Sünen-i Tirmizî Hadis Kitabı

3465-) Muhammed b. Cafer, Şu’be vasıtasıyla Muğîre b. Numân’dan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. Sanki Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kendisinden sonra irtidad olaylarının olacağını haber vermiş gibidir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Enbiya Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3466-) Imrân b. Husayn (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hac sûresi 1-2. âyetleri nazil olunca bir seferde idi ve ashabına o gün nasıl bir gündür biliyor musunuz? dedi. Ashab ta: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dediler. Bunun üzerine buyurdular ki: Allah o gün Adem’e, Cehennemin payını Cehenneme gönder, buyuracak. Adem de Cehennem’in payı ne kadardır? Diye soracak Allah’ta dokuz yüz doksan dokuzu Cehennem’e biri Cennet’e, buyuracaktır. Bunun üzerine Müslümanlar ağlamaya başladılar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Orta yolu tutarak doğru yola yöneliniz. Hiçbir peygamber yoktur ki ondan önce bir cahiliye dönemi olmamış olsun. Bu sayı cahiliye döneminden olacaktır. Eğer bu sayı cahiliye döneminden tamamlanmaz ise münafıklardan üzeri tamamlanacaktır. Önceki ümmetlere göre sizin örneğiniz, binit hayvanlarının ayaklarındaki tırnaklarının iç kısmındaki çıkıntı gibidir veya devenin bir yanındaki ben kadar sayılırsınız.” Sonra sözlerine şöyle devam etti: “Ben sizin Cennetliklerin dörtte biri olmanızı ümit etmekteyim.” Bunun üzerine Müslümanlar tekbir getirdiler. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle devam etti: “Cennetliklerin üçte biri olmanızı kuvvetle ümid etmekteyim.” Müslümanlar yine tekbir getirdiler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de “Cennetliklerin yarısı olmanızı ümid etmekteyim.” Müslümanlar tekrar tekbir getirdiler. Artık Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in üçte ikisini deyip demediğini bilemiyorum. (Müsned: 19055) Bu hadis hasen sahihtir. Bir başka şekilde Imrân b. Husayn tarafından da rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hac Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3467-) Imrân b. Husayn (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir yolculukta peygamberle beraberdik Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ashabı arasında yürüyüşte bir fark meydana gelmişti. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hac sûresi 1-2. âyetlerini yüksek sesle okudu. Ashab bunu işitince bineklerini kamçıladılar Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir söz söylemek üzere olduğunu anladılar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), o günün nasıl bir gün olacağını biliyor musunuz? buyurdu. Ashab: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir, dediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): O gün öyle bir gündür ki Allah Adem’i çağıracak ve Cehennemin payını Cehenneme gönder buyuracak. Adem de şöyle diyecek Ey Rabbim Cehennemin payı ne kadardır. Allah’ta şöyle buyuracak her binden dokuzyüz doksan dokuzu Cehennemlik biri ise Cennetliktir. Bunun üzerine orada bulunanlar o kadar üzüntüye kapıldılar ki yüzlerinde tebessüm izi bile kalmadı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ashabının bu halini görünce şöyle buyurdu: “Kulluk yapınız ve iyimser olunuz. Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin olsun ki sizler mahlukatın ikisiyle berabersiniz Ye’cüc ve Me’cüc… Bu iki gurup yaratıklar kimlerle beraber olurlarsa onları çoğaltırlar ademoğlu ve iblisin soyundan gelen kim olursa olsun. Ravi diyor ki: Bunu duyunca halkın yüzü güldü ve sıkıntıları gider gibi oldu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kulluk yapın iyimser olun Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler tüm insanlar arasında devenin bir yanındaki ben gibisiniz veya binit hayvanlarının tırnaklarının iç kısmındaki iki tümsek gibisiniz.” (Müsned: 19055) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hac Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3468-) Abdullah b. Zübeyr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Ka’benin atîk diye adlandırılmasının tek sebebi hiçbir zorba oraya hâkim olamamıştır yani zorbalardan korunmuş bir yerdir. (Hac sûresi 29. 33. âyetlerde geçen kelime Atîk) (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadis Zührî vasıtasıyla mürsel olarak rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hac Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3469-) Kuteybe, Leys vasıtasıyla Akîl’den, Zührî’den bu hadisin bir benzerini nakletmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hac Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3470-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Mekke’den çıkarıldığı zaman Ebû Bekir, Peygamberlerini çıkardılar ve mutlaka helâk olacaklardır. Bunun üzerine Allah, Hac sûresi 39. ayetini indirdi: “Kendileriyle savaşa girişilen mü’minlere, zulme uğramalarından dolayı, savaş izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım ulaştıracak güçtedir.” Bunun üzerine Ebû Bekir: “İleride savaş olacağını kesinlikle bilmiştim” dedi. (Müsned: 1768) Bu hadis hasendir. b. Mehdî ve başkaları bu hadisi Sûfyân’dan, A’meş’den, Müslim el Batîn’’’den, Saîd b. Cübeyr’den mürsel olarak rivâyet etmiş ve senedinde “İbn Abbâs’tan” dememişlerdir. b. Beşşâr, Ebû Ahmed ez Zübeyrî vasıtasıyla Sûfyân’dan, A’meşten, Müslim el Batîn’den, Saîd b. Cübeyr’den mürsel olarak rivâyet etmişler olup senedinde “İbn Abbâs’tan” dememişlerdir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hac Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3471-) Saîd b. Cübeyr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Mekke’den çıkarıldığında bir adam: Peygamberlerini çıkardılar” dedi de Allah, Hac sûresi 39. ve 40. ayetini indirdi: “Kendileriyle savaşa girişilen mü’minlere, zulme uğramalarından dolayı, savaş izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım ulaştıracak güçtedir. Onlar ki, sadece “Bizim Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için, haksızlıkla yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah insanların bir kısmını diğeriyle savmasaydı, şüphesiz o zaman içlerinde Allah’ın isminin çokça anıldığı manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler çoktan yıkılıp gitmiş olurdu. ve şüphesiz Allah, kendi dinine yardım edenlere, mutlaka yardım edecektir. Şüphesiz ki Allah, çok üstündür, çok güçlüdür.” Haksızlıkla yurtlarından çıkarılanlar peygamber ve ashabıdır. (Müsned: 1768)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hac Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3472-) Abdurrahman b. Abdulkari (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb’tan işittim şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), vahy geldiği zaman başının ucunda arı uğuldamasına benzeyen bir ses işitilirdi. Bir gün kendisine vahy gelmişti. Bir süre bekledik sonra vahiy durumu ondan kaldırıldı. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kıbleye karşı durdu ellerini kaldırdı ve şöyle buyurdu: Allah’ım biz Müslümanların sayısını artır eksiltme bizi şerefli kıl, alçaltma bizi, ver bize mahrum etme bize iyiliklerde bizi gözet bizim üzerimize başkalarını tercih etme. Bizi memnun et sen de bizden razı ol. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle devam etti: Bana on âyet indirildi kim onların gereğini yaparsa mutlaka Cennete girecektir. Sonra Mü’minün sûresi 1-11. âyetlerini okudu: “1) Kesin olan şudur ki, inananlar mutlaka kurtuluşa ereceklerdir. 2) Onlar ki, namazlarını gönül alçaklığıyla ve duyarlılıkla kılarlar. 3) Onlar ki, boş ve anlamsız söz ve işlerden yüz çevirirler. 4) Arınmak için yapılması gereken Zekâtı, gerektiği şekilde yerine getirirler. 5) ve onlar ki, namus ve iffetlerini, haramdan ve şüpheli şeylerden korurlar. 6) Ancak eşleri ve sahip olduğu cariyeler hariç, bunlarla olan ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. 7) Ama bunun ötesine gitmek isteyen olursa, işte haddi aşanlar böyleleridir. 8) ve onlar ki, emanetlerini ve verdikleri sözü yerine getirirler. 9) Onlar ki, namazlarını vaktinde ve devamlı kılarak muhafaza ederler. 10) İşte varis olacak olanlar böyleleridir. 11) Firdevs Cennetine varis olacak ve orada temelli kalacaklardır.” (Müsned: 218)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Mü’minün Süresinden Tefsir Edilen Âyetler
3473-) Muhammed b. Ebân, Abdurrezzak vasıtasıyla Yunus b. Süleym’den, Yunus b. Yezîd’den, Zührî’den aynı senedle mana olarak bu hadisin bir benzerini bize nakletmiştir. Bu hadis ilk hadisten daha sahihtir. İshâk b. Mensur’dan işittim şöyle diyordu: Ahmed b. Hanbel ve Ali b. el Medîni, İshâk b. İbrahim vasıtasıyla Abdurrezzak’tan, Yunus b. Süleym’den, Yunus b. Yezîd’den ve Zührî’den bu hadisi nakletmişlerdir. Abdurrezzak’tan bu hadisi önceden işitenler onun senedinde Yunus b. Yezîd’i zikrederler. Bazıları ise Yunus b. Yezîd’i zikretmezler. Yunus b. Yezîd’i zikredenlerin rivâyeti daha sağlamdır. Abdurrezzak ise bu hadisin senedinde Yunus b. Yezîd’i bazen zikreder bazen zikretmezdi. Yunus, zikredilmeyen rivâyet mürseldir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Mü’minün Süresinden Tefsir Edilen Âyetler
3474-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Nadr’ın kızı Rübeyyi’, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi -oğlu Harîs b. Süraka, serseri bir okla Bedir savaşında şehîd düşmüştü- ve bana oğlum Harîs’den haber ver dedi. Eğer hayır içindeyse sabreder ve mükafatımı Allah’tan beklerim dedi. Şayet hayır içinde değilse var gücümle duâya sarılırım dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Ey Harîse’nin annesi Cennet içinde Cennetler vardır. Senin oğlun ise Firdevs-i A’lâ Cennetine ulaşmıştır. Firdevs Cenneti diğer Cennetlerin yaylası, en uygun ve elverişli yeridir. (Buhârî, Cihâd: 27) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Mü’minün Süresinden Tefsir Edilen Âyetler
3475-) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hanımı Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Mü’minün sûresi 60. ayetini Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sordum ve dedim ki: “Onlar şarap içen ve hırsızlık edenler midir?” Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hayır Sıddîk’in kızı” buyurdu. Fakat onlar kendilerinden kabul edilmemesinden korktukları halde oruç tutan namaz kılan ve sadaka verenlerdir. İşte böyleleridir, hayırda yarışanlar diyerek Mü’minün sûresi 61. ayetini okudu. (İbn Mâce, Zühd: 17) Bu hadis Abdurrahman b. Saîd’den Ebû Hazim’den, Ebû Hüreyre’den benzeri şekilde rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Mü’minün Süresinden Tefsir Edilen Âyetler
3476-) Ebû Saîd el Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Mü’minün sûresi 104. ayeti hakkında şöyle buyurdu: “Ateş onların yüzlerinin derilerini yakıp kavuracakta üst dudağı başının yarısına varacak alt dudağı ise göbeğine inecek kadar sarkacaktır.” (Müsned: 11409) Bu hadis hasen sahih garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Mü’minün Süresinden Tefsir Edilen Âyetler
3477-) Amr b. Şuayb, babasından ve dedesinden rivâyete göre, şöyle demiştir: Kendisine Mersed b. ebî Mersed denilen bir adam vardı bu adam Mekke’den esirleri taşıyarak Medîne’ye götürürdü. Mekke’de “Anak” denilen fahişe bir kadın daha vardı ki bu kadın Mersed’in dostu idi. Mersed, Mekke esirlerinden bir kimseye kendisini taşıyacağını va’d etmişti. Mersed şöyle anlattı. Bir mehtaplı gecede geldim Mekke duvarlarından birinin gölgesinde durdum. Anak’ta geldi duvarın kenarında benim gölgemin karaltısını gördü, yanıma yaklaşınca beni tanıdı ve “Mersed misin?” diye sordu. Ben de: “Mersed’im” cevabını verdim. “Merhaba hoş geldin, bu geceyi bizim yanımızda geçir” dedi. Ben de: “Ey Anak! Allah zinayı haram kıldı” dedim. Bunun üzerine Anak: “Ey oba halkı bu adam esirlerinizi kaçırıyor” diye bağırdı. Bunun üzerine sekiz kişi peşime düştü. Handeme yolunu tuttum sonunda bir kaya yarığına veya mağaraya girdim onlarda gelerek benim başımın ucunda dikildiler. Hatta orada idrarlarını yaptılar idrarları başımın üstüne aktı. Fakat Allah onların gözlerini benden kör etti. Onlar dönüp gittiler. Ben de adamıma döndüm onu yüklendim kendisi biraz ağırdı. Izhır denilen yere kadar onu götürdüm ve orada zincirlerini çözdüm onu taşıyordum beni çok yormuştu. Sonunda Medîne’ye vardım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek Ey Allah’ın Rasûlü! Anak ile evlenebilir miyim? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sustu bana hiç cevap vermedi, sonra Nur sûresi 3. âyet nazil oldu: “Zina yapan erkek, ancak zina yapan kadınlara veya müşrik olanlara arzu duyup onlarla evlenir. Zina eden kadın da, ancak zina yapan erkeklere veya müşrik olanlara arzu duyup onlarla evlenir. Bu şekilde zina edenlerle evlenme mü’minlere haram kılınmıştır.” Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ey Mersed! Zina eden erkek ancak zina eden kadınla ve müşrikle evlenir zina eden kadın ise ancak zina eden erkekle ve müşrikle evlenir; “Sen, O kadınla evlenme” (Nesâî, Nikah: 27; Ebû Dâvûd, Cihâd: 17) Bu hadis hasen garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Nur Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3478-) Saîd b. Cübeyr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Mus’ab b. Umeyr’in Irak valiliği döneminde lian yapan karı koca hakkında bunlar birbirinden ayrılması gerekir mi diye bana soruldu. Ben de ne cevap vereceğimi bilemedim. Bulunduğum yerden Mekke’deki Abdullah b. Ömer’in evine gitmek üzere yola çıktım. Mekke’ye vardığımda onun yanına girmek için izin istedim. Bana öğle istirahatı (kaylule) yapmaktadır denildi. Benim sesimi duyunca içeriden kendisi şöyle seslendi: Cübeyr’in oğlu gir, mutlaka seni buraya kadar önemli bir iş getirmiştir. Ben de girdim hayvanın palanından bir yatak yapıp yattığı gözüme ilişti ve hemen Ey Ebû Abdurrahman! Lian yapan karı koca birbirinden ayrılır mı? dedim. Abdullah: “Sübhanallah, evet ayrılır” dedi. Bu konuyu ilk önce soran kişi falan oğlu falandır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek Ey Allah’ın Rasûlü! dedi. Birimiz karısını zina eder durumda görürse ne yapmasını emredersiniz? Konuşsa büyük bir meseleyi ifşa etmiş sussa büyük bir meseleyi geçiştirmiş olacaktır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), sustu ve kendisine cevap vermedi. O kişi o günden sonra tekrar Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi ve gerçek şu ki size sorduğum duruma kendim düşmüş bulunmaktayım. Bunun üzerine Allah Nur sûresi 6. 7. 8. 9. âyetleri indirdi: “6) Kendi eşlerini zina ile suçlayan, fakat kendilerinden başka şâhidleri olmayan kimselere gelince, bu suçlamayı yapanların her biri doğru söylediklerine dair, dört defa Allah’ı şâhid tutsunlar. 7) ve beşincisinde de, bu suçlamayı yapan kişi, eğer yalancılardansa, Allah’ın lanetine razı olduğunu ifade etsin. 8) ve suçlanan kadına gelince, onun kocasının yalan söylediğine dair, Allah’ı dört defa şâhid tutması, bu suça verilecek cezayı ondan giderir. 9) ve beşincisinde, kocası doğruyu söylüyorsa, Allah’ın gazabına razı olduğunu ifade etmesidir.” Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), O adamı çağırdı ona bu âyetleri okudu va’z, nasihat ederek hatırlatmalarda bulundu ve dünya azabının ahiret azabından daha hafif olduğunu haber verdi. Adam: Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki bu karım hakkında yalan söylemedim. ikinci olarak kadını çağırdı ona da va’z ve hatırlatmalarda bulundu dünya azabının ahiret azabından çok daha hafif olduğunu bildirdi. Kadın da dedi ki: Hayır seni hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki kocam doğru söylemedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) önce erkekten başladıve erkek kendisinin doğru söylediğine dair Allah’a dört sefer yemin etti, beşincisinde ise eğer yalancılardan ise Allah’ın lanetinin kendi üzerine olmasını diledi. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kadına döndü kadın kocasının gerçekten yalancı olduğuna dair Allah’a dört defa yemin etti. Beşincisinde şayet kocası doğrulardan ise Allah’ın gazabının kendisi üzerine olmasını diledi. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), onları birbirinden ayırdı. (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Lian: 17) konuda Süheyl ibn Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Nur Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3479-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, Hilâl b. Ümeyye peygamberin huzurunda karısının, Şerîk b. Sahma ile zina yaptığını ortaya attı. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu konuda delil isteriz veya iftira cezasının sırtında olduğu bil!” Hilâl dedi ki: “Ey Allah’ın Rasûlü, içimizden biri karısının üzerinde bir adam görürse delil mi arayacaktır?” Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Delil isteriz aksi takdirde ceza sırtındadır” demeye devam etti. Hilâl: “Seni hak ile gönderene yemin olsun ki ben doğru söylemekteyim. Benim meselem hakkında beni cezadan kurtaracak bir şey mutlaka inecektir…” Bunun üzerine Nur sûresi 6-9. âyetleri nazil oldu: “6 Kendi eşlerini zina ile suçlayan, fakat kendilerinden başka şâhidleri olmayan kimselere gelince, bu suçlamayı yapanların her biri doğru söylediklerine dair, dört defa Allah’ı şâhid tutsunlar. 7 ve beşincisinde de, bu suçlamayı yapan kişi, eğer yalancılardansa, Allah’ın lanetine razı olduğunu ifade etsin. 8 ve suçlanan kadına gelince, onun kocasının yalan söylediğine dair, Allah’ı dört defa şâhid tutması, bu suça verilecek cezayı ondan giderir. 9 ve beşincisinde, kocası doğruyu söylüyorsa, Allah’ın gazabına razı olduğunu ifade etmesidir.” Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e vahiy inme işi bitince Hilâl ve karısına haber gönderdi. Bunun üzerine gelen Hilâl lian yaptı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ise şöyle söylüyordu: “Şüphesiz Allah ikinizden birinin yalancı olduğunu biliyor şimdi tevbe isteyeniniz var mı?” Sonra kadın kalkıp lian yaptı ve beşincisine gelince: “Eğer koca doğru söyleyenlerden ise; Allah’ın gazabı kendi üzerinedir.” İnsanlar: “Allah’ın gazabı mutlaka yerini bulacaktır” dediler. İbn Abbâs diyor ki: Bunun üzerine kadın durakladı, başını eğdi hatta yaptığı liandan vazgeçecek sandık fakat kadın: “Bu gün toplumumu rezil ve kepaze etmeyeceğim” dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Doğurduğu zaman o kadının çocuğuna bakınız eğer çocuk iki gözü sürmeli kalçaları geniş ve bacakları kalın olursa; O çocuk Şerîk b. Sahma’ya aittir.” Kadın günü gelince bu şekilde bir çocuk meydana getirdi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah’ın kitabında lian meselesi hakkında hüküm gelmemiş olsaydı, bizim o kadınla işimiz vardı.” (İbn Mâce, Talak: 27) Bu hadis bu şekliyle Hişâm b. Hassân’ın rivâyeti olarak hasen garibtir. Abbâd b. Mansur bu hadisi İkrime’den, İbn-i Abbâs’tan rivâyet etmiştir. Eyyûb’ta İkrime’den mürsel olarak rivâyet etmiştir ve senedinde İbn Abbâs’a yer vermemiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Nur Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3480-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Hakkımda söylenenler söylendiği zaman benim bundan haberim yoktu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkıp benim hakkımda bir hutbe vermişti. Bu hutbesinde Kelime-i şehâdet getirmiş Allah’a gereği şekilde Hamd-ü sena ettikten sonra hutbesine şöyle devam etti: Şimdi ailemi itham eden bazı kimseler hakkında bana yol gösteriniz. Vallahi ben ailem hakkında hiçbir kötülük bilmiyorum ve olacağına da ihtimal vermiyorum. Bir kişiyi itham ettiler ki vallahi onun üzerinde de bir kötülük olacağına ihtimal vermiyorum. O kimse ben olmadan evime girmiş değildir. Hangi savaşa çıktımsa benimle beraber çıkmıştır. üzerine Sa’d b. Muâz kalktı ve Ey Allah’ın Rasûlü! Bana izin ver onların boyunlarını vuralım. Arkasından Hazreçoğullarından bir adam kalktı -Hassân b. Sabit’in anası o kimsenin kabilesindendi- ve şöyle dedi. Ey Muâz yanılıyorsun eğer o kimseler Evs kabilesinden olmuş olsalardı onların boyunlarını uçurmak hoşuna gitmezdi. Neredeyse mescid içersinde Evs ve Hazreç arasında kötü bir olay çıkacaktı. Âişe: Benim bundan da haberim yoktu o günün akşamı idi bir ihtiyaçtan dolayı çıkmıştım yanımda Mıstah’ın annesi vardı tökezlendi düştü ve şöyle dedi: “Mıstah sürünsün” kendisine şöyle dedim: Ey ana kendi oğluna mı sövüp sayıyorsun? Kadın sustu sonra ayağı tekrar tökezledi yine “Mıstah sürünsün” dedi. Ben de kendi oğluna mı sövüp sayıyorsun? Dedim. Susta bir şey demedi. Üçüncü sefer tökezleyince yine “Mıstah sürünsün” dedi. Ben de kendisini azarladım ve: “Ey Ana! Kendi oğluna mı sövüp sayıyorsun” dedim. O da şöyle konuştu: “Vallahi ona sadece senin için sövüp sayıyorum” dedi. Ben de: “Hangi konuda” dedim. Bunun üzerine bana lafı açtı ve olanları anlattı. Ben de: “Gerçekten tüm bunlar oldu mu?” dedim. “Evet vallahi” dedi. Hemen evime döndüm niçin çıktığımı ne yapacağımı hiç bilemedim. Şok’a girdim ve sıtma hastalığına yakalandım. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e beni babamın evine gönder dedim. Bir erkek çocuğu ile beni gönderdi. Evimize girdiğimde annemi evin zemininde buldum. Babam ise birinci katta Kur’ân okumakta idi. Anam: “Kızcağızım niçin geldin?” dedi. Ben de olup biteni haber verdim hakkımda söylenenleri anlattım. Bu meseleler bana yaptığı tesiri onda yapmadı. Dedi ki: “Kızcağızım meseleyi bu kadar büyütme! Vallahi kendisini seven bir erkeğin nikahı altında olan üstelik kumaları da bulunan güzel bir kadına hased edilmemesi ve hakkında dedi kodu yapılmaması pek nadirdir.” Yine gördüm ki bu olaylardan benim kadar etkilenmemiştir. “Babam bu olayları biliyor mu?” diye sordum. “Evet biliyor” dedi. “Peki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu biliyor mu?” dedim. “Evet biliyor” dedi. Ben de gözyaşlarımı tutamadım ve ağladım. Üst katta Kur’ân okumakta olan babam, ağladığımı duyunca aşağıya indi ve anneme nesi var bunun diye sordu. Annem de: “Kendisi hakkında konuşulanlar kulağına ulaşmış” dedi. Bunun üzerine babamın gözleri yaşla doldu taştı ve: “Ey Kızım! Mutlaka evine dönmüş olacaksın” dedi. Ben de evime döndüm Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), evime geldi benim hakkımda hizmetçime bazı şeyler sordu. Hizmetçi kadın da şöyle dedi: “Hayır vallahi onun hakkında hiçbir kusur bilmiyorum, tek bildiğim kusuru ekmek yaparken uyuklardı da davar gelerek onun hamurundan veya mayasından yerdi” dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından biri onu azarlayarak Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e doğru söyle dedi ve ileri geri konuştular. Kadın: “Sübhanallah” dedi ve; “Vallahi onun hakkında kuyumcunun sarı altın hakkında bildiği ne ise ben de onun hakkında suçsuz olduğunu biliyorum” dedi. laf edilen Safvân’ın kulağına da olaylar ulaşınca o da “sübhanallah” demişti ve vallahî hiçbir kadının elbisesini hiçbir maksatla açmadım. Âişe diyor ki: “Bu kimse sonradan Allah yolunda şehîd düşmüştür.” Âişe şöyle devam etti: “Annem ve babam yanımda sabahladılar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), yanıma girinceye kadar yanımdan ayrılmadılar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ikindi namazını kılarak yanıma girdi. Annem ve babam sağımdan ve solumdan beni kuşatmışlardı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), şehâdet getirdi, Allah’a layık olduğu şekilde hamd-ü senada bulundu. Sonra şöyle dedi: Ey Âişe! Bir kötülük işlemiş ve nefsine zulmetmiş isen Allah’a dön tevbe et. Allah şüphesiz kullarının tevbesini kabul eder. Ensardan bir kadın gelmişti ve kapının önünde oturmakta idi. Ben de Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e: Bu kadının bir şey anlatmasından çekinmiyor musun? Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bir süre daha nasihat etti. Babama döndüm, O’na cevap ver dedim. O da ne diyeyim diye karşılık verdi. Anama döndüm sen ona bir cevap ver dedim o da ne diyeyim diye karşılık verdi. İkisi de cevap vermeyince, Ben şehâdet getirdim Allah’a hamdettim onu layık olduğu şekilde övgülerle andıktan sonra şöyle dedim: Dikkat edin! Vallahi ben böyle bir şeyi asla yapmadım desem -Allah böyle olduğuma şâhidtir- bu ifade sizin yanınızda bana bir fayda sağlayıcı değildir. Bu konuda çok konuştunuz ve bu konu içinize sinmiştir. Eğer bu işi ben yaptım desem -Allah benim böyle bir iş yapmadığımı biliyor- ama siz hadiseyi kendi aleyhine kabullendi diyeceksiniz. Ben vallahi kendime ve size uygun olabilecek bir örnek bulamıyorum. Ancak bu sırada Yakup ismini zihnimde aradım fakat onu çıkaramadım. Ancak Yusuf’un babası Yakub’un: Sabretmek güzeldir. Allah sizin tüm anlattıklarınıza karşı kendisinden yardım beklenir, dediğini hatırlıyorum. Âişe şöyle devam etti: O anda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e vahiy indirildi. Biz sustuk kendisinden vahiy durumu kalktığı zaman yüzündeki sevinci hemen anladım. O alnını siliyor ve şöyle diyordu: “Ey Âişe müjdeler, Allah senin suçsuz olduğunu bildiriyor” dedi. Ben ise o anda çok öfkeli idim. Annem ve babam: “Kalk ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e teşekkür et” dediler. Ben de: Hayır vallahi ona da teşekkür etmeyeceğim, size de teşekkür etmeyeceğim; sadece suçsuz olduğumu bildiren Allah’a hamdedeceğim. sizler bu iftirayı duyduğunuzda ne reddettiniz nede beni müdafaa ettiniz. Âişe şöyle dedi: “Cahş’ın kızı Zeyneb’e gelince Allah onu dini konusunda korudu ve benim hakkımda sadece hayır konuştu. Fakat onun kız kardeşi Hamne helak olanlar arasında helak olmuştur. hadisede konuşanlar Mıstah, Hassân b. Sabit ve münafık Abdulah b. Übey b. Selül dü. Abdullah b. Selül meseleyi daima kurcalar ve söylenenleri toplardı. İçlerinde iftirada en büyük payı alan Hamne idi. Âişe sözünü şöyle sürdürdü. Babam Ebû Bekir’i, Mıstah’ı hiçbir şekilde yararlandırmayacağına yemin etmişti. Bunun üzerine Allah, Nur sûresi 22. ayeti indirdi: “İçinizden iyilik ve varlık sahibi olanlar yakınlarına, düşkünlere, Allah yolunda hicret edenlere onların hatalarından dolayı yardımda bulunmamaya yemin etmesinler. ve yapageldikleri yardımdan bir eksiltme yapmasınlar, onların kusurlarını affedip bağışlasınlar, aldırış etmesinler. Dikkat edin! Allah’ın sizi bağışlamasını sevip arzu etmez misiniz? Gerçekten Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.” Ebû Bekir, evet vallahi Ey Rabbimiz bizi bağışlamanı elbette isteriz dedi ve Mıstah’a önceden yapmamakta olduğu yardıma yeniden döndü. (Buhârî, Meğazi, 27; Müslim, Tevbe: 17) Bu hadis Hişâm b. Urve’nin rivâyet olarak hasen sahih garibtir. Yunus b. Yezîd, Ma’mer ve pek çok kimse bu hadisi Zührî’den, Urve b. Zübeyr’den, Saîd b. Müseyyeb’den, Alkame b. Vakkâs el Leysî’den, Ubeydullah b. Abdullah’tan ve Âişe’den bu hadisi Hişâm b. Urvenin rivâyetinden daha uzun ve tam olarak rivâyet etmişlerdir. Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Nur Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3481-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Benim suçsuzluğumu ilan eden âyetler indirildiği zaman Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), minbere çıktı durumu anlattı ve inen âyetleri okudu. Minberden inince iftira işinde baş rolü oynayan iki erkekle bir kadına iftira cezasının tatbik edilmesi için emir verdi de ceza onlara uygulandı. (Buhârî, Meğazi: 27; Müslim, Tevbe: 17) Bu hadis hasen garib olup sadece Muhammed b. İshâk’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Nur Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3482-) Abdullah b. Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e “günahların en büyüğü hangisidir” diye sordum. “Seni yaratan Allah’a ortak koşmandır” buyurdu. “Sonra hangisidir” dedim. “Seninle beraber yiyip tüketeceğinden korktuğun için çocuğunu herhangi bir şekilde öldürmendir.” Sonra hangisi, diye sordum. “Komşunun hanımıyla zina etmendir” buyurdu. (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, İman: 17) Bu hadis hasen garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Furkan Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3483-) Muhammed b. Bündar, Abdurrahman b. Mehdî ve Sûfyân vasıtasıyla Mansur ve A’meş’den, Ebû Vâil’den, Amr b. Şurahbil’den ve Abdullah’tan bu hadisin bir benzerini bize aktarmışlardır. Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Furkan Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3484-) Abdullah b. Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hangi günah daha büyüktür? diye sordum, şöyle buyurdu: “Seni yarattığı halde Allah’a ortak koşmandır, yiyeceğinden yiyip tüketeceği korkusundan dolayı çocuğunu öldürmendir ve komşunun hanımıyla zina etmendir.” Sonra Furkan sûresi 68-69. âyetlerini okudu: “ve onlar ki, Allah’la beraber asla birtakım düzmece ilahlara yalvarıp yakarmazlar ve hukuki bir gerekçe olmadıkça, Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymazlar ve zina etmezler. Çünkü bilirler ki, bunlardan herhangi birini işleyen kimse, bir kötülük ve günaha bulaşmış olmakla kalmayacak. Fakat kıyamet gününde, azabı kat kat olacak ve aşağılık bir durumda, temelli olarak kalacaktır.” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, İman: 17) Sûfyân’ın Mansur’dan ve A’meş’den rivâyeti Vasıl’ın rivâyetinden daha sahihtir. Çünkü o senedine bir kişi ilave etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Furkan Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3485-) Muhammed b. Müsenna, Muhammed b. Cafer vasıtasıyla Şu’be’den, Vasıt’dan, Ebû Vail’den ve Abdullah’tan bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Aynı şekilde Şu’be, Vasıt’dan, Ebû Vâil’den ve Abdullah’tan rivâyet etmiş olup senedinde Amr b. Şurahbil’i zikretmemiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Furkan Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3486-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Şuara sûresi 214. ayeti olan “ve en yakın hısım ve akrabalarından başlayarak erişebileceğin herkesi uyar” ayeti inince Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştu: “Ey Muttalib’in kızı Safiye, Ey Muhammed’in kızı Fatıma, Ey Abdulmutalib oğulları… Allah’a karşı sizin için yapabileceğim bir şey yok ama malımdan istediğiniz kadar alabilirsiniz.” (Müslim, İman: 27) Bu hadis hasen sahihtir. Aynı şekilde Vekî’ ve başkaları Hişâm b. Urve’den ve babasından ve Âişe’den, Muhammed b. Abdurrahman et Tufavî’nin rivâyeti gibi rivâyet etmişlerdir. da Hişâm b. Urve’den, babasından ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den mürsel olarak rivâyet etmiş olup senedinde “Âişe’yi” zikretmemişlerdir. konuda Ali ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Şuara Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3487-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Şuara 214. ayeti inince; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Kureyş’i topladı, hususi ve Umumî çağrılarda bulunarak şöyle buyurdu: Ey Kureyş topluluğu kendinizi ateşten koruyunuz çünkü ben sizin için ne bir zarar nede bir fayda verme gücüne sahip değilim Ey Abdumenaf oğulları topluluğu kendinizi ateşten koruyun, sizler için ne faydam nede zarar verebilecek gücüm yoktur. Ey Kusay oğulları topluluğu kendinizi Cehennem ateşinden koruyun size fayda ve zarar verebilecek bir gücüm yoktur. Abdulmuttalib oğulları! Kendinizi ateşten koruyun sizler için ne fayda ne de zarar verebilecek bir gücüm yoktur. Ey Muhammed’in kızı Fatıma sende kendini Cehennem ateşinden koru senin için fayda ve zarar verebilecek bir imkanım yoktur. Senin için sadece akrabalık bağım vardır onun gereklerini yapacağım. (Buhârî, Vesâyâ: 27; Müslim, İman: 17) Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Bu hadis sadece Mûsâ b. Talha’nın rivâyetiyle bilinir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Şuara Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3488-) Ali b. Hucr, Şuayb b. Safvân vasıtasıyla Abdulmelik b. Umeyr’den, Mûsâ b. Talha’dan, Ebû Hüreyre’den mana olarak benzeri şekilde rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Şuara Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3489-) Ebû Mûsâ el Eş’arî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Şuara sûresi 214. ayeti nazil olunca Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), iki parmağını iki kulağına koydu. Sesini yükselterek şöyle dedi: “Ey Abdumenaf oğulları yetişin” diye bağırdı. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis bu şekliyle Ebû Mûsâ rivâyeti olarak garibtir.Bazıları bu hadisi Avf’tan, Kasame b. Züheyr’den mürsel olarak rivâyet etmişler. Senedinde Ebû Mûsâ’yı zikretmemişlerdir ki bu rivâyet daha sahihtir. Bu hadisi Muhammed b. İsmail’e hatırlattım da Ebû Mûsâ hadisi olarak bilemedi.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Şuara Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3490-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), şöyle buyurmuştur: Neml sûresi 87. ayette: Dabbet-ül Arz denilen yaratık kıyamete yakın çıktığında beraberinde Süleyman’ın mührü ve Mûsâ’nın asası da bulunacaktır. Mü’minin yüzü pırıl pırıl olacak kafirin burnu da mühürle mühürlenecektir. Bu yüzden bir yerde oturanlar birbirini tanıyacaklar ve bu mü’mindir buda kafirdir, diyebilecektir. (Buhârî, İlim: 27; İbn Fiten: 17) Bu hadis hasen garibtir. Hüreyre’den, Dabbet-ül Arz hakkında değişik bir hadis daha rivâyet edilmiştir. konuda Ebû Ümâme ve Huzeyfe b. Üseyd’den hadis rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Neml Sûresinden Tefsiredilen Âyetler
3491-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) amcası için: “Lailahe illallah de ki kıyamet günü senin için şâhidlik edeyim” buyurdu. O da şöyle dedi: “Kureyş kararsızlığından dolayı iman etti diyerek beni ayıplamasa bu kelimeyi söyleyip senin yüzünü güldürürdüm.” Bunun üzerine Allah Kasas sûresi 56. ayetini indirdi: “Gerçek şu ki, sen her sevdiğini, doğru yola yöneltemezsin. Fakat Allah’tır yönelmek isteyeni, dilediği şekilde doğru yola yönelten ve yine O’dur doğru yola erişecekleri daha iyi bilen.” (Müslim, İman: 27) Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Yezîd b. Kaysan’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Kasas Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3492-) Simak b. Harb (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Mus’ab b. Sa’d’ten işittim. Babasından babasından naklederek şöyle diyordu: Benim hakkımda dört âyet indirildi dedi ve şöyle anlattı: Sa’d, benim hakkımda dört âyet indirildi dedi ve şöyle anlattı: Sa’d’ın annesi, oğlu Müslüman olunca şöyle demişti: “Allah anne ve babaya iyilik yapmayı emretmemiş midir? O halde ölesiye kadar yemek yemeyeceğim veya sen dininden dönersin.” Sa’d dedi ki: Onu yedirmek için ağzını açarlar ve bir şeyleri zorla yedirirlerdi. Bunun üzerine Ankebût 8. ayeti indirildi: “Biz insana yapacağı hayırlı işlerden biri olarak, anne ve babasına iyi davranmasını emrettik; ama buna rağmen, eğer onlar körü körüne herhangi bir şeyi bana ortak koşmanı isterlerse, onlara uyma. Çünkü, hepiniz sonunda dönüp bana geleceksiniz, o zaman hayatta iken yapmış olduğunuz herşeyi, iyi ve kötü yönleriyle gözünüzün önüne sereceğim.” (Müslim, Cihâd: 27; Nesâî, Cihâd: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ankebut Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3493-) Ümmü Hanî (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), “…toplantılarınızda her türlü hayasızlığı yapacaksınız öyle mi?...” Ankebût sûresi 29. ayeti hakkında şöyle demiştir: “Yeryüzündeki insanlara fiske taşı atarlar ve onlarla alay ederlerdi.” (Müsned: 25656) Bu hadis hasendir. Bu hadisi sadece Hatîm b. ebî Sağîre’nin, Simâk’den yaptığı rivâyetle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ankebut Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3494-) Ahmed b. Abde ed Dabbî,Süleym b. Ahzar vasıtasıyla Hatîm b. Ebû Sağire’den bu senedle hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ankebut Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3495-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekir’in, Kureyşlilerle yaptığı bir münakaşa ve bahse girişme meselesinde biraz daha temkinli davranarak süreyi uzatmasını istemiş ve “Bıd’ı” kelimesi üçten dokuza kadar olan süreyi içerir demiştir. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) İbn Abbâs’ın Ubeydullah’tan ve Zührî’den rivâyet ettiği bu hadis garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Rûm Süresinden Tefsir Edilen Âyetler
3496-) Ebû Saîd el Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bedir günü idi Rumlar İranlılara gâlib geldiler bu haber mü’minlerin hoşuna gitmiş ve sevinmişlerdi. Bunun üzerine Rûm sûresi 1-4. âyetleri nazil oldu: “1) Elif, Lâm, Mîm. 2) Bizanslı Rûmlar yenilgiye uğradılar. 3) Bizans ordusu Arapların yurtlarının bulunduğu yakın bir yerde yenildiler. Fakat onlar bu yenilgilerinden sonra, yeniden üstünlük sağlayacaklar. 4) Bir kaç yıl içinde; çünkü karar yetkisi eninde sonunda Allah’a aittir. İşte o gün inananlar sevineceklerdir.” Rumların İranlılara gâlib gelmesiyle sevinmişlerdi. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Nasr b. Ali bu ayeti “Galebet-ir Rûm” şeklinde okumuştur.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Rûm Süresinden Tefsir Edilen Âyetler
3497-) İbn Abbâs (radıyallahü anh), Rûm sûresi 1-3. âyetleri hakkında “ğalebet” ve “ğulibet” şeklinde okumuştur. Müşrikler; İranlıların, Rumları mağlub etmelerini isterlerdi. Çünkü kendileri de onlar gibi puta tapan kimselerdi. Müslümanlar ise kitap ehli olduklarından Rumların İranlılara gâlib gelmelerini istemekte idiler. Müşrikler bunu Ebû Bekir’e söylediler. Ebû Bekir de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e söyledi ve Rasûlü Ekrem muhakkak Rumlar gâlib gelecektir, buyurdu. Ebû Bekir Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sözünü müşriklere anlattı. Bunun üzerine müşrikler seninle bizim aramızda bir müddet tayin et şayet biz bahsi kazanırsak şu ve şu kadar deve bizim olacak eğer siz bahsi kazanırsanız şu ve şu kadar deve sizin olacaktır, dediler. Ebû Bekir süreyi beş yıl olarak tayin etti. Fakat Rumlar gâlib gelemediler. Durumu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e anlattılar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: Bu süreyi on yıla kadar uzatsaydın. Ebû Saîd diyor ki: “Bıd’ı” ondan aşağı demektir. İbn Abbâs diyor ki: Bundan sonra Rumlar gâlib geldiler. İşte Allah’ın Rum sûresi 1-5. âyetleri bundan dolayı inmiştir. Sûfyân diyor ki: Rumların, Bedir günü İranlılara gâlib geldiklerini işittim. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen sahih garibtir. Bu hadisi sadece Sûfyân’ın Habib b. ebî Amre’den rivâyetiyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Rûm Süresinden Tefsir Edilen Âyetler
3498-) Niyâr b. Mükrem el Eslemî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “1) Elif, Lâm, Mîm. 2) Bizanslı Rûmlar yenilgiye uğradılar. 3) Bizans ordusu Arapların yurtlarının bulunduğu yakın bir yerde yenildiler. Fakat onlar bu yenilgilerinden sonra, yeniden üstünlük sağlayacaklar. 4) Bir kaç yıl içinde; çünkü karar yetkisi eninde sonunda Allah’a aittir. İşte o gün inananlar sevineceklerdir.” Rum sûresi 1-4. âyetleri inince İranlılar bu âyetlerin indiği dönemlerde Rumları yenilgiye uğratmışlardı. Müslümanlar ise Rumların İranlılara gâlib gelmelerini istemekte idiler. Çünkü kendileri de onlar da kitap ehli idiler. Bundan dolayı Allah, Rum sûresi 4-5. âyetlerini indirdi: “4) …İşte o gün inananlar sevineceklerdir. 5) Allah’ın yardımına; çünkü O dilediğine yardım eder. O güçlüdür, gücüne hiçbir güç erişemez, O çok acıyan ve merhamet edendir.” ise İranlıların gâlib gelmelerini istiyorlardı. Çünkü Kureyş te İranlılar da ne kitap ehli idiler ne de ölümden sonraki dirilmeye inanıyorlardı. Allah bu âyetleri indirdiği zaman Ebû Bekir çıktı Mekke çevresinde Rum sûresi 1-4. âyetlerini var gücüyle bağırdı. Kureyşten bazı kişiler Ebû Bekir’e bu konu sizinle bizim aramızda olsun sizin adamınız Muhammed, Rumların İranlıları birkaç sene içersinde mağlub edeceğini ilan ediyor. Bu konuda seninle bahse tutuşabilir miyiz? Ebû Bekir: “Evet” dedi. Bu olay bahse girmenin haram kılınmasından önce idi. Ebû Bekir ve müşrikler bahse girdiler ve belli bir rakamda anlaştılar. Sonra Ebû Bekir’e; “Bıd’ı” birkaç kelimesini kaç sene olarak tayin edeceksin? Seninle bizim aramızda ortalama bir müddet tayin edebilirsin, dediler. Sonra müddeti altı sene olarak tayin ettiler. Bu altı sene Rumlar zafer kazanmadan geçti müşriklerde Ebû Bekir’in rehinini aldılar. Yedinci sene girince Rumlar, İranlılara karşı gâlib geldiler. Müslümanlar, Ebû Bekrin Altı seneyi tayin etmesini kınadılar. Çünkü Allah; “Bıd’ı” üçten dokuza kadar zaman birimi buyurmuştu. O zaman pek çok kimseler Müslüman olmuştu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis Niyâr b. Mükrem’in rivâyeti olarak sahih hasen garibtir. Bu hadisi sadece Abdurrahman b. Ebû’z Zinad’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Rûm Süresinden Tefsir Edilen Âyetler
3499-) Ebû Ümâme (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Şarkıcı kadınları alıp satmayın onlara şarkıcılık öğretmeyin. Onlarla yapılan ticarette hayır yoktur, onların parası haramdır. İşte Lokman sûresi 6. ayeti bu gibi konular için indirilmiştir: “İnsanlardan kimi de var ki, gerçek bilgiye dayanmaksızın insanları Allah’ın yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için masal, hikâye gibi eğlence türünden boş sözleri, satın alıp insanları Kur’ân’ı dinlemekten alıkoyup, bu masallarla aldatmaya çalışırlar; işte böylelerine alçaltıcı bir azâb vardır.” (İbn Mâce, Ticaret: 27) Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Ebû Umâme’den, Kasım'ın rivâyeti olarak bize aktarmıştır. Kâsım ise güvenilir bir kimsedir. Ali b. Yezîd’in hadiste zayıf olduğu kaydedilmiştir. Muhammed’den işittim şöyle diyordu: Kâsım güvenilen bir kimsedir. Ali b. Yezîd ise zayıf sayılır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Lokman Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3500-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Onlar, yataklarından geceleri kalkarak, korku ve ümit içinde, Rablerine yalvaranlardır…” Secde sûresi 16. ayeti hakkında şöyle demiştir: “Bu âyet yatsı namazını beklemek hakkında indirilmiştir.” (Ebû Dâvûd, Salat: 27) Bu hadis hasen sahih garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Secde Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3501-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Allah: “Salih kullarıma hiçbir gözün görmediği hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir kimsenin gönlümden geçmeyen nimetler hazırladım” buyurmuştur. Allah’ın kitabında bunun doğrulayıcısı Secde sûresi 17. ayetidir. (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Cennet: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Secde Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3502-) Şa’bî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Muğîre b. Şu’be, minber üzerinde merfu olarak Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle aktarıyordu. Mûsâ Rabbine sordu ve Ey Rabbim dedi. Cennetliklerin en aşağı derecede olanı kimdir? Allah şöyle buyurdu: “Tüm Cennetlikler Cennete girdikten sonra Cennete gelecek bir adamdır ki kendisine gir denilecek o da: “Nasıl gireyim herkes her tarafı işgal etmiş ve alacaklarını almışlar” diyecektir. Bunun üzerine ona şöyle denilecek: “Dünya krallarından bir krala ait olan her şeyin senin olmasına razı olur musun?” “Evet Ey Rabbim ben buna razıyım” diyecek sonra kendisine: “Sen, buna ve bunun katlarına sahip olacaksın” denilecek o da: “Kabul ettim Ey Rabbim” diyecektir. Yine kendisine tüm bunlar ve hepsinin 10 katı senindir denilecektir. O da Ey Rabbim razıyım tamam diyecektir. Sonunda kendisine şöyle denilecek: “Canının çektiği her şeye gözünün beğendiği her şeye sahib olacaksın” denilecektir. (Müslim, İman: 27) Bu hadis hasen sahihtir. Bazıları bu hadisi Şa’bî’den, Muğîre’den merfu olmaksızın rivâyet etmişlerdir. Merfu olanı daha sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Secde Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3503-) Kabûs b. Ebû Zabyan (radıyallahü anh), babasından aktararak şöyle demiştir: İbn Abbâs’a, Ahzab sûresi 4. ayeti hakkında ne dersin orada ne demek istenmiştir dedik şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bir gün namaza durmuştu; hatırına bir şeyler geldi ve namazında yanılmıştı da kendisiyle birlikte namaz kılan münafıklar: O’nun iki kalbi olduğunu görmüyor musunuz? bir kalb sizinle, bir kalbte onlarla dediler. Bunun üzerine Allah Ahzab sûresi 4. ayetini indirdi: “Allah hiç kimseye tek vücutta, iki kalp yaratmamıştır ve kendilerini annelerine benzeterek yemin edip boşamaya kalktığınız eşlerinizi de hiçbir zaman sizin anneleriniz yapmamış ve evlatlıklarınızı da, gerçek çocuklarınız gibi saymamıştır. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren, kuru laflardan ibarettir. Halbuki Allah, mutlaka sözün doğrusunu söyler ve doğru yola iletir.” (Müsned: 2285)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3504-) Abd b. Humeyd, Ahmed b. Yunus vasıtasıyla Züher’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. Bu hadis hasendir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3505-) Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Amcam Enes b. Nadr -ki ben onun ismini taşıyorum- Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber Bedir savaşına katılmamıştı bu kendisine çok zor gelmişti de şöyle demişti: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yaptığı ilk savaşta kendisiyle birlikte olamadım. Fakat başka bir savaş olursa o savaşta ne yapacağımı elbette herkes görecektir” dedi, başka türlü konuşmaktan çekindi. Ertesi yıl Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Uhud savaşına katılmıştı. O sırada Sa’d b. Muâz ile karşılaşmış ve: “Ey Ebû Amr nereye” demiş oda: “Cennetin kokusuna doğru…” demiş o kokuyu Uhud’un yanında buluyorum demiştir. Savaştı ve sonunda şehîd edildi. Cesedinde kılıç ok ve mızrak yarası olarak seksenden fazla yara bulundu. Nadr kızı Rübeyyi’: “Kardeşimi sadece parmak uçlarından tanıyabildim” demiştir. Ahzab sûresi 23. âyet bu olay üzerine indi: “Mü’minlerden öyle kimseler vardır ki, Allah’a verdikleri sözde durdular. Onlardan kimi adağını yerine getirdi ve şehîd oldu, kimi de şehîdliği beklemektedir. Verdikleri sözü münafıklar gibi değiştirmediler.” (Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, İmara: 17) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3506-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Amcası, Bedir savaşına katılmamış ve şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in müşriklere yapılacak bir savaşta beni bulundurursa neler yapacağımı herkes görecektir. Uhud savaşındaki Müslümanların kısa bir süre bozguna uğradıklarını görünce şöyle demişti: Müşriklerin meydana getirdikleri bu bozgun durumundan beni sorumlu tutma kendi arkadaşlarımın da kaçışmalarından dolayı senden özür dilerim dedi ve sonra ilerledi. O sırada Sa’d b. Muâz kendisiyle karşılaşmış ve: “Ey kardeşim ne yaparsan ben de seninle beraberim fakat senin yaptığını yapamıyorum” demişti. Sonra onun vücudunda kılıç darbesi ok ve mızrak yarası olarak seksenden fazla yara bulundu. Ahzab sûresi 23. ayeti bu gibi kimseler hakkında nazil olmuştur: “Mü’minlerden öyle kimseler vardır ki, Allah’a verdikleri sözde durdular. Onlardan kimi adağını yerine getirdi ve şehîd oldu, kimi de şehîdliği beklemektedir. Verdikleri sözü münafıklar gibi değiştirmediler.” (Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, İmara: 17) “Bu âyet, bu gibi şehîdler hakkındadır” diyor. Bu hadis hasen sahihtir. amcasının ismi: Enes b. Nadr’dır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3507-) Mûsâ b. Talha (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Muaviye’nin yanına girmiştim; “Sana bir müjde vereyim mi” dedi. Ben de “evet” dedim. Dedi ki: “Talha adağını yerine getirip şehîd olacak kimselerdendir.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Bu hadis garibtir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz. Bu hadis Mûsâ b. Talha vasıtasıyla babasından rivâyet edilmektedir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3508-) Talha (radıyallahü anh)’den rivâyete göre; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı bir bedeviye dediler ki: “Adağını yerine getirip şehîd olacak kimseler kimlerdir?” Kendileri Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sormaya cesaret edemiyorlardı, onu sayıp ondan çekinirlerdi. Bunu üzerine A’rabî, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cevap vermedi. Tekrar sordu yine cevap vermedi. Sonra ben mescidin kapısından yeşil bir elbiseyle bakmıştım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), beni görünce dedi ki: “Adağını yerine getirip şehîd olacak kimseleri soran nerede?” buyurdu. A’rabî: “Ben buradayım Ey Allah’ın Rasûlü!” dedi. “İşte şu bakan kimse onlardandır” buyurdu. (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Bu hadis hasen garibtir. Yunus b. Bükeyr’in rivâyetiyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3509-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), hanımlarını dünya ve ahiret konusunda serbest bırakması emredildiğinde benden başladı ve şöyle dedi: “Ey Âişe ben sana bir meseleyi hatırlatacağım; sen buna cevap vermek içinacele etmeyebilirsin? Anne ve babandan danışıp görüşlerini de alabilirsin.” Âişe şöyle devam etti: Anam babamın benim kendisinden ayrılmayı bana emretmeyeceklerini bilmekte idi. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sözünü şöyle sürdürdü ve Ahzab sûresi 28-29. âyetlerini okudu: “Ey peygamber! Eşlerine söyle: “Eğer siz, dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size boşanma bedelini vereyim ve sizi güzellikle salıvereyim. Yok eğer sizler Allah’ı, elçisini ve ahiret hayatının güzelliklerini istiyorsanız bilin ki Allah, sizden güzel hareket ve davranışta bulunanlara, büyük bir mükafat hazırlamıştır.” Bunun üzerine ben anne ve babama bunun neresini danışacağım ben Allah’ı ahiret yurdunu ve peygamberini istiyorum. Peygamberlerin tüm aileleri de aynen benim yaptığım gibi yaptılar. (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Talak: 17) Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisi aynı zamanda Zührî, Urve ve Âişe’den rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3510-) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in oğlu Ömer b. ebî Seleme (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ahzab sûresi 33. ayeti olan: “… Ey peygamberin ev halkı! Allah sizin üzerinizden her türlü çirkinliği ve kirliliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” Ayeti, Ümmü Seleme’nin evinde peygambere indiği zaman Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Fatıma ve Hasan ile Hüseyin’i çağırarak onları bir örtü ile örttü. Ali de onun arka tarafında idi onu da örtüsüyle örttü ve şöyle buyurdu: “Allah’ım işte bunlar benim ehli beytimdir. Onlardan günahı gider ve onları tertemiz yap” Ümmü Seleme: “Ey Allah’ın Peygamberi! Ben de onlarla beraber miyim?” “Sen yerinde kal sen zaten hayır içindesin” buyurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis Atâ’dan ve Amr b. ebî Seleme’den rivâyet edilmiş olarak garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3511-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sabah namazına çıktığı zaman altı ay kadar Fatıma’nın kapısına uğrar ve: “Ey ehli beyt haydin namaza!” der. Ahzab sûresi 33. ayetinin son kısmını okurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Hammad b. Seleme rivâyetiyle bilmekteyiz. Bu konuda Ebû’l Hamra, Ma’kıl b. Yesâr ve Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3512-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, demiştir ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), vahiyden bir şey gizleyecek olsaydı muhakkak Ahzab sûresi 37. ayetini gizlerdi. Sonra peygamber evlatlığının karısı ile evlenince Allah: Ahzab sûresi 40. ayetini indirdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Zeyd’i çocukken evlat edinmişti büyük yaşa gelinceye kadar onun yanında kaldı. Kendisine Muhammed’in oğlu Zeyd, denilmekteydi. Bunun üzerine Allah: Ahzab sûresi 5. ayeti indirdi. Filan filanın dostudur. Filan filanın kardeşidir, demek Allah katında daha uygun bir davranıştır. (Müslim, İman: 27) Bu hadis garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3513-) Bu hadis Dâvûd b. ebî Hind’den, Şabî’den, Mesrûk’tan, Âişe’den rivâyet ederek şöyle demiştir: Eğer peygamber vahiyden bir şeyi gizleyecek olsaydı Ahzab 37. ayetini gizlerdi. Bu hadis buradaki gibi kısa olarak rivâyet edilmiş birinci rivâyetteki gibi uzun rivâyet edilmemiştir. Aynı şekilde Abdullah b. Vazıh el Kûfî, Abdullah b. İdris vasıtasıyla Dâvûd b. ebî Hind’den bu hadisi bize aktarmışlardır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri
3514-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), vahiyden bir şey gizleyecek olsaydı muhakkakki Ahzab sûresi 37. ayetini gizlerdi.” (Müslim, İman: 27) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahzab Sûresinin Tefsir Edilen Âyetleri