Sünen-i Tirmizî Hadis Kitabı

812-) Zeyd b. Hâlid el Cühenî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Her kim bir oruçluya iftar yemeği verirse kendisine onun sevâbı kadar sevap vardır oruçlunun sevâbından bir şey eksiltmeksizin.” (İbn Mâce, Sıyam: 45) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Oruç Bölümleri
Konu: Oruçlu Kimseye İftar Veren Kimsenin Değer Ve Kıymeti
813-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kesinlikle emretmeksizin Müslümanların Ramazan gecelerini ibadetle geçirmelerini teşvik ederek şöyle buyururdu: “Her kim inanarak ve karşılığını da Allah’tan bekleyerek Ramazan gecelerini ibadetle değerlendirirse o kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.” Ramazan geceleri bu şekilde değerlendirilirken Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat etti Ebû Bekir (radıyallahü anh)’ın halifeliği döneminde ve Ömer (radıyallahü anh)’ın halifeliğinin başlarına kadar bu şekilde devam etti. (Müslim, Salatül Müsafirin: 25; Ebû Dâvûd, Ramazan: 1) konuda Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis aynı şekilde Zührî, Urve ve Âişe’den de rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Oruç Bölümleri
Konu: Ramazan Gecelerini İbadetle Değerlendirmeye Teşvik
814-) Ebû Şüreyh el Adevî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: Ebû Şüreyh, Amr b. Saîd’e: -Mekke’ye ordu gönderirken- Ey komutan bana izin ver de sana Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mekke fethinin ertesi günü söylediği bir sözü anlatayım. Bu sözü benim kulaklarım işitmiş kalbim (aklım) kavramış gözlerim de görmüştür. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu konuşmasına Allah’a hamd ve sena ile başlamış ve şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Mekke’yi insanlar değil Allah haram kılmıştır. Dolayısıyla Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kimsenin orada kan dökmesi ve oradan bir ağaç kesmesi helal değildir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mekke’de yaptığı savaşından yola çıkarak kendisi için savaşmaya ruhsat görürse ona: Allah bu konuda Rasûlüne izin verdi ama sana izin vermedi deyin! Bana da gündüzün bir anında bu izin verilmişti. Mekke’nin dünkü haramlığı bugün de aynen devam etmektedir. Bu durumu burada bulunan ve duyanlar bulunmayanlara duyursun.” Şüreyh’e bunu söyleyince Amr sana ne dedi denildi. Amr b. Saîd ise: Ey Ebû Şureyh! Bunu senden daha iyi bilirim muhakkak ki bu haram bölgesi Âsi’yi barındırmaz, kan yüzünden kaçıp geleni ve bozguncuyu barındırmaz cevabını verdi. (Buhârî, İlim: 38; Müslim, Hac: 82) Hadiste geçen “Bi harbetin” kelimesi “Bi hızyetin” yani utanç duyulacak bir durumla kaçıp geleni de barındırmaz şeklinde de rivâyet edilmiştir. Bu konuda Ebû Hüreyre ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Şüreyh hadisi hasen sahihtir. Ebû Şüreyh el Huzaî’nin ismi Huveylid b. Amr el Adevî el Ka’bî’dir. Hadiste geçen “Vela Fârran bi harbetin” sözünün manası cinayet demektir. Yani bir kimse bir cinayet işler elini kana bulaştırdıktan sonra gelir hareme sığınırsa haremde bu kişi barındırılmaz ona cezası uygulanır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Mekkenin Kutsallığı
815-) Abdullah b. Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Hac ve Umreyi beraber yapınız çünkü Hac ve Umre günahları ve fakirliği giderir. Tıpkı demir, altın ve gümüşün kir ve pasını körüğün giderdiği gibi kabul edilmiş haccın sevâbı ise ancak Cennettir.” (Nesâî, Menasik: 6) Bu konuda Ömer, Âmir b. Rabia, Ebû Hüreyre, Abdullah b. Hubşî, Ümmü Seleme ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Mes’ûd hadisi hasen sahih garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Hac Ve Umrenin Sevâbı
816-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu: “Her kim hacceder ve bu yaptığı hac süresince her türlü kötü sözden ve Allah’ın çizdiği dosdoğru yolundan dışarı çıkmak gibi bir suç işlemezse geçmiş günahları affedilir.” (Buhârî, Hac: 4; Müslim, Hac: 79) Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Hazim, Küfeli olup kendisine “Eşcai” de denilir. İsmi Selman olup Eşca kabilesine mensup olan Azze isimli birinin azâd edilmiş kölesidir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Hac Ve Umrenin Sevâbı
817-) Ali (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Mekke’ye gidebilecek kadar binit ve azık imkanı olup ta haccetmeyen kimsenin Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesinin ne önemi vardır. Çünkü Allah Kitabında Âl-i imrân sûresi 97. ayette “… Ka’be’yi haccetmek gücü yeten tüm Müslümanların yerine getirmek zorunda oldukları bir görevdir. Kim bu vazifeyi inkar edip yapmazsa bilsin ki: Allah tüm alemlerden bağımsız olup her bakımdan kendi kendine yeterlidir” böyle buyurmaktadır. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle biliyoruz. Senedinde söz edilmiştir. Hilâl b. Abdullah meçhul bir kimsedir, Hâris’inde hadiste zayıflığı söylenir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Hac Yapmayanlar Hakkında Sert Hüküm
818-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek; Ey Allah’ın Rasûlü! “Haccı farz kılan şey nedir?” Diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: “Azık ve binit imkanının bulunmasıdır cevabını verdi.” (İbn Mâce, Menasik: 6; Buhari, Hac: 1) Bu hadis hasendir. İlim adamları, uygulamalarını bu hadise göre yapmakta olup “Yiyeceği ve biniti olan kimseye hac farzdır” derler. İbrahim b. Yezîd el Havzî el Mekkî’dir. Bazı ilim adamları hafızası yönünden bu şahıs hakkında söz etmişlerdir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Haccın Farz Olmasının Şartı Nedir?
819-) Ali b. ebî Tâlib (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Âl-i imrân 97. ayeti nazil olunca, kimileri şöyle dediler: “Ey Allah’ın Rasûlü her sene mi? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sustu onlar yine sordular her sene mi?” Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hayır” dediler. “Evet deseydim her sene farz olacaktı.” Bunun üzerine Allah, Maide sûresi 101. ayetini indirdi. “Ey iman edenler açıklandığı zaman size zorluk verip üzecek şeyleri sormayın…” (İbn Mâce, Menasik: 2) Bu konuda İbn Abbâs ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ali (radıyallahü anh)’ın hadisi hasen garibtir. Ebûl Bahterî’nin adı Saîd b. ebî Imrân’dır. Saîd b. Feyrûz’da denir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Kaç Sefer Hac Yapmak Farzdır?
820-) Câbir b. Abdillah (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), üç kere hac yapmıştır. Hicretten önce iki hac, hicretten sonra umre ile beraber bir hac ki bu haccında Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) altmış üç deve getirmişti, geri kalan (otuz yedi) deveyi de Ali, Yemen’den getirmişti. Ebû Cehil’in burnunda gümüş halka bulunan devesi de bunların arasında idi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunların hepsini kurban etti ve hepsinden birer parça alınıp pişirilmesini emretti de Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun suyundan içti.” (İbn Mâce, Menasik: 84) Sûfyân’ın rivâyeti olan bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Zeyd b. Hubab’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Abdullah b. Abdurrahman’ın bu hadisi kendi yazdığı hadislerde Abdullah b. ebiz Ziyâd’tan rivâyet ettiğini gördüm. Muhammed’e bu hadis hakkında sordum; Sevrî’nin, Cafer’den, babasından, Câbir’den rivâyeti olarak tanımadı ve bu hadisi pek makbul saymadı ve şöyle dedi: Bu hadis Sevrî’den Ebû İshâk’dan ve Mücahid’den mürsel olarak rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Kaç Sefer Hac Yapmıştı?
821-) Katâde’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes b. Mâlik’e sordum “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kaç sefer haccetti?” Dedi ki: “Bir hac ve dört umre yaptı; Zilkade’de bir umre, Hudeybiye umresi, Hac ile birlikte yaptığı umre ve Huneyn ganimetini dağıttığı zaman yaptığı “Cirane” umresi. Bu hadis hasen sahihtir. Habban b. Hilâl; Ebû Habib el Basrî’dir. O güvenilen ve hürmete layık bir insandır. Yahya b. Saîd el Kattan onun güvenilir bir kimse olduğunu söylemiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Kaç Sefer Hac Yapmıştı?
822-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dört umre yaptı; Hudeybiye umresi, bir sonraki yıl kaza umresi, ciraneden yaptığı umre, son olarak ta veda haccıyla beraber yaptığı umre.” (İbn Mâce, Menasik: 50) Bu konuda Enes, Abdullah b. Amr ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs hadisi hasen garibtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Kaç Umre Yapmıştır?
823-) İbn Uyeyne bu hadisi Amr b. Dinar, İkrime’den, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dört umre yaptı diyor ve İbn Abbâs’ı zikretmiyor. Bu hadisi aynı şekilde Saîd b. Abdurrahman el Mahzumî, Sûfyân b. Uyeyne vasıtasıyla Amr b. Dinar’dan, İkrime’den rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Kaç Umre Yapmıştır?
824-) Câbir b. Abdillah (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) haccetmek isteğini insanlara duyurunca hepsi toplandılar. Beyda denilen yere gelince ihrama girdi.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu konuda İbn Ömer, Enes ve Misver b. Mahreme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Câbir hadisi hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İhrama Nerede Girmişti?
825-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, demiştir ki: “Beyda da, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihrama girdi diyerek yalan söylüyorsunuz. Vallahi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Telbiyeye; Zülhüleyfe mescidinin yanında ağacın bulunduğu yerden itibaren başlamıştı.” (Buhârî, Hac: 34; Müslim, Hac: 23) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İhrama Nerede Girmişti?
826-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ihram için kılınan namazın sonrasında telbiye getirmeye başladı.” (Nesâî, Menasik: 56; Müslim, Hac: 4) Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Abdusselam b. Harb’den başkasının rivâyet ettiğini bilmiyoruz. İlim adamları bunu müstehab görmüşlerdir. Yani umre yapacak kimse ihram için kıldığı namazdan sonra telbiyeye başlamalıdır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Telbiye Getirmeye Ne Zaman Başladı?
827-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyet edildiğine göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) umre yapmaksızın tek başına hac yapmıştır.” (Müslim, Hac: 19; Ebû Dâvûd, Menasik: 23) Bu konuda Câbir ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Âişe hadisi hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Yalnızca Yapılan Hac “haccı İfrâd”
828-) Bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yapar. İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tek başına hac yapmıştır. Ebû Bekir, Ömer ve Osman da tek başına hac yapmışlardır. Bu hadisi bu şekilde bize Kuteybe, Abdullah b. Nafi’ es Saiğ, Ubeydullah b. Ömer, Nafi’ ve İbn Ömer yoluyla aktarmıştır. Sevrî diyor ki: “Tek başına hac yapılabilir. Hac ve Umre birlikte de yapılabilir. Veya tek bir ihramla hem hac hemde umre bir arada yapılabilir, hepsi güzeldir.” Şâfii’de aynı şekilde diyor ve şunu ekliyor: “Bizce en sevimli olan yalnızca yapılan hac’dır. Sonra temettü haccı, daha sonra da kıran haccı gelir.”

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Yalnızca Yapılan Hac “haccı İfrâd”
829-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, demiştir ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle dediğini işittim: “Hem umre hem hac yapmak üzere emrine boyun eğdim.” (Buhârî, Hac: 35; Müslim, Hac: 23) Bu konuda Ömer ve Imrân b. Husayn’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Enes hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu hadisle uygulamalarını yapmakta olup Küfeliler ve başkaları bu hadisi tercih etmişlerdir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Hac Ve Umreyi İkisini Bir Arada Yapmaya Niyet Etmek
830-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekir, Ömer ve Osman, umre ve haccı birlikte yapmışlardı. Bunu ilk yasaklayan kimse Muaviye’dir.” (Nesâî, Menasik: 50; Müslim, Hac: 23)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Umre İle Haccın Bir Niyet Ve İhramla Yapılması “temettu Haccı”
831-) Muhammed b. Abdullah b. Hâris b. Nevfel (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: Sa’d b. ebî Vakkâs ile Dahhâk b. Kays’ın Hac ile Umreyi birlikte yapma konusunu aralarında müzakere ettiklerini işitmişti. Dahhâk b. Kays diyordu ki: “Bu işi Allah’ın emrini bilmeyenler yapar.” Bunun üzerine Sa’d: “Ey kardeşimin oğlu çirkin konuştun” dedi. Dahhâk: “Ömer b. Hattâb bu işi yasaklamıştı” deyince Sa’d şöyle cevap verdi: “Hac ve Umreyi bir arada yapmayı Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de; Ömer’le beraber biz de yaptık.” (Nesâî, Menasik: 50; Müslim, Hac: 23) Bu hadis sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Umre İle Haccın Bir Niyet Ve İhramla Yapılması “temettu Haccı”
832-) İbn Şihâb (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: Sâlim b. Abdullah, Şam halkından bir adamın Abdullah b. Ömer’e hac ve umreyi birlikte yapmayı sorduğunu İbn Şihâb’a anlatmıştı. Abdullah b. Ömer; “Bu tür hac ve umre yapmak helaldir” dedi. Şamlı adam: “Baban bu tür hac ve umre yapmayı yasaklamıştır” deyince Abdullah b. Ömer dedi ki: “Babam yasaklamış olsa bile Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hac ve umreyi ikisini bir arada yapmıştır. Böyle bir durumda babamın emrine mi uyulur, yoksa Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in emrine mi? dedi. Şamlı adam: “Elbette Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in emrine uyulur” deyince Abdullah b. Ömer de: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu şekilde hac ve umreyi bir arada yaptığı bir gerçektir” dedi. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu konuda Ali, Osman, Câbir, Sa’d, Esma binti ebî Bekir ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve diğerlerinden bir kısım ilim adamları temettu haccının yapılabileceğini tercih etmişlerdir. Temettu: Hac aylarında umre yapmaya niyet etmek demektir. Bu kimse hac edinceye kadar Mekke’de kalır ve haccını da yapar kurbanını da keser kurban bulamaz ise üç gün Mekke’de yedi gün de memleketine gidince oruç tutmalıdır. Tutacağı üç gün orucun son gününün arefe günü olması müstehabtır. Zilhiccenin on gününde bu üç orucu tutamazsa Teşrik günleri denilen bayramın 2-3-4. günleri tutmalıdır. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından İbn Ömer, Âişe, Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk’da bu görüştedirler. Kimi ilim adamları da: “teşrik günleri oruç tutamaz” diyorlar ki: Küfeliler bu görüştedirler. Hadisçiler, Temettu haccını tercih ederler. Şâfii, Ahmed ve İshâk’da bunlardandır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Umre İle Haccın Bir Niyet Ve İhramla Yapılması “temettu Haccı”
833-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in telbiyesi şöyle idi: “Her zaman ve her yerde emir ve komuta senindir, bende bu komuta uydum. Allah’ım her an uymaktayım senin ortağın yok her zaman uymak durumundayım tüm emirlerine… Tüm eksiksiz övgüler sana tüm nimetler senin saltanat emir ve komuta da sadece sana ait olup senin hiçbir ortağın yoktur.” (Buhârî, Hac: 26; Müslim, Hac: 3) Bu konuda İbn Mes’ûd, Câbir, Âişe, İbn Abbâs ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından bir kısım ilim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. Sûfyân, Şâfii, Ahmed, İshâk bunlardandır. diyor ki: Bir kimse telbiyeden sonra Allahı büyüklemek için bir şeyler ilave ederse sakıncası inşallah yoktur. Fakat bence sadece Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in telbiyesini okuması yeterlidir. “telbiyeye ilave etmekte sakınca yoktur” dememiz ibn Ömer’in hem telbiyeyi aynen söylemesi hem de ilave yapması sebebiyledir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Telbiye Nedir? Ve Nasıl Yapılır?
834-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den şöyle rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Ömer telbiye getirir ve bu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in telbiyesidir der şunu ilave ederdi: “Emrine uydum, emrine uydum, yardımlar senden, tüm hayırlar senin elindedir, tüm istenenler senden istenmeli, tüm yapılanlar senin için yapılmalı.” (Buhârî, Hac: 26; Müslim, Hac: 3) hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Telbiye Nedir? Ve Nasıl Yapılır?
835-) Ebû Bekir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hangi hac daha değerlidir diye soruldu da buyurdular ki: “Bol bol telbiye getirilen ve çok kurban edilerek yapılan hactır.” (İbn Mâce, Menasik: 15)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Telbiye Getirmek Ve Kurban Kesmenin Değer Ve Kıymeti
836-) Sehl b. Sa’d (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Bir Müslüman telbiye getirdiğinde yeryüzünün her bir tarafında taş ağaç toprak ne varsa hepsi onunla birlikte telbiye getirir yani o kimseye eşlik ederek şâhidlik eder.” (İbn Mâce, Menasik: 15)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Telbiye Getirmek Ve Kurban Kesmenin Değer Ve Kıymeti
837-) Hasan b. Muhammed ez Zaferânî ve Abdurrahman b. Esved, Ebû Amr el Basrî dediler ki: Ubeyde b. Humeyd, Umare b. Gâziyye’den, Ebû Hazim’den, Sehl b. Sa’d’den ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den İsmail b. Ayyaş hadisinin benzerini bize naklettiler. Bu konuda İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Bekr hadisi garibtir. Bu hadisi sadece İbn ebî Füdeyk’in, Dahhâk b. Osman’dan yaptığı rivâyetiyle bilmekteyiz. Muhammed b. Münkedir, Abdurrahman b. Yerbu’dan hadis işitmemiştir. Muhammed b. Münkedir, Abdurrahman b. Yerbu’dan hadis işitmemiştir. Muhammed b. Münkedir, Abdurrahman b. Yerbu’un oğlu Said vasıtasıyla Abdurrahman b. Yerbu’dan başka bir hadis rivâyet etmiştir. Ebû Nuaym et Tahhan, Dırar b. Surad bu hadisi İbn ebî Füdeyk’den, Dahhâk b. Osman’dan, Muhammed b. Münkedir’den Saîd b. Abdurrahman b. Yerbu’dan ve babasından Ebû Bekir’den rivâyet etmiş olup Dırar bu rivâyetinde yanılmıştır. Ahmed b. Hasen’den işitim şöyle diyordu: Ahmed b. Hanbel şöyle diyor: Her kim bu hadisin senedinde Muhammed b. Münkedir, İbn Abdurrahman b. Yerbu’ ve babasından diyerek rivâyet ederse mutlaka yanılmıştır. işittim şöyle diyordu: Dırar b. Sured’in, İbn ebî Füdeyk’den rivâyetini ona hatırlattığımda “o yanlıştır” dedi. Bende başkalarının da İbn ebî Füdeyk’den Dırar’ın rivâyeti gibi rivâyet ettiklerini söyledim. Dedi ki: Bunlar “hiçbir şey” değildir. Doğrusu şudur ki o hadisi ibn ebî Füdeyk’den rivâyet ettiler ve senedinde Saîd b. Abdurrahman demediler. Buhârî’nin, Dırar b. Sured’i zayıf kabul ettiğini gördüm. “Ac” Telbiyeyi yüksek sesle getirmek demektir. “Sec” ise deve kesmek demektir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Telbiye Getirmek Ve Kurban Kesmenin Değer Ve Kıymeti
838-) Sâib b. Hallâd (radıyallahü anh), babasından rivâyet edip şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Cebrail bana geldi ve ashabıma ihlal ve telbiyede seslerini yükseltmelerini emretmemi emir buyurdu.” (Nesâî, Menasik: 55; İbn Mâce, Menasik: 16) konuda Zeyd b. Hâlid, Ebû Hüreyre ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Hallâd’ın babasından rivâyet ettiği hadis hasen sahihtir. Bazıları bu hadisi Hallâd b. Sâib’den, Zeyd b. Hâlid’den rivâyet etmişlerdir ki sahih değildir. Sahih olan rivâyet Hallâd b. Sâib’in babasından yaptığı rivâyettir. Hallâd b. Sâib, Hallâd b. Süveyd el Ensarî’dir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Telbiyeyi Yüksek Sesle Getirmek Gerekir
839-) Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Zeyd b. Sabit, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i ihrama girmek için dikişli elbiselerden soyunduğunu ve guslettiğini gördü.” (Buhârî, Hac: 38; Müslim, Hac: 13) Bu hadis hasen garibtir. Bazı ilim adamları ihrama girerken gusletmeyi müstehab görmüşlerdir. Şâfii’de aynı görüştedir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhrama Girerken Gusul Yapmak
840-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, bir adam nereden ihrama gireceğiz Ey Allah’ın Rasûlü dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Medîneliler; “Zülhüleyfe” den, Şamlılar; “Cuhfe” den, Necidliler; “Karn” dan, Yemenliler; “Yelemlem” denilen yerden ihrama girerler.” (Buhârî, Hac: 11; Müslim, Hac: 2) Bu konuda İbn Abbâs, Câbir b. Abdullah, Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Mekke Dışından Gelenlerin İhrama Girecekleri Yerler
841-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Mekke’nin doğusunda olan kimseler için “Akık-ı” mîkat yeri olarak tayin etti.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 8; Buhârî, Hac: 11) Bu hadis hasendir. Muhammed b. Ali; Ebû Cafer, Muhammed b. Ali b. Husayn b. Ali b. ebî Tâlib’tir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Mekke Dışından Gelenlerin İhrama Girecekleri Yerler
842-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam ayağa kalktı ve şöyle dedi: “Ya Rasûlüllah ihramda hangi çeşit elbise giymemizi emredersin? Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Gömlek, don, bornoz, sarık ve mest giymeyiniz ayakkabısı olmayan kimse mestlerinin topuktan aşağısını keserek giysin. Zaferan ve Vers’le boyanmış elbise giymeyin ihramlı kadın yüzüne peçe örtmesin eldiven de kullanmasın.” (Buhârî, Hac: 21; Ebû Dâvûd, Menasik: 31) Bu hadis sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimsenin Giyinemeyeceği Elbiseler
843-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle dediğini işittim: “İhrama girecek kimse peştamal bulamaz ise don giysin ayakkabı bulamayan ise mest giysin.” (Buhârî, Hac: 21; Müslim, Hac: 1)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhram İçin Giyecek Bulamayanın Başka Şeyler Giymesi
844-) Kuteybe, Hammad b. Zeyd ve Amr’dan hadisin benzerini rivâyet etmiştir. Bu konuda İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu hadisle amel ederler, peştamal bulamayan kimsenin don giymesini, ayakkabı bulamayan kimsenin de mest giyebileceğini söylerler. Ahmed de bu görüştedir. ilim adamları İbn Ömer hadisini kaynak alıp ayakkabı bulamayanın mest giymesi gerektiğini fakat topuklardan aşağısının kesilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii ve Mâlik bu görüştedirler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhram İçin Giyecek Bulamayanın Başka Şeyler Giymesi
845-) Ya’la b. Ümeyye (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihramlı olan bir bedevîyi üzerinde cübbe olduğu halde gördü ve onu çıkarmasını emretti.” (Buhârî, Hac: 21; Ebû Dâvûd, Menasik: 31)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimse Cübbe Ve Gömlek Giyebilir Mi?
846-) Safvân b. Ya’la (radıyallahü anh), babasından bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Aynı şekilde Katâde, Haccac b. Ertae ve pek çok kimseler Atâ’dan ve Ya’la b. Ümeyye’den bu hadisi rivâyet ettiler. Sahih olan rivâyet Amr b. Dinar’ın İbn Cüreyc’in; Atâ’dan Safvân b. Ya’la’dan ve babasından yaptıkları rivâyettir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimse Cübbe Ve Gömlek Giyebilir Mi?
847-) Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Beş hayvan zararlıdır, ihramlı kimse bunları haram bölgede öldürebilir. Bunlar fare, akrep, karga, çaylak, kuduz ve yırtıcı köpekler.” (Müslim, Hac: 9; Ebû Dâvûd, Menasik: 39) Bu konuda İbn Mes’ûd, İbn Ömer, Ebû Hüreyre, Ebû Saîd ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Âişe hadisi hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimsenin Öldürebileceği Hayvanlar
848-) Ebû Saîd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İhramlı olan kimse yırtıcı hayvanları saldırgan kuduz köpekleri, fare, akrep, çaylak, ve kargayı öldürebilir.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 39; İbn Mâce, Menasik: 91) Bu hadis hasendir. İlim adamları bu hadisle amel ederek derler ki: ihramlı kimse yırtıcı hayvanları öldürebilir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii bu kanaattedir. Şâfii der ki: İnsanlara ve hayvanlara saldırgan her yırtıcı hayvanı ihramlı kimse öldürebilir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimsenin Öldürebileceği Hayvanlar
849-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihramlı olduğu halde kan aldırmıştı.” (Müslim, Hac: 11; Ebû Dâvûd, Menasik: 35) İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimse Kan Aldırabilir Mi?
850-) Nübeyh b. Vehb (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ma’mer’in oğlunu nikahlamak istedi ve o günkü hac işleri görevlisi Ebân b. Osman’a gönderdi. Ona geldim ve şöyle dedim: “Karedeşin İbn Ma’mer oğlunu nikahlamak istiyor seninde nikahta hazır bulunmanı istiyor.” Bunun üzerine şöyle dedi: Kanaatimce o cahil bir bedeviden başkası değildir. Çünkü ihramlı kişi ne evlenebilir nede evlendirilebilir. Veya buna yakın bir söz söyledi. Sonra Osman’dan benzeri olarak merfu bir hadisi bize aktardı. (Ebû Dâvûd, Menasik: 38) konuda Ebû Rafi’ ve Meymûne’den de hadis rivâyet edilmiştir. Osman hadisi hasen sahihtir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bazı ilim adamları bu hadisle amel ederler. Ömer b. Hattâb, Ali b. ebî Tâlib, İbn Ömer ve bazı tabiin dönemi fakihleri bunlardır. Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk aynı görüşte olup ihramlı kimsenin evlenmesini hoş görmezler nikah yaparsa nikahı batıldır derler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimse Evlenebilir Mi?
851-) Ebû Rafi’ (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Meymûne ile ihramsız iken evlendi, ihramsız iken gerdeğe girdi ikisinin arasında dünür başı ben idim.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 38) Bu hadis hasen sahih olup; sadece Hammad b. Zeyd’in Matar el Verrak yoluyla Rabia’dan müsned olarak rivâyetiyle bilmekteyiz. Mâlik b. Enes, Rabia, Süleyman b. Yesâr yoluyla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Meymûne ile ihramsız iken evlendiğini bize rivâyet etmektedir. Mâlik bu hadisi mürsel olarak rivâyet ediyor. Aynı şekilde Süleyman b. Bilâl’de, Rabia’dan mürsel olarak rivâyet etmiştir. Yezîd b. el Esam’ın, Meymûne’den rivâyetine göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ihramlı değilken benimle evlendi.” b. Esam; Meymûne’nin kız kardeşinin oğludur.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimse Evlenebilir Mi?
852-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Meymûne ile ihramlı iken evlenmişti.” (Buhârî, Nikah: 31; Ebû Dâvûd, Menasik: 38) konuda Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler bunlardandır.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İhramlı İken Kimle Evlenmişti?
853-) Yine İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Meymûne ile ihramlı iken evlenmişti.” (Buhârî, Nikah: 31; Ebû Dâvûd, Menasik: 38)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İhramlı İken Kimle Evlenmişti?
854-) Amr b. Dinar (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebûş Şa’sâ’dan işittim İbn Abbâs’dan şöyle naklediyordu: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihramlı iken Meymûne ile evlendi.” (Buhârî, Nikah: 31; Ebû Dâvûd, Menasik: 38) Bu hadis hasen sahihtir. Şa’sa’nın ismi Câbir b. Zeyd’tir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in, Meymûne ile evlenmesi konusunda değişik görüşler ortaya konulmuştur. Çünkü; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Mekke yolunda evlenmişti. Kimi ilim adamları Meymûne ile evlenmesi konusunda değişik görüşler ortaya konulmuştur çünkü, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Mekke yolunda evlenmiş. Kimi ilim adamları, Meymûne ile ihramdan önce evlenmiş evlenme işi ihramlı iken ortaya çıkmıştı yine ihramdan çıktıktan sonra Mekke yolu üzerindeki, “Şerif” denilen yerde gerdeğe girmişti. Yine Meymûne “Şerif” denilen yerde vefat etmiş ve aynı yere defnedilmişti.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İhramlı İken Kimle Evlenmişti?
855-) Yezîd b. Esam (radıyallahü anh)’in, Meymûne’den rivâyetine göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Meymûne ile ihramlı değilken evlendi ve yine ihramsız iken gerdeğe girdi. Meymûne; “Serif” denilen yerde vefat etti ve onu orada zıfaf yapılan gölgeliğin altında defnettik.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 38; Nesâî Menasik: 90) hadis garibtir. Bu hadisi pek çok kimse Yezîd b. Esam’dan mürsel olarak: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Meymûne ile ihramda değilken evlenmişti” denilerek rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İhramlı İken Kimle Evlenmişti?
856-) Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kendiniz avcılık yapmadığınız ve sizin için avlanmadığı takdirde kara avı ihramda iken sizin için helaldir.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 40; Nesâî, Menasik: 78) Bu konuda Ebû Katâde ve Talha’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Câbir hadisi tefsir edilip yoruma kavuşturulmuş gibidir çünkü Muttalib’in, Câbir’den hadis işittiğini bilmiyoruz. Bazı ilim adamları, uygulamalarını bu hadise göre yaparak; İhramlı kimse kendisi için avlamamış veya kendisi için bir başkası tarafından avlanmamış ise av etinden yiyebilir demektedirler. Bu konuda rivâyet edilen en güzel ve hoş hadis budur diyerek, uygulamalarını bu hadise göre yaptığını ortaya koymuştur. Ahmed ve İshâk’da aynı görüştedirler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimse Av Etinden Yiyebilir Mi?
857-) Ebû Katâde (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir. Ebû Katâde, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraberdi, kendisi ihramlı değildi Mekke yolunda, ihramlı birkaç arkadaşıyla birlikte geri kaldı. Tam bu arada vahşi bir eşek gördü hemen o hayvanı avlamak için atına bindi arkadaşlardan kamçısını vermelerini istedi onlar bu işe yanaşmadılar, mızrağını istedi yine uzak durdular. Bu sefer kendisi alıp yaban eşeğini sıkıştırıp avladı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bir kısmı onun etinden yedi bir kısmı da yemedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ulaşınca ona bu konuda sordular. O’da buyurdu ki: “O av eti Allah’ın size yiyecek olarak verdiği bir ikramıdır.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 40; Nesâî, Menasik: 78)

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimse Av Etinden Yiyebilir Mi?
858-) Kuteybe’nin, Mâlik, Zeyd b. Eslem, Atâ b. Yesâr ve Ebû Katâde’den bize aktardığına göre bu hadisin bir benzerini aktarmış olup bu Zeyd b. Eslem’in rivâyetinde Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in “Yanınızda o avın etinden bir şey var mı?” fazlalığı vardır. (Ebû Dâvûd, Menasik: 40; Nesâî, Menasik: 78) Bu hadis hasen sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimse Av Etinden Yiyebilir Mi?
859-) Sa’d b. Cessâme (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebva ve Veddan denilen yerde ona uğramıştı oda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e vahşî bir eşek hediye etmişti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de onu kabul etmeyip geri çevirmişti. Onun yüzündeki hoşnutsuzluğu görünce şöyle buyurdu: “Onu sana iade etmezdik fakat biz ihramlıyız o yüzden kabul etmedik.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 40; Nesâî, Menasik: 78) Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başka dönemlerden bazı ilim adamları, uygulamalarını bu hadise göre yaparak ihramlı kimsenin av eti yemesini hoş karşılamazlar. diyor ki: Bu hadis bize göre, şöyle anlaşılmalıdır: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), o avın kendisi için avlandığını zannederek hoşlanmamış ve geri çevirmiştir. Zuhrî’nin bazı arkadaşları bu hadisi Zührî’den rivâyet ettiler ve dediler ki: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yabanî eşek hediye edilmişti” fakat bu rivâyet pek sağlam değildir. Bu konuda Ali ve Zeyd b. Erkâm’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimse Kendisine Avlanan Av Etinden Yiyebilir Mi?
860-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hac ve umre için çıkmıştık çekirge sürüsüyle karşılaştık çekirgeleri bastonlarımızla ve kamçılarımızla vurup öldürüyorduk. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Çekirgeleri yeyiniz çünkü o deniz avından sayılır.” (İbn Mâce, Sayd: 9; Ebû Dâvûd, Menasik: 41) Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Ebûl Mühezzim’in, Ebû Hüreyre’den rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebûl Mühezzim’in ismi Yezîd b. Sûfyân’dır. Şu’be bu kimse hakkında ileri geri konuşmuştur. İlim adamlarından bazıları ihramlı kimsenin çekirge avlayıp yemesine izin vermişlerdir. Bir kısmı da çekirge avlayıp yiyen kimsenin sadaka vermesi gereklidir derler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimse Deniz Avı Yapabilir Mi?
861-) İbn ebî Ammâr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Câbir b. Abdullah’a, sırtlan av sayılır mı? diye sordum. Evet dedi. Onu yiyebilir miyim? Dedim. Evet dedi. Bunu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mi böyle buyurdu dedim yine evet dedi.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen sahihtir. b. el Medînî diyor ki: Yahya b. Saîd şöyle der: Cerir b. Hazım bu hadisi rivâyet etti ve Câbir’den, Ömer’den dedi. İbn Cüreyc’in rivâyeti daha sahihtir. Ahmed ve İshâk’ta aynı görüştedir. Bazı ilim adamlarının ameli bu hadise göredir. Yani “Sırtlan yakalayan kimseye ceza gerekir” derler.

Kaynak: Sünen-i Tirmizî, : Hac Bölümleri
Konu: İhramlı Kimse Sırtlan Yakalayabilir Mi?