiyorum ki Arapların hepsi bunlara boyun eğecek acemler de kendilerine cizye ödeyeceklerdir. Ebû Tâlib: “Bir kelimemi?” diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) “Bir kelime” buyurdu ve şöyle devam etti: Ey amca “lailahe illallah” deyiniz. Bunun üzerine hepsi birden: “Biz bunu önceki dinlerin hiçbirinde duymadık bu uydurmadan başkası değildir” dediler. (Sa’d sûresi 7. âyet) bunun üzerine onlar hakkında Kur’ân indirildi (Sa’d sûresi 1-6. âyetler) (Müsned: 1904) Bu hadis hasendir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Sa’d Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3540-) Yahya b. Saîd, Sûfyân’dan, A’meş’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Yahya b. Imara, Bündar vasıtasıyla Yahya b. Saîd’den Sûfyân’dan, Ameş’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Sa’d Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3541-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Ulu ve yüce Rabbim bu gece en güzel surette (İbn Abbâs dedi ki: Uyku aleminde) bana göründü ve Ey Muhammed büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda münakaşa ediyorlar biliyor musun? Ben de hayır dedim. Bunun üzerine elini iki omuzumun arasına koydu -veya göğsüme- ve ben o iki elin soğukluğunu iki kürek kemiği arasında veya göğsümde hissettim. Sonra göklerde ve yerde ne varsa hepsini bildim. Tekrar, Ey Muhammed! Büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda münakaşa ediyorlar biliyor musun? Ben de evet dedim. Keffaretler hakkında… Keffaretler namazdan sonra mescidde kalmak, mescidlerdeki cemaate yaya olarak yürümek her türlü zorluk ve soğuklarda bile abdest organlarını kapsamlı yıkamaktır. Kim böyle yaparsa hayırla yaşar hayırla ölür ve her türlü hata ve günahlarından sıyrılarak annesinden doğduğu gün gibi tertemiz olur. Sonra şöyle buyurdu: Ey Muhammed! Namaz kıldığında şöyle duâ et: Allah’ım iyilikler yapmayı kötülüklerden el çekmeyi yoksulları sevmeyi senden dilerim. Kullarına bir kötülük göndereceğin vakit beni o kötülüklerden uzak tut yanına al… Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sözüne şöyle devam etti: Dereceler ise selamı yaymak, yemek yedirmek, insanlar uykudayken geceleyin namaz kılmaktır. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadiste Ebû Kılabe ile İbn Abbâs arasında bir şahıs daha ilave edilmektedir. Katâde bu hadisi Ebû Kılâbe’den, Hâlid b. Leclac’tan ve İbn Abbâs’tan rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Sa’d Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3542-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Rabbim bana en güzel şekilde göründü ve: “Ey Muhammed!” dedi. Ben de “Ey Rabbim, buyur emrine amadeyim” dedim. Şöyle buyurdu: “Büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda tartışıyorlar?” Ben de: “Bilmiyorum Ya Rabbi” dedim. “Elini iki küreğimin arasına koydu ben iki elin soğukluğunu iki memem arasında hissettim sonra doğu ile batı arasında her şeyi bildim sonra, Ya Muhammed! Buyurdu. Ben de “Buyur Rabbim emrine amadeyim” dedim, şöyle buyurdu: “Büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda tartışıyorlar?” “Dereceler ve keffaretler konusunda” dedim; Mescidlere cemaate katılmak için adım atmalar, her türlü zorluk ve sıkıntılı anlarda bile abdest organlarını kapsamlı yıkamak bir namazdan sonra diğer namazı beklemek. Kim bunlara devam ederse hayırla yaşar hayırla ölür ve günahlarından temizlenip annesinden doğduğu gün gibi olur. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu konuda Muâz b. Cebel’den, Abdurrahman b. Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. hadis Muâz b. Cebel tarafından uzun olarak aktarılmış olup Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Uyuklamaya başlamıştım bir ağırlık çöktü uyuya kalmışım Rabbimi en güzel şekilde gördüm büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda tartışıyorlar? Buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Sa’d Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3543-) Muâz b. Cebel (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bir sabah namazına o kadar geç kalmıştı ki neredeyse güneş doğacaktı. Derken çabucak çıktı namazı için kamet getirildi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), namazı biraz hafifçe kıldırdı. Selam verince olanca sesiyle saflarda bulunduğunuz şekilde kalınız buyurdu ve bize dönerek şöyle dedi: “Beni bu sabah namazına geciktiren sebebin ne olduğunu söyleyeceğim, geceleyin kalkıp abdest alıp gereği kadar namaz kıldım, derken namazda uyuklamaya başladım sonra uykum ağırlaştı ve ben bu sırada Rabbimi en güzel surette gördüm. Ya Muhammed buyurdu. Ben de: Ey Rabbim buyur emrine amadeyim dedim. Şöyle buyurdu: Büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda tartışıyorlar?” Ben de: “Bilmiyorum Ya Rabbi” dedim. Bunu üç kere tekrarladı. Sonra el ayasını iki küreğimin arasına koydu ben iki elin serinliğini iki memem arasında hissettim. Her şey bana göründü ve her şeyi bildim. Ya Muhammed! Buyurdu. Ben de “Buyur Rabbim emrine amadeyim” dedim, şöyle buyurdu: “Büyük ve ileri gelen melekler topluluğu hangi konuda tartışıyorlar?”Ben de: “Keffaretler konusunda” dedim. “Nedir onlar?” buyurdu. Ben de dedim ki: “İyiliklere adımları çoğaltmak, namazlardan sonra mescidlerde oturmak, her türlü zorluklar karşısında abdest organlarını kapsamlı yıkamak.” “Sonra hangi konularda” buyurdu. “Yemek yedirmek yumuşak söz söylemek, insanlar uyurken geceleyin namaz kılmak. Bunun üzerine: “Dile benden ne dilersen” buyurdu. Ben de şöyle duâ ettim: “Allah’ım iyilikler yapmayı kötülüklerden el çekmeyi, yoksulları sevmeyi beni beni bağışlayıp esirgemeni senden dilerim. Bir topluma bir fitne göndereceksen beni o fitneye düşürmeksizin vefat ettir. Bana seni sevmeyi seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine yaklaştıran her ameli sevmeyi nasib eyle.” Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu söylenenler haktır ve gerçektir bunları kendinize ders edininiz ve öğreniniz” buyurdu. (Müsned: 21093) Bu hadis hasen sahihtir. Muhammed b. İsmail’e bu hadis hakkında sordum; Dedi ki: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadis Velid b. Müslim’in, Abdurrahman b. Yezîdb. Câbir’den rivâyetinden daha sahihtir. Hâlid b. Leclac, Abdurrahman b. Aiş el Hadramî’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim dedi ve bu hadisi aynen aktardı bu rivâyet mahfuz değildir. şekilde Velid hadisinde Abdurrahman b. Âiş’den rivâyet ederek şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim… b. Bekr, Abdurrahman b. Yezîd b. Câbir’den bu hadisi bu senedle Abdurrahman b. Âiş’den rivâyet etmiştir. Bu rivâyet daha sahihtir. Abdurrahman b. Âiş, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hadis işitmemiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Sa’d Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3544-) Zübeyr (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir, dedi ki: Zümer sûresi 31. âyet indiği zaman Zübeyr dedi ki: Dünyada aramızda olanlardan sonra birbirimizden davacı olmamız tekrarlanacak mı? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) evet buyurdu. Bunun üzerine Zübeyr: “O halde iş o zaman çok ağırdır” dedi. (Müsned: 1321) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zümer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3545-) Esma binti Yezîd (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim: Zümer sûresi 53. ayetini okuyordu: “De ki: Allah şöyle buyuruyor: “Ey nefislerine uyup da sınırlarımı aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin, Allah bütün günahlarınızı bağışlar, şüphe yok ki O, çok bağışlayan ve çok acıyandır.” (Müsned: 26288) Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Sabit’in, Şehr b. Havşeb’den rivâyetiyle bilmekteyiz. Şehr b. Havşeb, Ümmü Seleme el Ensârîyye rivâyet etmektedir. Ümmü Seleme el Ensârîyye, Esma binti Yezîd’tir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zümer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3546-) Abdullah b. Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir Yahudi peygambere gelerek: “Ya Muhammed! Gökleri bir parmağıyla, dağları bir parmağıyla yeryüzünü bir parmağıyla, diğer tüm yaratıkları da bir parmağıyla tutarak mülkün sahibi benim buyurmaktadır. Öyle mi demiştir?” Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) azı dişleri görününceye kadar güldü Zümer sûresi 67. ayetini okudu: “Allah’tan başkasına kulluk edenler, Allah’ı gerçek bir şekilde tanıyamadılar…” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Sıfat-il Kıyame: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zümer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3547-) Abdullah (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir: Yahudinin geçen sözü üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), hayret ederek ve tasdik ederek gülümsedi. (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Sıfat-il Kıyame: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zümer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3548-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Yahudinin biri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e uğramıştı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), ona Ey Yahudi! buyurdu. Bize bazı şeyler anlat. Yahudi Ey Ebû’l Kâsım dedi. Allah’ın gökleri şunun yerleri şunun denizleri şunun dağları şunun ve diğer yaratıkları da şunun üzerine koymasına ne dersin? Muhammed b. Salt, Ebû Cafer bu hadisi rivâyet ederken önce küçük parmağını gösterdi. Sonra başparmağına kadar sıraladı. üzerine Allah Zümer sûresi 67. ayetini indirdi: “Allah’tan başkasına kulluk edenler, Allah’ı gerçek bir şekilde tanı-yamadılar…”. (Müsned: 26288) Bu hadis hasen garib sahihtir. Bu hadisi sadece İbn Abbâs’ın rivâyeti olarak bu şekliyle bilmekteyiz. Küdeyne’nin ismi Yahya b. Mühelleb’tir. Muhammed b. İsmail’in bu hadisi Hasen b. Şûca’dan ve Muhammed b. Salt’tan rivâyet ettiğini gördüm.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zümer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3549-) Mûcâhid (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbâs dedi ki: “Cehennemin genişliği ne kadardır. Biliyor musun?" Ben de: “Hayır” dedim. İbn Abbâs dedi ki: “Evet vallahi bilemezsin” Bana, Âişe anlattı kendisi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Zümer sûresi 67. ayetinin manasını sormuştu. Âişe diyor ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! O gün insanlar nerede olacaklar?” Şöyle buyurdu: “Cehennem köprüsü üzerinde…” (Müslim, Sıfat-il Kıyame: 27; İbn Mâce, Zühd: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zümer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3550-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ey Allah’ın Rasülü: “Yeryüzü bunca genişliğine ve büyüklüğüne rağmen, kıyamet günü o allah’ın eli altında olacaktır. Gökler de O’nun sağ elinde toplanıp dürülecektir.” 39 Zümer: 67. ayetinde de Rabbimiz böyle buyurur. O günde mü’minler nerede bulunacaklardır? Dedim. “Cehennem üzerindeki sırat üzerindedir ey Âişe” buyurdular. (Müslim, Sıfat-il Kıyame: 27; İbn Mâce, Zühd: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zümer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3551-) Ebû Saîd el Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Sur’a üfleyerek görevli melek surunu ağzına almış alnını eğmiş üfleme emrini beklemekte iken ben nasıl dünya zevkine dalabilirim? Bunun üzerine Müslümanlar: Böyle bir durum olursa ne diyelim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), şöyle buyurdu: “Allah bize yeter ne güzel vekildir. O sadece Rabbimiz olan Allah’a tevekkül edip güvenip dayanmışız” deyiniz. Sûfyân: “Sadece Allah’a güvenip dayanırız” demiştir. (Müsned: 10614) Bu hadis hasendir. A’meş aynı şekilde Atıyye’den ve Ebû Saîd’den bu hadisi bize aktarmıştır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zümer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3552-) Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: bir bedevî, Ey Allah’ın Rasûlü! “Sûr” nasıl bir şeydir? Diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de: “Boynuza benzeyen üflenecek ses çıkaran bir alettir” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Sünnet: 27) Bu hadis hasen olup, bu hadisi sadece Süleyman et Teymî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zümer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3553-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Yahudinin biri Medîne çarşısında alışveriş ederken: “Mûsâ’yı bütün insanlardan üstün kılan, Allah hakkı için hayır…” demişti. Bunun üzerine Ensâr’dan bir adam elini kaldırıp Yahudinin suratına bir şamar indirerek şöyle dedi: “İçimizde Allah’ın peygamberi olduğu halde sen bunu ne hakla söylüyorsun?” Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Zümer sûresi 68. ayetini okuyarak şöyle buyurdu: “Başını kaldıranların ilki ben olacağım. Tam bu sırada Mûsâ’yı arşın direklerinden birine yapışmış olarak göreceğim. Başını benden önce mi kaldırmıştır, yoksa Allah’ın istisna ettiğikimselerden midir? bilemiyorum. Kim benim Yunus b. Metta’dan hayırlı olduğunu söylerse yalan söylemiş olur.” (Buhârî, Ehadis-ül Enbiya: 27; Müslim, Fedail: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zümer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3554-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle buyurduğunu aktarılmıştır: Kıyamet günü bir tellal şöyle seslenecektir: “Size ölmemek üzere bir hayat aile hastalanmamak üzere bir sağlık, asla ihtiyarlığı olmayan bir gençlik ve darlığı olmayan bir bolluk vardır.” Allah’ın, Araf sûresi 43. ayetindeki mana budur: “Oraya girmeden önce, onların içinde takılıp kalmış olabilecek düşünce ya da duygu türünden uygunsuz ne varsa hepsini silip atacağız; orada önlerinde dereler, ırmaklar çağıldayacak ve onlar: “Eksiksiz bütün övgüler bizi bu bahtiyarlığa eriştiren Allah’a yakışır. Çünkü O bize yol göstermeseydi, biz asla doğru yolu bulamazdık! ve Rabbimizin elçileri bize gerçekten doğruları söylemişler” diyecekler. ve bir ses: “İşte geçmişte edip eyledikleriniz sayesinde, kazandığınız Cennet bu” diye seslenecek.” (Müslim, Cennet: 27) İbn’ül Mübarek ve başkaları bu hadisi Sevrî’den merfu olmaksızın rivâyet etmişlerdi.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zümer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3555-) Numân b. Beşîr (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu: “Duâ ibadetin kendisidir” sonra Mü’min sûresi 60. ayetini okudu: “Ama Rabbiniz buyuruyor ki: “Bana duâ edin, duânızı kabul edeyim. Şüphesiz ki, bana kulluk etmekten ululuk taslayarak çekinenler, aşağılık bir halde Cehenneme gireceklerdir.” (İbn Mâce, Duâ: 27) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Mü’min Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3556-) İbn Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ka’be’nin yanıbaşında ikisi Kureyşten biri sakiften veya ikisini sakiften biri Kureyş’den üç kişi ki anlayışları kıt şişman üç kişi münakaşa etmişlerdi. Bunlardan biri: Ne dersiniz? Allah konuştuklarımızı işitiyor mu? demişti. Diğeri sesli konuşursak işitir değilse işitmez dedi. Öteki de sesli konuştuğumuzda da mutlaka işitir dedi. Bunun üzerine Allah, Fussilet sûresi 22, ayetini indirdi: “ve siz günahları işlerken kulaklarınızın, gözlerinizin, derilerinizin aleyhinizde şâhidlik edeceklerini ümit etmiyor, onlardan hiçbir şeyinizi gizlemiyordunuz ve hatta sanıyordunuz ki, yaptıklarınızın pek çoğunu Allah bile bilmez.” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’an: 27; Müslim, Sıfat-il Münafıkın: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Fussilet Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3557-) Abdurrahman b. Yezîd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Mes’ûd şöyle dedi: Ka’be’nin örtüsüne gizlenmiş vaziyette iken, anlayışları kıt, şişman üç kişi geldiler -biri Kureyşten diğer ikisi de akrabaları olan sekîften idiler- Anlayamadığım bir şeyler konuştular sonra onlardan biri dedi ki: “Ne dersiniz? Allah bu konuştuklarımızı işitiyor mu?” diye sordu. Diğeri ise: “Yüksek sesle konuşursak işitir, sesimizi kısarsak işitmez” dedi. Öteki ise konuştuklarımızdan bir şey işitmiş ise hepsini de işitmiştir diye cevap verdi. Abdullah dedi ki: Durumu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e anlattım, bunun üzerine Allah, Fussilet sûresi 22-23. âyetlerini indirdi: “ve siz günahları işlerken kulaklarınızın, gözlerinizin, derilerinizin aleyhinizde şâhidlik edeceklerini ümit etmiyor, onlardan hiçbir şeyinizi gizlemiyordunuz ve hatta sanıyordunuz ki, yaptıklarınızın pek çoğunu Allah bile bilmez.” “ve Rabbiniz hakkında beslediğiniz bu kötü zan yok mu, sizi o helak etti ve zararlı çıkanlardan oldunuz.” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’an: 27; Müslim, Sıfat-il Münafıkın: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Fussilet Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3558-) Mahmûd b. Gaylân, Vekî’ vasıtasıyla Sûfyân’dan, A’meş’den, Imara b. Umeyr’den, Vehb b. Rabia’dan ve Abdullah’tan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Fussilet Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3559-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Fussilet sûresi 30. ayetini okudu da: “Gerçekten Rabbimiz Allah’tır dedikten sonra da, dosdoğru hareket edenlere melekler indiririz de melekler onlara şöyle derler: “Korkmayın ve üzülmeyin. İşte buyurun! Size vaadedilmiş olan Cennetle müjdelenin ve sevinin” şöyle buyurdu: “Herkes bunu söyledi fakat sonradan inkar etmişlerdir. Fakat kim bu inanç üzere ölürse o kimseler dosdoğru yol üzerindedirler.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Ebü Zür’a’dan işittim şöyle diyordu: Affân, Amr b. Ali’den bir hadis rivâyet etmiştir. Bu âyet hakkında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekir ve Ömer’den istikamet kelimesinin anlamı hakkında hadis rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Fussilet Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3560-) Abdulmelik b. Meysere (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Tavûs’tan işittim şöyle diyordu: İbn Abbâs’a, Şûrâ sûresi 23. ayeti: “Allah, o Cenneti, iman edip, doğru ve yararlı işler yapan kullarına bir müjde olarak vermektedir. De ki ey Muhammed: “Ben sizden, peygamberlik görevime karşılık bir ücret istemiyorum. İstediğim ancak akrabalık sevgisidir. Kim güzel bir iş yaparsa, biz onun bu husustaki sevâbını kat kat artırırız. Şüphesiz ki Allah, suçları bağışlayan ve şükrün karşılığını verendir” hakkında soruldu da Saîd b. Cübeyr şöyle dedi: “Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ehli beytinin akrabalığı” İbn Abbâs ise şöyle dedi: Biraz acele davrandın, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Kureyş’in tüm oymaklarında bir akrabalık bağı olduğunu biliyor musun? Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ayetin tefsiri olarak şöyle demiştir: “Benimle sizin aranızda akrabalığı koparmamızdan başka…” (Buhârî, Menakıb: 27) Bu hadis hasen sahihtir. Abbâs’tan değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Şûrâ Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3561-) Mürreoğullarından bir ihtiyardan aktarıldığına göre, şöyle demiştir: Küfe’ye geldim. Bilâl b. ebî Bürde’nin kadılık yaparken zâlim olduğu durumu bana haber verildi. Ben de bu adamdan ibret alınmalıdır dedim ve yanına gittim, kendisi için yaptırdığı evinde tek başına oturdu. Kendisini işkence ve dövülmekten dolayı her şeyi değişmiş birden bir kemik durumunda gördüm ve şöyle dedim: Elhamdülillah Ey Bilâl! Senin toz duman olmaksızın burnunu tutarak yanımızdan geçtiğini görmüştüm. İşte sen bu günkü durumdasın. Bunun üzerine dedi ki: Sen kimlerdensin? Ben de: “Mürre b. Abbâd oğullarındanım” dedim. Sana bir hadis anlatayım mı belki Allah bu hadisten seni faydalandıracaktır dedi. Ben de haydi anlat dedim. Dedi ki: Babam, Ebû Bürde babası Ebû Mûsâ’dan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu anlattı: Kulun başına gelen küçük veya büyük herhangi bir sıkıntı ancak işlediği bir günahı sebebiyledir. Allah’ın bağışladıkları ise daha çoktur. Ebû Mûsâ dedi ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Şu’ra sûresi 30. ayetini okudu: “Başınıza gelen her musibet, sizin ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. Bununla beraber Allah, kusurlarınızın pek çoğunu da affeder.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Şûrâ Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3562-) Ebû Umâme (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Hidayet üzere olduktan sonra sapıklığa düşen bir topluluğa ancak kavga ve çekişmek verilir.” Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Zuhruf sûresi 58. ayetini okudu: “ve “Hangisi daha iyi, bizim ilahlarımız mı, yoksa O’mu?” derler. Ama onlar bu karşılaştırmayı tartışma olsun diye ortaya attılar. Doğrusu onlar kavgacı ve tartışmacı bir toplumdur.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisi sadece Haccac b. Dinar’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Haccac güvenilir bir kimse olup hadis konusunda orta yollu birisidir. Ebû Gâlib’in ismi ise Hazevver’dir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zuhruf Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3563-) Mesrûk (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Mes’ûd’a bir adam gelerek; “Bir kıssacı, kıssa anlatırken yerden bir duman çıkacağını, kafirlerin kulaklarını tıkayacağını, mü’minleri ise nezle durumuna getireceğini söylüyor” dedi. Bunun üzerine Abdullah öfkelendi. Yaslanmış iken doğrulup şöyle dedi: Sizden herhangi birinize bildiği bir şey sorulduğu zaman ona cevap versin. Mansur: Bildiğinden haber versin dedi. Bilmediği bir şey sorulduğunda ise Allah en iyisini bilir desin. Çünkü insanın ilminin bir kısmı da bilmediği bir şey kendisine sorulduğunda Allah bilir demesidir. Allah, peygamberine şöyle buyurmuştu: Sa’d sûresi 86. âyet: “De ki ey peygamber: “Bu mesajı tebliğime karşılık, sizden bir ücret istemiyorum ve ben yapmacık uydurmalarla, peygamberlik taslayanlardan veya kendiliğimden bir yükümlülük getirenlerden de değilim.” Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Kureyş’in kendisine direnmesi üzerine şöyle duâ etmişti: Allah’ım Yusuf’un yedi kıtlık senesine benzer bir kıtlık vererek onlara karşı bana yardım et. Bu duâ üzerine onları bir kıtlık yakaladı ki her şeyi kasıp kavurdu. Hayvan leşlerini ve derilerini yemek mecburiyetinde kaldılar -bir rivâyete göre, kemikleri dahi yediler- Yerden duman şeklinde bir şey çıkmaya başladı. Ebû Sûfyân, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek, kavmim topluca kırılıp yok olacaktır. Onlar için Allah’a duâ et işte bu Duhan sûresi 10-11. âyetleri bu yüzden inmiştir: “10) Artık gözetle… Gökyüzünde apaçık gözle görülür bir dumanın geleceği günü. 11) Öyle bir duman ki, bütün insanlığı sarıp kuşatmıştır. Bu acı bir azâbtır.” Mansur kendi rivâyetinde şöyle diyor: Bu olay Duhan 12-13. âyetlerinin inişine sebebtir: “İşte o zaman insanlar; Ey Rabbimiz! bizden azabı kaldır artık, biz inanıyoruz derler. Ama bu hatırlatma son saatte onlara ne fayda sağlar ki? Çünkü onlara daha önce gerçekleri apaçık ortaya koyan bir elçi gelmişti.” Fakat ahiret azabı hiç kalkar mı? “Batşe” = şiddetli darbe demektir. “Lizam” = Duhan demektir. (Taha sûresi 129; Furkan sûresi 77) bazıları bu alametlere ilave olarak “Kamer” bazıları da “Rum” ların gâlib gelecekleri haberleri ilave ederler. (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Sıfat-il Kıyame: 17) “Lizam” Bedir günü meydana gelen mağlubiyettir. Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Duhân Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3564-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Her mü’minin iki kapısı vardır bir kapıdan ameli çıkar diğer kapıdan rızkı iner öldüğü zaman bu iki kapı onun için ağlarlar Duhan sûresi 29. ayeti bunun için inmiştir: “Onların yok oluşlarına ne gök, ne de yer sakinleri ağlamadı ve tevbe edebilmeleri için zaman da tanınmadı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garibtir. Bu hadisi merfu olarak sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Mûsâ b. Ubeyde ve Yezîd b. Ebân er Rukâşî hadis konusunda zayıf sayılırlar.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Duhân Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler