Sünen-i Tirmizî Hadis Kitabı

130-) Muâze (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, bir kadın Âişe (radıyallahü anha)’a “Hayızlı günlerimizde geçirdiğimiz namazları kaza edecek miyiz” diye sordu. Bunun üzerine Âişe (radıyallahü anha) O kadına “Sen Kur’ân dışında başka hükümleri kabul etmeyen Harûrâ’daki insanlardan mısın yoksa? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bizden hayızlı kadınların namazlarını kaza etmeleri istenmezdi” buyurdular. (Buhârî, Hayz: 21; Müslim, Hayz: 15) Bu hadis hasen sahihtir. namazlarını kaza etmez” şeklindeki hadis değişik kanallardan da Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyet edilmiştir. çoğunluğunun görüşü bu olup; “Hayızlı orucunu kaza eder namazını kaza etmez” görüşünde hemfikirdirler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Hayızlı İken Geçen Namazlar Kaza Edilmez
131-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cünüp ve hayızlı olan kimse Kur’ân’dan bir şey okumasın” (İbn Mâce, Tahara: 105; Ebû Dâvûd, Tahara: 90; Muvatta, Kur’ân: 15) konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu İbn Ömer’in hadisini yalnızca İsmail b. Ayyaş, Mûsâ b. Ukbe, Nafi’ yoluyla bilmekteyiz. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı, tabiin ve daha sonraki gelen ilim adamlarının çoğunluğu bu görüştedir. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk şöyle demektedirler: “Cünüp ve hayızlı olan Kur’ân’dan bir şey okumamalı ancak bir ayetinin bir kısmını veya bazı bölümlerini okuyabilir ayrıca tesbih (Sübhanallah) ve tehlil (La ilahe ilallah) gibi şeyleri söylemelerinin bir sakıncası yoktur.” Muhammed b. İsmail’den işittim şöyle diyordu: Hadisin râvîlerinden İsmail b. Ayyaş, Hicaz ve Irak bölgesi adamlarından hoş karşılanmayan (münker) rivâyetleri aktarıyor dolayısıyla pek güvenilmez demekle birlikte İsmail b. Ayyaş’ın bu rivâyeti Şam bölgesi adamlarındandır demekle bu hadise güvendiğini söylemektedir. b. Hanbel diyor ki: İsmail b. Ayyaş “Bakıyye” denilen kimseden daha sağlamdır çünkü “Bakıyye’nin” güvenilir kimselerden hoş olmayan (münker) rivâyetleri vardır. Ahmed b. Hasan bana aktardı ve dedi ki: Bu sözü Ahmed b. Hanbel’in kendisinden işittim.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Cünüp Ve Hayızlı Vaziyette Kuran Okunur Mu?
132-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayızlı olduğum zaman bana hayızlı elbise giymemi emreder ve yatakta benimle birlikte olurdu.” (Buhârî, Hayz: 22; Müslim, Hayz: 2) Bu konuda Ümmü Seleme ve Meymûne’den de rivâyetler vardır. Âişe’nin bu hadisi hasen sahihtir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı ve tabiinden pek çok kişi bu görüşte olup, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ta bu görüştedir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Kişinin Hayızlı Hanımından Cinsel İlişki Dışında Her Yönden İstifade Edebileceği
133-) Abdullah b. Sa’d (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hayızlı kadınla birlikte yemek yemenin durumundan sordum da: “Onunla beraber” ye buyurdular. (İbn Mâce, Tahara: 125; Müslim, Hayz: 3) Bu konuda Âişe ve Enes’den de rivâyetler vardır. Bu Abdullah b. Sa’d’ın hadisi hasen garibtir. İlim adamlarının çoğunluğunun görüşü bu olup hayızlı kimseyle yemek yemekte bir sakınca yoktur. Hayızlı kadının abdest aldığı su kabından artan sudan dolayı değişik görüşler belirmiştir. Kimisi buna izin verirken kimisi de hoş görmemiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Hayızlı Kadınla Beraber Yemek Yenmez Mi?
134-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün bana mesciddeki namaz kıldığım seccadeyi bana alır mısın dedi. Ben de hayızlı olduğumu söyledim” Bunun üzerine buyurdular ki: “Hayız senin elinde değil veya hayızlı olup olmamak senin elinde değil ki.” (İbn Mâce, Tahara: 120; Buhârî, Hayz: 11) Bu konuda İbn Ömer ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu Âişe hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının pek çoğunun görüşü böyledir bu konuda ayrı görüş bilmiyoruz. Hayızlı kimsenin mescidden bir şey alıp vermesinde bir sakınca yoktur.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Hayızlı Kadın Mescide Girip Çıkabilir Mi?
135-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse hayızlı hanımıyla cinsel ilişkide bulunur veya hanımına arkadan yaklaşır veya bir sihirbaza işlerini havale etmek için müracaat ederse, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e indirilen dine küfretmiş olur.” (İbn Mâce, Tahara: 122; Dârimî, Tahara: 107) Bu hadisi sadece, Hakîm el Esrem, Ebû Temime el Hüceymî’nin Ebû Hüreyre’den rivâyetinden bilmekteyiz. İlim adamlarına göre bu hadis suçun büyüklüğünü ifade etmektedir. 136. ve 137. hadislerde bir veya yarım dinar sadaka vermesi emredilmesi bu işin küfrü gerektirmediği fakat suçun büyüklüğünü açıklamak içindir. Muhammed bu hadisi isnadı yönünden zayıf bulmuştur. Ebû Temime el Hüceymî’nin adı Tarîf b. Mûcâlid’dir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Hayızlı Kadına Cinsel İlişki İçin Yaklaşılır Mı?
136-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Hayızlı iken hanımına cinsel ilişki için yaklaşan kimse yarım dinar sadaka vermelidir.” (Nesâî, Hayz: 9; İbn Mâce, Tahra: 123)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Hayızlı Kadına Cinsel Yönden Yaklaşmanın Keffâreti
137-) Yine İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: “Kan kırmızı ise bir dinar sarımtırak ise yarım dinar sadaka vermelidir.” (İbn Mâce, Tahara: 123; Dârimî, Tahara: 112) Hayızlı kadına cinsel ilişki için yaklaşma konusundaki keffâret hadisi hem merfu hemde mevkuf olarak rivâyet edilmiştir. ilim adamlarının görüşü bu hadise göredir. Ahmed ve İshâk’da bunlardandır. İbn’ül Mübarek; “Rabbinden bağışlanması için istiğfar eder keffâret gerekmez” demektedir. Tabiinden bazı kimselerin İbn’ül Mübarek’in görüşünde oldukları rivâyet edilmektedir. Pek çok ilim adamı ve Saîd b. Cübeyr, İbrahim en Nehaî bunlardandır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Hayızlı Kadına Cinsel Yönden Yaklaşmanın Keffâreti
138-) Ebû Bekir (radıyallahü anh)’ın kızı Esmâ (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, bir kadın Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e elbisesine bulaşan hayız kanının durumunu sordu da, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurdular: “Onu ovuşturup kazı sonra su dökerek yıka ve onunla namazını kıl.” (Buhârî, Hayz: 10; Müslim, Hayz: 13) Bu konuda Ebû Hüreyre ve Ümmü Kays binti Mıhsan’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Esmâ’nın hayız kanının yıkanmasıyla alakalı bu hadisi hasen sahihtir. Elbisesine hayız kanı bulaşan ve onu yıkamadan namaz kılan bir kimsenin durumu hakkında ilim adamları farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Tabiinden bazı ilim adamları: “Kan dirhem miktarı kadarsa namazını iade eder” derler. Bir kısmı da: “Dirhemden büyükse namazını iade eder” demektedirler. Sûfyân es Sevrî ve İbn’ül Mübarek bunlardandır. Tabiin ve diğerlerinden bazı ilim adamları kan dirhemden fazla bile olsa namazın iadesi gerekmez görüşündedirler. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bu konuda daha titiz davranarak: “Dirhem miktarından az bile olsa mutlaka yıkanması gerekir” demektedir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Elbiseye Bulaşan Hayız Kanını Yıkamak
139-) Ümmü Seleme (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) döneminde loğusa kadın kırk gün namaz kılmaksızın evinde otururdu yüzünde meydana gelen lekeleri gidermek için yüzlerimize Yemen zağferan bitkisi sürerdik.” (Ebû Dâvûd, Tahara: 119; İbn Mâce, Tahara 128) Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Ebû Sehl’in Müsse el Ezdiyye ve Ümmü Seleme’den gelen yolla bilmekteyiz. Ebû Sehl’in adı “Kesir b. Ziyâd” dır. b. İsmail diyor ki: Ali b. Abdul A’lâ ve Ebû Sehl güvenilir kimselerdir. Muhammed bu hadisi sadece Ebû Sehl’in rivâyetinden bilmektedir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından tabiin ve sonraki dönemlerin ilim adamları “loğusanın kırk gün namazı bırakması üzerinde görüş birliğine varmışlardır ancak bu süreden önce temizlenirse yıkanıp namaz kılması gerekir demektedirler. Kırk günden sonra kan görülürse ilim adamlarının çoğunluğu bu konuda “namazı terk etmez” görüşündedirler. Fakihlerin çoğunluğu bu görüştedirler. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedir. Hasen el Basrî elli güne kadar temizlenmezse namazını elli gün bile bırakabilir derken, Atâ b. ebî Rebah ve Şa’bi bu süreyi “altmış güne” çıkarmışlardır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Doğumdan Sonra Loğusalık Müddeti Ne Kadardır
140-) Enes (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tek yıkanma ile kadınlarını cinsel ilişki için dolaşırdı.” (Buhârî, Gusül: 12; İbn Mâce, Tahara: 10) Bu konuda Ebû Rafî’den hadis aktarılmıştır. Enes (radıyallahü anh)’ın bu hadisi hasen sahihtir. Pek çok ilim adamının görüşü budur: Hasen el Basrî, bunlardandır, “Abdest almaksızın cinsi münasebete dönmesinde bir sakınca yoktur” demektedir. b. Yusuf bu hadisi Sûfyân, Ebû Urve, Ebûl Hattâb ve Enes’den rivâyet etmektedir. Urve’nin adı Ma’mer b. Râşit’dir. Ebû’l Hattâb’ın adı ise Katâde b. Diame’dir. Bazıları da bu hadisi Muhammed b. Yusuf, Sûfyân, İbn ebî Urve’den diye rivâyet etmişlerdir ki bu yanlıştır doğrusu “Ebû Urve” şeklindedir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Hanımlarıyla Cinsel İlişkide Bulunanın Bir Kez Yıkanması
141-) Ebû Saîd el Hudrî (radıyallahü anh)’den bize aktarıldığına göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır: “Sizden biriniz hanımıyla cinsel ilişki yapar sonra tekrarlamak isterse ikisi arasında bir abdest alsın.” (Müslim, Hayz: 6; Nesâî, Tahara: 169) konuda Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Saîd’in hadisi hasen sahihtir. Ömer b. Hattâb bu görüştedir. adamlarından pek çok kimse: “Bir erkek eşine yaklaştıktan sonra tekrar cinsel ilişkiye girecekse önce abdest alır” demektedirler. Mütevekkil’in ismi Ali b. Dâvûd’tur. Ebû Saîd el Hudrî’nin adı ise Sa’d b. Mâlik b. Sinan’dır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Cünüp Kimse Tekrar Cinsel İlişki İsterse Bu Arada Abdest Alır
142-) Abdullah b. Erkâm (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir: Namaz için kamet getirildi, O gün o toplumun imâmı olan Abdullah b. Erkâm bir adamı elinden tutarak imâmlık yapmak üzere mihrâba geçirdi ve dedi ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim buyurdular ki: “Kişi namaza dururken tuvalete gitme ihtiyacı duyarsa önce tuvalet ihtiyacını gidersin.” (Ebû Dâvûd, Tahara: 43; İbn Mâce, Tahara: 114) Bu konuda Âişe, Ebû Hüreyre, Sevbân ve Ebû Ümâme’den de rivâyet edilmiştir. Bu Abdullah b. Erkâm hadisi hasen sahihtir. İmâm-ı Mâlik, Yahya b. Saîd el Kattan ve hadis hafızlarından pek çok kişi Hişâm b. Urve, babası ve Abdullah b. Erkâm’dan bu hadisi böylece bize aktardılar. Yine bu hadis Vuheyb ve daha başkalarınca Hişâm b. Urve, babası ve başka bir kimse vasıtasıyla Abdullah b. Erkâm’dan rivâyet edilmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı ve tabiinden pek çok kimse bu görüştedir. Ahmed ve İshâk bu görüşte olmakla beraber şöyle demektedirler: “Küçük veya büyük abdest ihtiyacı duyan namaza başlamaz, namaza başladığında böyle bir ihtiyacı hissederse tamamen kendisini meşgul etmediği sürece namazdan çıkmaz” kısım ilim adamı: “Küçük ve büyük abdest ihtiyacı, namazından alıkoyacak kadar o kimseyi meşgul etmediği sürece bir sakınca yoktur” demektedirler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Namaz Vakti Girince Sıkışık Olan Önce Tuvalete Gitmeli
143-) Abdurrahman b. Avf (radıyallahü anh)’ın çocuk doğuran cariyesinden rivâyete göre, şöyle demiştir: Ümmü Seleme (radıyallahü anha)’ya: “Ben eteğini uzatan ve pis yerlerde yürüyen biriyim eteğimin temizlenmesi nasıl olacaktır” diye sordum. Dedi ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Pis yerden sonraki gelen temiz yerler o eteği temizler” buyurdular. (İbn Mâce, Tahara: 79) konuda Abdullah b. Mes’ûd’tan da “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber olurduk pis yerlere basmaktan veya eteğimizin bulaşmasından dolayı ayrı bir temizlik yapmazdık” diye rivâyet olunmuştur. Birden fazla ilim adamının görüşü bu şekilde olup şöyle demektedirler: Pis yere basanın, ayağını yıkaması gerekmez fakat pislik yaş olursa bulaşan kısım yıkanır. Abdullah b. Mübarek bu hadisi, Mâlik b. Enes, Muhammed b. Umâra, Muhammed b. İbrahim, Hud b. Abdurrahman b. Avf’ın çocuk doğuran cariyesinden Ümmü Seleme yoluyla rivâyet etmektedir. Bu söylenenlerde bir yanılgı vardır, şöyle ki; Abdurrahman b. Avf’ın çocuk doğuran cariyesinden ve Ümmü Seleme’den denmelidir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Elbisesi Pisliğe Bulaşanın Elbisesi Nasıl Temizlenir?
144-) Ammâr b. Yâsir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine teyemmüm etmesi için emretmiş ve teyemmüm yüz ve iki ele toprakla meshetmekten ibarettir” demiştir. (Buhârî, Teyemmüm: 1; Nesâî, Teyemmüm: 26) konuda Âişe ve İbn Abbâs’tan da rivâyet vardır. Ammâr hadisi hasen sahihtir. Ammâr’dan başka yollarla da bu hadis rivâyet edilmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından pek çok kimsenin görüşü budur. Ali, Ammâr, İbn Abbâs gibi yine tabiinden de pek çok kişi de Şa’bi, Atâ, Mekhul de aynı görüşte olup “Teyemmüm eller ve yüz için toprağa vurmaktan ibarettir” demektedirler. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ömer, Câbir, İbrahim ve Hasan ve bazı ilim adamları “Teyemmüm yüz ve elleri meshetmek için birer vuruştan ibarettir.” Sûfyân es Sevrî, Mâlik, İbn’ül Mübarek ve Şâfii de aynı görüştedir. Ammâr’ın yüz ve eller için teyemmüm hadisi birkaç yönden daha rivâyet edilmiştir. şöyle dediği de rivâyet edilmektedir, “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte iken omuzlara ve koltuklara kadar meshetmeyi ulaştırırdık.” Bazı hadisçiler Ammâr’dan; “Koltuklar ve omuzlar” hadisi rivâyet edilince: “Yüz ve eller” hadisinin zayıf olduğu kaydedilmiştir. b. İbrahim b. Mahled el Haznelî diyor ki: Teyemmüm “yüz ve ellerin meshedilmesinden ibarettir” şeklindeki Ammâr’ın hadisi hasen sahihtir. “Omuzlar ve koltuk altlarına kadar” hadisi bir önceki hadise ters değildir. Çünkü Ammâr teyemmüm hadisinde omuzlara ve koltuklara kadar Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emretti demiyor. Biz öylece yaptık diyor. Sonunda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sorunca O da yüz ve elleri meshetmeyi emretmiş O da sonunda bu şekilde karar kılmıştır. Ebû Zur’a Ubeydullah b. Abdilkerim’in şöyle dediğini işittim diyor: Basra’da hafızası kuvvetli olan şu üç kişiden başkasını görmedim. Ali b. el Medinî, İbnüş Şazekûnî ve Amr b. Ali El Fellas. Ebû Zur’a diyor ki: Affân b. Müslim Amr b. Ali El Fellas’tan hadis rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Teyemmüm
145-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, kendisine teyemmüm hakkında soruldu da cevaben dedi ki: Allah kitabında abdestten bahsederken, “Yüzlerinizi, dirseklerinize kadar kollarınızı yıkayın” buyurdu. Teyemmüm konusunda da: “Yüz ve ellerinizi meshedin” buyurdu. Hırsızlık eden konusunda da: “Hırsızlık eden erkek ve kadının ellerini kesin” buyurmaktadır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in el kesmedeki sünneti “ellerin bilekten kesilmesi” şeklindedir. Teyemmümde ise “iki el ve yüz” meshedilir. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen garip sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Teyemmüm
146-) Ali (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), cünüp olmadığımız sürece her durumda bize Kur’ân okuttururdu.” (Ebû Dâvûd, Tahara: 90; İbn Mâce, Tahara: 105; Muvatta, Kur’ân: 2; Buhârî, Vudu’ 38) (radıyallahü anh)’ın hadisi hasen sahihtir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve tabiinden pek çok kimse bu görüşte olup şöyle demektedirler: “Abdestsiz olarak Kur’ân okunur fakat Mushaf’a temiz olanlar el sürerek okumalıdır.” Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Cünüplük Dışında Herhalde Kur’ân Okunabilir
147-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde oturmakta iken bir bedevî mescide girdi namaz kıldı namazını bitirince: “Ey Allah’ım bana ve Muhammed’e acı bizimle beraber kimseye acıma” diye dua etti. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) “Sen geniş olan bir şeyi daralttın” buyurdular, çok geçmeden o kimse mescide işemeye başladı. Sahabîler O adamın üzerine engellemek için koştular. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun idrar yaptığı yere bir kova su dökün dedikten sonra “Siz İslam ümmeti olarak, kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz zorlaştırıcı değil” buyurdular. (Buhârî, Vudu: 63; İbn Mâce, Tahara:78)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Toprağa Bulaşan İdrar Nasıl Temizlenir?
148-) Yahya b. Saîd, Enes (radıyallahü anh)’den bu hadisin benzerini rivâyet etmiştir. (Buhârî, Vudu: 63; İbn Mâce, Tahara: 79) Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd, İbn Abbâs ve Vâsile, İbn’ül Eskâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. Bir kısım ilim adamları bu hadise göre uygulama yapagelmişlerdir. Ahmed ve İshâk gibi Yunus bu hadisi Zührî’den Ubeydullah b. Abdullah’tan ve Ebû Hüreyre’den rivâyet etmektedir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Temizlik Bölümleri
Konu: Toprağa Bulaşan İdrar Nasıl Temizlenir?
149-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den haber verildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Cibril (aleyhis-selâm), Ka’be’nin yanında bana iki kez imâm oldu. İlk seferinde, güneş batıya kayıp gölgesi takunya tasması kadarken öğle namazını, sonra her şeyin gölgesi kendi boyu kadar olunca ikindi namazını; sonra güneşin battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman akşam namazını; Şafak kaybolduğu zaman ise yatsı namazını, aydınlığın yeni başlayıp oruçluya yeme içmenin haram olduğu vakitte sabah namazını kıldırmıştı. seferinde: Her şeyin gölgesi kendi boyu kadar olunca yani bir önceki seferde ikindiyi kıldırdığı vakitte öğle namazını; sonra her şeyin gölgesi kendisinin iki katı olunca ikindi namazını; Akşam namazını yine önceki vaktinde kıldı sonra gecenin üçte biri geçince de yatsı namazını, sonra ortalık ağarınca da sabah namazını kıldırdı. Sonra da bana dönüp şöyle dedi. Ey Muhammed bu iki vakit arasında namaz kılma genişliği ve serbestliği senden önceki Peygamberlere tanınan vakitler gibi olup sana da bu iki vakit arasında namaz kılabilmen mümkün olmuştur.” (Ebû Dâvûd, Salat: 2; Buhârî, Mevâkît: 1) Bu konuda Ebû Hüreyre, Büreyde, Ebû Mûsâ, Ebû Mes’ûd El Ensârî, Ebû Saîd, Câbir, Amr b. Hazm, Berâ ve Enes (radıyallahü anh)’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Namaz Vakitleri
150-) Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştu: “Cibril bana imâm oldu…” İbn Abbâs hadisini aynı mana ile rivâyet etmekle sadece: “Dünkü ikindi vaktinde” cümlesini söylememektedir. (Buhârî, Mevâkît: 1; Ebû Dâvûd, Salat: 2) Bu hadis hasen sahih garibtir. İbn Abbâs hadisi ise hasen sahihtir. diyor ki: Namaz vakitleri hakkında Câbir (radıyallahü anh)’ın hadisi en sahih olandır. Câbir’in namaz vakitleri hakkındaki bu hadisinin benzerini Atâ b. ebî Rebah, Amr b. Dinar ve Ebû’z Zübeyr yoluyla Vehb b. Keysân’ın, Câbir’den rivâyetini aktarmıştır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Namaz Vakitleri
151-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Namaz vakitlerinin ilk ve son vakitleri vardır. Öğle namazının ilk vakti güneşin batıya kaymasından başlayıp ikindi vaktinin girişine kadardır, İkindi namazının ilk vakti bu vaktin girişinden başlayıp sonu güneşin sarardığı zamandır, Akşam namazının ilk vakti güneşin battığı zaman sonu ise ufukta kızıllığın kaybolduğu zamandır, yatsı namazının ilk vakti ufuktaki kızıllığın kaybolduğu vakit başlayıp gece yarısına kadardır. Sabah namazının ilk vakti fecrin ağarmaya başladığı zamandan güneşin doğacağı zamana kadardır.” (Müsned: 6875) Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet etmiştir. Muhammed’den işittim dedi ki: Namaz vakitleri hakkında A’meş’in, Mücahid’den rivâyeti Muhammed b. Fudayl’in, A’meş’den rivâyetinden daha sahihtir. Hennâd bize Ebû Usame’den, Ebû İshâk el Fezarî’den, A’meş ve Mücahid’den hadis rivâyet etmiştir. “Namaz vakitlerinin ilk ve son vakti” hadisinin benzerini A’meş’den Muhammed b. Fudayl rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Namaz Vakitlerinin Devamı
152-) Süleyman b. Büreyde (radıyallahü anh)’in babasından rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir adam gelerek: “Namaz vakitlerini” sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de: “Bizimle beraber kal öğrenirsin” buyurdular. namazı vakti gelince Bilâl’e emretti fecr doğunca ezan okudu sonra tekrar emretti güneş batıya kayınca öğle ezanını okudu ve öğle namazını kıldı, sonra emretti ezan okundu güneş bembeyaz ve yüksekte iken ikindi namazını kıldı, sonra güneş batıda kaybolunca akşam namazı için ezan okunmasını emretti, sonra ufuktaki kızıllık kaybolunca yatsı namazının ezanı için emretti. gün yine Bilâl’e emretti, ortalığın ağarmasına kadar sabah namazını geciktirdi, sonra havanın serinlemesine kadar bekleyerek öğleyi serinlikte kıldı, sonra güneşin son parlaklığı vaktine kadar ikindiyi geciktirdi sonra emrederek akşam namazını şafağın kaybolacağı vakitte kıldı sonra yatsı için gecenin üçte birinde emretti ve yatsı namazı kılınmış oldu, sonra namaz vakitlerini soran nerede buyurdu o adam da benim dedi. “Namazların vakitleri bu iki zaman arasındadır buyurdular.” (İbn Mâce, Namaz: 1; Nesâî, Mevâkît: 1) Bu hadis hasen garib sahihtir. Şu’be bu hadisi Alkame b. Mirsed’den hadis rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Namaz Vakitlerinin Devamı
153-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle buyurmuştur: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber bazı kadınlar sabah namazını kılar ve dağılırlardı. Ensarî diyor ki: Kadınlar elbiselerine bürünüp geçerlerken alaca karanlık dolayısıyla tanınmazlardı. Kuteybe: “Çarşaflarına bürünmüş olarak” demiştir. (Buhârî, Mevâkît: 28; İbn Mâce, Salat: 2) konuda İbn Ömer, Enes, Kayle binti Mahreme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu Âişe hadisi hasen sahihtir. Zührî bu hadisi Urve ve Âişe yoluyla rivâyet etmektedir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından pek çok kimse ve Ebû Bekir, Ömer’inde bulunduğu bir kısım kimselerde tabiinden bazı ilim adamlarının görüşü bu doğrultudadır. Ahmed ve İshâk’da aynı görüşte olup, “Alaca karanlıkta sabah namazını kılmayı” müstehab kabul ederler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Sabah Namazının Alaca Karanlıkta Kılınması
154-) Rafi’ b. Hadîç (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle buyurduğunu işittim: “Sabah namazını gün ağarınca kılın o anda kılmanın mükafatı daha büyüktür.” (Nesâî, Mevâkît: 1; İbn Mâce, Salat: 2) Bu hadisi Şu’be ve Sevrî, Muhammed b. İshâk’tan rivâyet etmişlerdir. Muhammed b. Aclan da aynı şekilde Âsım b. Ömer b. Katâde’den rivâyet etmektedir. Yine bu konuda Ebû Berze el Eslemî, Câbir ve Bilâl’den de hadis rivâyet edilmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve tabiinden pek çok ilim adamları “Sabah namazının günün ağarmasıyla” kılınması görüşündedirler. Sûfyân es Sevrî’de bu görüştedir. Şâfii, Ahmed ve İshâk diyorlar ki: Günün ağarması (İsfar) demek aydınlığın apaçık ortaya çıkması demektedir, namazın geciktirilmesi değildir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Sabah Namazının Gün Ağarırken Kılınması
155-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Öğle namazını Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekir ve Ömer’den daha erken kılanı görmedim.” (Nesâî, Mevâkît: 2; İbn Mâce, Salat: 2) Bu konuda Câbir b. Abdillah, Habbab, Ebû Berze, İbn Mes’ûd, Zeyd b. Sabit, Enes ve Câbir b. Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir. Âişe’nin bu hadisi hasendir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve tabiin dönemi ilim adamlarının tercih ettikleri görüş budur. Ali b. el Medînî, Yahya b. Saîd’den şöyle aktarır, Şu’be bu hadisi rivâyet edenlerden Hakîm b. Cübeyr’in İbn Mes’ûd yoluyla rivâyet ettiği “Kim insanlardan ihtiyacı olmayan bir şeyi isterse…” konusundaki hadisinden dolayı ileri geri konuşmuştur. diyor ki: Bu şahıstan Sûfyân ve Zaide de hadis aktardıkları için pek sakıncalı bir kimse sayılmaz. diyor ki: Öğle namazının erken kılınması hakkında Hakîm b. Cübeyr’den, Saîd b. Cübeyr ve Hz. Âişe hadis rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Öğle Namazının Erken Kılınması
156-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazını güneş batıya kaymaya başlayınca kıldı.” (Nesâî, Mevâkît: 4; İbn Mâce, Salat: 3) Bu hadis sahihtir. Bu konuda en güzel hadis Câbir yoluyla rivâyet edilendir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Öğle Namazının Erken Kılınması
157-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Çok sıcak günlerde öğle namazını biraz geciktirin çünkü sıcağın şiddeti Cehennemin kaynamasındandır.” (Buhârî, Mevâkît: 9: Nesâî, Mevâkît: 5) Bu konuda Ebû Saîd, Ebû Zerr, İbn Ömer, Muğıre, Kâsım b. Safvân’ın babasından, Ebû Mûsâ, İbn Abbâs ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu konuda Ömer yoluyla bir hadis rivâyet edilmişse de sahih değildir. Ebû Hüreyre’nin bu hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının bir kısmı şiddetli sıcaklarda öğle namazının geciktirilmesini tercih etmişlerdir. Mübarek, Ahmed ve İshâk’ın görüşü budur. diyor ki: Öğle namazını havanın serinlemesine kadar geciktirmek uzak yerden cemaat gelecek mescidler içindir. Kendi başına kılan veya mahalle mescidinde kılanlar için namazın geciktirilmemesi benim için daha uygundur. Şiddetli sıcaklarda öğle namazını geciktirmek daha güzel ve sünnete uygundur. Şâfii’nin “uzaktan gelenler için bir ruhsattır” görüşüne Ebû Zerr’in hadisinden aykırı bir mana vardır. Çünkü Ebû Zerr hadisinde diyor ki: “Bilâl öğle namazı için ezan okumak istedi de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geciktir, biraz hava serinlesin” buyurmuştur. Mesele Şâfii’nin görüşü olsaydı öğle namazının havanın serinlemesine kadar geciktirilmesinde bir mana kalmazdı çünkü hepsi bir arada bulunmaktaydılar namaza gitmek için uzun yol gitme ihtiyaçları da yoktu.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Öğle Namazının Şiddetli Sıcaklarda Geciktirilmesi
158-) Ebû Zerr (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bir yolculukta Bilâl ile beraberdi, Bilâl namaz için kamet getirmek isteyince: “Biraz bekle hava serinlesin” buyurdu, biraz sonra tekrar kamet getirmek isteyince: “Öğle namazı için biraz serinliği bekle” buyurdular. Ebû Zerr diyor ki: Sonunda tepelerin gölgelerini görmeye başladık sonra kamet getirip namaz kıldı ve şöyle buyurdu: “Sıcaklığın şiddeti Cehennem’in kükremesindendir. Öğle namazı için sıcaklarda havanın serinlemesini bekleyin.” (Buhârî, Mevâkît: 10; Ebû Dâvûd, Salat: 4) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Öğle Namazının Şiddetli Sıcaklarda Geciktirilmesi
159-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güneş Âişe (radıyallahü anha)’nın odasından henüz yükselmeden ikindi namazını kılardı.” (Buhârî, Mevâkît: 12; Ebû Dâvûd, Salat: 5) Bu konuda Enes, Ebû Erva, Câbir ve Rafi’ b. Hadîç’den de hadis rivâyet edilmiştir. Yine Rafi’den ikindi namazının geciktirilmesiyle alakalı bir hadis daha rivâyet edilmiş olup sahih değildir. Âişe’nin bu hadisi hasen sahihtir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bir kısım ilim sahipleri bu görüştedir. Ömer, Abdullah b. Mes’d, Âişe ve Enes bunlardandır. Tabiin’den bir kısım alimler ise ikindi namazını erken kılmayı tercih ederek geciktirmeyi hoş görmemişlerdir. Abdullah b. Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: İkindi Namazının Erken Kılınması
160-) Alâ b. Abdurrahman (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir: Bir gün öğle namazını kıldıktan sonra Enes (radıyallahü anh)’ın Basra’daki evine gitmişti. Enes (radıyallahü anh)’ın evi mescidle yan yana idi, ikindi namazının vakti girdi namazınızı kılın dedi. Biz de kalkıp namazımızı kıldık, namazımızı bitirince Enes (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle buyurmuştu: “Vaktinden geç kılınan namaz münafığın namazıdır. Güneşin batması yaklaşıncaya ve güneş şeytanın iki boynuzu arasına girinceye kadar oturur bekler sonra kuşun yem gagaladığı gibi acele olarak dört rek’at namaz kılar ve az okumak suretiyle Allah’ı da çok az zikreder.” (Nesâî, Mevâkît: 7; Ebû Dâvûd, Salat: 5) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: İkindi Namazının Erken Kılınması
161-) Ümmü Seleme (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazını sizden erken kılardı siz ise ikindiyi ondan daha erken kılıyorsunuz.” (Müsned: 25283) hadis İsmail b. Uleyye İbn Cüreyc, İbn ebî Müleyke ve Ümmü Seleme’den benzeri şekilde rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: İkindi Namazının Geciktirilmesi
162-) Kendi yazdığım notlar arasında bu hadisi Ali b. Hucr, İsmail b. İbrahim’in, İbn Cüreyc’den bize aktardı şeklindedir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: İkindi Namazının Geciktirilmesi
163-) Bişr b. Muâz el Basrî bu hadisi bize İsmail b. Uleyye ve İbn Cüreyc’den aktarmıştır ki bu daha sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: İkindi Namazının Geciktirilmesi
164-) Seleme b. Ekvâ’ (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güneş batıp ufuk perdesiyle gizlendiği zaman akşam namazını kılardı.” (İbn Mâce, Salat: 7; Ebû Dâvûd, Salat: 6) konuda Câbir es Sunabihî, Zeyd b. Hâlid, Enes, Rafi’ b. Hadîç, Ebû Eyyûb, Ümmü Habibe, Abbâs b. Abdulmuttalib ve ibn Abbâs’tan da birer hadis rivâyet edilmiştir. Abbâs hadisi mevkuf olarak rivâyet edilmiş olup en sahih olan da bu rivâyettir. Çünkü; es Sunabihî, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işitmemiştir. O sadece Ebû Bekir’in arkadaşıdır. Seleme b. Ekvan’ın bu hadisi hasen sahihtir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve tabiinden pek çok ilim adamlarının görüşü budur. Yani “Akşam namazını acele kılmayı tercih edip geciktirmeyi hoş görmemişlerdir.” Hatta bazı ilim adamları da şöyle demektedirler. “Akşam namazı için namaz kılınacak tek bir vakit vardır.” Cibril’in Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e kıldırdığı namazdaki vakte itibar ederek bu görüşe sahip olmuşlardır. İbn’ül Mübarek ve Şâfii’nin görüşü budur.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Akşam Namazının Vakti
165-) Numân b. Beşîr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bu yatsı namazının vaktini ben herkesten daha iyi bilirim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yatsı namazını üç günlük ay battığı zamanda kılardı.*” (Nesâî, Mevâkît: 17; İbn Mâce, Salat: 8) Yani ay her gün takriben 50 dakika birbirinden geç battığında göre güneşin batmasından 135 dakika sonra kılmış oluyor.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Yatsı Namazının Vakti
166-) Ebû Bekir Muhammed b. Ebân (radıyallahü anh), bize aynı hadisi Abdurrahman b. Mehdî ve Ebû Avâne’den yine aynı senetle rivâyet etmiştir. Hüşeym’in bu hadisi Bişr’in, babasından, Habib b. Sâlim’den, Numân b. Beşîr’den rivâyet ediyor ve bu rivâyette “Beşîr b. Sabit’i” söylemeyen Ebû Avâne’nin hadisi daha sahihtir. Çünkü Yezîd b. Harun, Şu’be’den, Bişr’in babasından Ebû Avâne’nin rivâyet ettiği gibi aynen rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Yatsı Namazının Vakti
167-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ümmetime zorluk getirecek olmasaydım yatsı namazını, gecenin üçte birine veya yarısının geçmesine kadar geciktirmelerini emrederdim.” (İbn Mâce, Salat: 8) Bu konuda Câbir b. Semure, Câbir b. Abdillah, Ebû Berze, İbn Abbâs, Ebû Saîd el Hudrî, Zeyd b. Hâlid ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından, tabiinden ilim adamlarının çoğu yatsı namazının geç kılınmasından yanadırlar. Ahmed ve İshâk bunlardandır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Yatsı Namazının Geciktirilebileceği Vakit
168-) Ebû Berze (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yatsıdan önce uyumayı ve yatsıdan sonra konuşmayı sevmezdi.” (İbn Mâce, Salat: 12) Bu konuda Âişe, Abdullah b. Mes’ûd ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Berze hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğu yatsıdan önce uyumayı yatsıdan sonra konuşmayı hoş karşılamamışlar, bir kısmı ise buna izin vermişlerdir. b. Mübarek: Pek çok hadis, bu konunun mekruh olduğu yönündedir. Bazı ilim adamları da Ramazanda yatsıdan önce uyumaya izin vermişlerdir. b. Selame’nin adı Ebûl Minhâl er Riyahî’dir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Yatsıdan Önce Uyumanın, Yatsıdan Sonra Konuşmanın Hoş Olmadığı
169-) Ömer b. Hattâb (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Müslümanları ilgilendiren meselede geceleri konuşmalar yapardı, ben de onlarla beraber olurdum.” (İbn Mâce, Salat: 12) konuda Abdullah b. Amr, Evs b. Huzeyfe ve Imrân b. Husayn’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu Ömer hadisi hasendir. Bu hadis Hasen b. Ubeydullah, İbrahim’den, Alkame’den, Kays adında veya Kays’ın oğlu adında Cûf kabilesinden bir adamdan uzun bir hadis içerisinde rivâyet edilmiştir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından tabiin ve sonraki gelen ilim adamları bu konuda değişik görüşler ortaya koymuşlardır bir kısmı yatsıdan sonra oturup konuşmayı hoş karşılamamışlar diğer bir kısmı ise zaruri durumlarda izin vermiş olup, çoğu hadislerde dini bir gerek varsa izin verilmiştir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)‘den “Gece konuşma yasağı namazı kılmış olan ve yolcular içindir” diye bir rivâyette vardır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Yatsıdan Sonra Hangi Konular Konuşulabilir?
170-) Ümmü Ferve (radıyallahü anha)’dan rivâyet edilmiştir ki kendisi Peygamberimize biat edenlerdendir, dedi ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e soruldu: “Amellerin hangisi daha değerlidir.” “Vaktinin öncesinde kılınan namazdır” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Salat: 9)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Namaz Kılmanın Değerli Vakti Hangisidir
171-) Ali b. ebî Tâlib (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kendisine şöyle buyurdu: “Ey Ali üç şeyi geciktirme; Vakti giren namazı, hazırlanan cenazeyi, dengini bulduğun zaman bekar kimseleri evlendirmeyi.” (Müsned: 1475) Bu hadis garib hasendir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Namaz Kılmanın Değerli Vakti Hangisidir
172-) İbn Ömer’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Namazın ilk vakitte kılınması Allah’ın razı olmasını gerektirir, son vaktinde kılmak ise affedilmeye sebeptir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garib’tir. İbn Abbâs’tan buna benzer bir hadis rivâyet edilmiştir. Bu konuda Ali, İbn Ömer, Âişe, İbn Mes’ûd’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Ümmü Ferve’nin bu hadisi sadece Abdullah b. Ömer el Ömerî’den rivâyet edilmektedir. Bu kimse hadisçiler yanında pek sağlam sayılmayıp hakkında söz edilmiştir. Doğru kimsedir fakat, Yahya b. Saîd’in hafızası yönünde söz edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Namaz Kılmanın Değerli Vakti Hangisidir
173-) Amr eş Şeybanî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, bir adam İbn Mes’ûd’a “Hangi amel daha değerlidir” diye sordu. İbn Mes’ûd’da: Ben bunu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sordum o şöyle buyurdu: “Namazları vakitlerinde kılmak.” “Ey Allah’ın Rasûlü başka” dedim: “Ana babaya iyilik etmen” “Daha başka” dedim, “Allah yolunda cihad etmektir.” buyurdular. (Buhârî, Mevakît: 5; Nesâî, Mevakît: 51) Bu hadis hasen sahihtir. Mes’ûdî, Şu’be, Süleyman (Ebû İshâk) Şeybânî ve daha başkaları bu hadisi el Velid b. Ayzâr’dan rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Namaz Kılmanın Değerli Vakti Hangisidir
174-) Âişe (radıyallahü anha)’dan aktarıldığına göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatının sonuna kadar hiçbir namazı son vaktinde iki sefer kılmış değildir.” (Müsned: 23473) Bu hadis hasen garib olup senedi muttasıl değildir. Namazı ilk vaktinde kılmak daha değerlidir, ilk vaktin değerli olması, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ebû Bekir ve Ömer’in de bunu tercih etmelerinden kaynaklanır çünkü onlar namazları ilk vaktinde kılarlardı. Şâfii’nin bu sözünü Ebûl Velid el Mekkî bize aktarmıştır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Namaz Kılmanın Değerli Vakti Hangisidir
175-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İkindi namazını geçiren kimse sanki ailesini ve malını kaybetmiş gibidir.” (Buhârî, Mevâkît: 16; Nesâî, Mesâcid: 18) konuda Büreyde ve Nevfel b. Muaviye’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Zührî bu hadisi aynen Sâlim, babası ve İbn Ömer’den rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Unutarak Veya Dalgınlıkla İkindi Namazını Geçirmek
176-) Ebû Zerr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Ey Ebû Zerr! Benden sonra bazı idareciler gelecek namazı fazla geciktirmek suretiyle adeta öldürecekler sen namazı ilk vaktinde kıl. Eğer idarecilerin kıldıkları normal vakit bile olsa sen onlarla tekrar kıl bu senin için nafile namaz olur, onlarla tekrar kılmazsan kendi namazını kılmış olursun.” (Müslim, Mesacid: 41; Ebû Dâvûd, Salat: 10) konuda Abdullah b. Mes’ûd ve Ubade b. es Sâmit’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Zerr’in bu hadisi hasendir. adamlarının pek çoğunun görüşü bu doğrultudadır. İdareciler namazı getirse bile kişi vaktinde namazını kılmalı sonra tekrar kılmalıdır. İlim adamlarının çoğunluğuna göre ilk kılınan namaz farz namazdır. Ebû Imrân el Cevnî’nin adı “Abdülmelik b. Habib” dir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: İdareciler Geciktirse Bile Namazı Vaktinde Kılmak
177-) Ebû Katâde (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e uykuda namazın geçirilmesinden sordular da: “Namazın uykuda geçirilmesi kusur değildir. Kusur uyanıklılık halinde kılmamaktır. Herhangi biriniz uyuyakalır yada unutursa hatırlayınca namazını kılsın.” (Nesâî, Mevâkît: 53; İbn Mâce, Salat: 10) konuda İbn Mes’ûd, Ebû Meryem, Imrân b. Husayn, Cübeyr b. Mut’ım, Ebû Cühayfe, Ebû Saîd, Amr b. Ümeyye ed Damrî, Zû Mihmer’de denilen Zû Mıhber isimli Necaşi’nin kardeşinin oğlundan da birer hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Katâde hadisi hasen sahihtir. Uykuda veya unutarak namazını geçirip sonra başka bir namazın vaktinde veya güneş doğarken ve batarken hatırlayan kimse konusunda alimler değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı: “Güneş doğarken ve batarken de olsa hatırladığı zaman o namazı kılar” demektedirler. Ahmed, İshâk, Şâfii ve Mâlik’in görüşü budur. Bir kısmı ise: “Güneş doğuncaya ve batıncaya kadar kılmaz ondan sonra kılar” demektedirler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Uyuya Kalan Kimsenin Uyanınca Namazını Kılması
178-) Enes (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Bir kimse namazını unutarak geçirmiş ise onu hatırladığı an kılsın.” (Nesâî, Mevâkît: 53; İbn Mâce, Salat: 10) konuda Semûre ve Ebû Katâde’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu Enes hadisi hasen sahihtir. b. ebî Tâlib’den şöyle dediği aktarılmıştır: “O geçirdiği namazı vakitli vakitsiz ne zaman hatırlarsa o zaman kılar.” Şâfii, Ahmed b. Hanbel ve İshâk’ın görüşü de böyledir. Bekre’den rivâyet ediliyor, Ebû Bekre ikindi vaktinde uyuyakalmış güneş batarken uyanmış ve namazını güneş battıktan sonra kılmıştır. bu görüştedirler. Biz hadisçiler ise Ali (radıyallahü anh)’ın görüşündeyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Unutan Kimse Hatırlayınca Namazını Kılar
179-) Abdullah b. Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Hendek savaşı günü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i dört vakit namazı vaktinde kılmalarına engel oldular. Gece epey ilerledikten sonra Bilâl’e emretti O da ezan okudu sonra kamet getirdi ve öğle namazını kıldı. Sonra kamet getirildi ikindi namazı kılındı. Sonra kamet getirildi akşamı, daha sonra da kamet edilerek yatsı namazını kıldı.” (Nesâî, Mevâkît: 55) konuda Ebû Saîd ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Mes’ûd’un bu hadisinin senedi pek zararlı değildir ne var ki Ebû Ubeyde, Abdullah b. Mes’ûd’dan bu hadisi işitmemiştir. ve unutma yoluyla geçirilmiş namazlar konusunda alimler bu hadise göre amel etmişlerdir. Kamet getirmeksizin kılsa bile yeterlidir. Şâfii bu görüştedir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Birkaç Namazı Kaçıran Kimse Hangisinden Başlayarak Kılmalı?