Sünen-i Tirmizî Hadis Kitabı

612-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Abdest için iki rıtl su yeterlidir.” (Nesâî, Tahara: 59) Bu hadis garibtir sadece Şerik’in bu sözcükleriyle bilmekteyiz. Şu’be’nin, Enes’den rivâyetine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir mekkük ile abdest alır beş mekkük ile de guslederdi. Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir müd ile abdest alırdı bir sa’ ile de guslederdi. Bu hadis Şerik’in rivâyetinden daha sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Abdest İçin Yeterli Su Miktarı Ne Kadardır?
613-) Ali b. ebî Tâlib (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) süt emen çocuğun idrarı hakkında şöyle buyurmuştur: “Erkek çocuğun idrarı üzerine su serpilir, kız çocuğunun idrarı ise yıkanır.” Bu durum yemek yemeye başlamadıkları, süt emdikleri süre içindir. Yemek yemeye başladıklarında ise her ikisi de yıkanmalıdır.” (Buhârî, Vudu: 64) hadis hasen sahihtir. Hişâm ed Destevaî bu hadisi Katâde yoluyla merfu olarak rivâyet etmiş olup Saîd b. Ebû Arûbe ise mevkuf olarak rivâyet ediyor.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Süt Emen Erkek Çocuğun İdrarının Temizlenmesi
614-) Şehr b. Havşeb (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Cerir b. Abdillah’ı gördüm abdest aldı mestleri üzerine meshetti. Bu konuyu kendisine sorduğumda, “Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i gördüm, abdest aldı ve mestleri üzerine meshetmişti” dedi. Ben de Mâide suresinin inmesinden önce mi? Sonra mı? dedim. O da, ben Mâide süresinin inmesinden sonra Müslüman oldum dedi. (Buhârî, Vudu: 51) bu hadisi Hâlid b. Ziyâd et Tirmizî, Mukatıb b. Hayyan, Şehr b. Havşeb yoluyla Cerir’den rivâyet etmiştir. Bakıyye bu hadisi İbrahim b. Ethem, Mukatıl b. Hayyan, Şehr b. Havşeb ve Cerir’den rivâyet etmiştir. Bu hadis tefsire konu olmuştur. Mest üzerine meshi inkar edenler bu hadise yorum getirerek Bu hadise Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’Mâide suresinin indirilmesinden öncedir diyerek abdest ayetiyle neshedildiğini söylemeye çalışmışlardır. Halbuki Cerir bu hadisinde Müslüman oluş tarihini söylemek suretiyle diğer rivâyet edenlerin hoşuna gidecek şekle gelmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Mâide Sûresinin İnişinden Sonra Mestleri Üzerine Meshetmesi
615-) Hâlid b. Ziyâd (radıyallahü anh)’den de benzeri bir hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis garibtir. Mukatil b. Hayyan’ın, Şehr b. Havseb’den rivâyet ettiği bu şekliyle bilmekteyiz.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Mâide Sûresinin İnişinden Sonra Mestleri Üzerine Meshetmesi
616-) Ammâr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), cünüp kimse için namaz abdesti gibi abdest aldığı takdirde yemek yiyebileceğine ve uyuyabileceğine izin vermiştir.” (Ebû Dâvûd, Tahara: 87) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Cünüp Kimse Abdest Alırsa Yemek Yiyebilir Ve Uyuyabilir
617-) Ka’b b. Ucre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana şöyle buyurmuştu: “Ey Ka’b benden sonra gelecek bazı devlet adamlarından senin için Allah’a sığınırım. Her kim onların kapılarından girer, yalanlarını doğru sayar, haksızlıklarına yardımcı olursa ne o benden sayılır, ne de ben ondan; O kimse mahşer günü havzımda benim yanıma gelemez. Her kim de onların kapılarından, girsin veya girmesin onların yalanlarını doğrulamaz ise, haksızlıklarına yardım etmezse o bendendir, ben de ondanım. Mahşer günü havzımın yanına bu kişi gelecektir. Ey Ka’b namaz kişinin Müslüman oluşuna bir delildir, oruç ise sağlam bir kalkandır, sadaka vermek ise suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları siler süpürür. Ey Ka’b, haramla beslenerek meydana gelen et ve kemiklere ancak ateşte olmak yakışır.” (Ebû Dâvûd, Salat: 1) Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Sadece Ubeydullah b. Mûsâ yoluyla gelen rivâyetle bilmekteyiz. b. Âiz et Tâi zayıf sayılır. Zayıf olmadığı da söylenmiştir. Muhammed’e bu hadis hakkında sordum sadece Ubeydullah b. Mûsâ yoluyla bilindiğini söyledi ve gerçekten garibtir dedi.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Namaz Kılmanın Değer Ve Kıymeti
618-) İbn Nümeyr, Ubeydullah b. Mûsâ’dan ve Gâlib’den bu hadisi rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Namaz Kılmanın Değer Ve Kıymeti
619-) Ebû Ümâme (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i veda Haccında hutbe okurken dinledim buyurdular ki: “Allah’ın Kitab’ı ile yolunuzu bulmaya çalışın ve Allah’a karşı sorumluluk bilinci içerisinde olun, beş vakit namazlarınıza devamlı ve duyarlı olun. Ramazan orucunu tutun, mallarınızdan Zekâtı verin, sizden olan idarecilerinize itâat edin ki; Rabbinizin Cennetine girersiniz.” Süleym b. Âmir diyor ki: Ebû Ümâme’ye bu hadisi kaç yaşında işitmiştin dedim. Dedi ki: “Otuz yaşındayken işitmiştim.” (Müsned: 20140) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Namaz Bölümleri
Konu: Namaz Kılmanın Değer Ve Kıymeti
620-) Ebû Zerr (radıyallahü anh)’den rivâyete edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ka’be’nin gölgesinde otururken onun yanına geldim. Benim gelmekte olduğumu görünce şöyle buyurdular: “Ka’be’nin Rabbine andolsun ki kıyamet günü kaybedenler onlardır.” Bende kendi kendime acaba ne oldu? Benim hakkımda bir şey mi indi? Dedim fakat yine duramadım ve anam babam sana feda olsun kimlerdir onlar? Ya Rasûlüllah dedim. Buyurdular ki: “Onlar mal ve dünyalıkları fazla olanlardır ancak sağa, sola verip dağıtan şöyle şöyle kimseler bunun dışındadırlar. Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki bir kimse ölür arkasında Zekâtını vermediği deve ve sığırları bırakırsa o deve ve sığırlar kıyamet günü bulunduğu durumdan daha semiz bir şekilde o kimsenin yanına getirilir ve onu ayaklarıyla çiğner, boynuzlarıyla vurur. İnsanlar arasında hüküm verilinceye kadar bu hayvanlar böyle yapar dururlar.” (Müslim, Zekât: 8; İbn Mâce: Zekât: 2) konuda Ebû Hüreyre’den de bu hadisin bir benzerini rivâyet edilmiştir. Ali b. ebî Tâlib’den “Zekât vermeyen lânetlendi” şeklinde bir rivâyet vardır. Aynı şekilde bu konuda Kabîsa b. Hülb’ün babasından, Câbir b. Abdillah’tan ve Abdullah b. Mes’ûd’tan da birer hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Zerr hadisi hasen sahihtir. Ebû Zerr’in adı Cündüb b. Seken’dir, İbn Cüdane de denilir. b. Münîr; Abdullah b. Mûsâ’dan, Sûfyân es Sevrî’den, Hakîm b. Deylem’den ve Zahhak b. Müzahim’den şu şekilde rivâyet etmiştir: “Mal ve dünyalıkları fazla olan zenginler on binlerce miktarlık para ve mülk sahibi olanlardır.” Abdullah b. Münîr el Mervezî iyi bir insandır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Zekât Vermeyen Kimselere Kıyamette Yapılacak Azab
621-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: “Malının Zekâtını verirsen görevini yerine getirmiş olursun.” (İbn Mâce, Zekât: 3) Bu hadis hasen garibtir. hadis Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den değişik yönleriyle nakledilmiş olup bir seferinde bir adam: Ey Allah’ın Rasûlü Zekâttan başka üzerime düşen bir görev daha var mıdır? Diye sordu, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Hayır nafile olarak verebilirsin.”

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Zekâtını Veren Üzerine Düşen Görevi Yapmış Olur
622-) Enes (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında otururken akıllı bir kimse gelse, soru sorsa da bizde bazı şeyleri öğrenmiş olsak derdik. Yine böyle bir durumda iken bir adam geldi ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in önüne diz çöküp oturdu ve; “Ya Muhammed! senin gönderdiğin kimse bize geldi ve senin Allah tarafından gönderilmiş bir Peygamber olduğunu söyledi.” Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de: “Evet” buyurdular. O kimse dedi ki: “Göğü yükselten, yeryüzünü serip döşeyen ve dağları meydana getiren Allah mı seni gönderdi?” Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet” dedi. Bunun üzerine o kimse dedi ki: “Senin gönderdiğin kimse bize; bir gün ve gecede beş vakit namaz kılınması gerektiğini söyledi” deyince, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet” dediler. O kimse: “Seni gönderen zat hakkı için bunu Allah mı emretti?” deyince, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet” dediler. Bunun üzerine o adam: “Senin gönderdiğin o görevli kimse bize senede bir ay oruç tutulmasının farz olduğunu söyledi” deyince; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Doğrudur” dedi. Bu sefer o adam: “Seni gönderen zat hakkı için bunu sana Allah mı emretti” deyince, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet” buyurdu. Yine o adam: “Senin gönderdiğin kimse mallarımızdan Zekât verilmesi gerektiğini söyledi” deyince, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Doğrudur” dedi. O adam da: “Seni gönderen zat hakkı için bunu sana Allah mı emretti” diye sorunca; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) “Evet” dediler. Yine o adam: “Senin gönderdiğin yetkili kimse bize; gücü yetenlerin Hac yapması gerektiğini söyledi” deyince Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet” dediler. O adam da: “Seni gönderen zat hakkı için bunuda mı Allah emretti” deyince, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet” dediler. Bunun üzerine o kimse: “Seni hak üzere gönderen o zat için bunlardan hiç birini terk etmeyeceğim ve fazlada yapmayacağım” dedi hızlıca kalkıp gitti. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Bu adam bu söylediklerinde doğru ve ciddi ise Cennete girer.” (Buhârî, İlim: 7; Müslim, İman: 3) Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Enes vasıtasıyla Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir. Muhammed b. İsmail’den işittim şöyle diyordu: Bazı hadisçiler bu hadisten; “Alim bir kimseye bir şeyi okuyup arz etmenin ondan dinlemek gibi caiz olduğunu çıkarmışlardır.” Bu hadisteki kimsenin Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bazı bilgileri sunması ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in de onları tasdik etmesini delil olarak göstermişlerdir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Zekâtını Veren Üzerine Düşen Görevi Yapmış Olur
623-) Ali (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ticaret maksatlı olmayan at ve kölelere Zekât vermeyi sizden kaldırdım. Fakat gümüşlerinizin Zekâtını bana getirin verin, her kırk dirhemde bir dirhem verin yüz doksan birimde vereceğiniz bir şey yoktur iki yüz birime ulaşınca beş birim Zekât verilmesi gerekir.” (İbn Mace, Zekât: 4; Ebû Dâvûd, Zekât; 2)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Altın Ve Gümüşün Zekâtı
624-) Sâlim (radıyallahü anh)’in babasından rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zekâtlarla alakalı bir mektup yazdı kılıcına bağladığı bu mektubu yetkili kimselere ulaştıramadan vefat etti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince Ebû Bekir vefatına kadar o mektubu uyguladı. Ömer’de halifeliği süresince onları uyguladı. O mektupta şu hükümler vardı. devede bir koyun, on devede iki koyun, on beş devede üç koyun yirmi devede dört koyun, yirmi beş deveden otuz beş deveye kadar iki yaşına girmiş bir dişi deve yavrusu. Otuz beşi geçince kırk beşe kadar üç yaşına girmiş bir dişi deve, kırk beşi geçince altmışa kadar dört yaşına girmiş bir dişi deve altmışı geçince yetmiş beşe kadar beş yaşına girmiş bir dişi deve yetmiş beşi geçerse doksana kadar üçer yaşına girmiş iki dişi deve, doksanı geçerse yüz yirmiye kadar dörder yaşına girmiş iki dişi deve, yüz yirmiyi geçerse her elli devede dört yaşına girmiş bir dişi deve her kırkta iki yaşını bitirmiş bir dişi deve Zekât olarak verilir. her kırk koyunda yüz yirmiye kadar birer koyun, yüz yirmiyi geçince iki yüze kadar iki koyun, iki yüzü geçince üçyüze kadar üç koyun, üç yüzü geçince her yüz koyunda bir koyun, üç yüzden dört yüze kadar bir Zekât yoktur. Zekât artar ve eksilir korkusundan dolayı toplu mallar ayrılmaz ayrı ayrı olanlar da bir araya toplanmaz. Birbirine karıştırılmış sürülerden alınan Zekât eşit durumda paylaştırılır. Çok yaşlı ve güçsüz ve ayıplı hayvanlar Zekât olarak alınmaz.” (Ebû Dâvûd, Zekât: 5) Zekât memuru; koyunları üçte bir iyi, üçte bir orta, üçte bir kötü olarak ayırmalı ve Zekâtı orta kısımdan almalıdır diyor ve sığırlardan bahsetmiyor. Bu konuda Ebû Bekir, Behz b. Hakîm babasından ve dedesinden, Ebû Zerr ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Ömer hadisi hasendir. Çoğunlukla fakihler bu hadise göre amel ederler. Yunus b. Yezîd ve pek çok kimse bu hadisi Zührî ve Sâlim’den bu şekilde rivâyet ederek merfu halde aktarmamışlardır. Sadece Sûfyân b. Husayn merfu olarak rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Deve Ve Koyunların Zekâtı
625-) Abdullah b. Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Otuz sığırda iki yaşında erkek veya dişi dana, her kırk sığırda da üç yaşında bir dana Zekât gerekir.” (İbn Mâce, Zekât: 12) Bu konuda Muâz b. Cebel’den de hadis rivâyet edilmiştir. Abdusselam b. Harb, Husaf’tan böylece rivâyet etmiş olup, Abdusselam güvenilir ve hafız bir kişidir. Şerik bu hadisi Husayf’tan, Ebû Ubeyde’den, babasından ve Abdullah’tan rivâyet ediyor. Abdullah’ın oğlu Ebû Ubeyde babasından hadis işitmemiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Sığırların Zekâtı
626-) Muâz b. Cebel (radıyallahü anh)’den şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni, Yemen’e vali olarak gönderdiğinde, her otuz sığırdan iki yaşında erkek veya dişi dana; her kırktan da üç yaşına girmiş bir dişi danayı Zekât olarak almamı Müslüman olmayan kimselerden de cizye vergisi olarak akıl baliğ olan her kimseden bir dinar veya bir dinara denk giyim eşyası almamı emretti.” (Nesâî, Zekât: 5; İbn Mâce, Zekât: 12) Bu hadis hasen sahihtir. Bazı râvîler bu hadisi Sûfyân, A’meş, Ebû Vâil ve Mesrûk’tan: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Muâz’ı Yemen’e gönderdi ve ona Zekât almasını emretti” şeklinde rivâyet ederler ki bu rivâyet daha sahihtir. b. Beşşâr (radıyallahü anh), Muhammed b. Cafer yoluyla Şu’be’den rivâyet ederek Amr b. Mürre’nin şöyle dediğini bize aktarmıştır: Ebû Ubeyde’ye, Abdullah’tan hadis olarak bir şeyler hatırlıyor musun? Dedim. O da: “Hayır” dedi.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Sığırların Zekâtı
627-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Muâz’ı Yemen’e vali olarak gönderdiğinde ona şöyle buyurdu: “Sen ehli kitap denilen bir topluma gidiyorsun onları Allah’tan başka bir ilah olmadığına benim de onun elçisi olduğuma şehâdet etmeye davet et. Buna uyarlarsa Allah’ın bir gün ve gecede beş vakit namaz kılmayı emrettiğini bildir. Bunu da kabul ederlerse onlara zenginlerden alınıp fakirlere verilecek olan Zekâtın da farz kılındığını bildir. Bunu da kabul ederlerse mallarının en iyilerini almaya kalkma! Mazlum kimselerin bedduasından sakın çünkü Allah ile mazlum kimselerin arasında perde yoktur.” (Buhârî, Zekât: 40; Müslim, Zekât: 55) konuda Sunabihî’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. İbn Abbâs’ın azatlı kölesi Ebû Mabed’in ismi Nafiz’dir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Zekâtta Malın En İyisini Almanın Hoş Olmadığı
628-) Ebû Saîd el Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Develer beş taneden az olursa Zekât gerekmez. Beş ukıyye gümüşten daha azından Zekât gerekmez. Ziraat ürünlerinin beş vesaktan daha az olanında da öşür gerekmez.” (Buhârî, Zekât: 4; Müslim, Zekât: 2) konuda Ebû Hüreyre, İbn Ömer, Câbir ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Sebze Meyve Ve Ziraat Ürünlerinin Zekâtı
629-) Muhammed b. Beşşâr (radıyallahü anh), Abdurrahman b. Mehdî’den, Sûfyân, Şu’be, Mâlik b. Enes, Amr b. Yahya’nın babasından ve Ebû Saîd’den yukarıdaki hadisin aynısını rivâyet etmiştir. Ebû Saîd hadisi hasen sahihtir. Bu hadis Ebû Saîd’den pek çok şekillerde rivâyet edilmiş olup ilim adamları bu hadisle amel etmişlerdir. Yani beş vesak’tan daha az ziraat ürününde Zekât yoktur. Vesak: Altmış sa’dır. Beş vesak üç yüz sa’ eder. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sa’ı beş ve üçte bir rıtldır. Küfelilerin sa’ı ise sekiz rıtldır. ukıyyeden daha az gümüşte de Zekât yoktur. Beş ukıyye kırk dirhemdir. Beş ukıyye iki yüz dirhem eder. beş taneden az olursa Zekât yoktur. Develerin sayısı yirmi beşe ulaşırsa iki yaşına girmiş bir dişi deve Zekât olarak verilir. Yirmi beşten az olan develerde her beş devede bir koyun Zekât olarak verilir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Sebze Meyve Ve Ziraat Ürünlerinin Zekâtı
630-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Müslüman’ın ticari maksatla olmayan atında ve kölesinde Zekât yoktur.” (Buhârî, Zekât: 47; Müslim, Zekât: 12) konuda Ali ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler dolayısıyla ticaret maksadıyla bulundurulmayan, otlaklara salınmış atlara da Zekât yoktur. Hizmet için bulundurulan kölelerde de yine Zekât gerekmez. Ama ticaret maksadıyla bulundurulan at ve kölelerde bulundurma süresi bir yılı geçtikten sonra değerleri üzerinden Zekât verilmesi gerekir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Ticaret Malı Olmayan At Ve Kölede Zekât Yoktur
631-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur. Bal da her on ölçekte bir ölçek Zekât vardır. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) konuda Ebû Hüreyre, Ebû Seyyâre el Mutîe ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu konuda sahih olarak fazla bir şey rivâyet edilmemiştir. İlim adamlarının çoğunluğu bu hadisle amel ederler. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bazı ilim adamları ise bal’da Zekât olmadığı görüşündedirler. Hadisin râvîlerinden Sadaka b. Abdullah hafız değildir. Sadaka Abdullah’ın bu rivâyetine karşıt bir rivâyette Nafi’den rivâyet olunmuştur.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Balın Zekâtı
632-) Muhammed b. Beşşâr (radıyallahü anh), Abdulvehhab es Sekafî’den, Ubeydullah b. Ömer ve Nafi’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Abdulaziz bana balın Zekâtından sordu dedim ki: “Balımız yok ki Zekâtını verelim” Fakat Muğıre b. Hakîm diyor ki: “Bal’da Zekât yoktur.” şöyle demiştir: Her şeyde razı olunacak bir denklik gerekir dolayısıyla ilgili kimselere baldan da Zekâtın verilmesi gerektiğine dair mektup yazmıştır. (Ebû Dâvûd, Zekât: 13; İbn Mâce, Zekât: 20)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Balın Zekâtı
633-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir mal elde ederse o malın üzerinden bir sene geçmedikçe o mal için Zekât yoktur.” (İbn Mâce, Zekât: 5) konuda Serra’nın kızı Nebhan’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Üzerinden Tam Sene Geçen Malda Zekât Vardır
634-) Yine İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir kimse bir mal elde ederse o malın üzerinden bir yıl geçmedikçe o mala Zekât verilmez.” (İbn Mâce, Zekât: 5; Ebû Dâvûd, Zekât: 5) Bu hadis Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem’in hadisinden daha sahihtir. Bu hadisi; Eyyûb, Ubeydullah b. Ömer ve pek çok kişi Nafi’ ve İbn Ömer vasıtasıyla mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir. Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem hadis konusunda zayıf bir kimsedir. Ahmed b. Hanbel, Ali b. el Medînî ve başkaları bu kimsenin zayıf olduğunu söylemişlerdir. Hadis konusunda yanlışı çok olan bir kimsedir. sene geçmedikçe bir mal üzerinde Zekât yoktur” konusunda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından pek çok kişiden hadis rivâyet edilmiştir. Mâlik b. Enes, Şâfii, Ahmed ve İshâk da aynı görüştedirler. ilim adamları ise şöyle demişlerdir: “Bir kimsenin yeni elde ettiği maldan başka önceden Zekât verdiği bir malı varsa o kimsenin bu yeni elde ettiği mal için Zekât vermesi gereklidir. Bir yıl bekletilmesine gerek yoktur. Ama önceden Zekât verecek malı olmayan bir kimsenin elde ettiği mal üzerinden bir yıl geçmeden Zekât vermesi gerekmez, ne zaman bir yılını doldurursa Zekât vermeye başlar. Yine bir kimse önceden elde ettiği üzerinden bir yıl geçmesi gereken bir malın yanı sıra henüz o süre dolmadan tekrar bir mal daha elde ederse Zekât vermesi gereken önceki malıyla birlikte bu yeni mallarında Zekâtını vermesi gerekir. Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler bu görüştedirler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Üzerinden Tam Sene Geçen Malda Zekât Vardır
635-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Bir bölgede iki kıble olamaz yine Müslüman olan kimseye de cizye vergisi yoktur.” (Ebû Dâvûd, Haraç ve İmara: 34)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Müslüman Olanlardan Cizye Vergisi Kalkar
636-) Ebû Küreyb (radıyallahü anh), Cerir ve Kâbûs’tan aynı senedle bu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmiştir. konuda Saîd b. Zeyd ve Harb b. Ubeydullah es Sekafî’nin dedesinden de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs hadisi Kâbûs b. ebî Zabyan’dan, babasından ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den mürsel olarak da rivâyet edilmiştir. İlim adamlarının çoğunluğu bu hadisle amel ederler. Hıristiyan, Müslüman olduğu zaman cizye vergisi kalkar. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in “Müslümanlar üzerine öşür yoktur” sözü Müslüman olmayan ve cizye vergisi “baş vergisi” verenlerin verdiği vergi, Müslümanlardan alınmaz demektir. Çünkü baş vergisi Müslüman olmayan Yahudi ve Hıristiyanlardan alınır. Müslümanlar üzerine bu “öşür” vergisi yoktur.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Müslüman Olanlardan Cizye Vergisi Kalkar
637-) Abdullah’ın hanımı Zeyneb (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), biz kadınlara şöyle konuştu: “Ey kadınlar topluluğu ziynet eşyalarınızdan Zekât veriniz. Kıyamet günü Cehennemliklerin çoğunluğu siz kadınlardır.” (Buhârî, Zekât: 33; Nesâî, Zekât: 18)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Ziynet Eşyalarının Zekâtı
638-) Mahmûd b. Gaylân (radıyallahü anh), Ebû Dâvûd yoluyla Şu’be’den ve A’meş’den naklederek Ebû Vâil bu hadisin benzerini bize nakletmiştir. Bu rivâyet Ebû Muaviye’nin rivâyetinden daha sahihtir. Ebû Muaviye rivâyetinde vehmederek “Amr b. Hâris’den ve Zeyneb’in kardeşinin oğlundan” demiştir. olan ise; Zeyneb’in kardeşinin oğlu Amr b. Hâris’dendir. Yine Amr b. Şuayb’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, “Ziynet eşyalarında Zekât vardır” hadisinin senedinde söz edilmiştir. Bu konuda ilim adamları değişik görüşler ileri sürmüşler olup; Sahabe ve tabiinden bir kısmı altın ve gümüş olan ziynet eşyalarında Zekât vardır. Sûfyân es Sevrî ve Abdullah b. Mübarek bu görüştedirler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından İbn Ömer, Âişe, Câbir b. Abdillah ve Enes’in de bulunduğu bazı ilim adamları ise ziynet eşyasında Zekât yoktur görüşündedirler. Tabiin döneminin bazı fıkıhçılarından da aynı şekilde rivâyet vardır. Mâlik b. Enes, Şâfii, Ahmed ve İshâk’da bunlardandır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Ziynet Eşyalarının Zekâtı
639-) Amr b. Şuayb (radıyallahü anh)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre: “İki kadın Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi kollarında altın bilezikler vardı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara: “Bu bileziklerin Zekâtını veriyor musunuz” dedi. Hayır dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah’ın sizlere ateşten bilezikler takmasından hoşlanır mısınız? Hayır dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); öyleyse onların Zekâtını ödeyin buyurdular.” (Ebû Dâvûd, Zekât: 4; Nesâî, Zekât: 19) Bu hadisi Müsenna b. el Sabah, amr b. Şuayb’den aynı şekilde rivâyet etmiştir. Müsenna b. el Sabah ve İbn Lehia hadis konusunda zayıf oldukları söylenmiştir. Bu konuda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sahih olarak bir şey rivâyet edilmemiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Ziynet Eşyalarının Zekâtı
640-) Muâz (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre sebzeler yani baklagillerin Zekâtı hakkında mektupla soru sormuştu da Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardı: “Sebzeler için Zekât gerekmez.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadisin senedi pek sağlam değildir. Bu konuda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sahih bir hadis rivâyet edilmemiştir. Bu hadis ise Mûsâ b. Talha vasıtasıyla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den mürsel olarak rivâyet edilmiştir. İlim adamları bu hadisle amel ederek sebzelerde Zekât olmadığı görüşündedirler. Hasan, Umâra’nın oğludur. Hadisçiler yanında zayıf kabul edilir. Şu’be ve başkaları onu zayıf saymışlar İbn’ül Mübarek ise onun hadisini kabul etmeyip terk etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Sebzelerin Zekâtı
641-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yağmur ve akarsuların suladığı arazilerde yetişen ürünlerde onda bir (Öşür) vardır. Hayvanlar veya sulama teşkilatıyla sulanan arazilerde ise (öşrün yarısı) yirmide bir Zekât vardır.” (İbn Mâce, Zekât: 17; Ebû Dâvûd, Zekât: 12) Bu konuda Enes b. Mâlik, İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis Bükeyr b. Abdillah b. Eşecc’den, Süleyman b. Yesâr’dan ve Büsr b. Saîd yoluyla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den mürsel olarak rivâyet edilmiş olup sanki bu hadis daha sahihtir. İbn Ömer’in bu konudaki rivâyeti sahih olup fıkıhçıların çoğunluğu bu hadise göre amel ederler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Tabii Yollarla Sulanan Ürünlerin Zekâtı Öşür
642-) Sâlim (radıyallahü anh)’in babasından rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle aktarmıştır: “Yağmur ve akarsuların suladığı arazilerde yetişen ürünlerde ve kökleri vasıtasıyla yer altından beslenen ağaçların meyvesinde onda bir (öşür) vardır. Hayvanlar ve sulama teşkilatıyla sulanan yerlerde ise yirmide bir (yarım öşür) Zekât vardır.” (Buhârî, Zekât: 6; Ebû Dâvûd, Zekât: 12) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Tabii Yollarla Sulanan Ürünlerin Zekâtı Öşür
643-) Amr b. Şuayb (radıyallahü anh)’in babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) insanlara bir hutbe vererek şöyle buyurdu: “Dikkat kim malı olan bir yetimin velisi olursa o malı ticarette değerlendirsin ve o malı Zekâtın yiyip tüketmesine terk etmesin.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis sadece bu şekilde rivâyet edilmiş olup isnadında söylenti vardır. Çünkü Müsenna b. el Sabbah’ın hadis konusunda zayıf olduğu söylenir. kısım kimselerde bu hadisi Amr b. Şuayb yoluyla Ömer b. Hattâb’dan rivâyet ederek aynı hadisi aktarmışlardır. adamları bu konuda değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından aralarında Ömer, Ali, Âişe, İbn Ömer’in de bulunduğu pek çok kişi yetim malında da Zekâtın olduğu görüşündedirler. Bir kısım ilim adamları da yetimin malında Zekât gerekmez kanaatinde olup, Sûfyân es Sevrî ve Abdullah b. Mübarek bunlardandır. b. Şuayb, Amr b. Âs’ın oğlu Abdullah b. Muhammed’in oğludur. Şuayb dedesi Abdullah b. Amr’dan hadis işitmiştir. b. Saîd, Amr b. Şuayb’ın hadisi hakkında söz ediyor ve o bizim yanımızda zayıftır diyor. Zayıflık yönü dedesi Abdullah b. Amr’ın, sayfalarından hadis rivâyet etmesidir. Fakat hadisçilerin çoğunluğu Amr b. Şuayb’ın hadisini delil getirerek onu sağlam kabul ederler. Ahmed, İshâk ve daha başkaları bunlardandır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Yetim Kimsenin Malının Zekâtı
644-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Hayvanların kendiliklerinden yaptıkları zararlar tazmin edilmez. Madenlerin elde edilmesinde meydana getirdiği zarar tazmin edilmez. Kuyu kazmak için tutulan işçinin kuyunun çökmesi sonucu veya bir kimsenin açtığı kuyuya başka birinin düşmesi sonucunda tazminat yoktur. Yeraltından çıkarılan define ve hazinelerde ise beşte bir Zekât vardır.” (Buhârî, Zekât: 67; Müslim, Hudud: 11) Bu konuda Enes b. Mâlik Abdullah b. Amr, Ubâde b. Sâmit, Amr b. Avf el Müzenî ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Hayvanların Yaptığı Zararda Tazminat Yoktur, Madenlerde Zekât Gerekmez, Definelerde Beşte Bir Zekât Vardır
645-) Abdurrahman b. Mes’ûd b. Niyâr (radıyallahü anh)’den işittiğime göre, şöyle diyordu: Sehl b. ebî Hasme bizim toplu halde bulunduğumuz bir yere geldi ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu bize aktardı: “Bazı mahsul ve ürünlerin Zekâtını tahmin ederek toplayacağınızda çürüme, bozulma veya mal sahibinin komşu ve yakınlarına dağıtabilmesini de hesaba katarak üçte birini veya dörtte birini bırakın almayın.” (Ebû Dâvûd, Zekât: 15; Nesâî, Zekât: 26) Bu konuda Âişe, Attâb b. Esîd ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tahmin konusunda ilim adamlarının çoğunluğunun görüşü; Ebû Hasme’nin hadisi üzeredir. Ahmed ve İshâk’ta, Ebû Hasme’nin, hadisine göre amel edenlerdendir. tahmin şudur: Hurma ve Üzüm gibi Zekâtı gereken meyveler yetiştiği zaman İslam devletinin yetkilisi meyveleri tahmin edecek bir yetkili gönderir, tahminci kimse bakarak üzümden ve hurmadan ne kadar kuru üzüm ve kuru hurma çıkacağını tahmin eder, sayıp tespitini yapıp, çıkacak Zekât miktarını borç olarak kaydedip mal sahiplerini meyveleriyle baş başa bırakır onlar diledikleri gibi hareket ederler. Meyveler yetişip kurutulduğu zaman gerekli öşür kendilerinden alınır. Bazı ilim adamları hadisteki “tahmin” meselesini böylece tefsir etmişlerdir ki Şâfii, Mâlik, Ahmed ve İshâk bunlardandır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Bazı Mallarda Zekâtın Tahmin Edilerek Ayarlanması
646-) Attâb b. Esîd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre; “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bağ ve bahçe sahipleri için çıkardıkları üzüm ve meyvelerini tahmin edecek kimseler gönderirdi.” Bu senedle Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in üzümlerin Zekâtı hakkında şöyle buyurduğu rivâyet edildi: “Hurmaların tahmin edildiği gibi üzümlerde tahmin edilir. Hurmanın Zekâtı kuru hurma olarak alındığı gibi üzümün Zekâtı da kuru üzüm olarak alınır.” (Ebû Dâvûd, Zekât: 14; Nesâî, Zekât: 26) Bu hadis hasen garibtir. Cüreyc bu hadisi İbn Şihâb, Urve ve Âişe’den rivâyet etmektedir. Bu hadis hakkında Muhammed’e sordum. Dedi ki: İbn Cüreyc’in hadisi sağlam ve meşhur bir hadis değildir. Saîd b. el Müseyyib’in, Attâb b. Esîd’den rivâyeti daha sağlam ve sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Bazı Mallarda Zekâtın Tahmin Edilerek Ayarlanması
647-) Rafi’ b. Hadîç (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu: “Adaletle iş yapan Zekât memurunun durumu evine dönünceye kadar Allah yolunda savaşan kimse gibidir.” (Ebû Dâvûd, Zekât: 6; İbn Mâce, Zekât: 14) Rafi’ b. Hadîç hadisi hasen sahihtir. b. İyaz, hadisçiler yanında zayıf sayılır. Muhammed b. İshâk’ın rivâyeti daha sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Adaletli Zekât Memurunun Durumu
648-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Zekâtı alırken ve verirken haksızlık yaparak aşırılık yapan, Zekâta engel olan gibidir.” (Ebû Dâvûd, Zekât: 5; İbn Mâce, Zekât: 14) Bu konuda İbn Ömer, Ümmü Seleme ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Enes hadisi bu şekliyle garibtir. Ahmed b. Hanbel Sa’d b. Sinan hakkında söz etmiştir. b. Hanbel Sa’d b. Sinan hakkında söz etmiştir. b. Sa’d böylece: “Yezîd b. Ebû Habib’den, Sa’d b. Sinan’dan ve Enes b. Mâlik’den” demektedir. Denilir ki: Bu hadisin senedi Amr b. Hâris, İbn Lehia, Yezîd b. Ebû Habib, Sinan’dan ve Enes, şeklindedir. işittim şöyle demiştir: Doğrusu Sinan b. Sa’d’tır. Peygamberimizin “Zekât almada ve vermede aşırılık eden Zekâta engel olan gibidir.” Sözünün manası aşırılık edenin günahı Zekât vermeyene yazılan günah gibidir demektir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Zekât Almada Ve Vermede Aşırılık Edenin Durumu
649-) Cerir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Zekât memuru size geldiğinde yanınızdan memnun olarak ayrılsın.” (Müslim, Zekât: 55; Nesâî, Zekât: 14)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Zekât Memurunu Memnun Etmek
650-) Ebû Ammâr (radıyallahü anh), Huseyn b. Hureys, Sûfyân b. Uyeyne ve Dâvûd’tan, Şa’bî’den ve Cerir’den bu hadisin aynısını nakletmiştir. Dâvûd’un Şa’bi’den rivâyeti Mûcâlid’in rivâyetinden daha sahihtir. Bazı ilim adamları Mûcâlid’in zayıf olduğunu kaydetmişlerdir. Çünkü o çok yerde yanılmıştır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Zekât Memurunu Memnun Etmek
651-) Ebû Cuhayfe (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Zekât memuru bize geldi, Zekâtı zenginlerimizden alarak fakirlerimize dağıttı. Ben yetim bir çocuk idim bana bacakları uzun, genç bir dişi deve vermişti.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu konuda ibn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Cuhayfe hadisi hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Zekât Zenginlerden Alınır Fakirlere Verilir
652-) Abdullah b. Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kim muhtaç olmadığı halde insanlardan bir şey isterse kıyamet günü dilenciliğin bir belirtisi olarak yüzünde tırnak izi ve yara bere olarak gelir. Ey Allah’ın Rasûlü zenginliğin ölçüsü nedir? Diye soruldu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Elli dirhem gümüş veya o değerde altın” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Zekât: 24; İbn Mâce, Zekât: 26) Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. İbn Mes’ûd hadisi hasendir. Şu’be buradaki rivâyetinden dolayı Hakîm b. Cübeyr hakkında söz etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Zekât Alabilecek Kimseler
653-) Sûfyân (radıyallahü anh), Hakîm b. Cübeyr yoluyla bu hadisi rivâyet etmiştir. Bunun üzerine Şu’be’nin arkadaşı Abdullah b. Osman, Sûfyân’a şöyle dedi: “Keşke bu hadisi Hakîm’den başkası rivâyet etseydi. Sûfyân ona dedi ki: Hakîm’in ne kusuru var? Şu’be ondan hadis rivâyet etmiyor mu? O da evet dedi. Bunun üzerine Sûfyân dedi ki: Zübeyd’in bu hadisi Muhammed b. Abdurrahman b. Yezîd’den rivâyet ettiğini işittim. arkadaşlarımızın ameli bu hadise göredir. Sevrî Abdullah b. mübarek, Ahmed, İshâk, bunlardan olup şöyle derler: “Bir kimsenin elli dirhemi olursa Zekât alması helal olmaz.” (Ebû Dâvûd, Zekât: 24; İbn Mâce, Zekât: 26) Bazı ilim adamları Hakîm b. Cübeyr’in hadisiyle amel etmemişler bu konuda işi biraz daha geniş tutmuşlar ve şöyle demişlerdir. Bir kimsenin elli dirhem veya daha fazlası olsa o kimse muhtaç sayılır ve Zekât alması caizdir. İlim adamlarından bir kısmı ve fıkıhçılar ve Şâfii aynı kanaattedir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Zekât Alabilecek Kimseler
654-) Abdullah b. Amr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Zengin ve güçlü kuvvetli kimseye Zekât almak caiz değildir.” (Ebû Dâvûd, Zekât: 24; İbn Mâce; Zekât: 26) konuda Ebû Hüreyre, Hubşî b. Cünade, Kabîsa b. Muhârik’den de hadis rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Amr hadisi hasendir. bu hadisi aynı senedle Sa’d b. İbrahim’den rivâyet etmiş olup mevkuf olarak aktarmıştır. “Zengin ve güçlü kuvvetli kimseye Zekât almasının caiz olmadığına” dair başka hadisler de rivâyet edilmiştir. Bazı ilim adamları “Bir kimse güçlü kuvvetli olur fakat ihtiyaç sahibi olup hiçbir şeyi olmazsa bu durumda ona Zekât verilirse veren kimse için bu geçerlidir” demekte bir kısmı ise bu hadisten dilenmemek gerektiğini anlamaktadırlar.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Zekât Alamayacak Kimseler
655-) Hubşî b. Cünade es Selulî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim veda Haccında Arafat’ta, vakfede iken yanına bir bedevi geldi ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ridasının bir ucundan tutarak onu Peygamberden istedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ridasını o adama verdi, o da alıp gitti işte o zamandan itibaren dilenmek haram kılındı. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Zengin, güçlü, kuvvetli kimseye dilenmek helal değildir. Ancak aşırı derecede fakirlik veya aşırı borçlu olana caizdir. Kim malını artırmak için insanlardan dilenirse kıyamet günü dilenmesinin bir işareti olarak yüzünde tırnak izi yara ve bere olarak ve Cehennem’den alıp yiyeceği kızgın bir taş olacaktır. Dileyen bu işaretlerini ve yiyeceğini azaltsın veya çoğaltsın.” (Nesâî, Zekât: 83; Ebû Dâvûd, Zekât: 9)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Zekât Alamayacak Kimseler
656-) Mahmûd b. Gaylân, Yahya b. Adem yoluyla Abdurrahman b. Süleyman’dan geçen hadisin benzerini rivâyet etmiştir. Bu hadis bu yönüyle garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Zekât Alamayacak Kimseler
657-) Ebû Saîd el Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bir adam satın aldığı meyvelerden dolayı zarar etmiş borçları da çoğalmıştı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona tasaddukta bulunun dedi. İnsanlar ona yardım ettiler bu yaptıkları yardımlar borcunu ödeyecek miktara ulaşmadı. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): O kimsenin alacaklarına: “Ne bulursanız alın bulunanlardan başka size verilebilecek bir şey yoktur” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Zekât: 25; İbn Mâce, Zekât: 27) Bu konuda Âişe, Cuveyriye ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Saîd hadisi hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Borçlu Kimseye Zekât Verilebileceği
658-) Behz b. Hakîm (radıyallahü anh) babasından ve dedesinden rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir şey getirildiği zaman sadaka mı? Yoksa hediye mi? Diye sorardı. Sadaka derlerse yemez, hediye derlerse yerdi.” (Müslim, Zekât: 50; Ebû Dâvûd, Zekât: 29) konuda Selman, Ebû Hüreyre, Enes, Hasan b. Ali ve Ebû Amîre ki; Mearraf b. Vasıl’ın dedesidir. İsmi ise Rüşeyd b. Mâlik’tir. Meymun b. Mihran, İbn Abbâs, Abdullah b. Amr, Ebû Rafi’ ve Abdurrahman b. Alkame’den de hadis rivâyet edilmiştir. hadis aynı zamanda Abdurrahman b. Alkame ve Abdurrahman b. ebî Akil’den de rivâyet edilmiştir. Behz b. Hakîm’in dedesi’nin adı Muaviye b. Hayde el Kuşeyrî’dir. Behz b. Hakîm hadisi hasen garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Ve Soyuna Sopuna Zekât Verilmeyeceği
659-) Ebû Rafi’ (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mahzum oğullarından bir kişiyi Zekât toplamak üzere gönderdi. Bu kimse Ebû Rafi’e: Bana arkadaş ol ki Zekâttan sende sebeplenirsin deyince; Ebû Rafi’, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gidip sormadan olmaz dedi ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e giderek durumu sordu bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurdular: “Bir toplumun hürriyetine kavuşturduğu azat edilmiş kölesi onların aile fertlerinden sayılır dolayısıyla bize ve size sadaka (Zekât) almak helal değildir.” (Ebû Dâvûd, Zekât: 29;Müslim, Zekât: 50) Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Rafi’, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’in azat ettiği kölelerindendir. İsmi Eslem’dir. Ebû Rafi’nin oğlu Ali b. ebî Tâlib’in katibi Ubeydullah b. Ebû Rafi’dir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Ve Soyuna Sopuna Zekât Verilmeyeceği
660-) Selman b. Âmir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Oruç açacağınızda hurma ile açın çünkü o berekettir. Hurma bulamaz iseniz su ile orucunuzu açın o temizdir. Yoksul kişiye sadaka vermekte sadece sadaka sevâbı vardır, akrabaya tasaddukta bulunmanın ise iki sevâbı vardır. Sadaka sevâbı ve akrabalık bağlarını kuvvetlendirme sevâbı.” (İbn Mâce, Zekât: 24; Nesâî, Zekât: 82) Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd’un hanımı Zeynep’den, Câbir ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Selman b. Âmir hadisi hasendir. Rebab; Süley’in kızı Ümmür Raih’tir. hadisi aynı şekilde Sûfyân es Sevrî; Âsım, Hafsa binti Sirin, Rebab, Selman b. Âmir’den rivâyet ediyor. bu hadisi Âsım’dan, Hafsa b. Sirin’den, Selman b. Âmir’den rivâyet etmiş olup senedinde “Rebab’ı” zikretmemiştir. Sûfyân es Sevrî ve İbn Uyeyne’nin rivâyetleri daha sahihtir. Bu hadisi aynı şekilde İbn Avn; Hişâm b. Hassân’dan, Hafsa binti Sirin’den Rebab’tan ve Selman b. Âmir’den rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Akrabaya Verilen Zekâtın Mükafatı
661-) Fatıma b. Kays (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Zekât hakkında sordum veya soruldu, bunun üzerine buyurdular ki: “Her türlü malda Zekâttan başka ödenmesi gereken haklar da vardır.” Diyerek Bakara sûresinin 177. ayetini okudu: “Gerçek erdemlilik, sevap ve hayra ulaşmak, yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz ile ilgili değildir. Ama gerçek hayra ulaşmak ve Allah’ı razı etmek; Allah’a ve ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; servetini kendisi için ne kadar kıymetli de olsa akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, yardım isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında dikkatli ve devamlı olan ve arındırıcı mâlî yükümlülük olan Zekâtı veren kişinin davranışıdır. ve gerçek erdem sahipleri, söz verdiklerinde sözlerini tutan; felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir. İşte sözüyle eylemi bir olanlar bunlardır. Gerçekten yollarını Allah’ın kitabıyla bulanlar da bunlardır.” (İbn Mâce, Zekât: 3; Ebû Dâvûd, Zekât: 32)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Zekât Bölümleri
Konu: Her Türlü Malda Zekâtın Dışında Bazı Haklar Da Vardır