Sünen-i Tirmizî Hadis Kitabı
1613-)
Ukbe b. Âmir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Adını anmadan adak adayana yemin keffâreti gereklidir.” (Ebû Dâvûd, Eyman: 25) Bu hadis hasen sahih garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Adı Konulmayan Tesbit Edilemeyen Adağın Keffâreti Yemin Keffâretidir
1614-)
Abdurrahman b. Semure (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Ey Abdurrahman! İdarecilik isteme, istediğin halde böyle bir işin başına geçersen ağır sorumluluklarla baş başa ve kendi haline yalnız bırakılırsın. Eğer idarecilik sana istemeden verilirse bu işte sana yardım edilir yalnız kalmazsın. Bir şey üzerine yemin ederde başka bir şeyi ondan daha hayırlı görürsen onu yap ve yemininin keffaretini öde.” (Ebû Dâvûd, Haraç: 2; Nesâî, Eyman: 14) Bu konuda Ali, Câbir, Adiyy b. Hatîm, Ebû’d Derdâ, Enes, Âişe, Abdullah b. Amr, Ebû Hüreyre, Ümmü Seleme ve Ebû Mûsâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Abdurrahman b. Semure hadisi hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Yemin Ettiği Şeyden Daha Hayırlısını Gören Ona Dönmelidir
1615-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir şeyi yapmamaya veya yapmaya yemin ederse sonra da yeminini bozmayı daha hayırlı bulursa yeminin yerine keffâret ödesin ve yemin ettiği şeyi yapsın.” (Müslim, Eyman: 3; Nesai, Eyman: 14) Bu konuda Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Yemini bozmadan önce keffâret ödemek caizdir. Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedir. Bazı ilim adamları ise şöyle derler: Yeminini bozduktan sonra keffâret ödemesi daha uygundur demektedirler. Sûfyân es Sevrî diyor ki: Yemini bozduktan sonra keffâret ödemesi bana göre daha hoştur. Yemini bozmadan önce keffaretini öderse bu da yeterlidir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Yemini Bozmadan Keffâret Ödemek
1616-)
İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir şeye yemin ederse ve inşallah derse isterse o şeyi yapar isterse yapmaz yeminini bozmuş sayılmaz.” (Ebû Dâvûd: Eyman: 9; Nesâî, Eyman: 18) Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Ömer hadisi hasendir. Ubeydullah b. Ömer’den ve daha başkaları bu hadisi Nafi’ vasıtasıyla İbn Ömer’den mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir. Aynı şekilde Sâlim ve İbn Ömer’den de mevkuf olarak rivâyet edilmiştir. Eyyûb es Sahtiyani’den başka bu hadisi merfu rivâyet eden kimse tanımıyoruz. İsmail b. İbrahim diyor ki: Eyyûb bu hadisi bazen merfu bazen de mevkuf olarak rivâyet ederdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup istisna yani inşallah sözü yaptığı yemine bitişik olursa yeminini bozmuş sayılmaz. Sûfyân es Sevrî, Evzâî, Mâlik b. Enes, Abdullah b. Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: İnşaallah” Diyerek Yemin Eden Yeminini Bozsa Bozmuş Sayılmaz
1617-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Her kim yemin eder ve yemininden sonra inşallah derse o şeyi yapsa bile yeminini bozmuş sayılmaz.” (Müslim, Eyman: 5; İbn Mâce, Keffarat: 6) Muhammed b. İsmail’e bu hadis hakkında sorduğumda şöyle dedi: Bu hadisin rivâyetinde yanlışlık vardır. Abdurrezak bu hadiste yanılarak Ma’mer’in, İbn Tavûs’tan, babasından, Ebû Hüreyre’den rivâyet ettiği şu hadisten kısaltmıştır. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: Dâvûd’un oğlu Süleyman (aleyhis-selâm), Allah’a yemin olsun ki bu gece yetmiş hanımımı da dolaşacağım ve her biri de bir erkek çocuk dünyaya getirecek dedi ve kadınlarla birer birer beraber oldu. Fakat kadınlardan hiçbiri doğurmadı sadece bir kadın yarım çocuk doğurdu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Süleyman inşallah demiş olsaydı dediği gibi olacaktı buyurdu. bu hadisi, Ma’mer’den, İbn Tavûs’tan, babasından uzun bir şekilde naklederek “yetmiş kadını” demiştir. Bu hadis değişik şekilde Ebû Hüreyre’den de rivâyet edilmiştir ki şöyle başlar: “Dâvûd oğlu Süleyman Allah’a yemin olsun ki bu gece yetmiş kadını dolaşacağım…” dedi.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: İnşaallah” Diyerek Yemin Eden Yeminini Bozsa Bozmuş Sayılmaz
1618-)
Sâlim’in babası Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Ömer, babam hakkı için babam adına derken Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun bu sözünü işitti ve şöyle buyurdu: Allah atalarınız adına yemin etmekten sizi yasaklıyor. Bunun üzerine Ömer bundan sonra ne kendi sözüm olarak nede bir başkasından naklederek baba adına yemin etmedim. Bu sözü ağzıma almadım.” (Müslim, Eyman 1; İbn Mâce, Keffare: 2) Bu konuda Sabit b. Dahhâk, İbn Abbâs, Ebû Hüreyre, Kuteyle ve Abdurrahman b. Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Ebû Ubeyd diyor ki: Hadiste geçen “Vela Âsiran” kelimesinin anlamı onu başkasından da nakletmedim yani başkasının sözü olsa bile dilime almadım.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Allah’tan Başkası Adına Yemin Edilemez
1619-)
İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: Ömer bir kâfilede iken ve babası adına yemin edip dururken Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona ulaştı ve şöyle buyurdu: “Allah atalarınız adına yemin etmekten sizi yasaklıyor. Bundan böyle yemin edecek kimse ya Allah adına yemin etsin veya sussun.” (Müslim, Eyman: 1; İbn Mâce, Keffare: 2) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Allah’tan Başkası Adına Yemin Edilemez
1620-)
Sa’d b. Ubeyde (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, İbn Ömer bir adamın “Ka’be’ye yemin olsun ki hayır” dediğimi işitince şöyle dedi: “Allah’tan başkası adına yemin edilmez. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle diyordu: Kim Allah’tan başkası adına yemin ederse kafir veya müşrik olmuş olur.” (Müslim, Eyman: 1; Ebû Dâvûd, Eyman: 4) Bu hadis hasendir. Bu hadis bazı ilim adamlarınca şöyle tefsir edilmiştir: “Kafir veya müşrik olmuş olur.” Sözü hükmü ağırlaştırmak için söylenmiştir. İbn Ömer hadisi buna delildir. Çünkü o hadiste: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ömer’in babam için babam adına diyerek yemin ettiğini duyunca Allah sizi bu tür yeminlerden de yasakladı” buyurmuştur. Yine aynı şekilde Ebû Hüreyre tarafından rivâyet edilen: “Kim yemininde lat ve uzza hakkı için derse hemen lailahe illallah desin” hadiste buna delil olabilir. Bu hadis Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet edilen “Riya şirktir” hadisine de benzer. İlim adamlarından bazıları (18 Kehf: 110. âyet)’inde geçen “Vela yüşrik” kelimesini “Gösteriş yapmamak” şeklinde yorumlanmıştır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Bab
1621-)
Enes (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir. Dedi ki: Bir kadın Ka’be’ye yürüyerek gitmeyi adadı bu adamanın durumu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e soruldu da buyurdular ki: “Allah’ın o kadının yürüyerek Ka’be’ye gitmesine ihtiyacı yoktur. Emredin ona binite binsin ve Ka’be’ye öylece gitsin.” (Ebû Dâvûd, Eyman, 19; Müslim, Nüzür: 4) Bu konuda Ebû Hüreyre, Ukbe b. Âmir ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Enes hadisi bu şekliyle hasen sahih garibtir. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup derler ki: “Bir kadın yürümeyi adarsa bir binite binsin ve bir koyun kurban etsin.”
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Yemin Ettiği Şeye Gücü Yetmeyen Kimse Ne Yapmalı?
1622-)
Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki oğlu ile koltuklanarak götürülen bir ihtiyara rastladı ne oluyor buna, nesi var? Diye sordu. Dediler ki: Yürüyerek hacca gitmeyi adamış; bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: Allah’ın bu kimsenin kendisine işkence etmesine ihtiyacı yoktur. Enes: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona bir binite binmesini emretti.” (Ebû Dâvûd, Eyman: 19; Müslim, Nüzür: 4)
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Yemin Ettiği Şeye Gücü Yetmeyen Kimse Ne Yapmalı?
1623-)
Muhammed b. Müsenna, İbn ebî Adiyy vasıtasıyla Humeyd’den, Enes’den; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir kişi gördüğünü rivâyet ederek bu hadisin benzerini aktardı. Bu hadis sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Yemin Ettiği Şeye Gücü Yetmeyen Kimse Ne Yapmalı?
1624-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Nezir ve adak denilen şeyi yapmayın çünkü; kaderden bir şeyi değiştirmez; Cimri olanın elinden mal çıkarılmış olur.” (Müslim, Nüzür: 2; İbn Mâce, Keffare: 15) Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi hasen sahih olup Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Nezr’i hoş karşılamazlar. Abdullah b. Mübarek; gerek Allah’a kulluk gerekse Allah’a isyan etmekte nezretmenin hoş olmayışı hakkında şöyle diyor: Bir kimse Allah’a kulluk konusunda nezir yapar ve nezrini de yerine getirirse bu hususta kendisi sevap kazanır nezretmesi hoş olmasada…
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Nezirdeki Kerahet
1625-)
Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir. “Ey Allah’ın Rasülû! dedim. Cahiliyye döneminde mescidi haramda bir gün itikaf yapmayı nezir etmiştim ne yapmalıyım? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Nezrini yerine getir” buyurdu. (Müslim, Eyman: 7; Ebû Dâvûd, Eyman: 25) Bu konuda Abdullah b. Amr ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Ömer hadisi hasen sahihtir.Bazı ilim adamları bu hadise göre uygulama yapıp şöyle derler: “Müslüman olan bir kimsenin üzerinde cahiliyye döneminden kalma Allah’a itâat ve kulluk olabilecek bir nezri varsa onu hemen yerine getirmelidir.” Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamları ise oruçsuz itikaf olmaz diyorlar. Diğer bazı ilim adamları ise itikafı nezreden kimse oruç tutmayı da nezretmedikçe oruç tutması lazım gelmez diyorlar ve yukarıdaki Ömer’in hadisini delil getiriyorlar. Şöyle ki: Ömer cahiliyye döneminde bir gece itikafa girmeyi nezretmişti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de nezrini yerine getirmeyi emretmiş ayrıca oruç tutmasını emretmemişti. Ahmed ve İshâk bu görüştedir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Nezir Adak Mutlaka Yerine Getirilmesi Gerekir
1626-)
Sâlim b. Abdullah (radıyallahü anh)’ın babasından rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), çoğu kere şu yemini kullanırdı: “Kalbleri halden hale değiştirene yemin ederim ki hayır.” (Ebû Dâvûd, Eyman: 9; İbn Mâce, Kaffare: 1) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Nasıl Yemin Ederdi
1627-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den dinlemiştim şöyle buyuruyordu: “Her kim mü’min bir köleyi hürriyetine kavuşturursa o kölenin her bir organı karşılığında onun bir organını hatta o kölenin tenasül uzvu karşılığında o kimsenin tenasül uzvunu ateşten kurtarır.” (Buhârî, Itk: 1; Müslim, Itk: 5) Bu konuda Âişe, Amr b. Abese, İbn Abbâs, Vasile b. Eskâ, Ebû Umâme, Ukbe b. Âmir ve Ka’b b. Mürre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Hüreyre hadisi bu şekilde hasen sahih garibtir. Hâd’ın adı: Yezîd b. Abdullah b. Üsâme b. Hâd olup Medîneli güvenilir bir kimsedir. Kendisinden Mâlik b. Enes ve pek çok ilim adamı hadis rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Köleyi Hürriyetine Kavuşturanın Sevâbı
1628-)
Süveyd b. Mukarrin el Müzenî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Biz yedi kardeş idik ve sadece bir hizmetçimiz vardı, kardeşlerimden birinin onu tokatlaması üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu hürriyetine kavuşturmamızı bize emretti.” (Müslim, Eyman: 8; Ebû Dâvûd, Edep: 123) Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. pek çok kişi bu hadisi Husayn b. Abdurrahman’dan rivâyet etmiştir. Bazı râvîler bu hadiste “Cariyenin yüzüne tokat vurdu” demektedirler.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Hizmetçi Cariyeyi Tokatlayan Kimseye Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Ne Dedi?
1629-)
Sabit b. Dahhâk (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim İslam dininden ve milletinden başka bir dinden olmak üzere yalan yere yemin ederse o kimse o söylediği din sahibi gibidir.” (Buhârî, Eyman: 7; İbn Mâce, Keffare: 3) Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamları bu konuda değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı: Bir kimse İslamın dışında bir din ve sistem adına yemin ederse yani Yahudi ve Hıristiyan olmaya veya yapacağı şeyi yaptığı takdirde büyük bir günah işlemiş olur ve böyle bir şey için de keffâret gerekmez derler. Medînelilerin görüşü budur. Mâlik b. Enes ve Ebû Ubeyd’te aynı görüştedir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından tabiin döneminden ve başkalarından bazı ilim adamları ise böyle bir durumda o kişiye yemin keffâreti gerekir demektedirler. Ahmed ve İshâk bu görüştedirler.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: İslamdan Başka Bir Milletten Olmaya Yemin Eden Kimsenin Durumu
1630-)
Ukbe b. Âmir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Dedim: Kız kardeşim Ka’be’ye yalınayak ve başı çıplak olarak gitmeyi nezretti. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Kız kardeşinin kendine zulmetmesiyle Allah ona sevap yazacak değildir. Bir binite binsin başını örtsün ve üç gün oruç tutsun” buyurdular. (Müslim, Nüzür: 4; Ebû Dâvûd, Eyman: 19) Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen olup ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Ahmed ve İshâk’da bunlardandır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Zor Şeyleri Nezredip Beceremeyen Kimseye Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Ne Dedi?
1631-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kim yemin eder ve yemininde lat ve uzza adına derse hemencecik Lailahe illallah desin. Her kim de gel kumar oynayalım derse hemen sadaka versin.” (Müslim, Eyman: 2 Ebû Dâvûd, Eyman: 3) Bu hadis hasen sahihtir. Ebû’l Muğıre Hımıslı olup Havlanî’dir. İsmi Abdulkuddûs b. Haccac’tır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Put Ve Heykeller Adına Yemin Eden Ne Yapmalı?
1632-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Sa’d b. Ubâde, annesinin üzerinde bulunan ve ödeyemeden vefat ettiği bir nezr hakkında Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den fetva sorunca; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Onun yerine o borcunu sen yerine getiriver” buyurdular. (Müslim, Nezr: 1; İbn Mâce, Keffare: 19) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Ölen Kimsenin Nezir Borcu Varsa Ne Yapmalı?
1633-)
Ebû Umâme (radıyallahü anh) ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından daha başkalarından rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Herhangi bir Müslüman kimse Müslüman bir köleyi hürriyetine kavuşturur ise o köle o kimsenin ateşten kurtuluşuna sebep olur. Kölenin her organı onun bir organını ateşten kurtarır. Herhangi bir Müslüman kişi iki Müslüman kadın köleyi hürriyetine kavuşturur ise o iki kadın, o hürriyetine kavuşturan kimsenin ateşten kurtuluşuna sebep olur. Onların her bir organı o kimsenin bir organını ateşten kurtarmış olur. Herhangi bir Müslüman kadın Müslüman kadın köleyi hürriyetine kavuşturursa kendisinin ateşten kurtuluşuna sebep olur. O cariyenin her bir organı onun her bir organını ateşten kurtarır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu hadis erkek köleyi hürriyetine kavuşturmanın cariyeyi hürriyetine kavuşturmaktan daha değerli olduğunu gösteriyor. Hadiste anlatıldığı şekilde bu hadis tüm geldiği şekillerde sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 6: Adaklar Ve Yeminler
Konu: Köleyi Hürriyetine Kavuşturmanın Değeri Ve Kıymeti
1634-)
Ebû’l Bahterî (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir. Selman-ı Farisî’nin komutanı olduğu islam ordularından biri İran kalelerinden birini kuşattı, Askerler, Selman’a: Ey Ebû Abdullah onlara karşı taarruza geçmeyecek miyiz? Dediler. bırakın beni Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğim gibi ben onları İslam’a davet edeyim dedi ve muhasara altındaki kalenin içindeki insanlara gelerek şöyle konuştu: Ben de sizin gibi bir insanım ve İranlıyım, Arap olan şu askerlerin bana itâat ettiklerini görüyorsunuz. Eğer Müslüman olursanız bizim gibi aynı haklara sahip olacak aynı mesuliyetleri yükleneceksiniz. Eğer dininiz üzere kalmakta ısrar ederseniz boyunlarınız eğilmiş olarak bize cizye verin sizi dininiz üzere bırakalım bizim idaremiz altında yaşayın… Selman; Farsça olarak onlara şöyle konuşmasını sürdürdü: Hiçbir yönden üstün övülen kişiler değilsiniz. Eğer tüm bu tekliflerimizi kabul etmez iseniz her toplum gibi sizinle de savaşacağız… da: Biz cizye vermeyiz ve sizinle savaşacağız dediler. bunun üzerine askerler Selman’a: haydi artık taarruz etmeyelim mi? Dediler. Selman hayır dedi. Muhasara altındakileri üç gün davet ettikten sonra askerlere taarruz ediniz emrini verdi. Bunun üzerine biz de taarruz ettik ve sonunda kaleyi fethettik. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 82) Bu konuda Büreyde, Numân b. Mukarrin, İbn Ömer, İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet etmiştir. hadisini sadece Atâ b. Sâib rivâyetiyle bilmekteyiz. Muhammed’den işittim diyordu ki: Ebûl Bahterî, Ali’ye ulaşmadığı için Selman’a da ulaşmamıştır; çünkü Selman, Ali’den önce vefat etmiştir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup kafirleri savaştan önce İslam’a davet etmeyi öngörmüşlerdir. İshâk b. İbrahim’in görüşü budur ve şöyle der: “Savaştan önce davet yapılırsa bu güzel olur ve İslam askerlerinin heybetini artırır.” Bazı ilim adamları ise “Bugün için davete gerek yoktur.” Ahmed diyor ki: Bugün İslam’dan haberi olmayan ve davet edilmesi gereken bir kimsenin var olduğunu bilmiyorum. Şâfii diyor ki: Düşman, İslam’a davet edilmeden savaşa başlanmaz. düşman orduları buna fırsat vermedikleri ve savaş için acele ettikleri zaman davetin kendilerine ulaşmış olduğu kabul edilir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Savaş Başlamazdan Önce İslama Davet Etmek Gerekir
1635-)
İbn Isam el Müzenî (radıyallahü anh)’ın babasından rivâyete göre, ki Peygamberle sohbet eden birisidir, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bir ordu ve akıncı birliği göndereceğinde onlara şöyle derdi: Savaş için gittiğiniz bölgede bir mescid görürseniz ve ezan sesi işitirseniz o bölge halkından kimseyi öldürmeyin.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 91) İbn Uyeyne hadisi garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Ezan İşitilen Ve Mescid Görülen Yere Savaş Açılmaz
1636-)
Enes (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hayber’e savaş için çıktı ve geceleyin oraya vardı. Bir topluma geceleyin varırsa oraya baskın yapmaz sabah olmasını beklerdi. Sabah olunca Yahudiler ellerinde sepetleri ve tarım aletleriyle kalelerinden çıktılar. Karşılarında İslam ordusunu görünce vallahi güçlü ve yeterli ordusuyla Muhammed! Ordusu beş bölümden oluşan Muhammed dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allahû ekber Hayber mutlaka yıkılıp elimize geçecektir. Biz İslam askerleri bir toplumun memleketine girersek uyarılan o kafirlerin sabahı çok kötü olur.” (Müslim, Cihâd ve Siyer: 1; Buhârî, Cihâd ve Siyer: 129)
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Gece Baskınları Ve Akınlar
1637-)
Ebû Talha (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir topluma karşı üstün gelip muzaffer olunca onların topraklarında üç gün kalırdı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 122) Bu hadis hasen sahihtir. aynı şekilde Humeyd’in, Enes’den rivâyet ettiği (1550) nolu hadiste hasen sahihtir. adamlarından bir kısmı gece baskını ve akınlar yapılabileceğine izin vermişlerdir. Bazıları ise gece baskını ve akın yapmayı hoş görmezler. Ahmed ve İshâk diyor ki: Düşmana geceleyin baskın yapılmasında bir sakınca yoktur derler. geçen “Vafaka Muhammedün el hamîse” sözünün anlamı “Muhammed’in tam teşkilatlı ordusu” demektir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Gece Baskınları Ve Akınlar
1638-)
İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), nadîr oğullarının hurmalarının kesilmesi ve yakılmasını emretti, o yakılan hurmalık Büveyre hurmalığı idi. Bunun üzerine Allah, Haşr sûresi 5. ayetini indirdi.(Onların hurma ağaçlarından her ne kestiyseniz veya kökleri üzerinde her ne bıraktıysanız hepsi Allah’ın izniyle olmuştur…) (Müslim, Cihâd: 10; İbn Mâce, Cihâd: 31) Bu konuda ibn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarından bir kısmın uygulaması bu hadise göre olup ağaçların kesilmesi ve kalelerin yıkılmasında bir sakınca görmezler. Kimi ilim adamları da bunu hoş karşılamaz. Evzâî bu görüşte olup şöyle der: Ebû Bekir meyve veren ağacın kesilmesini ve binaların yıkılmasını yasakladı kendisinden sonraki Müslümanlar da aynı şekilde uyguladılar. der ki: Düşman topraklarında gerektiği şekilde yakıp yıkmakta ve meyveleri koparmakta bir sakınca yoktur. der ki: Bazı stratejik durumlarda bu belki de kaçınılmaz olacaktır. Fakat boş ve manasız yere yakılıp yıkılmaz. ise şöyle der: Yakıp yıkmak düşmanı yıldırıp korkutacaksa bu sünnettir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Savaşta Yakıp Yıkma Var Mıdır?
1639-)
Ebû Umâme (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah beni Peygamberlerden veya ümmetimi diğer ümmetlerden üstün ve değerli kılıp ganimeti de bize helal saymıştır.” (Müslim, Mesacid: 1) Bu konuda Ali, Ebû Zerr, Abdullah b. Amr, Ebû Mûsâ, İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Umâme hadisi hasen sahihtir. Muaviye oğullarının azâdlısı Seyyar’dır. Süleyman et Teymî ve Abdullah b. Bahîr ve pek çok kimse kendisinden hadis rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Ganimetler İslam Ümmetine Helal Kılınmıştır
1640-)
Ali b. Hucr, İsmail b. Cafer vasıtasıyla A’lâ b. Abdurrahman’dan babasından ve Ebû Hüreyre’den rivâyet ettiklerine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Altı konuda diğer Peygamberlerden üstün ve değerli kılındım: 1- Cevamiul Kelim = az sözcükte çok mana ifade etme kabiliyeti” bana verildi. 2- Düşmanların kaplerine Allah tarafından korku salınması sebebiyle daima savaşlarda galip geldim. 3- Ganimet malları ümmetler içersinde sadece bana helal kılındı. 4- Yeryüzünün tamamı benim için mescid ve tertemiz kılındı. 5- Tek bir topluma değil tüm insanlığa gönderildim. 6- Peygamberlik benimle son buldu ben son peygamberim.” (Müslim, Mesacid: 5) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Ganimetler İslam Ümmetine Helal Kılınmıştır
1641-)
İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ganimet mallarını dağıtırken at için iki hisse asker için bir hisse ayırdı.” (İbn Mâce, Cihâd: 36; Ebû Dâvûd, Cihâd;143)
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Ganimet Malları Hem Asker Hemde Binitine Verilir Mi?
1642-)
Muhammed b. Beşşâr, Abdurrahman b. Mehdî yoluyla Süleym b. Ahzar’dan bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Bu konuda Mücemmî’ b. Cariye, İbn Abbâs, Ebû Amre ve babasından da hadis rivâyet edilmiştir. İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından pek çok ilim adamının uygulaması bu hadise göredir. Sûfyân es Sevrî, Evzâî, Mâlik b. Enes, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardan olup şöyle derler: “Atlı mücahide üç hisse verilir, iki hissesi atına bir hissesi kendisine. Piyade olarak savaşa katılana ise tek hisse verilir.”
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Ganimet Malları Hem Asker Hemde Binitine Verilir Mi?
1643-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Yolculuk yapmakta arkadaşların en hayırlı sayıda olanı dört kişidir. Müfrezelerin en hayırlı ve ideal olanı dört yüz kişilik olanıdır.” Orduların hayırlısı dört bin kişilik olanıdır. Oniki bin kişilik ordunun mağlub olması azlıktan dolayı değildir. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 81; Dârimî, Siyer: 4) Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Cerir b. Hazim’den başka pek çok kişi müsned olarak rivâyet etmemiştir. Aynı hadis Zührî vasıtasıyla Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den mürsel olarak rivâyet edilmektedir. Yine bu hadisi Habban b. Ali el Anezî; Ukayl’den, Zührî’den, Ubeydullah b. Abdullah’tan, İbn Abbâs’tan rivâyet etmiştir. Leys b. Sa’d; yine bu hadisi Ukayl’den ve Zührî’den mürsel olarak rivâyet etmektedir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Yolculuk Ve Askerî Birliklerde Sayı Kaç Olmalı?
1644-)
Yezîd b. Hürmüz (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Necdet el Harurî, İbn Abbâs’a mektup yazıp Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in savaşta kadınlara yer ayırıp ayırmadığını ve onlara ganimetten bir pay verip vermediğini sormuştu. İbn Abbâs bu mektuba şu cevabı yazdı: Bana mektup yazarak Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kadınları savaşa iştirak ettirip ettirmediğini soruyorsun? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlardan da bir kısmını savaşa iştirak ettirirdi. Onlarda yaralıları tedavi ederlerdi. Ganimet mallarından da az miktar alırlardı. Onlara belli bir hisse takdir etmemişti. (Müslim, Cihâd: 48; Ebû Dâvûd, Cihâd: 141) Bu konuda Enes ve Ümmü Atıyye’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğunluğunun uygulaması bu hadise göredir. Sûfyân es Sevrî ve Şâfii de aynı görüştedir. Bazı âlimlerde kadına ve çocuğa da hisse verilir derler. Evzâî bunlardandır. Evzâî der ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hayber’de çocuklara da hisse ayırmıştır. Müslümanların imamları ve idarecileri de harb bölgesinde doğan her çocuğa da bir hisse ayırmışlardır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Savaşa Katılan Kadınlara Da Ganimet Malından Hisse Ayrılır Mı?
1645-)
Yine Evzâî şöyle devam eder: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hayber’de kadınlara da hisse ayırmış olup bundan sonra da Müslümanların uygulaması hep böyle olagelmiştir. Aynı şekilde Ali b. Haşrem Îsa b. Yunus vasıtasıyla Evzâî’den böylece bize aktarmışlardır. Hadiste geçen “Yuhzeyne minel ganimeti” sözünün manası ganimetten kendilerine bir şeyler verilirdi demektir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Savaşa Katılan Kadınlara Da Ganimet Malından Hisse Ayrılır Mı?
1646-)
Âb-il Lahm’ın azâdlı kölesi Umeyr (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Efendilerimle birlikte Hayber gazvesinde bulundum. Benim hakkımda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile konuştular ve ona benim köle olduğumu söylediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emretti de kılıç kuşandım birde baktım ki yaşımın küçük boyumun kısa olmasıyla kılıç yerde sürünüyor. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana bazı hurda eşyalar verilmesini emretti sonra ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e akıl hastalarını okuyup tedavi ettiğim bir muska gösterdim. Oda ondan bazı bölümlerini atıp bazı bölümlerini tutmamı bana emretti. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 141; Müslim, Cihâd: 48) konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. hadis hasen sahihtir. ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup köleye hisse verilmez ancak bahşiş olarak bir şeylerle, kölenin gönlü alınmış olur. Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Savaşa Katılan Köleye Ganimetten Hisse Verilir Mi?
1647-)
Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Bedir gazası için çıktı Harretül Veber denilen yere vardığında müşriklerden cesaret ve bahadırlığı ile tanınan bir adam kendilerine katıldı. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Allah’a ve Rasûlüne inanıyor musun? deyince adam hayır dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: O halde geri dön bir müşrikten yardım isteyecek değilim buyurdular. (Müslim, Cihâd: 51; Ebû Dâvûd, Cihâd: 142) hadis geçen şeklinden daha uzundur. hadis hasen garibtir. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup şöyle derler: “Müslümanlarla beraber düşmana karşı savaşsalar bile zimmilere ganimet malından hisse verilmez. Bazı ilim adamları ise: “Müslümanlarla birlikte savaşa katıldıkları durumda kendilerine hisse verilebilir” derler.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Müslümanlarla Birlikte Savaşa Katılan Zimmîye Ganimetten Pay Verilir Mi?
1648-)
Zührî’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisiyle beraber savaşan Yahudiden bir guruba ganimetten hisse ayrılmıştı. Bunu bu şekilde bize Kuteybe b. Saîd, Abdulvaris b. Saîd vasıtasıyla Urve b. Sabit’den ve Zührî’den böylece rivâyet etmiş olup bu hadis hasen garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Müslümanlarla Birlikte Savaşa Katılan Zimmîye Ganimetten Pay Verilir Mi?
1649-)
Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Eş’arîlerden bir gurupla birlikte Hayber’e, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim. Bize de Hayber’i fethedenlerle beraber ganimet mallarından bir hisse vermişti.” (Buhârî, Meğazi: 40; Ebû Dâvûd, Cihâd: 140) hadis hasen sahih garibtir. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. diyor ki: Her kim, savaşa katılan asker ve binitlerine ganimet dağıtımı yapılmazdan önce Müslümanlara katılırsa ona da ganimetten hisse verilir. Ebû Büreyde diye künyelenir. Güvenilir bir kimsedir. Kendisinden Sûfyân es Sevrî, İbn Uyeyne ve başkaları hadis rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Müslümanlarla Birlikte Savaşa Katılan Zimmîye Ganimetten Pay Verilir Mi?
1650-)
Ebû Sa’lebe el Huşenî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Mecusilerin kullandıkları çömlek ve tencerelerden soruldu da Onları tertemiz yıkayın sonra onlarda yemek pişirin buyurdu ve köpek dişi olan yırtıcı hayvanların etlerini yemeği yasakladı.” (Buhârî, Zebaih: 14; Ebû Dâvûd, Et’ıme: 32) hadis başka şekilde Ebû Sa’lebe’den rivâyet edilmiştir. Ebû İdris el Havlanî’de Ebû Sa’lebe’den rivâyet ediyor. Ebû İdris el Havlanî’de Ebû Sa’lebe’den hadis işitmemiştir fakat bu hadisi Ebû Esma ve Ebû Sa’lebe’den rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Mecûsîlerin Kullandıkları Kaplar Müslümanlar Tarafından Kullanılabilir Mi?
1651-)
Hennâd İbn’ül Mübarek vasıtasıyla Hayve b. Şüreyh’den rivâyet ederek şöyle demiştir: Rabia b. Yezîd ed Dımışkî’den işittim şöyle diyordu: Ebû İdris el Havlanî, Aizullah b. Ubeydullah’tan bize haber vermiştir. Ebû Sa’lebe el Huşenî’den şöyle söylediğini işittim: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Biz ehli kitap dediğimiz insanların memleketlerinde bulunur onların kaplarından yeriz.” Bunun üzerine buyurdular ki: Başka kap bulursanız onların kaplarından yemeyin başka kap bulamazsanız o kapları yıkayın ve onlardan yemek yeyin. Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Mecûsîlerin Kullandıkları Kaplar Müslümanlar Tarafından Kullanılabilir Mi?
1652-)
Ubâde b. Sâmit (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: “Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ordudan bir müfrezeyi önden gönderirdi, onlarda düşman kuvvetlerine saldırıp bir ganimet elde ettikleri zaman o ganimetin beşte biri çıkarıldıktan sonra kalanın dörtte biri o müfrezeye ait olurdu, kalan dörtte üçe ise diğer askerler de ortak olurlardı savaş bittikten sonra yine bir müfreze düşman kuvvetlerine saldırıp yine bir şeyler elde ederse bu sefer elde ettiklerinin beşte biri ayrıldıktan sonra kalanın üçte biri müfrezeye geri kalana ise tüm ordudaki askerler ortak olurlardı. Bu; teşvik için böyle yapılırdı.” (İbn Mâce, Cihâd: 35; Dârimî, Cihâd: 42) konuda İbn Abbâs, Habib b. Mesleme, Ma’n b. Yezîd İbn Ömer ve Seleme b. Ekvâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Ubâde hadisi hasendir. Bu hadis Ebû Sellam vasıtasıyla ismi belirtilmeyen bir adamdan rivâyet edilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Ganimet Malından Verilen İlave Hisse Nefl
1653-)
Hennâd, Ebû’z Zinad vasıtasıyla babasından Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe’den, İbn Abbâs’tan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Bedr günü kılıcı Zülfikarı nefel olarak yani ganimet taksimi dışında fazladan olarak almıştı ki bu kılıç Uhud günü hakkında rüya gördüğü kılıçtır. hadis hasen garibtir. Bu şekliyle sadece İbn ebiz Zinad rivâyetiyle bilmekteyiz. adamları beşte birden tenfil meselesinde değişik görüşler ortaya koymuşlardır. b. Enes der ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün savaşlarda tenfil yaptığı bana ulaşmadı. Bazı savaşlarda tenfil yaptığını öğrenmiş bulunmaktayım buda ganimetten önce veya sonra devlet başkanının görüşüne göre yaptığı bir uygulamadır. Mansur ise şöyle diyor: Ahmed’e Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), beşte biri ayırdıktan sonra dörtte birini nefel olarak verirdi dönüşte ise yine beşte birden sonra kalanın üçte birinin verildiğini söylemiştim de o da şöyle dedi: Beşte biri çıkardıktan sonra geriye kalandan tenfil yapardı ve bu tenfil de bu oranları geçmezdi. Bu hadis İbn’ül Müseyyeb’in görüşüne göre beşte birden yapılan tenfildir. İshâk’ta aynı görüştedir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Ganimet Malından Verilen İlave Hisse Nefl
1654-)
Ebû Katâde (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Her kim düşmandan birini öldürür ve bu konuda bir delili olursa onun şahsî eşyası o kimseye ait olur.” (Buhârî, Humus: 18; Müslim, Cihâd: 13) Bu hadis biraz uzuncadır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Mücahidin Öldürdüğü Kişinin Şahsî Eşyası Mücahide Aittir
1655-)
İbn ebî Ömer Sûfyân vasıtasıyla Yahya b. Saîd’den aynı senedle bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. Bu konuda Avf b. Mâlik, Hâlid b. Velid, Enes, Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. Muhammed, Ebû Katâde’nin azâd edilmiş kölesidir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göredir. Evzâî, Şâfii, Ahmed bunlardandır. ilim adamları ise devlet başkanının öldürülen kafirin şahsi eşyasından beşte bir ayırma hakkı vardır derler. Tenfil şu demektir diyor: “Devlet başkanının kim bir şey elde ederse kendisinin olsun kimde düşmandan birisini öldürürse onun şahsî eşyası onun olsun demesinden ibarettir ki bu caizdir. Bunda beşte bir ayırmak yoktur. ise şöyle der: Seleb, yani öldürülenin şahsi eşyası öldüren askerin kendisinindir. Ancak çok miktarda bir şeyler olursa ve devlet başkanı da ondan beşte bir almayı da uygun bulursa bu durumda alınabilir. Ömer b. Hattâb’ın yaptığı gibi.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Mücahidin Öldürdüğü Kişinin Şahsî Eşyası Mücahide Aittir
1656-)
Ebû Saîd el Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) taksim edilmeden önce askerlerin birbirlerine hisselerini satmalarını yasakladı.” (Dârimî, Siyer: 36) konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Ganimet Malların Dağıtılmazdan Önce Alınıp Satılmaması
1657-)
Irbad b. Sâriye (radıyallahü anh)’nin babasından haber verdiğine göre: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), savaşta elde edilen hamile kadınlara doğum yapıncaya kadar cinsel ilişki kurulmasını yasakladı.” (Dârimî, Cihâd: 38) Bu konuda Rüfey’ b. Sabit’den de hadis rivâyet edilmiştir. Irbad hadisi garibtir. İlim adamlarının uygulamaları bu hadise göre olup Evzâî der ki: Bir kimse savaş esirlerinden hamile olan bir cariye satın alırsa Ömer’den rivâyet edilen cariyeye doğumunu yapıncaya kadar cinsel ilişki kurulmaz kaidesine göre bu iş böyledir. Evzâî: Hür kadınlara gelince iddet beklemeleri emredildiğine dair sünnet geçerlidir. bu her iki sözünü de Ali b. Haşrem, Îsa b. Yunus vasıtasıyla Evzâî’den bana aktarmışlardır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Savaşta Esir Edilen Hamile Kadınlarla Cinsel İlişki Yapılamaz
1658-)
Kabîsa b. Hülb (radıyallahü anh) babasından aktardığına göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Hıristiyanların yemeklerinden yemenin durumunu sorduğumda şöyle buyurdu: Herhangi bir yemekten dolayı sakın kalbine bir şüphe düşmesin değilse bu konuda şüphelenen ve aşırı giden Hıristiyanlara benzemiş olursun.” (İbn Mâce, Cihâd: 26; Buhârî, Zebaih: 14) Bu hadis hasendir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Müşriklerin Yemeklerinden Yenilebilir Mi?
1659-)
Mahmûd dedi ki: Ubeydullah b. Mûsâ, İsrail’den, Simak’den, Kabîsa’dan ve babasından bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Müşriklerin Yemeklerinden Yenilebilir Mi?
1660-)
Yine Mahmûd şöyle diyor: Vehb b. Cerîr, Şu’be’den, Simak’den, Mürrî b. Katarî’den, Adiyy b. Hatîm’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir. İlim adamlarının uygulamaları bu hadise göre olup ehli kitabın yiyeceklerinden yemeye izin verilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Müşriklerin Yemeklerinden Yenilebilir Mi?
1661-)
Ebû Eyyûb (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Her kim savaşta elde edilen esirlerden anne ile çocuğunu birbirinden ayırırsa Allah’ta o kimseyi kıyamette sevdiklerinden ayırır.” (Dârimî, Siyer: 39) Bu konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen garibtir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ve başkalarından ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup savaşta elde edilen esirler arasında anneyi çocuğundan çocuğu babasından ve kardeşleri birbirinden ayırmanın hoş olmadığını söylemişlerdir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Savaş Esirlerinden Anne İle Çocuk Birbirinden Ayrılmaz
1662-)
Ali (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Cibril kendisine geldi ve şöyle dedi: “Onları yani ashabını Bedir esirleri hakkında serbest bırak ya öldürülmelerini veya gelecek yıl kendilerinden onlar kadar kimse öldürmek şartıyla fidye almayı tercih etsinler.” Ashab ta: “Fidye almayı ve bizden de bir o kadar öldürülmemizi tercih ediyoruz” dediler. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) konuda İbn Mes’ûd, Enes, Ebû Berze, Cübeyr b. Mut’ım’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis Sevrî’nin rivâyeti olarak hasen garibtir. Bu hadisin Sevrî’nin rivâyetinden olduğunu sadece İbn ebî Zaide’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Üsâme, Hişâm’dan, İbn Sirîn’den, Ubeyde’den ve Ali’den de benzeri şekilde rivâyet edilmiştir. Avn; İbn Sirîn’den, Ubeyde’den, Ali’den mürsel olarak rivâyet ediyor. Dâvûd el Haferî’nin adı Ömer b. Sa’d’tır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 7: Siyer Bölümleri
Konu: Esirlerin Öldürülmesi Veya Fidye Alınarak Bırakılması