Sünen-i Tirmizî Hadis Kitabı

1412-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “On dört yaşımda iken savaşa gitmek üzere hazırlanmış bir orduya katılmam için Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e takdim edildim. Savaşa katılmamı kabul etmedi. Ertesi sene on beş yaşımda iken yine savaşa hazır bir orduya katılmak için O’na takdim edildim bu sefer beni kabul etti.” diyor ki: Bu hadisi Ömer b. Abdulaziz’e rivâyet ettiğimde; “Bu; küçükle büyük arasında yaş sınırıdır…” dedi ve bu sınırın on beş yaş olduğunu yazı ile bildirdi. (Buhârî, Meğazi: 31)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Erkek Kadın Hangi Yaşla Bûluğa Erer?
1413-) İbn ebî Ömer, Sûfyân b. Uyeyne yoluyla Ubeydullah b. Ömer’den, Nafi’den, İbn Ömer’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiş olup bu rivâyetinde: “Ömer b. Abdulaziz’in küçük ile büyük arasındaki yaş sınırının bu olduğunu yazı ile bildirdi” bölümünü zikretmemiştir. Uyeyne rivâyetinde ise Nafi’ şöyle der: “Buhadisi Ömer b. Abdulaziz’e rivâyet ettiğimde işte bu savaşa katılamayanlar ile savaşa katılabilecekler arasındaki yaş sınırıdır” dedi. Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarının bir kısmının uygulaması bu hadise göre olup Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır ve şöyle derler: “On beş yaşını dolduran kimsenin erkek konumunda olduğu, on beş yaşından önce ihtilam olanların da yine erkek konumuna geldikleri görüşündedirler.” ve İshâk ise şöyle derler: Ergenlik bûluğ yaşına girmek üç modelle bilinir: 1- On beş yaşını doldurmak, 2- İhtilam olmak, 3- Yaş ve ihtilam olması bilinmez ise kasıklardan kıl bitmesi.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Erkek Kadın Hangi Yaşla Bûluğa Erer?
1414-) Berâ (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Dayım Ebû Bürde b. Niyâr; elinde bir sancak olduğu halde bana uğramıştı, ben nereye gidiyorsun dedim. O da: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), babasının karısı ile evlenen bir adamın boynunu vurup kendisine başını getirmem için beni görevlendirdi.” Dedi. (Ebû Dâvûd, Hudûd: 26; İbn Mâce, Hudûd: 35) Bu konuda Kurretel, Müzenî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Berâ hadisi hasen garibtir. Muhammed b. İshâk bu hadisi Adiyy b. Sabit’den, Abdullah b. Yezîd’den ve Berâ’dan rivâyet etmiştir. Yine aynı şekilde bu hadis Eş’as’dan, Adiyy’den, Yezîd b. el Berâ’dan ve babasından da rivâyet edilmiştir. bu hadis Eş’as’dan, Adiyy’den, Yezîd b. Berâ’dan ve dayısından da rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Üvey Anası İle Evlenenin Cezası Nedir?
1415-) Abdullah b. Zübeyr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Ensardan bir adam hurmalıkları suladıkları harre deresi su yolları ve sulama sırası hakkında Zübeyr’den davacı olmuştu. Bu dereden geçen su önce Zübeyr’in hurmalığına uğrar sonra Ensarî’nin hurmalığına geçerdi. Bir seferinde Zübeyr suyu tutup hurmalığını sulayacağı sırada Ensarî dedi ki: “Suyu bırak ta bize gelsin” fakat Zübeyr kendi hurmalığını sulamadan bırakmak ve sulama sırasını komşusuna vermek istemedi. İki taraf Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) huzurunda muhakeme oldular ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Zübeyr’e: “Ey Zübeyr tarlanı sula sonra suyu komşusuna doğru salıver” buyurdular. öfkelendi ve: “Hala oğlu olduğu için mi onu kayırdın? Dedi. Bu saygısızca söz üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in rengi değişti ve şöyle buyurdu: “Ey Zübeyr bahçeni sula ve suyu bırakma, duvardan aşıncaya kadar.” diyor ki: Şu ayetin bu hâdise hakkında indiğini sanıyorum: “Hayır hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında anlaşmazlığa düştükleri her konuda sen Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i hakem yapmadıkça ve sonra senin kararına kalplerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle uymadıkça gerçekten inanmış olmazlar.” (4 Nisa: 65) (Buhârî, Müsakat: 8) Bu hadis hasen sahihtir. b. ebî Hamza, Zührî’den, Urve b. Zübeyr’den ve Zübeyr’den rivâyet etti ve bu rivâyette “Abdullah b. Zübeyr”den demedi. Yine Abdullah b. Vehb; Leys’den, Yunus’tan, Zührî’den, Urve’den ve Abdullah b. Zübeyr’den birinci rivâyetin bir benzerini bize rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Arazi Ve Bahçelerin Sulamasında Sıralama Nasıldır?
1416-) Imrân b. Husayn (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Ensâr’dan bir adam ölümüne yakın bir anda altı kölesini de azat etmişti ve o kölelerden başka malı da yokmuş bu durum Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ulaşınca o kimse için ağır söz söylemiş ve köleleri çağırarak onları üçe bölerek aralarında kur’a çekmiş kur’a sonucu ikisini azat edip dördünü de köle olarak bırakmıştır. (Müslim, Eyman: 12; Ebû Dâvûd, Itk: 10) hadis Imrân b. Husayn’dan daha değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Imrân b. Husayn hadisi hasen sahih olup Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ‘in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardan olup bu ve benzeri meselelerde kur’a çekilmesi görüşündedirler. ve başka ilim adamları ise kur’a çekilmesi görüşüne katılmamakta ve şöyle demektedirler: “Her kölenin üçte biri azat edilmiş sayılır diğer üçte ikilerinin değerini ödemek üzere bu köleler belli bir süre çalıştırılır ve bedellerini kendileri öderler.” Ebûl Mühelleb’in ismi Abdurrahman b. Amr el Cürmî olup Ebû Kılâbe değildir. Kendisine Muaviye b. amr da denilir. Ebû Kılâbe el Cürmî’nin ismi Abdullah b. Zeyd’tir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Ölümü Yaklaşan Kimse Malının Üçtebirinden Fazlasını Dağıtamaz
1417-) Semure (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim evlenmesi haram olan bir kimseyi veya nikahlanamayacağı kan akrabasını köle olarak satın alırsa o köle ve cariye hürdür.” (Ebû Dâvûd, Itk: 7; İbn Mâce, Itk: 5) Bu hadisi müsned olarak sadece Hammad b. Seleme‘nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Bazıları bu hadisi Katâde’den, Hasan’dan, Ömer’den benzeri ifadelerle rivâyet ettiler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Evlenmesi Haram Olan Veya Akrabasını Kölelikten Kurtaran Kimse
1418-) Ukbe b. Mükrem el Ammî el Basrî ve başkaları bize aktararak Muhammed b. Bekir el Bürsanî’den, Hammad b. Seleme’den, Katâde’den,Âsım el Ahvel’den, Hasan’dan ve Semure’den rivâyet ederek şöyle demişlerdir: “her kim evlenmesi haram olan bir kimseyi veya nikahlanamayacağı kan akrabasını köle olarak satın alırsa o köle ve cariye hürdür.” Bu hadiste Âsım el Ahvel’i Muhammed b. Bekir’den başka Hammad b. Seleme’den zikreden kimseyi bilmiyoruz bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. Ömer’den “Kim evlenmesi haram olan bir kimseyi veya nikahlanamayacağı kan akrabasını köle olarak satın alırsa o köle ve cariye hürdür” şeklinde de rivâyet edilmiş olup bu rivâyeti Damre b. Rabia, Sevrî’den, Abdullah b. Dinar’dan, İbn Ömer’den rivâyet etmiştir. Bu hadiste Damre’ye uyulmamıştır ve bu hadis, hadisçiler yanında yanlıştır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Evlenmesi Haram Olan Veya Akrabasını Kölelikten Kurtaran Kimse
1419-) Rafi’ b. Hadîç (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim sahibinden izinsiz bir kimsenin toprağını ekerse ona ekinden bir şey yoktur, sadece yaptığı masraflar kendisine ödenir.” (Ebû Dâvûd, Büyü: 32; İbn Mâce, Rühûn: 13) Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisin Ebû İshâk’ın rivâyetinden olduğunu sadece bu şekliyle Şerik b. Abdullah’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup Ahmed ve İshâk bunlardandır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Sahibinden Habersiz Bir Toprağı Eken Ne Elde Eder?
1420-) Muhammed b. İsmail’e bu hadis hakkında sordum, Bu hasen bir hadistir dedi. Bu hadisin Ebû İshâk’ın rivâyetinden olduğunu sadece Şerik’in rivâyetiyle biliyorum dedi ve şöyle devam etti: Ma’kıl b. Mâlik el Basrî, Ukbe b. el Esam vasıtasıyla Atâ’dan, Rafi’ b. Hadîç’den bu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Sahibinden Habersiz Bir Toprağı Eken Ne Elde Eder?
1421-) Numân b. Beşîr (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre babası bir oğluna bir köle bağışladı ve bu işe şâhid olması için Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına geldi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Buna verdiğinin aynısını diğer çocuklarına da verdin mi?” Babam hayır deyince Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Öyleyse ondan köleyi geri al” buyurdular. (Buhârî, Hibe: 10; Müslim, Hibat: 3) Bu hadis hasen sahihtir. Numân b. Beşîr’den değişik şekillerde rivâyet edilmiş olup bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Çocuklar arasında eşit muamele yapılmasını isterler. Hatta bazıları derler ki: “Öpmekte dahi eşitlik gözetilmelidir.” Kimi ilim adamları da bağış ve hediyede erkek ve kadın eşit muamele yapılmalıdır. Sûfyân es Sevrî de böyle düşünür. Kimi ilim adamları ise çocuklar arasındaki eşitlik erkeğe iki kadının payını vermekle gerçekleşir derler. Miras taksimatında olduğu gibi Ahmed ve İshâk bu görüştedir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Bağış Ve Benzeri Uygulamalarda Çocuklar Arasında Eşitlik
1422-) Semure (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Komşu olan komşusunun evine ve arazisine satılığa çıkarıldığı takdirde diğerlerinden daha hak sahibidir.” (Ebû Dâvûd, İcara: 73) Bu konuda Şerid, Ebû Rafi’ ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Semure hadisi hasen sahihtir. Îsa b. Yunus, Saîd b. Ebû Arûbe’den, Katâde’den, Enes’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. yine bu hadis Saîd’den, Katâde’den, Hasen’den ve Semure’den de rivâyet edilmiştir. İlim adamları yanında sahih olan rivâyet Hasan’ın, Semure’den yaptığı rivâyettir. Katâde’nin, Enes’den rivâyetini sadece Îsa b. Yunus’un rivâyetiyle bilmekteyiz. b. Abdurrahman et Taifî’nin, Amr b. Şerîd’den ve babasından bu konudaki rivâyeti ise hasendir. İbrahim b. Meysere ise Amr b. Şerid’den, Ebû Rafi’den rivâyet ediyor. Muhammed’den işittim diyordu ki bana göre her iki hadiste sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Şüf’a Bir Malı Öncelikle Satın Alma Hakkı Kime Aittir?
1423-) Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Komşu, komşusunun malı satılığa çıktığında öncelikli olarak satın alma hakkına sahiptir. Diğer alıcılar tarafından o komşunun Şüf’a hakkını kullanması beklenir. Aynı yolu kullanacak kadar birbirlerine yakın iseler ve komşuda çok uzak yerlerde ve kayıp olsa bile en fazla o hak sahibidir.” (Ebû Dâvûd, Büyü: 73; İbn Mâce, Şüf’a: 2) Bu hadis garibtir. Bu hadisi Abdulmelik b. ebî Sûfyân’dan başka Atâ’dan ve Câbir’den rivâyet eden bir kimse bilmiyoruz. Şu’be: Abdulmelik b. ebî Süleyman hakkında bu hadisten dolayı söz etmiştir. hadisçilerce güvenilir ve emin bir kimsedir. Buradaki rivâyetinden dolayı Şu’be’den başkasından onun hakkında söz ettiğini bilmiyoruz. Vekî’ bu hadisi, Şu’be yoluyla Abdulmelik b. ebî Süleyman’dan rivâyet etmiştir. Mübarek’in, Sûfyân es Sevrî’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Abdulmelik b. ebî Süleyman ilimde mizan yani sağlam bir ölçüdür.” adamlarının uygulaması bu hadise göre olup bir kimse satışa çıkarıldığı anda orada bulunmasa bile komşunun Şüf’asına daha hak sahibidir. Yokluğu uzasa dahi geldiği vakit Şüf’a hakkı onundur.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Ortak Ve Komşular Uzakta Olsalar Dahi Birbirlerine Daha Yakındırlar
1424-) Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Şüf’a taksim edilmeyen her şeyde geçerlidir sınırları belirlenip yolları ayrıldığı zaman şüf’a yoktur.” (İbn Mâce, Şuf’a: 3; Ebû Dâvûd, İcara: 73) Bu hadis hasen sahihtir. Bazıları bu hadisi Ebû Seleme vasıtasıyla mürsel olarak ta rivâyet etmişlerdir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bazı ilim adamlarının uygulaması bu şekilde Ömer b. Hattâb, Osman b. Affân bunlardandır. Bazı tabiin fıkıhçıları da aynı kanaatte olup Ömer b. Abdulaziz ve başkaları da bunlardandır. Medîneli âlimlerde aynı görüştedirler. Yahya b. Saîd el Ensârî, Rabia b. ebî Abdurrahman, Mâlik b. Enes bunlar arasındadır. Şâfii, Ahmed ve İshâk’ta aynı görüşte olup yolu ve sınırları belirlenmeyen mallarda şüf’a hakkının olduğu kanaatindeler. Yol ve sınır olarak birbirine karışmış olmayan komşuya şüf’a hakkı tanımamaktadırlar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamları ise: “Şüf’a komşu için geçerlidir” demekte ve merfu olarak rivâyet edilen Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şu hadisini delil göstermektedirler: “Evin komşusu eve daha layıktır” “Komşu bitişiğindekine daha layıktır.” Sevrî, İbn’ül Mübarek ve Küfeliler bu görüştedirler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Sınırlar Çizilip Hisseler Belirlendiği Vakit Şüf’a Hakkı Kalkar
1425-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ortak şüf’a hakkına sahiptir ve her şeyde şüf’a hakkı vardır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadisi bu şekilde sadece Ebû Hamza es Sükkerî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Pek çok kimse bu hadisi Abdulaziz b. Rüfey’, İbn ebî Müleyke’den mürsel olarak rivâyet etmişlerdir ki bu rivâyet daha sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Ortak Diğer Ortağın Hissesini Almaya Daha Hak Sahibidir
1426-) Hennâd, Ebû Bekir b. Ayyaş vasıtasıyla Abdulaziz b. Rüfey’den, İbn ebî Müleyke’den mana olarak bu hadisin benzerini rivâyet etmiş bu rivâyette “İbn Abbâs’tan” denmemiştir. Aynı şekilde pek çok kimse Abdulaziz b. Rüfey’den benzeri şekilde rivâyet etmiş olup bu rivâyetlerde de “İbn Abbâs’tan” denmemektedir. Bu rivâyet ise Ebû Hamza’nın rivâyetinden daha sahihtir. Ebû Hamza güvenilir bir kimsedir yapılan hatanın Ebû Hamza dışında başka birisinden olması mümkündür.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Ortak Diğer Ortağın Hissesini Almaya Daha Hak Sahibidir
1427-) Hennâd, Ebûl Ahvas yoluyla Abdulaziz b. Rüfey’den, İbn ebî Müleyke’den, Ebû Bekir b. Ayyaş’ın hadisinin bir benzerini bize aktarmıştır. adamlarının çoğunluğu şüf’a ancak evlerde ve arazilerde olur demekte ve her şeyde şüf’a olduğu görüşüne katılmamaktadırlar. Bazı ilim adamları: “Her şeyde şüf’a vardır” görüşünde olup birinci görüş daha sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Ortak Diğer Ortağın Hissesini Almaya Daha Hak Sahibidir
1428-) Zeyd b. Hâlid el Cühenî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, bir adam buluntu malın durumundan sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bir yıl ilan et özelliklerini iyice tanı sonra onu kullan sahibi gelirse kendisine hemen öde. Adam: Ey Allah’ın Rasûlü kaybolmuş koyunun durumu nedir? Deyince Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Onu al o ya senin ya mü’min kardeşinin yada kurdundur” buyurdu. Adam: “Ey Allah’ın Rasülû yitik develer ne olacak? Diye sordu. Zeyd b. Hâlid dedi ki: “Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) öfkelendi yanakları veya yüzü kızardı ve buyurdular ki: Ondan sana ne! Onun sağlam ayakları ve yanında su tulumu vardır sahibini buluncaya kadar yeter ona…” (Buhârî, Lukata: 2; İbn Mace, Lukata: 1) b. Hâlid’in hadisi hasen sahihtir. Kendisinden değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Zeyd b. Hâlid’den, Münbais’in azâdlısı Yezîd’in hadisi de hasen sahihtir. Kendisinden değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Yitik Koyun Deve Ve Eşyaların Durumu
1429-) Zeyd b. Hâlid el Cühenî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre yitik malın hükmü soruldu bunun üzerine şöyle buyurdu: “Bir yıl ilan et tanıyan çıkarsa onu ona ver. Aksi halde tüm özelliklerini tespit edip öğren ve kullan sonra sahibi gelirse ödersin.” (Buhârî, Lukata: 2; İbn Mace, Lukata: 1) Bu konuda Übey b. Ka’b’den, Abdullah b. Amr’dan, Carûd b. Mualla’dan, İyaz b. Hımar’dan ve Cerir b. Abdullah’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Zeyd b. Hâlid hadisi bu şekliyle hasen garibtir. Ahmed b. Hanbel diyor ki: Bu hadis bu konuda rivâyet edilen en sahih hadistir. Değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Yitik mal hakkında bir yıl süreyle tanıtıp sahibi çıkmadığı takdirde ondan istifade edilebileceğine izin vermişlerdir. Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamları ise: “Onu bir sene tanıtır ve sahibi gelirse ona verir yoksa tasadduk eder” diyorlar. Sûfyân es Sevrî, Abdullah b. Mübarek Küfelîler böyle düşünürler; “Yitik malı bulan kimse zengin ise o maldan yararlanamaz” derler. Zengin de olsa yararlanabilir der. Çünkü Übey b. Ka’b, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında içinde yüz dinar bulunan bir kese altın bulmuştu ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu tanıtıp ilan etmesi ve ondan istifade etmesini emretmişti. Übey b. Ka’b malı çok olan Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zengin ashabından idi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), o malı tanıtıp ilan etmesini, sahibi bulunmaz ise onu yemesini emretti. Yitik mal sadece sadaka alması caiz olanlara helal olmuş olsaydı Ali b. ebî Tâlib’e helal olmazdı. Çünkü Ali b. ebî Talib, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bir dinar bulmuştu onu tanıttı sahibini bulamadı bunun üzerine onu yemesini emretti. Ali’ye sadaka yemesi helal değildi. Bazı ilim adamları yitik eşya az bir şey ise ilan edilmeden yararlanabileceğini söylemişlerdir. Bazıları ise “Bir dinardan az ise bir hafta süreyle onu tanıtır.” İshâk b. İbrahim’in görüşü budur.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Yitik Koyun Deve Ve Eşyaların Durumu
1430-) Süveyd b. Gafele (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Zeyd b. Sûhan ve Selmân b. Rabia ile birlikte çıkmıştım bir kamçı buldum (İbn Nümeyr rivâyetinde bir kamçı buldum ve onu aldım dedi) Bırak onu dediler, bunun üzerine ben onu yırtıcı hayvanlara yem olarak bırakamam onu alıp kullanacağım dedim. Daha sonra Übey b. Ka’b’e geldiğimde bunun hükmünü sordum durumu kendisine anlattım. Dedi ki: İyi yapmışsın dedi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında içerisinde yüz dinar bulunan bir kese bulmuştum onu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirdim bir yıl tanıt, ilan et buyurdu. Bir yıl ilan ettim sahibi çıkmadı sonra tekrar Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirdim. Bir yıl daha tanıt ve ilan et buyurdu. Bir yıl daha ilan ettikten sonra tekrar Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirdim. Bir yıl daha ilan et tanıt buyurdu. Sonra her türlü özelliklerini tespit et sahibi gelirse keseyi ona ver değilse ondan istifade et” dedi veya buyurdu. (Buhârî, Lukata: 10; Müslim, Lukata: 1) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Yitik Koyun Deve Ve Eşyaların Durumu
1431-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hayber’de, Ömer’in hissesine bir toprak parçası düşmüştü. Ömer: Ey Allah’ın Rasûlü! Hayber’deki bana gelen maldan daha güzel hiçbir mala sahip olmamıştım. Şimdi bu mal hakkında bana ne emredersin? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: Dilersen aslını vakfet mahsulünü sadaka olarak dağıt. Bunun üzerine Ömer onu vakfetti şöyle ki: Aslı yani o arazi parçası satılmayacak, bağışlanmayacak ve miras olarak intikal etmeyecektir. Ömer bu arazinin gelirini fakirlere, yakınlara, köle ve esirleri hürriyetine kavuşturma yolunda, yolda kalmış kimselere ve misafirlere sadaka olarak verdi. O yere mütevelli olan kimsenin o vakfın gelirinden normal şartlarda yemesinde ve bir dostuna yedirmesinde bir günah yoktur. Avn diyor ki: Muhammed b. Sirîn’e bu hadisi hatırlattığımda “Mal toplayıcı olmayarak” dedi. İbn Avn şöyle devam ediyor: Başka bir kimse bu hadisi kırmızı bir deri parçasında “Mal biriktirmemek şartı ile mütevelli olan yiyebilir” şeklinde okumuştur. İsmail diyor ki: ben o hadisi Ubeydullah b. Ömer’in yanında okudum; orada “Sermaye biriktirmemek şartıyla” idi. (Buhârî, Şurût: 19; Müslim, Vasıyyet: 4) Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Bu vakıf konusunda önceki âlimler arasında toprak veya başka şeyin vakfının caiz olduğu hakkında herhangi bir ihtilaf bilmiyoruz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Vakıf Nedir?
1432-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “İnsan öldüğü zaman amel defteri kapanır ancak şu üç kişinin defteri kapanmaz, sevap yazılmaya devam eder; sadakayı cariye (vakıf), kendisinden istifade edilen ilim ve kendisine dua eden hayırlı salih bir çocuk.” (Müslim, Vesaya: 3; Ebû Dâvûd, Vesaya: 14) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Vakıf Nedir?
1433-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Hayvanın yaralaması boşa gider cezası yoktur, diyet gerekmez, kazılan kuyuya düşen kimse için bir ceza gerekmez, maden ocaklarında meydana gelecek kazalar için de bir ceza gerekmez yeraltından çıkarılan definelerde beşte bir Zekât vardır.” (Buhârî, Zekât: 67; Müslim, Hudud: 11)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Hayvanın Meydana Getirdiği Zarar Tazmin Edilmez
1434-) Kuteybe, Leys vasıtasıyla İbn Şihâb’tan, Saîd b. Müseyyeb’den, Ebû Seleme’den, Ebû Hüreyre’den bu hadisin benzerini rivâyet etmiştir. Bu konuda Câbir, Amr b. Avn b. Avf el Müzenî’den ve Ubâde b. Sâmit’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. El Ensarî, Ma’n’den naklederek Mâlik b. Enes’in şöyle dediğini bize aktardı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: “Hayvanın yaralanması boşa gider” sözünün manası yani cezası yoktur, diyet gerekmez anlamındadır. “Hayvanın yaralaması boştur” sözünü bazı ilim adamları şöyle tefsir etmişlerdir: “Sahibinin elinden kaçan hayvanın yaralanmasında ve yaptığı her türlü zararda sahibinin bir şey ödemesi gerekmez.” Maden ocaklarında meydana gelecek kazalar için de bir ceza gerekmez sözünün manası şudur: Bir kimse bir maden ocağı açsa oraya bir insan düşüp ölse o kimseye diyet ödemek lazım gelmez. Yine bir kimse herkesin istifadesi için bir su kuyusu açsa o kuyuya da bir insan düşse kuyu sahibine diyet ödemek gerekmez, “Definelerde beşte bir Zekât vardır” sözüne gelince: Rikaz, geçmiş dönemlerde toprağa gömülmüş altın gümüş cinsinden şeylerdir: Kim böyle bir şey bulursa beşte birini devlete vergi olarak öder geri kalanı kendisinindir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Hayvanın Meydana Getirdiği Zarar Tazmin Edilmez
1435-) Saîd b. Zeyd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kim sahipsiz işlenmeyen ölü bir araziyi ekip dikerek o toprağı canlandırırsa o toprak onundur. Zâlim bir damar için hak yoktur.” (Ebû Dâvûd, Harâc: 35) Damar: Kendisinin olmayan bir şeyi gasbetmek üzere alan kimsedir veya başkasının toprağına toprağın kendisine aid olduğunu isbat etmek için ağaç diken kimsedir. Bu hadis hasen garibtir. Bazı kimseler Hişâm b. Urve ve babasından mürsel olarak rivâyet etmişlerdir. ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Ahmed ve İshâk bunlardan olup şöyle derler: “İdarecinin izni olmadan ölü toprağı ekip dikip canlandırabilir.” Bazı ilim adamları ise: “İdarecinin izni olmadan ölü toprağı ekip dikemez” derler. Birinci görüş daha sahihtir. Bu konuda Câbir Amr b. Avf el Müzenî, Kesir’in dedesi ve Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir. Mûsâ Muhammed b. el Müsennâ bize naklederek dedi ki: Ebûl Velid et Tayalisi’ye “Zâlim bir damar için hak yoktur” sözünün manasını sordum dedi ki: “Kendisinin olmayan bir şey zorla gasbeden kimsedir.” Ben de: “Başkasının toprağına ağaç diken mi? dedim, “Evet” dedi.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: İşlenmeyen Sahipsiz Araziler Kimindir?
1436-) Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim sahipsiz işlenmeyen ölü bir toprağı ekip dikerek canlandırırsa o toprak parçası onundur.” (Ebû Dâvûd, Harâc: 35) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: İşlenmeyen Sahipsiz Araziler Kimindir?
1437-) Ebyâz b. Hammâl (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, kendisi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek tuz madeninin bulunduğu tuzlanın kendisine verilmesini istedi de Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de ona onu bağışladı. Ebyâz dönüp gidince orada bulunanlardan biri; “Ona neyi bağışladığını biliyor musun? Kesintisiz devamlı akan bir su bağışladın” dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Tuzlayı ondan geri aldı. Bu sefer Ebyâz, erak ağaçlarının bulunduğu yerlerden toprak bağışında bulunmasını istedi de Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yaşlı develerin erişemedikleri uzak ve ölü araziler olursa olabilir” buyurdular.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: İdareci Durumunda Olan Devlet Yetkilisi Toprak Bağışlar Mı?
1438-) Kuteybe bu hadisi ikrar etti ve “Evet doğrudur” dedi. (İbn Mâce, Rehin: 17; Ebû Dâvûd, Haraç: 34) ebî Amr, Muhammed b. Yahya b. Kays el Meâribî’den bu senedle bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. Meârib: Yemende bir bölgedir. Bu konuda Vâil ve Esma binti ebî Bekir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebyâz hadisi garibtir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup devlet başkanının arazi bağışlayabileceği görüşündedirler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: İdareci Durumunda Olan Devlet Yetkilisi Toprak Bağışlar Mı?
1439-) Alkame b. Vâil’in babasından rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hadremevt’te bir toprak parçasını kendisine vermişti.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: İdareci Durumunda Olan Devlet Yetkilisi Toprak Bağışlar Mı?
1440-) Mahmûd dedi ki: Nadr bu hadisi bize Şu’be’den aktararak şu ilaveyi yaptı: “O toprağı kendisine vermesi için Muaviye’yi de onunla birlikte gönderdi.” (Ebû Dâvûd, Haraç: 36) Bu hadis hasendir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: İdareci Durumunda Olan Devlet Yetkilisi Toprak Bağışlar Mı?
1441-) Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Bir Müslüman bir ağaç diker veya bir ekin eker de ondan bir insan bir kuş ve hayvan yerse bu yenenler kendisi için sadaka olur.” (Buhârî, Müzarea: 1; Müslim, Müsakat: 2) Bu konuda Ebû Eyyûb, Câbir, Ümmü Mübeşşir ve Zeyd b. Hâlid’den de hadis rivâyet edilmiştir. Enes hadisi hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Ağaç Dikmenin Değeri Ve Kıymeti
1442-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hayber halkı ile Hayber topraklarında yetişen ürünlerin yarısı kendilerine ait olmak üzere ekincilik anlaşması yaptı.” (Buhârî, Müzarea: 5; Müslim, Müsakat: 1) Bu konuda Enes, İbn Abbâs, Zeyd b. Sabit ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup yarı yarıya üçte bir, dörtte bir nispetinde ziraat ortaklığı yapmakta bir sakınca görmezler. Bazı ilim adamları tohumun toprak sahibinden olmasını tercih etmişlerdir. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bazı ilim adamları ise üçte bir, dörtte bir şeklindeki ziraat ortaklığını hoş karşılamayıp hurmada üçte bir, dörtte bir müsakatta bir sakınca görmüyorlar. Meyvesinin bir kısmını almak şartıyla bir bağın ve hurmalığın asma ve hurmalarının bakımını başkasına vermektir. Mâlik b. Enes ve Şâfii bu görüştedir. Bazı ilim adamları ise ziraat ortaklığının hiçbir şeklinin caiz olmadığını toprağın altın ve gümüş karşılığında kiraya verilebileceğini söylerler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Toprakta Yetişen Ürünlerde Ortaklık
1443-) Rafi’ b. Hadîç (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bizi faydalı olan bir işten yasakladı. Birimizin bir toprağı olduğunda ürünün bir kısmı karşılığında veya para karşılığında toprağı birisine kiraya verirdik; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), öyle yapmayınız toprağı olan ya kendi eksin veya ekip dikecek bir Müslüman kardeşine bağışlasın.” (Buhârî, Müzarea: 5; Müslim, Müsakat: 2)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Ziraat Ortaklığı Caiz Midir?
1444-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ziraat ortaklığını haram kılmadı fakat ortakların birbirlerine karşı toleranslı davranmalarını emretti.” (Buhârî, Müzarea: 5; Müslim, Müsakat: 3) Bu hadis hasen sahihtir. Rafi’in hadisinde karışıklık vardır. Bu hadis, Rafi’ b. Hadîç’in amcalarından rivâyet edildi ve yine onun vasıtasıyla amcalarından biri olan Zuheyr b. Rafi’den de rivâyet edilmiştir. Böylece bu hadis Rafi’den değişik şekillerde rivâyet edilmiştir. Bu konuda Zeyd b. Sabit ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 1: Ahkâm Bölümleri
Konu: Ziraat Ortaklığı Caiz Midir?
1445-) İbn Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), yanlışlıkla öldürülen kimsenin diyeti şu kadar deveden oluşacağına hüküm vermiştir: “İki yaşına girmiş yirmi dişi deve, iki yaşına girmiş yirmi erkek deve, üç yaşına girmiş yirmi dişi deve, beş yaşına girmiş yirmi dişi deve dört yaşına girmiş yirmi dişi deve. (Ki tamamı yüz deve ediyor)” (İbn Mâce: Diyet: 6; Ebû Dâvûd, Diyat: 16)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Diyet Kaç Deveden Oluşur?
1446-) Bu konuda Abdullah b. Amr’dan, Ebû Hişâm er Rifâî, İbn ebî Zaide ve Ebî Hâlid el Ahmer ve Haccac b. Ertae’den bu hadisin bir benzeri rivâyet edilmiştir. İbn Mes’ûd hadisini sadece bu şekliyle merfu olarak biliyoruz. Abdullah b. Mes’ûd’tan mevkuf alarak ta rivâyet edilmiştir. ilim adamlarının bir kısmının uygulaması bu hadise göre olup Ahmed ve İshâk bunlardandır. diyetin üç senede ve her sene üçte biri ödenmek suretiyle alınabileceğine topluca hükmetmişlerdir. Hata ile öldürme diyeti = âkile varislerin üzerine yüklenmesi görüşündedirler. Kimi âlimler ise: Âkile’nin öldüren kimsenin baba tarafından erkek akrabalarındandır demektedirler. Mâlik ve Şâfii bunlardandır. ilim adamları ise diyetin baba tarafından akraba olanlardan kadın ve çocuklar dışında erkekler üzerine yüklenir. Her erkek çeyrek dinar kadar ödemelidir demektedirler. Bir kısım âlimler ise yarım dinar öder demektedirler. Bu durumda diyet ödeme işi biterse bitmiş olur değilse çevre kabilelere de müracaat edilerek onların ödemeleri de istenir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Diyet Kaç Deveden Oluşur?
1447-) Amr b. Şuayb (radıyallahü anh)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse bir mü’mini bile bile öldürürse; öldürülen kimsenin velilerine bırakılır dilerlerse öldürülmesini isterler dilerlerse diyet alırlar. Diyet ise dört yaşına girmiş otuz dişi deve, beş yaşına girmiş otuz dişi deve, ve kırk hamile deveden oluşur. Anlaştıkları bir miktar varsa o miktar onlara aittir bu hüküm diyeti ağırlaştırmak için böyle verilmiştir.” (Ebû Dâvûd, Diyât: 16; İbn Mâce, Diyât: 6) Abdullah b. Amr hadisi hasen garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Diyet Kaç Deveden Oluşur?
1448-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), diyetin para olarak kıymetini oniki bin dirhem olarak kararlaştırdı.” (Ebû Dâvûd, Diyat: 16; İbn Mâce, Diyat: 6)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Diyet Para Olarak Ne Kadardır?
1449-) Saîd b. Abdurrahman el Mahzûmî, Sûfyân b. Uyeyne vasıtasıyla Amr b. Dînâr’dan, İkrime’den bu hadisin benzerini rivâyet etmiş olup bu rivâyetinde “İbn Abbâs’tan” dememiştir. İbn Uyeyne’nin rivâyeti hakkında pek çok söz söylenmiştir. Muhammed b. Müslim’den başka bu hadisi İbn Abbâs’tan rivâyet eden kimse bilmiyoruz. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bazı ilim adamları ise diyetin on bin dirhem olduğu görüşündedirler. Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler bunlardandır. diyor ki: Ben diyetin sadece deveden olduğunu biliyorum o da yüz deve veya onun bedelidir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Diyet Para Olarak Ne Kadardır?
1450-) Amr b. Şuayb (radıyallahü anh)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “kemiğe dayanacak kadar derin yaralamalarda her bir yaralama da beşer deve diyet vardır.” (İbn Mâce, Diyât: 20; Ebû Dâvûd, Diyât: 18) Bu hadis hasendir. İlim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk yaralamalarda beşer deve verilmesi görüşündedirler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Yaralamalardaki Diyetin Miktarı Ne Kadardır?
1451-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “El ve ayak parmaklarının diyeti eşittir. Her parmak için diyet on devedir.” (Ebû Dâvûd, Diyât: 18; İbn Mâce, Diyât: 18) Bu konuda Ebû Mûsâ ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs hadisi bu şekliyle hasen sahih garibtir. ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Şâfii, Ahmed, İshâk ve Sûfyân es Sevrî bunlardandır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Parmakların Diyeti Ne Kadardır?
1452-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Şu ve şu yani serçe parmak ile başparmak diyette eşittir.” (İbn Mâce, Diyât: 19; Ebû Dâvûd, Diyât: 18) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Parmakların Diyeti Ne Kadardır?
1453-) Ebûs Sefer (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Kureyş’den bir adam Ensâr’dan bir adamın dişini kırmıştı. Muaviye dişi kıran kimseye arka çıkınca dişi kırılan adam Muaviye’ye: “Ey Mü’minlerin emiri bu adam benim dişimi kırmıştır” dedi. Muaviye de: “Seni razı edeceğiz” dedi. Karşı taraf Muaviye üzerine baskın çıkıp Muaviye’yi bezdirip üstün çıkmaya çalışınca bu işe razı olmadı ve hasmınla ne halin varsa kendin hallediver dedi. Muaviye’nin yanında oturmakta olan Ebû’d Derdâ şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle buyurmuştur: İki kulağımın işittiği kalbimin ezberlediği o söz şöyledir: “Bir kimsenin vücuduna bir zarar gelir de onu bağışlarsa Allah bu yaptığı affetmeden dolayı onun derecesini yükseltir ve günahını siler.” Ensârlı adam: “Bunu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bizzat kendin işittin mi?” diye sordu, Ebû’d Derdâ: “Kulaklarım dinledi kalbim kavradı” dedi. Ensârlı: “O halde o dişi ona bağışlıyorum” dedi. Muaviye: Seni mutlaka ödüllendireceğim dedi ve kendisine bir miktar mal verilmesini emretti. (İbn Mâce, Diyât: 35) Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Ebûs Sefer’in, Ebû’d Derdâ’dan hadis dinlediğine ait bir bilgimiz yoktur. Ebûs Sefer’in adı; Saîd b. Ahmed İbn Muhammed es Sevrî olduğu da söylenmektedir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Kısas Ve Yaralamalarda Hakime İntikal Etmeden Bağışlamak
1454-) Enes (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Üzerinde gümüşten ziynet eşyası olan bir cariye şehrin dışına çıkmıştı. Bir Yahudi onu yakalayıp başını taşla ezerek ziynet eşyalarını almıştı. Son anlarında cariyeye ulaşıldı ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirildi de Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sordu: Seni kim öldürmek istedi falan mı? Cariye başı ile işaret ederek hayır dedi o halde falan mı? dedi. Sonunda Yahudi’nin adını söyleyince başı ile evet dedi ve Yahudi yakalandı, suçunu da itiraf etti. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emretti de o Yahudi’nin başı da aynı şekilde iki taş arasında ezildi.” (Müslim, Kasame: 3; Nesâî, Kasame: 11) Bu hadis hasen sahihtir. bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bazı ilim adamları ise: “Kısasın ancak kılıçla yapılabileceği” görüşündedirler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Başı Taşla Ezenin Kısası Nasıl Yapılır?
1455-) Abdullah b. Amr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah katında dünyanın yok olması Müslüman bir kimsenin öldürülmesinden daha iyidir.” (Nesâî, Tahrîmüddem: 5)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Müslüman Kimsenin Öldürülmesi Büyük Bir Felakettir
1456-) Muhammed b. Beşşâr, Muhammed b. Cafer yoluyla Ya’la b. Atâ’dan, babasından, Abdullah b. Amr’dan bu hadisin bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmiştir. Bu rivâyet İbn ebî Adiyy’in rivâyetinden daha sahihtir. Bu konuda Sa’d İbn Abbâs, Ebû Saîd, Ebû Hüreyre, Ukbe b. Âmir, İbn Mes’ûd ve Büreyde’den de hadis rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Amr hadisini bu şekilde İbn ebî Adiyy, Şu’be’den, Ya’la b. Atâ’dan, babasından Abdullah b. Amr’dan rivâyet etmiştir. Muhammed b. Cafer ve başkaları Şu’be’den, Ya’la b. Atâ’dan merfu olmaksızın rivâyet ettiler. Aynı şekilde Sûfyân es Sevrî, Ya’la b. Atâ’dan mevkuf olarak rivâyet etmiştir ki bu rivâyet merfu olan rivâyetten daha sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Müslüman Kimsenin Öldürülmesi Büyük Bir Felakettir
1457-) Abdullah b. Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kıyamette kullar arasında ilk görülecek dava kan davalarıdır.” (Buhârî, Rıkaak: 48; Müslim, Kasame: 8) Abdullah hadisi hasen sahihtir. Pek çok kimse bu hadisi A’meş’den bu şekilde merfu olarak rivâyet etmişlerdir. Bazıları da yine Â’meş’ten merfu olmaksızın rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Kıyamette İlk Önce Görülecek Dava Hangisidir?
1458-) Yine Abdullah (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kullar arasında hükme bağlanacak ilk dava kan davalarıdır.” (Buhârî, Rıkaak: 48; Müslim, Kasame: 8)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Kıyamette İlk Önce Görülecek Dava Hangisidir?
1459-) Ebûl Hakem el Becelî’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Saîd el Hudrî ve Ebü Hüreyre’den işittim; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu hatırlattılar: “Gök ve yeryüzü halkı bir Müslüman’ın kanını akıtmak için birleşseler, Allah onların hepsini yüzüstü Cehenneme yuvarlar.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garibtir. Ebûl Hakem el Becelî ise Abdurrahman b. Nu’min olup Küfelidir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Kıyamette İlk Önce Görülecek Dava Hangisidir?
1460-) Suraka b. Mâlik b. Cu’şum (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber oldum, baba öldürülmesinden dolayı çocuğa kısas yapar, çocuğunu öldürdüğünden dolayı babaya kısas uygulamazdı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadisi Suraka’nın rivâyetinden olduğunu sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Bu hadisin senedi pek sağlam değildir çünkü bu hadisi İsmail b. Abbâs, Müsenna b. Sabbah’tan rivâyet etmiştir. Müsenna b. Sabbah hadiste zayıf görülen bir kimsedir. Yine bu hadis Ebû Hâlid el Ahmer vasıtasıyla Haccac b. Ertae’den, Amr b. Şuayb’den, babasından ve dedesinden de rivâyet edilmiştir. yine bu hadis Amr b. Şuayb’den mürsel olarakta rivâyet edilmiştir. Bu hadiste karışıklık vardır. İlim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup; “Bir baba oğlunu öldürdürse onun karşılığında kendisi öldürülmez yine bir baba oğluna zina suçu isnad ettiğinde de kazf cezası tatbik edilmez.”

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Çocuğunu Öldürene Kısas Yapılır Mı?
1461-) Ömer b. Hattâb (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Çocuğunu öldürmesi sebebiyle babaya kısas uygulanmaz.” (İbn Mâce, Diyât: 22)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 2: Diyet Bölümleri
Konu: Çocuğunu Öldürene Kısas Yapılır Mı?